23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 12 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN YEŞİLÇAM’IN ‘ŞİŞKO NURİ’Sİ SITKI SEZGİN YAŞAMINI YİTİRDİ Yeşilçam’ın ‘Şişko Nuri’ lakaplı tanınmış oyuncusu 69 yaşındaki Sıtkı Sezgin tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Sezgin, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi hastanesinde anjiyo olduktan sonra yoğun bakımda tedavi görüyordu. Sıtkı Sezgin, bugün Samsun Büyük Camii’nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından defnedilecek. l Haber Merkezi kultur@cumhuriyet.com.tr Pazar 19 Ağustos 2018 Tam bir14 YAŞINDAKİ CAZ PİYANİSTİ ALBÜM HAZIRLIĞINDA ‘Başar’ı öyküsü Hakan Başar 2004 doğumlu genç bir caz piyanisti... “Müziğin hayatıma ne zaman girdiğini bilemiyorum, hep vardı” di yen genç piyanistin bugüne kadar yaptıkları oldukça et kileyici... Yakında al bümü çıkacak olan Ba şar, “Bir tanıdığımız defalarca Jeff Lorber ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Group tanıtım videosunda izlediğimiz Will Kennedy (davul) ve Jimmy Haslip (bas) gi bi Yellow Jakets grubunun en önem li iki müzisyeniyle irtibata geçti. On lar da beğenmişler ve Hub Art (Mic hel Petrucciani) adlı parçada kayıtla rını yapacaklar yani bu parça için iki track mevcut olacak” diyor. Daha önce İstanbul Caz Festivali ve Akbank Caz Festivali gibi önemli etkinliklerde konserler veren Başar ile müzik üzerine konuştuk. n Müzik ile tanışmanız nasıl ol du? Bildiğim kadarıyla 8 yaşında piyano çalmaya başladınız? Müzikle babam sayesinde tanış tım. Kendisi de (şu an bıraktı) gita rist olduğu için onun evdeki çalışma larını ve özellikle caz CD’lerini dinle yerek büyüdüm. Evet, 8 yaşında ilk piyano dersle rine başladım ancak hocanın ayrılması beraberinde yeni arayışları getirdi. İstediğimiz sonucu alamayınca kendi şartlarımızı oluşturmaya çalıştık. Bu şartlar özellikle müfredat ve çalışma sistemi ve zamanı ile ilgili, çünkü bir yandan da devlet okulunda matematik, fen, sosyal bilgiler vs. derslerin yanı sıra bu iş yürümeliydi. Babam burada da beni yalnız bırakmadı. İÜ Eczacılık Fak. mezunu olup tüm okul deneyimini benim ders notlarımı da hazırlayarak bana yardımcı oldu. Aslında müzik, okul ve spor gibi çok önemli üç ana dalın kültürüyle farklı bir çalışma sistemi oluşturduk. Örneğin, ilk zamanlar okula gitmeden sabah 6.00’da kalkıp piyano tekniği ile ilgili etüdlerimi yaptım. n Okul ve müzik bir arada zor olmalı, nasıl bir çalışma sistemi gerçekleştirdiniz? Caz piyanisti olmaya nasıl karar verdiniz? Babamla birlikte çalışmamız önce internetten bana uygun olabilecek kitapların yani müfredatın seçilmesiyle başladı. Biz burada basit doğruları yerine getirerek ilerlemeye çalıştık. İlk çalıştığım kitap “Junior Hanon” oldu. Babamın daha iyi bildiği konu caz olduğu için bu tarz üzerinden ilerledik, böylelikle hem piya no çalmak hem de caz müziği ile ilgili fikir ve tekniğim oluşmaya başladı. İlk caz kitabım da Jazz Keyboard Complite’tir (Noah Baerman). n Daha 13 yaşındayken Türkiye’de önemli festivallerde konserler verdiniz? 2017 Şubat ayında “Akbank Sanat Genç Yetenek” konseri ile başlayan konser serisi, 21. İzmirAvrupa Caz Festivali, 24. İstanbul Caz Festivali Tanıtım Gecesi, Ahmet Ertegün Anma Gecesi, Zorlu PSM Caz Festivali, 7. Pera Müzik Festivali, 21. Ankara Caz Festivali, 24. İstanbul Caz Festivali, 27. Akbank Caz Festivali’nde konserler verdim. Evet, yani 13 yaşında Türkiye’deki tüm önemli festivallerde yer almış oldum. n Duyduğum kadarıyla Chick Corea gibi isimlerle workshop yapma şansınız da olmuş? Evet, Chick Corea, Ron Carter, Eddie Gomez, Russell Malone gibi müzisyenlerle tanışıp, Chick Corea ile workshop yapma şansım oldu. Kenan Doğulu ile de iki kere Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde yer aldım. n Albüm fikri nasıl oluştu ve yeni albümde neler bekliyor cazseverleri? 2018’in benim öğrenme sürecimle ilgili programı ise kayıtlar oldu. Albümün hemen tüm aşamasında olan Ferit Odman ki bana çok yardımcı oldu, kendisine çok teşekkür ederim. İmer Demirer, Engin Recepoğulları, Halil Çağlar Serin, Kağan Yıldız, Berkan Tilavel,Yarkın Tuncer hatta bir parçada babam Fahrettin Hakan Başar ile de birlikte çaldık. Benim öğrenmemle ilgili hazırlanan program yerini albüm fikrine bıraktı. Şu an bu konu üzerinde çalışmalar yurtdışı ve yurtiçi olmak üzere sürdürülüyor. Bu kayıtlarda çok güzel ve herkesle kolay iletişim sağlayabilecek parçalar yer alıyor. Zaten bu beğenileri sosyal medyadaki paylaşımlardan görmek mümkün. Bizim düşüncemiz bu zor müziği ülkemizde de daha çok severek dinlenebilir hale getirmek. Bunun için de repertuvar ve sizin performansınız önemli. Ama benim için en önemlisi hem çok büyük bir tecrübe hem de caz piyano olayını geliştirmek. Albüm yapmak için de yaptığınız çalışmalarla onu hak etmelisiniz. Tabii burada yaşımın da avantajı olduğunu söyleyebiliriz çünkü daha önce 9 yaş seviyelerinde bu müzikle ilgilenen hiç olmamış. Albümün çıkış tarihi şu an belli değil. Tiyatrocu Cenk Dost Verdi tutuklandı Sosyal medya paylaşımları nedeniyle “Örgüt propagandası yapmak” suçundan soruşturma açılan tiyatrocu Cenk Dost Verdi tutklandı. 10 ay 15 günlük hapsine karar verilen tiyatrocu dün cezanın infazı için İzmit’e gitti. Konuyla ilgili tiyatrocunun sosyal medya hesabında “Neyi suç saydılar; Nuriye ve Semih’in onurlu mücadelesine tanık olmamızı, Berkin Elvan deyince içimizin yanmasını, 59 gün boyunca cenazesi verilmeyen kardeşimiz Aziz Güler’e hasretimizi, “Gezi” şehitlerinin bıraktığı mirasa sahip çıkışımızı, yağmalanan piyanolarıyla, sazlarıyla, gitarlarıyla, kemanlarıyla pes etmeden sanatlarına devam eden Grup Yorum’un ezgilerini mırıldanmamızı, her türlü ayrıcalığa ve şiddete sessiz kalamayışımızı, sanatın üretici ve birleştirici gücüyle çoğalmamızı suç saydılar!” mesajı paylaşıldı. Boğaziçi Film Festivali’ne başvurular uzatıldı Uluslararası Boğaziçi Sinema Derneği ve İstanbul Medya Akademisi tarafından düzenlenen 6. Uluslararası Boğaziçi Film Festivali’nin başvuru süresi 27 Ağustos saat 18.00’e kadar uzatıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteklediği, Anadolu Ajansı’nın Global İletişim Ortağı olduğu festivalde Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda “En İyi Film” seçilen esere 100 bin lira para ödülü verilirken “En İyi Yönetmen”, “En İyi Erkek Oyuncu” , “En İyi Kadın Oyuncu”, “En İyi Senaryo”, “En İyi Görüntü Yönetmeni” ve “En İyi Kurgu” dallarında da ödüller sahiplerini bulacak.Yarışma yönetmeliklerine ve başvuru şekline “www.bogazicifilmfestivali.com” üzerinden ulaşılabilirken, başvurular “Eventival” adlı site üzerinden online olarak kabul edecek. Salzburg Festivali: Yaşamın toplu anlatımı... Yedi tülden arınmış Salome Birinci Dünya Savaşı biter bitmez, tiyatro adamı Max Reinhardt, yazar Hugo von Hofmannsthal ve besteci Richard Strauss, başkent Viyana’yı terk edip “uzaktaki” Salzburg kasabasına yerleştiler. Amaçları tekti: Sanatı, yaşamın toplu anlatımına ve bir şenliğe dönüştürmek... Festival yapacak beş kuruşları yoktu. Gönüllülerin işgücü ve kasaba halkının parasal katkılarıyla ilk festivallerini 1920’de tek oyunla açtılar. İkinci yıl müziği, üçüncü yıl operayı kattılar. Tiyatro temsillerini katedral meydanında; konser ve operaları imparatorluk döneminden kalma binicilik okulunda, atların eğitildiği arenada gerçekleştirdiler. O gün bugün Salzburg Festivali, dünyanın en köklü, en geniş yelpazeye yayılan, en nitelikli festivallerinden biri oldu. Yılda beş farklı festival, bunların sağladığı turizm, bu sayede sıfır işsizlik; “Mozart endüstrisinin” geliriyle, 145 bin nüfuslu kasaba festival dönemlerinde dünyanın merkezine dönüştü. Tüm klişelerin yıkılması 98. Salzburg Yaz Festivali’nde üç opera, bir konser izleme olanağı buldum. İçlerinde en çarpıcı, en düşündürücü, en aykırı olanı “Salome” idi. Oscar Wilde’ın “Salome”si zamanında “skandal”, “ahlaksızlık” diye nitelendirilmişti. Richard Strauss’un bestelediği opera da müzikal açıdan en az onun kadar “fırtınalı” ve görkemli. Daha önce çok izlemiştim. Yekta Kara’nın sahnelediği ve ışıklar içinde uyusun Zehra Yıldız’ın Salome’yi yorumladığı prodüksiyon hâlâ yüreğimdedir. İtalyan yönetmen Romeo Caastellucci’nin minimalist yorumuyla “Salome” farklı bir boyuta taşınmıştı. Reji, kostüm, dekor ve ışık ona aitti. Bomboş sahnede yaşanan her an, klişeleri yıkmaya yönelikti... İşte 2 örnek: Eserin en ünlü sahnesi: Salome, üvey babası despot kral Herodes’in isteği üzerine o çok erotik “7 Tül Dansını” eder... Bu uzun bölümde ne tül, ne dans... Bomboş sahnede, kralın tahtı sayılan bir yükselti üzerinde Salome incecik kombinezonuyla, yarı çıplak ana karnındaki gibi kıvrılmış yatıyor ve tepeden aşağıya üzerine koca bir kaya parçası iniyor, iniyor, iniyor... Taa ki tahtla koca kaya arasında Salome ezilip yok olana dek... Salome, bu “dansa” karşılık, kraldan aşkla vurulduğu Jochanaan’ın başının kesilip gümüş tepside ona verilmesini ister... Ancak ona verilen, başı kesilmiş Jochanaan’ın bedenidir. Sahne, çıplak beden ve soprano arasında devam eder. bKaannygoösluüyalreassüıntda Hayır bu prodüksiyonda Salome, Oscar Wilde’ın deyişiyle “güzel ama zehirli bir çiçek” değildi. Fettan, şehvetli, yarı deli hiç değildi... Çok yalnız, kimsesiz, küçük bir kadındı. Ama kadındı. Kadınsı duygularını bilinmeyene, “ötekine”, sesini duyduğu, görmediği, peygamber denilen bir tutsağa yöneltmesi sanki doğaldı... (Jochanaan’ı kapkaranlık bir yaratığa dönüştürmüştü yönetmen.) İlk anda çocuk Salome’yi gördük. “Bu taşlar seni söylüyor” yazısını (Salzburg tünellerindeki yazıyı) yırtıyordu. Aynı beyaz elbisesiyle büyüdüğünde aybaşı lekesini görüyorduk. Sarayın zemini zaten hep kanlıydı. Ve genç kadın zindandan gelen sese kulak verdiğinde koşan atları görüyordu. Biz sahici atı, o ise hayallerini görüyordu... Sonda süt banyosunda, at başını bulması şaşırtıcı olmamalıydı. (Burası eskiden binicilik okuluydu ya!) Bu Salzburglu Salome, sarayın ve hayatın kan gölüyle süt banyosu arasında gidip gelirken ben bir kez daha yaratıcılığa, yoruma şapka çıkarıyordum. Litvanyalı soprano Asmik Grigorian olağanüstüydü. Genç bir kadından ne istediğini bilen kararlı ve güçlü bir kadına dönüştü muhteşem sesi ve oyunculuğuyla. Ama onun kadar olağanüstü olan ve bence başrolü paylaşan Welser Möst yönetimindeki Viyana Filarmoni Orkestrası’ydı. Tiyatroyla müziğin harikulade bütünlüğünü ortaya koyuyorlardı. Üzerine düşündükçe, katmanları çoğalan bir prodüksiyondu... Öteki temsiller, bir sonraki yazıda... Can Yücel Datça’da anıldı Uluslararası Knidos Kültür ve Sanat Akademisi (UKKSA) Can Yücel anısına şiir, söyleşi, müzik, belgesel, kültür gezisinden oluşan anma etkinliği düzenledi. Şair etkinliğin ilk gününde mezarı başında anıldı. Konuşmacıların Can Yücel’in kişiliği, ortak anıları ve şiirlerinden bahsettiği anma toplantısının ardından toplu halde Yücel’in Datça’daki evini ziyaret etti. Etkinliğin ikinci gününde Sinema ve Tiyatro Sanatçısı Öğr. Görevlisi Gülsen Tuncer yönetiminde düzenlenen “Doğaya Saygı Şiir Sempozyumu” düzenlendi. Sempozyuma konuşmacı olarak Gazeteci Yazar Prof. Dr. Erol Manisalı ile Prof. İlber Ortaylı katıldı. Törende UKKSA’nın “Yaşam Boyu Onur Ödülleri” bu yılki sahiplerini buldu. Prof. İlber Ortaylı ödülünü Can Yücel’in eşi Güler Yücel’in elinden aldı. Fahrelnissa Zeid’in yapıtları Dirimart’ta Fahrelnissa Zeid’in yapıtları 18 Eylül4 Kasım tarihleri arasında Dirimart’ta sergilenecek. Sergi sanatçının özel koleksiyonlardan ve 2017’de Tate Modern ve Deutsche Bank KunstHalle’de gerçekleştirilen retrospektif sergilerinden derlenen yapıtlarını bir araya getiriyor. Dirimart’ın ulusal ve uluslararası platformlarda temsil ettiği sanatçının ailesi ve Türkiye’deki koleksiyonerlerin işbirliğiyle düzenlenen sergi, Fahrelnissa Zeid’in kırk yılı aşkın bir dönem boyunca ürettiği farklı dönemlere ait yağlıboya resimlerinden örnekler sunuyor. Sergiye paralel olarak, Adila LaïdiHanieh’in kaleme aldığı Fahrelnissa Zeid: Painter of Inner Worlds adlı biyografinin Türkçe çevirisi RES Yayınları tarafından yayımlanacak. Sergi, sanatçının 1940–80 yılları arasına yayılan, minyatür kurgusunu çağrıştıran figüratif kompozisyonlarıyla erken dönemine; vitray yüzeylerini anımsatan geometrik ve lirik soyutlamacı çalışmalarıyla olgunluk dönemine ve portreye yoğunlaşarak psikolojik anlatıyı ön plana çıkardığı geç dönemine ait eserlerini kapsıyor. Edremit’te Berberoğlu veErdemiçindayanışma Devam eden 2. Edremit Kitap Fuarı’nda beşinci gün geride kaldı. Söyleşilerin düzenlendiği etkinlikte, yazar Hasan Ali Toptaş, Prof. Ali Demirsoy, Barbaros Şansal, Saygı Öztürk, Ayşe Sucu, Musa Ağacık gibi isimler de kitaplarını imzaladılar. Cezaevinde tutukluluğu devam eden CHP Milletvekili Enis Berberoğlu ve CHP PM üyesi Eren Erdem ile dayanışma etkinliğinde ise eski Başbakan Yardımcısı Murat Karayalçın, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen ve Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka, Enis Berberoğlu’nun ve Eren Erdem’in kitaplarını da imzaladılar, Berberoğlu ve Erdem için özgürlük istediler. Kırk yıllık hatır ülkemizi temsil edecek Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatrı, moda sanatına dönüştü ve Çin’de gerçekleştirilecek Uluslararası Lif Sanat Bienali’nde dünyanın dört bir yanından gelen 78 sanatçının eserleri arasına kabul edildi. İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Moda ve Tekstil Bölüm Başkanı Prof. Dr. Elvan Özkavruk Adanır, Türk kültüründe önemli bir yere sahip kahve ve iğne oyalarından yola çıkarak hazırladığı eserle Pekin’de Ekim ayında yapılacak bienale seçildi. İEÜ Moda ve Tekstil Tasarım Bölümü Öğretim Görevlisi Jovita Sakalauskaite de, 7 farklı duygu ve karakter üzerine çalıştığı keçe heykellerle bienalde yer alacak. Prof. Dr. Adanır ve Sakalauskaite, Japonya, Kore, Fransa, ABD, İtalya, İspanya, İsveç, İsviçre, Arjantin, Hollanda, Rusya, İngiltere, Norveç, Almanya, Çin gibi ülkelerin sanatçıları arasında Türkiye’yi temsil edecek. l İHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle