14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 25 OCAK 2019 CUMA HABEREDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Ve Fazıl, Ve Celal, Ve Yılmaz... Biri, değerli bir müzisyen ve dünya çapında müthiş bir virtüöz. Biri, değerli ve dünya çapında bir bilim insanı. Biri, dünyaya farklı baksak da kaleminin gücünü ve kıvraklığını kıskandığım değerli bir meslektaşım. Üçü ile de yüz yüze değil, yazışma düzeyinde bile hiç tanışıklığım yok. Sadece, üç aşağı beş yukarı aynı neslin insanı sayılırız. Ortak bir başlıkta buluşturmamın nedeni, üçünün de kamuoyu nezdinde yoğun biçimde tartışılıyor ve benim de eleştirilere kısmen katılıyor olmam. Fazıl Say Başka bazı sanatçılardan beklenebilecek bir tür “Kahrolsun sanata ve sanatçıya saygısız, baskıcı rejimler ve liderler! Hepsinin canı cehenneme!..” gibilerden slogan atmasını ve yaygın tabirle “protest” bir tavır almasını kimse beklemiyor. Ben beklemem. Ama şunu beklerdim. Sanata ve sanatçıya, aydınlara ve kimi zaman solcu demokrat, kimi zaman Atatürkçü olarak bilinen insanlara karşı hiçbir devirde olmadığı kadar yoğun bir baskı ve hor görme ortamı söz konusu iken, bu ortamın mimarının “samimiyeti” de son derece tartışmalı iken, o sahnedeki “kucaklaşır” fotoğrafı vermekten kaçınabilirdi diye düşünüyorum. Çünkü, özellikle de seçim döneminde “Kutuplaştırıcıdışlayıcı dediniz bize. Bakın, nasıl ders verdik size...” tadında bir el uzatmaydı bence “o makam”ın o jesti. Sayın Say, bu bağlamda daha özenli bir duruş sergileyebilir, pazartesi (21.01) günkü yazımda da belirttiğim gibi “malzeme” durumuna düşmeyebilirdi. Dedim ya; “Kahrolsun faşizm!.. Yaşasın özgür sanat ve sanatçı!” ya da en azından Müjdatvari bir “Asıl sen haddini bil” gibi bir slogan da şart değildi. Ama, sanatdüşünce ve fikir ve en önemlisi de özgürlüklere karşı tavrı bilinen “taraf”a bir tür “konum bildirimi” sergilenebilirdi. Nüanslar ve nüanslı çıkışlar her zaman mümkündür. Sanatçı, hele hele notalarla dans eden bir sanatçı bunu bizden daha da iyi becerebilirdi. Olmadı. Aynı âlemden dünya virtüözü Gülsin Onay Hanımefendi’nin o gün attığı tweet’e bir baksın çok iyi anlayacaktır. “Virtüözite ve icra farkı” diyelim. Yine de, onun sanatçı kimliğine ve yeteneğine asla gölge düşürmez bu (bence) hatası.  Celal Şengör Sadece burada değil, dünyadaki bilimsel yerini tartışmak, haddim değil. Ama üslup konusunda porselen dükkânına dalan bir fil tavrı, her zaman tartışma konusu yapıyor Celal Hoca’yı. Zaten sıkıntılı bir alan olan organ bağışında bulunmayı teşvik etmesi gerekirken. Bundan “caydırıcı” bir tavır alması, benim bile midemi bulandırdı. 12 Eylül Faşist Cuntası’nın lideri Netekim Kenan Paşa’ya övgüleri ve “Dışkı yedirme işkencesini mazur gösterecek” demeci ile zaten okuduğu ve yazdığı milyonlarca bilim sayfasını ayaklar altına almasına neden olmuştu. Allah şifa versin demekle yetiniyorum. Ve Yılmaz Özdil Yazdığı “Mustafa Kemal” kitabının amacını “parayı götürmek” olarak aşağılayanlara hak veremiyorum. Yüce önder ATATÜRK’le ilgili farklı açı ve içerikte yazılan her kitabın eleştirilecek yönü olabilir. Yılmaz’ın kitabını da bu açıdan “yerden yere” vurabilirsiniz. Ama, zaten “para kazanmaya ve iyi yaşamaya ihtiyacını bugüne kadar yazdığı kitaplardan ve mesleğinden giderdiğini” bildiğim bir insandır. Özel baskı, (koleksiyoncu baskısı) ile yapılan ticari girişimin anlam ve amacını ne kadar tartışırsanız tartışın. Bu bir yayıncı tercihidir. Ve buna Yılmaz’ın da hakkı vardır diye düşünüyorum. Bence (kendisinin ve yayıncının) tek hatası, bunu “Ohh canımıza değsin. Çatır çatır sattık. Size inat başardık...” tavrının sevimsizliği olmuştur. Bunun yerine özel baskının tüm gelirini (mesela) Darüşşafaka’ya bağışlasalardı (Şimdi artık çok geç. En baştan yapacaktı) ben bile borca girer bir adet alırdım.  Çok üzgünüm. Orada vahim bir hata var, Yılmaz... TGC panel düzenledi Bombalı saldırıda katledilen yazarımız Uğur Mumcu’nun 26. ölüm yıldönümünde Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Kadıköy Belediyesi tarafından Caddebostan Kültür Merkezi’nde, “Türkiye’de Gazeteci Olmak, Gazeteci Kalmak” konulu panel düzenlendi. Öldürülen gazeteci ve yazarların yakınlarının da bulunduğu etkinlikte, gazeteciler Fatih Polat, Orhan Erinç, Doğan Akın gibi birçok isim konuşma yaptı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Umutsuz değilizAykut Küçükkaya: Söyledikleri dinlenseydi Türkiye şu anki tabloyu yaşamazdı Evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu katledilen yazarımız Uğur Mumcu ölümünün 26. yı lında Türkiye Gazeteciler Sen dikası (TGS) tarafından Şişli Harbiye’deki Uğur Mumcu anı tı önünde karanfillerle anıldı. Törene Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, TGS Genel Başka nı Gökhan Durmuş, TGS Genel Sekreteri İlkay Kaya, TGS İs tanbul Şube Başkanı Ali Açar, CHP eski İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş ile TGS üyeleri ve gazeteciler katıldı. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aykut Kü çükkaya, Uğur Mumcu’nun Aykut Küçükkaya fikirlerini ve görüşlerini, Türkiye’ye olan sevdasını Cumhuriyet gazetesinde uzun yıllar boyunca dile getirdiğini TGS’nın düzenlediği anma belirterek şöyle konuştu: “Biz de onun izinde Cumhuriyet gazetesi olarak aynı kararlılıkla etkinliğinde Harbiye’deki Uğur Mumcu Anıtı karanfillerle donatıldı. gidiyoruz. 26 yıl önce katledildiğinde, 1970’li yıllardan itibaren söyledikleri iktidarlar tarafından dinlenseydi Türkiye şu anki tabloyu yaşamazdı. Fa anı defterine ÖZLEMLERİNİ YAZDILAR Gkat umutsuz da değiliz. Aydın lık bir Türkiye için önümüze azetemizin Şişli’de bulunan merkez bina bakıyoruz. Uğur Mumcu’nun sında, Uğur Mumcu için izinde, onun fikirlerini Cum anı defteri açıldı. Gaze huriyet gazetesi ile birlikte ya temizi ziyaret eden sen şatmak için tüm varlığımız ve dika, sivil toplum örgü tüm arkadaşlarımızla çalışaca tü temsilcileri ve yurttaş ğız. Onun ne kadar büyük bir lar deftere Mumcu anısı gazeteci, ne kadar aydın bir na mesaj bıraktı. gazeteci olduğunu bugün daha iyi anlıyoruz” diye konuştu. Birleşik Kamu İş Genel Başkanı Mehmet Balık yazdığı mesajında “Uğur beraber gelen Eğitimİş üyeleri ‘Bugün de hedefler’ Mumcu olmadan geçirdiğimiz TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş da “Uğur Mumcu, Türkiye’de araştırmacı gazeteciliğin sembol isimlerinden birisiydi. Türkiye’de gerçeklerin önüne geçmek için, gerçeklerin halka ulaşmasını engellemek için gazeteciler her za 26 yılda her an senin aydınlık çizgini ve yılmaz savunuculuğunun takipçisi olmaya çalıştık” ifadelerini kullandı. Eski Eğitimİş Genel Başkanı Veli Demir ise mesajında “Kuvayi milliyenin kalpaksız yiğit neferi yurtsever aydın cumhuriyetçi ve Atatürkçü Uğur Mumcu’yu man hedef oldu. Bugün de ga katledilmesinin 26. yılında sev zeteciler maalesef hedef” dedi. gi, saygı ve özlemle anıyoruz” Mustafa Dağıstan, Oya Adıyaman, Mustafa Maden, Eğitimİş Genel Mali Sekreteri Hüseyin Kara, Özkan Rona, Eğitimİş Genel Özlük Hukuk ve TİS Sekreteri Maksut Balmuk, Eğitimİş Genel Eğitim Sekreteri Suat Özkolay da “Laik, demokratik, tam bağımsız Türkiye mücadelesinin onurlu cesur gazetecisi Mumcu’yu saygıyla anıyoruz” mesajını pay l İSTANBUL/Cumhuriyet ifadelerine yer verdi. Demir ile laştı. l İSTANBUL MUMCU, İSTANBUL’DA YÜRÜYÜŞLERLE ANILDI Uğur Mumcu’lar ölmez gerçekler saklanamaz Uğur Mumcu katledilişinin 26. yıldönümünde, Şişli, Beşiktaş ve Kadıköy’de düzenlenen etkinliklerle anıldı. Şişli Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD), 68’liler Derneği, Eğitim İş, Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) ve Türkiye Gençlik Birliği (TGB), Şişli’deki Atatürk Evi önünde buluşarak Harbiye’de bulunan Uğur Mumcu Anıtı’na yürüdü. Kalabalık grup, “Vatan savunmasında Uğur Mumcu gibi cesuruz”, “Devrim şehitleri ölümsüzdür” pankartları taşıdı. CKD Beşiktaş Şube Başkanı Sevinç Dalyan, “Bize düşen görev yas tutmak değil, Uğur Mumcu’ları anlamak, işaret ettiklerinin ışığında mücadeleye ara vermeden devam etmektir” dedi. TGB Genel Sekreteri Okan Özkan da “Vatan savunmasında Uğur Mumcu kararlılığı ve iradesi bize yol gösteriyor” diye konuştu. CHP Şişli Gençlik Örgütü de Şişli Atatürk heykelinde düzenlediği etkinlikle Mumcu’yu andı. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Mehmet Ağar’ın “o tuğlayı çekersek tüm duvar yıkılır” sözlerine atıfta bulunarak “Mumcu, Türkiye’de kardeşliğimize, laik demokratik cumhuriyete karşı örülen karanlık duvarla mücadele ediyordu ve bu nedenle öldürüldü. Bu karanlık duvarı tuğlalarını teker teker sökerek yıkacağız” dedi. Beşiktaş Beşiktaş’ta Uğur Mumcu Parkı’nda düzenlenen anmada konuşan Beşiktaş Belediye Başkanvekili Tahir Doğaç, “Mumcu, laik Türkiye Beşiktaş Cumhuriyeti’nden taviz vermezdi, aydınlanmacıydı” ifadelerini kullandı. CHP Beşiktaş İlçe Başkanı Burak Tanış ise “Yaktığı mumun ışığından bugün de yarın da faydalanmaya devam edeceğiz” dedi. Gazetemizin yazarı Mehmet Ali Güller ise “Uğur Mumcu gerçek bir gazeteciydi. Yazılarını cesaretle yazardı. Bundan korkuyorlardı” diye konuştu. Kadıköy Mumcu, Kadıköy’de de dün akşam saatlerinde meşaleli bir yürüyüşle anıldı. CHP Kadıköy İlçe Örgütü tarafından düzenlenen anmaya, Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu, eski CHP miletvekilleri Kadir Gökmen Öğüt, Barış Yarkadaş, CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin ve çok sayıda yurttaş katıldı. Yurttaşlar ellerindeki meşaleler, Uğur Mumcu ve Atatürk posterleriyle İskele Meydanı’ndan Kadıköy Boğa Meydanı’na kadar yürüdü. CHP Kadıköy İlçe Başkanı Ali Narin, Mumcu’nun kalemiyle gerçeği haykıran bir insan olduğunu belirterek, “Ülkemizde hâlâ cezaevinde gazeteciler var, hepsine selam olsun. Uğur’lar ölmez, gerçekler saklanamaz” diye konuştu. l İSTANBUL Kadıköy Gazeteci yazar Uğur Mumcu, Cumhuriyet Devrimi’nin düşünsel kaynaklarına sımsıkı bağlıdır ‘Atatürkçülük ışıklı bir yol’ Papirüs dergisinin Nisan 1980 tarihli sayısında Cumhuriyet aydını ile yönetici sınıfın tarihsel yolculuğunu şöylece özetler Cemal Süreya: “Cumhuriyet’in 1950’ye kadar geçirdiği dönemde ortalama aydının özlemleri iktidarınkiyle özdeşti, 1950’den sonra iktidarların onu hiçlemeye, horlamaya başladığı görülüyor; 1960’lar, aydının eski ölçüleri, eski uzlaşmayı gözden kaçırmadan kendini belirtmek istediği yıllardır; 1968’lerden günümüze dek akıp gelen ekonomik, siyasal olaylar içinde ise ipler bütün bütüne kopmuştur. Aydın, yükselmeye başlayan işçi sınıfının yanında ve iktidarın karşısında yer almaya başlamıştır. Hiç değilse, genel doğrultu bu yönde olmuştur.” Önemli ve bugün gözden kaçırılan bir kırılmadır bu. Cumhuriyet Devriminin özü, geri bırakılmış ve esaret altına alınmış bir toplumun, önce bağımsızlığına sahip çıkıp, ardından bir aydınlanma kavgasına girişmesinin tarihidir. Kemalizm, Türk halkının bağımsızlık ve aydınlanmayı bugün ve yarın bir değişmez ilke kabul edişidir. Cemal Süreya’nın dediği gibi, sonraki yıllarda yönetici sınıflar devrimin özüne ihanet ederken, Cumhuriyet aydını tarihsel koşulların getirdiği yenilikler ışığında ve devrimin özünden şaşmaksızın halkının yanında konumlanmıştır. Sınıf mücadelesinin baskın olmadığı bir dönemden, toplumsal sınıfların menfaatlarının çatışmaya başladığı bir döneme geçilirken, Cumhuriyet aydını, Mustafa Kemal’den aldığı mirasla emekçi sınıfların mücadelesine omuz vermiştir. Uğur Mumcu, bu aydınlar içinde belki de en etkilisi, giriştiği kavganın ve tarihsel rolünün hakkını en çok verendir. Bunda, ideolojik tutarlılığı ve hiç şaşmayan ilerici ve halkçı bakışı etkilidir şüphesiz. Mumcu, Cumhuriyet Devriminin düşünsel kaynaklarına sımsıkı bağlıdır. Atatürkçülük tanımını şöylece yapar: “Atatürkçülük, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın tam bağımsızlık ilke ve inancından kaynaklanan ulusçu ve devrimci ideolojisi demektir. Atatürkçülük, emper yalizm ve kapitalizmin boyunduruğundaki bir yoksul İslam ülkesinin, çağdaş uygarlık düzeyine laik bir düzen ile nasıl ulaşacağını gösteren ışıklı bir yoldur. Kısaca, Atatürkçülük, akılcılık ve çağdaşlık demektir.” (1) Alternatif değil Akılcılık ve çağdaşlık demek olan Atatürkçülüğün, kapitalizm ya da sosyalizme alternatif bir kuram olmadığının, halktan yana düşüncelerin bu topraklardaki değişmez kaynağı olduğunun altını çizer Mumcu: “Kemalizm, Marksizm gibi bir kuram değildi; 1920’li yılların, kapitalistemperyalizme karşı toplum olarak başkaldırışı ve Anadolu halkının aydınlanma çağını simgeleyen bir kavramdır” (2) der. Kemalizm, büyük çoğunluğu köylü olan bir toplumun bağımsızlık ve aydınlanma mücadelesinin adıdır. Sınıflı toplumda kavga kapitalizm ve sosyalizm arasındaysa, Kemalizmin halkçılık anlayışı yeniden değerlendirilmelidir Mumcu, 15 Kasım 1970’te kaleme aldığı “Halkçılık İlkesi” başlıklı yazısında şöyle der: “Atatürk’ün halkçılık anlayışını, Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve siyasal koşullar ile karşılaştırmak gerekir. Bugün ilk bakışta görülen gerçek, işçi ve köylü sınıflarının bilinçlenip, kendi sınıf sal çıkarları için savaşa girmiş olmalarıdır. Kemalizmin amaçları, bu gerçeğe göre yeniden değerlendirilmelidir.” (3) Kemalist Halkçılık ilkesini, “imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle” düşünden, emekçi halkın sınıfsal mücadelesinde taraf olma gerçekliğine taşır Uğur Mumcu kendi siyasal tavrında. Ve devrimci düşüncelerini yaymak için başladığını söylediği gazeteciliği, hep bu düşünce izinde ilerler sonraki yıllarda. 26 Mart 1985’te, “Adını Koyalım” başlıklı yazısında şöyle der: “Türkiye’nin bugünkü ve yarınki gündeminde emekçi sınıf ve tabakaların siyasal haklarını savunanlar ve savunacak olanlar, sosyal demokrat ya da demokratik sol gibi birbirlerini çağrıştıran kavramlar yerine, ulusal kurtuluş devrimciliğinden kaynaklanan, Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesini ödün verilmez bir inanç sayan ve adına sosyalist diyebileceğimiz siyasal görüşü benimsediklerini açıklamalıdırlar. (...) Bunca gelişmeden sonra, bunca deneyden, bunca acıdan sonra emekten ve emekçiden yana olan ilerici Türk aydını, halkın önüne çıkıp yiğitçe, ben, işte şu şu şu anlamda sosyalistim, demiyorsa, yazıklar olsun...” İşe kendinden başlar. “Pazarlık” başlıklı yazısında kendi düşünsel çizgisini en gür sesle ortaya koyar: “Emeği ile yaşayanların devlet yönetiminde söz sahibi olacakları bir düzeni savunuyorum. Kurtuluş Savaşı’mızın antiemperyalist bilincinden kaynaklanan Kemalist Devrimi ve emekçi halkımızın nasırlı elleriyle kuracağı bağımsız Türk sosyalizmini savunuyorum, var mı bir diyeceğiniz?” Ne yapılmalı? Mumcu’ya göre, “Türkiye durdukça Atatürk ve çağdaş düşünce yaşayacak, sömürü sürdükçe de sol düşünce hiç gündemden düşmeyecektir!” O halde? Yapılması gereken nedir, yine Uğur Mumcu söyler: “Bu dilenci ekonomisine, bu uyduluğa, bu yeni Sevr antlaşmalarına karşı çıkmak için ‘Kuvayımilliye ruhu’ ile yeniden örgütlenmek, emperyalizme karşı bağımsızlık kavgası demek olan Kemalist Devrim meşalesini yükseltmek ve ulusal bağımsızlık bilincinden kaynaklanacak sosyalist düşünceleri, bu potada birleştirmek, yakın gündemin en güncel sorunu olmalıdır.” (4) İdeolojik anlamdaki konumlanma göz önüne alındığında, sınıfsallık ve ulusallık iç içedir Mumcu’ya göre. Tarih ilerler, toplumsal yapı şekil değiştirir. Atatürk’ün halkçılık ilkesi, emekçi sınıfların mücadelesine omuz vermeyi ödevler Kurtuluş Savaşı gerçekliğini yüreğinde duyumsamış Cumhuriyet aydınına. Kemalizmi, bir bağımsızlık ve aydınlanma mücadelesi olarak kişiliğinin kaynağına yerleştiren Uğur Mumcu, bu özden güç alan bir sosyalizme inanmış; emek ve aydınlanma savaşını aynı kalemin ucunda vermiştir. 1. Gençlik, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 19 Mayıs 1987 2. Çelişki, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 28 Eylül 1992 3. Uyan Gazi Kemal, Uğur Mumcu, um:ag Vakfı Yayınları, sy: 41 4. Batı Acısı, Uğur Mumcu, Cumhuriyet, 1 Nisan 1980 YARIN: Mumcu’nun Yöntemi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle