19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET 1120 KASIM 2019 ÇARŞAMBA ‘FETÖ borsası’nı kamuoyuna duyuran muhabirimiz hakkında dava açıldı Savcılar mağdur, gazeteci sanık İstanbul Adliyesi’ndeki FETÖ borsasını kamuoyuna duyuran muhabirimiz Seyhan Avşar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma tamamlandı. İddianamede FETÖ borsası iddiasıyla açığa alınan ve haklarında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca iddianame düzenlenen Cumhuriyet Savcısı Lütfü Karabacak şikâyetçi sıfatıyla yer alırken, savcı İsmet Bozkurt ise mağdur olarak olarak gösterildi. İstanbul Adliyesi’ndeki “FETÖ borsası” soruşturması, hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçundan soruşturma dosyası bulunan Osman Sarı’nın 3 Aralık 2018’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvuruyla başladı. Sarı, Bayrampaşa’da bulunan işyerine gelen avukat Dilek Buğday Bayram ve eşi Abdülkadir Bayram’ın FETÖ soruşturma dosyasını kapatmak karşılığında para istediklerini belirterek şikâyetçi oldu. Emlakçının aracılık yaptığı savcı, avukat, polis ve FETÖ soruşturması şüphelileri arasında geçen trafikte yapılan para pazarlıkları teknik ve fiziki takip ile ortaya çıktı. Cumhuriyet Savcısı Lütfü Karabacak ile İsmet Bozkurt açığa alındı. Bu detayları gazetemiz adliye muhabiri Seyhan Avşar kamuoyuna duyurdu. Yürütülen soruşturma sonunda ise Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açığa alınan savcılar İsmet Bozkurt ve Lütfi Karabacak’ın “rüşvet”, “görevi kötüye kullanma”, “nüfuz ticareti”, “göreve ilişkin sırrın açıklanması” ve “gizliliğin ihlali” suçlarından 28 yıla kadar hapsi istendi. FETÖ borsasını kamuoyuna duyuran Avşar hakkında ise iddianame düzenlendi. Avşar’ın yaptığı haberlerde, savcılar Karabacak ve Bozkurt’u “rüşvet karşılığında işlem yapan savcılar olarak lanse ettiği” öne sürülerek Avşar’ın “kamu görevlisine hakaret” ettiği iddia edildi. İddianamede Avşar’ın 1 yıldan 2 yıla kadar hapsi istendi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Cumhuriyet, kritik dosyalara para karşılığı takipsizlik kararı verildiği iddialarını 17 Mart 2019 tarihinde manşetine taşımıştı. TKH’den Cumhuriyet’e destek Türkiye Komünist Hareketi (TKH), Cengiz Holding’in patronu Mehmet Cengiz’in gazetemize açtığı 1 milyonluk tazminat davasına tepki göstererek “Ülkede sınırsız bir şekilde at koşturacağını düşünen patron takımına, ülkemizin ilerici basın emekçileri boyun eğmeyecektir” dedi. Mehmet Cengiz’in gazetemizde çıkan “Boğaz manzaralı lüks müştemilat” haberi nedeniyle açtığı 1 milyonluk tazminat davasına ilişkin TKH’den yapılan yazılı açıklamada, özetle şu ifadelere yer verildi: “Patronun avukatlarının iddiasına göre, bu tarz haberler Mehmet Cengiz’in kredibilite ve itibarı açısından telafisi olmayan zararlar doğuruyormuş. AKP iktidarı döneminde büyüyen ve ‘millete yönelik küfürle’ gündeme gelen Mehmet Cengiz’in böylesi bir haber yüzünden itibarının zedeleneceğini öne sürerek dava açması ve hatta bu davanın kabul edilmesi büyük bir skandaldır. Kendisine önerimiz şudur: Kredibilitesi ve itibarının zedelenip zedelenmediğini mahkemelerde boşuna aramasın! Kararı halkımızın vicdanı çoktan vermiştir!” l İç Politika Yolsuzluk ve şiddet iddialarıyla çalkalanan kurumda çalışanlara baskı Sıkıyönetim var BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ RAPORU Raporu, Uluslararası Basın Enstitüsü (IP), Article 19, Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Uluslarara sı Yazarlar Birliği (PEN), Norveç PEN, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) ve Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF) hazırladı. Gazeteciler yargıyla susturuluyor Yolsuzluk, bebeklere şiddet gibi iddialarla çal kalanan Okmeydanı Darülaceze’de, çalışan lar üzerinde yoğun bir baskı kuruldu. Darü laceze Başkanı Ham za Cebeci imzasıyla tüm birimlere gönde rilen yazı da “Kuru mumuzun personellerinin leyla kılıç mesai saatleri içerisinde görev yerlerini terk etmemelerini; kantin, çay ocağı, bahçe vb. yerlerde gezmemelerini, uymayanlar hakkında yasal işlem yapıla cağının bilinmesini önemle rica ederim” denildi. ‘Cebeci biliyordu’ Darülaceze İdare Meclis Üyeleri arasında Bakan Zehra Zümrüt Selçuk ve Hamza Cebeci dışında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bi lal Erdoğan’ın da yer aldığı kurumda, çalışan personelin kurum içerisinde sosyal faaliyetlerde bulunmamaları yönünde karar alındı. Hamza Cebeci imzasıyla yayımlanan ve tüm birimlere tebliğ edilen kararda, “Kurumumuzun personellerinin mesai saatleri içerisinde görev yerlerini terk etmemelerini; kantin, çay ocağı, bahçe vb. yerlerde gezmemelerini, uymayanlar hakkında yasal işlem yapılacağının bilinmesini önemle rica ederim” denildi. Darülaceze’de çalışan ve isminin açıklanması nı istemeyen bir kişi de Cumhuriyet’e verdiği bilgide, Cebeci’nin daha önce gündeme gelen yolsuzluk iddiaları hakkında bilgi sahibi olduğunu söyledi. Ziraat ödedi Söz konusu kaynak, Cebeci’nin kurumda yapılan tadilatları Kamu İhale Mevzuatı’na girmeyecek şekilde bütçelendirildiği ve faturaların Darülaceze için 1.5 milyon TL’lik bağış yapan Ziraat Katılım Bankası’na ödettirdiğini söyledi. Darülaceze ile ilgili iddialar sürerken, daha önce de CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, yolsuzluk ve mobbing iddialarını Meclis’e taşıyarak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt’ün yanıtlaması istemiyle soru önergesi vermişti. l İSTANBUL Uluslararası basın özgürlüğü dernekleri, Türkiye’ye yaptıkları ziyarete ilişkin bir rapor yayımladı. Avrupa Birliği’nin (AB) finanse ettiği proje çervesinde hazırlanan, “Türkiye’nin Gazetecileri Sanık Kürsüsünde: Dördüncü Kuvvetin Yargıyla Susturulması” başlığını taşıyan raporda “Terörle mücadele kanunları gözden geçirilsin” çağrısı yapıldı. Raporda, Türkiye’de olağanüstü hal kaldırıldıktan sonra basın özgürlüğü konusunda bir ilerleme sağlanamadığı, gazetecilerin keyfi yargı uygulamaları yoluyla susturulmaya çalışıldığı belirtiliyor. Derneklerin 1113 Eylül 2019’daki Türkiye ziyaretinin ardından hazırlanan rapora göre, medyaya baskı siyasi motivasyonla yapılıyor. Raporda, Cumhuriyet davasına da yer verildi. Temelsiz iddianameler Mayıs 2019’da Türk hükümetinin açıkladığı yargı reformu stratejisinin, kanunda ve pratikte yargı bağımsızlığını garanti altına almadıkça ve gazetecilere keyfi zulüm sona ermedikçe inandırıcı olmayacağı belirtilirken Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ifade özgürlüğüne dair başvurularıyla ilgili tutarsız kararlar verdiği kaydedildi. RTÜK online yayıncılık üzerindeki kontrolünün genişletilmesine de yer verildi. Raporda, “Gazetecilerin temelsiz iddianameler, siyasi saikli muhakeme ve adli yargılanma hakkının ciddi ihlalleri tarafından karakterize edilen keyfi şekilde adli kovuşturmaya uğramasını sona erdirmek için adımlar atmalı” denildi. l Dış Haberler Jeffrey EpsteIn’in kurbanı kamera karşısında: İntihar etmedi DİZİ setİNDeki ölüme 6 yıl hapis istemi Başrolünde Beren Saat’in oynadığı dizi Atiye’nin yapımcılığını üstlenen OG Medya’nın sahibi Onur Güvenatam hakkında set işçisi Hasan Karatay’ın “taksirle ölümüne neden olmak” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Suçlamayı kabul etmeyen Onur Güvenatam beraatını istedi. Hasan Karatay, 5 Nisan 2019 tarihinde iskeleden düşerek ölmüştü. İş ve sosyal güvenlik hukuku uzmanı iş müfettişince hazırlanan raporda, Onur Güvenatam’ın asli kusurlu olduğu belirtildi. Duruşma, eksikliklerin giderilmesi için ileri bir tarihe ertelendi. l SEYHAN AVŞAR/İSTANBUL Cumhurbaşkanı’na hakaretten 2 gözaltı Tekirdağ’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a sosyal medyadan hakaret ettiği iddia edilen 2 kişi gözaltına alındı. Çerkezköy İlçe Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Büro Amirliği ekipleri, haklarında şikâyet bulunan 2 kişinin sosyal medya üzerinden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret içeren paylaşımlarda bulunduğunu tespit etti. İncelemeler sonucunda Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde ikamet ettiği öğrenilen B.T. ve A.Y. gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüpheliler, emniyetteki işlemlerinin ardından savcılığa sevk edildi. l İHA Çocuklara taciz iddiasıyla tutuklanan ve cezaevinde ölü bulunan ve ABD’li milyarder Jeffrey Epstein’in (66) kurbanları arasında yer alan Jane Doe (isimsiz kurban) Los Angeles’ta ilk kez basının karşısına çıktı. İsimsiz kurbanın bileğindeki “Epstein intihar etmedi” yazılı bileklik dikkat çekti. 31 yaşın daki Jane Doe, 15 yaşındayken Epstein’in kendisine elektronik cihaz hediye ettiğini ve cinsel istismarda bulunmaya başladığını söyledi. ABD’li milyarderin New Mexico’daki evine özel jetle götürüldüğünü,Epstein ve iş arkadaşı tarafından başka küçük yaştaki kızlarla burada defalarca istismara uğradığını be lirtti. Epstein’in kendisini Virgin Adaları’ndaki evine de davet ettiğini belirten Jane Doe, milyarder iş insanının burada Prens Andrew’in de olacağını söylediğini aktardı. Jane Doe, Prens Andrew’e bildiklerini FBI’ya anlatması ve kurbanlara yardımcı olması çağrısında bulundu. Prens Andrew ise iddiaları yalanlamıştı. Yıldız Kenter: Bir özgürlük tutkunu! Çok büyük bir sanatçıyı, aynı zamanda bir mücadele insanını kaybettik. İzmir’de Ege Üniversitesi yıllarında tanıdığım Yıldız Kenter ile Cumhuriyet’in Ankara Temsilciliği sürecinde tanış olduk. Onunla dostluk kurup etkisinde kalmamak mümkün mü? Sahneye çıkmak üzere her Ankara’ya gelişinde arardı, çoğunda görüşürdük.  Silivri yıllarında ise daha başka bir bağ oluştu. Kenter’in o günlerdeki özgürlük mücadelemize desteğini 6 Şubat 2011’de Cumhuriyet’te, “Yıldız Kenter’e” başlığıyla yazmıştım. Dün, Gülümsemek Direnmektir kitabına da koyduğum o yazıyı bir kez daha okudum. Böyle bir geleneğim yok, ama aynen yayımlamak Kenter’e bir saygı duruşu olur, diye düşündüm. İşte Silivri mahpushanesinden elle yazıp gönderdiğim o yazı... HHH Sevgideğer, saygıdeğer Yıldız Kenter... Size içimden geçenlerin tümünü aktarabilir miyim, bilemiyorum. Deneyeceğim... En sonda yazmayı düşündüğümle başlamak isterim! Esaretteki kişinin sanatçıdan aldığı destek onun özgürlüğüdür. Siz benim özgürlüğümsünüz. Sizinle özgürlüğü, tutukluluğumun birinci yılında, hücremde, hücrelerime kadar hissetmiştim. O gün sahnede şöyle demiştiniz: “Mustafa Balbay sorgusuz sualsiz, nedensiz tutuklandı. 5 gün, 25 gün, 200 gün, 300 gün, 365 gün... Nedeni mi? Bilmiyorum, anlayamıyorum. Demokrasiyle, hukukun üstünlüğüyle hiç bağdaşmayan biçimde... Güven duygum yok oluyor, canım acıyor, korkuyorum, utanıyorum. Bu durumda pek çok insan var. Balbay’ın kişiliğinde onları da anıyorum. Hep saydım günleri çıkar diye ama 365 gün dolunca bir şey kabardı içimde... Neden tutuklu olduklarını anlayamadığımız insanların neden tutuklu olduklarını anlamamız lazım. Anlayamıyorsak bu işte bir bit yeniği var demektir.” Şimdi tutukluluğun ikinci yılı yaklaşıyor. Sözleriniz hâlâ güncel. Ama asıl söz etmek istediğim bu değil... HHH Siz, “Sanatçı sorumluluğuyla yerine getirdim işte. Sahnede toplumla paylaştım düşüncelerimi. Vicdanım rahat” demediniz. Defalarca Silivri’ye, duruşma salonuna gelerek eski deyimle, “ispatı vücut” ettiniz. Ben 6 saydım. Her gelişinizde, o gülümseyişiniz, o beden dolu heyecanınız, bende taptaze duruyor. Kalbimin hemen girişindeki, “toplumsal güzellikler müzesinin” en güzel yerinde. Arada girip dokunuyorum. Ama asıl söz etmek istediğim bu da değil... 8 Ocak’ta Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği “Meslekte 30. yıla saygı” toplantısı için bir mektup yazmamı istediler. (Saniye Yurdakul) Nasıl özgürleştim... O gün Caddebostan Kültür Merkezi’nde mektuba kattığınız ruhun ardından Kadıköy Belediye Başkanımız Selami Öztürk’ün konuştuğunu, sonra da arkadaşlarımız, dostlarımız Ataol Behramoğlu, Bekir Coşkun, Erdal Atabek, Enver Aysever, Ferai Tınç, İdris Akyüz, Melih Aşık, Mehmet Tezkan, Meriç Velidedeoğlu, Mustafa Mutlu, Oray Eğin, Orhan Bursalı, Orhan Erinç, Ümit Zileli, Yalçın Bayer, Yazgülü Aldoğan, Zeynep Oral’ın kitaplarımı imzaladığını, gazete, televizyon haberlerinden öte, ertesi hafta duruşmaya gelen Kadıköylülerden dinledim. 24 Ocak’ta da Antalya Belediyesi benzer toplantıyı Uğur Mumcu’yu anma etkinliği çerçevesinde düzenledi. Alev Coşkun, Ataol Behramoğlu, Can Ataklı, Melih Aşık, Metin Demirtaş, Meriç Velidedeoğlu, Orhan Bursalı kitaplarımı imzaladılar. Kadıköy ve Antalya’ya katılan, omuz veren meslektaşlarıma, belediye başkanlarına gönül borcum var. Elbet bir gün öderim. Antalya Atatürk Kültür Merkezi Aspendos Salonu’ndaki toplantı için de bir mektup istemişler, sizin okuyacağınızı söylemişlerdi. Mektubu bir sanatçı duyarlılığıyla okuyuşunuzun izleyenlerde yarattığı etkiyi, gelen mektuplar anlatıyordu. Melih Aşık’ın penceresinden de öğrendim ki, o toplantıya katılmak için 12.30 uçağıyla gelip 16.30 uçağıyla dönmüş, akşam oyununuza yetişmişsiniz. Bunu okuduğum an içimin ne kadar dolduğunu gözlerim söyledi. Kimi dönemler yılda 500 kez sahneye çıktığınızı biliyorum. Bu, haftada 9 oyun eder. Bunca yoğunluğunuzun arasında benim mektubumun da sizin sahnenizde yer alması, ömür boyu taşıyacağım bir sorumluluk, bir diploma. Bu iki mektubun arasında, 17 Ocak’ta duruşma salonuna geldiniz. O gün 10 otobüs dolusu İzmirli gelince, o coşkuyla sizi de İzmir gibi selamladım. HHH Sevgideğer, saygıdeğer Yıldız Kenter, Kimi özdeyişlere yaptığım eklerden bazılarını seviyorum, onlar belleklere yerleşsin istiyorum. Bunu bir kez de size hitaben yazmak istiyorum. Bir Çin sözü var: Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek. On yıl sonrasını düşünüyorsan, ağaç dik. Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan, toplumu eğit. Bu söze ekim şu: Bin yıl sonrasını düşünüyorsan, sanatçı yetiştir. Siz bu toprakların on yılları, yüz yılları değil, bin yıllarısınız. Zaten. “Ben Anadolu” ile bin yılları bugüne taşımadınız mı? Okur şahidim olsun ki; sizin bana verdiğiniz değeri hak etmeye, yaşamım boyunca sadece bir yazar değil, aynı zamanda bir mücadele insanı olmaya çalışacağım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle