18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 19 Ağustos 2018 *Yusuf Can Emre’ye söz verdim Okurlarımdan biri geçen hafta yazdığım “Seferihisar Çocuk Belediyesinde Zaman” adlı yazımı okuyup bana şöyle seslenmiş: “Nihayet içimizi açan bir yazı paylaştınız!” Haklı. Ben de isterim her pazar, sizleri gülücükler içinde bırakan yazılar yazmayı. Ama zaman bir karanlık zaman ve ister istemez can acıtıcı yazılar köşemizi işgal ediyor. Şimdi sizi hem acıtacak hem de içinizi sevinçle dolduracak bir yazıyla karşınızdayım. Öncelikle söylemeliyim; 2015 yılının 20 Temmuz’unda Suruç’ta Amara Kültür Merkezi’nde bombalar patladı ve tam 34 genç insan öldü, onlardan biri Yusuf Can Emre’ydi. Bu yazıyı ona söz verdiğim için yazıyorum. 2016, Mordoğan’dayım, 10. Türkiye Tiyatrolar Buluşması var. Tiyatrocu genç bir arkadaşım yanıma gelip kulağıma fısıldadı: “Hocam geçen yıl tango yaptığınız Yusuf Can Emre, Suruç katliamında ölenlerden biri oldu.” Birden dondum, “ölüm adın lanet olsun!” diye haykırmak istedim ama sesim çıkmadı. Sadece tüm sıcaklığıyla onun, Yusuf’un yüzünü anımsadım. Yıl 2014, Seferihisar’dayız. 8. Türkiye Tiyatrolar Buluşması’ndayım, Türkiye’nin her yerinden gencecik insanlar yaşamı daha da güzelleştirmek için toplanmışlar. Çadırlarını alan gelmiş, çadır alanında mahalleler kurulmuş, kimi mahallenin adı Ali İsmail Korkmaz, kiminin adı Ethem Sarısülük. Her çadır kendi yaptığı afişlerle barışı kutsuyor. Her gece bir etkinlik var. Kimileri köylere gidip oyun oynuyor, kimileri gençyaşlı deneyim paylaşıyor. Yusuf Can Emre de oradaki çadırların birinde kalıyor. Onunla bir akşamüstü, Seferihisar Kültür ve Sanat Evi’nde Tango atölyesinde tanışıyoruz. O modern dansın her türlüsüne vurgun biri. Bir yandan arkadaşlarıyla Hegel’in sanat politiğini tartışıyor, bir yandan az sonra başlayacak tango dersi için içi kıpır kıpır bekliyor. Evet bir süre sonra Arjantin tangosunun yakıcı ve hüzünlü melodisi bulunduğumuz avluyu ele geçiriyor. Usuldan adımlar atılmaya başlanıyor. Yusuf kendine partner bulamamış, tabii içim elvermiyor, tango benim de en sevdiğim dans, yanına gidip onu dansa kaldırıyorum. Biraz zorlasam torunum olacak yaşta. Tangoda yaş önemli değildir, yeter ki, ayaklar müziğin akıcı ritmine uysun ve siz kendinizi bırakın. Ne kadar dans ettiğimizi anımsamıyorum, sadece dans bittiğinde gülümseyerek elimi öpmesini anımsıyorum. Ve o şimdi yok. Bütün hayalleri onunla birlikte yok oldu. Canınız yandı biliyorum ama bekleyin Yusuf Can Emre’ye bir söz vermişim, ona tüm buluşmaları anlatacaktım. Sözümü tutuyorum, bu yılki 12. Tiyatro Buluşması’nı anlatacağım. Bu yılda Türkiye’nin her yerinden 500’ün üstünde insan ve 39 tiyatro grubu Seferihisar Sanat Evi’ndeki çalıları özellikle toplanmayan çadır mekânında yerlerini aldılar. Ve tam bir hafta birlikte uyandılar, birlikte yiyeceklerini içeceklerini ve hayatın güzelliklerini paylaştılar. Suruç’ta ölen dostlarına selam gönderdiler. Bu buluşmayı yıllardır İzmir’de sokak tiyatrosunu hayata geçiren Yenikapı Tiyatrosu yapıyordu. Ne yazık ki KHK ile, tehlikeli bulunup kapatıldılar. Pek bilmiyoruz ama Türkiye’nin pek çok yerinde tiyatrolara büyük bir saldırı var. OHAL valilere ve kaymakamlara oyunları yasaklama yetkisi verdi, bu şimdi de devam ediyor. Tehlike çanları herkes için çalıyor. Bu yılki Tiyatro Buluşmasını Deneysel Tiyatro Komünü hayata geçirmişti. Bir hafta süren buluşmada o kadar çok atölye vardı ki, hepsinden söz etmem mümkün değil. Merak ettiniz değil mi, tango atölyesi gene vardı ve Yusuf Can Emre orada gene en güzel tangolarını yapıyordu. Pek çok oyunla ödüller alan ışık ustası Yüksel Aymaz’ın Işık Atölyesi bence en dikkate değer atölyeydi. Çünkü günümüzde tiyatroda ışık öylesine mükemmel bir biçimde başını alıp gitti ki, ışığı öğretmek ve öğrenmek inanılmaz önem kazandı. Bu iş biraz ustaçırak ilişkisine bağlı olduğundan çıraklar ustalarından çok şey öğrendiler. Civar köylerde ve Seferihisar’ın Sığacık bölgesindeki kalede pek çok oyun oynandı. Ben merak ettiğim Samsun Sanat Tiyatrosu’nun Kuvayi Milliye Destanı’nı ve Tiyatro Kalemi tiyatrosunun “Bazı Kadınlar” oyununu seyrettim. İkisinde de heyecanlandım, içim umut doldu. Sadece atölyeler mi, oyun öncesi ve sonrası gece 12’deki söyleşilerin tadına doyum olmadı. Orhan Aydın, Ragıp Yavuz, Sibel Özbudun, Temel Demirer, Vecdi Sayar, Levent Üzümcü, Orhan Alkaya, Kemal Oruç, Enis Rıza Sakızlı ve daha pek çok tiyatrocu, yazar, belgeselci oradaydı. Ben ne mi yaptım, Yusuf Can Emre için tango yaptım ve belgeselci Enis Rıza Sakızlı, yönetmen Ragıp Yavuz ile birlikte bu yıl 50. yıldönümü kutlanan 68’in günümüze yansımalarını anlatmaya çalıştım. Gençlerin anlattıklarımızı hayretle izlediklerini, şaşırdıklarını dördüm. Sanki bir masal zamanından bahsediyorduk. Belki de öyle. * Yusuf Can Emre Suruç’taki patlama sırasında ölen gençlerden biridir. 19 AĞUSTOS 2018 SAYI: 33919 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü Faruk Eren Aykut Küçükkaya Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay Reklam Direktörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 04:35 04:24 04:52 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:10 13:14 17:00 05:57 12:58 16:44 06:22 13:21 17:05 Akşam 20:05 19:48 20:08 Yatsı 21:34 21:15 21:32 yorum 7 ABD’de sivrilen müritleri sayesinde Amerikan Evangelist Kilise’nin güvenini ve tabii maddi desteğini kazanan Adnan Oktar’ın Harun Yahya takma adıyla yazmış gibi yaptığı Yaratılış Atlası, 2006 yılında yayımlandı.  Her biri 5 kg 800 gr ağırlığında Yaratılış Atlası, Türkiye’de tüm üniversitelere, okullara, hatta sokaklarda bedava dağıtıldı. Öyle ki, Adnancıların İstanbul’da Şişli Meydanı’na çektikleri 2 TIR’dan gelene geçene Yaratılış Atlası dağıtmalarına bile tanık olduk!    Bir cilt maliyeti 100 TL’den aşağı olmayan kitapların kim tarafından niçin finanse edilip bedava dağıtıldığı MEB tarafından hiç merak edilmedi! Tam tersine. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Okullarda hem Evrim, hem Yaratılış okutulsun” önerisiyle Adnancı postundaki Evangelist atağına göz kırpıyordu.  Mart 2006’da İstanbul Valiliği, 1999 yılında Adnan Oktar’la birlikte tutuklanıp yargılanan Turgut Aksu’nun liselerde Adnancı ‘yaratılış’ konferansları verme talebini hemen onayladı! Adnan Oktar’ın vakfı BAV’ın ‘yaratılışçı’ fosil sergilerini belediyeler, valilikler destekledi.  Ankara’da Kızılay Metrosu’nda, İstanbul’da Taksim Metrosu ve Halkalı, Şişli, Küçükçekmece, Beylikdüzü, Fatih, Beyoğlu belediyelerinde fosil sergileri açıldı. AKP milletvekili Ahmet Uzer, Adnan Oktar’ın Yaratılış Atlası’nı TBMM’de dağıttı!  Oysa bedava dağıtımı, her dilden çevirisiyle Avrupa ülkelerini de kapsayan ve on binlerce baskısı yapılan fasarya atlasın, bugünlerde Türkiye’nin ekonomisini boğan Amerikancı Evangelizmin kültür istilası olduğundan kuşkulanmak için epeyce ipucu vardı!  Görmesi gerekenlerin görmediği ipuçlarını gör Mehdilerin keramet üssü, Utah! düm ve 4 Nisan 2007’de, FETÖ ile Adnan Oktar suç örgütü arasında ilişki kurduğum ilk yazımı, “Boyundan Büyük Oynayanlar” başlığıyla Vatan gazetesinde yayımladım: HHH Şu ABD’nin Utah’ında bir keramet var, dostlar. Fethullah Gülen cemaatine atfedilen “TSK üstüne bilişim üssü”, Utah’da. Raslantıya bakın ki, kendisine Harun Yahya dedirten Adnan Oktar’ın 770 “kuşe” sayfalık Yaratılış Atlası’nın fosiller defilesi de tabii ki ABD’de başlıyor ve 42’den 180’inciye tam 138 sayfalık bu defileye katılan Amerikan fosillerinin 124’ü, sıkı durun... Utah eyaletinde bulunmuş, nedense! Darwin’in Evrim Teorisi’ni çürütmeye yönelik 423 sayfalık fosil fotoğraflarının 138 sayfası ABD kaynaklı, 285 sayfası ise 18 ülkeden dağınık yemleniyor! Yaratılış Atlası’nın “meali” hepi topu 54 sayfalık bir metin. Notlar bölümünde bu cılız meale birkaç Türk hariç, yazarlarının hepsi ya Amerikan ya da İngiliz 215 adet kitap kaynak gösterilmiş, oysa “şaheserin” her sağ sayfasının altına Harun Yahya imzası atılabilmiş... Zaten kitapta, namı diğer Adnan Oktar / Harun Yahya’nın, kuşkusuz aynı oranda kendi yazdığı eser ve internet site listesi de 32 sayfa tutuyor, iyi mi? Keramet Utah’daysa, hikmet de budur, aziz okurlar. Ol hikmet ki, Fransa’da kıyamet kopardı, şubat ayında. Fransızlar bir sabah uyanıp baktılar ki ülkede ne kadar kolej, lise ve üniversite varsa, devasa Yaratılış Atlası’nın hem de Fransızca baskısıyla donanmış, beleşten! Milli Eğitim Bakanı derhal bir genelge yayımladı, tüm kitaplar toplatıldı. Türkiye nasıl basıldığını bile merak etmiyor elbet, ama Fransız polisi bu kadar pahalı bir kitabın “hangi kaynak”tan boşalan parayla binlerce adet ve bedava dağıtılabildiğini araştırmaya başladı. Fakat asıl soruşturma konusu, Fransa’daki eğitim kurumlarına gönderilen her kolinin (çünkü kitap kitap değil, sanduka...) üzerinde alıcı adlarının açık seçik yazılmış olması. Okulların listesi internetten çıkarılabilir ama Adnan Hocacılar her kurumun kitaplık sorumlusunu nasıl tespit edebilmişlerdir? Kimdir bu dünyanın “büyük kulakları” sevgili okurlar? Kimdir hepimizi dinleyen, mail’lerimizi kaydettikten sonra bizlere servis eden Echelon kulakları, arama motorları, “register” kayıtları falan? Cevabınızı duyar gibiyim, çünkü tek efendimiz var henüz, internetin “bilişim” yollarında: ABD... HHH Bu yazıdan öteye Adnancı mafyayla 11 yıldır hâlâ süren bir boğuşmaya girmiş oldum. Başlangıçta, yargıya sızan FETÖ’cü unsurlar bu mafyanın işbirlikçisiydi! Devamı gelecek haftaya. İtibardan tasarruf olmaz.. Dindar ve kindar nesil.. Öfke, hitabet  sanatıdır. dşmeikifzkkeaattdevueayldmaudağazun.mmÜtwauılwnşkzawlehı[email protected] Bu vecizelerin tümünün hakkında tek bir şey hayrını biz içeride gördük, söylemez. Kısacası görüyoruz. GSMH, yaşama cefa Şimdi sıra dış âleme sını değerli kılan şeyler göstermeye geldi. dışında her şeyi ölçer.” Papaz, artık yüzde 99’u  Müslüman Türk mil (18 Mart 1968) Yarım asırdır bu tür Çatılar leti için de tam bir itibar kavramlar ABD baş Sünnet vacip değil...konusudur. Tehdit ve şantajla papazı geri isteyen Trump da kanlarının gündemine hiç giremedi. Oysa ABD dünyada, aslında, itibar peşindedir. “Doları hormonluyor, demire çeliğe vergi koyuyor, Türk’ün bileğini bükmeye çabalıyor.” Ama cahildir. Tarihimizden habersizdir: “Siz donanmamızı yakmakla sakalımızı kestiniz, biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kes Trump da  gücü elde etmekte ve  artırarak sürdürmekte çok yetenekli. Ama bu gücü halklarının mutluluğuna dönüştürmekte hiç başarılı değiller. İki ülke halkının da neredeyse yarıya yakını huzursuz, mutsuz ve anayasasında “vatandaşlarına mutluluğu arama hakkı”nı tanıyan ilk devlettir. İkincisi ise ne garip ki, Himalaya Dağları’nın tepesindeki Bhutan Krallığı adlı bir devletçiktir. (Nüfusu 800 bin) Oxford eğitimli Bhutan Kralı, yedi yıl kadar önce halkına Yurtiçi tik!” diyen Sokollu Mehmet Paşa’dan da habersizdir. yönetimden umutsuz. Çünkü liderinin de tek hede Gayri Safi Mutluluk sağlamayı yasalarına geçirdi.  Bununla da Trump’la birlikte, şimdi biz de fi var: Ülkenin Gayri Safi Milli yetinmeyip, bu mutluluğun her yıl dua etmeliyiz ki “öfke hitabete, Hasılası’nı (GSMH) büyütmek. ölçümlerini ve gereğini yapmayı siyasete ve cerrahiye” yansımasın, Oysa halklar için çok daha sürdürüyor. bir de “kesme işi” gündeme gel önemli bir de Gayri Safi Milli Mut Ülkenin gücünü milli gelir veya mesin: luluk (GSMM) gerçeği var. Buna dış ticaret açığı gibi kriterlerle Yoksa papazı geri alır, alır ama, hiç mi hiç metelik vermiyorlar... değil, Milli Mutluluk Endeksi’yle sünnet edilmiş olarak alır. GSMM kesinlikle bir köşe yazısı ölçüyor. Sünnetli papazla birlikte papazı motifi, kafiyesi  değil. Gayri Safi Milli Mutluluk, sürdü bulur, ibiksiz horoz gibi Beyaz Bu tam aksine her ülkeyi, her rülebilir kalkınmanın sağlanması Saray bahçesinde birlikte dolanır bireyi damardan ilgilendiren en na, uygar ve hakça bir yönetime durur. önemli toplumsal gerçek. öncelik veren, çevrenin ve kültürel HHH BM’nin gündemine hiç giremedi. değerlerin korunmasına dayalı bir Trump’ın da fıtratında zenginlik Sadece o da binde bir gazete kö kavram.   ve kudret var. şelerinde dile getirilebiliyor. Bhutanlılar, deli gibi çalışarak tü İtibarı, önce saçlarını zengin Oysa 50 küsur yıl önce başkan ketime teşvik edilmek yolu ile göstermekte arıyor. ağabeyi John Kennedy ile peş milli gelirin artırılmasına isyan Son başkanların en zengini. Gö peşe suikasta kurban giden Ada ediyor. Çünkü böylece sadece rünüşte en dindarı.. Bunu iktidara let Bakanı Robert Kennedy, asıl toplumsal ve bireysel mutsuzluk geldiğinde bazı Müslüman ülkelere adaletin “Milli Mutluluk Düzeyi” üretilebiliyor. boş mu kalacak? Türkiye bir güneş ülkesi. İspanya’dan sonra Avrupa’nın en çok güneş alan ülkesi. Büyük bir potansiyele sahip. Günde ortalama 7.2 saat ve yılda 110 gün güneşle buluşuyor bu bereketli topraklar. “Araplar petrol zengini” derler ya, Türkiye de güneş zengini... Peki, kullanabiliyor muyuz bu potansiyeli? Son dönemde yapılan yatırımlarla, Türkiye’de güneş enerjisi kurulu gücü 5 bin MW’ye (megavat) ulaştı. Bu elbette önemli. Türkiye’nin elektrikte kurulu gücü içinde 2016 yılında güneş enerjisi sadece yüzde 1’lik bir paya sahipti. Bugün yüzde 5.7’lik bir paya sahip. Peki yeterli mi? Almanya, Türkiye ile karşılaştırıldığında güneş fakiri bir ülke. En çok güneş alan bölgesi Bavyera’nın potansiyeli bizim Karadeniz bölgesi kadar bile değil. Yani Almanya, Türkiye ile karşılaştırıldığında “güneş fakiri.” Fakat Almanya’nın güneş enerjisinde kurulu gücü 43 bin MW. Türkiye’nin 7 katından fazla. Bir de bizim gibi güneş zengini olsalar kim bilir ne yapacaklar? Almanya’yı ilginç kılan sadece bu değil. Almanya’da yaklaşık 1.5 milyon evin çatısında güneş enerjisi üretiliyor. Merkezi değil, dağınık bir sisteme sahipler. Üretim büyük tekellere terk edilmemiş. Güneş enerjisi, halkın enerjisi. Almanya’da güneş enerjisinde demokrasi var. Yurttaşlar, kooperatifler kendi enerjilerini vize koyarak kanıtlamıştı. olduğunu savunuyordu: Milli Mutluluk Endeksi hayat üretiyorlar. Üretim fazlasını devlete satıyorlar. Kindarlığını ise 8 Kasım’daki “Bizim GSMH’miz, hesaplanır standartları, sağlık, eğitim, ekolojik Almanya bu konuda yaklaşık 20 yıldır “tutar Kongre seçimlerini kazanmak için ken (...) cezaevlerinin maliyetlerini bütünlük, toplumun canlılığı, za lı” bir politika izliyor. Yurttaşlar, kooperatifler “mezhepçilik” ile devam ettiriyor. kayda geçirir, silahlı araçların man kullanımı alışkanlıkları vb. gibi destekleniyor. Halk da hükümetlerin güneş (İddianın günahı İngiliz FT gazete üretimini içerir. Oyuncak satmak alt göstergeler belirlenmiş. enerjisine yönelik politikalarını destekliyor. sinin boynuna.) için şiddeti yücelten televizyon Devletin bu alanlardaki perfor Almanya’da her yıl “yenilenebilir kaynaklar” Her şey daha da güç, daha da programlarını kayda geçirir. mansı ölçülüp endeks haline getiri konusunda rekor haberleri gelir. Bu yıl da re fazla kudret kazanmak için. Ama çocuklarımızın sağlığından, liyor. Çıkan sonuçlar, parlamento kor kırmışlar. Rüzgâr, güneş ve biyokütleden Bunu da doların ve “dinin gücü” ile şimdilik başarıyor. Çünkü dolar ne yazık ki yeryüzündeki en güvenilir tek güç. Bu gücü ele geçirip elde tutmanın en kestirme yöntemi ise oralarda bile din.. Erdoğan kadar olmasa da, eğitimimizin kalitesinden söz etmez. Şiirimizin güzelliğini ve evliliklerimizin kudretini ölçmez. Politik tartışmalarımızın niteliğini ve temsilcilerimizin güvenilirliğini değerlendirmekle ilgilenmez. Cesaretimizi, aklımızı ve kültürümüzü ya hesap vermekle yükümlü devlet organlarına iletiliyor. Biz de işi endekse döksek, teslim edeceğimiz parlamento nerede?.. Elimizde ise bir papaz... Assak mı kessek mi bilemiyoruz. ürettikleri elektrik enerjisinde tarihte ilk kez kömürü aşmışlar. Oysa daha beş yıl önce kömürden elektrik üretimi, yenilenebilir kaynakların iki katıydı. Almanya’da güneş enerjisiyle ilgili tartışmaları internet üzerinden izliyorum. “Eğer Almanya’nın tüm enerji gereksinimini yenilenebilir kaynaklardan karşılamak istesek, daha ne kadar güneş enerjisi santralı kurma KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] mız gerekir ve bunlar ne kadar alan kapsar” diye bir soru atmışlar ortaya. Verimli tarım arazilerine güneş santralları kuracak değiller ya. Peki nereye kuracaklar yeni sistemleri? Karayolları ve yaya yolları gelmiş akıllarına... Yollara güneş enerjisi panelleri döşeyebilir miyiz diye tartışıyorlar. Neden bu yollardan sadece araçlar geçsin ki. Hazır panelleri döşemişken çeşitli sensörler de koysak! Yani yolları dijital hale getirsek diyorlar. Şoförsüz araçlar çok daha rahat yol alabilir, trafik kazaları azalır, hız kontrolleri kolaylaşır, trafik daha rahat yönlendirilebilir… Fakat en önemli potansiyel çatılarmış. Otu rup hesaplamışlar. Evlerin çatılarında güneş enerjisi sistemleri kurmaya uygun 2 bin 300 kilometrekarelik alan varmış hâlâ (Almanya yüzölçümünün yüzde 0.66’sı). Yani? Çatıları değerlendirmek peşindeler. Çünkü bir hedefleri var: Yüzde 100 yenile nebilir enerjili bir Almanya yaratmak. Nasıl bir hedef ama... Peki biz ne yapıyoruz? Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü’nü kapatmanın dışında, termik santrallara hız veriyoruz. Enerji Bakanlığı, içinde kömür madenleri nin de bulunduğu toplam 616 maden sahası nı aramalara açacağını duyurdu geçenlerde. Yani kömüre devam. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Çatılarda güneş enerjisi sistemlerini (GES) daha yeni yeni kurmaya başlamıştık. Çatı üstü küçük sistemler desteklenmeye başlanmıştı. Birden bu destek kesiliverdi. Yurttaşlardan alınan elektriğe verilen fiyatlar düşürüldü. Neden? Tarife değişikliği bireysel, kooperatif veya KOBİ gibi küçük ölçekli yatırımların hızını kesecek. “Güneşi doğmadan kararttılar” baş lığıyla haberler çıktı gazetelerde. Dünyada enerjide bir devrim yaşanıyor. Dünya yenilenebilir kaynaklara yöneliyor. Yeni teknolojiler geliştiriliyor, maliyetler hızla düşüyor. Fosil yakıtların sonu geliyor. Barışın enerjisi güneş ve rüzgâr giderek yükseliyor. Çatılar mı? Onlar da elbette boş kalmayacak. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle