28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 19 Eylül 2018 4 2. el santral patladı haber TASARIM: FUNDA YAŞAR ER Avusturya’da 15 yıl çalıştıktan sonra çevrecilerin tüm itirazlarına karşın Çanakkale’nin Çan ilçesine kurulan termik santralda dün patlama meydana geldi. 6 işçi yaralandı Bölge sakinlerinin tüm itirazlarına karşın birkaç ay önce devreye KE, 112 Acil, itfaiye ve jandarma ekipleri sevk edildi. Alevlere müdahale eden ekip alınan Çanakkale’nin Çan il ler, yangını kontrol altına alarak çesinde bulunan Çan2 Ter söndürdü. Yangına müdahale sı mik Santralı’nda dün kömürle HAZAL rin depolandığı bölümde çıkan OCAK rasında gazdan etkilenen 6 işçi ise hastaneye kaldırıldı. yangınla birlikte patlama meydana geldi. 6 işçi yaralandı. ÇED raporu verildi Çanakkale İl Afet ve Acil Durum Bölge sakinleri santral projesine Müdürlüğü’nden yapılan açıklama 2015 yılında “Çevresel Etki Değer da ODAŞ Elektrik Üretim A.Ş. tara lendirmesi Olumlu” kararı verildi fından işletilen 330 Megavat kuru ği günden beri mücadele ediyor. Hat lu güce sahip termik santralda mey ta İda Dayanışması Derneği, Madra dana gelen patlamanın kömür depola Dağı ve Kaz Dağı Belediyeler Birliği nan bölümde kömürlerin tutuşmasıy ile TMMOB Ziraat Mühendisleri Oda la çıkan yangınla birlikte gaz sıkışma sı Çanakkale Şube Başkanlığı bu ka sı nedeniyle yaşandığı belirtiliyor. Pat rarın ve santral projesinin iptali is lamanın ardından bölgeye AFAD, UM temiyle dava açtı. Mahkeme tarafın dan reddedilen dava temyiz aşamasında ancak yargı süreci bitmeden santral tüm itirazlara karşın çalıştırılmaya başlanmış. Gazetemize konuşan bölge sakini ve İda Dayanışması Derneği avukatı Ali Furkan Oğuz “Santralin Avusturya’dan sökülerek kurulacağını, Avusturya’da 15 yıl çalışmış, Avusturya’nın artık istemediği, eski, kullanılmış 2. el bir santral yani hurda bir santral olduğunu dile getirmiştik. Şirket daha önce Çanakkale İl Genel Meclisi’ne yaptığı savunmada da; santralin 2. el olduğunu kabul etmiş, rehabilite edeceğini de belirtmiştir. Ancak ÇED raporlarındaki taahhütler gibi rehabilite taahhüdünün de bugün acı sonucunu yaşıyoruz. Çan’da halihazırda Çan Termik Santrali’nin ça lışmaya devam ettiğini ve gerek bölge insanı sağlığını gerek bölge doğasını birebir tehdit ettiğini, ikinci bir santralın bu etkileri daha da büyüteceğini, Çanakkale genelinde planlanan onlarca santral ile birlikte tüm Çanakkale halkının sağlığını ve de yaşam kaynağı Kaz Dağları’na yönelik tehditlerin artacağını defalarca söyledik. Telafisi imkânsız zararların oluştuğunu görmenin ve haklı çıkmanın ne yazık ki üzüntüsünü yaşıyoruz. Akıllara gelen bir diğer soru da bu patlama Akkuyu, Sinop ya da Trakya’da planlanan nükleer santrallarda yaşansa idi, sonuç ne olurdu sorusu” ifadelerini kullandı. CHP Çan İlçe Başkanı Ümran Aydın, santralın faaliyete geçtiğinden beri birçok sorun çıkardığını belirtti. Gazeteci Duran’a tahliye ZEHRA ÖZDİLEK Ankara Sincan Cezaevi’nde 6 ayı aşkın bir süredir tutuklu bulunan gazeteci Metin Duran, Adli Tıp Kurumu’nun ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu vermesi üzerine tahliye edildi. Duran’ın abisi Medeni Duran, “Umarın cezaevindedeki tüm gazeteciler bir an evvel salınır. Uygar ülkelerde Gazetecilik suç değildir” dedi. Duran’ın yanında refakatçi olarak kalan kardeşi Zeydan Duran ise, “Karardan dolayı çok sevinçliyiz” diye konuştu. Yüzde 93 engelli olmasına rağmen mart ayından bu yana Sincan Kapalı Cezaevleri Kampusu’nda bulunan hastanede tutulan gazeteci Metin Duran’a Adli Tıp Kurumu tarafından “Cezaevinde kalamaz” raporu verilmesi üzerine infazının bir yıl ertelenmesine karar verildi. Duran’ın abisi Medeni Duran, “Diğer gatetecilerin de bir an evvel salınmasını umut ediyorum. Türkiye şu anda cezaevinde gazeteci tutmakta birinci ülke. Dünyada saygın devletler basınlarına açtıkları özgürlük alanlıyla değerlendirir. Maalesef Türkiye bu konuda geriye doğru gidiyor”diye konuştu. Hanifi Barış artık özgür ZEHRA ÖZDİLEK Barış İçin Akademisyenlerin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisi imzacısı akademisyen ve avukat tutuklu Hanifi Barış, “Terör örgütü propagandası” yaptığı iddiasıyla yargılandığı davada tahliye edildi. Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıkan akademisyen Hanifi Barış sosyal medya paylaşımları gerekçe gösterilerek iki buçuk ay önce tutuklanmıştı. Silivri Cezaevi’nden adliyeye getirilen Barış’a çift kelepçe takılması dikkat çekti. Kelepçe, Barış salona gireceği zaman çıkartıldı. Barış, “İddianameye konu fotoğraflar zaten paylaştığım kaynaklarda olan fotoğraflardır. Yorumum olarak değerlendirilen kısımlar haberlerin başlıkları ya da alt başlıklarıdır. Sanıyorum bu hata ilgili kaynakların İngilizce olmasından kaynaklanmıştır. İddianamede ‘evimde ele geçenler’e dair ibareler var. Bu herhalde bir kopyalayapıştır hatası olmalı. Sizce de malum olduğu üzere, evime kolluk kuvvet gelmedi, ifade vermeye kendim gittim” dedi. Mahkeme heyeti Barış’ın savunmasını gerekçe göstererek adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Duruşma Aralık ayına ertelendi. Duruşmayı HDK Eş Sözcüsü Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, akademisyenler ve Barış’ın ailesi izledi. 4 akademisyene 1 yıl 3 ay ceza Barış İçin Akademisyenlerin “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisini imzaladıkları için “Terör örgütü propagandası” ile suçlanan akademisyenlere yönelik davalar adli yılın açılışının ardından Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde devam etti. Yrd. Doç. Bülent Küçük, Doç. Dr. Çiğdem Kafesçioğlu, Prof. Dr. N.N, Dr. Gaye Yılmaz’ın üçüncü duruşmaları görüldü. Ayrı ayrı görülen dört duruşmada mahkeme heyeti dört akademisyene ayrı ayrı 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Mahkeme hükmün açıklanmasını geri bıraktı. l İSTANBUL Kurtuluş arı ‘Cargill anayasamızı tanımıyor’İstİaşnçibluelr’da Orhangazi’den yola çıkan işçilerin toplu yürüyüşüne polis izin vermedi. ABD’li gıda tekeli Cargill’in Bursa’daki fabrikasında sendikaya üye oldukları için işten atılan işçiler, başlattıkları yürüyüş eyleminin 6. gününde Ataşehir’de bulunan Cargill Türkiye genel merkezine ulaştı. Burada açıklama yapan işçiler, “Sendikalaşmanın önüne geçebilmek için işten attığınız 14 arkadaşımızı hemen işbaşı yaptırın! Aksi bir durumda Tekgıdaİş Sendikası olarak gerçek anlamda eylemlerimize başlayacağız. Kazanılana kadar da vazgeçmeden devam edeceğiz” dediler. Bursa Orhangazi’den yürüyüşlerine başlayan Cargill işçileri, önceki gün Gebze’de Flormar işçilerine yaptığı destek ziyaretinin ardından Tuzla’da gözaltına alınmış akşamında serbest bırakılmıştı. İşçiler, serbest kalmalarının ardından geceyi Kartal Meydanı’nda geçirdi. Sabah yürüyüşe başlayan işçiler polisin izin vermemesi gerekçesiyle ikili gruplar halinde yürüyüşlerine devam etti. Polis denetiminde yürüyen işçiler Maltepe’ye ulaştıklarında birçok kez yapılmasına karşın tekrar GBT kontrolüyle durduruldu. 40 dakika süren işlemin ardından yoluna devam eden işçiler Cargill Türkiye firmasının Ataşehir Palladium Tower’da bulunan genel merkezine ulaştı. İşçilere, Atatürkçü Düşünce Derneği, TezKop İş, Türkiye Gençlik Birliği, Vatan Partisi, Belediyeİş Sendikası, Deriteks Sendikası, Emek Partisi, İnşaatYapı İş Sendikası,Türkiye Kominist Hareketi, Sosyal Demokrasi Derneği gibi birçok sendika, platform ve siyası parti üyeleri destek verdi. l İSTANBUL/Cumhuriyet 28 işçiye tutuklama istemi Ulaştırma Bakanlığı CHP ve HDP’li milletvekillerini işçileri provoke etmekle suçladı. İşçilere adliyeye girişi sırasında slogan atmaları üzerine jandarma müdahale etti Kötü çalışma koşullarını protesto eden 3. havalimanınındaki işçiler polis ve jandarma ablukası al ‘Köle değil işçiyiz’ tında çalışmaya devam ederken, gözaltına alınan 126 işçi dün ifadeleri alınmak üzere Gaziosmanpaşa (GOP) Adliyesi’ne getirildi. İfadesi alınan işçilerden 28’i tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edildi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yazılı bir açıklama yaparak işçilerin eylemini HDP ve CHP’li milletvekillerinin de destek verdiği bir provokasyon olarak niteledi. Gözaltına alınan işçilerden 126’sı ifadelerinin ardından savcılığa çıkarıldı. İzmir’de sendika, meslek örgütü ve sivil toplum örgütü temsilcileri İstanbul 3. Havalimanı inşaatında insanca koşullarda çalışmak için haklarını arayan işçilere destek verdi. Grup adına konuşan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, sadece bu yılın ilk 8 ayında bin 290 kişinin iş cinayetlerine kurban gittiğini belirterek işçilere yönelik gözaltıların kabul edilemeyeceğini belirtti. l İZMİR/Cumhuriyet Gözaltındaki işçilere, “2911 sayılı toplantı ve gösteri yasasına muhalefet”, “Çalışma hürriyetinin ihlali”, “Kamu malına zarar vermek”, “Halkı kin nefret düşmanlığa tahrik etmek”, “Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması”, “Görevi yaptırmamak için direnme” gibi suçlar yöneltildi. Bakanlık muhalefeti suçladı Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından yazılı bir açıklama yapılarak işçilerle birlikte CHP ve HDP’li milletvekilleri suçlandı. Eylemin milletvekillerinin desteğiyle gerçekleştirilen bir provokasyon olarak nitelendirildiği açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Havalimanının temeli atılırken, ‘Bu havalimanını yapamayacaklar’, Gezi eylemlerinde ‘Havalimanı inşaatını durdurun’ denildi. Bugün ise açılışına sayılı günler kala aynı çevrelerin ‘29 Ekim’de açamayacaklar’ iddiası ile milletimizin moralini, çalışanların motivasyonunu bozma gayreti içinde oldukları gözlemlenmektedir. İsmi ne olacak ile başlatılan tartışmalar daha sonra servis olayını gerekçe göstererek bazı marjinal grupların yer aldığı, HDP ve CHP’li bazı milletvekillerinin de destek verdiği bir provokasyona dönüştürülerek farklı bir noktaya çekilmek istenmiştir. Bu proje Türkiye’nin gurur projesidir ve durdurmaya, engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir.” İstanbul Barosu, gözaltındaki işçilerinin avukatlarla görüştürülmemesini, “yasa hükmünün ihlali” şeklinde değerlendirdi. Baro yaptığı açıklamada, “Savunma hakkının esirgenmesi boyutuyla, soruşturma ve kovuşturma safhalarını ‘özel bir ilgi’ ile takip edeceğiz” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Destek ‘yazısına’ gözaltında dayak SEYHAN AVŞAR İstanbul Üniversitesi Meslek Yüksekokulu öğrencisi, Devrimci Gençlik Birliği (DGB) üyesi Ulaş Uslu ve Nimet Erben önceki gün 3. havalimanı işçilerine destek olmak amacıyla Hadımköy’de bulunan bir duvara, “3. havalimanı işçisi yalnız değildir” yazdı. Polis yazılama yapan gençleri gözaltına aldı. Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şubeye götürülen gençler iddiya göre burada polisler tarafından darp edildi. Yaklaşık 13 saat boyunca gözaltında tutulan gençler akşam saatlerinde serbest bırakıldı. Ulaş Uslu’nun dizlerinden darp edildiği için yürümekte zorlandığı Erben’in kafasından darp edildiği bildirildi. Tsoermuenul muz T ürkiye bir krize sürükleniyor. Bu kriz önümüzdeki günlerde üç sosyal sonuç doğurabilir. Bu iktidar 16 yıldır krediye ve borçlanmaya dayalı tüketim ekonomisi modelinin getirilerinden yararlandı. Ülkeye ucuz döviz aktı; içeride kredi faizleri düşük tutuldu. İthal ürünler pazara yığıldı; tüketim alışkanlıkları değişti. Kredi kartları yayıldı. Yer gök inşaat, AVM oldu. İhale zenginleri türedi. “Faize karşıyız” diyen siyasal İslamcı gelenek döneminde bankalar da kazanç rekorları kırdı. Bu borç ekonomisi, farklı sınıfları birbirine bağlayan bir ortak proje ve hayali orta sınıf yarattı. İktidarsa tabanını bu şekilde adım adım genişletti. Krizin önümüzdeki sürece en büyük etkilerinden birisi, bu tüketime ve borçlanmaya dayalı “hayali orta sınıf”ın çözülmesi, buradaki memnuniyetsizliklerin artması olacak. Kredi faizleri yükseliyor; ithalata bağımlı tüketim alışkanlıklarını sürdürmek, Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında pula döndüğü ortamda zorlaşıyor ve iflaslar, işten çıkarmalar kapıda. Zamlar, pahalılık, işsizlik ana gündem olma yolunda. Bu, ilk eşik. İkincisi; çıkarları birbirine bağlanmış ekonomik ve siyasal iktidar sahipleri krizin faturasını halka kesmek niyetinde. Ekonomik güç sahipleri ücretleri düşürmek, emekçileri daha çok çalıştırmak, yani diğer alanlardaki kayıplarını emekçiler üstünden gidermek ister. İşçiyi tahtakurularına ve sağlıksız yemeklere mahkum etmek, ücretleri ödememek, ölümüne çalıştırmak da bu kapsamdadır. Soma’dan bildiğimiz düzendir. Havalimanı işçilerinin kriz derinleştikçe kötüleşen bu koşullara karşı itiraz yükseltmeleri bu açıdan bir eşik. İktidarsa yeni dönemde benzer mücadelelere model olmasını önlemek adına, basit görünen bu talepleri yok saymayı ve zor gücüyle bastırmayı seçti. Kriz derinleştikçe sessizliği, itirazsızlığı, bütün bunları kader gibi göstermeyi daha da garanti etmek zorundalar çünkü. Bu da siyasi iktidarın işbölümündeki görevi. Öyleyse yeni dönem, emek üzerindeki baskıların artacağı, halkın belinin daha da büküleceği saldırılara işaret ediyor. İkinci eşik budur. Bir de şimdi “israfla mücadele”, “tasarruf” sözleri dolaşıma sokuldu. Güzel elbette, ama tasarruf uçaktan, “itibar”dan, saraylardan, ejder meyvesinden değil belli ki; halkın kaynaklarından, halka aktarılacak kamusal kaynaklardan tasarruf söz konusu olan. Kamu hizmetlerine ayrılan payın daha da düşeceği, eğitimden sağlığa özelleştirme saldırısının devam edeceği kesin. Bu da üçüncü eşik. Yeni dönemi bu üç eşik karşısında geliştirilecek mücadeleler belirleyecek. Diğer yandan iktidarın eli güçlü. Bütün devlet yetkileri tek kişide toplanmış durumda. Her şey bir imzaya, iki dudağının arasından çıkacak bir söze bakıyor. Korku yaygın. Medya ele geçirilmiş. Ama iktidarın asıl avantajı, bizzat kendisi krizde olan, bağımlı ve etkisizleşmiş muhalefetlerin varlığı. Her iktidar böyle muhalefet ister. Türkiye kötü yönetilirken böyle yönetilmenin “kader” gibi algılanması, “bir şey değişmez, biz mi kurtaracağız” hissinin yayılması kabul edilemez. Öyleyse bugün ülkenin öncelikli sorunu eğitim, sağlık, ekonomi, adalet değildir. Türkiye’nin bugün ana sorunu, bütün bu tekil sorunlar karşısında ülkeyi yeniden düze çıkaracak, halk içinden filizlenen bir siyasal alternatifin yokluğudur. Bu yokluksa tehlikelidir; çünkü krizlerin sonuçları bıçak sırtıdır; tüm dünyada olduğu gibi daha otoriter ve faşizan bir gidişe de kapıyı açması olasıdır. Önce buna çözüm aramalıyız. Merhaba 80’lerin ikinci yarısı. İlkokula başladım, okumayı öğreniyorum. Köy Enstitülü, gazetesinden hiç kopmamış öğretmen dedem Mahmut Erol, okuldan çıkınca benden gazetesini almamı istiyor. Görev bu. Aksatmak yok. Alıyorum elbette. Gazete elimde; belediye otobüsünde kısacık kollarımı iki yana açmaya çalışarak merakla dalıyorum sayfalarına. Kollarım yetmiyor gazeteyi geniş geniş açmaya; çoğu zaman yanımda oturan kişi bana yardım ediyor; ben bir sayfasını tutuyorum, yanımdaki diğer sayfasını. O okuyabiliyor; ben okumaya çalışıyorum. Görsel az, hep yazı. Okumayı öğrenmek dışında çarem yok. Çünkü meraktayım; saatlerce bu gazeteyi okuyor, bu sayfalara bakıyor dedem; neden? Okumayı hızla sökmemde büyük payı vardı bu merakın. Bugün dedem yok; ama meşalesi elimde. Okuduğu gazetede, okuma merakımı büyüten gazetede yazacağım bundan böyle. Sorumluluk büyük ve kalemimin tarafı, pusulam belli: Emekten, aydınlanmadan, insan hak ve özgürlüklerinden, tek kişinin değil halkın egemenliğinden, bağımsız Türkiye’den ve elbette Cumhuriyet’ten yana. Öyleyse merhaba. Haftada iki kez, çarşamba ve cumartesi günleri birlikteyiz bundan böyle. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle