19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER eposta: [email protected] Pazar 16 Eylül 2018 2 TASARIM: İLKNUR FİLİZ AKP’nin tersten tarih algısı müfredatta kendini gösteriyor Yeni ders kitaplarında Atatürk ve laiklik azaltıldı Mustafa Solak TarihçiYazar MEB’in 18 Temmuz 2017’de yayımladığı programa göre hazırlanan 18Temmuz 2017’de öğretim programlarını yayımlayan MEB, bu programlara dayalı ders kitaplarını da yazdı ve okulla müfredatta yer alan yeni tarih kitaplarında, Mustafa Kemal Atatürk ve dönemine ilişkin kurucu ilkelerin erozyona uğratıldığını gözlemliyoruz. Tarihin çarpıtılarak yeniden yazıldığı kitaplar, öğrencilere sunuluyor ra yollamaya başladı. “Gayrimilli Eği tim” kitabımda müfredatlara değindi ğim için burada, müfredata göre yazı lan 8. sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Ata türkçülük ile 4, 5, 6, 7. sınıflarda oku tulan Sosyal Bilgiler ders kitaplarını inceleyeceğiz. Genel olarak değerlendirdiğimiz de Atatürk’ün, Atatürk ilkelerinin, özellikle laikliğin geçtiği yerlerin azal tıldığını, padişahın, halifenin teslimi yetçi, işbirlikçi rolünü, cumhuriye te karşı hilafet yanlısı Şeyh Sait, Me nemen Ayaklanmaları’nı gözden uzak tutarak yeni bir tarih anlayışı yaratıl maya çalışıldığını gözlemliyoruz. Önceki 8. sınıf T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında yer alan “Atatürkçülük” ünitesi şu konular yer alıyordu: Bu ünite esasen Atatürk ilkelerini ele alan bir üniteydi ve ilkeler 17 say fada anlatılıyordu.1 Yeni ders kitabın da ise Atatürk ilkelerinin kapsamı çok daraltılarak kavramsal açıklama düzeyine indirgenmiş ve 3 sayfaya düşürülmüştür.2 Demokrasi Özdür Kitapta “Demokratikleşme Çabaları” ünitesi yer alıyor. Türkiye çağdaşlaşırken demokratlaşmıyor sanırım. MEB çağdaşlaşma ile demokratlaşmayı birbirinden kopuk görüyor. “Demokratikleşme Yolunda Atılan Adımlar” olarak Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (Partisi’nin), Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması anlatılmış. Bir yerde “Bir ülkede çok partili siyasi hayat oluşmamışsa o ülkede demokrasinin hangi ilkesi zayıf kalır?”3 diye soruluyor. MEB’in, demokratlaşmadan anladığı siyasi partilerin varlığıdır. Kavramsal olarak “demokratlaşma” yanlıştır. Daha cumhuriyet kurulduktan 1 yıl sonra siyasi partinin kurulması “demokratlaşma” olarak ele alınmamalıydı. Sanki bu partiler kurulana kadar demokrasi yok! Oysaki bağımsızlığın sağlanması, padişah, ağa, şeyh egemenliğine karşı Cumhuriyet’in kurularak egemenliğin halka geçmesi en büyük demokrasidir. Kaldı ki demokrasi seçimler, siyasi partilerden ibaret değildir. Demokrasi şekle değil öze ilişkindir. Demokrasi, devletin bağımsızlığı, kadınerkek eşitliği, hukuksal eşitlik, insanın yaşamın ağa, şeyh, tek adam bürokrasisinden özgürleşmesidir. Bu suç padişahındı! Osmanlı yöneticilerinin, padişahın teslimiyetçi tutumunu gözden uzaklaştırmak üzere, suçu Osmanlı Hükümeti’ne atan ifadeler kullanılmıştır. Sevr Antlaşması’nın anlatıldığı konuda şu cümleler geçmektedir: “Osmanlı yöneticileri, çok ağır şartlar taşıyan bu antlaşmayı başlangıçta reddetseler de artan baskılar sonucu imzalamak zorunda kaldılar... Ancak bu antlaşma ölü doğmuş, hiçbir zaman yürürlüğe girmemiştir. Çünkü Osmanlı Anayasası’na (Kanuni Esasi) göre uluslararası bir antlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için meclis tarafından onaylanması gerekmektedir. Oysaki Sevr Antlaşması, fiilen işbaşında olmayan Mebusan Meclisi tarafından onaylanmamıştır. Osmanlı Hükumeti tarafından ‘Saltanat Şurası’ adı altında oluşturulan bir komisyon tarafından bu antlaşma onaylanmışsa da hukuki geçerliliği yoktur. Sevr Antlaşması BMM tarafından kesinlikle reddedilmiş, bu antlaşmayı imzalayanlar vatan haini ilan edilmiştir.”4 Bazılarının dediği gibi “Sevr metni padişahın önüne gelmedi, bu yüzden ölü doğdu” ifadesi padişahı kurtarmaz. Çünkü padişah zaten Saltanat Şurası’ndaydı ve yönlendirici olmuştur. Antlaşma metni padişahın önündeydi ve sonrasında önüne gelmesine gerek yoktu. Dahası padişahın teslimiyetçi tutumuna tepki olarak önceki kitaptaki “Türkler padişahın buyruklarına uy “Padişah Vahdettin işgale son vermesi, vatanı kurtarması için Mustafa Kemal Paşa’yı Samsun’a yolladı” iddiasını desteklercesine şunlar yazıldı: “Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da kaldığı günlerde Padişah Vahdettin ve hükumet yetkilileriyle görüştü. İstanbul’da bulunan Kazım Karabekir, Rauf Bey, Ali Fuat gibi vatansever subaylarla toplantılar yaptı. Bu toplantılarda ülkenin durumunu görüşüyor ve kurtuluş çareleri arıyorlardı.”6 Oysa önceki ders kitabında Samsun’a gidişin padişahın bağımsızlık istenci ile olmadığına dair Atatürk’ün şu sözü yer almıştı: “Osmanlı Devleti, onun istiklali, padişah, halife, hükumet, bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti.’”7 padişah’ın konumu saklanıyor Erzurum Kongresi’nin anlatıldığı ünitede “Mustafa Kemal Paşa, 89 Temmuz gecesi Hükumet tarafından görevden alındı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa aynı gece Padişah’a ve Harbiye Nezaretine çektiği telgraf ile resmî göreviyle birlikte askerlik görevinden de ayrıldığını bildirdi”[8] ifadesiyle sanki telgrafın diğer tarafında padişah yokmuş gibi sadece hükümetle yazışmışlar gibi ele alınıyor. Oysa önceki ders kitabında Atatürk, “Anadolu içindeki bütün isyan teşkilatı, bütün düşmanlar ve Yunan ordusu, el birliği ile lerek emperyalizm işbirlikçiliği gösteriliyordu.10 Halifelik makamı Önceki ders kitabında Halife Abdülmecit’in saltanat unvanı kullanması, Meclis’in üstünde olduğunu ima eden davranışları şöyle ortaya konmuştu: “Halifeliğin yanı sıra Abdülmecit bin Abdülaziz Han şeklinde bir de saltanat unvanı kullanmaya başladı. Sultanlara özgü gösterişli resmî törenler düzenleyerek cumhuriyet yönetimine karşı olan çevreleri sarayında kabul etti... Mustafa Kemal bir yandan halkı aydınlatmaya çalışırken diğer yandan Halife’nin cumhuriyet rejimi için tehlike doğurabilecek hareketlerinin önlenmesi için de çaba harcıyordu. Halife’nin kendisine ait bir halifelik hazinesi kurulmasını istemesi üzerine de hükumete şu talimatı vermişti: ‘Halife, ataları olan padişahların yolunu izler görünmektedir. Halife ve bütün dünya bilmelidir ki bugün var olan Halife’nin ve hilafet makamının gerçekte ne din ne de siyaset bakımından hiçbir anlamı ve gerekçesi yoktur. Halife, kendinin ve makamının ne olduğunu açıkça bilmeli ve bununla yetinmelidir. Hükumetçe ciddi ve esaslı tedbirler alınarak bildirilmesini rica ederim.’”11 Bu tür cümlelere yeni ders kitabında yer verilmeyerek halifenin Cumhuriyet yıkıcısı tavrı gizlendi. nu gözden kaçırıp yıllarca süren savaştan sonra bağımsız, millet iradesine dayanan bir devletin demokratik olmadığını ima eder gibi siyasi partilerin kurulması “demokratlaşma” olarak sunulamaz. Yeni kitapta, öncekinden farklı olarak Şeyh Sait Ayaklanması’na yer verilmedi. Anlaşılıyor ki okullara adı verilen hilafetçi Şeyh Sait’in cumhuriyet yıkıcısı rolü gözden kaçırılmak isteniyor. maktan vazgeçtiler. Mustafa Kemal’e her yandan yardım yağmaya başladı” cümlesine yeni kitapta yer verilmemiştir. Yeni kitapta suç padişaha değil hükümete şu şekilde yüklendi: “Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra işgaller yayılarak devam etti. Ülkede her geçen gün şartların ağırlaşması ve Damat Ferit Hükumeti’nin işgaller karşısında sessiz kalması halkın tepkisine neden oldu.”5 aleyhimizde faaliyete geçtiler. Bu ortak saldırı politikasının talimatı da Padişah ve Halifenin, düşman uçakları da dâhil olduğu hâlde, her türlü vasıtalarla memlekete yağdırdığı padişaha karşı ayaklanma fetvasıydı”[9] sözüyle padişahın işbirlikçi rolünü sergiliyordu. Dahası kitapta “Padişah ve onun hükumeti milletin haklarını korumaktan uzaktı” deniyordu. Vahdettin’in Kurtuluş Savaşı sonrası İngilizlere sığındığı belirti Menemen olayına dair Önceki ders kitabında Menemen ve Kubilay Olayları şöyle anlatılmıştı: “Bu girişim cumhuriyeti yıkmak üzere planlanmış gerici bir hareketin ilk adımıydı. Mustafa Kemal de olayı doğrudan cumhuriyete karşı bir suikast olarak değerlendirdi. O, orduya gönderdiği başsağlığı mesajında Kubilay’ın şehit edilmesine karşı tepkisini ve üzüntüsünü “Kubilay Bey’in görev yaparken uğradığı so Atatürk ilkeleri kitaplardan çıkarıldı nuçtan cumhuriyet ordusuna başsağlığı dilerim. Büyük ordunun kahraman genç subayı ve cumhuriyetin ül Atatürk sıradan birisi gibi gösterilmeye giler kitabında herhangi bir konu anlatılırken kücü öğretmen heyetinin kıymetli uzvu Kubilay’ın temiz kanı ile cumhuriyet yaşama gücünü tazelemiş ve kuv çalışılıyor. Milli mücade Atatürk’ün konuya da vetlendirmiş olacaktır”12 diyerek di le kahramanları Fevzi Çak ir fikri de belirtilirken, le getirdi. mak, “Genelkurmay Başka bu yılki kitapta “yok” de Yeni ders kitabında Menemen nı Fevzi Paşa”, “Fevzi Pa necek kadar azaltılmıştır. ve Kubilay Olayları’ndan hiçbir şekil şa”, İsmet İnönü “İsmet İnö Anlaşılması açısından ge de bahsedilmemiştir. nü”, “İsmet Paşa” veya “İs çen yılın ders kitabında Sosyal Bilgiler 4. sınıfta Atatürk’ün met Bey”, Kazım Karabekir, “Atatürk” kelimesinin 144 geçtiği yerlerin azaltıldığını görü ad ve soyad veya “Kazım Ka ama bu yılkinde 19 yerde rüz. Uykusuz oldukları için arkadaş rabekir Paşa” Ali Fuat Cebe kullanıldığını belirtelim.17 larını yastık istemek için rahatsız et soy, “Ali Fuat Paşa” diye ya Önceki yıllarda anlatı meyen Atatürk’ün, trendeki kom zılırken Atatürk için “Paşa”, lan “Atatürk Sosyal Bilim partırmanında ceketini yastık yap “Bey”, “Atatürk”, “Mustafa ler İçin Ne Yaptı?”, “Atatürk tığı anının olduğu “Atatürk’ün İnsa Kemal Atatürk” hitabı nere ve Millî Tarih” “Rehberimiz na Verdiği Değer” başlıklı okuma met deyse yoktur. Yine milli mü Atatürk” başlıklarına yeni ni13, Atatürk’ün sözüne atfen “Öz cadeleye katkısı olan kahramanlar Kitabın yazarı bugünden seslene kitapta yer verilmedi. gürlük ve Bağımsızlık Karakterimiz dan Ali Saip Ursavaş, Tayyar Rahmiye “Bey”, “Hanım” diye yazılırken rek sorduğu için  “soyadı kanunu olmadığından böyle hitap ettiği” savu Mücadeleyi büyütelim dir” metni14, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor, 30 Ağustos Zafer Atatürk’e karşı özensiz bir dil kulla nusu yapılamaz. Sonuç olarak Atatürk ve laikliğin nılmıştır. Çoğu yerde  “Mustafa Ke Önceki yıllarda “Çağdaşlaşan Tür azaltılması, padişahın, Şeyh Sait’in Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramları fotoğrafları ve ifadeleri15 ye mal” şeklinde yazılmıştır.16 Geçen kiye” ve “Yeni Türk Devletinin Te yıkıcı rollerinin gizlenmesi vahim ni kitapta yer almadı. Yeni kitapta yılki ders kitabında da bu özensiz melleri” ünitelerinde 7 sayfada anla dir. Atatürk’süz kitaplara izin veril Atatürk’e dair bir metin (okuma par üslup vardı. 5. sınıf kitabında “Mus tılan Atatürk ilkelerine yeni kitapta memesi için Atatürk ilkelerinin sa çası) eklenmemiştir. tafa Kemal Ankara’nın neden baş yer verilmedi. vunulması temelinde platformlar 13 sayfalık “Bir Lider Doğuyor” ko kent olmasını istemiştir?”        Geçen yılın 6. sınıf Sosyal Bil kurulmalıdır. nusu 20172018 eğitimöğretim yılı nın ders kitabından çıkarılmıştı. ‘Ne oldum dememeli...’ Bu yazının tam başlığı Felsefe ve Edebiyat öğretmeni annem Mesude Kongar’ın çok kullandığı bir özdeyiştir: “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” derdi rahmetli. HHH Ölüm cezası iyi ki Türkiye’de kaldırıldı... Böylece pek çok yargıç ve savcı, ölüm cezası istemek ve bu cezaya hükmetmek gibi inanılmaz bir sorumluluktan kurtuldu. HHH Benim en büyük kusurlarımdan biri empati yeteneğimin/duygumun gereğinden fazla gelişmiş olmasıdır: Bu yüzden hiçbir zaman iyi pazarlık yapamam, iyi bir müzakereci olamam; çünkü kendimi hep karşımdakinin yerine koyar, satışı, anlaşmazlığı onun gözünden görmeye çalışırım. Ama yine de bu duyarlılığımdan çok şikâyetçi değilim: Çünkü empati yeteneğimin/duygumun fazla gelişmiş olması, akademik kariyerimde bana engel olmadı; tam tersine, hocalarımla ve öğrencilerimle ilişkimi geliştirmeme yardım etti. Köşe yazarlığı konusunda ise daima dikkatli olmayı, toplumsal çıkarlarla ilgili olarak eleştirdiğim olayları ve konuları kişisel düzeyde almamaya dikkat etmemi sağladı. Fakat bu özelliğim, bir konuda, iki yönlü olarak beni çok ama çok rahatsız ediyor: Rahatsızlığımın bir yönü, istedikleri cezanın veya verdikleri kararın Evrensel Hukuka, İnsan Haklarına ve hatta Anayasa’ya ve yürürlükte olan yasalara dahi aykırı olduğunu bile bile insanları hapse yollayan savcı ve yargıçlar... Öteki yönü de, bu açık ve belirgin haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklerle hapse atılan ve özellikle de, haklarında iddianame bile hazırlanmadan orada unutulan kişiler. Kendimi bunları yapan savcıların ve yargıçların yerlerine koyduğum zaman, bilinçlerinin ve vicdanlarının nasıl git gide nasır bağladığını, nasıl militanlaştıklarını fark ediyorum ve çok korkuyorum: Bu haksızlık, adaletsizlik ve hukuksuzlukları, ister korkudan, isterse menfaat için yapsınlar, kendilerince, vatan, millet, din, mezhep, tarikat, parti, aile gibi daha “yüce değerler” adına yaptıklarını iddia ederek rahatlıyorlardır herhalde! Kendimi haksız, hukuksuz ve adaletsiz kararlarla hapiste yatanların yerine koyduğum zaman ise, yediğim yemekten, okuduğum kitaptan, seyrettiğim filmden, sevdiklerimle birlikte yaşamaktan, hatta sokaklarda dolaşmaktan bile utanıyorum; hayatım zehir oluyor! HHH Ey politikacılar: Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere dayalı bir rejim kurmayın, böyle bir düzene alet olmayın. Unutmayın ki, böyle bir düzen, sonunda döner, size de aynı haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlikleri yapar! Ey savcılar ve yargıçlar: Politikacıların emrine girmeyin, haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizliklere alet olmayın. Unutmayın ki, politikacılar, politikalar değişir, siz de aynı yanlışların kurbanları olursunuz! DİREN HUKUK DEVLETİ... DİREN ADALET... DİREN DEMOKRASİ! Dipnot 1 Sami Tüysüz, 8. Sınıf İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı, Tuna Matbaacılık A.Ş., Ankara, 2016, s.7. 2 Sinan BaydarFerhat Öztürk, İlköğretim Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük (8) Ders Kitabı, T.C. MEB Yayınları, Ankara, 2018, s.9. Ders kitabını şu bağlantıdan indirebilirsiniz: http://www.eba. gov.tr/ekitap?icerikid=6482. 3 Age, s.140. 4 Age, s.6869. 5 Age, s.50. 6 Age, s.54. 7 Tüysüz, age, s.39. 8 BaydarÖztürk, age, s.57. 9 Tüysüz, age, s.47. 10 Age, s.140, 94. 11 Age, s.9495. 12 Age, s.116. 13 Ömer Faruk Evirgen, Zühal Özdural, Jülide Özkan, Suna Öztürk, İlköğretim Sosyal Bilgiler 4, MEB Devlet Kitapları, Ankara, 2017, s.24. 14 Age, s.151152. 15 Age, s.180. 16 Sami Tüysüz, İlkokul Sosyal Bilgiler 4, Tuna Matbaacılık A.Ş., Ankara, 2018. 17 Faruk Gökalp Yılmaz, Hasan Bayraktar, Mustafa Kemal Özden Murat Akpınar, Ömer Evin, Ortaokul ve İmam Hatip Ortaokulu Sosyal Bilgiler 6, MEB Devlet Kitapları, Ankara, 2018. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle