24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 25 OCAK 2019 CUMA cengiz.yildirim@cumhuriyet.com.tr TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yerel yönetime OLAYLAR VE GÖRÜŞLER nasıl hazırlanmalı? Mehmet Şakir ÖRS Başta ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olmak üzere, muhalefet partilerinin, toplumsal muhalefet güçlerinin, doğru adaylarla ve etkin bir hazırlık süreciyle yerel seçime hazırlanmasını doğrusu çok önemsiyoruz. Bunun hakkıyla yapılabilmesi durumunda; içinde bulunduğumuz ekonomikpolitik koşulları da dikkate alarak, 31 Mart seçiminin, ülkemizde yeni ve farklı siyasal gelişmelere yol açabileceğini samimi olarak düşünüyor ve öngörüyoruz. Seçimde yerel yöneticiler seçilirken, aynı zamanda farklı siyasal konular da değerlendirilecek. Öncelikle seçmen, ekonomide yaşanan sıkıntıları, zorlukları ve kriz koşullarını sorgulama olanağı bulacak. 17 yıldır işbaşında bulunan iktidara, bu sorumluluğunu hatırlatacak. Oyunu kullanırken, ekonomide yaşananlar ve kendi günlük yaşamında çektiği sıkıntılar, hep aklının bir kenarında yazılı olacak. Önümüzdeki seçimde ikinci olarak, ülkemizin çok köklü bir geleneği olan parlamenter yönetim anlayışını yok eden ve güçler ayrılığını ortadan kaldıran, yeni yönetim sistemi de test edilip sorgulanacak. Yurttaş, bu yeni sistemden memnuniyetini ya da memnuniyetsizliğini sandığa yansıtacak. Kullanacağımız oylarla, bütün bunları da işaret etme olanağı bulacağız. Günümüzde bütün dünyada kentlerin ve yerel yönetimlerin önemi artmaktadır. Ülkelerin yazgılarını ve yönetimlerini belirleyen, en azından et UMUT İNSANDA NUSRET ERTÜRK /Öğretmen Yazar Mustafa Kemal’i etkileyen şairlerin başında Tevfik Fikret (18671915) gelir. Çağının en ileri görüşlerini taşıyan Fikret, öğretmenlik mesleğinden gelen bilgi ve deneyimlerini yazdığı şiirlerle paylaşır. Akla, bilime inanır. Her koşulda umudunu insanda görür: “Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan, ne melek var Dünya dönecek cennete insanla inandım.” 1890’lı yıllar. İkinci Abdülhamit’in baskıcı yönetimi altında ülke boğuluyor, nefes alınmıyor. O yıllarda Fikret’in “Haluk” adında bir oğlu doğar. Fikret, çocuğu Haluk’u, ülkenin geleceğini belirleyecek kuşakların örneği olarak görür. Fikret’in yurtseverliği tartışılmaz. Ülkenin kötüye gitmesi onu son derece rahatsız eder. 1913 yılında, bizde ilk kez, “Ne olacak bu memleketin hali?” diyen yürektir. Umut insanda. Hiç beklenmediği bir anda bir şimşek çakar; ortalık aydınlanır. Fıkralar, anlatım kültürümüzün belki en çok arananıdır, ilgi çekenidir. Düşünce tohumudur, söz kesenidir, mutlu sonudur. Fadime, bir gün kocası Temel’e: “Beni lunaparka götür” der. Temel: “Ne yapacaksın orada?” “Dönme dolaba bineceğim.” “Olmaz!” “Neden?” “Donun gözükür!” Fadime’nin isteği ara ara sürer. Sonunda Temel bir koşulla kabul eder: “Lunaparka gideriz ama dönme dolaba binmeyeceğine söz ver!” “Tamam” der Fadime. Fadime ile Temel lunaparka gider. Kalabalık bir andır. Fadime gözden kaybolur. Temel Fadime’yi arar arar bulamaz. Uçan sandalyeler dönmektedir. Fadime’nin sesi oradan gelir: “Temeeel! Merak etme donumu çıkardım!” Ben bu Fadimelere, Temellere güveniyorum. Tevfik Fikret’in dediği gibi: “Dünya dönecek cennete insanla inandım.” Noktayı Nâzım Hikmet koysun: “Tohuma, toprağa, denize inan İnsana hepsinden önce Bulutu, makinayı, kitabı sev İnsanı hepsinden önce.” CHP’nin yerel örgütleri, toplumsal dinamiklerle bütünleşerek, kentlilerle birlikte bu hedefe kilitlenmelidir. Cumhuriyetin 100’üncü yılının kentleri, belediyelerin 2019 2023 çalışma ve hizmet programları, kentlilerle birlikte ortaklaşa ve ortak akılla hazırlanmalıdır. kileyen toplumsal dinamikler de buralarda mayalanmaktadır. 17 yıldır ülkemizi yöneten siyasal anlayışın, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, öncelikle yerel yönetimlerde kök saldığı unutulmamalıdır. Bir başka önemli gösterge de 16 Nisan Anayasa Referandumu’nun ortaya koyduğu sosyolojik gerçeklerdir. Ülkemizin geleceğine yön verecek büyük kentler, eğitimli ve genç nüfus, “hayır”dan yana ağırlığını koymuştur. Bu çok kıymetli sonuç, gelecek adına umudumuzu yenilemiş ve büyütmüştür. Her ne kadar 24 Haziran seçiminde bu gerçek kısmen gölgelense de, şimdi bu umudu yeniden körüklemek gerekiyor. Yerel örgütlenme Merkezi siyasette otoriter rüzgârların estiği günümüz koşullarında, yerel siyasetin demokratik ve katılımcı yönleri daha da önem kazanıyor. Bu bağlamda, kentin örgütlenmesi, üretici güçlerin ortaklaştırılması, yerel dinamiklerin hareketlendirilmesi ve kentlilerin toplumsal yaşamını kolaylaştıracak, iyileştirecek yeni projelerin hayata geçirilmesi gibi hedefler öne çıkıyor. Bütün bu hedeflere; halkçı, sosyal demokrat ve çağdaş çözümler üretecek; toplumsal belediyeciliği rehber edinmiş doğru adaylarla, güçlü kadrolarla ve etkin proje lerle ulaşılabileceğini düşünüyoruz. Katılımcılık ve kalkınma Halkımıza dayatılan yeni yönetim sisteminin getirdiği kısıtlar, sınırlamalar, genel anlamda siyaseti kuşatıyor. Merkezi siyasetin çoğulcu demokratik yapısı giderek tümüyle ortadan kalkıyor. Genel siyaset otoriterleşiyor ve merkezileşiyor. Sonuçta, böylesi koşullarda, demokratik ve katılımcı bir yerel siyaset anlayışı daha da önem kazanıyor. Yaşanan olumsuz gelişmeler karşısında yurttaşlar, kendi yaşam alanlarıyla ilgili gelişmelere ağırlık koymak, hiç olmazsa yerelde demokrasiyi yaşamak ve yaşatmak istiyorlar. Bunun yolu da yerel katılımcılıktan; kentle ilgili gelişmelere, kararlara, o kentte yaşayanların görüş ve düşüncelerinin doğrudan yansımasından geçiyor. Belediyeler, işte bu anlayışın hayata geçirilebileceği önemli kurumlar ve örgütlenmelerdir. Belediyelerin, yerel yönetimlerin işlevi, elbette yalnızca yerel demokrasinin hayata geçirilmesi ile sınırlı değildir. Demokratik katılımcılığın yanında, kente ve kentlilere hizmet üretmek, kentin ekonomik kalkınmasına önderlik yapmak gibi görevler de öne çıkıyor. Yerel ekonominin üretim dinamiklerini, üretkenlik temelinde buluşturmak, birleştirmek ve büyüt mek gerekiyor. Ülkemiz ekonomisinde ciddi sıkıntıların ve zorlukların yaşandığı günümüzde, yöre ekonomisini büyütüp yerel halkı görece rahatlatacak projeler; yerel üretici güçleri destekleyip kalkındıracak çalışmalar anlamlıdır ve önemlidir. Yerel siyaset Halkımız önümüzdeki yerel seçimde, kentlerimizi Cumhuriyetin 100’üncü yılına taşıyacak yönetimleri ve kadroları belirleyecek. Bu bağlamda, ana muhalefet CHP, diğer muhalefet güçlerini de çevresinde derleyip toparlayarak, kentlerin yerel toplumsal dinamiklerini hareketlendirip ortaklaştırarak “Cumhuriyetin 100’üncü Yılının Kentleri ve Belediyeleri” programını hazırlamalıdır. Partinin yerel örgütleri, yerel toplumsal dinamiklerle bütünleşerek, kentlilerle birlikte bu hedefe kilitlenmelidir. Cumhuriyetin 100’üncü yılının kentleri, belediyelerin 20192023 çalışma ve hizmet programları, kentlilerle birlikte ortaklaşa ve ortak akılla hazırlanmalıdır. Yerel yönetimler konusunda solun, sosyal demokrasinin oldukça zengin bilgi ve deneyim birikimi vardır. Örneğin 15 yıl önce, 2004 yerel seçimlerine hazırlanırken, bizim de aktif görev aldığımız CHP İzmir İl Örgütü’nce hayata geçirilen “İzmirlilerin yerel yönetimlerden beklentileri araştırması”; yerel yönetimler çalışma grupları, proje atölyeleri örgütlenmesi; 20032004 yıllarında İzmir’de oluşturulan, partililere ve parti dostlarına yönelik ‘İzmir Yerel Yönetim Okulu (İZYO)’ çalışmaları ilginç deneyimlerdir. Uğur’suz 26 yıl Prof. Dr. Coşkun Özdemir Sevgili Uğur, bu yazıyı hazırladığım gün Cumhuriyet gazetesi başlığında anayasa mahkemesi “Laik sistem Diyanet’ten korunmalı” haberi vardı... Aslında laikliği AKP iktidarından, üniversite rektörlerinden, maarif müdürlerinden, bazı öğretmenlerimizden el zinası göz zinasından sakınan hâkimlerimizden hatta muhalefetten de korumamız gerekiyor. Şöyle bir geriye bakınca Muammer Aksoy, Cavit Orhan Tütengil, Ahmet Taner Kışlalı, Abdi İpekçi, Bahriye Üçok, Hrant Dink’e kıyılan bir millet, ne hazin ne acıklı değil mi? Atatürk’ün kurduğu, gençliğe emanet ettiği laik Türkiye Cumhuriyetini yıpratmak hatta yok etmek için elbirliği yapanlar var içimizde. Daha 40’larda halkın gelişmesi, iyi bir eğitim görmesi, bilinçlenmesi ve yurdunu sevmeyi öğrenmesinin önünü kestiler... 26 yıldan beri omuz başımızda boşluğunu duyduğumuz yurtseverliğin simgesi o yiğit adamı bugünkü ortamda ne kadar çok anıyor, ne kadar çok arıyoruz. Uğur bizimle olsaydı Yıllardır ülkemin Atatürk’ten, aydınlanmadan, çağdaşlıktan uzaklaşarak Cumhuriyet karşıtı bir iktidarın ve dış güçlerin güdümünde karanlığa, dinci bir toplum yapısına doğru sürüklenişine tanıklık ederken Uğur Mumcu’yu hatırlamamak mümkün mü? Vurgunları, soygunları, yolsuzlukları, dinci yapılanmanın kararlı adımlarını izledikçe hep Uğur’u anmak geliyor içimizden. Töre cinayetleri, kadın cinayetleri ile birbiri ardı sıra yitirdiğimiz gencecik, günahsız genç kızlarımızın acısı yüreğimizi dağlarken ve bunlara eklenen terörle yitirdiğimiz gencecik insanların onulmaz acısını yaşarken, her açıdan ülkenin ortaçağa sürüklenişinin orduya kurulan kumpasın tanıkları olurken keşke, Uğur bizimle olsaydı diye düşünüyorum. Yaşasaydı Uğur’un bu zulmün, bu haksızlıkların nasıl üzerine gideceğini geçiriyoruz aklımızdan. Neredeyse unutacağız yıllar önce Cumhuriyetten, bağımsızlıktan, aydınlanmadan, laik, 26 yıldan bu yana omuz başımızda boşluğunu duyduğumuz yurtseverliğin simgesi o yiğit adamı bugünkü ortamda ne kadar çok anıyor, ne kadar çok arıyoruz. Onun sesini, onun haykırışını duyuyor musunuz? Ey halkım unutma onu. soysal hukuk devletinden yana Atatürk’ün akıl ve bilim mirasını, özümsemiş milyonların gerçekleştirdiği o görkemli Cumhuriyet mitinglerine katılanları, destek verenleri, darbe yandaşları olarak suçlayanlar aklımıza herkesten çok Uğur’u getirmişti. İki Cumhuriyet ve laiklik karşıtı. Örgütün suç ortaklığını izleyen kapışmalarını kim bilir nasıl ele alacak nasıl irdeleyecekti. Sağ olsaydı ne büyük bir heyecanla o yürek soğutucu yazılarını okuyacaktık. Emperyalizmin oyunlarına alet olan, ülke yöneticilerinin aymazlığında, dinciliğe ilkelliğe sürüklenen yurdumun ve halkımın zavallılığını Ergenekon ve Balyoz adlı kumpas davaları, 15 Temmuz hain ve cahillerin darbe girişiminde yitirdiklerimizi daha nice değerlerimizi andıkça sağduyu ve vicdan sahibi halkımla birlikte utanç duyuyorum. İkiyüzlü, çıkarcı, riyakâr Hayatta olsa idi bizim gibi onun ardından Türkiye’nin ne kadar çok dönek, ikiyüzlü, çıkarcı, riyakâr, işbirlikçi, beyninin ışığını satışa çıkaran insan yetiştirdiğine tanık olacak, mücadele alanını genişletmek zorunda kalacaktı. Gözleri ile birlikte vicdanlarını da gerçeklere kapatarak hukuksuzluk, adaletsizlik ve zulüm üreten bir sahte demokrasiyi alkışlayan sahte solculara karşı, en anlamlı mücadeleyi o verecekti. Bağımsızlığımız için Hiçbir zaman, hiçbir yerde eksik olmayan yurt ve insanlık düşmanları, onun vücudunu 26 yıl önce yok ettiler. Milletimiz adına ne utanç verici olaylar yaşadık. Şimdi o yürekli, o yiğit insanın yitirdiğimiz tüm yurtseverler adına yükselttiği haykırış tüm namuslu yurtsever insanların kulaklarında çınlıyor... Cenazesinin ardından İlhan Selçuk’la yağmur altında yürürken sevgili İhan’ın, “Coşkun bu büyük kalabalık dağılır...” deyişini de hiç unutmuyorum. 26 yıl önce içimizden yüreğimizden bir parça olarak koparılan bu yiğit insan bizim için, bizim bağımsızlığımız için, sömürüyü, emperyalizmin oyunlarını önlemek için, insanca yaşayabilmemiz için can verdi. Onun sesini, onun haykırışını duyuyor musunuz? Ey halkım unutma onu. İNSANLIK BİLİMLE KALKINACAK … Turgut Ünlü / Yazar Biz kendi derdimize düşüp hiçbir şey üretmeyen, dar ve küçük hesaplı siyasilerle uğraşır ve hep olumsuz işlerin girdabında boğuşup “şu yıl bir sona erse, önümüzdeki yıl, barış, eşitlik, huzur, adalet, sağlık, iş, aş, ucuzluk...” getirsin diye dileklerde bulunurken; 2018’de insanlık adına iyi ve yararlı buluşların olduğunu unutuverdik. ABD’de Doç. Cole De Forest ilaçları sağlıklı hücrelere zarar vermeden tümör hücrelerine ulaştıran bir Hidrojel biyomalzeme üretti. ABD’de Prof. Joan Elizabeth Nichols labaratuvarda ürettiği akciğerle domuzları yaşattı. ABD’de Doç. Dr. Arda Gözen kanda şeker ölçer giyilebilir cihazı 3D yazıcıda üretti. Japonya’da ağır işleri yapabilen “HRP5P” insansı robot yaptı. ABD’de Standford Üniversitesi, 100 bin soru arasında seçilen “SQuAD” adlı okumaanlama sınavını başarıyla tamamlayan yapay zekâya sahip bir teknoloji geliştirdi. Aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür insanın yapamayacağı şey yok demek ki... Koltuk sevdası ve politika Politika, bir ülkeye en üst düzeyden hizmet etme sanatıdır. Politika, cahil kitleleri aldatarak onları sömürme sanatıdır. Politika, başkalarına hizmet etmek için kendi çıkarlarından vazgeçebilme sanatıdır. Politika, en kısa yoldan zengin olma sanatıdır. Koltuk, halkına hizmet etmek isteyenler için bir araçtır. Koltuk, politikacı için, uğruna bütün herkesi ve her şeyi satabileceği bir amaçtır. Koltuk, ona oturanın kişiliğiyle değer kazanır. Koltuk, üzerine oturan cahil ve yeteneksiz kişiyi, topluma sanki değerliymiş gibi sunar. Koltuk sevdası, yetenekli ve değerli insanı vezir eder. Koltuk sevdası, yeteneksiz ve değersiz insanı rezil eder. İlkeli lider, kendisine, ideolojisine, partisine en ağır hakaretleri etmiş olanlar dönekleri yanına bile yaklaştırmaz. İlkesiz lider, kendisine, ideolojisine, partisine en ağır hakaretleri etmiş olan dönekleri yanına alır, en yakın yardımcısı bile yapar. İlkeli politikacı, koltuk için partisinden istifa edip, karşı partiye geçmez. İlkesiz politikacı, koltuk için partisinden istifa edip, karşı partiye geçer. İlkeli politikacı, verdiği sözlerin, aldığı kararların arkasında durur. İlkesiz politikacı, verdiği sözleri tutmaz, aldığı kararların arkasında durmaz. Halk, ilkeli politikacıya güvenir ilkesiz politikacıya güvenmez. Halk, duygularını okşayan ve mukaddes değerlerini istismar ederek kendisini aldatan ilkesiz politikacıya, kendisini aldatmayan ve mukaddes değerlerini istismar etmeyen ilkeli politikacıdan daha çok güvenir. HHH Sevgili okurlarım, Türkiye’de siyaset sahnesine baktığımda, ne yazık ki siyah harflerle dizilmiş ilkeleri değil, normal harflerle dizilmiş ilkesizlikleri görüyorum... Ve çok üzülüyorum. Şahıslarla uğraşmak ilkem olmadığı, genellikle toplumsal ve siyasal süreçleri çözümlemeye çalıştığım için, ilkesiz politikacılara ve ilkesiz liderlere, sağ ya da sol kesimden isim isim örnek vermeyeceğim... Ama siz onları zaten yakından tanıyorsunuz! 26.ADALET VE DEMOKRASİ HAFTASI 25 OCAK 2019 CUMA Ô Açıkoturum: “Aktif Yurttaşlık” Yöneten: Aydın Esen Konuşmacılar: M. Sinan Kayalıgil, Mehmet C. Peker, Deniz Soysal, Onuralp Yılmaz Saat, Yer: 13.00, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Düzenleyen: Sosyal Demokrasi Derneği (SDD) Ô Söyleşi: “Geçmişten Günümüze Öğretmenlik Mesleği” Konuşmacılar: Arzu Bektaş, Prof. Dr. Meral Uysal Saat, Yer: 14.00, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Salonu Düzenleyen: Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Ô Panel: Hukukun Krizi: Anayasızlaştırma Yöneten: Av. Kemal Akkurt (SODAD Bşk.) Konuşmacılar: Doç. Dr. Ozan Ergül (TOBB ETÜ Huk. Fak.), Prof. Metin Günday (Atılım Üniv. Huk. Fak.),Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu (CHP İstanbul Milletvekili) Saat, Yer: 15.00, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Düzenleyen: Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği (SODAD) Ô Panel: “2019 Bütçesi ve Halkın Bütçe Hakkı” Yöneten: Dr. Serdar Şahinkaya Konuşmacılar: Prof. Dr. Aziz Konukman, Hakan Özyıldız (Eski Haz. Müst. Yrd.) Saat, Yer: 15.00, Yüksek Ticaret Konferans Salonu Düzenleyen: Yüksek Ticaret Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F Mezunları Derneği Ankara Şube Ô Panel: “Eğitimde Çıkış Yolu” Konuşmacılar: Mustafa Solak (Tarihçi, Yazar), Banu Günüç Kete (Eğitim İş Ankara 2 Nolu Şb. Bşk.) Turgay Kaçan (Eğitim İş Ankara 1 Nolu Şb. Bşk.) Saat, Yer: 18.00, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi Düzenleyenler: Eğitimİş Ankara 1,2 Nolu Şubeler Ô Söyleşi: “ Cumhuriyet Dönemi Örgütlenme” Konuşmacılar: Hüsnü Bozkurt (Siyasetçi), Tevfik Kızgınkaya (Ziraat Yük. Müh., Gazeteci) Saat, Yer: 20.00, ADD Batıkent Şubesi Ahmet Taner Kışlalı Kültür Merkezi Düzenleyenler: ADD Batıkent Şubesi, Batıkent Birlikteliği ETKİNLİKLERİMİZ ÜCRETSİZDİR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle