25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 28 EKİM 2019 PAZARTESİ gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: İLKNUR FİLİZ olaylar ve görüşler ‘Yarın Cumhuriyeti Prof. Dr. Yakup KEPENEK Yazının başlığındaki sözler bilindiği gibi Mustafa Kemal’indir. Kurtuluş Savaşı’nın Lozan Barış Anlaşması’yla sona erdirilmesinden sonra, tam 96 yıl önce bugün, 28 Ekim’de adı konulan Cumhuriyet, her şeyden önce bir değerler birleşimidir. Birbirini tamamlayan bu çağdaşlaşma değerlerinin, gerçek nitelikleriyle özümsenmesi, günümüzde ülkemizin en yaşamsal konusudur. Hukuk devleti olmak Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü kavramları, kurumlaşmayı, yasalar önünde eşitliği ve bunlarla birlikte doğruluğun, dürüstlüğün, erdemin, yani ahlakın egemenliğini de içerir. Cumhuriyet öncelikle ülke yönetiminin çağdaş hukuka uygun oluşmasını ve bu yaklaşımla etkin çalışmasını ilke edinir. Yalnızca hak dağıtan bir hukuk düzeni ve kamu yönetimi oluşturur. Yargı, üst kurumları Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay ve tüm alt birimleri aracılığıyla yalnızca hukukun ilkelerine bağlı olarak hak dağıtır. Yargı üst kurumları, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay yalnızca evrensel ilkelere göre çalışır. Böyle bir hukuk düzeninde devlet, ülkenin bütün gerçek ve tüzelkişilerine eşit davranır. Devlet, yandaş sermayedar yaratmak, bu yolla, başta basınyayın olmak üzere, kamuoyunu baskı altına alarak biçimlendirme çabasına girmez. Kadın erkek eşitliği de, değişik firmaların devlet ile ilişkilerinin açık ve eşit olması da kaynağını hukuk devletinden alır. Kamu ihaleleri açık ve rekabet ortamında yapılır. Devlet, rüşvet ve yolsuzlukların bataklığına sürüklenmez. Belli firmalar çağrılarak ve üstelik onlara kâr garantisi verilerek iş yaptırılamaz. Bütçe disipliniyle çalışan Cumhuriyette kamu malı yağmalanamaz; bir kör kuruşun hesabı sorulur ve verilir. Kamuda çalışmak için yetenek ve beceri en önde gelir. Yurtiçi ve dışında yatılı ve burslu eğitim sınavları da, kamuya işe alma sınavları da ilke olarak yazılı yapılır. İlan Edeceğiz!’ Cumhuriyet, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; kurumlaşmaya dayalı kamu yönetimi; her alanda daha fazla ve nitelikli üretim; bilimsel bilginin yol göstericiliğine dayalı bir eğitim, yurtta ve dünyada barış değerlerinin bütünüdür. Soğuk Savaş yıllarında ve sonrasında aşınmaya uğramış ve giderek yok edilme noktasına taşınmış olsa da insanlığın gelişme doğrultusunu içselleştirmiş bir çağdaşlaşma çabası olan bu değerlerin günümüzün koşullarında ve kararlı bir yaklaşımla yeniden yaşama geçirilmesi gerekiyor. Cumhuriyet üretimdir Cumhuriyet, siyasal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılması, bu nedenle de üretime, özellikle de sanayileşmeye önem verilmesi anlamına gelir. Cumhuriyetin halkçılığı, emeği, her türlü kazanımın kaynağı ve bu nedenle de en yüce değer görür. TBMM’nin yapısı bir toprak reformu yapılmasına olanak vermese de, bataklıklar kurutularak hem halkı kırıp geçiren sıtma önlenir hem de yeni tarım arazileri kazanılır. Çoğu kazanılan araziler üzerinde olmak üzere, ülke düzeyine dengeli bir biçimde yayılan çok sayıda örnek çiftlik kurulur. Bunlardan biri de Atatürk Orman ÇiftliğiAOÇ’dir Her şeyden önemlisi, Cumhuriyet sanayileşmedir; başta şeker ve dokuma olmak üzere halkın temel tüketim mallarının yerli üretimle karşılanmasını; Mustafa Kemal Atatürk’ün uygarlık hamuru dediği kâğıdın; ülkenin imarı amacıyla çimentonun ve o günlerde bir bağımsızlık simgesi sayılan demir çeliğin üretimini gerçekleştirir; ulaştırmada demiryollarına ayrı bir önem verir. Üretim nesnelerle sınırlı kalmaz. Cumhuriyet, Atatürk’ün dediği gibi, kültürdür; çağdaş müziktir, tiyatro, opera ve baledir. Halkevleri ve Halk Odaları ile bu ülke insanının sanatsal yaratıcılığının kararlı bir biçimde artırılması; sanatın toplumsallaşması, yerel ile evrenselin sanat alanında da buluşmasıdır. Cumhuriyetin en önemli ithal malı nedir, biliyor musunuz? İnsanlığın en karanlık günlerini yaşadığı II. Dünya Savaşı sırasında, Milli Eğitim Bakanı Yücel’in öncülüğünde, DoğuBatı ayrımı yapmadan insan aklının en seçkin yazın ürünlerinin Türkçeye kazandırılması! Bilginin yol göstericiliği Cumhuriyet, bilimsel bilginin gerçek yol gösterici olduğu bilincidir. Yalnız eğitimin her basamağında değil, kamu yönetiminin tüm birimlerinde ve toplumsal ilişkilerde de bilimsellik ilke edinilir. Cumhuriyet bilgilerimizin kaynağı olarak deney, gözlem ve usavurmayı alır. İnsan aklının gelişmesinin ve özgürleşmesinin önündeki ekonomik, toplumsal ve siyasal tüm engellerin kaldırılmasını vazgeçilmez görevi sayar. Böylece gelişmeyi laiklik temeline yerleştirir. Cumhuriyetin eğitimi Köy Enstitüleri örneğinde somutlaştığı gibi evrensel ile yerelin bilgi edinme düzleminde birleştirilmesini gerçekleştirmeye çalışır. Cumhuriyet, yerli bilim insanını evrensel ölçülere göre yetiştirilmesine özen gösterir; üniversitesinde Alman faşizminden kaçmak zorunda kalan bilim insanlarını bağrına basar. Barış… Cumhuriyet, yurtta ve dünyada barışı ilke edinir. Ülke içinde barışı sağlayan, yargıya, Ankara’da hâkimler var dedirtecek ölçüde duyulan güvendir. Cumhuriyet, ülkenin dış ilişkile rini barış temeline yerleştirir. Tüm komşuları ile dostluk anlaşmaları yapar. O kadar ki daha dün savaştığı Yunanistan’ın, Anadolu’nun işgalini savunmuş olan başbakanı Elefterios Venizelos, Atatürk’ü, 12 Ocak 1934’te Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterir. Yukarıda sıralanan değerlere sahip olan Cumhuriyet Türkiyesi, uluslararası kurumların en saygın ve güvenilir üyelerinden biridir. Daha özelde, spordan müziğe, bilimden hukuka hemen her alanda oluşturulan Avrupa kurumlarının da tartışmasız üyesidir. Örneğin 1949’da, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmek üzere kurulan Avrupa Konseyi’nin kurucu olarak çağrılan üyesidir. Çağımızın en kusursuz insan hakları uluslararası sözleşmesi olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin oluşumuna katkı yaptığı gibi o sözleşmeye hukuk güvencesi sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de üyesidir. Özetle, Cumhuriyet, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; her alanda daha fazla ve nitelikli üretim; bilimsel bilginin yol göstericiliğine dayalı bir eğitim, kamu yönetimi ve yurtta ve dünyada barış değerlerinin bütünüdür. Soğuk Savaş yıllarında ve sonrasında aşınmaya uğramış ve giderek yok edilme noktasına taşınmış olsa da insanlığın gelişme doğrultusunu içselleştirmiş bir çağdaşlaşma çabası olan bu değerlerin günümüzün koşullarında ve kararlı bir yaklaşımla yeniden yaşama geçirilmesi gerekiyor. Türkoloji temelli bir dış politika: Atatürk ve Türk dünyası perspektifi PROF. DR. KEMAL ÜÇÜNCÜ Kültür Bilimleri Akademisyeni Başkanı Rönesans, Reform, Aydınlanma hareketi, Sanayii devrimi, Fransız İhtilali, Kıta Avrupa’sının siyasi, sosyal, ekonomik panoramasını kökünden değiştiren bir süreçtir. Kilisenin ve ortaçağın siyasi iktidarının sonlanması, hümanizm, İncil’in milli dillere çevrilmesi, milli dillere dayalı yeni bir literatür üretilmesi, halk kültürünün derlenip rafine kültür araç ve yöntemleriyle, kodlarıyla yeniden işlenerek, üretilerek ümmet kültüründen apayrı yepyeni bir milli kültürün inşası, şehir devletlerinin (bourg ve state’lerin) birleşerek merkezi mili devletleri dönüşmesi, ümmetten, millete, kuldan vatandaşa, şahsiyet ve cemiyete dönüşen süreçte meydana gelen bu köklü değişiklikler, bütün dünyayı etkilediği gibi Osmanlı/Türk dünyasını da derinden etkilemiştir. Milli devletler ve buna bağlı olarak adalet, eşitlik, hürriyet ilkeleri etrafında oluşan hukuk devleti kavramı bu siyasi ve kültürel iklimin dünya uygarlığına kattığı değerli bir mirastır. Atatürk’ün öngörü ve sentezi “Avrupa’daki bu gelişmelerden etkilenerek” Tanzimat, Yeni Osmanlılar, Jön Türkler, İttihat ve Terakki’nin yaklaşık 50 yılda oluşturduğu teorik ve pratik birikim XX. yüzyılın başında Atatürk önderliğinde Kuvâyi Milliye, Müdafaayı Hukuk eksenli milli Kurtuluş Savaşıyla yepyeni bir devrimi gerçekleştirmiştir. Frederic Star, “Kayıp Türk Rönesansı” isimli eserinde uygarlık tarihindeki ilk aydınlanmanın 10/11. yüzyılda Harezm’de, Maveraünnehir’de Türk kültür havzasındaki köklerine dikkat çeker. Atatürk bu iki geleneği kaynaştırarak yepyeni bir senteze doğru yönelmiştir. Maturidi eksenli arayışları bu kaygının sonucudur. Kant’tan 700 yıl önce doğa ve olgularla ilgili bilginin nesne ve deneyimden çıkacağını söyleyen büyük bilgini Atatürk çok iyi kavramıştı. Bu büyük temel maalesef yüzyıllar boyunca anlaşılamamıştı. Ekonomi, politik ve siyasi kompoziyonu itibarıyla bu yeni siyaset felsefesi ne yazık ki hakkıyla anlaşılıp idrak edilebilmiş değildir. Sosyalistler burjuva devrimi(!) yaftasını asmışlar, etnik ve dinsel Atatürk yeni devletin temelini Türkoloji harcıyla karmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan 6 ay sonra o sıkıntılı dönemde Fuad Köprülü’ye Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nü kurdurmuştur. nefretini üniversal maskelerle örtenler antidemokratik(!) bulmuşlardır. Bugüne kadar yaşanılan süreç ve pratik halen Atatürk devriminin biricikliğini ve haklılığını kanıtlamaktadır. Türk iktisat tarihinin en önemli performansı açık ara önde bu döneme aittir. Devrimin ortaya koyduğu ilkeler onu takip ettiğini söyleyenlerce “muhtevası zenginleştirilip derinleştirilecek” yerde, seçmeceye tabi tutulmuştur. Milli mefkure de bu seçmeceden nasibini almış, tarihsel ve kültürel mirasla olması gereken diyalog kesilmiş ve garip bir şekilde bu büyük miras sığ bir tahkir sözlüğüyle politize edilip yaftalanmıştır. Temeldeki harç: Türkoloji Büyük Gazi, Türk kültürünü bütüncül bir perspektifle kavrar: “Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bu günden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı AvusturyaMacaristan gibi parçalanabilir, ufalabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır. Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür… İnanç bir köprüdür... Tarih bir köprüdür... Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türklerin) bize yaklaşmasını beklemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli...” Bu yüzden Atatürk yeni devletin temelini Türkoloji harcıyla karmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan 6 ay sonra o sıkıntılı dönemde Fuad Köprülü’ye Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünü kurdurmuştur. Türkoloji araştırmalarının Batı’da 500 yıla yaklaşan bir tarihi, 300 yıllık programlı bir akademi araştırma ve öğretim tarihi vardır. (Bizde henüz 100 yıl). AfroAvrasya’da ta rihsel olarak yönettiğimiz 55 milyon kilometrekarelik alanın, Türklerle meskun olan 12 milyon kilometrekarenin temel envanter bilgileri, ilişki ve çelişkileri için Türkoloji araştırmaları vazgeçilmezdir. Türk devlet hayatında bunu görüp ve takdir eden Atatürk’tür. TTK, TDK, DTCF, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü bu amaçla kurulmuştur. Atatürk Milli Mücadele’nin o parasız günlerinde Sovyetlerden, Azerbaycan’dan yardım aldığımız günlerde, 1922 yılında Hakas asıllı büyük Türkolog Nikolay A. Katanov’un 3 bin altın liraya 7 bin 325 ciltlik kütüphanesini satın aldırmıştır. Bu kitaplar İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesi’nin çekirdeğini teşkil etmiştir.  Atatürk’ün dış politikası Türkoloji temelli bir yaklaşımı esas alır. Bölge araştırmaları (regional studies) akademik bilginin operasyonel bilgiye dönüştürülmesi ve karar alma süreçlerinde kullanılması açısından son derece önemlidir. Kremlin’in kıdemli bürokratları Şarkiyat ve Türkoloji’den gelirler. Türkiye’nin dışında Türkoloji ciddi bir bilgi alanı olarak ele alınır. Bizde nitelikli, imkân ve kabiliyetlerle donatılmış bir Türkoloji Enstitüsü yoktur maalesef. Ülkemizin ehem, mühim tasnifi olan bir bilim politikası olmadığı gibi kültür ve tarih araştırmaları alanında da kurucu felsefenin ve iradenin perspektifinden de tamamen uzaklaşılmıştır. Dış politikada yıllardır yaşadığımız çelişki ve tutarsızlıkların temelinde kültür havzamızla ve ilişkide olduğumuz dünyayla ilgili nitelikli bilgi üretememe uzman yetiştirememe, liyakate değer vermeme sorunu, stratejik bilgi üretimindeki yetersizlikler vardır. Bakü, Türk Dili Konuşan Devletler Zirvesi Türk Konseyi Yedinci Zirvesi, Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’in ev sahipliğinde, Kazakistan Cumhuriyeti Birinci Cumhurbaşkanı Elbaşı Sayın Nursultan Nazarbayev, Kırgız Cumhuriyeti Cumhurbaş kanı Sayın Sooronbai Zheenbekov, Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Özbekistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev, Macaristan Başbakanı Sayın Viktor Orban, Türkmenistan Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcısı Sayın Purli Agamyradov ve Türk Konseyi Genel Sekreteri Sayın Baghdad Amreyev’in iştirakiyle 15 Ekim 2019 tarihinde Bakü’de düzenlenmiştir. Atatürkçüler tanımalı Üye devletler, Türkiye’nin Barış Pınarı Operasyonu’nun, terörizmle mücadeleye, Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanmasına, mahalli Suriyelilerin teröristlerin zulmünden kurtarılmasına ve yerlerinden edilmiş Suriyelilerin anavatanlarına güvenli ve gönüllü geri dönüşleri için şartların oluşturulmasına katkıda bulunacağına olan umut ve inançlarını beyan etmişlerdir. Özbekistan’ın Türk Konseyi’ne tam üye olarak katılımına ilişkin ortak beyanı kabul etmişlerdir. Nazarbayev’e ayrıca Türk Keneşi (Konseyi) Onursal Başkanı unvanı tevcih edilmiştir. Konseyin isminin değiştirilmesini öneren Nazarbayev, Türk dili konuşan Devletlerin İşbirliği Konseyinin seviyesini Örgüt seviyesine yükseltmenin mümkün olduğunu  bu nedenle, yapıya “Türk Devletlerin Teşkilatı” isminin verilebileceğini vurguladı. Bundan sonraki toplantıların Türkçe ve lehçeleriyle olması özel bir önem arz ediyor Sayın Nazarbayev’in perspektifi Atatürk perspektifinin, ufkunun devamı niteliğindedir zira Nazarbayev de Türk dünyasına Türkoloji penceresinden bakar. Atatürkçü kesimin onu iyi tanıması ve anlaması gerekir. Türk devletleri arasındaki işbirliğinin ekonomi temelli olarak derinleştirilmelidir.1 triyon doları aşan bir GSMH havuzunda ülkelerin birbiriyle olan ticareti yüzde 20 mertebesine gelmesi hedeflenmeli Türkiye ile Avrasya arasındaki demiryolu ve pazar entegrasyonu ciddi projelerle sağlanmalıdır. XXI. yüzyılda Türk dünyası Avrasya’nın en önemli jeopolitik alanlarından biri haline gelmiştir. Bu sürecin başarılı bir biçimde yönetilmesi Asya pasifik ve Avrupa ilişkilerinde İpek Yolu döneminde olduğu gibi bir ivmenin yakalanmasını sağlama potansiyeline sahiptir. 96. yıla özel gazete... Cumhuriyet, laik, demokratik Cumhuriyetin 96. yılında okurlarının karşısına özel bir sayıyla çıkacak. Yarın 50 sayfalık gazetemizle okurumuza “Yaşasın Cumhuriyet” diyeceğiz... 96. yılın anısına “iki özel ek” hazırladık. Birinci ekimizde özel söyleşiler, tarihçilerden yazılar yer alıyor. Cumhuriyetin ilanının 10., 25. ve 50. yıllarındaki gazetemizin birinci sayfalarının tıpkıbasımını okurlarımıza armağan ediyoruz... İkinci ekimizde fotoğraflar eşliğinde Atatürk şiirleri seçkisine yer verdik. Ekteki sayfalarımızda sırasıyla Fazıl Hüsnü Dağlarca, Hasan Âli Yücel, Behçet Necatigil, Cahit Sıtkı Tarancı, Ceyhun Atuf Kansu, Turgut Uyar, Ümit Yaşar Oğuzcan ve Nâzım Hikmet’in dizeleri yer alacak... Gençlere, “Cumhuriyet sizin için ne anlama geliyor? Atatürk’ün yolunda yürümek ne demektir? Daha iyi bir Türkiye için neler yapılmalı” diye sorduk. Bakın gençler ne diyor: l Demokrasi kâğıt üzerinde kalmamalı... l Yönetenler hesap vermeli... l Bilim ve sanayiye daha çok yatırım... l Gelecek için çalışmalıyız... l Tam bağımsız bir yargı sistemi şart... l Çağdaşlığı, laikliği her zaman korumalıyız... Çok sayıda değerli isim gazetemiz ve eklerinde 29 Ekim için yazılar yazdı. Cumhuriyet için 30 Ağustos’ta kaleme aldığı yazısı büyük ilgi gören CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 29 Ekim’in 96. yılında da okurlarımıza sayfalarımızdan seslenecek... Yarın sınırlı sayıda, 70 bin adet basılacak gazeteniz Cumhuriyet’i bayinizden ayırtmayı unutmayın. Uğur Mumcu’nun dediği gibi: “Her gün bir ekmek bir Cumhuriyet!..” Kitap Fuarı Özel Sayısı: Cumhuriyet Kitap 100 sayfa Kitapseverlerin on binlerce kitap ve yüzlerce yazarla buluşacağı, TÜ YAP 38’inci Uluslararası İstanbul Ki tap Fuarı için ge ri sayım başladı. Cumhuriyet Kitap Dergi, 96 KITAP31EKİM2019 PARASIZ EK n SAYI 1550 kitapkulubu cumhuriyetkitapları www.cumhuriyetkitap.com.tr sayfalık özel sayısında dopdolu bir içerikle okur ATÜDYNAAPNONÖUZRYYAALZÇAIRNIER EFSANE 1950 KUŞAĞI >>sayfGaa4m8z5e0A’dkedemir’in söyleşisi ... larla buluşmaya hazırlanıyor. İs KURTULUŞ ARI tanbul Kitap Fu arı Özel Sayısı, 31 Ekim Per YYAAYYIINNCDIÜLANRYAVSEINYIADZEAĞRELRALRENDIRDI >> sayfa 1056’da şembe günü ga zeteniz Cumhuriyet’le birlikte. Cum huriyet Kitap’ın özel sayısında onlar ca kitap tanıtımının yanı sıra çeşit li inceleme ve söyleşiler yer alacak. Turgay Fişekçi yayın yönetmenli ği, Gamze Akdemir’in editörlüğünde hazırlanan özel sayıda İstanbul Ki tap Fuarı’nın etkinlik programının ta mamı yer alacak. Cumhuriyet Kitap Dergi’nin özel sayısında, fuarın Onur Yazarı Adnan Özyalçıner ile kap samlı bir söyleşi yer alacak. Özyalçı ner ile yaşamını, yapıtlarını ve fuarın ana teması olarak belirlenen “1950 Kuşağı”nı konuştuk. Yayın dünyası nın önde gelen yayınevlerinin yöne ticileri 2019 yılının sorunlarını ve ge lecek planlarını Cumhuriyet Kitap’a değerlendirdi. Unutmayın her per şembe Cumhuriyet Kitap okunur... fuara hazır Yurtiçi ve yurtdışından 800’ün üzerinde yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımı beklenen TÜYAP 38’inci Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda (210 Kasım 2019), dokuz gün boyunca panel, söyleşi, şiir dinletisi ve çocuk atölyelerinden oluşan kültür etkinliklerinde, imza günlerinde yüzlerce yazar okurlarıyla buluşacak. Cumhuriyet Kitapları da fuara özel olarak hazırlandı. Ataol Behramoğlu, Işık Kansu, Turgay Fişekçi ve Çağdaş Bayraktar’ın aylardır süren toplantılarının ardından Cumhuriyet Kitapları, 10 yeni kitapla okurlarına güçlü bir “merhaba” diyecek. 18 yazarımız Cumhuriyet Standı’nda imza günleri düzenleyecek. Alev Coşkun, Ataol Behramoğlu, Barış Doster, Barış Terkoğlu, Coşkun Özdemir, Erdal Atabek, Erol Manisalı, Işık Kansu, Mehmet Ali Güller, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Mustafa Balbay, Orhan Bursalı, Öner Yağcı, Şükran Soner, Zeynep Oral, Ziya Gökalp Mülayim kitapseverlerle, Cumhuriyetçilerle buluşacak. Ben de 10 Kasım Pazar günü Cumhuriyet Kitapları’nda olacağım. Fuarda buluşmak üzere... 
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle