28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 31 ARALIK 2019 SALI EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER/YORUM İtalyan otomobilinden Katar kanalına ‘Yerli Malları’ haftası... 1960’lar, asistan olduğum ilk yıllarda, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ndeki iki hocam Sencer Divitçioğlu ve Haydar Kazgan, Devrim arabasını tartışıyorlardı: Sencer Hoca, mikro dersi veren bir hoca olarak, birim maliyeti yüksek ise piyasada tutunamaz, rekabet gücü olmaz diye olumsuz bakıyordu. Haydar Kazgan Hoca ise “maliyet başlangıçta yüksek bile olsa yapılması gerekir” çünkü getireceği sosyal, siyasal ve ekonomik dışsallıklar (externalities) hesaba katıldığında makro hesaplarla (makro maksimizasyonda) işler değişir görüşünü savunuyordu. Sonraki yıllarda, 1974 ve 1975’te Prof. Mükerrem Hiç, Prof. İlker Birdal ve bendeniz “Türk otomotiv endüstrisinin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) karşısındaki durumu” başlıklı bir otomotiv araştırması yapmıştık. 6 aylık bir ekip çalışması oldu ve yayımlandı, önemli yankı yaptı. Bu kapsamda yurtiçi ve dışındaki otomotiv tesislerini de inceleme fırsatım oldu. 1964 Montaj Talimatı çerçevesinde, DPT kapsamında yürütülen yatırımlar çok geniş bir “yan sanayi alanına da uzanmıştı”. 1980’li yıllarda otomotivde büyük bir gelişme sağlandı. Otomarsan Kahire Belediyesi’ne bile otobüs satıyordu. Ancak 1995’te AB ile imzalanan tek yanlı gümrük birliği anlaşması otomotivden tekstile, ilaçtan gıdaya, demirçelikten elektronik sanayisine, her alanda gerilemeye yol açtı. AKP iktidarından sonra ise kalan tesisler, siyasal İslam odaklı dönüştürmenin bir finansman kaynağı olarak ortaya kullanılageldi. Jet Fadıl’ların “trajikomik projelerine kadar” sahneye otomotiv üreticisi olarak (!) soyunan garip kişiler boy gösterdi. Ortam bu şarlatanlığa uygundu. Yeni açıklanan TOGG otomobili İtalyanlara İtalya’da yaptırılarak Türk otomobili olarak pazarlanan bir ürün. Ciddi bir yakın geçmişi olan Türk otomotiv endüstrisine büyük bir saygısızlıktır. Konunun içinde olanların çok iyi bildikleri gibi: Türk ekonomisi artık “açık bir ekonomi konumundadır” ve makro ulusal politikalarımız yoktur. ABD’den İsveç’e ve İngiltere’ye kadar en disiplinli ve makro politikaları olan ülkeler bile, “otomotiv sanayiinde Japonya, Güney Kore ve Çin karşısında dayanamamışlardır”. Gerilemiş ve kontrollerini kaybetmişlerdir. Bugün peynirini, pamuğunu, bisküvisini, ilacını, inşaat girdilerini bile ithal ederek, “önceki ithalatını ikame politikalarından tamamen koparılmış ve dışa bağlanmış bir ekonomik düzensizlik” bulunuyor. İtalya’dan adrese teslim paket gibi postalanan yeni “Türk otomobili”! ne anlam taşır. Hele AKP’nin 2002’den beri fiilen yürüttüğü kâğıttan demirçeliğe, gıdadan ilaca ekonominin içini boşaltma ve yabancılaştırma uygulaması tüm hızı ile sürerken. Güzelim “yerli Boğaziçimiz” yerine, Katarcı İstanbul kanalı zorla uygulanmaya çalışılırken: yerli (ve ulusal) Tank Palet Fabrikamız Katar’a havale edilirken, “paket program olarak İtalyanlara sipariş edilen otomobile” Türk (ve yerli) demek ne anlama gelebilir? Onun finansmanını da Katar’a mı yaptıracağız? Bir Türk otomobilinin gerçekleşebilmesi için her şeyden önce içeride, “yerli ve ulusal tarım, sanayi ve ticaret zihniyetinin” olması: bunun için de “katılımcı demokrasinin” bulunması gerekir. Yerli katılımcılar, yani (TOGG) ancak böyle bir “ulusal şemsiye altında gelişebilir.” Ekonomide kararların “makro ve ulusal politikalardan uzak”, kimi kişilerin ve yandaşların egemen olduğu, içeride buram buram haksız rekabetin yaşandığı bir ortamda TOGG’un geleceği de Tank Palet Fabrikası’ndan farklı olamaz. Sadece tribüne oynanmış şike bir politik kurgudan öteye gidemez. 2002’den beri bugüne kadar canımızla, alın terimizle, güçbela biriktirdiğimiz “yerli ve ulusal değerlerimizin” özelleştirmeler ve yabancılaştırmalar sonucu ne hale getirildiklerini yaşadık ve halen de yaşamaktayız. “İthal ikamesi” yolu ile çok uzun yıllar boyunca ürettiğimiz varlıklarımızı ve birikimlerimizi yanlış yönetimler yüzünden kaybettik: büyük yatırımlarla donattığımız pırlanta gibi gençlerimizi bugün “yurtdışına adeta ihraç ederken”! şimdi de onların yerine İtalyanlara ısmarlama ve adrese teslim bir araba yaptırıyoruz: önce bu gençleri “gitmeye mecbur etmekten vazgeçelim”. Onlar yarın İtalyanlarınkinden çok daha güzellerini bu ülkenin kendi topraklarında üretebilecek güce sahiptirler... 31 ARALIK 2019 SAYI: 34418 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:50 06:33 06:53 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:22 13:12 15:31 08:03 12:56 15:19 08:21 13:19 15:46 Akşam 17:52 17:39 18:07 Yatsı 19:18 19:04 19:29 İki yıl önce ABD’nin Nev York kentinde Christie’s Müzayede Evi’nin müzayedesinde, Türkiye’den kaçırılan 23 cm. boyutundaki 6 bin yıllık bizim “Tepegöz”, Batılıların “Guennol Stargazer (Guennol Yıldız Avcısı)” dedikleri “Kilya” tipi bir idol, 12.5 milyon dolara (75 milyon TL) alıcı bulmuştu... 3 kişi arasında, 25 dakika süren, çekişmeli müzayede sonrasında, “Kilya İdolü”, komisyon ve masraflarla alıcıya 14.5 milyon dolara (87 milyon TL) mal olmuştu... Ancak, Cumhuriyet gazetesindeki haberimiz üzerine, açılan dava Nev York’ta sürüyor... HHH Birkaç yıl öncesine dönelim... Başbakanlığı döneminde Recep Tayyip Erdoğan, “Marmaray kazılarında” dünya çapında buluntular ortaya çıkarken “35 çanak çömlek Marmaray’ı 4 yıl geciktirdi. Yazık değil mi, günah değil mi?” demişti... Peki, gâvurlar ne yapıyor? Türkiye Manisa’dan kaçırılmış bir idole, 87 milyon lira ödüyor! 24 Kasım 2019: Cumhuriyet: “Turizm şirketleri sahibi, seçilmeden Kültür ve Turizm Bakanlığı’na 1.5 yıl önce ‘atanan’ ” Mehmet Nuri Ersoy, Kapadokya’daki incelemesinde övündü: “Bugüne kadar 1144 define izni verdik. Hiçbirinde define bulunamadı!” Peki, Kilya İdolü’nü, Nev York’a Karun Hazinesi ve Elmalı Definesi davaları için Türki ye, 15 milyon dolar (90 mil yon lira) harcamıştı. Bakan lığın bu işlere ayırdığı 3 yıl lık bütçesi ile kıyaslayabi lirsiniz... Kilya İdolü ve Kültür HHH Bir de Diyanet İşleri Bakanlığı Bütçesi! Başkanlığı bütçesine göz atalım... Yalnız bir noktaya da dikkat edelim! Kül kim, nasıl kaçırdı? Ya öteki sınır aşanlara ne demeli? Avrupa ve tür rakamları milyon, Diyanet rakamları milyardır... ABD antika galerilerinin internet sitelerinde boy gösterip duruyorlar? HHH Bakanlıkça, her yıl yaklaşık 120 “bilimsel arkeoloji kazısı”, 50 “yüzey araştırması” ve 150 kadar da müzelerce yönetilen “kurtarma kazısı” yapılıyor...  Bu çalışmalara, 2013’te 43 milyon TL ödenek ayrılmıştı... Kilia İdolü ile kıyaslayıp sonrasına göz atalım: Diyanet Bütçesi Yıllar  Ödenek 2017 6.8 milyar TL    2018 7.7 milyar TL 2019 10.5 milyar TL HHH   1991’de, Manisa Alaşehir yakı nında iki köylü kadının bulduğu iki Kilya İdolü yurtdışına kaçırılmış ve çok iyi fiyata pazarlanmışlardı. Ka dınlar bu heykelcikleri köye gelen çerçiye vermişler ve karşılığında Yıllar Ödenek Enflasyon Oranı birer çift terlik almışlardı. 2017 37.8 milyon yüzde 11.92                 Bu olayı aktardığım Nev York 2018 30.5 milyon yüzde 20.30                   lu müzayedeciler “Dünyanın en pa 2019 37 milyon yüzde 10.56           halı terliklerini giyen kadınlar!” de HHH mişlerdi. “Çanak çömlek” denilen bir or Bu 2 kadının, Nev York’tan son tamda kaçırılan “Kilya İdolü” 87 ra terliklerinin günümüzdeki fiyatı milyon liralık değeri ile Türkiye na ne dersiniz? Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı’nca HHH bilimsel arkeolojik kazı, yüzey Prof. Dr. Rafet Dinç, 1993’te araştırma ve kurtarma kazılarının Akhisar’a 16 km. uzaklıktaki neredeyse 3 yıllık bütçesine eşit Kulaksızlar’da köylülerin gösterdik değil mi? leri Balıkburnu mevkiinde, Gülsüm 87 milyon TL’lik Kilya İdolü. Akbaş’ın tarlasında bu heykelciklerin işliklerini buldu. Günümüzde tütün ekilen 12 dönümlük bu tarla, traktörle sürüldüğü için toprağın altındaki heykel parçacıkları da her zaman yüzeye çıkabiliyor.   Türkiye’de pek bilinmeyen bu idollerden ilkini, 19. yüzyılın sonunda bir Amerikalı arkeolog, Çanakkale’nin Gelibolu Yarımadası’nda Kilya antik kentinde bulup Atina’daki Amerikan Arkeoloji Enstitüsü’ne götürmüştü. Atina’da sergileniyor... Bu heykelciklere, ilk buluntu yeri nedeniyle, “Kilya İdolü” adı veriliyor. İdoller, yapıldıkları dönemde “Bereket Kültünü” simgeliyorlardı... 2020... Aritmetik görselliği olan yeni yıla giriyoruz... Sizlerin yeni yılınızı kutlar, sağlıklı, mutlu, uzun ömürlü, paralı; ülkemizde hukukun ve demokrasinin geçerli olduğu bir yıl diliyorum. Saygılar ve sevgiler... Biten yılın, giden babanın ardından BÜLENT KERİMOĞLU Bakırköy Belediye Başkanı Yeni bir yıla giriyoruz. Geride bıraktığımız yılda, insanlığı endişelendiren bölgesel savaşlar, ırkçı ve ayrımcı politikaların yükselişi, evsiz yurtsuz kalan mülteciler, artan sömürü, küresel ısınma, açlık, yoksulluk ve benzeri acı olaylar yaşadığımız gibi; dünyayı kökten değiştirecek, insan hayatını uzatacak, refahını arttıracak önemli teknolojik ve bilimsel gelişmelere tanıklık ettik. Bakırköyümüz açısından bizleri gururlandıran önemli başarılar elde ettik. BM İnsani Gelişmişlik İndexi’nde ilk 10 belediyeden biri olduk. Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Parlamento’dan çocuklara yönelik yaptığımız çalışmalarla ödüllendirildik. Kültür, sanat, spor alanında önemli hedefleri gerçekleştirdik. Verdiğimiz kreş ve eğitim hizmetleri, dezavantajlı gruplara yönelik attığımız adımlar, Bakırköy halkı ile birlikte gerçekleştirdiğimiz sosyal farkındalık etkinlikleri ile Türkiye’ye örnek hizmetlerde bulunduk. Hepsinden öte 31 Mart ve 23 Haziran yerel seçimlerinde genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun önderliğinde millet ittifakı ile halkımızın umudunu yarınlara taşıyan zafer elde ettik. Ateş yakarak uğurladık Bu mutlu ve gururlu günlerimizin yanında ne yazık ki büyük bir üzüntü yaşadık. Yeni yıla girerken babamızı, dedem gibi karlı bir kış gününde Türkçe dualarla, mezarı başında 3 gün ateş yakarak sonsuzluğa uğurladık. Geleneksel AleviBektaşi ritüelleri olan ocağa su dökmemek, eşiğe basmamak, güneşe her sabah yeniden doğduğu, aya her akşam gecemizi aydınlattığı için şükretmek, yüksek dağ zirvelerini kutsal saymak, kapıya geleni Hızır bilmek gibi, babamızı; bize veren toprağa, güneşe ve suya emanet ederek Hakk’a uğurladık. Bazıları için kar yağışı tatili, şömineyi, uzun akşamlarda mutlu ai Atatürk siluetinin dağlara doğduğu Damal’dan, sadece soğuğa karşı korunmak için zayıf bedeninin üstüne ne bulduysa giyinmiş kadınlar, hayatın ağır yükünü çeken erkekler, üzüntüme ortak olan sevgi dolu gençler ve meraklı, güzel kara gözleri ile bana bakan çocuklar kaldı. le sohbetlerini, kardan adam yapan çocukları hatırlatırken; benim içinse soğuk kış günlerini, kovalı sobayı, çaresizliği, yoksulluğu, hastalıklı geçen günleri ve hayatımı derinden etkileyen iki değerli yakınımı kaybetmenin üzüntüsünü Damal’ı hatırlatır. Artık Ardahan’dan geriye ne çiçeklerle bezenmiş çayırları, ne insanı iliklerine kadar donduran soğuğu, ne coşkun akan dereleri ne de Ulgar Dağı kaldı. Atatürk siluetinin dağlara doğduğu Damal’dan sadece soğuğa karşı korunmak için zayıf bedeninin üstüne ne bulduysa giymiş kadınlar, hayatın ağır yükünü çeken erkekler, üzüntüme ortak olan sevgi dolu gençler ve meraklı, güzel kara gözleri ile bana bakan çocuklar kaldı. Işıl ışıl umut dolu kara gözlü çocukların arasında ben de bütün üst kimliklerimden arındım. Ne doktor, ne belediye başkanı, ne baba, ne eş... sadece ülkemin uzak, soğuk, çorak coğrafyasında doğan, sade, sıradan bir memleket insanı olarak babamı Hakk’a uğurladım. Bu içe dönük sohbet esnasında değerli gazeteci Doğan Tılıç’ın bir döneme tanıklık eden köşe yazısın dan haberdar oldum. Yazıda babam ve babam gibiler için bir hak teslimi, bir uğurlama, ahde vefa vardı. Acımızı hafifletti, onore olduk. Hiç geri adım atmadı 80 öncesi devrimci önder kadroların bildiği ve yazdığı biçimiyle babam her sosyalist gibi bedel ödemeyi, dostları için mahpus yatmayı, korumayı kollamayı, inandığı davayı ele vermemek için işkenceyi göze alandı. Şimdiye kadar hiç bahsetmediğimiz bu yönüyle babamı saygın bir gazetenin, saygın bir köşe yazarının konu etmesi bizleri fazlası ile gururlandırdı. Ayrıca, küçük bir mahalle esnafı olarak darbe faşizminin ağır koşullarında baskıya ve haksızlığa karşı mücadele eden, bu amaçta hiçbir zaman geri adım atmayan babamızın adını bir parka vereceğini bildiren Çankaya Belediye Başkanımız Sayın Alper Taşdelen’e sadece babamız adına değil, devrimci mücadeleye emek verenler, bedel ödeyenler adına da teşekkürü borç biliriz. Bazıları için baba yakın arkadaştır, dosttur, sırdaştır. Benim babam la olan ilişkim bir arkadaşlık, dostluk, sırdaşlık ilişkisi gibi değildi. Top oynadığım, pikniğe gittiğim, tatil yaptığım bir yakınlığımız yoktu. Ama arkamı kolladığını bildiğim, düşünce kaldıracağından hiç şüphe etmediğim, darda kalınca sığınacağım liman duygusunu hep en yakınımda hissettim. Dili sert, yüreği yumuşak olmayı, diliyle aklı arasında, kalbi ile gözü arasındaki mesafeyi kısa tutmayı, söyledikleri kadar tavırları ile de yol gösterici olmayı ondan öğrendim. Eksikliği doldurulamaz Varlığını kanıksadığımız, yokluğunda büyük bir eksiklik hissettiğimiz her değerli parçamız gibi, şimdiden büyük bir boşluk yarattı. Zamanla acısının hafifleyeceği, ama eksikliğini dolduramayacağımız babamıza duyduğumuz özlem, yüreğimize oturan taş, boğazımızdaki düğüm, gözümüzdeki yaş, mezarına koyduğumuz son kürek toprak, bir avuç suyla biraz olsun hafifledi. Çocuklarımız, kardeşlerimiz ve sevdiklerimizin sağlığı için şükrettiğimiz anda ise derin bir huzura dönüştü. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Kimi giyeceklere sertlik vermek amacıyla kullanılan bir tür kumaş. 2/ “Göl sanırdık ne zaman dalsak gözlerine” (F.N. Çamlıbel)... Genellikle karın kaslarını güçlendirmek için yapılan beden hareketi. 3/ Çöl tilkisi... Tantal elementinin simgesi. 4/ İlaç... Tıp dilinde, derinin kanlanmasına verilen ad. 5/ Vaşak denilen hayvanın ufak bir türü... Yelkenli gemilerde kısa çarmıklara verilen ad. 6/ Işık akısı birimi... Sıcak bölgelerde yetişen çok sert bir ağaç. 7/ Bağırsakları tutan karın içzarı. 8/ Kısa gezinti... Yer ölçmeye yarar düğümlü ip. 9/ Seçkin, zarif... Tavlada “üç” sayısı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Şiir kitapları rasgele açılarak bakılan eski bir falcılık... Bir cetvel türü. 2/ Evrensel. 3/ Nâzım Hikmet’in soyadı... Belirti, ipucu. 4/ Elisıkı, cimri. 5/ Türlü bitkilerin yaprak ve kabuklarıyla kokulandırılmış acımtırak bir içki... Hinduizm ve Budizm mitolojisinde, yarı insan yarı yılan biçiminde tanrısal varlık. 6/ Barbunyaya benzer bir balık... Batı Avrupa’da bir ırmak. 7/ Bir renk... Yap 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 P ARAÇOL A 2 ÖLET BAHT 3 H İ MA Y E UR 4 RA LAZA A 5 EĞL EK KUP 6 NAUT İ LUS 7 K G NEBAT 8 SADEKAR İ 9 KUZ İ NE EK tığı her şeye çok dikkat ve özen gösteren. 8/ Kalite. 9/ 1281’de Japonya’yı Moğol istilasından kurtaran tayfunun adı. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle