22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 19 Eylül 2018 ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Bir bir kapanıyorlar ekonomi 11 4 TL eriyip faizler sıçrayınca şirketler 4 Yüzlerce firma konkordato de borçlarını çeviremez hale geldi. Dev başvurusunda bulundu. İş çevreleri iflasların firmalar kredilerini ödeyemedi domino etkisi yapmasından korkuyor Kur ve faiz şoku yaşayan firmalar, mali darboğaza girdi. Yılbaşından bu yana Türk Lirası’nın (TL) yüzde 40 de ğer kaybetmesi ve kredi faizlerinin yüzde 30’lara ulaşmasıyla krize giren yüzlerce şir ket iflastan bir önceki aşama olan konkor dato başvurusunda bulunmak üzere mahkemelerin yolunu tuttu. İnşaattan deriye, enerji den tekstile kadar birçok fark lı sektörden 200 firmayı içeren konkordato listesi önceki gün EMRE sosyal medyaya yansıdı. DEVECİ Özellikle ithal ara malına ba ğımlı olan sektörlerde dev fir malar borçlarını çeviremez hale geldiler. Ayakkabı sektöründe 1938 yılında kurulmuş köklü firma Hotiç’in ardından yine geçmi şi 1948 yılına dayanan bir diğer büyük firma Yeşil Kundura da konkordato talep etti. Sektördeki son gelişmeleri değerlendiren Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği’nin eski başkanı Hüseyin Çetin, kur ve faizdeki artış nedeniyle zor durumda olduklarını söy ledi. Sektörde ithal girdiye bağımlılık oranı nın yüzde 40 olduğunu belirten Çetin, üst üs te gelen konkordato başvurularının domi no etkisi yaratması endişesi taşıdıklarını dile getirdi. Çetin’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: n Ayakkabı mağazaları son yıllarda aşırı büyüdü. Ödeme vadeleri 15 aya uzadı. n Kur farkından dolayı şirketlerin ana ser mayesi yüzde 50 eridi. n Hammadde tedarik eden firmalar vadeli satıştan peşin ya da kısa vadeli ödeme talep etti. Üreticiler de ödemeleri yapamadı. n Bu şekilde devam ederse domino etkisi ortaya çıkabilir. Bu durum diğer sektörlere zarar verebilir. n Türkiye ayakkabı sektöründe dünyanın en büyük altıncı, Avrupa’nın birinci üreticisi. 280 bin istihdama ve yıllık 500 bin çift ayak kabı üretim kapasitesine sahip. n Doğrudan ve dolaylı olarak bu sektör Türkiye’de 2 milyon kişiye aş sağlıyor. Sek tördeki sorunlar çok geniş bir kesimi olum suz etkiler. n Yüzlerce küçük firma da etkilenecek. Bü yük firmalar daralmaya gidecek. n Çıkış yolu ihracatta. Bu yıl 1 milyon dola rı, önümüzdeki yıllarda 2.5 milyar doları ya kalamayı hedefliyoruz. n Eximbank kredilerinde kolaylık sağlan masını, prim desteği verilmesini istiyoruz. n Kredi faizleri yüzde 40’ın üzerine çıktı, finansman maliyetleri çok arttı. Bu nedenle ayakkabıda yüzde 25 zam gelebilir. Konkordato nedir? Son aylarda ağırlaşan ekonomik sorunlarla birlikte en çok duyduğumuz kelimelerden biri konkordato. Her gün başka bir şirketin konkordato başvurusu basına yansıyor. Konkordato; borçlu bir firmanın ticari durumunun sarsılmış olmasıyla alacaklıların, alacaklarını belli bir plana göre almaları konusunda kendi aralarında vardıkları ve mahkemece onaylanan anlaşma anlamına geliyor. Konkordato başvurusu yapan firmalar, alacaklıların haciz işlemine karşı mahkemeden tedbir kararı alıyor. Geçici mühletler alan firmalar, mahkemenin atadığı konkordato komiserleriyle birlikte alacaklılarla anlaşma yoluna gidiyor. Bu süreçte şirket yeni borçlanmaya gidemiyor. Yeşil Kundura da havlu attı Hotiç’in ardından bir ayakkabı devi daha borçlarını çeviremeyerek konkordato başvurusunda bulundu. Türkiye’nin en eski ayakkabı markalarından Yeşil Kundura hakkında önceki gün karar veren mahkeme, Yeşil Kundura’yı haciz lere karşı korumaya aldı. Üç ay geçici mühlet verilen Yeşil Kundura’nın faaliyetlerinin denetimi için de iki kişilik konkordato komiser heyeti atandı. Nedeni yüksek faiz Yeşil Kundura Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kızanlıklı, mahkemeye yaptıkları başvurunun gerekçesine ilişkin şunları söyledi: “Son dönemde, ülkemizde yaşanan yüksek faizlerin uzun vadeli yatırımlara imkân vermemesi, TL’de yaşanan değer kaybı neticesinde satışların giderek azalması, ithal girdilerin kurdaki dalgalanmalar dan etkilenmesi ve bunun gibi birçok olumsuz ekonomik gelişme nedeni ile, kısa vadeli ödemelerimizde yaşanan güçlükleri bertaraf etmek, ticari faaliyetlerimizi korumak, müşterilerimizin, tedarikçilerimizin, bayilerimizin ve diğer iş ortaklarımızın bu zorlu süreçten daha da olumsuz etkilenmesini önlemek amacı ile konkordato başvurusu yapma kararı almış bulunmaktayız.” Şirket, özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri için ürettiği botlarla tanınıyor. Tüzemenler başvurdu Ege Bölgesi’nde başta İzmir valilik binasının yenilenmesi olmak üzere çok sayıda kamu kurumunun işlerini yapan Tüzemenler inşaat şirketi, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne konkordato başvurusunda bulundu. Tüzemenler Yapı Grubu Metal Turizm Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi adıyla faaliyet gösteriyordu. l İZMİR / Cumhuriyet Bilstore kepenk indirdi Ekonomide artan sorunlar nedeniyle kapanan mağazalara Bilstore da eklendi. 1947 yılında kurulan Bilsar firmasının bünyesinde faaliyet gösteren Bilstore, Türkiye’deki tüm mağazalarını kapattı. 2005’ten bu yana Türkiye’de hizmet vermeye başlayan şirketin Nişantaşı, Kanyon, Erenköy, Akmerkez ve Tünel gibi merkezi lokasyonlarda mağazaları bulunuyordu. Bilsar Yönetim Kurulu Başkanı, Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkıntılardan dolayı uzun vadeli bir önlem aldıklarını ve ihracata odaklanacaklarını söyledi. Bilstore mağazası bünyesinde Fred Perry, Nike, Adidas, Costume National, Superga gibi markaların özel ürünlerini satıyordu. Diyarbakır’da 50 firma listede Diyarbakır’da borçlarını ödeyemez hale gelen 50’den fazla şirket konkordato başvurusu yaptı. Diyarbakır Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (DSMMMO) Başkanı Mustafa Vural da, konkordato başvurusunda bulunan şirketlerin resmen olmasa da aslında iflas durumuna geldiğini ifade etti. Dizayn Grup 1 yıl süre aldı Türkiye’nin en büyük üç plastik boru üreticilerinden 300 milyon lira cirolu Dizayn Boru da mali sıkıntı nedeniyle konkordatoya başvurdu. Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde önceki gün görülen davada şirket için 1 yıl kesin mühlet kararı verildi. Şirket, Nisan 2018’de konkordato başvurunda bulunarak hacizlere karşı koruma istemiş ve üç ay süreyle geçici mühlet almıştı. Mahkeme, şirket faaliyetlerinin denetimi ve konkordato ön projesinin uygulanabilir olup olmadığına ilişkin üç kişilik konkordato heyeti atamıştı. Ürünlerini 85 ülkeye ihraç edilen şirket, plastik boru sektöründe dünyanın önde gelen oyuncuları arasında yer alıyor. Batıklar kamunun sırtında Dev şirketlerin 20 milyar doları aşan kredi yeniden yapılandırma başvurusuyla karşı karşıya kalan bankaları kurtarmak için hükümet hazırlık yapıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından yarın açık lanması beklenen Orta Vadeli Program’da yer alacağı iddia edilen plana göre, batık krediler devlet tarafından belirlenen bir tüzelkişiye devredilerek bankaların bilançolarından çıkarılacak ve bankaların batık krediler nedeniyle artması Bankaların batık kredilerinin devletin kuracağı bir havuzda toplanması ve banka bilançolarının düzeltilmesi gündemde beklenen sermaye enjeksiyonları ihtiyacı azaltılmaya çalışılacak. Bloomberg’in haberine göre, hükümet, bankaların lira seviyesindeki değer kaybı ve yükselen faizlerin sorunlu kredileri daha da yükselteceği beklentisiyle bankalar için önlemleri açıklayacak. Bankaların sermaye ihtiyaçları için gereken finansmanın nasıl sağlanacağı ve sorunlu kredilerin devlete mi aktarılacağı konusunda ayrıntılar henüz bilinmiyor. TL’nin yıl başından bu yana yüzde 40 değer kaybetmesi ve dış finansman maliyetlerinin artması sonrasında aktif kalitesi bozulmuş, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından üst üste not indirimleri gelmişti. Alt sınır 100 milyon TL Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB), reel sektör şirketlerinin finans kuruluşlarına olan borçlarının yeniden yapılandırılması adına yürüttüğü çalışmada sona geldiği öğrenildi. BloombergHT’den Sefer Yüksel’in haberine göre, borç yapılandırma işlemleri için banka, faktoring gibi finans kurumlarına toplam borcu 100 milyon TL ve üzeri olan şirketlerin bu anlaşma için başvurabileceği öğrenildi. Borç yapılandırmak isteyen şirket, ‘Çerçeve Anlaşması’na imza atan borçlu olduğu bankalardan herhangi birine başvuru yapması yeterli olacak. Başvuruyu alan banka, TBB bünyesinde bankaların temsilcilerinin yer aldığı komiteye borçlu şirketin talebini iletecek. Yapılacak fizibiliteden sonra ise borçlu şirketin talebi, alacaklı kurumların temsilcilerinin yer aldığı komitede oylamaya sunulacak. Eğer buradaki bankaların 3’te 2’si yeniden yapılandırma noktasında görüş verirse diğer bankalar da bu görüşe uyarak yapılandırma kararına uyacak. Kreditör bankaların yüzde 90’ının kabul etmesi durumunda ise borçlu şirkete ilave kredi verilebilecek. Her şey borçla başladı… “H er şey borçla başladı…” McKinsey Küresel Enstitüsü’nün eylül ayı raporu (*) bu sözlerle başlıyor. Malum 2008/09 küresel krizinin üzerinden on yıl geçti. Küresel ekonominin bir bütün olarak 1930 Büyük Buhranından bu yana ilk kez daralma gösterdiği krizin başlangıç tarihi olarak 15 Eylül’de Lehman Biraderlerin iflası gösterilmekte. Ancak, Lehman Biraderlerin çöküş öyküsünü krizin nedeni değil, tetikleyici sonucu olarak değerlendirmek gerekiyor. Krize giden yolların yapı taşları daha 1970’lerde, kapitalizmin merkez ekonomilerinde sanayi başta olmak üzere, reel üretici sektörlerde kâr oranlarının düşmesi; işsizliğin yapısal olarak derinleşmesi; ve toplam talebin gerileyerek küresel kapitalizmin tıkanmasıyla döşenmişti. Küresel sermaye çıkış yolunu finansal rant ve spekülasyon oyunlarında bulmuş, kapitalizmin kumarhane masalarında yaratılan sanal kârlar aracılığı ile birikimini sürdürebilme çareleri aramaya yönelmişti. Nitekim 2008’in Aralık ayında yayımladıkları “Küresel Kriz Kapitalizmin Ta Kendisidir” başlıklı raporunda Bağımsız Sosyal Bilimciler Grubu krizi şu sözcüklerle betimlemekteydi: “Küresel ekonominin içine sürüklendiği 2008 krizi, kapitalizmin kaçınılmaz krizlerini finansallaşma ile açma çabasının doğrudan bir ürünüdür. Günümüzde kapitalizm ve uluslararasılaşmış sermayenin genişleyen yeniden üretimi finansal spekülasyonun sanal rantlarına bağımlı duruma gelmiştir.” HHH Evet, bu koşulların yansıması olarak her şey borçla başladı ve borçlanma baş döndürücü bir hızla ivmelendi. Hükümetlerin, şirketlerin ve hane halklarının toplam borçları 2007’den bu yana 72 trilyon dolar artış göstererek 169 trilyon dolara sıçradı. Bu on sene içerisinde özellikle gelişmiş ülke ekonomilerinde devlet borçları iki misli arttı ve 60 trilyon dolara ulaştı. Küresel krize parasal müdahale aracı para basmak oldu. Ancak, “modern” merkez bankacılığının iletişim stratejisi gereği “para basmak” deyimi uygun düşmediği için, küresel para piyasalarına 3.5 trilyon dolarlık bu ek katkı “miktar kolaylaştırılması” adı altında sunuldu. Söz konusu operasyon sonucunda küresel mali piyasalarda faiz oranları sıfıra değin geriledi. “Sıfır” faiz oranı şirketler kesimi için yerçekiminin de sıfırlandığı bir ortama dönüştü. Şirketler kesimi bono ve tahvil ihraç ederek borçlanma yarışına katıldılar. Şirketler kesiminin toplam borçları da iki mislinden fazla artış gösterdi ve 66 trilyona yükseldi. Bunca parasal genişlemeye ve borçlanmaya karşın, 2008 sonrası dönemin küresel finans piyasaları açısından en büyük çözümsüzlüğü uluslararası toplam sermaye hareketlerindeki yavaşlamaydı. 2007’de yılda 12.7 trilyona değin yükselmiş olan küresel sermaye akımları, 2009’da 2 trilyon doların altına düşmüş; sonra da ancak 5.9 trilyon dolara kadar yükselebilmiş idi. Küresel sermaye akımlarındaki bu önlenemez gerilemeye koşut olarak, uluslararası doğrudan (sabit sermaye) yatırımları 2007’den bu yana yarı yarıya azalmıştı (3.2 trilyon dolardan 2017’de 1.6 trilyon dolara). Parasal genişlemeye karşın, doğrudan sabit sermaye yatırımlarındaki söz konusu gerileme küresel kapitalizmin birikim rejimini artık “üretimden” değil “finansal rantlardan” sağlamayı tercih ettiğini belgelemekteydi. Sözlerimizi Bağımsız Sosyal Bilimciler’in 2008 raporundaki tespitleriyle bağlayalım: Küresel kriz sayesinde serbest piyasanın dengeli ve istikrarlı bir ekonomi yaratacağı ve her türlü devlet müdahalesinin kaynak israfına yol açacağını savlayan neoliberal iktisat dogmalarının geçersizliği açıkça ortaya çıkmıştır. “Serbest” piyasaların kuralsızlaştırılarak, “derecelendirme kuruluşları” ya da “bağımsız idari otoriteler üst kurullar” aracılığıyla denetlenebileceği savı boşa çıkmıştır. İnsan için ve insani koşullara sahip bir üretim yapısı kurulmasının yolu, öncelikle finansal ekonominin gerek ulusal, gerekse uluslararası düzeyde topyekün bir kurallar bütünü içinde, sistemik olarak gözetim altında tutulmasından geçmektedir. Kapitalist dünya böyle bir ekonominin ön koşullarını sizce yaratabilir mi? (*) McKinsey Global Institute, “A Decade After the Global Crisis: What Has (And Hasn’t) Changed?” Merkez’den bankalara ‘zorunlu’ faiz desteği Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB), bankalara gönderdiği bir yazı ile Türk lirası (TL) zorunlu karşılıklara ödenen faizin yüzde 7’den yüzde 13’e çıkarılacağını duyurdu. Yeni faiz oranı 21 Eylül’den itibaren geçerli olacak. Yüzde 7’lik faiz oranı, 1 Haziran 2018’de uygulanmaya başlamıştı. Uluslararası haber ajansı Reuters’a bilgi veren üst düzey bir bankacı, “Banka olarak zorunlu karşılık olarak tuttuğunuz TL’de yeterince getiri elde edemezseniz döviz olarak daha çok tutmayı tercih edebilirsiniz” değerlendirmesinde bulundu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle