19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 16 Eylül 2018 TASARIM: İLKNUR FİLİZ Çok kişisel bir yazı Baştan söylemeliyim, canım acayip sıkılıyor. Bu da çok normal, çünkü yaşım gereği gazetemizde pek çok yönetim değişikliği yaşamış bir yazar olarak, son değişikliğin çok kötü bir zamanda, çok kötü koşullarda gerçekleştiğini söylemek isterim. Kâğıt fiyatlarının tavan yaptığı, bunu karşılamak için gazete fiyatının elli kuruş artırıldığı bir zamanda vakıf yönetimi değişikliği ve ardından gelen görevden almalar ve istifalar bende hiç olmadığı kadar derin bir kırılmaya yol açtı. Bu yazı çok kişisel bir yazı, buna hakkım olduğunu düşünüyorum. İki davam var, bunlar nedeniyle savcının karşısına çıktığımda kızım yaşındaki bir erkek savcı biraz da acıyarak bana şöyle bir soru sormuştu: “Galiba gazetenin en yaşlısı sizsiniz?” Gülerek yanıtlamıştım, “benden yaşlı bir iki kişi var.” Şimdi bunları yazarken yirmi iki yaşımda nasıl bir cesaretle Cumhuriyet gazetesine gidip “ben burada çalışmak istiyorum” dediğimi anımsadım. Bana “buyur” dediler ve o zamanlar haber müdürü derdik, sevgili, rahmetli Selahattin Güler beni hemen bir habere yolladı. Vallahi billahi beceremedim, ama duymuştum ya ‘Pazar günleri gazetede pek çalışan olmaz’ ben de her pazar gitmeye başladım. Şansa Armutlu’da bir siyasi cinayet işlendi, kimse yok, o zamanki yazıişleri müdürümüz rahmetli Çetin Özbayrak biraz gönülsüz, “hadi sen gidiyorsun, yanına bir fotoğrafçı al!” Korkuyla karışık bir heyecanla gazete fotoğrafçılığının piri İbrahim Köseoğlu’yla (o da rahmetli oldu) bölgeye gittik, konuştuk, fotoğraf çektik, gazeteye döndüm, yazmaya başladım. Çetin Özbayrak bir türlü beğenmiyor bana tam üç kez yazdırdı ve ertesi gün yazdıklarım gazetenin üst manşetindeydi. Haber gibi yazmamıştım, açıkça parlak bir röportaj tekniği kullanmıştım. O günden sonra da hiçbir haber yazmadım, röportajlar yaptım, Güneydoğu’ya kadın başına ilk gidenlerdenim, Almanya’ya otobüsle gidip Alman işçileriyle bir ay boyunca beraber oldum. Pamuk toplayan işçilerle pamuk topladım, kısaca dostlar yirmi yıla yakın ülkenin her yerine gidip röportaj yaptım, pirlerim Fikret Otyam ve büyük usta Yaşar Kemal’di. Yıllar geçti, İlhan Ağabey, “yanına bir karikatürist al ve arka sayfada yazmaya başla” dedi, köşe yazarlığım da böyle başladı. Yıllarca ben yazdım, Semih Poray çizdi. Kendimi arka sayfa güzeli ilan ettim, yıllarca. Bu arada röportaj yazarlığını hiç bırakmadım, Uludere’ye ilk gidenim, Soma’ya da! İran’a da ve dünyanın her yerine, hepsini okurlarımla paylaştım. Beş yıl önce arka sayfa benden alındı iki gün iç sayfalarda yazmaya başladım, sonra birden Can Dündar yönetimiyle gazeteye gelen Tahir Özyurtseven bir gün telefon etti, ekonomik nedenlerle yazım bire düşürülmüştü, ama bazıları hâlâ iki yazıyordu ve ben gerçekten aptal yerine konulmuştum. Bu beni hiç beklemediğim kadar üzdü. Sonra alıştım, bu arada Zonguldak’ta yerin altına indim, Sur’da, Nusaybin’de kadınlarla birlikte yürüdüm. Suruç’ta Kobane sınırında bir camide sabahladım. Geldik bu günlere. Bütün bu uzun yaşamda yönetim değişiklikleri oldu ama bir tek gün yazılarıma yasak getiren hiçbir yazıişleri müdürü olmadı. Hayır hayır, rahmetli Okay Gönensin, İran yazılarımın üçüncü günü, “kızım senin İranlılar tarafından satın alındığın söyleniyor, yazını kesiyorum” demişti. Ne yapmıştım, İran’da resim galerilerinden, oynanan Brecht oyunlarından söz etmiştim, bir de beni her zaman yollara düşüren sevgili İbrahim Yıldız, Bangkok sokaklarında yaşlı kadınların yaptığı seks gösterisini anlattığım bölümü çaktırmadan yazıdan çıkarmıştı. Ben bu gazeteyle büyüdüm, muhteşem günlerimiz oldu, neşenin ve yaratmanın keyfine vardığımız günler. Özellikle Cağaloğlu’nda o fareleri ve kedileri bol binamızda. Şimdi bile attığımız kahkahaları duyuyorum. Öfkelerimizi hissediyorum. Bütün ölülerimizin her gün bizi ziyaret ettiğini hissediyorum. Böyle muhteşem bir hayatı bana verdiği için gazeteme ve hayata teşekkür ediyorum. Şimdi merak ediyorsunuz, Işıl da mı istifa ediyor? Hayır. Tevazuya gerek yok ben bu gazetenin en çok gezeniyim. Gittiğim her yerde, o dönem hangi yönetim baştaysa bana hep şu sorular soruldu: “Fetocu mu oldunuz?” ya da “Yeni yönetim başa geçince gazeteyi okumayı bıraktık.” Bu sorulardan bıkmıştım, şöyle diyordum: “Arkadaş kimi beğenmiyorsan okumazsın ama bu ülkede nerede bir haksızlık, nerede bir adaletsizlik varsa onu yazan bir gazete var. Size de lazım olabilir.” Bu arada kendimi paralayıp yaptığım röportajlardan bir kısmını röportajlarını yaptığım insanların bile okumadığını gördüm. Bu bana en acı veren olayların başında gelir. Herkes aynı şeyi söylüyordu: “Çocukluğumdan beri alırım ama artık yolundan saptı almıyorum.” Evet işte böyle, kimse beni her zaman haksızlığa karşı çıkan ve doğru haber yapmaya kendini adamış insanların çalıştığı bu kadim gazeteden koparamaz. Nereye kadar giderse. Şen kalın ve gazeteyi almayı sürdürün. O sizindir! Bir not: İkinci yazı günümü hâlâ özlüyorum. 16 Eylül 2018 SAYI: 33947 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:12 04:58 05:24 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:38 13:05 16:34 06:23 12:50 16:19 06:47 13:13 16:42 Akşam 19:20 19:04 19:27 Yatsı 20:41 20:23 20:44 yorum 9 FETÖ ile Adnan Oktar mafyasının, aynı patronaj, yani Ame ilişkin her yazım için adımı koydukları bir internet sitesi açıp, asla ne yazdığı rikan Evangelist lobisinin mı aktarmadan cevap ye desteğine sahip olması tiştirmeye başladılar. bir raslantı değildir. HHH Türkiye’yi kurumsal ve 2009 yılında Yiğit Bu toplumsal anlamda bir lut, HaberTürk kanalında yozlaşmışlık beldesine ki Sansürsüz programına dönüştürmek için kullanı Adnan Oktar’ın iki müridini lan bu iki terör ve suç örgütünün arasındaki organik bağlantı “al gülüm, İtinayla Adnancı davet etti. Müritler, adeta beş yıldızlı bir hapisane mahkumu ya da müş ver gülüm” prensibine dayanır. promosyonu yapılır! terileri gibi aynı renk, aynı pahalı kumaş, aynı mo Her iki örgüt de del takım elbiseleri ve kra İslamiyet’in Evangelist yo himde açtığı bazı önemli davalar vatlarına milimi milimine rumu altında Saidi Nursi’den da, mahkumiyetimi isteyen savcı aynı hizada takılmış kravat iğne feyz almış gibi yapıyor; FETÖ lar FETÖ soruşturmasına uğradı leriyle robot değillerse, kurulmuş devletin dibini oyup kurumları ğı ya da hâkimler aynı soruşturma otomat gibi “yaratılış” güzelleme nı çökertirken, Adnancı mafya da sonucunda değiştikleri için beraat si yapmak için ekrana çıkarılmış toplumsal ahlakı dinamitliyordu. ettiğimin bilincindeyim… lardı, belliydi. Adnan Oktar, çevresine dizdiği si Adnancı mafya avukatları, 2002 Doğan Medya’dan beri hakkın likonlu motorları ve damızlık mü yılından öteye Türkiye çapında da belli bir fikir sahibi olduğum ritleriyle (makinist?) ansızın zen ota çöpe dava açmaya başladılar. Bulut’u HaberTürk’te beni sık sık ginleşince parasal olanaklarla di Sonuçta sayısı 10 bini aşan ve çağırdığı Basın Kulubü’nden tanı ni yasaklar arasında sıkışan bul özellikle Anadolu Adliyesi’ni ade yor; en azından “yaratılışçı” olma dumcuk Müslüman ya da Süs ta çalışamaz hale getiren bu dava dığını gayet iyi biliyordum. lümanlara “çok eşlilik ve sınırsız furyası, FETÖ’nün yargıdaki ge Kuşkusuz, bir yakınını korumak seks mubahtır” mesajı veriyordu. nişlemesiyle “paralel” yürüyordu. için Adnancı müridleri programa Adnancı fuhuş ve şantaj mafya Ama 2007 yılında şahsımı he çıkarmak zorunda kalmıştı… sı; FETÖ’nün kumpas kurmak için nüz “mahkeme” düzeyinde kıs Kanalları değiştirirken rastladı kullandığı “teknisyen ekibi”dir. tıramamışlardı. Çünkü o tarihin ğım programı, küplere binerek iz Adnancılar FETÖ’ye teknik des sosyal medyası, en azından be liyordum. Telefon çaldı, çağrılma tek; yani kurbanları izlemek, din nim özelimde internet ve eposta dığım programa “karşıt görüş var lemek, sesli ve görüntülü kay ile sınırlıydı. mış gibi görünmek” üzere telefon detmek, haklarında çakma ka Adnan Oktar ve çetesini çıldır la katılmam istendi. nıt üretmek hizmeti sağlardı. Bu tan, çünkü Yaratılış Atlası’na düz Müritlerin kravat iğnesinden hizmetin karşılığında da FETÖ’cü dükleri yabancı basın övgülerinin başlayıp Yiğit Bulut’u bir güzel savcı ve yargıçlar, zaman zaman sahteliğini ortaya çıkaran İsveç giydirdiğim ve çakma mehdinin dürüst emniyetçilerin eline düşen li Politiken gazetesine ilişkin yazı çakma atlasını yerden yere vur Adnan Oktar ile bendelerini kol mı takiben küfür, tehdit, taciz içe duğum birkaç dakikalık konuş lar, haklarında hasbelkader çı rikli olanlar bir yana, virüs prog mam, ertesi gün ve sonrasında kan mahkumiyet kararlarını Yargı ramları yüklü binlerce mesajla bil Adnan Oktar’ın A9 televizyonun tay’daki FETÖ yapılanması (özel gisayarımı çökertmeye çalıştılar. da her biri birer saatlik, iki cevabı likle de 9. Ceza Dairesi) bozar, Adnancıların ne kadar çok teknis na mazhar oldu! bazı davaları da zamanaşımına yeni ve ayakçısı vardır, tahmin bi Cevaplar, “Zeki, çılgın, sevim uğratıp çeteyi kurtarırlardı!* le edemezsiniz, sevgili okurlarım. li Mine” diye başlayan üstü kapalı HHH Hâlâ da var ve bugün de saldırı tehditler içeriyordu. Bugün bu yazı dizisini yayım yorlar zaten! Devamı haftaya… layabiliyorsam, yargı ve Yargıtay Neyse ki doğruların yanında da FETÖ’cü savcı ile hâkimlerden bir bir bilgisayar mühendisi bulunur, *https://www.trthaber.com/ha ölçüde temizlendiği içindir. bazen. O günlerde, kayda değer ber/gundem/adnanoktarorgu Keza Adnan Oktar ve mafya bir şey yapamadılar. tununfetoilebagidesifreedil sının 2013 yılından öteye aley Sanal âlemde Evrim Teorisi’ne di376844.html Eylüller hüzünlü ise kasımlar da kasvetlidir. 10 Kasım malum. EHkailmk36,P Cagruütminsihskuournirwtyrauwanelaw,[email protected] (Ecevit’i de unutma edildi. malıyız. Öldüğünde 5 240 gün sonra da 7 Kasım’dı.) Mayıs 1924, Cumhuriyet Bir başka 5 Kasım’da da gazetesi yayına başladı. babam gitti. 100. yıla doludizgin sey Öldüğü 5 Kasım günü rederken bu üçünün de gazetede kriz çıktı. zamanın ruhundan, iç dış Defnedemeden morga teslim edip Ankara’ya koştum. Ankara Temsilcisi Cumhuriyet dinamiklerden, toplumsal değişimler ve dönüşümlerden etkilenmemiş olması biraz da şahsi tarihtiridim. Büronun yarıdan fazlası boşalmıştı. Gazete kanıyordu. demek  kaçınılmazmış. TC’deki arızalar ile 10 Kasım 1991 günkü gazetede de “Enfarktüs” başlıklı yazım çıktı: “Yaşıt değillerdi. Enfarktüs ikisini de aynı anda vurdu. İkisi de atardamar tıkanıklığı yaşıyordu. İlk 24, 48, 72 saatler önemli dendi. Babam o eşiği atlatamadı. Son nefesini verdi. Cumhuriyet’in bünyesi ise çok güçlü.. Dünyanın en sağlıklı ‘doğumu’ ile, ‘bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi’ ile dünyaya gelmişti. Gücünü kendisine adını veren ve toplumsal ve siyasal yaşam ortamını yaratan devletinin kurucusundan alıyordu. Bünyesi yeni alyuvarlar ve akyu dırıya uğradığı günlere olan gönül bağınız, vefanızdır.  Cumhuriyet, hiç pörsümeyen barış ve gönenç içinde demokratik bir ülke hayalinizdir. Cumhuriyet gençliğiniz, Cumhuriyet şahsi tarihinizdir. Terk edemezsiniz. Arkanızı dönüp gidemezsiniz. Gitmeyi, bu gazetede savundukları fikirleri için alçakça öldürülen hocalarınız Muammer Aksoy’lara, Ahmet Taner Kışlalı’lara, sizi Cumhuriyet’e “tavsiye eden” Uğur Mumcu’ya ve aklını fikrini sonuna kadar köşesine yansıtmaktan geri durmamış olan Mümtaz Hoca’nıza hürmetsizlik sayarsınız. CHP’deki tıkanıklıklar ne ise, benzeri haller herhalde Cumhuriyet’e de yansıdı. HHH İşbaşı yapan eski yeni yönetim gazetenin kurtuluşunu zamane deyimiyle “fabrika ayarları”na dönmek olarak gördü, görüyor. Bunun doğruluğunu ilk haftanın satış rakamları ortaya koyuyor. Reyiz’in “Yeni Türkiye”si ne kadar tuttu ise.. Kemal Bey’in “Yeni CHP”si de o kadar tutmuştur. “Yeni Cumhuriyet” ise  tutamadı! Ayarlarla oynamak üçüne de iyi gelmedi, gelmiyor, gelemeyecek!.. HHH varlar yaratacak güçteydi. Cumhuriyet yaşayacaktır!” HHH Gazetede kurumsal bir sorun patlak verdiğinde, yazarı çizeri muhabiriyle topyekun maruz kalınan malum sorudur: Sen de istifa edecek misin? Yanıtı hem zordur hem de çok kolaydır. Gidenler arasında arkadaşlarınız, çok takdir ettiğiniz meslektaşlarınız vardır. Kalbiniz bazıları iledir. Ama aklınız Cumhuriyet’te ve Cumhuriyet HHH Tayyip Bey’e kızıp bir gün bile TC yurttaşlığından çıkmayı düşünmediğiniz gibi.. Kemal Bey’e içerleyip, o söylese bile AKP’ye oy vermeyi aklınızdan geçirmediğiniz gibi Cumhuriyet’ten de vazgeçemezsiniz. Ancak farklı iklimlere yelken açmayı denemiş ama yeterli rüzgârı alamadığınızı görenlerden iseniz, kemali nezaketle gidersiniz. Ki giden arkadaşlarımızdan böyle yapanlara sonuna dek saygı duymak gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin ucu Ortadoğu’ya açılan tehlikeli bir tünele sokuldu. Cumhuriyet Halk Partisi için de benzer endişeler ortaya koyanlar var. Gazete için tiraj ne ise partiler için de oy oranı odur. Cumhuriyet, kimi okurlarının nazarında bir gazeteden çok bir “sivil toplum kuruluşu” ile “demokratik kitle örgütü” arasında bir konumdadır. Etkinliğini tirajından çok tarihinden ve manevi gücünden alır.  HHH iledir. Böyle dönemlerde kırk yıllık vefalı okurların yaşadığı zorluğu, sorumluluğu ve açmazı yüreğinizde hissedersiniz.  Sizi bu gazeteye bağlayan değil yazarlarının alçakça öldürülmesi,  okurlarının bile çivili sopalarla sal HHH Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ve Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki tıkanıklıklar ne ise benzeri haller belli ki Cumhuriyet gazetesine de yansıdı. Çünkü bu üçünün DNA’larında bir türdeşlik var: 9 Eylül 1923 günü Cumhuriyet Ülkenin  toplumsal ve siyasal dizginleri “tarihe geçmek aşkı ile yanan” ve bu uğurda her yolu mubah gören bir zihniyetin eline geçti.  Türkiye Cumhuriyeti’nin çivileri oynarken Cumhuriyet’in  de bundan nasibini almaması olanaksızdı. Cumhuriyet yoluna devam edecek. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Sabah bırakılan avukatlar akşam gözaltına alındı. SAVCI İTİRAZ ETTİ, 12 AVUKAT İÇİN YAKALAMA KARARI ÇIKTI Tahliye kutlamasında gözaltı SEYHAN AVŞAR İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen duruşmada tahliye edilen, dün sabah da cezaevinden çıkan Halkın Hukuk Bürosu (HHB) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi 17 avukatın tahliyesine savcı dün itiraz etti. Mahkeme heyeti 12 avukat hakkındaki itirazı kabul ederken, 5 avukat hakkındaki itirazı ise reddetti. 12 avukat hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılırken, savcının tutuklanmaya yönelik talebinin reddedildiği 5 avukat hakkında ise nihai kararı üst mahkeme verecek. Meslektaşlarının tahliyesini kutlamak isteyen avukatlar dün Taksim’de bulunan İstanbul Barosu’nda kutlama yemeği organize etti. Yemeğe katılmak için baroya giden avukatlar Aycan Çiçek, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu ve Aytaç Ünsal burada polisler tarafından gözaltına alındı. Avukat Ahmet Mandacı’nın ise Çanakkale’de gözaltına alındığı öğrenildi. Savcının tutuklanmaya yönelik talebinin reddedildiği avukatların isimleri ise şöyle; Yaprak Türkmen, Ayşegül Çağatay, Zehra Özdemir, Didem Ünsal Baydar, Yağmur Ereren. Durakoğlu: Rezalet İstanbul Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu tahliye edilen avukatlar hakkında yakalama kararı çıkarılmasının rezalet olduğunu söyledi. “Böyle bir rezalet daha önce yaşanmadı” diyen Durakoğlu, “Bu nasıl bir rezalettir. Hiçbir siyasi makamın yargıyı bu hale düşürmeye hakkın yoktur. Yapılanı tercüme ettiğimde ortaya çıkan sonucun siyasi baskı olduğunu anlıyorum. 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tahliye kararı verecek, yine aynı mahkeme 24 saat geçmeden yakalama kararı çıkaracak, bu durumun izahı olamaz” dedi. Yakalama kararı sosyal medyada tepkilere neden olurken, HHB’nin sosyal medya hesabından paylaşılan mesajda, “Faşizm hukuku katletmenin adıdır. Hafta sonu kapalı mahkemeden yakalama kararı çıkartır, bir gün önce tahliye olan insanları gözaltına alır” denildi. l İSTANBUL YARKADAŞ’TAN ÇAĞRI Eren Erdem için adliyeye Eski CHP Milletvekili Barış Yarkadaş, 19 Eylül Çarşamba günü İstanbul Adliyesi’nde hâkim karşısına çıkacak olan CHP’nin PM üyesi Eren Erdem için destek çağrısında bulundu. Twitter hesabından açıklamalarda bulunan Yarkadaş, Erdem’e savunmasını hazırlamak için kullanacağı kitapların verilmediği yönündeki uyarılarının ardından cezaevi yönetiminin önceki gün akşam saatlerinde Eren’e kitapları teslim ettiğini açıkladı. Erdem’in 19 Eylül Çarşamba günü 09.30’da İstanbul Adliyesi’nde hâkim karşısına çıkacağını hatırlatan Yarkadaş, Eren Erdem’e destek verilmesi için çağrıda bulundu. 29 Haziran’da tutuklanan Eren Erdem’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek”, “gizli tanığı deşifre etmek” ve “soruşturmanın gizliliğini ihlal” suçlarından 9.5 yıldan 22 yıla kadar hapisi isteniyor. l İSTANBUL/Cumhuriyet Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Geçen ay profesör şimdi rektör oldu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile “Rektörlük için üç yıl profesörlük yapmış ol mak” şartının kaldırılmasının ardından ilk rek tör ataması gerçekleşti. Ankara Hacı Bayram Üniversitesi’ne, bir ay önce pro fesör olan eski MEB Müsteşa rı Yusuf Tekin atandı. Atamaya tepki gösteren Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, Tekin’in geçen ay profesör ol duğunu açıklayarak, “Rektörlük te üç yıl profesör olarak çalışma şartı 2 gün önce kaldırıldı. Geçen Yusuf Tekin ay profesör olan MEB eski müsteşarı Yusuf Tekin Hacı Bayram Üniversitesi’ne rektör ola rak atandı. Kişiye özel yasalar ve yönetmelik lerle yönetilen bir ülke” dedi. 20 yeni üniver sitenin kurulmasını öngören kanunun yayım landığı 18 Mayıs tarihinden beri Hacı Bayram Üniversitesi’nin rektörlüğünü aynı zamanda Gazi Üniversitesi’nin Rektörü olan Prof. Dr. İb rahim Uslan sürdürüyordu. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle