18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Danny Boyle 25. Bond filminden çekildi James Bond serisinin son iki filmini yöneten İngiliz sinemacı Danny Boyle’un önceden duyurulduğunun aksine 25. Bond filmini çekmeyeceği açıklandı. Serinin resmi Twitter hesabından yapımcılar Michael G. Wilson, Barbara Broc coli ve filmin başrol oyuncusu Daniel Craig tarafından yapılan açıklama duyuruldu ve ayrılma kararının Danny Boyle’a ait olduğu bildirildi. Aynı açıklamada sebep olarak “sanatsal görüş ayrılıkları” ibaresine yer verildi 12 yaşama Mseüvziinkcvi.e..FSeasltzibvuarlgi’nde: EDİTÖR: eMRAH KOLUKISA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ İnsanın yaşama sevincini zirveye taşıyan Salzburg Festivali’nden iki çarpıcı opera prodüksiyonu: ‘Pique Dame’ ve ‘L’Italiana in Algeria’... Adaletsizliğin, işsizliğin, ekonomik krizin, gelecek endişesinin insanları hayattan bezdirdiği, tüm yaşama sevincini yok etmeye çalıştığı bir ortamda; dünyadaki ve ülkemdeki çağdaş, aydınlık, nitelikli olayları sizlerle paylaşmaya hâlâ inat ediyorum diye kendime sık sık soruyorum... Sorumun tek yanıtı var: Başka türlüsünü bilemediğimden... İnsanın yaşama sevincini zirveye taşıyan Salzburg Festivali’nden geçen yazıda “Salome”yi paylaşmıştım. Şimdi sıra çok çarpıcı iki yeni prodüksiyonda... Aşk mı, kumar mı Puşkin’in öyküsünden Çaykovski’nin bestesi “Pique Dame” (Maça Kızı) operası bir zamanların avantgarde en yenilikçi Hans Neuenfels tarafından sahneye konmuştu. Yaş 77 ama farklılıklardan, aykırı buluşlardan hiç vazgeçmiyor. Çok koyu renk bir sahne tasarımında cart renklerden oluşan kostümler; koroyu ve solistleri ileri geri yürüyen platformlarda sahneye taşıması; Korolara soyut kukla hareketleri vermesi... Rus duygusallığı kadar ilerideki Sovyet disiplinine de işaret etmesi: Çocuk korosunu geleceğin askerleri gibi göstermesi... Koronun mayolarıyla toplu yüzme spor seansları vb... Bunların hiçbiri Mariss Jansons yönetimindeki Viyana Filarmoni’nin yorumunu gölgelemeyecekti. Kumara düşkün Herman (Amerikalı tenor Brandon Janovich) ile rahat güvenceli evliliğe hazırlanan Lisa (Rus soprano Evgenia Muraveva) arasında ansızın alevlenen aşkta, tutkuyu değilse de risk almayı öne çıkaran bir yorum izledik. İki solist de hem oyunculuklarıyla hem sesleriyle muhteşemdi ama ikisi arasındaki o tutkuya nedense dokunamadım. Belki de sahne üs ‘Pique Dame’dan bir sahne: Kontes ve Herman tündeki “buluş” çokluğundan... Kumarda galibiyetin sırrını taşıyan yaşlı ‘kontes’ rolünde Alman Mezzo Soprano Hanna Schwarz, yıllara meydan okuyordu... Sahnede fondaki beyaz perdede ya da aşk mı kumar mı ikilemindeki Herman’ın arşınladığı St. Petersburg sokaklarında dolaştık... Sonunda Lisa nasıl intihar etti dersiniz? Perdedeki gölgesini çekip alıverdi! Hepsi bu! Müthişti! İnti ‘L’Italiana in Algeria’nın başrolünde festivalin yöneticisi de olan Cecilia Bartoli var. har değil, yönetmenin buluşları ve müziğin gücü... Cecilia Bartoli fenomeni Bugüne dek bunca gülerek, bunca coşkulu, bunca kahkahalar atarak bir opera temsili izlememiştim. Moshe Leiser Patrice Caurier ikilisinin sahnelediği Rossini’nin “L’Italiana in Algeria” (Cezayir’de bir İtalyan) operasından söz ediyorum. Bu prodüksiyonun dekorundan ışığına kostümünden videolarına her şeyi bir bütündü. Birbirini tamamlıyordu. Bu operada bugüne dek izlediklerimde genellikle Doğu ile Batı çelişkisi vurgulanırdı... Ve çoğu kez Doğu adeta karikatürleşirdi... Oysa bu kez DoğuBatı değil, Doğu’da da Batı’da da yaşı geçmiş ama gözü hep dışarıda kadın peşinde koşan; aklı, başında değil de orasında olan olan ‘erkek’leri hedefe koymuştu. Prodüksyonun bir başka önemli farkı, aynı zamanda festivalin yöneticisi de olan Cecilia Bartoli’nin İtalyan esir kız İsabella rolünü üstlenmesiydi. Bartoli, sesiyle ve oyunculuğuyla eserin dinamosu, kıvılcımı olup çıkmıştı. Cezayirli kendini bilmez Mustafa Paşa’ya (İldar Abdrazakov) karşısında onun İsabella’sı sadece güzel değil aynı zamanda oyunbaz, işveli, tüm erkekleri parmağında oynatan, Mustafa’nın karısı Elvira (Rebeca Olvera) ile dayanışma içinde olan özgür ve güçlü bir kadındı! Bir ateş parçasıydı. Sahnedeki gerçekçi dekor, sahne dekorunu deviren gemi kazası; sahici otomobilin sahneye dalması; plastik kuşların telefon tellerine konması; televizyon çanaklarının devrilmesi; nargile içen koronun müzikle uyumlu duman üflemesi; spor ekibi olup spagetti yemeleri... İtalyan kadınlarla ilgili aryada, arka perdede Fellini’nin “8.5” filmindeki Anita Ekberg’in Trevi Çeşmesi’ndeki sahnesini izlememiz... Finalde İsabella ve sevgilisinin “Titanik” filmindeki WinsetDi Caprio pozuyla ülkelerine dönmeleri... Eser sona erdiğinde, kahkahalarımız bitmedi. Tempo tutarak alkışlıyor, müziğe katılıyorduk... Müziğin gücü bir kez daha yaşama sevincimize sevinç katmıştı. Ustalardan gençlere piyano dersleri Ünlü virtüöz Konrad Richter’in Masterclass’ından bir kare. 13 23 Ağustos tarihleri arasında düzenlenen GFA Piyano Masterclass’ına bu yıl farklı okul ve eğitim seviyelerinden 18 genç piyanist katıldı. Festival konuğu değerli piyanist ve eğitimciler Cyprien Katsaris, Konrad Richter ve Gülsin Onay’dan 11 gün boyunca eğitim alan genç müzisyenler, Toprak Ev’de bu akşam vere cekleri konserde Chopin, Mozart, Liszt, Bach, Rahmaninoff ve Saygun gibi bestecilerin eserlerine yer verecekler. Başladığı yıldan bu yana 1200 civarında genç yeteneğe farklı enstrüman dallarında sertifika veren Gümüşlük Festival Akademisi, sağladığı burslarla yetenekli gençlerin eğitiminde ve kariyerlerinde önemli bir role sahip. BELÇİKALI GRUP EGE TURNESİNDE Oscar And The Wolf Bodrum ve Çeşme’de Belçikalı Indie pop grubu Oscar and The Wolf, bu kez bayram turnesi için geliyor. Özellikle son çıkardıkları albümleri “Infinity” ile adından söz ettiren grup, albüm başarısını dünyada verdiği konserler ile devam ettiriyor. Türkiye’de ciddi bir hayran ve takipçi kitlesine sahip olan Oscar And The Wolf, King ev sahipliğinde Epifoni ve Freebird organizasyonuyla Bodrum ve Çeşme’ye geliyor. Bodrum Yalıkavak Marina’da yarın akşam sahneye çıkacak olan gruba elektronik müziğin yeni nesil temsilcilerinden Arem ve Arman ile Hey! Douglas eşlik ederken; 25 Ağustos’ta Çeşme Aya Yorgi Cove konserinde ise Hey! Douglas ve Do ğuş Çabakçor aynı sahneyi paylaşacak. Konserlerin biletleri ise Biletix’te ve konser mekânlarının gişelerinden temin edilebilir. Çankaya Belediyesi’nden çocuklara kitap Çankaya Belediyesi’nin çocuklara yönelik en önemli hizmetlerinden biri olan Çankaya Çocuk Kitapları Serisi, Çankayalı çocuklar başta olmak üzere tüm Türkiye’de 400 bin çocuğa ulaşırken “Sesli Çocuk Kitapları Serisi” de 132 bin 273 çocuğa ulaştı. Çankaya Belediyesi’nin Bilim Hikâyeleri, Tükenmez Hayatlar ve Tükenmez Kitaplar adlı çocuk kitabı serileri seslendirilerek belediyenin internet sayfasındaki yerini aldı. Elektronik ortamda bugüne kadar 132 bin 273 çocuk sayfaya erişim sağladı. 3 set ve toplam 26 adet kitaptan oluşan serileri basılı olarak Türkiye’nin en ücra köy okulları da dahil olmak üzere 400 bin çocu ğa ulaştıran Çankaya Belediyesinin elektronik ortamda sağladığı bu hizmet de büyük ilgi gördü. Çankaya Belediyesi’nin www.cankaya.bel.tr adresinden ulaşılabilecek olan Sesli Çocuk Kitapları Serisi içinde Bilim Hikâyeleri Serisi öğrencilerin eğlenerek öğrenmesini amaçlıyor. [email protected] Perşembe 23 Ağustos 2018 ‘Saf’ Toronto’da gösterilecek Ali Vatansever’in son filmi “Saf” 616 Eylül 2018 tarihlerinde gerçekleşecek 43. Toronto Uluslararası Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapacak. İlk filmi “El Yazısı” ile tanınan Ali Vatansever’in ikinci sinema filmi “Saf”, dünya sinemasından keşif filmlerine yer verilen “Discovery” bölümünde prömiyerini gerçekleştirecek. Senaryosu da Ali Vatansever’e ait filmde Fikirtepe’de bir gecekonduda yaşayan genç evli bir çiftin kentsel dönüşüm söylentilerinin mahalleye düşmesiyle bera ber dönüşen hayatları anlatılıyor. Başrollerini Saadet Işıl Aksoy ve Erol Afşin’in paylaştığı “Saf”ta onlara Onur Buldu, Ümmü Putgül ve Kida Ramadan eşlik ediyor. Yapımcılığını Terminal Film, 2Pilots Film ve 4 Proof Film’in üstlendiği filmin çekimleri geçtiğimiz sonbaharda İstanbul’da tamamlandı. TürkiyeAlmanyaRomanya ortak yapımı olan “Saf”, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Film und Medienstiftung NRW ve Eurimages destekleriyle gerçekleştirildi. PROF. DR. İLBER ORTAYLI: Eğitim enstitüleri kapatılmamalıydı Binlerce kişinin katıldığı 2. Edremit Kitap Fuarı’nın altıncı günü edebiyatın, medyanın ve siyasetin yıldızlar geçidine dönüşürken, fuarın en kalabalık günlerinden biri yaşandı. Prof. İlber Ortaylı, Merdan Yanardağ, Mustafa Balbay, Ümit Zileli, Naim Babüroğlu, İlyas Salman, Barbaros Şansal, Sinan Yağmur, Saygı Öztürk, Prof. Ali Demirsoy, Necdet Saraç, Yusuf Fidan, Musa Ağacık kitaplarını imzaladılar. Prof. İlber Ortaylı ve Merdan Yanardağ’ın imza standaları önünde çok uzun kuyruklar oluştu. Ünlü tarihçi Prof. İlber Ortaylı’nın “Kitap ve Tarih” başlıklı söyleşisinde tam bir izdihdam yaşandı. Moderatörlüğünü tarihçi Birsen Temir Saraç’ın yaptığı söyleşide, Prof. İlber Ortaylı “eğitim sistemli bir an önce toparlanmalı” dedi. Ortaylı şunları söyledi: “Eğitim enstitülerinin kapatılması bir hataydı. Eğitim sistemi bir an önce toparlanmalı. Bilgisayarın veya televizyonun başında hayat geçmez. Okumadan gelişme olmaz...Herkesin dersini çalışması ve yaptığı işin hakkını vermesi gerekir. ‘Muhteşem Yüzyıl’ dizisi çekilirken Topkapı Sarayı’nın müdürüydüm. Örneğin, Kanuni’yi oynayan Halit Ergenç okumuş, araştırmış, rolüne öylesine hazırlanmıştı ki, kostümleriyle saraydan içeriye girdiğinde gerçek bir padişah gibiydi...Devlette bir bütünlük vardır. Bir diğerini reddetmekle tarih değişmez. Rejimler değişler ama toplumlarda, devlette devamlılık esastır.” Moderatörlüğünü Avukat Mahmut Ceylan’ın yaptığı Merdan Yanardağ ve Mustafa Balbay’ın katıldığı “Cumhuriyet ve Laiklik” başlıklı panelde Merdan Yanardağ, “ülkeyi krize sürükleyenlerle aynı gemide değiliz” dedi. Yanardağ’ın öne çıkardığı bazı başlıklar şöyleydi: “Vatan herkes için aynı değildir. Mustafa Kemal’in vatanıyla, Vahdettin’in vatanı aynı değildi. Nâzım Hikmet’in vatanıyla, DP’lilerin vatanı da aynı olmadığı için Nâzım Hikmet ‘vatan hainliğine devam ediyorum hâlâ’ dediği o ünlü şiirini yazmıştır. ‘Önemi olan vatansa gerisi teferruattır’ diye krizin sorumlusu ve ülkeyi iflasa sürükleyen AKP iktidarının kuyruğuna takılmak, aynı gemideyiz demek doğru değildir. Biz aynı gemide değiliz... Kriz döneminde kimin ne kadar dolar bozdurduğu ve rant elde ettiği açıklanmalıdır. Eğitim, kamucululuk, özelleştirme, dış politika gibi temel konularda politik çizgi net olmalı...” Mustafa Balbay ise yaptığı konuşmada “önce kafa tutuyorlar, sonra da çanak tutuyorlar, aynı gemi edebiyatıyla bizden fedakârlık bekliyorlar ama ‘feda’ bize ‘kâr’ onlara düşüyor” dedi. Alberto Manguel’in ‘Dönüş’ü Türkçede Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip olan usta yazar Alberto Manguel’in daha önce İspanyolca, İtalyanca, Fransızca, Almanca, Portekizce ve Arapça gibi dillere çevrilen ustalıklı novellası “Dönüş”, Kırmızı Kedi etiketiyle ilk defa Türkçede. Ülker İnce’nin çevirisiyle yayımlanan Dönüş, yıllar sonra ülkesine dönerek Arjantin Ulusal Kütüphanesi’nin başına geçen Manguel’in kendi geri dönülmez eşiğine de dönüş bir bakıma. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle