18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 19 ARALIK 2019 PERŞEMBE EDİTÖR: cafer kurt TASARIM: ilknur filiz HABER Ayrıntılar İkinci Suriye vakası RTE aşağıladığı monşerlerden kurtuldu kurtulalı(!) dış siyasette tutarlı bir çizgi edinmemiz olanaksız hale geldi. Eskiden Türkiye diğer devletler içinde aşağı yukarı öngörülebilir bir ülkeydi. Şimdi otoriter “şahsım” devleti olmanın tüm çalkantısını yaşıyoruz. Dünyanın ciddi ülkeleri masalarda hakkımızda konuşurken muhtemelen mizahi dil kullanıyorlar. Bir dediği diğerini tutmayan devlet adamlarına kimse güvenmez. Üstelik hukukun askıda olduğu bir ülkede çıt çıkmayınca o tek adam kendi görüntüsüne tutkun halde her yaptığını doğru zanneder. Ders alınmadı Suriye’de mezhepçi, hayalci dış politikasıyla meşhur RTE, bu günlerde Libya ile benzer ilişkiler içine girmeye çalışıyor. Bir tür kumar bu! Kazanılması imkânsız bir kumar ama... İlkin şunu görmek gerek; Libya’da kendi iç koşullarından kaynaklı ve kesinlikle taraf olunmaması gereken büyük bir kavga var. AB ülkeleri farklı tarafları destekliyor. Açıkçası bir çıkar çatışması söz konusu olan. Türkiye konunun neresinde? Kaddafi’yi devirenler ardından doğacak boşluğun nasıl dolacağını ya tahmin edememişler ya da sürekli karmaşa anlayışıyla, geleneksel sömürgeci tutumlarına devam edecekler. RTE’nin göremediği bu oyunda rol alacak ne iktisadi ne de siyasi gücünün olmayışıdır. Kaldı ki, ilkesel olarak başka ülkelerin içişlerine karışmak (hele Ortadoğu’da) son derece risklidir. Suriye’de gördük, bugün onlardan öte bizim kanayan yaramız haline geldi bölgedeki çatışmalar. Yıkılacak sanılan Esad güçlenip, oyun kurucu haline gelirken; Türkiye tarafı aldığı büyük göçle nasıl başa çıkacağını düşünüyor kara kara. Üstelik hamasi lafları kenara koyarsak, ülkeye eklenen bu nüfusun akılcı/insani bir yolla azaltılması söz konusu değil. E neden bundan ders alınmıyor da Libya’da benzer hata yapılıyor? Akdeniz açmazı Akdeniz’de Kıbrıs meselesinden dolayı yalnızlaşan Türkiye, bir biçimde kendine tutunacak dal arıyor. Artık uluslararası alanda iyice itibarını yitiren diplomasimiz, Akdeniz’de göz göre göre yaratılan fiili duruma karşılık hukuki gerekçe bulmaya çalışıyor. Bunu bir ölçüde anlamak mümkün! Ancak takınılacak tutum son derece önemliydi. Di, diyorum geç kalındı, taraf olundu bile! Şu söylem yanlış olmaz örneğin: “Biz her ülkenin meşru hükümetiyle çalışırız” denebilir. Buradan bir meşruiyet sağlanmış olur. Ama siz yerelde savaşan gruplardan birinin militanlarını ülkenize getirip hastanelerinizde bakımını yaparsanız iş değişir. Dünya öylesine kaygan bir zeminde ki, kim ne zaman terörist, ne zaman kahraman belli değil! Bugün yanına düştüğünüz kişilere, gruplara dikkat etmek gerekir. Kaldı ki Türkiye’nin ÖSO meselesinde nasıl sınıfta kaldığı herkesin belleğindedir sanırım. Vazgeçilmeyen hayal RTE mutlak önder sayıyor kendini. Yakın çevresi, yoğun çıkar ilişkisinden olsa gerek, tek bir cümle kuramıyor. Bir ulus için en tehlikeli olan da bu denetleme koşullarının, eleştirel dilin tamamen ortadan kalkmasıdır. Anlaşılan o ki, Suriye sürecinden ders alınmadığı gibi, RTE kendini başarılı siyaset sürdüren biri olarak görüyor. Oysa başta kurduğu hayallerin çok uzağında şimdi! İyi ki de öyle. Libya’ya asker gönderme fikrinin ciddiyet kazanması ve ortağı bahçelinin de bunu “beka” sorunu olarak görüp desteklemesi büyük bir felaketin eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Sanırım sokaktaki insanın en son ihtiyacı bu türden bir maceradır. Lakin sanal dış düşmanlar yaratarak “büyük devletçilik” oyununun müşterisi var sanılıyor hâlâ. Dil her şeydir, hele de diplomaside! Erdoğan, “Elemanlarımızı göndeririz” dedi konuşurken. Eleman dediği kimseler teknik çalışanlar falan değil, askerler. Bu rastlantısal bir ifade değildir. Bayağı, bildiğimiz bakıştır. Herkesin kul sayıldığı bir toplumsal yaşamın ifadesidir aslında. Dahası, eskiden sınır dışına asker göndermek için Meclis onayına gerek vardı. Şimdi ne Meclis’e gerek var, ne de onaya! Herhangi bir filtre de kalmadı. Bunun ne kadar büyük tehlike olduğunu, sanırım yine, olaylar başımıza iş açınca anlayacağız. Hassas denge Türkiye AKP’li yıllarda en önemli özelliğini, dış siyasetteki geleneğini kaybetti. Temel ilke olarak kimsenin toprağına göz koymayan, kimsenin de kendi toprağında gözü olmasın isteyen anlayış; yerini tamamen hakikatten uzak bir fetihçi dile bıraktı. Buna gücü yok ayrı, bu bakışın kendisi zaten baştan sona sorunlu. Gün gelir hesabı yanlış yapınca son vatan toprağını da riske atmış olursunuz. Bunun altından da kimse kalkamaz. Diyeceğim, eğer kaldıysa hâlâ aklı başında diplomatlar bir an önce hakikati dile getirmeli, önlem almalıdırlar. İş işten geçmek üzere! İkinci Suriye vakası büyük yıkım olur, altında bu yoksul halk kalır! ‘Artık kimse ölmesin’ diyen Şengül Hablemitoğlu, devletin ‘asli görevine’ dikkat çekti Gerçek ‘beka’ adaletAyrıntılar Ayrıntılar Şengül Hablemitoğlu, soruşturmanın “gerçek anlamda” 15 Temmuz’da başladığını belirtti. Ailenin avukatı Barkın, Ukrayna’da yakalanan şüphelinin “ilişkilerine” dikkat çekerek serbest bırakılabileceği endişesi taşıdıklarını söyledi. Ankara’da 17 yıl önce katledilen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun ailesinin avukatı Ersan Barkın, suikast soruşturmasına ilişkin Ukrayna’da yakalanan şüpheli Nuri Gökhan Bozkır’ın serbest bırakılacağı endişesi taşıdıklarını söyledi. Barkın, “Şüphelinin Ukrayna merkezli uluslararası faaliyetlerin içinde olduğu, Ukraynalı bazı devlet görevlileriyle akrabalık ilişkileri bulunduğu iddiası, 10 Ocak 2020’de salıverileceğine ilişkin fısıltıların gerçek olma ihtimaline dair endişelerimizi artırıyor” dedi. Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu, “Hakkımız olan adaleti istiyoruz. Bir devletin gerçek beka meselesi de budur” dedi. Ankara’daki evinin önünde 18 Aralık 2002’de katledilen Hablemitoğlu’nun eşi Şengül Hablemitoğlu ve ailenin avukatı Ersan Barkın dün basın toplantısı düzenledi. Bürosundaki basın toplantısında avukat Barkın, Hablemitoğlu suikastı soruşturmasının, 14 yıl kaybedildikten sonra, görevini hakkıyla yapmaya çalışan bir savcılık kurumunun 3 yıllık çalışması sayesinde belli bir noktaya geldiğini belirterek “Devlet aygıtının sıklıkla değişen siyasal konumuna göre Ergenekon ya da temelsiz ihbarlarla tetikçi, azmettirici ekseni belirlenen soruşturma dosyasında, 15 Temmuz kalkışmasından kısa süre önce hazırlanan FETÖ çatı davası iddi Şengül Hablemitoğlu Gömütü başında anıldı A çıklamanın ardından, Necip Hablemitoğlu, ailesi ve yakınları tarafından gömütü başında anıldı. Karşıyaka Mezarlığı’ndaki törende Şengül Hablemitoğlu, eşinin gömütünün başına Türk bayrağı astıktan sonra karanfil bıraktı. Anmaya Hablemitoğlu’nun kızı Uyvar Hablemitoğlu, ADD Genel Başkanı Hüseyin Emre Altınışık, ADD Genel Sekreteri Ersan Petekkaya ve Yarbay Ali Tatar’ın ağa beyi KUMPASDER Başkanı Ahmet Tatar, Hablemitoğlu’nun arkadaşları ve yurttaşlar katıldı. Burada gazetecilere açıklama yapan Şengül Hablemitoğlu, “Lütfen artık kimse ölmesin, yaşadığımız topraklarda bu ölümlerin geride bıraktıkları olarak bu anmaları böyle yapmayalım. Bunca insanın ölümüne göz yuman, bunca insanı öldürme hakkını kendinde bulan insanların artık durdurulmasını istiyoruz” dedi. anamesinin eklerine gizlenmiş bir ayrıntının peşine düşmemiz ve taleplerimizin savcılık makamı tarafından dikkate alınmasıyla ilk kez tetikçi olabileceği ihtimaliyle bir kişi yakalanmıştır” dedi. Barkın, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün’ün bu ihtimalden hareketle ulaştığı sonuçlar sonucu kırmızı bülten çıkarıldığını ve bu kapsamda 11 Temmuz 2019’da Nuri Gökhan Bozkır’ın Ukrayna’da yaka landığını anımsattı. “Ancak bu sürecin görülebilmesi öncelikle adı geçen kişinin yakalandığı Ukrayna’dan ülkemize iadesiyle mümkün olabilecektir. Şüphelinin tutukluluk halinin ev hapsine dönüşmesi, siyasi sığınma talebinin değerlendirilmesinin beş ayı aşkın süredir sonuçlandırılmaması ailemizi endişeye sevk etmektedir” diyen Barkın, şüphelinin yakalandığı bilgisinin kamuoyu ile paylaşılmasına karşın Türki Ersan Barkın ye Cumhuriyeti Adalet ve Dışişleri bakanlıkları ile Ukrayna yetkili organlarının bir açıklama yapmamasının endişelerini artırdığını aktardı. ‘Fatura masum insanlara’ Şengül Hablemitoğlu da bilgiyi bükmeden paylaşan aydınların, hakikatleri göstermeye devam ettikçe toplumun hafızasında ve kalbinde kalacaklarını, bunu engellemeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini söyledi. Türkiye’nin uzun bir siyasi cinayetler tarihinin bulunduğunu ifade eden Hablemitoğlu, “Devlet kendi iç hesaplaşmalarının faturasını masum vatandaşlara ödetemez. Böyle bir hakkı yok. Kim adına, ne adına, nasıl, niçin bir ölüm kararı veriliyorsa bu ahlaksız ilişkilere son vermek durumunda” dedi. Devletin karanlık tarafındaki insanların oynadıkları oyunların tek mağdurunun kendileri olmadığını ifade eden Hablemitoğlu, “Adaleti de dilenmiyoruz. Hakkımız olan adaleti istiyoruz. Bir devletin gerçek beka meselesi de budur” dedi. Cinayet 17 yıl önce işlense de soruşturmanın 15 Temmuz 2016’da “gerçek anlamda” başladığını ifade eden Hablemitoğlu, “15 Temmuz’a kadar ne savcı bulduk, ne dosya yüzü gördük. Her ne kadar 17 yıllık olsa da, bu 3 yıllık bir soruşturma” diye konuştu. l ANKARA/Cumhuriyet FETÖ kumpasının intihara sürüklediği Yarbay Ali Tatar, 21 Aralık’ta anılacak. Tatar ailesi duygularını Cumhuriyet’e anlattı: Ali hep yaşayacak Nilüfer Tatar Ali Tatar Ahmet Tatar FETÖ’nün Ergenekon kumpası davasında örgüt üyesi savcının hakkında ikin seçildi. Dokunulmazlığı olduğu için dava açılamıyordu. 15 Temmuz’a kadar Yargı ci kez tutuklama kararı vererek inti tay üyeliği devam ediyordu. Anka hara sürüklediği Yarbay Ali Tatar’ın ra’ da dava süreçlerini Ahmet abi ölümünün üzerinden 10. yıl geçti. (Tatar) yürütüyordu. Davalar açıldı Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar, “Takip et ama hep bir sürüncemede bırakıl tiğimiz, Ergenekon davasında her dı. Biz bu davaların sonuçlanmaya kes beraat etti, sevinçliydiler. Bizim ZEHRA cağını biliyorduk. Bizim amacımız içimiz buruktu, Ali yoktu” diyerek ÖZDİLEK AİHM’ye gitmekti ama karşımızda özlemini dile getirdi. Tatar’ın ağa devlet vardı. Süleyman Pehlivan’ın beyi Ahmet Tatar ise “Bu ülkede hukuk ve davasına müdahil olmak istedik, red demokrasi mücadelesi devam ettiği süre dettiler. Davayı izledik. Pehlivan’ın aile ce Ali yaşayacak” dedi. sine çay kahve servisi yapılıyordu. İçi Tatar ailesinin acısı ise hâlâ ilk günkü miz acıyarak izledik. Sonraki duruşmala gibi, dinmiyor. Aile ölüm yıldönümünde ra alınmadık... Ergenekon davasını da ta Ali Tatar’ı 21 Aralık saat 12.30’da Anka kip ettik. Cumartesi günü Ali’yi anacağız. ra Karşıyaka’daki mezarı başında anacak. Ali’nin vasiyetini sonuna kadar Gökçen Anma öncesinde Tatar ailesi duygularını ile beraber yerine getireceğiz.” Cumhuriyet’le paylaştı. “Bizim Ali ile hayallerimiz vardı” di yen Nilüfer Tatar, gözyaşlarını tutamıyor. ‘Tek tesellimiz: Güzel insanlar’ “Gökçen’i (kızı) beraber büyütme, üniver Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar ise ha site hayalimiz vardı. Bunları görmeyi çok yatlarında onun yarattığı boşluğun dol isterdi. Biz her şeyi beraber yapardık. Ai madığını anlattı. Yıpratıcı bir hukuk mü lesine karşı çok hassastı. Çok özlüyorum cadelesi verdiklerini söyleyen Tatar, “Tek onu. İkinci çocuğu çok istiyordu, planla tesellimiz şu ki bu mücadele sürecinde mıştık ama bu olay başımıza geldi. Ha çok güzel insanlar tanıdık. Hukuk ve ada yallerimiz altüst oldu. Gökçen şu an üni let konsunda Türkiye’de bizim gibi adale versitede Uluslararası İlişkiler okuyor. Ali te erişemeyen çok fazla insan var ve o in bunları görmeliydi” diyen Nilüfer Tatar, sanlarla tanıştıkça onlarla acı kardeşliği hukuk mücadelesinde verilen zorlukları miz oluştu” dedi. Kardeşinin kişisel özel şöyle anlatıyor: “O zamanlar FETÖ yapı liklerini anlatan ağabey Tatar’ın aktarımla lanmasının olduğunu tespit etmiştik. Çok rı şöyle: “Duygularını saklamayan ve açık kısa süre sonra Süleymen Pehlivan Yargı çası heyecanını da saklayamayan bir in tay (tutuklama kararı veren savcı) üyesi sandı. Çevresinde, yakınında bir şekilde tanıdığı bildiği ya da bir şekilde hiç tanımadığı ama haksızlığa uğradığını gördüğü insanlarla beraber hareket edebilen, gözünü budaktan esirgemeyen bir insandı. Açıkçası onun o duygusal yanı, heyecanlı yanı, tezcanlı tarafı bu infial halinin oluşmasına, bu isyanının bastırılamamasına ve böyle bir sonucun yaşanmasına neden oldu diye düşünüyorum.” ‘Eylemini kutsamadık’ Kardeşinin ölümünden sonra Kumpas Mağdurları Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni (KUMPASDER) kuran Tatar, ülkenin problemi olan FETÖ’nün mağdur ettiği insanlar ile dayanışma içinde olduklarını belirtti. “Bu ülkenin en büyük sorunun hukuksuzluk ve adaletsizlik olduğunu görüyoruz. Bu ülkede farklılıklarımızla barış içerisinde yaşamanın bir yolunu bulacaksak bunun ancak ve ancak hukuk temelinde olabileceğini görüyoruz ve düşünüyoruz” diyen Tatar, geçmişe ilişkin kalıcı hafıza oluşturmak için KUMPASDER’in yaşamasının önemini anlattı. Kardeşinin vasiyeti ve bıraktığı mektubu anımsatan Tatar, “Kendisi bıraktığı son mektubunda da söylemişti, böyle bir son asla onun düşündüğü şey değildi. Böyle bir davranış böyle bir eylem biçimi de onunda karşı çıktığı bir yöntemdi. Biz de bu 10 yıllık mücadele sürecimizde hiçbir zaman onun yaptığı eylem biçimini kutsamadık. Ancak onu anlamaya çalıştık” diye konuştu. l İSTANBUL HRANT DİNK VAKFI RAPORU Dinci Akit nefrette yine birinci Hrant Dink Vakfı’nın 2019 yılı ma yıshazirantemmuzağustos aylarını kapsayan dört aylık “Medyada Nefret Söylemi İzlenmesi Raporu” kamuoyu ile paylaşıldı. Rapora göre Yeni Akit, 100 nefret söylemiyle birinci sırada yer aldı. Rapora göre, dört aylık dönemde ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan 1299 köşe yazısı ve haber tespit edildi. 14 metinde, birden fazla gruba yönelik farklı kategorilerde nefret söylemi üretildiği için bu yazılar ele aldıkları grup/kategori sayısı kadar incelendi ve 1313 yazıya ulaşıldı. İncelenen tüm yazılarda 46 farklı grup hakkında 1575 adet nefret söylemi içeriği bulundu. Rapora göre, en fazla nefret söylemi içeren gazete dinci Yeni Akit oldu. Ayın konuda geçen yıl hazırlanan raporda da 284 nefret söylemiyle birinci sırada yine dinci Akit yer almıştı. Akit’ten sonra en fazla nefret söylemi içeren gazeteler ve haber/köşe yazısı sayısı şöyle sıralandı: Diriliş Postası(47), Yeniçağ (45), Milli Gazete (43), Milat (39), Türkiye (31), Star (30), Türkgün (29), Sözcü (29), Ortadoğu (26), Yeni Şafak (25), Güneş (21), Yeni Mesaj (21), Korkusuz (19), Akşam (17). l Haber Merkezi Erdoğan ve Ala sorgulamasına hapis Erzurum Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü’nde görevli 1’i kadın 3 çalışan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın TC kimlik numarası ile birleşik kütük, nüfus aile kayıt örneklerini sorguladıkları gerekçesiyle “kamu görevinin verdiği yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle kişisel verilerin ele geçirilmesi” suçundan toplam 10 yıl hapis cezasına mahkum edildi. Erzurum Sosyal Güvenlik Kurumu İl Müdürlüğü’nde çalışan N.G., E.T. ve T.Ş. hakkında cumhuriyet başsavcılığınca yapılan incelemede, 8 Nisan 2016 ve 3 Mayıs 2017 tarihleri arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ala’nın sorgulamasını yaptıkları ortaya çıktı. Sanıklar hakkında Erzurum 5’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Sanıklardan E.T., “Prim matrahım ile Efkan Ala ve Erdoğan’ın prim matrahlarını mukayese etmek için sorgulama yaptım” dedi. Mahkeme, E.T’i 5 yıl, N.G. ve T.Ş’yi 2’şer yıl 6’şar ay hapis cezasına mahkum etti. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle