29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 23 KASIM 2019 CUMARTESİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY olaylar ve görüşler Sansür nasıl olmalı? Siyanüre sansür gerekli mi? Prof. Dr. Üstün Dökmen Sansür, ülkelerin yöneticileri tarafından birtakım bilgilerin toplumdan, tamamen veya kısmen saklanması demektir. Sansürün görünür gerekçesi toplumu olumsuz uyarıcılardan korumaktır. Ancak sansür, başlangıçta iyi niyetli olsa bile, çoğunlukla sonuçta sanatta ve habercilikte ifade özgürlüğünü kısıtlamaya dönüşür. Dönüştüğü konusunda dünyada pek çok örnek vardır; özellikle totaliter rejimler, halkın isyanını önlemek, hesap vermek zorunda kalmamak için ve yöneticiler sıkıntıya girmesin diye sansürü bir olmazsa olmaz haline getirmişlerdir. Bu yüzden tüm çıkarcı sansürlere karşı olmak zorundayız. Fakat bazı tür sansürlerin, bazı özel durumlarda toplumun yararı için yapılabileceğini de unutmamak gereklidir. Birkaç örnek: Dikkatli olmalı 1Kadın cinayetleri basında verilmelidir. Cinayetlerden söz etmezsek, bir şey yokmuş, her şey yolundaymış gibi davranmış oluruz. Toplum cinayetler konusunda bilgilendirilmelidir ancak cinayetin işlenme şekli söylenmemeli, cinayet görüntüsü kullanılmamalıdır. Bu tür bir cinayetin na sıl işlendiği belirtildiğinde, aklı kıt birileri özendirilmiş olur. Devlet istatistiklerine göre son on iki yılda, eşleri veya sevgilileri tarafından öldürülen kadınların sayısında büyük bir artış oldu. Yazılı ve sözlü basın bu cinayetleri ayrıntılı şekilde verdi. Arşivlere baktığınızda şunu göreceksiniz: Diyelim ki başlangıçta erkekler eşlerini A yöntemiyle öldürüyorlardı, sonra birisi çıktı cinayette B yöntemini kullandı. Bu B yöntemi pek çok erkeğe cazip geldi, bu sefer katiller B yöntemini kullanmaya başladılar. Cinayetin işlendiği sansürlenmemeli fakat cinayetin işlenme şekli sansürlenmelidir. Çünkü bazı cinayet tarzları, bazı kişilerin saldırganlıklarını 2ve sadizmlerini körükler. Her ne gerekçeyle olursa olsun intihar olayı, özellikle intiharların artması toplumu ilgilendirir. Toplum kendi içinde ne olup bittiğini bilmelidir. Ancak intihar şeklinin duyulması kanımca bazı kişilerin fantezilerini kışkırtmaktadır. Hem insanların siyanürle intihar ettiklerini duyur hem de yasal yollarla siyanür satın almak kolay olsun, insanlar bu yolla intihar etmeye başladıklarında ise paniğe kapıl. Bu çelişkili bir tablodur. Toplum içinde birileri, işsizlik, pahalılık, borç yüzünden intihar ediyorsa toplum bunu bilmelidir; Tüm çıkarcı sansürlere karşı olmak zorundayız. Fakat bazı tür sansürlerin, bazı özel durumlarda toplumun yararı için yapılabileceğini de unutmamak gereklidir. ancak siz siyanürün adını telaffuz ettiğinizde, farkında olmadan siyanür reklamı yapmış olursunuz. Eğer gençler uyuşturucu kullanımından ölüyorlarsa toplum bunu bilmelidir; ama uyuşturucunun adını söylerseniz o uyuşturucunun rek lamını yaparsınız. Ayrıntıya girilmeden intihar olaylarının basında dile getirilmesi bile aslında tartışmalı bir konudur; sadece intihar haberleri bile bazı kişileri özendirebilir. Birkaç yüzyıl önce Avrupa’da, intihardan söz eden çok güzel bir roman yayımlandığında çok sayıda genç intihar etmişti. (Bu romanın adını burada özellikle belirtmiyorum.) İnce ayrım Bu durumda, “Madem öyle basında intiharlardan hiç söz etmeyelim” diyebilirsiniz. Ancak ortada ince ve önemli bir çizgi vardır. İntiharlardan söz etmezsek birkaç intiharı belki engelleyebiliriz ama toplumu da içinde taşıdığı karanlık sorundan haberdar etmemiş, çözüm yolları aramayı engellemiş oluruz. Bu çelişkinin çözümü, kısmi sansürlü intihar haberleri vermektir. Basında, “İntihar eden bir aile, cenazelerini bulacakların zarar görmemeleri için kapıya uyarı yazısı koydu” denilse, toplum bu olay hakkında hem bilgi sahibi olmuş olur, hem de son anlarında bile başkalarını düşünen o güzel insanların davranışlarından bir şeyler öğrenmiş olur. (Bu noktada bir başka sonuç da çıkıyor ortaya “Siyanürlü cenazeye bile dokunmak çok tehlikeliyse, ortalık yerde siyanürle altın aramak ne biçim iştir” sorusu 3geliyor akla. Düğünlerde havaya takır takır silah sıkan magandaların görüntülerini televizyonlarımızda sıklıkla izliyoruz. Ben bu davranışı sergileyenlere hem kızıyorum hem de acıyorum. Fakat bu görüntüler bazılarını aynı davranışı taklit etmeye heveslendiriyor. Kanımca burada da olaydan söz edilmeli fakat görüntü verilmemelidir. Bir zamanlar İtalya’da bazı gençler otoyoldaki araçlara uzaktan taş atıp kaza yapmalarına neden oluyorlardı. Yapılan incelemeler sonucunda, bu tür haberlerin televizyonlarda gösterilmesinin gençler için kötü model oluşturduğu, onları taklide yönlendirdiği ortaya çıktı. Hurdaya dönmüş araba görüntüleri ekranlara getirilmedi, bu olay bir süre sonra bitti. Şiddet zararsız mı? Son olarak konuyla dolaylı ilişkisi olan bir başka noktaya değinmek istiyorum. Televizyonlarda sigara ve içki görüntüsünün üzerine karlama yapma zorunluluğu var. Tamamen katılıyorum. Özendirmesin. Peki, tabanca, makineli tüfek görüntülerinin üzerine niçin karlama yapılmıyor. Onlar da özendirmiyor mu? Televizyonlarımızdaki yerli dizilerde, yabancı filmlerde, adı konmadan silah reklamı yapılmaktadır. Sigarayı karlama, sigarayı karalamadır; doğrudur. Silaha karlama yapılmaması ise silahı aklamaktır. Siyanürsüz günlerde buluşmak üzere. Bolivya halkı izin vermeyecek... Orhan Özkaya / Yazar ABD Venezüella’ya uygulamaya çalıştığı darbe planlarını, Maduro’nun halkla birlikte direnişi, yine orduyu yanına alarak işgal mayınlarını temizlemesi, hesapları altüst etti. Meclis Başkanı’nın kendisini başkan ilan etmesi, ordu içinden bir grup işbirlikçiyle isyana kalkışması, Venezüella halkının çelik direnciyle karşılaşınca ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. İşte Bolivya’da da aynı stratejik şablonu sanki fotokopiden alınmış gibi sağcı muhalif bayan senatörün kendisini Meclis Başkanı ilan ederek Meksika’ya sığınan Morales’in yerine geçmesi, darbenin önceden planlandığını gösteriyor. Muhalefet milletvekillerinin hiçbirisinin katılma masına karşın başkanlık makamını işgal etmek, yasal bir dayanak oluşturmamakta... Evo Morales, büyük bir iç savaşı önleyerek istifa etmiş ve Meksika’nın seçilmiş sol başkanının davetini kabul ederek sığınmış, ancak mücadeleyi daha yoğunlaştırarak geri döneceğini dünyaya açıklamıştır. ABD, Bolivya’nın maden zenginlikleri, doğalgazı ve petrolünden daha ziyade; Latin Amerika’nın Simon Bolivar devrimleriyle uyanmasını hazmedememiş Castro, Che ve Hugo Chavez’lerin yükselttiği devrim bayrağını, bağımsızlık tutkusunu kabul edememiş, kurduğu yeni tuzaklarla halkların kanını emmeye devam edeceğini göstermekte... Morales’i kolayca devirip işbirlikçi iktidarını kuracağını zan nederek çılgınca bu komploları sürdüreceğini, sıranın Ortega ve diğerlerinde olduğunu Trump basın toplantılarında açıklamaktan geri durmuyor. Halk, devrimlerin bilincinde Morales, kendisini her türlü kuşatma altına alarak yıpratmaya çalışan ABD yanlısı basına, psikolojik direniş göstererek halkla birlikte sömürü düzenine karşı yaptıkları atılımları ve emperyalizmin tuzaklarının farkında olduklarını ve geri adım atmalarının söz konusu olamayacağını vurgulamıştır. Miami’deki Küba karşıtı grupların sözcüsü Miami Herald gazetesi, Evo Morales ile yaptığı daha önceki röportajda ülkedeki umut verici süreci karalamaya çalışırken Morales karşıdevrimi, gazetenin iddialarını rakamlarla çürütmüştü... Devrimden sonra Küba’yı terk eden Kübalıların sözcülüğünü yapan gazete yapılan röportajda Morales, “Barışçıl ve demokratik devrime” doğru yola devam edeceklerini ifade etmiş; soruları cevaplarken bazı uzmanların “Castro ve Chavez’in etkisiyle sol bir politika izlediği” tespitine karşı çıkmıştı. Başkanlık binasında yapılan bir saatlik görüşmede Morales, “Sorunları çözmek için buradayım, sola ya da sağa kaydığımı düşünenler yanılıyor. Benim işim yoksulun yanında olmaktır” dedi. Morales, 200 yıldır devlet başkanlığına gelen ilk yerli olarak ve iktidara gelir gelmez Küba ve Venezüella ile işbirliğine girerek ABD’ nin dikkatini çekmiş, kamulaştırma çalışmalarıyla da Bolivya zenginleriyle çatışma haline girmişti. Son olarak İsviçreli bir şirkete ait bir madenin kamulaştırılmasıyla Avrupa’nın tepkisini topladı. Zenginlerin elinden işlenmeyen toprakları alıp topraksız binlerce yoksul köylüye dağıtması ve ülkenin en temel geliri olan doğalgaz sektörünü kamulaştırmasıyla ülkedeki yoksul kesimlerin desteğini alan Morales, aynı oranda düşman sahibi olduğunu da bildiğini söylüyordu. Gaz sektörünü kamu Morales, büyük bir sevgiyle halkının gönlünde taht kurdu. Bütün kamu varlıklarını onların lehine sunmuş, yolsuzlukların kaynağını tıkamıştır. Her türlü halk yararına gelişmeye imza attı. İşte bu nedenle ABD, tahammülsüzlüğünü kesintiye uğratmadan sürdürüyor. Ancak kendi çöküşünü önlemesi mümkün olmayacak... laştırmasının yanı sıra yabancı maden şirketlerinden daha fazla vergi talep edeceğini röportajda yineleyen Morales, “Özel yatırımlara saygı duyuyoruz, ancak hiç vergi ödemeyen yabancı maden şirketleri var ve bunları kabul edemeyiz” demişti. ‘Artık dilenci bir toplum değiliz’ Gazete, sözcülüğünü yaptığı Küba karşıtı grupların Küba’ya karşı uyguladığı politikanın benzerini, Morales için de bazı taşlamalarda bulunarak uyguladı. Gazete, “kurnaz bir siyasetçi” olarak tanımladığı Morales’in, toplam nüfusun yüzde 60’ını oluşturan ve günde sadece yaklaşık 2 dolarla yaşayan yoksul Bolivya yerlilerini kandırdığını vurguladı. Miami Herald, Florida Üniversitesi’nde profesörlük yapan Bolivyalı Eduardo Gamarra’dan da görüş alarak tespitini desteklemişti. Gamarra, Morales’in yaptığı tek şeyin, siyasetten dışlanmış yerlilerin temsilcisi rolüne soyunarak onları siyasi hayata dahil etmek olduğunu açıkladı. Gazete ayrıca bölgesel ayrılıklara da vurgu yaparak, İspanyol elitlerin yaşadığı ve piyasa kurallarının işletilmeye çalışıldığı doğu bölgesi ve yerlilerin yaşadığı batı bölgesinin çatışma halinde olduğunu tekrar etti. La Paz’da siyasi uzman olan Cavetano Llobet de konuyla ilgili gazeteye verdiği demeçte, Morales’in anayasa konusunda inatçı olmasını eleştirdi ve böyle giderse küreselleşen dünyada yalnızlaşacağını dile getirdi. Miami Herald’ın siyaset uzmanlarından aldığı destekle resmetmeye çalıştığı Bolivya tablosu, Morales’in verdiği bilgilerle daha farklı bir içeriğe bürünmüştü. Morales, 3 milyar dolarlık yabancı rezervleri bulunduğunu ve 2006 yılında, 1970 yılından beri ilk kez rekor seviyede bir bütçe fazlalığı (yüzde 5.9) elde ettiklerini dile getirdi. Morales, “Artık dilenci bir toplum değiliz” diyerek ülkesinin toparlanmakta olduğunu dünyaya ilan etmişti. Küba’yla işbirliğinin eleştirilmesine, “Castro ile buluştuğumuz dönemlerde bana hiçbir zaman ideolojiden bahsetmez. Bahsettiği konular sadece, sağ lık, eğitim ve doğal kaynaklar oluyor. Fidel’in dünyanın bir numaralı doktoru ve bir numaralı hümanisti olduğunu iddia ediyorum” demişti. Morales ayrıca, Küba’nın hiçbir bedel istemeksizin gönderdiği doktorlarla ve 70 bin Bolivyalının göz tedavisi için Küba’ya gitmesiyle aralarındaki işbirliğinin pekiştiğini de dile getirdi. Morales, Venezüella’nın da milyonlarca dolarlık karşılıksız yardım da bulunduğunu vurgulayarak Hugo Chavez’le birlikte örgütlü bir Güney Amerika hayal ettiklerini ifade etti. Bu tür yapılan değerlendirmeler Bolivya’ da yapılan devrimin gücünü inkâr eden emperyalist çevrelerin hâlâ onun geriye götürülmesi çabalarını sürdürdüklerini gösteriyor. Bolivya’da yerli halkın iktidarını gerçekleştiren Morales büyük bir sevgiyle halkının gönlünde taht kurdu. Bütün kamu varlıklarını onların lehine sunmuş, yolsuzlukların kaynağını tıkamıştır. Her türlü halk yararına, gelişmeye imza attı. İşte bu nedenle ABD, tahammülsüzlüğünü kesintiye uğratmadan sürdürüyor. Ancak kendi çöküşünü önlemesi mümkün olmayacak...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle