18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: SERPİL ÜNAY 21 ARALIK 2019 CUMARTESİ 5 ‘BOMBA ATALIM’DINCI AKIT YINE CUMHURIYET’I HEDEF GÖSTERDI Akit TV sunucusu Fatin Dağıstanlı, “Manşetlerin Dili” adlı programda “Şeriat Çalıştayı” başlıklı manşet haberimiz nedeniyle gazetemiz yazarı Işık Kansu’yu hedef gösterdi. Haberi okumadığını belirten Dağıstanlı, başlıktan yola çıkarak “Hadi gidelim. Hep birlikte toplanıp Cumhuriyet gazetesi önüne bir el bombası atalım” dedi. Akit TV’de gazete haberlerinin yorumlandığı programda sunucu Fatin Dağıstanlı ve konuğu Yeni Akit Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ali İhsan Karahasanoğlu arasında geçen diyolog şöyle gelişti: Dağıstanlı: Şeriat çalıştayı, Işık Kansu yazıyor. Son dönemde Işık Kansu ilginç haberler ve yazılar yazıyor. Neredeyse tek başına Cumhuriyet gazetesini çıkarıyor gibi dersem yerinde olabilir. Ben içerisine bakmadım ama Cumhuriyet’te “Şeriat Çalıştayı” diye kocaman, ne kadar da büyük yazmışlar öyle değil mi? Bunu görünce bana yetti. Dedim ki Cumhuriyet bizi tuzağa çekiyor. Hadi gidelim. Madem Cumhuriyet şeriata savaş açtı, ee Milli Gazete’de orada duruyor. Hep birlikte toplanıp Cumhuriyet gazetesi önüne bir el bombası atalım. Karahasanoğlu: Aman yapmayın yanlış anlarlar aman.. El bom GÜNDAY, KIŞLALI VE ÖZBİLGİN... Dinci Akit gazetesinin hedef gösterdiği gazetemiz yazarı Prof. Ahmet Taner Kışlalı, Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday ve Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin katledilmişlerdi. 1995 senesinde türbanlı avukatların duruşmalara girmesini engellediği gerekçesiyle Gümüşhane Baro Başkanı Ali Günday hakkında bir dizi haber yapmıştı. Günday uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü. Akit gazetesi 13 Mayıs 1999 günü “Halkı Köpeğe Benzetti” manşe tiyle gazetemiz yazarı Ahmet Taner Kışlalı’nın fotoğrafını üzerine çarpı koyarak yayımlamıştı. Kışlalı, 21 Ekim 1999’da evinin önündeki arabasına konulan bomba ile öldürüldü. 2006 senesinde türban konusunda verdiği bir karardan dolayı Danıştay 2. Dairesi’nin üyelerinin fotoğraf ve özgeçmişleri aynı ekip tarafından çıkarılan Vakit’te yayımlandı. Danıştay, 17 Mayıs 2006’da Alpaslan Arslan tarafından basıldı, 2. Daire Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin katledildi, dört üye yaralandı. basına, şuna, buna gerek yok. Dağıstanlı: Niye yanlış anlasın lar? Hayır, Cumhuriyet bizi davet ediyor, davet ediyor. “Şeriat Çalıştayı” diye manşet attıysanız siz birisini davet ediyorsunuz demektir. Aslında davet ettikleriyle kendisi aynı yerde. Yani şeriat diye suçladıklarıyla Cumhuriyet aynı yerde. Çünkü bunlar Milli Gazete gibi kaostan besleniyorlar. Kaostan beslendikleri için “Şeriat Çalıştayı” diye bize hedef gösteriyorlar. Biz bu oyuna gelir miyiz? Gelmeyiz. Karahasanoğlu: Biz birde normal yorumlayalım. Milli Gazete haklı olarak kumarın olmamasını arzuluyor ve toplumda milli piyangonun rağbet görmemesini arzuluyor. Milli piyango haramdır hatırlatıyorum ben diyor. İnancının gereğini yapıyor. Cumhuriyet gazetesinde şeriat düşmanı ve diyor ki şeriat çalıştayı yapılıyor... O zaman hiç kimse hiçbir şey söylemesin. Biz milli piyangonun haramlığını söylemeyelim Cumhuriyet’te şeriat alehtarlığını yapmasın, böyle bir toplum böyle bir düşünce özgürlüğü olamaz. Ama Şeriat Çalıştayı’ndan daha önemlisi Cumhuriyet yıllarca başörtü düşmanlığı yaptı. Şuan hâlâ dindar insan düşmanlığı yapıyor. Dağıstanlı: “Şeriat Çalıştayı”, iç sayfayı şimdi açtım. Siz şimdi “Şeriat Çalıştayı” diye manşeti görünce ne anlarsınız: iktidarda AKP var, Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Böyle değil mi yanlış bilmiyorum. Türkiye’de şu anda iktidar. Cumhuriyet gazetesi “Şeriat Çalıştayı” demiş. Çeviriyorsunuz Işık Kansu’nun yazdığı yazı. Şimdi ‘Şeriat Çalıştayı deyince ben zannettim ki tarikat liderinin elini öptüğü iddia edilen diyorum bakın Abdulhamit Gül bir “Şeriat Çalıştayı” yaptı zannediyorum. Bakın “Tarikata el pençe”. Cumhuriyet bu haberi gece 4’te değiştirmiş. Man varmış değiştirmiş. Yargıyı hedefe koymaya karar vermiş. Karahasanoğlu: 56 yıl önceki bir fotoğrafı gece yarısı yeni gelmiş akşam saat 20.00 sularında Abdulhamit Gül bu fotoğrafı vermiş ama bu fotoğrafı yetiştirelim diyerekten, hemen haber atlatalım diye sanki 6 yıl önceki 5 yıl önceki bir fotoğrafı gece, yarısı operasyonuyla gazetenin manşetine yetiştirmiş. Dağıstanlı: Orada el öpme de yok. Zaten sağlam bir din adamı elini öptürmez. Karahasanoğlu: Kendileri el öptükleri insanları yazsınlar. Küçücük çocukların Atatürk’ün büstünün önünde nasıl secdeye eğildiklerini anlatsınlar. TBMM Başkanlığı’na göre, Mustafa Balbay’ın kitabı saldırı amaçlı kullanılabilirmiş! Kitap ‘silah’ sayıldı Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay’ın “Bitmeyen Deniz Gezmiş” kitabının Meclis’e sokulmamasının nedeni ortaya çıktı. Meclis Başkanlığı kitabın alınmama gerekçesini “Saldırı amaçlı kullanılabileceği değerlendirilen her türlü materyalin emanete alındığı” ifadeleriyle açıkladı. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve gazetemiz yazarı Balbay’ın “Bitmeyen Deniz Gezmiş” adlı kitabı, Meclis’in kapısındaki güvenlik güçleri tarafından Meclis’e sokulmamıştı. Güvenlik güçleri, Balbay’ın kitabının Meclis’e alınmama nedenini, “Bu siyasi bir kitap. Siyasi kitapların Meclis’e girmesi ya sak” sözleriyle açıklamıştı. Olayın ardından CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal konuyu Meclis’e taşıdı. Tanal’ın önergesine, TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç’ten yanıt geldi. Bilgiç, ziyaretçilerin yanlarında bulunan ve milletvekillerine dağıtılmak üzere getirilen her türlü tebrik, davetiye, mektup, CD, DVD gibi dokümanların, Yönerge’nin hangi maddesi kapsamında kabul edilerek dağıtılacağının, TBMM Başkanlığı görevlilerince belirlendiğini ve güvenlik kontrolü yapıldığını belirtti. Kitap ve benzeri basılı yasal dokümanların, dağıtım amacıyla TBMM’ye girişleri dışında, herhangi bir yasaklama veya emanete alınmasıyla ilgili mevzuat bulunmadığını belirten Bilgiç, “Ziyaretçilerin yanlarında bulundurdukları her türlü kitap ve benzeri dokümanlar arama noktalarında zehirli ve patlayıcı maddelere karşı güvenlik gerekçesiyle kontrol edilmektedir. Yasal ve dağıtım amaçlı olmayan dokümanların emanete alınması söz konusu değildir. Yalnızca ‘güvenliği doğrudan ilgilendiren ve saldırı amaçlı kullanılabileceği değerlendirilen, ziyaretçi ve personelin yanlarındaki her türlü materyal’ gerekli inceleme yapılarak, gerekirse emanete alınmaktadır” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet Malezya’da dörtlü zirveye katılan Erdoğan, ABD’ye sert mesaj verdi: Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed ile 2019 Kuala Lumpur Zirvesi kapsamında düzenlenen “Kalkınmanın Önceliği ve Zorluklar” temalı yuvarlak masa toplantısına katıldı. ‘Biz de yaptırım uygularız’ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye yönelik yaptırım tasarısını onayan ABD’ye “misilleme” mesajı verdi. Erdoğan, “Şimdi bir de utanmadan sıkılmadan Türk Akım ile ilgili ‘Buna yaptırım uygularız’ diyorlar. Tabii ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır. Yaptırımlarımızı kesinlikle uygulamaya sokarız” dedi. Kuala Lumpur Zirvesi için Malezya’da bulunan Erdoğan, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Yerli otomobilin ön gösteriminin 27 Aralık’ta Gebze’de yapılacağını söyleyen Erdoğan, asgari ücret için “jest” mesajı verdi. Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’in girişimiyle düzenlenen Kuala Lumpur Zirvesi’nde, Malezya, Katar ve İran ile dörtlü zirve gerçekleştirdiklerini söy leyen Erdoğan’ın değerlendirmeleri şöyle: n ABD’NIN YAPTIRIM YASASI: S400 olsun, F35’lerle ilgili adımlar olsun, bunlar bitmiş işler. Biz bu işi bitirmişiz. Şimdi bir de utanmadan, sıkılmadan Türk Akım ile ilgili “buna yaptırım uygularız” diyorlar. Bu, tam manasıyla haklarımıza tecavüzdür. Bütün bunlara karşı tabii ki bizim de yaptırımlarımız olacaktır. Yaptırımlarımızı kesinlikle uygulamaya sokarız. n KANAL İSTANBUL VE SIMIT SARAYI: Simit Sarayı konusunda gelen tepki diye bir şey ben duymadım. Tam aksine böyle bir şeyin olduğunu bana arkadaşlarım iletince hemen Ziraat Bankası Genel Müdürü arkadaşımıza konuyu sordum. Onlar “Böyle bir durum söz konusu oldu ama bizim böyle bir kararımız yok” dedi ve iş kapandı. Kanal İstanbul’la ilgili bir defa çok çirkin olan şey şu, Katar Emiri’nin annesinin gelip buradan yer alması vesaire. Katar Emiri’nin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına yasal olarak mani herhangi bir şey söz konusu mu? Yani bunu herhangi bir yerden George, Hans vesaire gelip almaya kalksa herhalde kimsenin sesi çıkmaz. Yani Katar Emiri’nin annesi böyle bir alım yaptığı zaman niye rahatsız oluyorlar? Kaldı ki aynı şekilde Katar Emiri’nin kendisinin zaten bizde aldığı yerler var. Yani biz bu kapılarımızı açmışız. n ASGARI ÜCRET: İnşallah jestimizi yaparız da burada yapmayalım daha. Bakalım son geldikleri nokta nedir, onu da bir kendilerinden görelim. İnşallah, tarafları memnun edecek bir adımı atarız. l İç Politika BASIN İLAN KURUMU’NDAN 19 GÜN ILAN YASAĞI Gazetemize ‘ilan kesme’ cezası Basın İlan Kurumu (BİK), gazetemize bir köşe yazısı ve Cumhuriyet internet sitesindeki bir haber nedeniyle toplam 19 gün ilan ve reklam akışını durdurma cezası verdi. BİK Yönetim Kurulu’nun resen başlattığı inceleme kapsamında, yazarımız Işıl Özgentürk’ün Aziz Nesin’in bir öyküsünü alıntılayarak kaleme aldığı “Barış Pınarı” yazısı nedeniyle gazetemize 17 gün ilan ve reklam akışını durdurma cezası verildi. Tebliğ edilen kararda, “Köşe yazısında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Barış Pınarı Operasyonu’na karşı çıkılmıştır. Köşe yazısında yer alan ‘sözüm ona bir savaş pardon operasyon’ ifadeleri de bu operasyona karşı çıkıldığının hatta küçümsendiğinin kanıtı olmuştur... Ayrıca köşe yazısının başlığında ‘bok’ kelimesi yerine ‘b...’ olmadan yazıda yer alması Basın Ahlak Esasları 129 sayılı genel kurul kararının 1. maddesini ihlal ettiği görülmüştür” ifadelerine yer verildi. Cumhuriyet internet sitesindeki “RTÜK cezası”na ilişkin haber için de 2 günlük ceza kesildi. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanlığı şikâyeti ile verilen cezaya gerekçe olarak ise 6 Eylül 2019 tarihinde internet sitesinde yayımlanan “TV5’te Etyen Mahçupyan’ın Pelikan çıkışına RTÜK cezası” başlıklı haber gösterildi. Kararda, “Cumhuriyet gazetesi söz konusumu haberde basının haber verme ve ifade özgürlüğünün sınırlarını aşarak Basın Ahlak Esasları Hakkında 129 sayılı genel kurul kararının ‘Haberlerde ve olayların yorumunda gerçeklerden saptırma, çarpıtma veya kısaltma yoluyla amaçlı olarak ayrılınamaz’ şeklinde 1. maddesi ile aynı maddenin ‘Haber başlıklarında haberin içeriği saptırılamaz ve çelişki yaratılamaz’ şeklindeki bendini ihlal ettiği kanaatine varılmıştır” denildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Eyvah! Galiba savaşa giriyoruz Ne zaman? Kiminle? Ne zamanını ne de kimle savaşacağımızı biliyorum. Asker göndermeyi tartıştığımız Libya’da ya da Suriye’de yeniden bir operasyon yapılacağını da sanmam. Peki, o zaman niye bu başlığı attık? Haber portalları gibi okuru heyecanlandırıp yazıyı okutmak için mi? Vallahi değil. O halde savaşa gireceğimizi nereden çıkardığıma getireyim konuyu da mesele anlaşılsın. Beni bu konuda endişeye sevk eden 7 Aralık 2019 tarihinde 1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu’nda yapılan degˆis¸iklik ile Degˆerli Konut Vergisi düzenlemesi oldu. Emlak Vergisi Kanunu’nda yapılan bu değişiklik ile Tapu Kadastro Genel Müdürlügˆü’nce belirlenen, degˆeri 5 milyon TL üstünde olan tas¸ınmazlar değerli konut vergisine tabi tutuldu. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü zaman geçirmeden harekete geçti ve “zarrt” diye 5 milyon TL ve üzerinde değer biçilen konutlara fahiş tutarlardaki vergi tebligatları gönderildi. Tebligatı alan değerli konutların sahiplerinde bir vaveyla koptu. Vergi komisyonlarda tartışılırken kimsenin, hatta Allah var Fatih Altaylı dışında bizim meslekte de kimse konunun vahametine dikkat çekmedi. “Ama bu 1942’de çıkan Varlık Vergisi’nin tıpkısının aynısı” diye feryat edenler bir şeyi gözden kaçırıyor. O da “Varlık Vergisi”nin çıkarıldığı dönem ile “Değerli Konut Vergisi”nin çıkarıldığı günümüzde ülkenin içinde bulunduğu koşullar. Varlık Vergisi, II. Dünya Savaşı koşullarında çıkmıştı. Türkiye, her ne kadar savaş dışında kalmak için dengeli bir diplomasi yürütse de kendisinden kaynaklanmayan nedenlerle savaşa dahil olabileceği endişesiyle asker sayısını 1 milyona çıkarmıştı. O zamanki nüfusun yüzde 5’ini oluşturan bu ordunun beslenmesi, elbisesi, teçhizatı, tankı, topu, tüfeği ve nakliye araçlarının temini için devasa bir bütçe gerekiyordu. Oysa 1929 Buhranı yeni atlatılmış, üstelik dış ticaretinin yüzde 80’ini Avrupa’nın neredeyse her ülkesinde cephe açmış Almanya ile yapmaktaydı. Bu iki ülke arasındaki ticaret de “kliring usulü”yle, yani takasla yapılmaktaydı. Almanya savaş sanayisi için en çok ihtiyaç duyduğu krom ve diğer madenler ile tarım ürünleri alıyor, karşılığında Türkiye’ye işlenmiş ürünler veriyordu. Tabii en çok da silah sanayii ürünleri. Almanya savaşa girince silah sanayisinin tüm üretimini kendisi için kullanıyor, Türkiye’nin ise üçte ikisi kırsalda olan nüfusunun en üretken genç kesimini askere aldığı için bu alanda düşen üretimi ancak kendisine yetiyordu. Türkiye’nin ihtiyaçlarını başka ülkelerden sağlaması için para gerekiyordu. Merkez Bankası ha babam karşılıksız para basıyor, bu da enflasyonu körüklüyordu. Enflasyonu körüklemesi bir yana parasını da kendisi basamıyor, İngiltere’de bastırıyordu. İngiltere’deki Thomas De La Rue Matbaası’nda basılan paralar gemilerle Türkiye’ye gönderiliyor, Merkez Bankası bu paraları dolaşıma sokuyordu. 16 Nisan 1941 günü İngiltere’de basılan banknotlarımızı Türkiye’ye getiren “Yorkshire” gemisi mola verdiği Pire’de Alman savaş uçaklarının hücumu sonrası battı. Pire Limanı’nda denizin üzerinde yüzen paralarımızı toplamak için yüzlerce Pireli soğuk sulara atladı. İşte o günlerdeki ahval ve şeraitimiz bu minvaldeydi. Hükümet acilen mali kaynak bulmak zorundaydı. Gelir vergilerini yüzde 50 artırdı, füze hızıyla artan fiyatları kontrol etmek için “Fiyat Murakabe Encümenleri” kurdu ama nafile. Türkiye’nin savaşa girme ihtimali nedeniyle gözlerini karartan tüccar, ithalatçı bir avuç zümre, siyaset ve bürokrasideki işbirlikçileriyle fiyatlarla istediği gibi oynuyor, karaborsa ve istifçiliğin önüne geçilemiyordu. Mağduriyetler için yeni kanun mu gelecek? 1940 yılının hemen başında çıkarılan Milli Korunma Kanunu da karaborsanın ve fiyat tırmanışının önüne geçemedi. Sonuçta 1942 yılında “Varlık Vergisi” çıkarıldı. Amaçlanan savaş döneminde zenginliği artmış tüccar ve ithalatçılara vergi salmaktı. Amerika ve Avrupa’nın birçok ülkesinde de benzer vergi kanunları o dönemde yapılmıştı. Ancak amaçlananla sonuç aynı olmadı. Üstelik narh edilen 465 milyon 384 bin dolayındaki verginin ancak 314 milyon 920 bini tahsil edilebildi. Buna karşılık genç nüfusun askere alınması nedeniyle zaten üretimi düşen köylüden “Mahsulatı Arziye Vergisi” ile neredeyse Varlık Vergisi’nin miktarı kadar, 226 milyon 700 bin lira toplanmıştı. Tekniği açısından pek çok sakıncayı barındırdığından 1943 yılında bu kanun yürürlükten kaldırıldı. Yaratılan mağduriyetler de başka kanunlarla giderilmeye çalışıldı. Geçen günlerde çıkarılan ve “yeni Varlık Vergisi” diye yorumlara neden olan “Değerli Emlak Vergisi”ni çıkardığımıza göre herhalde savaşa giriyoruz diye düşünmeden edemiyor insan. Zenginden daha çok vergi alınmasına itiraz eden yok. Ama amacı iyi olsa da tekniği sorunlu bir vergi düzenlemesinin yaratacağı mağduriyetleri gidermek için yeni kanunların çıkarılacağını da şimdiden görüyoruz. “Sevdiklerinizi eğitim bursuyla yaşatın!” CUMHURİYET’TEN YENİ BİR ATILIM... Cumhuriyet Vakfı’nda eğitim bursu için fon oluşturduk. CUMHURİYET GELECEĞİN ÖNCÜSÜ GENÇLERE DESTEK OLUYOR. Gazeteniz Cumhuriyet’te yayınlanan vefat ve başsağlığı ilan gelirlerinin %20’sini Atatürk Cumhuriyeti’nin ilerici gençleri için Cumhuriyet Vakfı tarafından oluşturulan eğitim fonuna aktarıyoruz. Başarılı ve ihtiyaç sahibi gençlerimizin eğitim masraflarına destek olmanız acınızın bir parça dinmesine ve sevdiğinizin adının yaşamasına yardımcı olacaktır. C ANKARA: 0312 442 30 50 İZMİR: 0232 441 12 20 İSTANBUL: 0212 343 72 74
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle