19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 21 Eylül 2018 EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Tahribat sessizliği haber 9 Karadeniz’de 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak Yeşil Yol Projesi’ne karşı açılan davada iş makinelerinin Samistal Yaylası’na ulaşmasına karşın yine karar çıkmadı Karadeniz Bölgesi’nde 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometre uzun luğundaki Yeşil Yol Projesi’ne karşı doğal yapıyı korumak amacıyla bölge sakinleri aylardır müca dele ediyor. Projeye kar şı açılan davanın dün karar duruşması görül dü. Avukatlar dozerle rin Samistal Yaylası’na HAZAL ulaştığını, bu yol yapı OCAK mının hukuksuz oldu ğunu ve bir an önce yü rütmeyi durdurma kararı verilmesi ge rektiğine dikkat çekti ancak mahkeme sessiz kaldı. Mahkemenin nihai kara rını 1 ay içinde açıklaması bekleniyor. Bu duruşmadan çıkan bölge sakinleri ve avukatlar proje kapsamında Yukarı Kavron ve Samistal yaylaları arasında ki 8 kilometrelik bağlantı yoluna karşı çıktıkları için yargılandıkları davanın duruşmasına girdi. ‘Çocuklarımıza miras’ Rize İdare Mahkemesi’nde görülen davanın dün sabah erken saatlerde karar duruşması görüldü. Duruşma sırasında konuşan avukat Yakup Okumuşoğlu yol çalışmalarının hukuksuz olduğuna, projeye ilişkin ortada bir Çevresel Etki Değerlendirmesi’nin ve koruma bölge planının olmadığına dikkat çekerek “Dosyamız hakkında bir an önce karar verilmeli. Çalışmalar hâlâ devam ediyor. Dozerler önceki gün Samistal’a çıktı. 2 bin 500 metrede mahkemeden karar bekleniyor” dedi. Avukat Özkan Yücel de siyasi kararların yargıya müdahale ettiğini belirterek, “Yol mahkeme kararını beklemeden devam ediyor. Doğayı ranta teslim edenlere karşı açıldı bu dava. Bu doğa çocuklarınıza bırakacağımız bir miras. Siz de bu mirası çocuklarınıza bırakmak istiyorsanız bir an önce yürütmeyi durdurma kararı vermeniz gerekiyor. Asıl duruşma Samistal’da” diye konuştu. Avukat İbrahim Demirci de ortada bir koruma imar planının bulunmadığına dikkat çekerek bir an önce karar verilmesi gerektiğini vurguladı. Çevre ve Şehircilik Bakalığı yetkilileri ise bilirkişi raporunun ciddiyetsizlikle hazırlandığını öne sürerek davanın reddedilmesi gerektiğini savundu. Mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermeyerek duruşmayı sonlandırdı. Duruşmayı izleyen bölge sakinleri “do CHP Milletvekilleri Mehmet Bekaroğlu ve Ahmet Kaya, duruşmayı izleyerek bölge sakinlerine destek oldu. CHP’LİLER DURUŞMAYI İZLEDİ ‘Yeşil değil adı gri yol olmalı’ Yeşil Yol projesinin iptaline yönelik açılan davanın karar duruşmasını CHP’li milletvekilleri de izledi. Duruşma sonrası açıklama yapan CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu “Benim hayatım insan hakları ve çevre mücadelesi ile geçti. Hukukun bu kadar ayak altına alındığı, yargıçlar üzerinde bu kadar yoğun baskı olduğu, insan hakları ve çevre mücadelesi verenlerin bu kadar karamsar olduğu bir dönem görmedim. Böyle bir ortamda Yeşil Yol davası görülüyor. İnşallah yürütmeyi durdurma kararı çıkar. Ancak yaşadıklarımız gösteriyor ki adliye kapılarında adalet bulamayanlar dozerlerin önüne çıkarak haklarını arayacaklar” diye konuştu. CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya ise “Arkasında tonlarca kaya, toprak, hafriyat bırakıp ilerleyen, doğayı tahrip, insanların yaşam alanlarına müdahale eden bu yolun adı yeşil yol olamaz, bana göre gri yol olmalı. Derhal o yolun çalışmaları durdurulmalı, haksız hukuksuz biçimde yol devam ediyor. Yaylalarını, meralarını korumak için orada mücadele verenler yargılanıyor. Bu hepimiz için utanç meselesidir. Bütün yaylalarımızın yolu, amaç yol yapmaksa mevcut yolları iyileştirsinler. Belli ki amaç yol yapmak değil. Amaç insanları yaşam alanlarından uzaklaştırmak, ranta açmak, yapılaşmaya açmak, belki de ilerde madencilik faaliyetlerine uygun altyapı oluşturmak” ifadesini kullandı. ÇALIŞMALAR TEKRAR BAŞLADI Bölge sakinleri Rize Çamlıhemşin’de Ayder Yaylası, Aşağı Kavron, Yukarı Kavron, Samistal Yaylası arasında ve Kış Sporları Merkezi’ne yeni yol ve yol genişletme projesine izin verilmesine ve Doğu Karadeniz Turizm Master Planı kapsamında belirlenen “Turizm Yolu Güzergâhı’na Samistal YaylasıYukarı Kavron 8 buçuk kilometre uzunluğundaki turizm yolu bağlantısı yapılmasına karşı dava açmıştı. Bölge sakinleri söz konusu yaylaların hem doğal sit alanı hem de Kaçkar Dağları Milli Parkı içinde yer aldığını anımsatarak yol çalışmalarının tamamlanmasıyla artacak turizm talebi karşısında yaylalarda doğal yaşam alanlarını tahrip edeceğini ve çevrenin kirleneceğini belirtmişti. Önerilen yol güzergâhıyla mera alanlarının 2’ye bölündüğünü belirten bölge sakinleri, bu yüzden yaban hayatın zarar göreceğine de dikkat çekmişti. Dava dosyasına bilirkişi raporu girmişti. Orman sınırı üzerindeki çayır ve meraların ekolojik açıdan büyük öneminin olduğunu vurgulayan bilirkişi, sağlıklı mera ekositemininin dağ alanlarındaki toprak ve su kaynaklarının sigortası olduğuna dikkat çekti ve yol yapımının durdurulması gerektiğini belirtmişti. Ancak Yeşil Yol projesi çalışmaları 1 Haziran’da tekrar başlamıştı. zerler çalışıyor” diyerek tepki gösterdi. Mahkemenin nihai kararını 1 ay içinde açıklaması bekleniyor. Diğer davaya gittiler Bölge sakinleri ve avukatlar Yeşil Yol duruşmasının ardından öğleden sonra haklarında 9 Eylül 2015 tarihinde Yukarı Kavron Yaylası’nda tepkilerini dile getirerek iş makinelerini durdurmaya çalıştıkları için “iş ve çalışma hürriyetini engel” suçundan açılan davanın duruşmasına katıldı. Bu davada 65 yaşındaki Halit Müftüoğlu ve Yeliz Ertanç da yargılanıyor. Duruşma geçici hâkim bulunması nedeniyle aralık ayına ertelendi. Çıkışta gazetemize konuşan Çamlıhemşinli Müftüoğlu, yasadışı hiçbir şey yapmadığını söyleyerek “İnsanların hakkını araması ve dozerlere elinde çalışma izni olup olmadığını sorma sı suç mudur” diye sordu. Ertanç da “Yayla ve sit alanına sahip çıktığımız için yargılanıyoruz” dedi. Aynı davada yargılanan Tayfun Bekar ise şöyle konuştu: “Kötü bir gündü, haklı olduğumuz bir davada yargılanıyoruz. Bitmek bilmeyen bir dava. Yargıya da bir baskı var belli. 2015’ten beri sürüyor dava. Sadece Milli Park alanındaki dozerlere çalışma iznini sorduk. Burada kazı yapılmaması gerekiyor.” l RİZE SELLE GÜNDEME GELDİ Muradiye Belediye Başkanı dere kenarının yeşil alana dönüştürüleceğini söyledi. Rize’deki o binaya yıkım kararı Rize’de 2 Ağustos’ta yaşanan selde gündeme gelen Muradiye beldesinde dere yatağına inşa edilen 7 katlı bina için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bina arazisinin kamulaştırılarak yıkımına karar verdi. 15 yıl önce 3 katlı inşa edilen ancak ardından ilave katlarla 7 kata çıkan dere yatağındaki bina için sahipleri, ‘imar barışı’ başvurusunda bulunmuştu. Konuyla ilgili bilgili veren Muradiye Belediye Başkanı Musa Süreyya Balcı, binanın yıkılacağını ve dere kenarının yeşil alana dönüştürüleceğini kaydederek “Vatandaşlarla karşılıklı mutabakat ile anlaşma sağlandı” dedi. l İHA Kabataş Erkek Lisesi’nde yangın İstanbul Beşiktaş’taki Kabataş Erkek Lisesi’nin bahçesindeki sinema salonunda tadilat sırasında çatıda çıkan yangın kontrol altına alındı. Tadilat çalışmaları sırasında dün saat 16.20’de çıkan yangına müdahale için Beşiktaş, Beyoğlu, İstinye ve Şişli itfaiye ekipleri sevk edildi. Yangın nedeniyle Çırağan Caddesi bir süre trafiğe kapatıldı. Kentin diğer yakasında da görülebilen yangın itfaiye ekiplerinin yaklaşık yarım saatlik çalışması sonucu can kaybı ve yaralanmaya sebep olmadan kontrol altına alındı. l DHA Mahkeme son noktayı koydu Mahkeme, miras yoluyla Galatasaray Adası’nın sahipleri olduğunu iddia eden 5 kişinin tazminat isteği “aktif taraf sıfatı yokluğu” gerekçesiyle reddetti. İstanbul Boğazı’nın tek adası olan ve Galatasaray Adası olarak da bilinen Kuruçeşme Adası’nın miras yoluyla sa hipleri olduğunu iddia eden 5 ismin Mali ye Hazinesi’ne karşı açtığı tazminat dava sını mahkeme “aktif taraf sıfatı yokluğu” gerekçesiyle reddetti. Mahkemenin bu kararıyla üst kullanım hakkı Galatasaray Kulübü’nde olan adanın sahibinin Maliye Hazinesi olduğu tescillenmiş oldu. Adanın Hazine’ye ait bölümünün de üst kullanım hakkı Galatasaray Kulübü’ne ait. Elpida Francopolos, annesi Despina’ di. Yunanistan’a yerleşen Frankopolos, me dün davacıların voli hakkının daha ön dan miras kalan adayı 1980 yılında mah 2015’te ‘adaya kamulaştırmasız el konul ce alınan mahkeme kararları ile sona er keme kararıyla ‘balık tutma alanı’ ola duğu’ gerekçesiyle dava açarak Galatasa diğini belirterek, ‘kamulaştırmasız el atma rak tescil ettirmiş ve işletme, kiralama ve ray Kulübü ve Maliye Hazinesinden 300 tazminat haklarının bulunmadığına’ kana taş volisi (balık tutulması) hakkını hissesi oranında süresiz almıştı. Hazine, 2003 yılında adanın kamulaştırılması için da milyon TL’nin ödenmesini istedi. Adanın diğer hissedarları Ahmet Halit Çapaner, Mehmet Vedat Aybar, Mustafa Murat Şe at getirdi. Tazminat davasını ‘aktif taraf sıfatı yokluğu’ gerekçesiyle reddetti. Galatasaray Spor Kulübü’nden yapılan va açtı. Davada Kuruçeşme Adası, Mali ker ve Nurseren Şeker de aynı iddialarla açıklamada ise, “Mülkiyeti kulübümüze ye Hazinesi’ne verildi. Ardından da ada, dava açtı. İki dava, İstanbul 12. Asliye Hu ait olan 1 No’lu parsel davanın konusu Galatasaray Spor Kulübü’ne tahsis edil kuk Mahkemesi’nde birleştirildi. Mahke dışındadır” denildi. l DHA Dünya barış ve utanç günü Hafızanız var, ölçüleriniz, deneyleriniz, değerlendirmeleriniz, teknikleriniz de var. Hiçbir bilgi kilitli kapıların arkasında değil, kuyuların dibinde değil, karanlıklarda değil... Başınıza gelenleri ve gelecekleri biliyorsunuz. Tarihinizi yazabilecek kadar uygar, o tarihi yeni nesillere aktarabilecek kadar beceriklisiniz. Olanlara bakıp olacakları anlayabilecek kadar nesnelsiniz. Yine de hâlâ... Enerji kaynaklarını adaletsiz paylaşıyorsunuz. O kaynakların rantı için fırtınalar kopartıyorsunuz. Bu arada hepsini tehlikeli ve kontrolsüz bir hızla tüketmektesiniz. Haklarla ilgili sorunları çözmeyi beceremediniz. Ne insana ne hayvana ne de doğaya saygınız var. Hep, savaşlardan savaşlar beğenen, silah üzerine silah üreten, bu kirli pazara gönüllü hedef olmaktan gocunmayan iktidarların peşindesiniz. O savaşlarda önce babalarınızı, kocalarınızı, oğullarınızı, sonra her şeyinizi tekrar tekrar yitirmektesiniz. Ama yitirdiklerinizi değil sadece kazandıklarınızı hafızalarınızda biriktirmektesiniz. Açlıktan ölen, işsizlikten sokaklara düşen sizsiniz. Ömrünü bir avuç varlıklı insanın satın alacağı şeylerin üretimi için fabrikalarda, tarlalarda, atölyelerde, gökdelenlerde, yeraltlarında çalışarak tüketen de sizsiniz. Yine de gidip işveren haklarını kollayanlara ve sizi kendi şahsi çıkarları için savaşlara yollayanlara ısrarla oy ve destek vermektesiniz. Size, çağlar ve coğrafyalar, dağlar ve ovalar ve köyler ve şehirler dolusu insana sorsalar... Savaş nedir ve barış nedir diye... Bir süre boş boş bakarsınız bunu soranların yüzlerine. Sonra belki içinizden biri kendi hayatta kalma savaşını düşünür... Bir diğeri kimliğiyle ilgili verdiği savaşları... Ahlaki savaşlar takılır bazılarınızın kafasına... Dini savaşlar sonra... Kendi içinizdeki savaşlar bir bir gelir geçer aklınızdan. Şehitler, kahramanlar, gerillalar... İçinde ölüsü olan ya da olmayan mezarlar... Yenseniz bile sanki aslen yenilmiş gibi hissettiğiniz tarihiniz düşer aklınıza... Sürgünleri düşünürsünüz, zorunlu göçleri, o göç yollarında ölenleri... Savaşların çıkma nedenlerini anımsamaya çalışırsınız, sonra bitme nedenlerini... Arada geçen süre içinde kimin başına ne geldiğini... Yine de cevap veremezsiniz... Savaş nedir ve barış nedir? Tüm ekonomik dengesini silah, uyuşturucu ve fuhuş ticareti üzerine kuran bir sistemde yaşadığınızın fakındasınız. Sanki gerçekten barış istermiş gibi görünmek için o kelimenin etrafına dantel örtüler örüldüğünün, üzerine ışıklar düşürüldüğünün ve yersiz bir duygusallıkla anlamlar yüklendiğinin de farkındasınız. Barış aslen hiç inanmadığınız bir ütopya. O ütopya için küllüm yalan bir belagat dillendiriyorsunuz ama gerçekleşsin diye kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz. Gücünüzün hiçbir şeyi değiştirmeye yetmeyeceğine bir kez inandırılmışsınız. Sınırların kalktığı... Üretimin sadece ihtiyaçlarla sınırlandırıldığı... Paylaşımın adaletinden zerre kadar şaşılmadığı... Devletlerin bir iktidar değil hizmet kavramı olarak baştan yapılandırıldığı... Hedeflerin ve o hedeflere ulaşma yöntemlerinin tamamen değiştiği... İnsanların kendi gerçekleriyle gerçekten yüzleştiği bir düzen için ısrar etme gücünü kendinizde bulmadığınız sürece... Hem bitmek bilmez irili ufaklı savaşlar hem de “Dünya Barış Günü” gibi anlamsız hayaller olacak yeryüzünde. Her yıl, 21 Eylül’de dünyada sürmekte olan savaşlar bir günlüğüne topyekun dursun diye... O gün, en azından o gün kimse savaş yüzünden ölmesin diye... Şehirler bombalanmasın, evler taranmasın, hayat ve akıl kana bulanmasın diye... Bir günlüğüne barış istemenin ve mutlak barışı asla elde edememenin büyük utancı ve çaresizliğiyle yaşıyorsunuz. Ve inatla anlamıyorsunuz. Sizin hayalini kurabildiğiniz barış, her koşulda, hep iki ateş arasında. Tekin’den ‘Şarbonlu gemi neden burada’ sorusu CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, şarbon hastalığı olduğu iddia edilen hayvanları taşıyan “RAHMEH” isimli geminin sahibinin, Et ve Balık Kurumu’na en büyük ithalatı gerçekleştiren, Ürdünlü Tareq Hijazi’e ait olup olmadığı iddiasını Meclis’e taşıdı. Tekin, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’den şu soruları yanıtlamasını istedi: “RAHMEH gemisinin yöneticisi, yük sahibi ve İstanbul acentesi kimdir? Gemiye sağlık kontrolü yapılmış mıdır? Geminin Ürdünlü Tareq Hijazi’e ait olduğu iddiası doğru mudur? Mehmetçiğe yedirilen donuk etler nedeniyle herhangi bir zehirlenme vakası yaşanmış mıdır?” l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle