Katalog

14 21 OCAK 2019 PAZARTESİ EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: FUNDA YAŞAR ER kültür 70’li yılların ritmi bu sayfalarda Maşa ile Koca Ayı Guinness Rekorlar Kitabı’nda Türkiye’de de sevilen Rus yapımı Maşa ile Koca Ayı çizgi dizisinin Felaketin Tarifi adlı bölümü, YouTube’un en çok izlenen animasyon videosu olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Maşa ile Koca Ayı çizgi dizisinin Felaketin Tarifi adlı 17. bölümü, YouTube video paylaşım sitesinde 3 milyar 400 milyondan fazla izleme topladı. Rus yapım şirketi Animaccord’dan Sputnik’e yapılan açıklamada, bu bölümün, YouTube’un en çok izlenen 5 içerik arasında yer alan tek animasyon video olduğu vurgulandı. Açıklamada ayrıca bir hafta sonra Hayat Bir Tiyatro adlı yeni bölümün yayımlanacağı aktarıldı. l Kültür Servisi Derya Bengi’nin hazırladığı, 50’li ve 60’lı yıllar sözlüklerinden sonra şimdi de ‘70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük’ kitabı Yapı Kredi Yayınları’ndan çıktı Araştırmacı ve gazeteci Derya Bengi, daha önce hazırladığı 50’li ve isimli tema müziğine; Popun bereketi olan Karacaoğlan dizelerinden, Avrupa’daki seks 60’lı yıllar sözlüklerinden son filmleri patlamasını iyi gözlem ra şimdi de “70’li Yıllarda Türkiye: Sazlı Cazlı Sözlük” kitabını çıkardı. Yapı Kredi Yayın AYÇA HAN leyen yapımcıların taklitlere girişerek başlattığı seks filmle ri furyasına kadar birçok konu ları (YKY) etiketiyle raflarda okuyu başlığı yer alıyor. cusunu bekleyen sözlüğün altbaşlı Cumhuriyetin 50. yılı, Kıbrıs Ba ğı ise, bir Sabahattin Ali dizesi olan rış Harekâtı, Boğaziçi Köprüsü, Ana “Görecek Günler Var Daha.” dolu rock ve arabesk müzik, seks 70’lerin müziğine toplumsal deği filmleri, “Hababam Sınıfı” ve “Ba şimin ve siyasetin aynasından ba ba” filmleri, TRT tartışması, televiz kan sazlı cazlı sözlük, Bengi’nin ifa yon çılgınlığı, Eurovision, 12 Mart deleriyle “Hayatın akışını müziğin romanlarıyla sosyal, siyasal, kültü terazisinde yeniden tartıyor.” Söz rel gelişmeleri de okumanın müm lük Zülfü Livaneli’nin, çözümlemek kün olduğu kitapta; 1970’li yıllar, o için grup üyeleriyle, menajer Stik dönemin gözü ve diliyle, daha doğ kan (Stig) Anderson’la ve hatta ter rusu o dönemin gazete, dergi, kitap, zileriyle dahi röportaj yaptığı; Tür plak, kaset, televizyon yayınlarının kiye’deki hayranlarının kendile rehberliğinde dile geliyor. riyle tanışmasının 1980 Şubat’ında Emek’te gösterilen “Abba: The ‘Görecek günler var daha’ Movie” başlıklı belgesel konser fil 1970’leri umuda yapılan iki bü mi vasıtasıyla olan İsveçli pop gru yük müdahalenin, 12 Mart ve bu Abba’yla başlıyor. Kapanışı ise 12 Eylül’ün kıskacında yaşayan 1972 yılında ilk plağını çıkaran Türkiye’nin ritmini kitabın sunu ve Yaşar Kemal’in önerisiyle ismi şunda şu sözlerle anlatıyor Der ni Ozanoğlu olarak paylaşan Zül ya Bengi: “ ‘Görecek günler var da fü Livaneli’yle yapıyor. “Sazlı Caz ha’ 70’lerde bir alarm gibi çınla lı Sözlük”te, Türkiye’de 1950’lerden yan ‘Umut’ ve ‘Yarın’ sözcüklerinin sonra hızlanan modernleşme süreci yankısını çoğaltan bir dizeydi. İs ne yanıt olan Orhan Gencebay ara ter sinema afişinde Yılmaz Güney’in beskinden, Yılmaz Güney’in 1974 ‘Umut’u olsun, ister kitapçı vitrinin yapım “Arkadaş” filminden çıkıp kı de Pınar Kür’ün iki tekrarlı, üç nok sa sürede pop standardı haline ge talı Yarın... Yarın...’ı, ve çok daha len ve kuşaklar boyu söylenen aynı fazlası, bu iki sözcük, 70’lerin sim gesi, ilkesi, ülküsüydü. Orhan Gencebay dozer kepçesi boynunda ‘Biz görmesek de görecekler var o mutlu yarınları’, Ali Rıza Binboğa beş parmağı havada ‘Yarınlar benim, yarınlar senin, yarınlar onun, yarınlar bizim” diyordu. Binboğa’nın şarkısı dinleyiciyle 1974’ün sonlarında buluşsa da gerçekte 1971’de, 12 Mart’a bir tepki olarak yazılmıştı. İlhan İrem’in 1973 tarihli plağı ise, bir aşk şarkısı dahi olsa, bilmeden, farkına varmadan, üstelik adeta 80’li yıllardan Binboğa’ya sitem yol lar gibiydi: ‘Yarınlar, yarınlar, yarınlar bizim demiştin / Yazık oldu yarınlara / Avunurum anılarla...” kumaıl NANJIANI VE ellıs ROSS SUNACAK 9a1.daOaçysıkclalaarrnı ıÖyyadorürınlü Bu yıl 91. kez verilecek olan Oscar ödülleri için adayları kimlerin açıklayacağı belli oldu. Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, sosyal medya üzerinden takipçileri için yaptığı bir paylaşımla adayları kimlerin açıklayacağını duyurdu. Yarın Oscar adaylarını açıklayacak sunucular, The Big Sick, Başımıza Gelenler, Silikon Vadisi gibi yapımların oyuncusu Kumail Nan K. Nanjiani jiani ile Girlfriends, Blackish, Reed Between Lines gibi dizilerin yıldızı Trace Ellie Ross olacak. Akademi’nin sosyal medyadaki duyurusunun ardından Kumail Nanjiani ve Trace Ellis Ross da Akademi’nin bu kararından dolayı onore olduklarını ve çok heyecanlandıklarını ifade etti. Öte yandan 24 Şubat’ta yapılacak olan 2019 Oscar Ödül Töreni için hâlâ bir sunucu ismi açıklanmadı. Kevin Hart’ın, adı açıklandıktan sonra eski homofobik yorumları nedeniyle eleştiri alması ve bu eleştiriler üzerine sunuculuktan vazgeçmesiyle Oscar töreni sunucusuz kalmıştı. Akademi’ye öneri olarak Avengers ekibinin töreni sunması, seyirciler arasından rastgele ve doğaçlama bir şekilde sunucular seçilmesi gibi fikirler sunulmuştu. Ancak Akademi henüz bunların hiçbirine yanıt vermedi. Trace Ellis Ross Bu bizim Kronik hastalığımız Siftah yapacaktık, nedense yılın “Canın Cehenneme” adlı parçanın azgın ritmine ka konser perdesini Fazıl Say yerine Kronik ile açma murat beşer pılan biri öne arkaya sallanarak hacıyatmaz hava yı tercih etmiştik. Ön sına girmiş, bardan al ce eşraftan arkadaşla dığı rakılarla arkadan rın da katılımıyla Ha yaklaşmakta bulunan lep Pasajı’nın uzun kız arkadaşının elin koridorunun dibin deki iki kadehi yerle de buluşup demlen bir etmişti. miş, ama saate bakma Oldschool trash me yı unutunca kendimizi tal anlayışlı bir ekip ön grup olarak çalan olsa da, her zaman ye Abraxas’ın son şarkı ni çizgiler vardı Kro sında zar zor atabil nik müziğinde. Ba miştik, (DRCK TXM) zı parçalar eskisinden Dorock Taksim’e. farklı düzenlenmişti. 22:30 sularında su “Kaybettin”de emek san müzikle birlikte tar davulcu Torab Maj sahneyi kapatan perde inmiş, kapı önünde sigara keyfi çatan Kronik elemanları birer birer sahneye seğirtmişti. Kısa bir yerleşme fasılasının ardından sahne açıldı. Aralarına yeni katılan genç klavyeci Fırat Aytekin ise ilk kez sahne alıyordu. Daha doğrusu (iskambile oturmuş abilerinin yancısı misali) sahne yanı alıyordu, çünkü sığamadıkları için zemindeki dar girişe sığınmıştı. lesi vokal yaptıktan sonra sıra Kramp parçalarına geldiğinde solist “keşke Doğan Abi de burada olsaydı” deyince izleyicilerden gelen tepki serzenişli tonda “aman aman” olmuştu. Sahne kırmızı ışıklarla boyanırken “Sen ve Ben”, “Küçük Küçük Damlalar” ve “Tek Başına” ile yapılan Kramp üçlemesinde semtin doksanlı yılları yad edilmiş; bu hüzünlü ve nostaljik fotoğraftaki en coşkulu fi ‘Laneth Bir Gece’ Kronik’i son kez iki yıl önce “Laneth Bir Gece” konserinde izlemiştim. Sık çalmıyorlardı, ama iyi prova yaptıkları belliydi. Şimdi daha kalabalık ve soundları oldukça dolgundu. Eski solistleri Burak Sayın dönmüş, topluluk iki gitara çıkarak altı kişiye varmıştı. “Kavga” ile başlayan konser, ilk yüksek seyirci eşliğini “Fena” gür, vücut diliyle basçı Uğur Keçecioğlu olmuştu. Özer’in ilk bestelerinden “İstanbul’da Aşk” ve L.S.D. günlerinden kalma “Ayak” geceyi süsleyen diğer parçalardı. Son iki İngilizce parçayla “Death Schythe” ve “Lie” ile gösteri noktalanıyor derken, onlarca kez yeniden “Fena” çalınması için avazı çıktığı kadar böğüren arkadaşın ısrarı sonuç vermişti. ile buldu. Listedeki en eski parçaydı “Soldier”, tam 30 yıllık. Aji Parkinson Şeref te cümlelerle izleyici Killing sahne almak ye gaz veren Aptuli üzereyken çıkmıştık, ka desenli siyah tişört ama kafamı kurcala lü solistin ağzından yan eksikliğin ne ol sıklıkla çıkan cüm duğunu geç hatırla le “sahneye bir rakı dım. Her gece ateş al alabilir miyim?” olur mak için bile olsa mut ken, topluluğun kuru laka bir uğrayan Par cu üyesi Özer Sarısa kinson Şeref görünme kal, parçaları kısa ama mişti. Remiks İhsan’a ciğer söken gitar solo sordum: larıyla kızıştırıyordu. “Gelmez olur mu, Abraxas’ın gitarcısı seni sordu gitti” dedi. Gürol Öz de ekipteydi, güçlü ritimleriyle sağ muratbeser@murat lam bir duvar örerken, beser.com ‘CARMEN’ MERSİN’DEYDİ Mersin Devlet Opera ve Balesi (MDOB), Fransız yazar Prosper Merimee’nin aynı adlı romanından operaya uyarlanan “Carmen”i ilk kez seyircisiyle buluşturdu. MDOB, librettosunu Henri Meilhac ve Ludoviç Halevy’in yazdığı operanın prömiyerini, Mersin Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi. İki perdelik eserin rejisörlüğünü Haldun Özörten, orkestra şefliğini Vladimir Lungu, dekor tasarımını Çağda Çitkaya, kostüm tasarımını Sevtaç Demirer, ışık tasarımını Tarı Deniz, koreografisini de Özlem Şenormanlılar ve Ender Üçdemir üstlendi. Operanın koro şefliğini Anıl Aydın, çocuk korosu şefliğini ise Reyhan Bezdüz yaptı. Carmen operası, tütün fabrikasında çalışan Carmen ile bir muhafız çavuşu olan Don Jose arasındaki aşk hikâyesini anlatıyor. l Kültür Servisi İnteraktif opera izleyiciyle buluştu Şef Musa Göçmen tarafından “Operada hayalet değil, eğlence var” sloganıyla hazırlanan interaktif opera şovu “The Fun Time of The Opera”, Ankara Devlet Opera ve Balesi sahnesinde başkentli sanatseverlerle buluştu. Ankara Devlet Opera ve Balesi Orkestrası’nın eşlik ettiği solistler Beran Sertkaya, Emrah Sözer, Ezgi Karakaya ve Görkem Yıldırım, Carmen, La Traviata, Lüküs Hayat operalarından sevilen aryalar seslendirdi. Napolitenlere ve halk şarkılarına da yer verilen konserde, Şef Göçmen eserler hakkında izleyicilere sorular yöneltti. Sanatseverlerin aryalara eşlik ettiği, alkış ve ıslıklarla tempo tuttuğu interaktif opera şovu, başkentlilere farklı bir deneyim yaşattı. Şef Musa Göçmen, interaktif opera şovunun ardından yaptığı değerlendirmede, seyircinin katılımından büyük mutluluk duyduğunu dile getirdi. Başkentte bugün farklı bir opera akşamı yaşandığını, izleyici nin interaktif şova hemen alıştığını belirten Göçmen, “Sahnede olan şeyi o kadar samimi kabullenip, içine girebiliyoruz ki bu gece de onun ispatı oldu” dedi. Göçmen herkesin hayatında en az bir kez bu deneyimi yaşaması gerektiğini kaydetti. l AA C MY B