17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 12 ŞUBAT 2019 SALI [email protected] TASARIM: BAHADIR AKTAŞ olaylar ve görüşler 74. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2019 Cumhuriyet gazetesinin kültür ve sanat ödülleri kapsamında ulusal alanda düzenlenen karikatür yarışmasına uluslararası karikatür sanatçılarından yarışma sergisi ve albümüne destek yağdı. Yarışma sergisine katılan sanatçıların eserlerini yayımlamaya devam edeceğiz. Jitet Koestana / Endonezya ‘İmar barışı’ve ‘dönüşüm’ İmar barışı ile sağlanan gelirler dönüşüm amacıyla kullanılacak. Kamu yararını göz ardı eden bir uygulamadan, kamu yararına sorumluluk üstlenilen bir işleyişe kaynak aktarılmakta. Politikanın tutarlılığı, her iki kesimden de açığa kaynak çıkarılmasında. Murat Balamir / E. Prof. Dr. ODTÜ İmar Yasası’na geçici bir madde ile Nisan 2018 tarihinde yürürlük kazandırılan “imar barışı” düzenlemesi, 2018 öncesinde yapılmış ruhsatsız ya da ruhsata aykırı yapıları kayıt altına alarak yasal kimlik vermekte. Taşınmaz sahiplerinin beyanlarına göre belirlenen parasal cezalar ile aykırılıklar tanınmaktadır. Başvurular ikinci kez, 15 Haziran 2019 gününe uzatıldı. Günümüzde yaklaşık on milyon başvuru 17 milyar TL kadar gelir sağlamış. Düzenlemeye göre, elde edilen bilgi ve gelirler kentsel dönüşüm uygulamalarında kullanılacak. Ancak gelirlerin bir bölümünün ilgili belediyelere aktarılması, oluşturulan veri tabanının da belediyelere ve sigorta kuruluşlarına iletilmesi düşünülmemiş. Düzenlemenin kimi ki minle barıştırdığı da anlaşılır değildir. Yöne timlerle suçlu durum daki bireyler mi, yasa lara uyanlar ile uyma yanlar mı, doğal ve kül türel çevreler ile bunla ra zarar verenler mi ba rışıyorlar? Bu düzenle menin çıkar gözetme yen bir “barış” getirdiği değil, bedel karşılığı bir “bağışlama” olduğu yaygın görüştür. “Dönüşüm” Yasası ile vatandaş sözde öz çıkarı için zorunlu uygulamalara sokulurken, diğer yanda “ne haliniz varsa görün” anlamında şaşırtıcı bir tutum sergilenmektedir. ‘Dönüşüm’ yasası yapımını sağlama amacındadır. Bu tepeden inme düzenleme, yönetim “Dönüşüm” Yasası (6306) ise, afet leri güçlü yetkiler ve büyük kaynak riski altındaki alanlarda yapılaşma larla donatmıştır. Ne var ki uygu nın topluca yenilenmesini, yıkılma lamaların, yasanın amacı doğrultu olasılığındaki tekil yapıların ise güç sunda tehlike ve risk gösteren alan lendirilmesini ya da yıkılıp yeniden larda değil, yönetimlere yüksek rant İhtiyaç anında krediniz Akbank’ta. Kredinizi şimdi alın, mayısta ödemeye başlayın. 3 ay ertelemeli kredi başvurunuzu Akbank şubeleri, Akbank Direkt ya da 444 25 25 Akbank Telefon Şubesi’nden yapabilirsiniz. Erteleme dahil kredi vadesi en fazla 36 ay olabilir. İlk ödeme en fazla 92 gün ertelenebilir. 3 ay ertelemeli kredinin vadesi en fazla 33 ay olabilir. Ödemesiz dönem sonunda İlk ödeme olarak erteleme faizi tahsil edilir. Bir sonraki aydan itibaren taksit ödemeleri başlar. Ertelemeli kredi başvurusu Akbank şubelerinden, Akbank Direkt’ten ve 444 25 25 Akbank Telefon Şubesi’nden yapılabilir. Kredi koşulları, kredi limitleri ve faiz oranları şubelere göre, Akbank Direkt ve 444 25 25 Akbank Telefon Şubesi’nde farklılık gösterebilir. Banka kredi koşullarını, limitlerini ve faiz oranlarını değiştirebilir, ek bilgi ve belge talebinde bulunabilir. Detaylı bilgi için: www.akbank.com ve yarar sağlanan yerlerde öncelik kazandığına ilişkin sayısız örnek vardır. Deprem tehlikesi karşısında “dönüşüm” yasası ile yönetim, can ve mal koruma sorumluluklarını anımsamıştır. Bu uğurda birey hakları aşılarak, üst yaptırımlara başvurulmakta. Riskli alanlar belirlenmekte, taşınmazlara el konulmakta, kentsel yoğunluklar altüst edilerek kent çevrelerinin biçimlenmesi belirlenmektedir. Büyük kaynaklar sağlanırken, bireylerin hak aramaları önlenmektedir. Karşı konulmaz yetkilere ve dev parasal olanaklara sahip bu güçlü uygulama, toplumun korunmasında kararlılık gösterisi gibidir. İmar barışı uygulamasına gelince bu tutum bir yana bırakılmıştır. Bireylerin kaçak olarak yaptıkları, yapı tekniğini bile tanımayan davranışları meşru kimlik kazanmakta. Ruhsatlı yapılarda taşıyıcı sistemi bozan, kolonları kaldıran davranışlar anımsanınca, aykırı yapılaşmada deprem dayanıklılığının hiç düzeyinde olduğuna inanılır. Ne var ki, düzenlemede “yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır” denilerek vatandaş kendi başına ve doğanın insafına vurdumduymazlıkla bırakılmaktadır. Bir yanda çağdaş bir sorumluluk görüntüsündeki “dönüşüm” yasası ile vatandaş sözde öz çıkarı için zorunlu uygulamalara sokulurken, diğer yanda “ne haliniz varsa görün” anlamında şaşırtıcı bir tutum sergilenmektedir. Karşıt mı, tutarlı mı? T.C. Anayasası’nda kanunların anayasaya aykırı olamayacağı (md. 11) öngörülmüştür. Devletin vatandaşları korumakla yükümlü bulunduğu anlayışı ise, açık bir sorumluluk olarak tanımlanmamış da olsa, anayasa başlangıç metninde ve temel haklara ilişkin ödevlerin tanımlandığı (md. 5) bölümlerde bulunabilir. Ayrıca yönetmeliklerin ilgili yasa hükümlerine aykırılığı önlenmektedir (md. 124). Ancak yasaların amaç ve uygulamalarında birbirlerine karşıt olamayacağına ilişkin bir yargı bulunmuyor. Yasa yapıcı, böylesine karşıt iki düzenlemeyi adeta bu boşluktan yararlanmakla uygulayabilmektedir. Bu aykırı politika karşıtlığının bir düşünce karışıklığından doğmuş olduğu ileri sürülebilir. Ancak başka bir değerlendirme ile, bu iki tutum arasında sağlam bir tutarlılık bulunduğunu tartışmak da olanaklıdır. Her iki düzenlemenin de kaynak yaratma, kimi kesimlerden gelir sağlama amacına hizmet ettiği, bunların ortak yönünün toplumsal “rant madenciliği” olduğu ileri sürülebilir. Doğal kaynaklar nasıl talan edilip yarar sağlanıyorsa, burada da kentsel çevre ve toplum talan edilmektedir. Politikanın tutarlılığı İleri sürüldüğüne göre, imar barışı ile sağlanan gelirler dönüşüm amacıyla kullanılacak. Kamu yararını göz ardı eden bir uygulamadan, kamu yararına sorumluluk üstlenilen bir işleyişe kaynak aktarılmakta. Riskleri artıran bir uygunsuzluktan, riskleri saklayan bir başka uygulamaya aktarma var. Deprem tehlikesi ile baş başa bırakılan bir kesimden sağlanan kaynakla kimileri depremden korunuyor. Politikanın tutarlılığı, her iki kesimden de açığa kaynak çıkarılmasında. Buna benzer çok sayıda yakışıksız uygulama örnekleri düşünülebilir. Diyelim, kimi ülkelerde olduğu gibi, uyuşturucu kullanımını vergileyip yasallaştıralım. Sağlanan gelirlerin bir bölümü ile ise, bu düşkünlükten kurtulmaya çalışanlar için sağlık evleri işletelim. Her iki tarafta da kaynak akışı sağlayalım. Hem depreme kurban edilmesi göze alınanlardan, hem de depremden korunanlardan kaynak çıkarmakla, “köprüden geçseniz de geçmeseniz de ödersiniz” dayatması arasında bir tür koşutluk yok mu? [email protected]. Obscurantism: Bilmesinlercilik Kartal’da çöken bina haberlerine hem mahkemece hem de RTÜK tarafından yasak getirilmesi beni çok şaşırttı: Olayda ne “Milli Güvenlik”, ne “Kamu Düzeni” ne “Halkın Tahriki” ne “Müstehcenlik” ne de “Şiddet/ Vahşet” gibi öğeler vardı. Olay kabaca “fırsatçı/oportünist” siyasal iktidarların seçim önceleri gecekondular için çıkardıkları imar aflarının trajik bir sonucuydu. Öyle anlaşılıyordu ki, tam Belediye Seçimleri öncesinde oy avcılığı için yeni bir “İmar Barışı” uygulaması başlatan iktidar, bu uygulamasının trajik sonuçlarından biriyle yüzleşmekten çok rahatsız olmuştu. Ayrıca sonradan ortaya çıktığına göre, 21 insanımızın hayatına mal olan bina, bu iktidara uzanan birtakım ilişkilerle inşa edilmişti. HHH Aslında bu yasakçı tutum ve davranışın bir adı var: Bilmesinlercilik deniyor buna! Kısacası “Bizden başka kimse bilmesin” diyenler için üretilmiş bir terim. İngilizce adı “Obscurantism”. HHH Terim, Hıristiyan softaların tutum ve davranışları için üretilmiş: 1500’lerde Hıristiyan softalar, İncil ve ona dayalı olanların dışındaki kitapların, özellikle de Yahudilikle ilgili olanların yakılmalarını önermişler; terim önce onlar için kullanılmış. Daha sonra, yine din adamlarının tekelci “sadece biz biliriz” tavrına karşı genişletilmiş: Terim sadece yasakçıları kapsamıyor; muğlak ifadelerle ve anlaşılmaz kavramlarla gerçekleri gizleyenler ve saptıranlar için de kullanılmaya başlanmış. Örneğin, Aydınlanmacı düşünürler, kendilerine karşı çıkan gerici dincileri böyle tanımlıyorlar. İncil’in Latince dışında başka bir dilde okunmasını istemeyenleri, dini kavramları kendi tekellerinde tutmak isteyenleri, her türlü bilginin geniş kitlelerce paylaşılmasına karşı çıkanları da kapsıyor. Sonuçta, ilk olarak kendi vaazları dışındaki dini bilgilerin, sonradan her türlü bilginin, geniş kitlelere yayılmasını engellemek isteyenlerin yaptıklarına verilen bir isim haline gelmiş Obscurantism, Bilmesinlercilik. İnternette bir araştırma yapıldığında Obscurantism karşılığı olarak “Bilmesinlercilik”, “Gericilik”, “Bilgisizlik taraftarlığı”, “Örümcek kafalılık”, “Özgür düşünce karşıtlığı”, “Belirsizlik”, “Anlaşılmaz olma durumu”, “Gelişme ve entelektüel ilerleme karşıtlığı” gibi açıklamalar görülüyor. HHH Bugün Türkiye’deki “Obscurantistler”, yani “Bilmesinlerciler”, “Eğitim düzeyi arttıkça oylarımız düşüyor” diyen ve kendi yanlışlarından dolayı ortaya çıkan her olaya yayın yasağı koyan AKP iktidarı ve onun emirlerini uygulayanlardır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle