27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 15 Eylül 2018 EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: İLKNUR FİLİZ Filmin notu 7/10 İyilik cezasız kalmaz Paul Feig’in yönetmenliğini üstlendiği ‘A Simple Favor Küçük Bir Rica’ sürprizli senaryosuyla öne çıkan bir kara komedi Ananakım Amerikan sinemasında biraz olsun kalıpların dışına çıkan, formülleri değiştirmeye yeltenen filmler gördük mü sevinip mutlu oluyoruz. Öyle ya, nicedir gişe kaygısını büyük bütçeli çizgi roman uyarlamalarına yaslayan Hollywood’da ya daha önce denenip başarı sağlamış filmlerin yeniden çevrimlerine alan açılıyor, ya da yıldız isimlerin sürüklediği ve çoğu birbirinin tekrarı komedi filmlerine. Christopher Nolan ve Alejandro Gonzalez Inarritu gibi birkaç istisna hariç hemen hiç yeni bir fikir, özgün bir hikâye, farklı bir anlatım deneyen sinemacı çıkmıyor, anaakım Hollywood’da (ki saydığım isimlerin de özgünlüğü tartışılır elbette). O yüzdendir ki, “A Simple Favor Küçük Bir Rica” gibi beklenmedik salvolar atan, alışılagelmiş kurgunun biraz olsun dışına kaçan bir film görmek içimizi ferahlatıyor, bir nebze bile olsa. ç‘Daiğarbışoılmiqluaerı’ Darcey Bell’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan “A Simple Favor”’ın film hakları kitap henüz piyasaya çıkma ‘Küçük Bir Rica’nın başrollerini Anna Kendrick (solda) ve Blake Lively üstleniyor. dan alınmış ve yeni bir “Gone Girl” ya da “The Girl On A Train” olacağı düşünülerek yıola çıkılmış. Temelde iki kadın arasındaki entrikalı ilişkinin konu edildiği filmin (ya da romanın) diğer iki filmle (ya da romanla) neden benzeştirildiğini anlamak zor değil ama burada diğerlerinden farklı olarak yoğun bir kara mizahın hâkim olduğunu söyleyebilirişz (en azından filmde, romanı okuma fırsatım olmadı maalesef). İlk karelerinden itibaren farklı dönemlerin Fransız pop şarkılarının yankılandığı soundtrack’i başta olmak üzere tüm filme yayılan ve “farklı bir şey izliyoruz” havası veren bir niteliği var filmin. Sıradan bir Amerikan kentinde, sıradan bir aile filmi ve iki anne arasındaki sıradan bir dostluğu anlatıyormuş gibi başlayan “A Simple Favor” kısa bir süre sonra esrarengiz bir yöne evriliyor ve bir süre sonra da işlerin iyice giriftleştiği bir bölümün ardından sürprizli bir sona varıyor. Filmi bir yerinde An na Kendrick’in sarf ettiği “Bana Diabolik mi çekiyorsunuz yoksa” cümlesini akılda tutarsanız (ve Fransız şarkılarını da eklerseniz) “A Simple Favor”ın nasıl bir senaryo kurgusuna sahip olduğunu daha iyi tahmin edebilirsiniz. Kendrick farkı Filmi baştan sona çok sağlam bir şekilde sırtlayan ve bu rolle en azından bir Altın Küre adaylığı hakeden Anna Kendrick’e başrolde Blake Lively’nin (ki burada Lively yerine Jennifer Lawrence ya da Scarlett Johnsson daha iyi bir seçim olabilirmiş sanki) eşlik ettiği “A Simple Favor”da son haftalarda ABD’de gişede harikalar yaratan “Crazy Rich Asians” ile yıldızı parlayan Henry Golding de önemli bir rol üstleniyor. Kamera arkasındaysa “Bridesmaids Nedimeler” ile adından övgüyle söz ettiren Paul Feig var (meraklıları Feig adını yapımcılığını üstlendiği “Freaks and Geeks” adlı TV dizisinden de anımsayacaktır eminim). Uzun lafın kısası, 11 yapımın vizyona girdiği haftanın dikkate değer filmlerinden olan “A Simple Favor”ı görmeniz için tek sebep bizim küçük bir ricamız değil elbette. Geceden de karanlık Kasvetli anlatımıyla dikkat çeken ‘It Comes At Night’ haftanın iyilerinden Amerikan anaakım sineması için söylerdiklerimizin tersini Amerikan bağımsız sineması için söylemekte çok zorlanmayacağımızı düşünüyorum. Özellikle de korku türü söz konusu olduğunda. Yıllardır tekrar edilen korku sineması klişelerini kıran, bildik ve ucuz trüklere bel bağlamayan, zengin alt metinlerle izleyiciyi dönüştürmeye soyunan çok iyi korku filmleri izledik son yıllarda. “Get Out Kapan”, “It Follows Peşişmdeki Şeytan”, “The Babadook Karabasan”, “The Witch” ve ben çok beğenmesem de “Hereditary Ayin” ilk çırpıda aklıma gelenler. Bu hafta vizyona giren “It Comes At Night Gece Gelen” de bu filmlerin olduğu listeye eklenebilir pekâla. Filmin notu 8/10 Salgın hastalık sonrası dünya Yönetmenliğini ilk filmi “Krisha” ile övgü toplayan Trey Edward Shults’ın üstlendiği “It Comes At Night” salgın bir hastalığın insanlığı neredeyse tamemen yok ettiği belirsiz bir gelecekte geçiyor ve ormanın derinliklerindeki yaşayan bir ailenin hayatta kalma mücadelesine izleyiciyi tanık ediyor. Filmin hemen başında hastalandığı için yaşlı babalarını öldüren Paul ve Sarah ile onların 17 yaşındaki oğulları Travis ile tanışıyor ve alabildiğine kasvetli bir dünyaya adım attığımızı anlıyoruz. Yaşlı adamı yakıp, ormandaki bir çukura gömen Paul ve ailesi aynı gece bir gürültüye uyanacak ve Salgın bir hastalığın neredeyse tüm insanlığı yok ettiği belirsiz bir gelecekte geçen film psikolojik yönü ağır basan bir gerilim. kapılarına dayanan Will adlı bir genç adamın gelişiyle tüm hayatları değişecektir. Hasta olmadığını iddia eden Will’in de bir ailesi vardır ve iki aile artık aynı çatı altında yaşamaya başlayacaktır. Paranoya ve insanlık halleri Karanlık atmosferi ve psikolojik gerilime dayanan anlatımıyla “It Comes At Night” izleyiciyi anlık korkularla cezbetmeyen, daha çok insanlık halleri, paranoyanın bireyin psikolojisi üzerindeki tahribatı ve korkunun nasıl tüm insani melekeleri alt ettiği üzerine kuruyor meselesini. Jo el Edgerton, Christopher Abbott, Riley Keogh, Carmen Ejogo’dan oluşan oyuncu kadrosunda henüz ilk önemli rolünü canlandıran Kelvin Harrison Jr.’un katkısını özellikle vurgulamak gerek. Filmin merkezindeki karakter olan ve izleyicinin filmi bir anlamda onun süzgecinden izlediği 17 yaşındaki Travis’i canlandıran Kelvin Harrison Jr., ergenliğin büyüme sancılarını çeken ve adım adım yok olan geleceği karşısında umutlarını da anbean kaybeden bir gencin portresini yürek burkucu bir sahicilikle yansıtıyor. Senaryoyu da kaleme alan Trey Edward Shults filmin baş larındaki çatışma sahnesinde kısacık bir sürede gerilim inşa etmekteki başarısını gösterdiği gibi, ev içi gerilimli sahnelerde de ustalığını kanıtlıyor ve hatta gece yarısı mutfakta karşılaşıp konuşan Travis ile Kim’in ikili sahnesinde izleyiciyi bambaşka bir ruh haline sokup rahatlatmayı da beceriyor. Tüm filmin bir reji ustalığına dayandığnı, hikâyenin özel bir olay örgüsüyle ilerlemediğini ve aslolanın atmosferik bir yapı olduğunu söylemek çarpıcı bir final bekleyen ve kathartik bir sonla evine dönmek isteyen izleyiciyi uyarmaya yetecektir sanıyorum. Zira bu filmde bir çıkış yok, hem de hiç. yaşam 15 Vizyonda bu hafta Bu hafta 4’ü yerli toplam 11 yeni film vizyona girdi. Yan sütunlarda ayrıntılı incelemelerini göreceğiniz “A Simple Favor Küçük Bir Rica” ve “It Comes At Night Gece Gelen” adlı filmlerin yanı sıra başrolünü Mark Wahlberg’in üstlendiği “Mile 22”, bilimkurgu aksiyon türündeki “Predator”, İngiliz sinemacı Michael Pearce’in Toronto ve Sundance’de gösterilen psikolojik gerilim türündeki filmi “Beast Canavar”, en son İstanbul Film Festivali’nde Uluslararası Yarışma bölümünde Altın Lale kaza nan “Western” ve korku türündeki “Sosyopat” izleyiciyle buluşacak. Bu hafta vizyona giren yerli yapaımlar ise şöyle: Gizem Ka raca Ekmekçi ve Mustafa Mert Koç’un başrollerini paylaştığı romantik komedi türündeki “Organik Aşk”, Deniz Denizciler’in yönetmenliğini üstlendiği “Baba 1.5”, Suriye’deki savaşın ardından Avrupa’ya göç etmeye çalışan Lena’nın hikâyesini konu edinen “Misafir” ve Demir Karahan, Melis Cemre Çınar ve Fatih Ayhan gibi isimlerin rol aldığı “İçimdeki Hazine”. Pek yakında: Halef Başka Sinema seçkisinden vizyona girecek olan “Halef” 28 Eylül’de izleyiciyle buluşacak. Murat Düzgünoğlu’nun yönettiği film, Adana Film Festivali’nde de yarışacak. Portakal hasadı için Adana’ya, annesinin yanına gelen Mahir, karşısın da beklemediği bir misafir bulur: Yıllar önce bir kaza sonucu ölen abisinin reenkarnasyonu olduğunu iddia eden Halef. Uzak durmaya çalışsa da, farklı vesilelerle bir araya gelmek zorunda kaldığı Halef’in çocukluk yıllarına dair anlattıkları, Mahir’in kafasını karıştıracaktır. Sinema İzmir’de 87. Uluslararası İzmir Fuarı (İEF) kapsamında Sinema Burada Festivali başladı. Açılış töreninde ünlü oyuncular Suna Selen ve Tamer Levent’e “Onur Ödülü”, Berrak Tüzünataç ve Engin Günaydın’a ise “Başarı Ödülü”, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu tarafından verildi. Etkinliğin açılışında konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “15 yıldır kentin kalkınması, kentlinin yaşam standartlarının yükselmesinden kendimi sorumlu hissediyorum. Bu sürede Türkiye’nin en nitelikli konser salonu Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’ni kente kazandırdık. Bu ay sonunda Anadolu coğrafyasının opera sanatı için projelendirilmiş ilk yapısının temelini atacağız. Basmane’de ise son derece modern bir tiyatro binası inşa edeceğiz” dedi. Festival kapsamında düzenlenen 3. Kısa Film Proje Yarışması’nın kazananları da açılış töreninde açıklandı. Kısa film alanındaki yönetmen ve yapımcılara destek olması hedeflenen yarışmanın bu yılki birincisi “Aylin” adlı filmiyle Ozan Yoleri oldu. İkinciliği “Alarga” filmiyle Soner Sert, üçüncülüğü ise “Eksik” filmiyle Volkan Budak kazandı. Yeni Superman kim olacak? Hollywood’da son günlerin en çok merak edilen konularından biri de beyazperdede yeni Superman’in kim olacağı. Bilindiği üzre DC Extended Universe (DC Genişletilmiş Evreni) filmlerinde Superman rolünü 3 kez canlandıran Henry Cavill birkaç gün önce seriyi bıraktığını açıklamıştı. Cavill’in Warner ile yollarının ayrılmasında, Hollywood Reporter’ın haberine göre, “Shazam!” filminde kısacık da olsa Superman olarak boy göstermesini oyuncunun ajansına kabul ettirememeleri yatıyor. Hal böyle olunca yeni filmlerde Superman rolünün kimin oynayacağı sorusu hızla gündeme geldi ve kulislerde bu konuda en şanslı ismin siyahi oyuncu Michael B. Jordan olduğu fısıldanmaya başladı. Daha önce “Creed” adlı filmde başrolü üstlenen ve “Black Panther” filminde kötü adam olarak izleyici karşısına çıkan Jordan’ın gelecek filmlerde Superman rolünü oynayıp oynamaması kesinleşmediği gibi, Warner bir süre Superman yerine Supergirl filmlerine odakla nacağını açıkladı. l Kültür Servisi ‘Ters Ninja’ kitapçılarda Sinema ve çizgi roman kültürü başta olmak üzere fantastik kurgu kitapları, müzik ve futbol hakkında yazdıklarıyla tanınan Ege Görgün, yazılarından özel bir seçki hazırladı. Görgün, popüler kültür hakkında pek çok şeyin bir araya geldiği kitaba adını veren Ters Ninja’yı şöyle açıklıyor: “Özellikle aksiyon filmlerinde bir kahraman 100 kişiyi 2 dakikada, 1 kişiyi ortalama 4 dakika içerisinde dövebilmektedir. Bu senaryo klişesine Ters Ninja Kanunu denir.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle