18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIZI EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ILKNUR FILIZ 1321 ARALIK 2019 CUMARTESİ BAKANLIKTAN SUÇ DUYURUSU ESKİ HALİNE GETİRİLECEK İris Gölü’nde açılan kanallar kapatılacak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu (TVK), doğal güzellikleri ile ön plana çıkan ve nesli tükenme tehlikesi altında bulunan birçok kuşun üreme alanı olan İris Gölü’nün eski haline getirilmesini kararlaştırdı. Gölde kanal açanlar hakkında suç duyurusunda bulunulacağı belirtildi. Bakanlığın açıklamasına göre, İzmir Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ekipleri, Karaburun ilçesi Ildır Özel Çevre Koruma Alanı ve birinci derece doğal sit alanı içerisindeki İris Gölü’nde açılan kanallarla ilgili inceleme yaptı. İlgili belediyeden ve İlçe Jandarma Komutanlığından fiziki müdahalelere ilişkin tespit tutanakları istendi. İris Gölü’nde yapılan izinsiz kazı çalışmaları ve inceleme sonuçları, TVK Bölge Komisyonu’nda değerlendirmeye alındı. Kanalların kapatılmasını kararlaştıran komisyon, Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına, Karaburun Kaymakamlığı ve Karaburun Belediye Başkanlığı’nca alanın eski haline getirtilmesine ve sonucunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bildirilmesine oybirliğiyle karar verdi. l ANKARA/Cumhuriyet Dünyanın en eski ormanı bulundu Terk edilmiş bir madende 386 milyon yıllık ağaç fosilleri Dünyanın en eski ağaç fosillerinin ABD’nin New York eyaletinde bulunduğu bildirildi. Eyalete bağlı Cairo kasabasındaki terk edilmiş madende 386 milyon yıllık ağaçların fosilleri bulundu. Ormanda Cladoxylopsids ve Archaeopteris olarak en az 2 çeşit ağacı tanımlayan bilim insanları, üçüncü bir ağacın türünü ise henüz tespit edemedi. Çok geniş olan ormanın Pensilvanya eyaletinin ötesine kadar uzandığını tahmin eden bilim insanları, fosillerin ağaçların evrimine yeni bir ışık tutacağını belirtti. Madenin yüzeyinde balık fosilleri bulan araştırmacılar, ormanın bir selde yok olduğunu tahmin ediyor. Fosil ağaçların tarihi, dünyanın ağaçsız olduğu zamanla ağaçla kaplandığı zaman arasındaki geçiş tarihini gösteriyor. l AA Biyokimya uzmanı güzellik kraliçesi Sahnede deneyini yapan Camille Schrier, ABD güzeli seçildi HER YÖNÜYLE KANAL 4 ISTANBUL HAZAL OCAK’ın yazı dizisi Kanal İstanbul kapsamında en çok soru işareti yaratan konulardan biri de güzergâhtaki tarihi eserlerin akıbeti. Projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreci kapsamında hazırlanan arkeoloji raporunda “proje sahası içerisinde kalan ve inşaat faaliyetleri ile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan tarihi köprü, tarihi yol, korugan, tabya gibi yapıları Hasankeyf’te olduğu gibi koruma, bir başka yere taşıma” önerisinde bulunuldu. Raporda projeden 1. derece etkilenecek Küçükçekmece Gölü ve çevresinin önemi “Prehistorik dönemlerden beri insan yaşamı için uygun bir ortam sağlamıştır. Bu nedenle bölge tarihöncesi ve tarihi dönemlerde oldukça değişik kökenli insan topluluklarının göç ve istila hareketlerine sahne olmuştur” sözleriyle anlatıldı. ‘İyi uygulama!’ Türkiye’nin ve Avrupa’nın yaklaşık 600 bin yıl öncesine dayanan en eski yerleşimcilerine ait izlerin tespit edildiği Yarımburgaz Mağarası’na da değinilen raporda dikkat çeken nokta ise şu oldu: “Bu çalışmalar sırasında hem tescilli hem de ilk kez tespiti yapılabilecek olası arkeolojik alanlarda kurtarma kazılarının bir takvim ve bütçeye uygun olarak planlanıp kurtarma kazılarının başlatılması, proje sahası içerisinde kalan ve inşaat faaliyetleri ile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan tarihi köprü, tarihi yol, korugan, tabya gibi yapıların ise Hasankeyf Projesinde olduğu gibi belgeleme, koruma, bir başka yere taşıma ve orada sergileme gibi uluslararası iyi uygulama örneklerine uygun projelerinin inşaat öncesi dönemde hazırlanarak yürütülmesi önemle tavsiye edilmektedir.” ‘Bu kanal açılmamalı’ Arkeologlar Derneği İstanbul Şube Başkanı Yiğit Ozar raporu gazetemize şöyle değerlendirdi: “Güzergâhta 25 tescilli kültür varlığı olduğunu görüyoruz. Bu varlıkların arasında Rhegion Arkeolojik sit alanları, ‘Küçükçekmece Gölü ve çevresi sit alanı’ gibi yerleşim alanlarının yanı sıra köprü ve su yolları, çiftlik yapıları, korugan, siper yapılarından oluşan savunma hatları gibi farklı nitelikte ve dönemlere ait kültür varlıkları bulunmakta. Ayrıca, sadece İstanbul ölçeğinin çok daha ötesinde önemli arkeolojik veriler bulunduran Yarımburgaz Mağaras’nın da bu bölgede olduğunu akılda tutmamız gerek. Yenileri de olabilir Kanal inşaatına başlandığı takdirde yeni kültür varlıklarıyla karşılaşılması da kuvvetle muhtemel. Bilinen kültür varlıklarının mevcut durumlarında da her birinin kendine özgü koruma sorunları nedeniyle farklı koruma koşulları belirlenebilir. Ancak, hepsi için tartışmasız geçerli olması gereken bu kültürel varlıkların inşa edildiği yerde, kendi doğal ortamında bir anlamda kendi yaşam alanında korunmasının gerekliliğidir. Ne yazık ki kanalın tarihi yol, köprü, korugan, tabya gibi inşa edildiği yerle bütünleşik kültür varlıklarının Hasankeyf’te olduğu gibi yerinden koparılarak taşınması önerilmekte üstelik ‘iyi uygulama’ örneği olabileceği ifade edilmekte. Tabii ki ne Hasankeyf’in kültürel varlıklarının yerinden edilmesi ne de İstanbul kanalının açılması için güzergâhtaki kültür varlıklarının taşınması sadece teknik bir konu olarak değerlendirilip ‘iyi uygulama’ sıfatıyla anılabilir. Açılacak kanalın kültür varlıklarına etkisi değerlendirildiğinde kültür varlıklarını doğal çevresi ile bir bütün olarak korumamız gerektiğine göre söyleyebileceğimiz en net tespit kanal açılmaması gerektiğidir.” Çılgın teklif Kanal İstanbul güzergâhındaki eserlere Hasankeyf önerisi Küçükçekmece’ye bağlı Yarımburgaz Mahallesi sakinleri önceliklerinin nitelikli yaşam olduğunu belirterek sosyal donatı alanı istiyor. UZMANLAR VE ÇEVRE AKTIVISTLERI: ORMAN VE TARIM ALANLARI YOK OLUR VEDAT ARIK Tarihi Yarımburgaz Mağarası Önceliğimiz yaşam Proje güzergâhında yer alan Küçükçekmece’deki tarihi Mimar Sinan Köprüsü, Yarımburgaz Mağaraları’nı gezdik. Yarımburgaz Mahallesi’nde yaşayan yurttaşlarla konuştuk. Bu bölgede de emlakçılar, “Kanal İstanbul Altay manzaralı” benzetmesiyle arazileri pazarlamaya başlamış. Mahalle sakinleri gündemlerinde Kanal İstanbul projesinin değil, mahallenin donatı alanı sorunu olduğunu söyledi. 73 yaşındaki Sabahattin Altay 1959’dan beri bu mahallede yaşadığını vurgulayarak “Kanal İstanbul’u istemiyorum. Mahallem için bu proje tehlikeli çünkü beni bırakmayacaklar ki burada. Birçok yerde bunlar yaşandı. Rant almış, yürümüş kızım. Bunun ilerisi var mı” diye sordu. Yarımburgaz Mahallesi Birlik ve Dayanışma Derneği Başkanı 75 yaşındaki Nurettin Yılmaz da projeden sonra arazi fiyatları soranların Kır Yılmaz arttığını belirterek “Biz de mahallemizin bekçisiyiz. Mahallemiz bir adım ileri gitsin istiyoruz. En büyük sıkıntımız imar” ifadelerini kullandı. Dernek başkan yardımcısı 42 yaşındaki Yalçın Kır ise “Buradaki insanlar sosyal anlamda nitelikli yaşamıyor. Bir parkı yok. Sosyal alanı yok. Eğitim alanı yok, sağlık ocağı yok ve 10 yıldır imar planı olan bir mahalleden bahsediyorsunuz. Senelerdir mağdur ediliyoruz. Bizim önceliğimiz bu. Önceliğimiz kesinlikle Kanal İstanbul değil. Sosyal alanların burada oluşturulmasını istiyoruz” diye konuştu. MERYEM KAYAN (Çevre Mühendisleri Oda Ksı İstanbul Şube Başkanı) anal İstanbul projesi sonucu Sazlıdere Barajı ve Terkos Gölü’nün etkilenmesiyle birlikte ÇED raporunda da ifade edildiği üzere yılda 32.7 milyon metreküp su kaybedilecektir. 3. Köprü Projesi, Kuzey Marmara Otoyolu ve Bağlantı Yolları projesi ve 3. Havalimanı inşaatıyla İstanbul’da yaklaşık 12 bin hektar tarım alanı, 2 bin hektar çayır mera alanı tarımsal vasfını yitirmiştir. Kanal İstanbul ile birlikte 23 milyon metrekare orman alanı, 136 milyon metrekare tarım alanı daha yok olacaktır. ÇED raporuna göre Kanal İstanbul, kara kazısı ve deniz göl taramasıyla birlikte sırasında toplam 1.155.668.000 metreküp hafriyat oluşacaktır. ÇED raporunda belirtilen hafriyat miktarının, gerçekte oluşabilecek hafriyat miktarına göre daha az belirtildiği düşünülmektedir. Küçükçekmece lagünü, Karadeniz kanal girişi ile Karadeniz Liman alanında yürütülecek deniz dip taraması faaliyeti sonrasında çıkacak malzemeler öncelikle Karadeniz dolgu alanlarında de ğerlendirilecektir. ‘İHANET ETMEYI BIRAKIN’ AYŞE YIKICI (Kuzey Ormanları SSavunması’ndan şehir plancısı) eçim vaadiyle duyurulan Kanal İstanbul projesi, İstanbul’un kuzeyini yapılaş maya açıp yeni şehir “Kuzey İstanbul” kur ma, batan inşaat sektörüne yeni bir rant pompalama projesidir. İstanbul için, İs Ocak tanbullular için, İstanbul’daki tüm canlılar için yapılan bir proje değil kesinlikle. Ku zey Orman’ları Savunması olarak, Kuzey Ormanları’nı hedef alan tüm projelere “Katil Pro je” diyoruz. Çünkü İstanbul’u ve Kuzey Ormanla rı’ndaki canlıları hem yok ediyorlar hem de tüm canlıların evlerini, yuvalarını betona boğuyorlar. İklim krizi çağında böylesine bir yatırımın altında yatan hedefler açıkça ortada. Marmara Denizi ve Karadeniz’deki tüm su canlılarının da yaşamını tehdit eden bu proje, yapılacağı belirtilen bölge yi imara açma ve batan inşaat ağalarına yeni bir rant sahası oluşturma hedefi taşımaktadır. Katil kanal projesiyle İstanbul’a gelecek nü fusun, bu kente getireceği yükü taşıyacak gü cü yok. Bizler diyoruz ki: “İstanbul’a tepeden in me projelerle ihanet etmeyi bırakıp bizlere kulak verin!” BİTTİ 2020 ABD Güzellik Yarışması Miss America’da sahnede laboratuvar de neyi yapan Virginialı bir biyokimya uzma nı kazandı. Connecticut’taki finalde 50 ra kibini geride bırakarak güzellik kraliçesi seçilen 24 ya şındaki Camil le Schrier, te şekkür konuş masında güzel lik yarışmalarıy la ilgili kalıpları kırmak istediği ni söyledi. Virginia Commonwe alth Üniver sitesi Eczacı lık Bölümü’nde Camille Schrier doktora öğrencisi olan Schri er, 50 bin dolarlık burs kazandı. BBC Türk çe’deki bilgiye göre Schrier’in, jüri üyeleri ne “Amerika güzelinin, (insanları) eğitecek biri olması lazım” dedi. l Cumhuriyet Marmara’da dengeler değişecekKANAL İSTANBUL PROJESININ IÇDENIZI ÖLDÜRECEĞINI BELIRTEN UZMANLAR UYARDI: Prof. Cemal Saydam, Kanal İstanbul projesinin Marmara Denizi’ni bitireceğini belirterek “Marmara’nın ilk 25 metresinde Karadeniz, altında ise tuzlu Akdeniz suyu bulunuyor. Bu yapı müthiş dinamik, aynı zamanda müthiş bir dengeyi barındırıyor. Kanal İstanbul devreye girdiği takdirde bu denge bozulacak ve Marmara Denizi ölecek” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) düzenlediği “Deniz Çalıştayı”nda tartışmaların odağındaki Kanal İstanbul projesi de tartışıldı. Prof. Cemal Saydam, doğayla oynamanın sonuçlarının önceden bilinemeyeceğini, yeni bir bağlantının getireceği yükü Marmara Denizi’nin kaldıramayacağını söyledi. Türkiye’nin her biri birbirinden farklı özellikleri barındıran denizlere kı yısı olduğunun altını çizen Saydam, “Karadeniz’den Akdeniz’e geçmek, dünyanın en zıt deniz koşullarına geçmek demektir. Bu iki denizi anlarsanız Marmara’yı o zaman tam anlamıyla anlayabilirsiniz. Son 3500 yılda oluşmuş Marmara, öyle hassastır ki, üzerine gidilirse yaşamını sürdüremez” diye konuştu. Astım hastası çocuk... Marmara Denizi’ni astım hastası bir çocuğa benzeten Prof. Cemal Saydam,“Karadeniz’e ikinci bir musluk açtığınızda suyu daha hızlı Marmara Denizi’ne akacak. Bol besinli üst tabaka alt tabakaya baskı yapacak ve dolayısıyla oksijen hızla azalacak. Oksijen bitince bir daha geri dönüşü olmayacak. Haliç’in geçmiş dönemlerde koktuğunu bilirsiniz. Bu kez, sadece Haliç ya da Boğaz değil tüm Marmara ölecek. Bu ölüm beraberinde hidrojen sülfürü getirecek. İnsan, tüm kokulara karşı üstün bir duyarlılığa sahip değil. Ancak milyonda bir de olsa bu maddenin kokusunu hepimiz alabiliriz” ifadelerini kullandı. ‘Montrö’yü korumalıyız’ Doç. Dr. Jale Nur Ece de Montrö Sözleşmesi’nin 83 yıllık süreçte bölge ve dünya barışına önemli katkılar yaptığını vurgulayarak “Montrö’yü tartışmaya açmak, Boğazlardaki egemenliğimizi ve haklarımızı, Karadeniz’deki hâkimiyetimizi kaybetme tehlikesine yol açacak. Bundan kaçınmalı hatta Montrö’nün devamlılığını savunmalıyız”dedi. Araştırmacı Cihan Uzunçarşılı Baysal da Kanal İstanbul’un maliyet, ekonomi, ekosistem, denizcilik ve uluslararası antlaşmalar bakımlarından birçok farklı başlıklar altında konuşulduğunu ama insanın göz ardı edildiğini söyledi. Uzunçarşılı,“Mega Projeler alanı olarak ilan edilen Kuzey Ormanları bölgesiyle ilgili yerel halkın ne hissettiğini konuşmalıyız. ÇED raporunda değinilmiş ama sadece rakam olarak belirtilmiş insanlar, akıbetlerinin ne olacağını bilmiyor. Yeni havalimanı arazisinde yaşayan insanlara ne olduğu hakkında fikrimiz yok. Aynı akıbet buradaki insanları da bekliyor. Yüzyıllardır burada yaşayan, tarım ve hayvancılık yapan insanlar artık ata topraklarında yaşayamaz duruma gelecek. Onların arsaları artık büyük firmaların ellerinde” diye konuştu. l İç Politika
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle