24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ TASARIM: İLKNUR FİLİZ [email protected] 118 ARALIK 2019 PAZAR Çiğ süt, yem ve enerji maliyetleri, süt fiyatlarının sürekli artmasına sebep oluyor SÜTE, PEYNIRE ZAM Artan maliyetler üreticiyi süt hayvanlarını kesime göndermeye, süt üretimini düşüşe, sanayici yi ise fiyat artışlarına sürük lüyor. Tüketicilere ise sürekli değişen fiyat eti ketleriyle boğuş mak kalıyor. Cumhuriyet’in GAMZE BAL çeşitli marketlerde, değişik periyotlarda yaptı ğı gözlemlere göre, süt ve sü tün ürünlerine her ay, hat ta zaman zaman 10 günde bir zam yapılıyor. Bazı süt ve süt ürünlerinin fiyatı en son 36 Aralık tarihleri arasında yeni den arttı. Günlük 17 lira oldu Son fiyat artışlarıyla beraber 1 litre kutu sütün fiyatı 5.95 TL’ye çıktı. 2019 OcakMayıs aralığında bir litre kutu süt 3.75 TL iken, şimdi yarım litre sütün fiyatı 3.75 TL’den satılıyor. Yani son bir yılda bir litre kutu sütün fiyatı 3.75 TL’den 5.95 TL’ye çıkarak toplamda yüzde 58.6 artmış oldu. Yine geçen ocak ayında 2.502.75 TL’den satılan “market markalı” bir litre ku Bir litre kutu sütün fiyatı, son 1 yılda yüzde 58.6 yükseldi. Son 10 günde kaşar peynirin kilosu yüzde 4 zamlanarak 30 TL’ye çıktı. 2 kiloluk yoğurt ise 10 günde 3 lira arttı. Eylül ayında toplanan inek sütü miktarı yüzde 7.3, peynir üretimi yüzde 4.6 azaldı. tu sütün fiyatı ise bu ay 3.75 TL’ye yükseldi. Bazı yoğurt markalarına 10 günde 3 lira zam geldi. 10 gün önce 11.90 TL’den satılan 2 kiloluk yoğurt, 7 Aralık itibarıyla 15 TL’ye çıktı. Son 15 gün içinde kaşar peynirin ortalama kilogram fiyatı ise yüzde 4 artarak 30 TL’ye yükseldi. Zaten Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) Kasım 2019 dönemi için hazırladığı açlık ve yoksulluk sınırı verileri de süt ve süt ürünlerindeki zamları gözler önüne sermişti. Kasım 2019’da günlük harcamalarda en yüksek maliyet grubunu, 17 TL ile peynir/ çökelek grubu oluşturmuş, et, tavuk ve balık grubu için yapılması gereken minimum harcama tutarı ise 13.91 TL ile peynir ve çökelekten sonra gelmişti. Türkiye Süt Et Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği’ne (SETBİR) göre, fiyat artışlarının ana sebebi, hayvancılık maliyetlerinin son bir yılda yüzde 30’dan fazla artması. Çiğ süt maliyeti en az yüzde 31, yem fiyatları en az yüzde 30 yükseldi. Doğalgaz ve elektriğe gelen zamlar da sanayicinin belini bükmeye devam ediyor. Bunlara ambalaj malzemeleri, nakliye gibi masrafların da eklenmesi, tüketiciye zam olarak dönüyor. İnekler kesime Üretici tarafında ise artan maliyetlerin altından kalkamayan çiftçi, süt hayvanlarını kesime gönderdiği için süt üretimi sürekli azalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nın son açıkladığı Eylül 2019 verilerine göre, toplanan inek sütü miktarı eylülde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 7.3 azalarak 730 bin 516 tona geriledi. İçme sütü üretimi yüzde 5.2 azalarak 112 bin 983 tona, inek peyniri üretimi yüzde 4.6 azalarak 55 bin 486 tona düştü. Yoğurt üretimi ise yüzde 6.1 düşüşle 101 bin 449 tona indi. MARKALAR ORTAK HAREKET EDIYOR Zamlar, ürün gruplarına göre farklı zamanlama larla yapılıyor. Örneğin bir marka ay başında süt fiyatı nı artırdıysa süt ürünlerinin fiyatını ay sonu artırabiliyor. Ulusal Süt Konseyi Başkanı Sabit Karaca, bunun sebe bini şöyle anlattı: “Bu, mar ketle marka arasındaki diyalogdan kaynaklı. Markaların yaptığı fiyat artışlarını, marketler parçalara Mustafa Karlı bölerek tü keticiye yansıtıyor. Marketin seçtiği bir uygulama bu.” İstanbul Gıda Toptancı Tüccarları Derneği Başkanı Mustafa Karlı ise “Markalar istişare yapmadan fiyat be lirlemiyorlar. Önceki yıllar da birbirleriyle olan rekabet leri daha fazla öne çıkarken, son dönemde organize olup ortak fiyat belirlemeleriyle daha çok öne çıkmaya baş ladılar. Bu durumu ilk defa bu yıl görüyoruz” dedi. YENI VERGILER Çare kamu işletmeciliği‘RESMI’LEŞTI Dijital Hizmet Vergisi’nden vergi müfettişlerine kadar bir dizi konuyu içeren 7194 sayılı “torba kanun” dünkü Resmi Gazete’de yayımladı. Böylece hizmet veren şirketlere yönelik, 3 ay içinde yürürlüğe girecek ve yüzde 7.5 olarak uygulanacak Dijital Hizmet Vergisi, 1 Nisan 2020’de başlayacak ve 2020’de yüzde 1, daha sonra yüzde 2 olarak uygulanacak Konaklama Vergisi, 5 milyon lirayı aşan konutlara binde 310 arasında uygulanacak ilave Değerli Konut Vergisi yasalaştı. Ayrıca 500 bin liranın üstü gelir için yüzde 40’lık gelir vergisi dilimi de 1 Ocak 2019’dan itibaren elde edilen gelirlere uygulanacak şekilde yürürlüğe girdi. l Ekonomi Servisi 2 TRILYON DOLARI AŞAR Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdülaziz bin Selman, ilk halka arzı (IPO) kapsamında önceki gün nihai hisse fiyatı belli olan ve piyasa değeri 1.7 trilyon doları aşan Aramco’nun gelecek hafta Suudi Arabistan borsası Tadawul’da işlem görmeye başlayacak olmasına işaret etti ve “Aramco’nun piyasa değeri yakında 2 trilyon dolardan fazla olacak” dedi. HAMSIDE TEHLIKE Karadeniz’de 400 bin ton civarında hamsi olmasına rağmen gelişen avcılık ile eskiden mayıs ayına kadar 56 ay yapılan avcılık şimdilerde 1 ay gibi kısa bir sürede yapılıyor. Rize Deniz Ürünleri Avcıları Üreticileri Merkez Birliği Başkan Yardımcısı İsmail Oğuz, “15 Nisan’da biten av yasağının 1 Nisan’a çekilmesi gerekiyor. Marttan sonra hava koşullarına göre balık havyarlı oluyor. Onu da tuttuğun zaman hamsinin geleceği tehlike altına giriyor” ifadelerini kullandı. Türkİş Genel Kurulu’nda kabul edilen kararlarda kamu işletmeciliğinin güçlendirilmesi talep edildi. MUSTAFA ÇAKIR Türkİş 23. Olağan Genel Kurulu Kararlar Komisyonu’nda hazırlanan rapor, oybirliği ile kabul edildi. Raporda şunlar dikkat çekti: n Çoğulcu, özgürlükçü ve katılımcı demokrasi, tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirilmeli. n Gelirin adil dağılması ve toplumun refah seviyesinin yükselmesi demokrasinin gerçekleşmesinin en önemli etkenlerindendir. n Sendikalı işçi oranı yüzde 13 seviyesinde. Yaklaşık 41 bin işletmede uygulanan toplu sözleşmeler kapsamında 1.5 milyona yakın işçi bulunuyor. Örgütlenmenin önündeki engeller bu sayının artmasını imkânsız hale getiriyor. İşverenler mevcut olumsuzlukları en iyi şekilde kullanıyor. Sorunların en temel nedeni devletin denetim mekanizmalarının yetersiz olmasıdır. n Örgütlenme özgürlüğü ve işçinin hür iradesine saygı gösterilmesi yerine sendika değişikliği için baskı yapılması, işini ve ekmeğini korumaktan başka amacı olmayan işçiye karşı yapılan bir “insanlık suçu” olarak kabul edilmelidir. n Gelir paylaşımında denge yi sağlayacak politikaların uygulanması gerekmektedir. Toplumun önemli bir bölümü yoksulluk sınırında yaşayacak kadar bir gelir elde edebilmektedir. n Özelleştirme çözüm değil. Kamu işletmeciliğinin yeniden yapılandırma sürecine tabi tutularak işgücü ve teknolojik altyapı bakımından güçlendirilmesi zorunlu. n Sermaye ve yatırım, nüfus artışı ve göç nedeniyle artan işgücü arzını karşılamaya yetmemektedir. n İşgücüne katılma oranı yüzde 53.9. Çalışma çağında olan nüfusun yarısına yakını işgücüne dahil değil. İşgücüne dahil olmayanların büyük çoğunluğunu “ev işleri” ile meşgul kadın nüfusu oluşturuyor. n Özellikle küçük çocuk sahibi kadınlar, bakım giderlerinin aldıkları ücrete denk gelmesi nedeniyle istihdamda kalmak yerine çalışmamayı tercih ediyor. n Her yıl ortalama 850 bin gencin çalışma çağına girdiği, 5 milyona yakın geçici koruma kapsamında Suriyeli ve diğer yabancı uyruklu vatandaşın ikamet ettiği dikkate alındığında işsizlik sorununun geçmiş yıllardan daha keskin olacağı görülüyor. l ANKARA ATALAY, YENIDEN GENEL BAŞKAN Türkİş Genel Kurulu’nda Ergün Atalay, geçerli 279 oyun 236’sını alarak yeniden genel başkanlığa seçildi. Türkİş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak 255, Genel Mali Sekreter Ramazan Ağar 220, Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat 225 ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Eyüp Alemdar 197 oyla görevlerine yeniden seçildi. KAYIT DIŞI ORANI YÜZDE 36 n Kayıt dışı istihdam ile mücadele konusunda acil önlem alınması gerekiyor. İstihdam edilenlerin yüzde 36.1’inin herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kaydı yok. n Başta işçiler olmak üzere ücretli çalışanlar üzerinde ağır bir vergi yükü bulunuyor. Gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisi ücretliler tarafından ödeniyor. n Sağlık hizmetleri devlet tarafından parasız olarak sağlanmalı. Sağlık işletmeleri mantı ğından vazgeçilmeli. Piyasalaştırma yaklaşımı terk edilmeli. n Eğitim devlet tarafından parasız olarak sağlanmalı. Eğitim alanında özel teşebbüsün teşvik edilmesine son verilmeli. n Emeklilik hak etme koşullarının ülkenin mevcut durumu göz önünde bulundurularak revize edilmesi büyük önem taşıyor. Aylık bağlama oranlarının revize edilmemesi halinde emekli aylıkları yakın gelecekte çok düşük bir seviyeye gerileyecek. Bursa’nın yıldızları açıklandı Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) tarafından 46. kez düzenlenen Ekonomiye Değer Katanlar Ödül Töreni’nde 7 ayrı kategoride 62 ödül sahibini buldu. “En fazla ihracat yapan firma” kategorisinde Oyak Renault, Tofaş ve Bosch Sanayi ilk üç sırayı alırken, “Kurumlar Vergisi”nde Odelo Otomotiv, Çemtaş Çelik ve Polyteks Tekstil zirveyi paylaştı. “Dönüşüm ve Fark Yaratanlar”da ise Ermeksan Makine, Duray Ulaşım, İgrek Makine ve Barida Makine ödül kazandı. BTSO Başkanı İbrahim Burkay, “Bilgi temelli ekonomiler öne çıkıyor” dedi. l Ekonomi Servisi Kırman’a üstün hizmet madalyası Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, Rusya’ya bağlı Tataristan Cumhuriyeti tarafından ekonomik işbirliğine ve yatırımların gelişmesine verdiği değerli katkılardan dolayı üstün hizmet madalyasına layık görüldü. Tataristan Cumhurbaşkanı Rustam Minnihanov, makamında düzenlenen törende Kırman’a madalyasını tevdi etti. Törende konuşan Kırman, Tataristan’daki yatırımlarının 350 milyon dolara ulaştığını belirtti. l Ekonomi Servisi Ahmet Kırman Rustam Minnihanov Dijitalleşemeyen para kaybediyor Artan rekabette dijital dönü olarak bakıldığında telekom, şümün önemi hızla artıyor. perakende, turizm öne çıkıyor. Ancak Türkiye’de zaten yeter Otomotiv, enerji gibi klasik en siz olan bu yatırımlar, kriz or düstriler ise daha ağır hare tamında daha da durgunlaş ket ediyor. tı. Özellikle iç piyasadaki şirketlerin birçoğunun buna hiç bulaşmadığını, yatırım yapmak isteyenlerin de finansmanı bulamadığını belirten IFS Türkiye Başkan Yardımcısı Ergin Öztürk, “Ancak dijitalleşmeyen şirketler finansal olarak etkilenip para kaybediyor” dedi. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan ve dijital dönüşümün temelde verimlilik için büyük önem taşıdığını vurgulayan Öztürk, özellikle ihracatçılar için dijital dönüşümün zorunlu olduğunun altını çizdı. Öztürk şuna dikkat çekti: “İhracatçılar bu yatırımı müşterileri, pazarları gerektirdiği için yapıyor. Dijitalleşme global rekabete hazırlanma silahıdır. Özellikle Avrupa ve ABD’ye ürün satacaksanız operasyonlarınızı verimli kılmadan yap 350 milyon dolar Bu konuda verdikleri hizmeti de tanımlayan Öztürk, “Biz tam şirket doktoruyuz, dertlere odaklanıyoruz, finansal sıkıntıları mı var yoksa geçmişten gelen alışkanlıkları mı? Bunlar dijital dönüşümü doğrudan etkileyen şeyler. Teknolojiyle bu dertleri çözmeye çalışıyoruz” diye konuştu. Dijital dönüşüm maliyetinin ciroya göre binde 35 arasında olduğunu da açıklayan Öztürk, bu yatırımın kendini kısa sürede amorti edeceğini, kazancı da katlayacağını ifade et ti. Öztürk, ayrıca dijital dönüşüm pazarının Türkiye’deki büyüklüğünün, danışmanlık, servis gibi hizmetler dışında yaklaşık 350 milyon dolar olduğunu söyledi. l Ekonomi Servisi ma ihtimaliniz Ergin Öztürk, 200 kişiyle hizmet yok.” Sektörel verdiklerini söyledi. Asgari ücret istihdamı azaltır mı dediniz? Türkiye’de ücretli ve yevmiyeli çalışanların sayısı geçen yıla göre yaklaşık 800 bin azalarak 19.3 milyon oldu. Toplam çalışanlar içinde yüzde 67’lik bir pay alan bu kesim son dönemde asgari ücret artırılırsa istihdam azalır yaklaşımıyla dipsiz kuyuya benzer bir tartışmanın içine çekildi. Yazımızda bu yaklaşımın doğru olup olmadığını, ekonomik literatürde araştırmaların sonuçları ile tartışmaya çalışacağız. Karar vericiler ve iş dünyasının, özellikle sene sonuna doğru tartışmaları başlayan asgari ücretin belirlenmesi sürecinde bu korkuyu gündeme getirmesi belki de doğal karşılanabilir. Ekonomik sorunların arttığı ve düzelme emarelerinin beklentileri karşılamadığı günümüzde, asgari ücrete dayalı bir yeni maliyetin gelmesi üreticileri daha da zora sokacaktır fikri yaygın bir şekilde vurgulanmaktadır. Bu vurgu garip bir şekilde bakanlık düzeyinde de aynı tarzda şekillenmektedir. Kuşkusuz burada iki büyük temel konu var: Birincisi, büyümekle övündüğümüz ekonomide, sıra asgari ücrete gelince yerini karamsarlık almakta ve istihdam korkusu yaratılmakta; ikincisi ise, asgari ücretteki artışın fiyatlar genel seviyesi üzerinde artmadığı gerçeği ile istihdamda azalışa neden olmaktan uzak olduğudur. Biraz ayrıntıya girelim! Araştırmalar asgari ücret seviyesinin ekonomiye etkisi konusunda, her zaman olduğu gibi, iki gruba ayrılmış.. Konuya olumsuz yaklaşanlar temelde, asgari ücret yasasının varlığının sorun oluşturduğunu söyleyenlerle dolu. Bu grup, n böyle bir asgari seviye tespitinin rekabet ortamını kısıtlayacağını, n yoksulluğu artıracağını, n sanayide düşük ücret yapısına bağlı işletmelerin bu avantajını kaybetmesine neden olacağını, n istihdamı azaltıp maliyetlerden dolayı ürünlere zam olarak yansıyan bir enflasyonist baskısı yaratacağını, n artan işsizlik ortamında, dar gelirlilerin yaşadığı bölgelerde azalan alım gücü nedeniyle suç işleme eğilimlerini artacağını öne sürüp, bunu da sayısal modellerle ifade etmeye çalışmışlar. Diğer yanda ortaya çıkan araştırmalara göre ise asgari ücretin varlığı ve seviyesinin yüksekliğinin n gelir artışı kanalıyla gelir dağılımının daha da bozulmasını önleyeceğini, n ekonomiye harcama kanalıyla faydalı olacağını, n toplum üzerindeki finansal stresi azaltarak daha iyi bir eğitim olanağı sağlayacağını ve böylece bir sonraki kuşaklara daha iyi ücretle istihdam ortamı yaratacağını, n işsizlik ve benzeri hükümet yardımı almaktansa istihdama katılmayı teşvik edeceğini ve böylece hükümet harcamaları üzerindeki baskıları hafifletip bütçeye olan yükü azaltacağını, n sokaklardaki suç oranını azaltarak sosyal refahı artıracak bir yapı oluşturacağını, n insan olma, insan gibi yaşama fikrinin yoğunluğunu artıracağını sayısal kanıtlarla ortaya koymuşlar. Öte yandan, her ülkenin kendine ait özellikleri dolayısıyla bunlar değişkenlik gösterecektir. Asgari ücret genel ücretlerden ne kadar farklı? Bakış açısı ve model sonuçları ne olursa olsun, asgari ücrete analizini en iyi açıklayan göstergelerden birisi onun genel ücret seviyesinden ne kadar ayrıştığıdır. Diğer bir ifadeyle, “biz hep asgari ücreti konuşuyoruz ama diğer çalışanların ücret seviyesi bundan farklı mı ki” sorusunun yanıtı belki de en can alıcı noktayı verir bize. Bu yaklaşımı asgari ücreti ortanca (medyan) ücrete oranlayarak irdeleyelim. Türkiye için 2001 ekonomik krizini yaşadığımız IMF programlı yılların hemen başında yüzde 50’lerden yüzde 70’lere sıçrayarak kendini gösteren bu oran (grafik), bize asgari ücretin ortalama ücret davranışından ne kadar farklı olduğunu verir. Gelişmiş OECD ülkeleri arasında yüzde 4050’lerde (Fransa hariç) seyreden bu oran, genel anlamıyla ülkemizde asgari ücretin fazlalığından değil, aslında genel ücret seviyesinin düşük olmasından kaynaklanıyor... Bu ise yapılacak iyileştirmelerin istihdamı etkiler tezini en azından şimdilik bir kenara koyuyor. Şimdilik diyoruz zira bu tür tartışmalar ve karşılaştırmalar genel ücret seviyesinin yükselmesi ve büyüme ile beraberinde gelen ekonomik canlanmanın yakalandığı ülkelerde geçerli bir anlam taşır. Sözün özü; ekonomide bahaneler üzerine politikalar oluşturulmaz. Bütçe açığı ve ekonomik daralma gibi kısıtlamalar doğal olarak önemli nedenlerdir ama o nedenlerin ortaya çıkmasında asgari ücretlinin ne kadar payı ve sorumluluğu olduğunu da düşünmek gerekir. Fakirleştiren ekonomik politikalar sonucunda artan işsizliği asgari ücret artışında aramaya kalkarsak, orta gelir tuzağını destekleyen politikalar uygulamış oluruz. Dahası, genişlemede paylaştırmayan bir politikanın/politikacının, kırılmada başkasını sorumlu tutması da anlaşılır değildir! Kaynak: OECD Gizli ayıplı mallarda zamanaşımı kalktı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, tüketici yararına bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, gizli ayıp bulunan ürünün değiştirilmesinde firmaların öne sürdüğü zamanaşımı mefhumunun yasaya aykırı olduğuna hükmetti. Emsal kararla birlikte üretimden kaynaklanan gizli ayıp taşıyan ürünler aradan yıllar geçse de yenisiyle değiştirilebilecek. Karara konu dava süreci, 2007 alınan buzdolabının 2009’dan itibaren sürekli aynı arızayı vermesiyle başladı. Bu kararla buzdolabı 12 yıl sonra değiştirildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle