18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 9 Temmuz 2018 2 haber EDİTÖR: BURAK YURTTAŞ Toplumun yüzde kaçı kadını evde değil, işte görmek istiyor? İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ile İNGEV’in ortaklaşa hazırladığı, Aysen Ataseven ve Çağla Bakış tarafından kaleme alınan ‘Türkiye’de Sosyal Uyum’ raporu geçtiğimiz hafta yayımlandı. İlginçtir, yıllardır seçimle gelen bir iktidar varken, raporun ortaya koyduğu araştırma sonuçlarına göre, insanlar hâlâ siyasete ve siyasetçilere değil, güvenlik ve sağlık kurumlarına güveniyorlar. Siyasi partilere güven yüzde 40, TBMM’ye güven yüzde 53 iken, orduya güven yüzde 73, polis teşkilatına güven yüzde 71, hastanelere güven yüzde 64. Medyaya güven çok düşük. Gazetelere ve dergilere güven yüzde 33, televizyonlara güven yüzde 37. Toplumdaki adalet algısı skorları düşük; gelirin ve vergi yükünün adil şekilde dağıtılmadığı kanaati toplumda hâkim. Yüzde 53’ün vergilerin nasıl harcandığı konusunda kuşkuları var. Adalet algısı içinde ele alınan diğer bir konu, kadınların toplumdaki yeri. İnsanların yüzde 68’i kadınların iş hayatında, yüzde 67’si kadınların siyasette aktif yer alması gerektiğini düşünüyor. Kadınlara yönelik pozitif ayrımcı uygulamalar yüzde 63’ten destek görüyor. Kadınların esas olarak aileye ve çocuk yetiştirmeye zaman ayırması gerektiğini düşünenlerin oranı daha düşük; yüzde 57. Yani, kadınların toplumsal hayata katılmasını destekleyen görüş, aile içindeki geleneksel rollerinden daha fazla benimseniyor. Kadınların çalışma hayatında erkeklerle eşit koşullarda değerlendirildiğini düşünenlerin oranı (sadece yüzde 37) ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğini toplumun genel anlamda farkında olduğunu ortaya koyuyor. Uygulanan politikaların toplumsal huzura etkisinin de ölçüldüğü raporda bilin bakalım olumsuz etkisi en belirgin politika uygulaması olarak hangisi öne çıkmış? Tabii ki, kadınlara yönelik sınırlayıcı söylemler. Kadınları aileye hapsetmeye çalışanlar bu bulguyu dikkatli okusunlar. Toplumun huzuru için, kadınları kısıtlayan söylemlerden uzak dursunlar. ‘Kimlikler Türkiyesi’ Yönetici özetinde İPM Direktörü E. Fuat Keyman Türkiye’yi, ‘ortak değerlerin yaratılmasında, sivil topluma katılımda, farklı insanlara güvenle bakmada zayıf bir kimlikler ülkesi’ olarak tanımlıyor ve “ ‘Değerler Türkiyesi’nde değil, ‘Kimlikler Türkiyesi’nde yaşıyoruz” diyor. Raporda, Türkiye toplumunda benimsenmiş en kapsayıcı kimlik ‘Türkler’ olarak karşımıza çıkıyor. Toplumun yüzde 41’i ‘birincil kimlik’ olarak, yüzde 80’i ise ‘genel kimlik’ olarak ‘Türk’ü benimsiyor. İkinci sırada yaşanan şehir var. En yaygın benimsenen üçüncü kimlik ise Atatürkçülük. (Birincil kimlik yüzde 19, genel kimlik yüzde 56.) Kimlikler içindeki geçişkenlikler de dikkat çekici. Birbirine zıt olduğu düşünülen gruplar arasında da var bu geçişkenlik. Örneğin, kendini ‘Dindarlar’ içinde görenlerin yüzde 66’sı aynı zamanda ‘Atatürkçüler’, yüzde 60’ı aynı zamanda ‘Laikler’ içinde gördüğünü söylüyor. Raporda ‘kutuplaşma sorununun toplumsal yaşama siyasal yaşamdan çok daha az yansıdığı’ tespiti yapılıyor. Rapora göre, Türkler ile Kürtler, iktidar tarafları ile karşıtları ve dindarlar ile laikler arasında olduğu düşünülen toplumsal gerginlikler gündelik hayata büyük oranda yansımıyor: “Toplumun farklılıkları kabul eden geçişken kimlikli yapısının bu gerginliklerin hazmedilmesinde olumlu rol oynadığı anlaşılıyor.” Sivil katılım düzeyimiz ise çok zayıf. Ki bu, sosyal uyumda ortak fayda anlayışının düzeyini işaret eder. Toplumun yüzde 70’den fazlası toplumsal veya siyasi alanlara katılım göstermiyor. İnsani Gelişim Kamuoyu Endeksi (İNGEV, 2017) bulguları, ülkemizde toplumsal katılımcılığın kamusal açıdan da teşvik edilmediğini ortaya koymuştu. Herhangi bir siyasi partiye veya harekete üye olanların oranı yüzde 20; son bir yılda bir STK’ye bağış yapanların veya gönüllü çalışmayla destek olanların oranı yüzde 14; son bir yılda bir ürün veya şirket boykotuna katılanların oranı ise yüzde 13. Yani aktif yurttaşlar değiliz. Sivil katılım düzeyimize, Türkiye siyasetinde görüşlerin sağlıklı bir şekilde temsil edilmediğini düşünenleri (yüzde 57) ve siyasi partilere güvensizliği de hesaba katınca, raporda da tespit edildiği üzere, Türkiye’de siyaset kurumunun sağlıklı çalışmadığı ortada. Çok sayıda ölü ve yaralının olduğu kazanın ardından olay yeri bir anda can pazarına döndü. Kazanın aşırı Tren facIasıyağışlarnedeniylemenfezilerayarasındakalantoprağınboşalmasısonucumeydanageldiğibelirtildi. Edirneİstanbul seferini yapan tren Çorlu’da raydan çıktı: 10 ÖLÜ, 73 YARALI Tekirdağ’ın Çorlu ilçesi yakınlarında Edirne Uzunköprü İstanbul Halkalı seferini yapan yolcu treninin 5 vagonu, raylardan çıkarak devrildi. Yoğun yağış nedeniyle menfez ile rayların altında ki toprağın boşalması sonu cu meydana geldiği belirti len kazada en az 10 kişi ya şamını yitirdi, 73 kişi yara landı. Arazinin çamur olma sı nedeniyle tekerlekli araç SEYHAN AVŞAR larla ulaşılamayan bölgede can pazarı yaşandı. Devrilen vagonların altında ölülerin bulunduğu şüphesi üzerine, vagonları kal dırmak için başlatılan çalışmalar gece geç saatlere kadar devam etti. 362 yolcu ve 6 personeli ile Edirne Uzunköprü’den İstanbul’a doğru saat 15.45 sıralarında seferine başlayan tren, saat 17.00 sıralarında Tekirdağ’ın Çorlu ile Mu ratlı ilçeleri arasında bulunan Sarılar Ma hallesi mevkiinde menfez ile ray arasındaki toprağın boşalması nedeniyle dengesini Yaralılar, traktörlerle yakınlardaki bir çiftlikte kurulan kriz merkezine götürüldü ve ilk müdahaleleri burada yapıldı. Yaşanan kazanın hemen sonrasında ise bir baba çocuğunu kucağına alarak bölgeden uzaklaştırdı. kaybetti. Dengesini yitirince savrulan 6 vagonlu trenin 5 vagonu raylardan çıkarak devrildi. Köylüler yardıma koştu Yol bekçileri olsaydıBirleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası Genel Başkanı Bektaş: Yüzlerce kişinin bulunduğu vagonlarda can pazarı yaşandı. Çok sayıda yolcu camlardan daşarı fırlarken, vagonla bu kaza yaşanmazdı rın altında kalanlar ilk etapta camları kırarak kendi imkânlarıyla kurtulmaya çalıştı. Vagonların içindeki yaralıların büyük bölümü durumu iyi olan yolcular ve yardıma koşan köylüler tarafından dışarı çıkarıldı. Çamur ulaşımı engelledi Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası (BTS) Genel Başkanı Hasan Bektaş, yol kontrolü yapan personelin olması durumunda kazanın yaşanmayabileceğini söyledi. Mimarlar Odası ÇED Danışma Kurulu Sekrete ri Mücella Yapıcı da tren hat çileri kadrosu yaklaşık 5 yıl önce kaldırıldı. Şu anda yol kontrolü yapılmıyor. Yol bekçileri olsaydı kaza olmazdı muhtemelen” dedi. Kazanın hava muhalefeti nedeniyle meydana geldiği şeklindeki açıklamaları eleştiren Bektaş, “Ya doğa faciası Kaza sonrası Tekirdağ, İstanbul ve Edirne’den bölgeye çok sayıda aramakurtarma ekipleri sevk edildi. Ancak arazinin çamurlu olması nedeniyle kaza yerine ulaşmakta güçlük çektiler. Karadan bölgeye giremeyen sağlık ekipleri, ambulans helikopterlerle kaza mahalline inerek yaralılara müdahale etti. Aramakurtarma ekipleri de askeriyeye ait paletli araçlarla olay yerine ulaşabildi. Durumu iyi olan yaralıların önemli bir bölümü köylülerin traktörleriyle karayoluna, oradan da hastanelere taşındı. Bakanlığa göre nedeni yağış tının yandaş bir firma tarafından yenilendiğini belirterek, “Hava muhalefetinden hat bozulmaz” dedi. BTS Genel Başkanı Bektaş, Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada bölgenin kısa zaman önce büyük bir bakımdan geçtiğine dikkat çekerek “Demiryollarıyla ilgili ‘yol bekçisi’ dediğimiz, günlük rutin yaya olarak yol kontrolünü yapan arkadaşlarımız vardı. Emniyet tedbirleri maliyetli olduğu için yol bek ya da bu işin fıtratında var diyecekler ama bunlara karşı önlem almak gerekiyor” dedi. ‘Yandaş firma yeniledi’ Mücella Yapıcı da twitter hesabından şu mesajı paylaştı: “Şimdi anlaşıldı..Hat yeni yenilenmiş...Yüzyıllık hat olsaydı hiçbir şey olmazdı...Vermişler ihaleyi bir yandaşa mühendissiz alt yapısız hattı döşeyip geçmişler... Hava muhalefetinden hat bozulmaz...” l Haber Merkezi Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan ve Sağlık Bakanı Ahmet Demircan da inceleme AKP’nin ilk işi yayın yasağı için bölgeye gitti. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, olayın ardından yaptığı ilk açıklamada, kazanın aşırı yağışlardan kaynaklandığını belirtti. ‘Her boyutuyla soruşturuluyor’ Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, olayla ilgili yaptığı açıklamada, kazının her boyutuyla soruşturulduğunu kaydetti. Erdoğan, “Kazanın hemen ardından, devletimiz ilgili tüm birimlerini ve tüm imkânlarını seferber etmiştir. Trendeki bazı vagonların raydan çıkması neticesinde meydana gelen kaza, her boyutuyla soruşturulmaktadır. Elim kazada hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum” dedi. l ÇORLU Olay yerine sevk edilen sağlık ekiplerinin ilk müdahalelerinin ardından yaralılar hastanelere kaldırıldı. Facianın ardından hükümet yetkililerinin yaptığı açıklamalarda kazaya aşırı yağışların neden olduğunun vurgulanması dikkat çekerken Başbakanlığın yazısı üzerine RTÜK, kazayla ilgili geçici yayın yasağı getirdi. Yayın yasağına tepki gösteren HDP’nin twitter hesabından yapılan açıklamada, “Kaza olmaması için tedbir almak yerine onlarca yurttaşımızın yaşamını yitirdiği kazanın haber yapılmasını engelleyen iktidar yine kendi suçunu örtmek hevesinde. Sorumluları yayın ya sağı ile kurtarma çabası nafiledir” denildi. Olayın ardından bölgeye giden muhabirimiz izlenimlerini “Kaza yerine 1 kilometre kala jandarma tarafından engellendik. ‘Olay yerine geçilmesine izin veremeyiz. Ayrıca fotoğraf çekmeyin. Yayın yasağı getirildi’ sözleriyle uyarıldık. Çalışmaların başında duran Ergene Kaymakamı Fatih Kızıltoprak da ‘Yayın yasağı geldiği söylendi. Lütfen görüntü alıp, beni Vali beye mahcup etmeyin’ diyerek sorularımızı yanıtsız bıraktı” şeklinde aktardı. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle