14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
hafta sonu EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: İLKNUR FİLİZ 912 Ocak 2019 CUMARTESİ Türkiye iki hafta boyunca Palu ailesinin maceralarına saplanıp kaldı: En az 3 cinayet, 4’ü çocuk ve henüz bilinmeyen sayıda kadına istismar, tecavüz... Temel motivasyon şaşırtıcı değil: Cinsel ve maddi tatmin. Yöntem ise bir süredir alışık olduğumuz unsura dayanıyor: Din istismarı ve korku. Otoriterliğin ve faşizmin yayıldığı toplumlarda başka türlüsünü görmek mümkün değil; otoriterlik ve biat kültürü, korkutarak tesis ediliyor. Korkutulan, hasımlar değil, gücünü aldığın kişiler oluyor. Korkulara oynayan otorite gücünü kutsallara dayandırdığında ise artık sorgulanamaz bir zırha sahip oluyor. Emine Ustael Ancak meselenin bir başka boyutu daha bulunuyor. Palu ailesi örneğinde, 10 yılı aşkın süredir devam eden suç silsilesinde devletin kurumlarının iştiraki olmasa da basiretsizliği ve göz yumması olduğunu anlayabiliyoruz. Türkiye’de bir süredir yaşadığımız ‘anomalinin’ röntgeni Hastalıkların tespitinde öncelikle kan ve dışkı tahlillerine bakılıyor. Toplumların hastalıklarını tespit etmek için de benzer bir yöntem uygulanmalı. Bir zamanlar Birincisi, egemen sınıfın doğan ergün halka enjekte ettiği, toplumun damarlarında akan kanı oluşturan ideoloji... İdeoloji derken, bir sınıfın kendi çıkarlarını toplumun tümünün çıkarlarıymış gibi göstermek için kullandığı tüm ‘Palu ailesi’ araçları kastediyorum. Ve bir süredir Türkiye’de iktidarlar kendi siyasetlerini Türkİslam sentezi ve daha da çok siyasal İslam ambalajıyla pazarlıyorlar. Damarlarımızda siyasal İslamcılığın, yozlaştırıcı sıvısı dolaşıyor. Siyaset, ticaret, ahlak vb. meşruiyetini ondan alıyor. Hastalıklarımızı tahlil etmede ikin diyarında ci bir yöntem ise, elbette ilkiyle olduk ça ilişkili olarak, toplumun dışkısı yeri ne koyabileceğimiz, tipik, karakteristik, Egemen sınıfın Her ulus hak ettiği Akrep gibisin kardeşim, belli bir döneme özgü suçlar. Dünyanın en fazla silah satan, en fazla yer işgal düşünceleri, bütün şekilde yönetilir. korkak bir karanlık eden, sürekli olarak ölüm ve savaş ideolojisi yayan ABD’deki karakteristik suçun, rahatça edinilebilen silahla, rastge çağlarda, egemen düşüncelerdir. Winston Churchill içindesin akrep gibi. Nâzım Hikmet le ateş açılarak yapılan katliamlar olması tesadüf mü? Ve suç kataloğunda bi Karl MarxFriedrich Engels zim payımıza da din alet edilerek yapı lan istismarlar, işlenen cinayetler düştü maalesef... Tesadüf mü? Din istismarı ve korku Türkiye yaklaşık iki hafta boyunca bir aileyle yatıp kalktı. Milyonlar, kurmaca bir dizi, bir film serisi izler gibi ATV’de Müge Anlı’nın programına, avukatlarının yönlendirmesi ve kendi istekleriyle katılan Palu ailesinin maceralarına saplanıp kaldı. SakaryaKocaeliİstanbul hattında gelişen, en az 3 cinayet, 4’ü çocuk ve henüz bilinmeyen sayıda kadına cinsel istismar ve tecavüz, gasp, işkence gibi bir dizi suç içeren oldukça karmaşık olaylar silsilesinde temel motivasyon kaynakları hiç şaşırtıcı değil: Cinsel ve maddi tatmin. Yöntem ise yine toplumumuzun bir süredir çok alışık olduğu bir unsura dayanıyor: Din istismarı ve korku. Lokal alanda nasıl üretilir Otoriterliğin ve faşizmin yayıldığı toplumlarda başka türlüsünü görmek mümkün değil; otoriterlik ve biat kültürü, korkutarak tesis ediliyor. Korkutulan, hasımlar değil, gücünü aldığın kişiler oluyor. “Yedi düvel bize düşman”, “üst akıl planlar yapıyor”, “bizi yok etmek istiyorlar” diyen otorite yükseliyor. Korkulara oynayan otorite gücünü kutsallara dayandırdığında ise artık sorgulanamaz bir zırha sahip oluyor. Palu ailesi vakasında da işte bu makro gerçeğin lokal ve sınırlı bir alanda yeniden üretilmesine tanık oluyoruz. Cinci hocalık ehliyetini babasından aldığı, henüz ilkgençlik yıllarında üvey kız kardeşlerine cinsel tacizde bulunduğu anlaşılan Tuncer Ustael isimli şahsın, Palu ailesine damat olarak girmesiyle başlayan öyküde, ailenin dini ve maddi hassasiyetlerine oynanarak oluşturulan bir kötülük şebekesiyle karşı karşıyayız. Tanıdık suçlar dizisi Neler yok ki bu öyküde; n Dini otoriteyi sorgulayabilecek, mallara el konmasına engel olabilecek kişilerin fahişelik veya kadın satıcısı olarak yaftalanması ve öldürülmesi. n Kendisinin tecavüzle suçlanacağını bilen şahsın, “baldızım yemeğime ilaç koyup bana tecavüz etti” iddiasına ailenin inanması. n Büyü, “üç harfliler” ve “organ mafyası peşimizde” yalanlarıyla evinden kaçıp iki ay boyunca bir binek otomobilde yaşayan 10 kişilik aile. n Ailenin, yine benzer korkularla 5 evlerini damatlarının üzerine yapması. n Yine aynı korkularla yaratılan biat kültürü içerisinde cinayet, çocuklara ve kadınlara işkence, cinsel istismar ve tecavüzün sorgulanmaması. Hatta aile fertlerinin, giderek suç ortağı haine gelmesi. n Davalar, savcılığa suç duyuruları, ihbar mektupları gibi araçların bir tehdit unsuru olarak düzenli şekilde kullanılması vb. Daha önce de söylediğimiz gibi, öykü çok tanıdık ve bir o kadar mide bulandırıcı. Yukarıda sayılanların, içinde yaşadığımız düşünce ve duygu iklimiyle, iktidar ilişkileriyle elbette ilgisi var. Devlet aygıtının işleyişinde, atamalarda, işe alım Tuncer Ustael da, iş bulmada, siyasi ve ticari çıkar elde etmede, itibar kazanmakaybetmede tarikatcemaat ilişkilerinin, dini referansların esas kriter haline geldiği bir toplumda yaşadığımız bir gerçek. Dahası, “kadınla erkek eşit değildir” vaazlarıylat, doğum ve istihdam politikalarıyla, salgılanan güç ideolojisiyle şekillenen bir toplumda, tüm mikro ilişkiler ağının kadını ve çocuğu baskılayan, mağdur eden sonuçlar yaratması da eşyanın tabiatına uygun. İzleyen devlet Ancak meselenin bir başka boyutu daha bulunuyor. Palu ailesi örneğinde, 10 yılı aşkın süredir devam eden suç silsilesinde devletin kurumlarının iştiraki olmasa da basiretsizliği ve göz yumması olduğunu anlayabiliyoruz. Vücudu şırınga izleriyle dolu, sistematik istismara maruz kaldığı hekim raporuyla sabit 68 yaşlarındaki çocukların, polis eliyle ailelerine teslim edildiği iddialarını görüyoruz. Son aşamada ise televizyon programının iki haftayı aşan yayınlarının ardından sayısız suç ve ihbar dosyasının birleştirilmesi ve aile üyelerinin “kasten adam öldürme” suçlamasıyla işleme başlanması ancak mümkün oluyor. Yalnız ve korkmuş... Mikro ölçekte “doğru, yanlış, ahlak, namus” sorgulamasını yaptığı “Üç Maymun” adlı filmiyle “En İyi Yönetmen” ödülüne layık görüldüğü Cannes Film Festivali’nde sahneye çıkan Nuri Bilge Ceylan, “Bu ödülü tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme ithaf ediyorum” demişti. Aynı Nuri Bilge, “Bir Zamanlar Anadolu’da” ile ataerkil yapının toprağın derinlerine gömülen suçları üzerinden bir memleket anatomisi de çıkarmıştı. Yönetmenin sözlerine, söylemediği anlamlar biçmek haddimize değil elbette ancak gelin bir değişiklik yapalım. Korkmuş, gözleri bağlı yalnız ve güzel insanlarımız, tutkuyla sevdiğimiz o güzel insanlar, bir “Palu diyarı”ndan çok daha fazlasını hak ediyor. Ve şair, kabahatin çoğunu bize veriyorsa, umudu da bizde gördüğündendir... ‘Adalet dağıtıcısı gibi gözüküyor’ ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nden Doktor Besim Can Zırh, mağdur ailenin avukatının Müge Anlı’nın programına yönlendirmesinin de her şeyden mesul olanların programa çıkmasının da Palu ailesi olayının en büyük muamması olduğuna dikkat çekti. Zırh, “Toplum da, aile de anlatılar bütünüdür. Sağlıklı bir toplumda ailedeki anlatı ile toplumdaki bütün anlatı arasında bir ilişki olmasını bekleriz” dedi. Anlı’nın durumu ile ilgili olarak da Zırh, “Zaten insanlar gündelik hayatında ekrana bakıyor. Kamusal hayat çok parçalandı. Mahalleyi kaybettik. Sosyalliğimiz ekran oldu. Amerika’da televaizler var. Anlı da mahallenin çöktüğü, tecrit olmuş alt sınıfların bir tür televaizi. Bir tür adalet dağıtıcısı gibi gözüküyordur. Bu, bir arızanın pansumanı, tamiri değil. Kendisi bir arıza. TV kanalına çıkıp ‘öldürdüğüm insanı bulun’ demeseler, yakalanmayacaklar, o kadar merkezilik arz ediyor” dedi. l ANKARA AKP’liler topu RTÜK’e, RTÜK ‘siyasi ve ekonomik nüfuza’ attı. Erdoğan teşekkür etti, yayın yaptırımsız kaldı Palu ailesi Ankara’yı karıştırdı SİNAN TARTANOĞLU Hükümete yakın ATV’de yayımlanan “Palu ailesi olayı” Ankara’yı karıştırdı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; bir taraftan AKP yöneticilerinin RTÜK’ün yetersiz kaldığı, yeni bir denetim mekanizması kurulması gerektiği yönündeki eleştirilerine yeşil ışık yakarken, bir taraftan da yayıncı Müge Anlı’ya telefonda teşekkür etti. AKP yöneticilerinin hedefindeki RTÜK “yayıncı kuruluşların siyasal ve ekonomik nüfuzlarını çıkar amaçlı kullanma eğilimleri”nden yakındı. Ancak izleyiciden günde ortalama 6070 şikâyet alan yayını denetlemedi. Hükümete yakın ATV’de yayımlanan ve Müge Anlı’nın hazırladığı Tatlı Sert programı, Palu ailesi olayı ile gündemdeki yerini koruyor. AKP yeni denetim istedi Palu ailesi olayında yıllar önce kapatılan adli soruşturma, yayınlar nedeniyle tekrar açılırken iktidar, RTÜK’ün bu tip programları denetlemediğine dikkat çekti. Hafta içinde toplanan AKP MKYK ve MYK toplantılarında bazı AKP yöneticileri taciz, tecavüz, cinayet ve büyü gibi iddiaların gündeme geldiği program üzerinde RTÜK’ün işlevsiz kaldığını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP yönetici Müge Anlı’nın TV programında ortaya çıkardığı ve haklarında cinayet, tecavüz, cinsel istismar gibi suç iddiaları bulunan Palu ailesinden 7 kişi geçen gün gözaltına alındı. İddiaların merkezinde bulunan enişte Tuncer Ustael ve eşi Emine Ustael de, Anlı’nın programında canlı yayın sırasında gözaltına alınmıştı. lerinin eleştirilerine, “Olabilir, üzerinde çalışalım” karşılığını verdi. ‘Teşekkür’ü nereye koyalım’ Palu ailesinin gözaltına alınmasının ardından önceki gün yayında açıklama yapan Anlı, “Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile de konuştum. Dedi ki, ‘Konuyla ilgili tüm bakanlıklara talimat verdim, tüm kalemlerimizle olayı takip edi yoruz.’ Ben ona teşekkür ettim, o bana teşekkür etti” dedi. RTÜK’ün CHP kontenjanından seçilen üyesi İsmet Demirdöğen, Palu ailesi olayının işlendiği programa, sadece son haftada günde ortalama 6070 şikâyet gelmesine karşın işlem yapılmadığına dikkat çekti. Demirdöğen, “Programı yapan kişi Cumhurbaşkanı’ndan teşekkür aldığını söylediğine göre RTÜK’ün yapacağı bir şey de kalmamıştır. RTÜK; muhalifleri susturmada son derece kararlı, iştahlı ve acımasızdır. İktidar yanlısı yayınlar söz konusu olduğunda ürkek ve korkaktır. Palu olayından önce, bir başka programda, bir mahallede çocuğun kimden olduğu üzerine bir yayın yapıldı. Bir aile değil, bir mahalle birbirine düşürüldü. RTÜK bunlara aktif bir şekilde sessiz kaldı. TV8’de yayımlanan benzer bir programın 2017 yılında yayımlanan bölümüne yaptırım uygulandı ama taze, canlı örnekler karşısında RTÜK 3 maymunu oynamaktadır” dedi. Demirdöğen, “Şimdi, Palu ailesi üzerinden bir şeyler yapılmak istenmektedir, ama bu teşekkürü nereye koyacağız. Sayın Cumhurbaşkanı onca işinin arasında, teşekkür ettiğine göre, RTÜK de herhalde bu teşekküre uygun davranacaktır” ifadelerini kullandı. AKP’lilerin yetersiz kaldığına işaret ettiği RTÜK ise tam da Palu ailesinin gözaltına alındığı, AKP üst kurullarının toplandığı gün 20192023 Stratejik Planı’nı yayımladı. Planda; kurumun vatandaş nezdinde bilinirliğinin zayıf olduğuna dikkat çekildi. Hükümete yakın ATV’nin programı ile ilgili tartışmaların doruk noktasına ulaştığı gün yayımlanan planda; “yayıncı kuruluşların siyasal ve ekonomik nüfuzlarını çıkar amaçlı kullanma eğilimleri”nin kuruma yönelik bir “tehdit” olarak değerlendirilmesi dikkat çekti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle