19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 25 KASIM 2019 PAZARTESİ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER/YORUM Osmanlı’nın cehaleti A KP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Kasım’da, Kurtuluş Savaşı’nın lideri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, aydınlanma devrimlerinin öncüsü Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm yıldönümünde, Atatürk’ü ve Cumhuriyeti savunacağına, Osmanlı’yı övmeyi seçti!  Bu olay bir kez daha, AKP’nin ve Erdoğan’ın Atatürk’e ve Cumhuriyete bakış açısını ortaya koymuştur. Bu aslında, Osmanlı fetişizmi üzerinden Atatürk’e saldırmaktan başka bir şey değildir. Çünkü Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ve gerçekleştirdiği devrimler, Osmanlı’nın antitezi idi, bazı tarihçilerin uydurduğu gibi, Osmanlı’nın uzantısı değildi. Osmanlı’da saltanatlık, padişahlık, monarşi vardı, Cumhuriyet ise halk egemenliği ilkesine dayanıyordu. Osmanlı’da yönetim bir ailenin, Osmanlı ailesinin tekelindeydi, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise her vatandaş Cumhurbaşkanı, Başbakan olabilirdi. Osmanlı fetihçi bir zihniyete dayanan emperyal bir imparatorluktu, Türkiye Cumhuriyeti ise “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini benimsemiş, kendi sınırlarına çekilmiş bir devlet idi. Osmanlı’da hilafet makamı vardı, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise hilafet makamı ortadan kaldırılmıştı. Osmanlı’da medreseler eğitim sisteminin en önemli unsurlarından birisiydi, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise Öğretim Birliği Yasası ile medreseler kapatılmıştı, herkesin laik bilimsel bir eğitim alması sağlanmıştı. Osmanlı’da boşanma ve miras gibi konularda kadınlarla erkekler eşit haklara sahip değillerdi, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise Medeni Yasa ile bu haklar eşitlendi. Osmanlı’da kadınların seçme ve seçilme hakları yoktu, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise kadınlara bu haklar verildi. Osmanlı’da kadınların eğitim ve çalışma yaşamındaki yerleri son derece sınırlıydı, Türkiye Cumhuriyeti’nde ise kadınların yaygın bir biçimde eğitim ve iş yaşamına katılmaları sağlandı. Osmanlı’da 1876 Anayasası’nda “Devletin dini İslam’dır” ifadesi yer alıyordu, bu madde Cumhuriyetin ilk anayasalarında bir süre kaldıktan sonra, 1928 yılında anayasadan çıkarıldı ve 1937 yılında laiklik ilkesi bir anayasa maddesi haline geldi. Osmanlı teokratik bir yapılanmaydı, Türkiye Cumhuriyeti ise laikti. Osmanlı, birkaç yetersiz ve sınırlı çalışma dışında, bilime ve felsefeye kapalıydı, Türkiye Cumhuriyeti ise doğa bilimleri, sosyal bilimler, felsefe gibi alanlarda hem temel eğitim hem de yükseköğretimde önemli açılımlar gerçekleştirdi. 19. yüzyılda Osmanlı’da bazı reform hareketleri gerçekleşti diye, bunu Atatürk’ün gerçekleştirdiği devrimlerle aynı kefeye koymak cahillikten başka bir şey değildir. Bu, sözde tarihçilerin, okumuş cahillerin, Atatürk fobisinin bir sonucu olarak uydurdukları bir şehir efsanesidir. Küresel ölçekteki bilim tarihini, felsefe tarihini, sanat tarihini, siyaset tarihini ve devrim tarihini anlamadan, Osmanlı’yı anlamak olanaklı değildir. Bizdeki Osmanlı tarihçilerinin en büyük eksiği de budur. Osmanlı’da Platon, Aristoteles, Augustinus, Aquinas, İbn Sina, İbn Rüşd, Farabi, Descartes, Leibniz, Spinoza, Bacon, Hobbes, Locke, Hume, Kant, Hegel, Marx, Nietzsche çapında filozof yetişmiş midir? Hayır! Osmanlı’dan Kopernik, Kepler, Galilei, Newton çapında bilim insanı çıkmış mıdır? Hayır! Osmanlı’da Leonardo da Vinci, Rafaello, Boticelli, Michelangelo çapında ressam ve heykeltıraş, Bach, Mozart, Beethoven çapında müzisyen çıkmış mıdır? Hayır! Osmanlı’da 1923’ten önce, monarşinin, teokrasinin ve feodalizmin yıkılma sürecini başlatan 1776 Amerikan devrimi ve 1789 Fransız devrimi çapında bir devrim gerçekleşmiş midir? Hayır! Osmanlı, mimarlık ve edebiyat alanındaki bazı başarılarının dışında, uygarlık tarihine katkı yapacak devrimci ve özgün bir başarıya imza atmış mıdır? Hayır! Pekiyi, buna rağmen Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler ve bazı sözde tarihçiler NeoOsmanlıcı bir zihniyetle nasıl oluyor da Osmanlı’yı yüceltip Atatürk’ü ve onun devrimlerini küçümsemek gibi bir yol çizmektedirler? Atatürk’ten nefret ediyorlar da ondan! Gerçek şudur ki, Türkiye’nin geri kalmışlığının en büyük nedeni, Osmanlı’nın geri kalmışlığıdır. Osmanlı’da kaybedilen yaklaşık 700 yılı, 100 yılda telafi etmek olanaksızdır. 25 KASIM 2019 SAYI: 34382 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:25 06:09 06:30 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07:54 12:56 15:24 07:37 12:40 15:11 07:56 13:03 15:38 Akşam 17:47 17:34 18:00 Yatsı 19:11 18:57 19:21 Tanilli ve Tanör anısına panel Toplumcu Hukukçular Kulübü, sosyoloji, siyaset bilimi ve Anayasa hocası, Aydınlanma mücadelesinin en önemli isimlerinden gazetemizin eski yazarı Prof. Dr. Server Tanilli ile akademisyen, yazar ve özellikle insan hakları ve Anayasa Hukuku konusunda yaptığı önemli çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Bülent Tanör’e ithafen “Yargı reformu” paneli düzenleyecek. Beyoğlu’ndaki İstanbul Barosu Kültür Merkezi’nde yarın saat 19.00’de başlayacak panele İs tanbul Kadın Kuruluşları Koordinatörü avukat Nazan Moroğlu ile avukat Ayhan Erdoğan, akademisyen Dr. Fulya Eroğlu ve Toplumcu Hukukçular Kulübü üyesi F. Ahmet Altındış konuşma yapacak. l Haber Merkezi Töre yaşama veda etti68 kuşağının temsilcilerinden Töre, 2003’ten beri siyasi sürgündü 68kuşağının öncü kadrolarından Teslim Töre, kiye Halk Kurtuluş Ordusu), sonrasında THKO MB ve TKEP (Türkiye Komü dün siyasi sürgün olarak nist Emek Partisi) kurucu yaşadığı İsviçre Bern’de larından Teslim Töre, siya tedavi gördüğü hastane si sürgün olarak yaşadığı de yaşamını yitirdi. 80 yaşındaki Töre, bir yılı aş Teslim Töre Bern’de yoğun bakıma kaldırılmıştı. Töre ile aynı şe kın süredir kanser tedavisi görü hirde yaşayan oğlu Hasan Tö yordu. Töre, Deniz Gezmiş ve ar re babasının durumunun kötü kadaşlarıyla birlikte THKO (Tür leştiğini ancak umutlarını yitir Hindistan Büyükelçisi Bhattacharyya: Arabuluculuk gündemde değil mek istemediklerini söylemişti. Töre’nin Almanya’da yaşayan diğer oğlu Şükrü Töre ise babasının ömrünün insanlığın kurtuluşu mücadelesiyle geçtiğini belirterek son bir yıldır buna kanserden kurtuluş mücadelesinin de eklendiğini belirtmişti. Şükrü Töre, babasını ziyarete pek çok yoldaşının ve dostunun geldiğini de kaydetmişti. l İç Politika HÜSEYİN HAYATSEVER Hindistan’ın, kontrolündeki Cammu ve Keşmir bölgesine özerklik sağlayan statüyü kaldırmasının ardından başlayan gerilimin çözümü için Pakistan’dan Türkiye’ye “arabuluculuk” çağrısı gelirken, Hindistan arabuluculuk önerisine kapıyı kapattı. Hindistan’ın Ankara Büyükelçisi Sanjay Bhattacharyya, “Çözüm için üçüncü bir tarafın arabuluculuk rolü olamaz, bu hiçbir şekilde gündemde değildir” dedi. Cammu ve Keşmir bölgesine özerklik sağlayan statünün kaldırılmasının ardından başlayan gerilim 100. gününü geride bırakırken, Türkiye’yi ziyaret eden Pakistan kontrolündeki Azad Cammu ve Keşmir Cumhurbaşkanı Serdar Mesut Han, sorunun çözümü için Türkiye’nin “arabulucu” bir rol üstlenebileceğini belirtmişti. Keşmir’deki gelişmelerle ilgili Cumhuriyet’e konuşan Büyükelçi Bhattacharyya, ortada arabuluculuk gerektiren bir durum olmadığını dile getirerek “Dost ülkeler, terörist eylemleri durdurması ve normal bir ülke gibi davranması için Pakistan’la istişare etmeli” dedi. Bhattacharyya, özerklik maddesinin, bölgenin Hindistan’a entegrasyonunun sağlanması için kaldırıldığını, böylece kalkınma, sosyal adalet ve sınır ötesi terörizme karşı güvenliğin sağlanacağını söyledi. l ANKARA Bir asker şehit oldu Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde, önceki gün meydana gelen araç kazasında ağır yaralanan ve hastanede tedavi altına alınan Uzman Onbaşı Mustafa Akkaya (24) şehit oldu. Şehit Akkaya’nın cenazesi Şanlıurfa’da düzenlenen törenle memleketi Afyonkarahisar’a uğurlandı. Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybe den aziz şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır dileriz” ifadeleri kullanıldı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da yayımladığı başsağlığı mesajında, “Kahraman şehidimize şahsım ve Milli Savunma Bakanlığı mensupları adına Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve asil milletimize başsağlığı ve sabır dilerim” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Cami, medrese, han gibi yapılarda kapının yanlarında bulunan seki. 2/ Telefon sözü... İskambildeki dört renkten biri. 3/ Canlıları benzerlik ve farklılıklarına göre sınıflandıran bilim. 4/ Ustalık, hüner. 5/ Başlıca, temel niteliğinde olan... “Doğru kelam söyleyene olmaz” (Köroğlu). 6/ Elindekinden hoşnut olan, azla yetinen... Doku teli. 7/ Şebeke... Hizmet hayvanlarının ayağına çakılan demir... Bir nota. 8/ Fırında ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek. 9/ Rüzgâr korkusu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Taşçılar ve heykelciler tarafından kullanılan, bir tür kısa ve ağır demir tokmak. 2/ Karışık renkli... Hekim. 3/ Bir tür uzun konçlu çizme... Tavlada “üç” sayısı. 4/ Aynı 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 AS TROFOB İ 2 DARA ALEV 3 İ DAD İ ECE 4 T İMİ İ Z 5 SAKATAT 6 S E AM İ P 7 ARK ER İ KA 8 YE L E AKOR 9 A N EMO F OB İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 konumlardan, aynı hızlarda geçen bir cismin hareketi. 5/ Atlas Okyanusu’nda Portekiz’e 8 9 ait bir takımada... Dört köşe döşeme taşı. 6/ Üniversite öğretim üyelerinin giydiği, geniş bedenli, uzun ve bol kollu giysi... Söz, lakırdı. 7/ Sıtma mikrobunu aşılayan sivrisinek... Japon lirik dramı. 8/ Beyaz mermerde bulunan ve “çört” de denen sert kısım. 9/ Sözleşme, bağıt... “ ömür biter bir uzun sonbahar olur” (Y.K. Beyatlı). KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] ABD ve Rusya’yı aynı torbaya koyma yanlışı Erdoğan yönetiminin, Suriye’nin kuzeydoğusunda “ÖSO koridoru” inşa etme hedefine ulaşmak için uyguladığı taktik şu: Hem ABD’yle hem de Rusya’yla anlaşmak/uzlaşmak; birini diğerine dayanak yaparak her ikisinden de ayrı ayrı taviz koparmak. ABD de, Rusya da Türkiye’nin özgül ağırlığını ve Ankara’yı rakibinin cephesine itmenin maliyetini bildiği için, Erdoğan’ın bu “neoAbdülhamitçi” denge politikasına ciddi itiraz etmediler şu ana kadar… Fakat işler gittikçe zorlaşıyor. Kötü diplomasiye iyi örnek! Erdoğan yönetiminin bu taktiği gereği uygulamaya koyduğu yeni hamle şu: ABD ve Rusya’yla ikinci tur güvenli bölge görüşmelerinde yeni tavizler elde etmek için, ikisini de “mutabakatı yerine getirmemekle” suçlamak! Önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu suçladı ve “ABD ve Rusya mutabakatın gereğini yapmadı, operasyona devam edebiliriz” dedi (18.11.2019). Sonra Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın konuştu ve “ABD ve Rusya’ya, anlaşma gereğini yerine getirme çağrısını yineliyoruz” dedi (19.11.2019). İkiliyi Milli Savuna Bakanı Hulusi Akar tamamladı ve ABD ile Rusya’ya “Suriye’de gerekli tedbirleri alın” mesajı verdi (20.11.2019). Her iki ülkeyi de aynı konuda suçlamak, elbette sahadaki gerçeklerle tam olarak örtüşmüyordu. Nitekim Çavuşoğlu, Kalın ve Akar üçlüsüne Moskova’dan “itirazlar” geldi: Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, “Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ‘Suriye’deki sözlerimizi tutmadığımız’ yönündeki açıklamalarını şaşkınlıkla karşıladık” dedi (19.11.2019). Daha önemlisi ise Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un sözleriydi. Mutabakatın gereğinin yapıldığını belirten Lavrov, Çavuşoğlu’na şu mesajı veriyordu: “Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki harekâtın yeniden başlamayacağına dair güvence verdi!” (20.11.2019).  Raftaki ‘IŞİD dosyası’ Şu açıklamaları alt alta koyup okuduğunuzda, sadece kötü bir diplomasi örneğini değil, AKP iktidarının müttefiklik anlayışını ve işbirliği zeminini ne kadar kaygan tuttuğunu da görüyorsunuz! ABD’ye karşı Rusya’yı, Rusya’ya karşı ABD’yi “kullanma” kurnazlığının ilelebet yürüyeceğini sanan “özgüven”, umarım ülkemizi aynı anda iki büyük gücün de hedefi haline getirmez! Zira AKP ne zaman böylesi yöntemlere başvursa, Moskova’nın IŞİD konusunda Ankara’yı hedef alan açıklamalarına şahit oluyoruz. Moskova’nın uçak düşürme olayı sonrası hazırladığı fakat normalleşme başlayınca rafa kaldırdığı “IŞİD dosyası”nın varlığı, önemli bir dış politika kozu olarak duruyor maalesef… İşte yine aynısı oldu: Hem ABD hem de Rusya, AKP iktidarını IŞİD üzerinden sıkıştırmaya yöneldi. Önce Pentagon’un Trump’ı da hedef alan raporu yayımlandı. ABD Savunma Bakanlığı’nın İstihbarat Kurumu’nun (DIA) değerlendirmesine göre, “Trump’ın Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusuna harekât düzenlemesine yeşil ışık yakması ve Amerikalı askerleri harekât bölgesinden çekmesi sonucunda IŞİD, kabiliyetleriyle kaynaklarını yeniden oluşturma ve yurtdışında saldırı planlama becerisini güçlendirme yönünde istifade etti” (20.11.2019) Elbette PYD’ye uluslararası boyutta meşruiyet kazandırma hedefi içinde IŞİD’i “kullanışlı düşman” olarak değerlendiren ABD’nin söylediklerinin bir önemi yoktu. Fakat bu süreçte Moskova’nın da Pentagon raporundakiyle aynı doğrultuda bir değerlendirme yapması, önemle not edilmesi gereken gelişmeydi. Rusya Esad’la işbirliğini işaret ediyor Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Oleg Sıromolotov “Türkiye’nin Suriye harekâtından sonra kaçan militanlar, IŞİD’in gücünün yeniden toplanmasını sağlayabilir” uyarısı yapıyordu (22.11.2019). Peki, bu tehdit nasıl ortadan kaldırılacaktı? Şöyle diyordu Sıromolotov: “Bu tehdidin ortadan kaldırılması ve IŞİD’in yeniden canlanmasını önlemek için, bölgede aktif askeri operasyonların yeniden başlamasına izin verilmemeli ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile egemenliğinin tesis edilmesi için katkıda bulunulmalı.” Yani Moskova Çavuşoğlu’na “operasyona devam edemezsiniz” diyor ve yine Şam’la işbirliği yapılması gerektiğine işaret ediyordu. Ne diyelim! Bir iktidarın, birbirine karşıt konumlanan iki ülke yönetimi tarafından aynı anda aynı konuda suçlanabilmesi, en hafifinden ciddi siyasi körlüktür! “Esad karşıtlığı” yanlışına, şimdi bir de “ABD ve Rusya’yı aynı torbaya koyma” yanlışı eklendi maalesef!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle