18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 10 Ağustos 2018 2 ORDU’DA 1 Kişi can verdi Ordu’nun İkizce ilçesinde sel nedeniyle oluşan heyelanda toprak altında kalan bir kişi yaşamını yitirdi. Yurttaşların bir kişinin toprak altında kaldığına dair ihbarı üzerine bölgeye sevk edilen AFAD ekipleri, arama ve kurtarma çalışması başlattı. Saatler süren çalışmaların ardından ekipler kaybolan kişinin cansız bedenine ulaştı. İkizce Belediye Başkanı Bahri Söğüt, yaşamını yitiren kişinin Kayı Bayram Sekmen olduğunu bildirdi. CUMHURİYET AFET BÖLGESİNDE Sellerin üç nedeni l Dere yataklarında yapılaşma l Karadeniz sahil yolu l HES’ler ve madenler MUSTAFA ÇAKIR Mimar ve mühendisler, Karadeniz’de günlerdir devam eden, şiddeti ile dereleri yıkan sel felaketinin 3 nedeni olduğuna dikkat çekti: l Dere yataklarında yapılaşma: TMMOB, imar barışı adı altında dere yataklarına yapılmış yerleşimlere ruhsat verildiğine işaret ederek, derelerin üstleri kapatılarakdere yatağı betonlaştırılarak suyun doğal yollarla denize ulaşmasının engellendiğine dikkat çekti. l Karadeniz Sahil Yolu: Selde Karadeniz Sahil Yolu üzerinde bulunan Cevizdere Köprüsü yıkıldı. TMMOB’ye göre, Karadeniz Sahil Yolu’nun oluşturduğu set derelerin Karadeniz’e ulaşmasına engel oluyor. Dolgu alanlarla bölge adeta sellere karşı savunmasız hale getirildi. l HES’ler ve madencilik: Karadeniz’de son 10 yıl içerisinde 203 HES yapıldı. 2017 itibarıyla inşaatı devam eden 20 HES projesi bulunuyor. 123 HES de etüt ve proje aşamasında. TMMOB, HES’ler nedeniyle derelerin akış rejiminin bozulduğuna dikkat çekti. Bölgede yoğunlaşan HES ve madencilik faaliyetleri nedeniyle doğal bitki örtüsünün de yok edildiğine işaret etti. Çarpık kentleşme TMMOB Başkanı Emin Koramaz, “Doğu Karadeniz bölgemizde yılın aynı dönemlerinde yaşanan yağışlarda hep aynı manzaralarla karşılaşıyoruz: Dereler taşıyor, dere yataklarındaki evler sular altında kalıyor ve Karadeniz Sahil Yolu’nun bir bölümü yıkılıyor. Bu durum, yaşadıklarımızın doğal afet değil, plansız ve çarpık kentleşmenin sonu fAefflınaskoentucu olduğunu gösteriyor” dedi. l ANKARA Ordu’da sağanak yağış nedeniyle oluşan 500 bin kişinin etkilendiği sel felaketinin etkileri devam ediyor. TMMOB’ye bağlı odaların başkanları yaptıkları değerlendirmede, uyarılara rağmen hükümetin gereken önlemleri almadığı için bu sonuçla karşılaşıldığını vurguladılar. l TMMOB Şehir Plancıları Odası Başkanı Orhan Sarıaltın: Dere yatakları gibi yapılaşılmaması gereken yerler imara açılıyor. Hükümet imar affı çıkararak bunların yasallaşmasını ve artık dönüşümünün imkânsızlaşmasını da neden olan uygulamalar yapıyor. Karadeniz Sahil Yolu, alelacele bir şekilde çoğu yerde dolgu şeklinde yapıldı. Dolguyla kıyı bölgesinde yapıldığı gibi düzgün bir altyapıyla yapılmaması da herhangi bir yağış ortamında çok ciddi sorunları beraberinde getiriyor. l TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Özden Güngör: Geçen sene fındık fiyatı 10 lira civarındaydı, fındığın maliyeti zaten 10 lira. Bu felaketten sonra hükümet fındık üreticilerini mağdur etmeyen bir fiyat politikası uygulamalı. 2017 yılında 670 bin ton olan fındık üretiminin aşırı kuraklık, sebepsiz yağmurlar ve fırtına nedenleriyle bu yıl 550 bin tona düşeceğini önceden açıkladık. Dün selin 30 bin ton fındığı denize döktüğünü gördük. Bu durum zaten mevcut olan tarımımızın daha da kötüleşeceğinin, gelirimizin daha da azalacağının işaretidir. Hükümetin şirketlerin yanında değil üreticinin yanında olması lazım. l TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu: Yıkılan yapılar ve kentleşmenin de olduğu bölgeye baktığımızda su kapma kapasitesi olan bölgelerin imara açıldığını görüyoruz. Öncelikle yapılaşmayı dere yataklarına ve suyu tutacak olan yerlere yapmamak gerekiyor. Yapılan yapılarla birlikte suyun denizle buluşma koşulları engelleniyor. Bu durumda da su önüne kattığı yapıları yıkıp geçiyor. İklim değişikliğine karşı erken uyarı sistemleri oluşturulmalı. Orada yaşayan vatandaşların belki de bir cep telefonu mesajıyla çok hızlı bir şekilde haberdar edilip önceden önlemlerin alınması lazım. l ANKARA / Cumhuriyet TABAKHANE DERESİ TAŞTI Ünye’de köylüler yaralarının sarılmasını beklerken, şiddetli yağış dün de Ünye’nin merkezini etkisi altına al dı. Derede taşma meydana gelince Tabakhane Köprüsü yıkılma riskine karşı kapatıldı. Ordu Büyükşehir Be NECATİ SAVAŞ lediyesi derenin taşma ihtimaline karşı yurttaşların can ve mal güvenlikleri için bölgeyi terk etmelerini istedi. Riskli görülen evlerin alt katları boşaltıldı. Karadeniz Sahil Yolu da çift taraflı olarak trafiğe kapatıldı. Emekler sel oldu Ünye, Fatsa ve Perşembe de ‘gökyüzüyle birlikte’ ağlıyor... SELDA GÜNEYSU Ordu’nun tarihe adını yazdıran, türkülere konu olan iki ilçesi, Ünye ve Fatsa, deyim yerindeyse “ağlıyor.” Gökyüzü kapkaranlık... Gökyüzü ne kadar karardıysa, iki ilçe merkezlerinde ve köylerinde de insanların yüreği bir o kadar umutsuz. Birçok ailenin 1 yıllık geçim kaynağı olan ve bin bir emek verilerek hasat edilen fındık, kendi deyimleriyle “Karadeniz’e yüklendi.” Ünye’de, Karadeniz Sahil Yolu’nu bağlayan en önemli köprülerden birinin, Cevizlidere Köprüsü’nün yıkılmasına, aradan 24 saat geçmesine karşın halk bir türlü inanamıyor. Sel felaketinin yaşandığı Ünye’nin köylerinde yaşayan yurttaşlar “yaşanan bu afetin Allah’tan geldiğini” düşünürken, Ünye merkezde ise durum biraz daha farklı. Ünye’nin merkezinde ise insanlar “yanlış kentleşmeye, Karadeniz’in illerine yapılan HES’lere, ‘bölgenin iklimini gözetmeden temelleri atılan köprülere, sanayi tesislerine’ kızgın. “Bir yere bir şey yapmadan once o yerin özelliğini tanımalısın. Tanımıyorsan, gelişigüzel şekilde bu her bir yanı yeşille ve maviyle süslü ilçenin başına gelen felakete de katlanmak ve bu felaketi üstlenmek zorundasın” yorumları yapılıyor. ‘Yaralarımız ne zaman sarılır...’ Ünye’deki sel felaketinden en fazla zarar gören köylerden biri de yaklaşık 150 hanenin bulunduğu, ormanların içindeki o meşhur Karadeniz köy evlerinin yer aldığı Yiğitler Köyü. Köyün Eğrimeşe Mahallesi’nde Öztürk ailesinden 50 hane bulunuyor. En fazla zararı da bu ailenin mensupları görmüş. Zaten “son yıllarda para etmediğini düşündükleri” fındık için iki ay boyunca çalışırlarken, bu iki aylık emekleri bir sel suyuyla denize dökülmüş. Köylünün deyimiyle “sermaye Karadeniz’e yüklenmiş.” Gittiğimiz hemen hemen her evin bireyinin gözü yaşlı. “Gazeteci” olduğumuzu söylediğimiz halde bizleri sanki bir “devlet yetkilisi” gibi görüyorlar. Hangi evin kapısını çalsak, “AKP’yi, MHP’yi, CHP’yi bir arasanız... Belediye Başkanımızı da arayın, buraya gelsinler, evlerimiz yıkılmak üzere” diyorlar. Çok değil, sel felaketinden bir gün once topladıkları fındığın bir anda sel suyuna karışıp, denize dökülmesinin ardından ise sadece bakakalmışlar. ‘Bir gürültü koptu ki...’ Köylülerden iki çocuklu, iki çocuğundan da torunları olan Gülsüm Öztürk, “Her günkü gibi sabah kalkmış, kahvaltı yapıyorduk. Bir anda öyle bir gürültü koptu ki... Çocuklar ağlamaya başladı” diye anlatıyor. Sonrasında da “ne oldu demeye kalmadan selin bir anda koca ağaçları sürüklediğini gördüklerini ve o ağaç SELFIE Ünye Fatsa arasında ulaşımı sağlamak amacıyla geçmişte Ermeniler tarafından yapılan, tarihi niteliğe sahip Cevizdere Köprüsü’nün yıkılması Ünyeliler için deyim yerindeyse “Mucizenin yıkılması gibi bir şey.” Hatta halk kendi arasında bu “mucizevi durumu”, “asla batmaz denilen Titanic gemisinin batması gibi bir şey” olarak da nitelendiriyor. Öyle ki Ünyeliler belediye tarafından köprünün söküm ça ların gövdelerinin de bir anda evlerine çarptığını, evlerinin sallanmaya başladığını” belirtiyor. Gülsüm Öztürk’ün evi ağaç kütüklerinin çarpmasıyla “ağır hasar” almış. Buna karşın oturmaya devam edeceklerini, çünkü gidecek başka yerlerinin olmadığını belirtiyor. ‘Ya devlet gelecek, ya devlet gelecek!’ Aynı aileden Hüsne Öztürk’ün evi de heyelan riskiyle karşı karşıya. Evinin önündeki toprak kayma sını ve evin bozulan yolunu göstererek, “Benim evim tehlikede. Ya devlet gelecek, ya da devlet gelecek. Buraya set çekecekler. Evin önü boşluk. Eğer çakıl, çimento ve demir atılmazsa, ailecek aşağıya doğru sürükleneceğiz” diyor. t‘yEoıvğpiınrnaıö’knü Köyün az ilerisinde bir ev dikkatimizi çekiyor. Evin girişi yok. Selin sürüklediği toprak, evin giriş yönünü tamamen kapatmış. Eve girebilmek için küçük bir tepe oluşturan toprak yığınının üstünden geçilmek zorunda. Ev sahibi Ahmet Öztürk de önceki gün akşamdan bu yana kazma ve kürekle o tepeyi aşmaya çalışıyor. 80 bin ton fındık gitti Ünye ve Fatsa’nın girişinden itibaren Karadeniz, mavilikten çok uzak. Sel ile birlikte sürüklenen toprak da olduğu gibi denize akmış. Denizin bir yarısı maviyken, bir yarısı ise kahverengi. 80 bin ton fındığın denize aktığı belirtiliyor. Fındık ve mısır tarlalarının birçoğu da su altında. Köylüler, su içinde kalan toprağın oluşturduğu çamuru ellerine alarak “Emeğimizi çamura gömdük” diyorlar. l ÜNYE / FATSA lışmalarını yakından izliyor, anbean özçekim yapıyor. Bazıları ise “Nasıl olur da bu köprü yıkılır, inanılır gibi değil” dercesine bakan gözlerle, köprüdeki hasarları tek tek inceliyor... Çalışmaların tehlikeli olabileceğine yönelik uyarıları ise hiç umursamıyor. “Ünye’nin simgesi bir sel suyuna yenik düşmüş, belleğimizi, anılarımızı da sel süpürmüş... Bunun her bir anını ölümsüzleştirmek istiyoruz” diyenler bile var. Oktay: Basındaki kadar büyük değil Sel felaketinin ardından Ordu’ya ge len Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, dere yataklarına yapılan konut ve işyerleri konusunda bundan sonra daha hassas davranılacağını belirterek, “Cumhurbaşkanımızın beklentisi de bu yöndedir. Buna hazırlıklı olmak zorundayız. Afet olduktan sonra değil, olmadan tedbirlerimizi almak zorundayız. Bu anlamda gerekli dönüşümü önce zihinsel, sonra da yapısal boyutta gerçekleştirmek zorundayız” dedi. Sel felaketinde can kaybı olmadığını açıklayan Oktay’ın “Hasarın boyutu da yine hamdolsun basında ve medyada algı boyutundan daha az seviyelerde” ifadelerini kullanması dikkat çekti. Enginyurt: Fındık fiyatı 15 lira olmalı MHP Ordu Milletvekili Cemal Engin yurt, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “İki yıl önce Ordu, yine buna benzer bir sel felaketi yaşadı. O gün de Devlet Su İşleri’nin bir an önce dere yataklarını ıslah etmesi gerektiğini ve derelerin denize döküldüğü bölgelerin daraltılmaması, açılması gerektiğini söyledik. Bu önlemler alınmadığı için böyle bir felaket yeniden yaşanıyor” dedi. Ordu’nun acil afet kapsamına alınması gerektiğini söyleyen Enginyurt, “Morallerin yükseltilmesi için fındık taban fiyatlarının 15 TL ilan edilmesi gerekir” dedi. Enginyurt, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldır ile birlikte sel bölgesine bir inceleme heyeti gönderdiğini söyledi. Torun: Ulusal iklim politikamız olmalı CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da “Ülke olarak, ulusal iklim politikası geliştirme çağrımızı yineliyoruz. En kısa zamanda, küresel iklim değişikliğine uygun, dünyanın bugünkü durumuna hitap eden ulusal iklim ve çevre politikası belirlemeli ve uygulamaya geçmeliyiz. Kâğıt üzerinde kalmayacak. Programa ve atılacak adımlara ihtiyacımız var” değerlendirmesinde bulundu. İYİ Parti de Genel Başkan Yardımcısı Musavvat Dervişoğlu başkanlığında bir heyeti sel bölgesine gönderdi. haber EDİTÖR: SERKAN OZAN Politikacının basiretsizi! “Basiret”, mevcut durumu doğru değerlendirerek geleceğe en uygun olan tutum ve davranış biçimini seçebilme yeteneğidir. Türk Dil Kurumu internet sitesine bakarsanız şu karşılıkları görürsünüz: “Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, seziş, anlayış, kavrayış, sağgörü, vizyon.” TDK, örnek olarak da Falih Rıfkı’nın bir cümlesini alıntılamış: “Kanal’ı müdafaa edenler, yüz millik cephe üzerinde çok basiretle vazife görmeye mecbur idiler.” HHH Ben de “Basiret” sözcüğünü olumsuz biçimiyle kullanarak birkaç örnek vereyim: Deniz Baykal’ın basiretsizliği 1999 seçimlerinde CHP’yi Meclis dışında bıraktı. Erdoğan/AKP iktidarının basiretsizliği, toplumun ortak değerlerini ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıktı; kendi yönetimini zora soktu. Kılıçdaroğlu ve İnce, basiretsizlikleriyle CHP’yi eritiyorlar. HHH Annem, göz göre göre yanlış yaptığı zaman “Basiretim bağlanmış” derdi. Bu anlamda “Basiret”, gerçekleri ve bu gerçeklerin sonuçlarını görmek anlamını taşıyor! İnsanın basireti neden bağlanır? 1) Korkudan: Erdoğan/AKP iktidarının her önüne geleni PKK ve FETÖ’cülükle suçlayıp“Terör örgütüne üye olmadan yardım etmekle” cezalandırmasından korkanlar, sahtekârların “Banka hesabınız terör örgütü tarafından kullanıldı” iddiasından korkup, paralarını dolandırıcılara kaptırıyorlar. Koltuklarını kaybetmekten korkan politikacılar, basiretleri bağlandığı için, ülkeye, partilerine ve kendilerine zarar veriyorlar. 2) Açgözlülükten: Sahtekârların en çok kullandıkları yöntem, kurbanlarının açgözlülüğünden yararlanıp insanları, ucuza mal veya karşılıksız para beklentisi ile dolandırmaktır. Politikacılar, kudrete, paraya, iktidara doymadıklarından basiretleri bağlanıyor ve yaptıkları yanlışları görmüyorlar. 3) Telaştan: Sınırlı olanaklar, para, kaynak veya zaman baskısı altında iş yapanların, telaştan, aceleden, basiretleri bağlanıyor; gerekli ihtimalleri hesaplamadan veya önlemleri almadan yaptıkları işler başarısız oluyor. Lider olmak için acele eden veya oturdukları koltuğu koruma telaşında olan politikacıların da bu nedenle basiretleri bağlanıyor. 4) Aşktan: Aşktan gözü kör olan insanın basireti bağlanıyor; sonradan pişman olduğu pek çok yanlış karar veriyor. Koltuk aşkı politikacıların basiretlerini bağlıyor; birçok yanlış kararın altına imza attırıyor. HHH Türkiye ne çekiyorsa, “Basiretsiz politikacılardan” çekiyor: Aklı başında olanlar politikadan soğuyor, demokrat seçmen partisine küsüyor, meydan “Basiretsiz politikacılara” kalıyor. DİREN ORTAK AKIL... DİREN DEMOKRAT SEÇMEN... DİREN DEMOKRATİK CUMHURİYET! Millet can derdinde Bakan millet bahçesi Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un Ankara’da gazete ve televizyon temsilcileri ile düzenlediği toplantı, bakanın gündem öncelikleri nedeniyle tartışma konusu oldu. Kurum’un Ordu’daki sel felaketi yerine, Kanal İstanbul Projesi ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “yatıp yuvarlanacaksınız” diyerek duyurduğu Millet Bahçeleri’nden bahsederek konuşmasına başlaması tepki çekti. Bazı televizyon kanallarının bakanın konuşmasının canlı yayınını kesmesi de dikkat çekti. Kanal İstanbul projesini “asrın projesi”, Millet Bahçeleri için ise “Cumhurbaşkanımız tüm şehirlerimize ‘Millet Bahçesi’ yapma kararı aldı. Biz de bu doğrultuda 18 ilimizde 33 millet bahçesi yapıyoruz” ifadelerini kullanan Kurum, sel felaketi için skandal değerlendirmeler yaptı. Kurum, “Cuma günü bakanlık ve bağlı kuruluşlarımızla orada olup yapılacak ne varsa hızlı bir şekilde yapma gayreti içine gireceğiz” dedi. Kurum, “Afet deyince neticede bu doğal bir olay. Sizin öngöremediğiniz bir olay ki ismi afet oluyor. Kaçak yapılaşmadan kaynaklı problemler hemen hemen her yerde var. Buna ilişkin imar barışı yasası çıkarıyorsunuz. Hazine arazisine kaçak yapıyı gidip yıkayım yapamıyorsunuz. Bu da bir gerçek yani ülkenin gerçekleri. Neticede bu yağışların olmasının nedeni iklim değişikliği sebebiyle. Bu beklenen bir şey değil. Buna ilişkin stratejik eylem planı hazırlamak zorundayız. Alt yapıyı güçlendirmek zorundayız. Ancak bugüne kadar böyle bir durum yoktu” ifadelerini kullandı. Bakan Kurum, “Gelişmiş ülkelere baktığınız zaman Avrupa, Amerika, Fransa’da böyle bir hazırlık var mı? Bakıyorsunuz en gelişmiş ülke dediğiniz Amerika’da her yer seller içerisinde” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle