23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 16 Eylül 2018 TASARIM: FUNDA YAŞAR ER dizi 7 Nâzım Hikmet’e yöneltilen suçlamalarda temel alınan Kuleli öğrencisi Ömer Deniz ile karşılaşma yer alıyor ‘Sinema kapısında komünizm’ Ordu komuta heyetinin “komünizm cereyanı”nın orduya girmemesi konusundaki hassasiyetinin aktarılmasını da içeren genelge, Nâzım Hikmet’e yöneltilen suçlamalar konusunda temel alınan Kuleli Askeri Lisesi öğrencisi Ömer Deniz’in tutum ve ifadeleri ile sürüyor. Genelgeye göre, Ömer Deniz ile Nâzım Hikmet, sinema kapısında komünizm propagandası yapıyorlar: “4 Ordu komuta heyeti, komünizm cereyanı ve bunun orduya girmemesi hakkında şimdiye kadar son derece hassas hareket etmiş ve en ufak bir şüphe üzerine ikinci maddede bildirildiği üzere en seri ve şedit hamleleri yapmış ve hatta geçen sene Milasta sorgu hakimliğince men’i muhakeme kararı almış olmasına rağmen komünist neşriyatı ile alakadar olduğu görülen Refik Topkan adlı bir astemeti derhal ve sicil yolu ile ordudan uzaklaştırmakta tereddüt etmemiştir. Önce Cumhuriyeti telkin edin! 5 Bütün bu hassasiyete rağmen komünistlerin faaliyetlerinden geri kalmayışları, bize ordunun içine girmekte büsbütün yeni usullerle çalışmakta olduklarını göstermektedir. İdealist bir kommünist olduğunu ilk tahkikat sırasında söylemekten çekinmeyen mahkum talebe Ömer Deniz, Kuleli lisesinin dokuzuncu sınıfından beri okuduğu yerli ve yabancı birçok kitaplarla Faşizm, Sosyalizm ve Kommünizm kelimelerini ve yollarını tahlile çalıştığını ve aşağı tabakaya, bütün insanlara, şahsın kıymetine ve zavallılara hitap eden seste kendisine yakınlık bulduğunu ve o zamandan beri bu fikri müdafaaya karar verdiğini ve bu karar ile kafasından faşizmi ve liberalizmi kovduğunu bu fikrinde yalnız başına muvaffak olamayacağını anlayarak dokuzuncu ve onuncu sınıfları yalnızlık içinde geçirerek onbirinci sınıfta arkadaş aramağa ve seçmeye başladığını, bu seçimde edebiyat ile alakadar olduklarını gördüğü bazı arkadaşlarını kendine çekmeğe ve çelmeğe uğraştığını ve Harp okuluna geldiğini bu hareketinin diğer talebinin nazarı dikkatini çekmeğe başladığını sezince bir müddet bu işi terk ettiğini ve yeniden çalışmağa başladığı sırada işe el konulup yakalandığını söylemiştir. Şair Nâzım Hikmet ile birisi geçen sene yaz tatilinde İstanbul’da Beyoğlunda bir sinema kapısında temas ettiğini ve ona (geçmiş olsun üstat!) deyerek yaklaştığını ve kendisini tanıttıktan sonra Harp okulunda Kommünizm gayesi ile çalıştığını ve kendisinin yazılarını ve fikirlerini beğendiğini ve itimat telkin için polis hafiyesi olmadığını bildirdiğini ifade eyleyen Ömer Deniz, 937 senesi birinci kanun ayının üçüncü gününe tesadüf eden şeker bayramının arife günü okuldan kaçarak İstanbulda ve doğruca Nâzım Hikmet’in Nişantaşındaki evine gitmiş ve odasında yalnız olarak bir saatten fazla kalıp konuştuklarını da bildirmiştir. Bu konuşmalarda Ömer kendisinin Nâzım Hikmete itimat telkinine ve şüphelerini izaleye çalışmış ve Harp okulunda kommünistlik cereyanı teminine olan gayretlerinden bahsederek bazı sualler sorduğunu ve onun da ce kbBdSkbbVBaBbuuaıotBumurueuuyenıaiamggkakırbrncknlaüdadüa.adedcdrndnaıdsamnaianaeabaptrnnrömyzrseategebmgaımzanereeıakdtdirykeanınrüaiaiümlvlv.aidvkmnşşiaiıgetmdodddnoadneelueu,dpdafurnkveriuadlzamaekğdaugğruahadkımüal.nnüegn.oarfeamratlşişuayeagerrekşadötça,tuk,ırkyunmaaüekp,rzdlüıalnarürı.n BToahptriayka,rgımü.n..eş ve ben... Nâzım Hikmet vaben (memleketimizde Üniversite muhiti faşist unsurudur. Türkiyeye en büyük tehlike faşizmden gelir, siz gençsiniz, başınızı şimdiden ateşe atmayın, yazık olur, tedbirli olun, sizin bu fikirde olduğunuzu bilenlere karşı rücu ettiğinizi aşılayın, siz ileride ordunun kuvvetli elemanı olacaksınız, orduya girince köylü neferlere evvelden Cumhuriyeti ve sonra komünistliği telkin edeceksiniz. Türkiyede doğrudan doğruya komünistlik olmaz, ilk zamanlarda bulacağınız fırsatlardan istifade ederek Almanya ve İtalya’nın Türkiye’ye düşman olduklarını ve Almanya’nın Balkanlar ve Anadolu üzerinden Basra körfezine inmek ve İtalyanların da cenup hudutlarımızdan memleketimize faşizmi yaymak istediklerini anlatmalısınız....) dediğini ve ayrılırken sık sık görüşmek üzere temennisinde bulunan Ömer Denize Nazımın (sık sık görüşmemiz şüphe uyandırır, istediğim zaman ben seni bulurum) cevabını verdiğini ifadelerinde bildirmiştir.” Kitaplar yasaklandı Mareşal Fevzi Çakmak, genelgesinde, “muzır” diye tanımladığı kimi yayınların toplattırılmasını istiyor ve hükümete yaptığı bir öneri üzerine 22 Şubat 1938’de İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) tarafından kimi kitapların derhal yasak edildiğinin altını çiziyor. Genelgenin bu bölümü şöyle: “Bir kısmı hulaseten yukarıya çıkarılan bu yazılar gösteriyor ki Cümhuriyetin memlekete bir nimet olarak bahşeylediği ve kanunlarla tanıdığı fikir hürriyetini ele alarak ve ondan istifade ederek başkaları hesabına memleketi yıkmağa ve bunun için de orduyu alet etmeğe ve evvel emirde onun elemanlarını ve bilhassa genç unsurlarını birbirlerine katarak orduyu tutan disiplini ortadan kaldırmağa çalışan ve bu gayeleri uğrunda yukarıda işaret olunduğu üzere sureti haktan görünen ve askerleri mazlum ve mağdur mevkiinde gördüğünü söyleyen ve vatanperver görünerek vatan severliği ortadan kaldırmağa yeltenen bu adamlar ve bunların yazdıkları yazılar vardır ve en mühim amil de fikir hürriyetini suiistimal ederek ortaya konulan bu yazılardır. Memlekette fikir hürriyetinin kaldırılmasını hiç bir vakit düşünmemiş ve ileri sürmemiş olduğum halde bazıları velev ki temiz bir gaye ile dahi basılsa bu yazıların okuyucular üzerinde derece derece bırakacakları izleri ve doğuracağı neticeyi düşünerek bunların muzır şekilden müfit bir hale sokulmalarını temin edilecek bir yolun bulunmasını ve bu yazılarda açıktan açı ğa muzır olanlarının derhal toplattırılmalarını ve daha az zararlı olanlarına karşı da mukabil neşriyat yaptırılarak zararlarının önlenmesini ve yazılardan daha mühim olan propaganda faaliyetlerine karşı da bu yolda hareketle mukabil filmler meydana getirilmesi yolunda hükümete yaptığım teklif İcra Vekilleri heyetince kabul olunarak 22/Şubat/938 tarihli kararname ile (Gündelik iş ile sermaye, sosyete ve teknik, cemiyetin asılları, yeni sovyet kanunu esasisi ve Molotofun nutku, sosyalizm, hayali sosyalizm ilmi, Karl Foteskiyeye* göre sosyalizm) adlı yedi kitabın derhal yasal ettirilmesi ve zararlarının derece ve mevcudiyeti henüz kestirilmeyen diğer on ik ikitabın da alakadar vekaletlerden seçilecek birer azadan mürekkep bir heyetçe incelenmesine karar verilmiş ve icraata geçilmiş bulunduğu gibi bu kabilden (kurdele) adlı bir kitap yüzünden deniz eri ve buna benzer bazı şiir kitapları yüzünden bir iki lise talebesi hakkında takibata geçilmiş ve eserler de toplattırılmıştır. Okurlarımızın bu belalardan siyaneti için askeri lise ve ortaokullar talimatının 87. ve Harp okulu talimatının 194. maddeleri sonlarına rejim aleyhinde yazılar yazan, bulunduran ve okuyan okurların derhal okullarından çıkarılmalarını temin edecek birer fıkra konulduğu gibi askeri ceza kanununun 154. maddesine de bu şekilde bir ekleme yapılması için lazım gelen teklifatta bulunulmuştur.” (* Karl Kautsky olduğu düşünülüyor.) Düzeltme: Dizimizin dünkü bölümünde yer alan ve Kültür Kurulu Başkanı İhsan Sungu’nun yazısında geçen “Genelkurmay Başkanlığı’ndan Bakanlık Yüksek Onuruna” ifadesi “Genelkurmay Başkanlığı’ndan Bakanlık Yüksek Orununa” olacaktır. “Orun” öztürkçe bir sözcüktür ve “makam, mevki” anlamına gelir. Düzeltir, okurlarımızdan özür dileriz. YARIN: Komünizm öğretmenlerle gelecek... Var mısınız? Cumhuriyet’te yönetim ve yayın politikası değişikliğinin yarattığı Terör çağrışımı ve nefret söylemi içermeyen bütün düşünce ve önerilere sayfalarını umut dalgası bütün gazete açacak olan bir Cumhuriyet’le çalışanlarını da etkileyen bir umutsuzluk bulutları dağılabilir, enerjiye dönüşüyor.  “her şey bitti” karamsarlığının 11 Eylül’deki “Yeniden yerini “yapabileceğimiz çok şey Merhaba” yazımızda da vur var” mücadelesi alabilir. guladığımız gibi Cumhuriyet, Var mısınız? köklerinden aldığı güçle, ge Parlamenter sistemin dama leceğe dönük bir yol haritası atıldığı, demokrasinin temel oluşturacak. Bu, yakın geçmiş kurumlarının içinin boşaltıldığı, te Cumhuriyet’te yer alanların eğitimin yapboz tahtasına dön dışlandığı bir süreç değil. Tam düğü bir ortamda, günlük ha tersine gazetenin kendi özüne berlerden öte, tüm sorumluları dönmesi. Zaten gazetenin yeni didikleyen, yön gösteren bir yöneticilerinin mesleki geç Cumhuriyet, demokrasi mü mişine baktığımızda tümünün cadelesini seçimden seçime Cumhuriyet kökenli olduğu değil, her güne yayabilir. görülecektir.  Var  mısınız? Şu anda yaşanmakta olan, Bir insanın kendisini kendi yayın politikası olarak öze ülkesinde yanlız hissetmesi en dönüş ve üst yönetimin buna kötü duygulardan biridir. Cum göre biçimlenmesidir.  huriyet, daha yaşanılası, ortak Gazetenin kökü ve gövdesi paydaların daha çok olduğu sapasağlam yerinde durmak bir Türkiye hayalinin bayrağı tadır. olabilir. Her okur, bu bayrağın Benzer durum okurlar için daha çok yerde dalgalanması de geçerli. Günlerdir okurlar nı sağlayabilir. dan gelen mesajları okuyorum; Var mısınız? pek çoğunda şu değerlendir Hak, hukuk, adalet deyince me vardı: akla ilk mahkemeler, yargı “Yayın politikasını büyük lamalar geliyor. Bu doğru. ölçüde onaylamıyorduk ama, Bunun yanında milli gelirin da gazetenin yaşaması için bıra ğılımdan sınav sistemine, eği kamıyorduk. Şimdi daha güçlü timdeki fırsat eşitliğinden ma sarılacağız.” aşücret dengesizliğine kadar Bir başka yorum grubu şöy her alanda hak, hukuk, adalet leydi: gereksinimi içindeyiz. Bunun “Uzun süredir elim gitmi başlıca çözümü toplum vicda yordu. Şimdi ekmeğin yanına nını uyandırmak ve güçlü bir Cumhuriyet de koymaya baş iktidar seçeneğinin çıkmasını ladık...” sağlamaktır. Cumhuriyet bu Bizleri daha fazla sorumlulu arayışların sesi olup, okurun ğa iten yorum grubu ise şöyle: ortak beklenti ve önerilerini de “Bir yerden başlayan düzel dikkate alarak bu ülkenin sa me, öteki alanlara da ulaşır... hipsiz olmadığını gösterebilir. Cumhuriyet hızla kendini to Var mısınız? parladıktan sonra Türkiye’nin, HHH solun toparlanması için de Var mısınız, sorusunun üstü pozitif rol üstlenecek... Buna ne koyabileceğimiz daha çok inanıyoruz..” cümle var.  HHH Yazının başında vurguladı Cumhuriyet, Vakıf senedinde ğımız okur beklentileri anafik belirtildiği gibi hiçbir hüküme rimizdir. Biz de okur beklen tin ve partinin denetiminde tileriyle okurdan beklentileri olmayan bir yayın organı. harmanladık. Bir gazete bu kimliğiyle Fikir gazeteleri adı üstünde, yukarıda aktardığımız son bek ülkenintoplumun gidişine dair lenti için ne yapabilir? fikri olanlarla fikir arayanları Çok şey yapabilir... buluşturur. Medyanın giderek Dünyada toplumsal dalga çölleştiği bir ortamda Cumhu lanmaların yoğun olduğu, dev riyet yeni bir umuttur, yeni bir let ve yönetim yapısının çok ufuktur. tartışıldığı ülkelerde Cumhuri İmkânsız diye bir şey yoktur. yet gibi fikir gazeteleri yaraların Bu sözcüğün böylesi müca üstüne gider, merhem için for deleler için doğrusu şudur: müller, çareler üretir, önerir. Bu İmkân siz! arayış içindekilerin sesi olur, o Siz varsanız imkân da var. seslerin çoğalmasını, yankılan Yoksanız tabii ki yok. masını sağlar. Var mısınız? Filiz’in durumu ağırlaşıyor İçişleri Bakanlığı’nın 25 Eylül’de Galatasaray Meydanı’da eylemlerinin yasaklanması kararının ardından İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’nun her hafta Galatasaray Meydanı’nda hasta tutuklu ve hükümlüler için gerçekleştirdiği F Tipi oturma eyleminin bu haftada yapılmasına izin verilmedi. Taksim’de İHD İstanbul Şubesi binası önünde toplanan kitle polisin uyarısını dikkate alarak sokağı trafiğe kapatmadan kaldırımda basın açıklamasını yaptı. 338. Hafta F oturmasında, henüz 23 yaşında olan ve çocukluğu hapishanelerde geçen Mehmet Salih Filiz’in durumu paylaşıldı. Haftanın basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’ndan Hatice Onaran okudu. “Mevcut sistemin ceza yasaları ile hapsedilen herkes önce insandır” diyerek hasta tutuklu Mehmet Salih Filiz hakkında bilgi verdi. Onaran, Filiz’in hastalık durumuna dikkat çekerek tahliye edilmesini istedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Anneler engeli yine aşamadı İçişleri Bakanlığı tarafından 700’üncü haftadan beri oturma eylemleri yasaklanan Cumartesi Anneleri’ne 703’üncü haftada Galatasaray Meydanı’nda eylemlerini yapmalarına izin verilmedi. Polis izin vermeyince İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi önünde basın açıklamalarını yapan Cumartesi Anneleri 12 Eylül kayıplarından Cemil Kırbayır şahsında 12 Eylül 1980 darbesinde kaybedilenleri andı. Polis, İHD binasının olduğu sokağı çift yönlü giriş çıkışlara kapatırken, ayrıca Mis Sokağı da kapattı. Mis Sokağı’nın giri şinde TOMA ve çevik kuvvet hazırda beklerken, Galatasaray Meydanı’nda yoğun güvenlik önlemleri alındı. İHD Gözaltında Kayıp Komisyonu’ndan ve kayıp yakını Maside Ocak, “703’üncü hafta da Beyoğlu Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Kaymakamlığın yasaklanması ile 4 haftadır eylemimiz engelleniyor. Yasal yollardan bir bildiri bizlere bildirilmedi. Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve çok sayıda yerel mahkeme kararlarına göre toplantı ve yürüyüş hakkı engellenemez. Hakikati açıklamaktan vazgeçmeyeceğiz.” l İSTANBUL/Cumhuriyet ACI KAYBIMIZ Çorum Mecitözü ilçesinden, merhum ve merhume Hacı Ali ve Binnaz Leblebicioğlu’nun oğulları, merhum ve merhume Akif Leblebicioğlu ve Mükrüme Onur’un kardeşleri, Güner Leblebicioğlu’nun sevgili eşi, Hakan (Lisa) Leblebicioğlu, Binnaz (Bülent) Bekçioğlu ve Gülnaz (Cumhur) Marşan’ın babası, Philip Metin Leblebicioğlu ve Can Bekçioğlu’nun dedesi KAPTAN METİN LEBLEBİCİOĞLU Ebedi yolculuğuna çıkmıştır. Bütün akraba, dost ve değerli meslektaşlarına, kendisine emeği geçenlere ve emek verdiklerine elemle duyururuz. Cenazesi 17 Eylül 2018 Pazartesi İstanbul Karacaahmet Şakirin Camii’nden ikindi namazı sonrası kaldırılacaktır. Allah rahmet eylesin. AİLESİ Not: Çelenk yerine TEV’e bağışta bulunulması merhumu huzura kavuşturacaktır. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle