18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 11 ARALIK 2019 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET HABER Ekonomik iktidar Yönetenler çok bilmeyebilir ama biz tasarruf ediyoruz. Kimimiz yemeğinden, kimimiz giyiminden, kimimiz alacağı kitaptan, gideceği filmden ya da tiyatro oyunundan; kış bastırdı ya; çoğumuz zam üstüne zam gelen doğalgazdan tasarruf ediyoruz. Emeğiyle geçinmeye çalışan çoğunluk mecburen tasarruf ediyor. “Ekonomik iktidar”a sahip olmayan herkes. Ekonomik iktidar nedir, siyasi iktidar varken bir de ekonomik iktidar mı çıktı başımıza? Öyle demeyin; her iktidar; kaynakların kullanımı, dağıtımı etrafında bir destekçi sınıf ağı oluşturur. Yani ekonomik iktidarı sağlam tutmayan, siyasal iktidar da olamaz. Her iki iktidar tipi birbirine bağımlıdır. Kaynakların dağıtımı, denetimsizlik, emeğin baskı altına alınması gibi tüm olgular bir biçimde siyasal iktidarın varlığını daha da zorunlu kılar. Fransız düşünür Bourdieu, dilimize Ayrım adıyla kazandırılan anıt eserinde şöyle tanımlıyor ekonomik iktidarı: “Ekonomik iktidar öncelikle ekonomik zorunluluğa belli bir mesafeyle yaklaşma gücüdür. Bu yüzden evrensel olarak, zenginlik kaynaklarının yok edilmesiyle, gösterişçi harcamayla, çarçurla ve her türlü bedava lükslerle kendini belli eder.” Çok güzel, önümüzü açacak bir tanım. Bir ölçü koyuyor önce: “ekonomik zorunluluğa belli bir mesafeyle yaklaşma gücü.” İsteklerinizden kısıyorsanız, ihtiyaçlarınızı karşılamakta zorlanıyorsanız, “şartlar çok kötü, ama işsiz kalmaktansa bu şartlarda çalışmaya mecburum” diyorsanız ekonomik zorunluluğa mesafe koyamayan çoğunluğun içindesiniz. Hayatımızı ekonomik zorunluluklar, geçim dertleri belirliyorsa “ekonomik iktidar” değiliz.  Gelelim ikinci cümlesine. Bourdieu, bize “ekonomik iktidar”a sahip olanların geliştirdiği bir davranış kalıbından da söz ediyor: “Zenginlik kaynaklarının yok edilmesiyle, gösterişçi harcamayla, çarçurla ve her türlü bedava lüksle kendini belli eder.”  Aklınıza nelerin geldiğini tahmin etmek zor değil. Doğanın, ormanların, tarlaların, fabrikaların; hepimize ait zenginlik kaynaklarının “ekonomik iktidar” sahipleri için nasıl yok edildiği geliyor aklınıza. Dahası mı? Uçan, yüzen saraylar; onlarca araçlık konvoylar; “itibardan tasarruf olmaz” sözleri geliyor aklınıza. Sosyal medyaya düşen “şatafat”lı tören görüntüleri, debdebeli düğünler canlanıyor hemen gözünüzde. Hepsine giderek artan tepkinin altında bu “bedava lüks” algısının payı büyük. O yüzden de meseleyi giyimlere, kültürlere, cinsiyetlere sıkıştırmak doğru değil. Rahatsızlık, geçim derdi artanların; evinin ekmeğinden, çocuğunun paltosundan tasarruf etmek zorunda kalanların; aldığı eğitimin karşılığında hak ettiği işe giremeyenlerin; “referans”, yani torpil bulamadığı için işsizliğe talim edenlerin; emekli maaşıyla ay sonunu getiremeyenlerin; “boş zaman”ı, insanca yaşama olanaklarını unutanların rahatsızlığıdır. Dip dalga şeklinde artıyor. Sahne performansları İyi ama, ekonomik iktidarla ilgiliyse bütün bunlar, tepkilerden niye siyasi iktidar da payını almakta? Çünkü siyasi iktidarın tüm davranış performansları, az önce Bourdieu’dan aktardığım kalıplara göre oluştu ve yerleşti; iktidar kendisini “ekonomik iktidar”ın davranış kalıplarıyla giderek özdeşleştirdi. Oysa AKP iktidara geldiği yıllarda kendisini “ekonomik iktidar”ın dışında kalanların sözcüsü olarak sunmaya özel bir özen gösterirdi. Erdoğan’ın Keçiören’de kiralık bir evde oturması bu sembolik performansın uzantısıydı. Ama artık AKP, doğrudan “ekonomik iktidar”ın bir parçası. Hem elinde tuttuğu kamusal kaynakları harcama, paylaştırma, zenginleştirme konusundaki denetimsiz iktidarı nedeniyle; hem şatafatlı, “itibar” sayılan tüketme, sergileme kalıpları nedeniyle; hem de bunların maliyetini “ekonomik iktidar” dışında kalan halk çoğunluğuna vergilerle, zamlarla, yasaklarla yüklemesi nedeniyle. Seçim zamanı öğrenci evlerine gidip yer sofrasında fotoğraf vermek, bunu kamuoyuyla paylaşmak da ekonomik iktidarın bir parçası oldukları yönündeki geniş algıyı bildiklerinin ve bunu bu tür sahne performanslarıyla kırmaya çalıştıklarının göstergesi. Sahne performansı diyorum, çünkü mevcut lüks, şatafat sürdüğü; halktan beklenen tasarruf ülkeyi yönetenlerce yapılmadığı; kamu kaynakları ihalelerle üç, beş ismin krizini gidermek için pay edildiği sürece, her gün yer sofrası kurulsa da bir işe yaramaz. Sofralar değişti. Buna herkes dikkat etmeli. Sözün özü: Sadece siyasi iktidar değişikliği tartışması yetmez. “Ekonomik iktidar”ın kimde olacağını da tartışmanın tam zamanı. Erdoğan ile Davutoğlu arasında Şehir Üniversitesi arazisine dair başlayan tartışmadaki karşılıklı suçlamalara, imalara bir de bu açıdan bakmayı denesek; ekonomik kaynakların nasıl yönetildiğini de tartışmaya açsak artık. Belli ki daha çok duyacağız bu konuları. ‘Strateji’ eleştirisiErdoğan’ın Davutoğlu ve Babacan’a yönelik açıklamaları AKP’de tartışma yarattı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni parti hazırlığında olan Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Abdullah Gül’ü Şehir Üniversitesi üzerinden hedef al ması, AKP içinde “siyaseten doğru mu yanlış mı oldu” değerlendirmelerine neden oldu. Bazı parti yöneticileri, EMINE “Cumhurbaşkanı’nın bu KAPLAN isimleri muhatap almasına gerek yoktu. Bu onları büyütür, yanlış bir strateji uygulanıyor” görüşünü dile getiriyor. Erdoğan’ın Şehir Üniversitesi üzerinden yeni kurulacak partilere yönelik çıkışıyla ilgili tartışmalar sürüyor. AKP’de bazı partililer, Davutoğlu ekibinin Şehir Üniversitesi etrafında dönen tartışmalardan yola çıkarak mağduriyet yaratmaya çalıştığını belirterek Erdoğan’ın yanıt vermesini doğru hamle olarak nitelendiriyor. Ancak parti içinde büyük çoğunluk ise bu çıkışın doğru bir strateji olmadığı görüşünde. Bazı parti yöneticileri, “Sayın Cumhurbaşkanı meseleye duygusal bakıyor. Muhatap alıp böyle bir açıklama yapmasına gerek yoktu. Kendisi yerine par Davutoğlu’nun partisi cuma açıklanıyor Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kuracağı yeni partinin kuruluş dilekçesi, yarın İçişleri Bakanlığı’na sunulacak. Partinin tüzük ve programı ile kurucular kurulu tanıtım toplantısı ise cuma günü yapılacak. Partinin adının “Bir Parti”, “Bizim Parti” ya da “Yaşam ve Adalet Partisi” seçeneklerinden birinin olacağı kaydedildi. l ANKARA/Cumhuriyet ti sözcüsü bir açıklama yapabilirdi. Bu tür açıklamalar karşı tarafı büyüten bir sürece dönüşebilir. Muhatap alması stratejik olarak doğru olmadı. Meral Akşener’in adını hiç anmadı, geldiği nokta ortada” değerlendirmesini yapıyor. ‘Partiye zarar verir’ Bazı partililer de, Şehir Üniversitesi üzerinden yürüyen tartışmanın iki tarafa da bir yararının olmayacağını, ancak AKP’ye daha çok zarar vereceğini belirterek “Ne dersen de, ne yaparsan yap adama sorarlar ‘bunlar senin bakanın değil miy di’ diye. O zaman söylediğin her şey boşa gider. Onlara da ‘yıllarca senin genel başkanın, cumhurbaşkanın değil miydi’ derler. Bu durum bize zarar verir, doğru değil” görüşünü dile getiriyor. Arsanın devrinde sıkıntı olduğunu, usulsüzlük olmasa bile doğru bir işlem olmadığını belirten bazı parti yöneticileri ise, “Daha önce uygulaması teamülü yok, bu şekilde mülkiyet devri yapılmamış. Ama üniversitelere hibe ve tahsis etmeler var. Şehir Üniversitesi’ne ilk arsa tahsisini yapmışsın. Herkes bir şey söyler. Bu tür iç tartışmalara girilmemesi lazım” değerlendirmesini yapıyor. ‘Komisyona gerek yok’ Ahmet Davutoğlu’nun Meclis’te malvarlıklarıyla ilgili soruşturma komisyonu kurulması önerisini de değerlendiren AKP kurmayları, bunun topu taca atmaya dönük bir hamle olduğunu, zaten siyasetçilerin mal beyanında bulunduğunu belirterek “Komisyon kur ya da kurma eğer mal kaçıracaksan zaten bunun yolları var. Bu karşılığı olan bir çıkış değil” görüşünü ifade ediyor. l ANKARA EMİNAĞAOĞLU’NDAN SUÇ DUYURUSU: Davutoğlu ifade vermeli SEYHAN AVŞAR Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu Halkbank’ı dolandırmakla suçlaması ve Davutoğlu’nun da mal varlıklarının araştırılması için TBMM’de komisyon kurulmasını istemesinin ardından emekli yargıç Ömer Faruk Eminağaoğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Eminağaoğlu, bir kişinin öğrendiği ya da bildiği suçu yetkili mercilere bildirmemesinin suç olduğunu belirterek savcılık tarafından Davutoğlu’nun ifadesinin alınmasını istedi. Eminağaoğlu’nun dilekçesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, AKP döneminde görev yapan başbakanlar ve bakanlar şüpheli sıfatıyla yer aldı. Gazetemize konuşan Eminağaoğlu, “Ahmet Davutoğlu, siyaseten bir söz sarf etmemiş ise, bildiği bir suç var ise gidip adliyeye açıklamak zorunda. Savcılığın Davutoğlu’nu adliyeye ifade için çağırması ya da Davutoğlu’nun adliyeye ifade için gitmesi lazım” dedi. l İSTANBUL ERDOĞAN’IN, ‘TÜRKİYE’DEN TERÖRİSTE ÖDÜL VERİLDİ’ SÖZLERİ TARTIŞMAYA NEDEN OLDU ‘Nobel ödülü verilirse almam’ IĞNELI FIRÇA ZAFER TEMOÇIN Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bilkent Üniversitesi’nde Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenen “Her İnsan Bir Dünya” temalı programa katıldı. Burada üniversiteli gençlerin sorularına yanıt veren Erdoğan, örnek aldığı bir liderin olup olmadığına dair gelen soruya, “Her şeyden önce bizim için önder, rehber diye baktığımızda; şöyle geçmişten bugüne dediğimizde tek önderimiz, tek rehberimiz sevgili peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa’dır” diye cevap verdi. Erdoğan, Nobel Edebiyat Ödülü’nün Srebrenitsa’da yaşanan soykırımı inkâr eden Avusturyalı yazar Peter Handke’ye verilmesine değinerek şöyle konuştu: “Nobel kendini aslında bitirmiştir. Nobel tamamen ideolojik ve siyasi davranan bir kurumdur. Benim için Nobel’in hiçbir kıymeti yoktur. Kalkıp da böyle teröristleri siz Nobel’e layık görürseniz bizim de bunu tanımamız mümkün değildir. Nobel ödülü verilirse almam.” O sözlere açıklama geldi Erdoğan’ın “Türkiye’den bir teröriste ödül verdiler” sözleri tartışma yarattı. Erdoğan’ın Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’u kastettiği ileri sürüldü. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Erdoğan’ın ifadelerinin Orhan Pamuk’a yönelik olmadığını belirterek “Cumhurbaşkanımız Türkiye düşmanı ideolojik yaklaşımları ve terör faaliyetleri bilindiği halde Nobel’e aday gösterilen ya da farklı uluslararası örgütlerce ödüllendirilen isimleri kastetmiştir” dedi. Öğrencilere KYK mesajı Erdoğan, yüz binlerce öğrencinin Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) kredi borçlarının gündemlerinde olduğunu da belirterek “Bütçe görüşmelerinden sonra masaya yatıracağız. Öğrencilerimizin lehine olacak bir adımı da atacağız” dedi. Erdoğan, dün akşam ise Beştepe’de bulunan Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Sürgünün 75. Yılında Ahıska Türkleri Anma Programı”na katıldı. Buradaki konuşmasında da Nobel Edebiyat Ödülü’nün Peter Handke’ye verilmesini eleştiren Erdoğan, “On binlerce Müslümanın kanını döken bir caniyi savunan, öven bir şahsın böyle bir ödüle layık görülmesi utanç vericidir, rezalettir. Bu şahsı ödüllendirenler, 25 yıl önce Bosna’da işlenen soykırıma da ortak olmuşlardır. Bu ödül, İslam ve insanlık düşmanlarına cesaret aşılayacaktır” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet NECATİ SAVAŞ Yıldırım son yolculuğuna uğurlandı Bingöl’ün Genç ilçesinde gözetleme kulesinden düşerek şehit olan Jandarma Astsubay Çavuş Halil Ulaş Yıldırım, son yolculuğuna uğurlandı. Şehit Astsubay Halil Ulaş Yıldırım (29) için dün Ankara’da Ahmet Hamdi Akseki Camisi’nde cenaze töreni düzenlendi. Törene, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, MHP Genel Başkan Yardımcıları Mevlüt Karakaya, Yaşar Yıldırım ile çok sayıda yurttaş katıldı. Yıldırım’ın cenazesi Cebeci Askeri Şehitliği’nde toprağa verildi. l ANKARA/Cumhuriyet Şırnak şehitleri toprağa verildi Şırnak’ın İdil ilçesinde PKK’li teröristlerce tuzaklanan el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Kemal Sayar (40) Samsun’da, Jandarma Astsubay Üstçavuş Esma Çevik (30) de İstanbul’da son yolculuğuna uğurlandı. Sayar’ın cenazesi, öğle vakti İl Müftüsü Veysel Çakı’nın kıldırdığı cenaze namazının ardından aile kabristanlığında toprağa verildi. Annesi 2005 yılında yaşamını yitiren ve 4 kardeşi bulunan şehidin evli ve iki çocuk babası olduğu öğrenildi. Törene şehidin ailesi ve yakınlarının yanı sıra siyasiler, askeri ve mülki erkân ile çok sayıda yurttaş katıldı. Şehit Çevik’in naaşı ise Ataköy 5. Kısım Camisi’ne getirildi. İkindi vakti düzenlenen cenaze törenine, Çevik’in annesi Nebahat Gözüaydın, babası Hüseyin Akgül, kız kardeşleri Elif Koca ve Esra Akgül ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul Valisi Ali Yerlikaya, 1. Ordu Komutanı Orgeneral Musa Avsever, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, AKP Genel Başkan Yardımcısı Fatma Betül Sayan Kaya, askeri yetkililer ile yurttaşlar katıldı. Cenaze namazının ardından, Soylu ve yurttaşların omuz verdiği tabut, top arabasına taşındı. Çevik’in naaşı Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. l Haber Merkezi AKP’Lİ BELEDİYE Çat Belediyesi kadın işçileri işten çıkardı ALİ AYAROĞLU Erzurum’un Çat ilçesinde belediyenin CHP’den AKP’ye geçmesiyle yaklaşık 15 kadın çalışanın işine son verildi. Belediye Başkanı Melik Yaşar’ın göreve gelmesiyle birlikte mobbinge uğradıklarını ve temizlik işlerine gönderildiklerini belirten kadınlar, “Daha önce büro çalışanı olarak yapılan sözleşmeler temizlik işçisi olarak değiştirildi. Belediyede temizliğe zorlandı ama pes etmedik. Çok savaş verdik ama başaramadık. Belediye Başkanı aynı zamanda şirket müdürü olan Melik Yaşar tarafından 2 Aralık günü biz kadın işçilerin sözleşmeleri feshedilerek işten çıkarıldık” dediler. ER YALAZI’NIN ASKERDE ÖLÜMÜ 25 yıl sonra vazife malulü sayıldı ALİCAN ULUDAĞ Ankara 8. İdare Mahkemesi, 1994 yılında vatani görevini yaptığı Kıbrıs’ta komando eğitimi alırken rahatsızlanarak hayatını kaybeden er Veli Yalazı’nın, 25 yıl sonra vazife malulü sayılmasına karar verdi. Yalazı’nın ailesine maaş bağlanmamasına ilişkin idari işlemin iptaline hükmeden mahkeme, askere alınırken er hakkında “askerliğe elverişlidir” şeklinde verilen rapora işaret etti. Yalazı’nın babasının, oğullarının askerlik görevi sırasında hayatını kaybettiği gerekçesiyle kendilerine “vazife malulü” aylığı bağlanması isteği Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından reddedildi. Acılı babanın açtığı davaya bakan Ankara 8. İdare Mahkemesi, SGK’nin başvuruyu reddetmesine ilişkin kararını kaldırdı. Mahkeme kararında, Veli Yalazı’nın vefatının askerlik görevinin etkisiyle olup olmadığının araştırılması gerektiği, bu kapsamda sağlık raporlarının incelendiği belirtildi. Yalazı’ya, askerliğe alınırken “Komando adayı olarak” askerliğe elverişli olduğuna dair rapor verildiği anımsatılan kararda, “otopsi raporunda ölümüne sebep olduğu belirtilen kistin parçalanmasının (kistin doğuştan var olduğu düşünülse bile) KKTC hava şartları ve aldığı ağır komando eğitimi göz önüne alındığında ölümüne sebebiyet verecek derecede nüksetmiş olabileceği” vurgulandı. Yalazı’nın vazife malulü sayılmasına ve ailesine maaş bağlanmasına hükmedilen kararda şöyle denildi: “Sağlık muayenesinden ‘askerliğe elverişli’ olduğu yolundaki sağlık kurulu kararı ile askerlik hizmetine başladığı, bu nitelikte bir raporun aksi kanıtlanmadığı sürece müteveffanın askerlik görevine başlamadan önce herhangi bir hastalığının bulunmadığını ve bu görevini sağlıklı bir şekilde getirebileceğini gösterdiği anlaşıldığından, dosyada aksi kanıtlanmayan ve ölümün, görevin neden ve etkisiyle meydana gelmediği varsayımına dayalı olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.” l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle