18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 5 Temmuz 2018 8 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: SERPİL ÜNAY Devlete ‘hoşgörü’ dersiAYM, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili 4 başvurudan 2’sinde hak ihlali kararı verdi Ha.. Ha.. Haaacet kalmayacak... K ekeme sıkışmış, birine “En yakın helâ nerede” diye soracak; gel gör ki helâ’nın H’sinden öteye gidemiyor. He... Heee... Haa... H... Artık tutamamış, hepsini donuna boşaltmış; aynı anda dili de açılmış... Ha.. Haaacet kalmadı… CHP’nin seçimin hemen ardından düştüğü durum bana ha bire bu fıkrayı hatırlatıyor. Tırmık’ta çok yazıldı çizildi, CHP’nin elli yıldır (sahiden elli yıldır. 1967’den bugüne), tek parti döneminden kalma kabuğunu kırıp bir sosyal demokrat partiye dönüşme süreci yaşadığı ve elli yıldır bunu bir türlü başaramadığı çok yinelendi. Son günlerde patlak veren parti içi fırtına sosyal demokrat partiye dönüşme çabalarına ebelik edebilir, katkıda bulunabilir mi, yoksa “Eski hamam eski tas, sadece tellaklar değişti” halk deyişine hak verdirtecek bir parti içi itiş kakış mı yaşanacak? Kişisel olarak benim umudum yok. Ama yine de falcılık yapmayalım. Bekleyelim. HHH Ancak vahim ve trajikomik bir durum var: CHP sosyal demokrat bir partiye dönüşmeye çabalıyor ama dünyada, özellikle anavatanı Avrupa’da sosyal demokrasinin hali yürekler acısı. Bir gazete yazısında sosyal demokrat hareketin kısacık da olsa tarihçesini aktarmak elbete mümkün değil. Olsa olsa Avrupa sosyal demokrasisinin, özellikle bütün sosyal demokrat partilerin anası sayılan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) kuruluş ilkelerinden ayrılışının dönemeçlerine kısaca değinilebilir. Kuruluşu tümüyle Marksist ideolojiye dayanan ve kapitalizmi aşmak, üretim araçlarının özel mülkiyetini ortadan kaldırmak hedefini benimseyen Avrupa sosyal demokrasisi, özellikle bu hareketin lokomotifi Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) komünist hareketten kendini “Kapitalizmi ortadan kaldırmayı bir devrim ile birdenbire değil, demokrasinin kuralları içinde adım adım başarmak” diye özetlenebilecek bir vurgu ile ayırıyordu. Parti temel belgelerinde ideolojik dayanağın Marksizm olduğu açıkça belirtiliyordu. Marksizmden ilk kopuş 1. Dünya Savaşı’nda sosyal demokratların Alman militarizminin yanında yer almasıyla başladı. Ardından çok keskin bir kopuş, 1959 Bad Godesberg Kongresi’nde yaşandı. SPD kapitalizmi aşma hedefini terk etti ve kapitalizmin insancıllaştırılmasını, sosyal devlet ilkelerinin hayata geçirilmesini temel hedef olarak benimsedi. 1998 ilkbaharında Leipzig’de toplanan kurultayında ise SPD, Avrupa Birliği’nin “Serbest piyasa ekonomisi” ilkesini (dilerseniz liberal kapitalizm diye de okuyabilirsiniz) benimsediğini, buna ilişkin itirazlarını geri çektiğini ilan ederek Marksizmle son bağını da koparmış oldu. Nitekim bu yıl, yani 2018’de Marx’ın 250. doğum yıldönümünde konuşan SPD lideri Andrea Nahles “SPD Marksist ideolojiyi benimseyen bir parti değildir” diyerek noktayı koydu. HHH İyi de Avrupa sosyal demokrasisinden geriye ne kaldı, diyecek olursanız? Valla, demokrasiyi sandıktan ibaret bir oyun olarak görmeyen ilkelere güçlü bir bağlılık kaldı. Başka? Kapitalizmin insana aykırı yanlarını (sanki mümkünmüş gibi) törpüleme yönünde iddialar kaldı. Başka? Orta sınıfların refah düzeyini yükseltme, gelir eşitsizliğini olabildiğince dengeleme hedefi kaldı... Dikkat edilirse kuruluşundan itibaren sosyal demokrat hareket adım adım temel ilkelerinden koparak bugüne geldi. Bundan sonra hangi adımları atarak köklerinden daha da kopacak bilemem. Bildiğim, o zamana kadar Türkiye’de CHP sosyal demokrat partiye dönüşme çabasını eğrisi doğrusuna gelir de başarırsa galiba yazının başındaki kekeme fıkrası iyiden iyiye anlam kazanacak. CHP sahiden de sosyal demokrat bir partiye dönüşebilirse o sırada çağdaş sosyal demokrasiye bakılacak, bakılacak ve korkarım: Haaa... Haaa... Hacet kalmadı, denecek... Anayasa Mahkemesi, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili 4 başvurudan 2’sinde hak ihlali ka rarı verdi. Mahkeme, devletin kalaba lıkların kamu düzeni açısından tehli ke oluşturmayan ve şiddet içermeyen davranışlarına karşı “sa bır ve hoşgörü göster mesi” gerektiğini vur guladı. İzmir’de polisin müdahalesi sırasında MUSTAFA ÇAKIR cop, tahta sopa ile dövülen Özge Özgürengin’e yapılan muameleyi, “in san haysiyetiyle bağdaşmayan muame le yasağının” ihlali olarak nitelendirdi. HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık’ın başvurusunu da kara ra bağlarken mahkeme, “kötü muame le yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyü şü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddaları kabul edilebilir” bulma sına karşın hak ihlali görmedi. Anayasa Mahkemesi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan 4 kararı şöyle: 1 Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçe sinde görev yapan EğitimSen üyesi öğ retmen Ali Orak ile Ezilenlerin Sosya list Partisi ilçe temsilcisi işçi İrfan Gül, Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin aşırı güç kullanımına ve hükümetin bu duruma kayıtsız kalmasına tepki gös termek amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldılar. Elbistan Cum huriyet Başsavcılığı, haklarında yasa ya aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme ve yönetme suçundan da va açtı. Elbistan 1. Asliye Ceza Mahke mesi de 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası verdi. İtiraz reddedildi. Bunun üzerine Orak ve Gül, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme kararında, “barış çıl amaçlarla bir araya gelmiş kalaba lıkların toplantı hakkını kullanırken, kamu düzeni açısından tehlike oluştur mayan ve şiddet içermeyen davranışla Gezi eylemlerine destek olmak için yurdun çeşitle kentlerinde eylemler yapılmıştı. rına devletin sabır ve hoşgörü göstermesi çoğulcu demokrasinin gereğidir” vurgusu yaptı. Mahkeme, yeniden yargılama yapılmasını istedi. Ayrı ayrı net 3 bin lira manevi tazminat ödenmesine da karar verdi. ‘Polis ölçülü davranmış!’ 2 Mehmet Mutlu, Gezi Parkı eylem lerinde yaralanan Berkin Elvan’ın yaşamını yitirmesi üzerine sivil toplum örgütleri, siyasi parti, dernek, oda, sendika ve öğrenci gruplarının çağrısına uyarak Kızılay Güvenpark’taki protesto gösterisine katıldı. Eylem sırasında Mutlu, Kızılay Meydanı’nda trafik akarken kavşağın ortasına oturup elindeki flamayı sallayarak tek başına oturma eylemi yaptı. Bu sırada da gözaltına alındı. Akşam serbest bırakıldı. Hastane raporlarında Mutlu’da gözaltı sırasında yaralanma tespit edildi. Mutlu, yaralanmasından sorumlu olan ve kendisini darbeden polislerden şikâyetçi oldu. Savcılık, polisler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. İtiraz reddedildi. Bunun üzerine Mutlu, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddia ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddaları kabul edilebilir buldu. Ancak mahkeme, kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine hükmetti. Kararda, gözaltı kararının haklı ve gerekli olduğu, polisin zor kullanma yetkisini kullanırken de ölçülü davran dığ3ıbÖelzigrteilÖdzi.gürengin, Gezi Parkı ey lemleri sırasında polisin aşırı güç kullanımına ve hükümetin bu duruma kayıtsız kalmasına tepki göstermek amacıyla İzmir Gündoğdu Meydanı’ndaki protesto gösterilerine katıldı. Özgürengin, müdahale sırasında polisten kaçarken yere düştüğünü, bu sırada birçok polisin coplarla vurmaya başladığını, bir polisin kendisini işyerinin içine atarak elindeki tahta sopa ile vurmaya devam ettiğini belirtti. Daha son Yüksel Direnişi’nde işkencecilere soruşturmaya yer yoktur kararı çıktı Hem işkenceHakkında soruşturma açılan Karadağ, koskoca iktidarın 500 gündür NuriyeSemih ve birkaç direnişçi ile kavga ettiğini belirtti. hem soruşturma ZEHRA ÖZDİLEK Yüksel Direnişi’nin 500. gününde işkenceye maruz kalan Tarih öğretmeni Acun Karadağ’ında aralarında bulunduğu 6 kişi hakkında “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçunu işlediği iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Soruşturma başlatılan Mehmet Dersulu, Nazan Bozkurt, Oktay İnce, Selvi Polat, Alev Şahin ve Karadağ yoğun işkenceye maruz kalmıştı. Ters kelepçe takılarak dövülmüşlerdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdi. KHK ile görevden uzaklaştırıldıktan sonra açlık grevine başlayan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın Yüksel Caddesi’nde başlattığı eylemi sürdüren kişiler eylemin 500. gününde basın açıklaması yapamadan, alana giremeden darp edilerek gözaltına alınmıştı. Serbest bırakıldıktan sonra haklarında soruşturma açılan 6 kişi hakkında savcılık tarafından kovuşturmaya yer yoktur kararı verildi. Kararda yapılan ihtarın usulüne uygun olmadığı ve ihtarın gerekli unsunlarını içermediği belirtilerek suç unsurunun oluşmadığına karar verildi. ‘İktidar kavga ediyor’ Soruşturma açılan isimlerden Acun Karadağ eylemlerinin 500. gününde yaşadıklarını anlatarak, “Mehmet’in üzerinde neredeyse 10 polis tepiniyordu. Arabanın içine ters kelepçeli atmaya çalıştılar. Arabanın tam girişine ayakları dışarıda kalacak şekilde bıraktılar, sonra demir kapıyı bacaklarını kırmak ister gibi şiddetle kapatmaya çalıştılar” dedi. Karadağ koskoca iktidarın 500 gündür NuriyeSemih ve birkaç direnişçi ile kavga ettiğini belirterek şöyle devam etti: “Biz 500 gündür yedi düvele karşı dövüşüyor gibiyiz. Ne var ki görünen yani pratikte 1015 kişiyiz. Demek ki iktidar arkamızdaki gücü de görmektedir. 2 yıl önce okulun önünde tek başıma oturma eylemi yaparken dev gibi dört polis gelip dağılın diye bağırmıştı bana.” Yoğun işkenceye maruz kalan Mehmet Dersulu da, “Yere yatırarak bacaklarımın, sırtımın, boynumun üstüne oturup kafamı da yere yapıştırarak işkenceyle ters kelepçe taktılar. 500 gün boyunca direnişimizi kırmak, bizleri yıldırmak için her yolu denediler. Defalarca yapılan işkenceler bizleri yıldırmadı, yıldıramayacak” dedi. Nazan Bozkurt ise “Akşam 18 açıklamamıza 1 saat kala polis sokağın iki ucunu da TOMA ve çeviklerle kapatmıştı. Bir kısmımız daha yolda yürürken gözaltına alındı”dedi.” l İSTANBUL Laçin’e twitter mesajı için soruşturma “İdam çözüm olsaydı Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı!” sözleri nedeniyle sunucuoyuncu Berna Laçin hakkında İstanbul Anadolu Adliyesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatıldı. Son günlerde yaşanan çocuk istismarıyla ilgili idam ve hadım istemi üzerine sosyal medyadın yapmış olduğu eleştiriler nedeniyle Laçin hakkında soruşturma başlatıldı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar tarafından yapılan açıklamada, “Berna Laçin adlı sanatçının ‘@bernalacin35’ adlı Twitter hesabından halkın dini değerlerini aşağılayıcı mahiyette yazı yayınladığının ve bu yazıya karşılık muhtelif sosyal medya sitelerinde yoğun tepkiler oluştuğunun tespiti üzerine 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 160. Maddesi uyarınca işin gerçeğini araştırmak üzere adı geçen hakkında, ‘halkın dini değerlerini aşağılama’ suçundan soruşturma başlatılmıştır” denildi. Laçin’in yapmış olduğu paylaşıma ilk tepki Alişan’dan geldi. “Çözüm için bir fikir verebilirsin katılırlar, katılmazlar ama örnek verdiğin yer bizim için en kutsal yerlerden birisi.” Bunun üzerine Laçin, “İslamiyet ile ilgili tek kelime etmedim, kendi dinime niye laf edeyim! Deli miyim? Medine’yi bir şehir olarak söyledim” açıklamasında bulundu.l İSTANBUL/Cumhuriyet Berna Laçin ra birçok polisin işyerine gelerek kendisini darpetmeye devam ettiğini söyledi. Özgürengin, kendisine kötü mumelede bulunan kamu görevlileri hakkında şikâyetçi oldu. Savcılık, emniyetten kamera görüntülerini istedi. Ancak olaya ilişkin herhangi bir görüntü tespit edilemedi. Başsavcılık da kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. İtiraz da reddedildi. Özgürengin, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, anayasa ile güvence altına alınan “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının” ihlal edildiğine karar verdi. Ayrıca anayasa ile güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının da ihlal edildiğine dikkat çeken mahkeme, soruşturmanın yenilenmesini istedi. Mahkeme Özgürengin’e net 20 bin lira tazminat ödenmesine de hükmetti. ‘Hak ihlali görmedi’ 4 Yonca Verdioğlu Şık, Gezi Par kı eylemleri sonrasında parkın valilik kararı ile kapatılmasını protesto etmek amacıyla Gezi Parkı merdivenlerinde basın açıklaması yapacağını duyuran Feminist Kolektif grubu içinde yer aldı. İstiklal Caddesi’nde grupla birlikte oturma eylemi yapan Şık, polisin göz yaşartıcı gaz atarak müdahale ettiğini söyledi. Şık, ertesi gün hastaneden rapor aldı. Raporda, Şık’ın kollarında, koltuk altında morarma ve çürük tespit edildi. Şık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikâyetçi oldu. Başsavcılık, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi. İtiraz da reddedildi. Bunun üzerine Şık, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddaları kabul edilebilir bulan mahkeme, buna karşın hak ihlali görmedi. l ANKARA 685 gün sonra ifade Fetullahçı darbe girişiminin ardından tutuklanan uzman erbaş Özkaya, “Ben AleviBektaşi inancına sahibim” dedi. Fetullahçı darbe girişiminin ardından tutuklanan uzman erbaş Haydar Özkaya, 685 gün sonra 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade verdiğini belirterek, “Adıma tek bir delil, kamera kaydı yok. Canımı en çok sıkan da FETÖ üyeliği suçlaması. Ben AleviBektaşi inancına sahibim. Bırakın beni sülalemin bu hainlerle işi olmaz. Adaletin yerini bulacağına inanıyorum” dedi. 15 Temmuz Fetullahçı darbe girişiminin ardından tutuklanan ve 700 günü aşkın süredir Sincan 1 Nolu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan uzman erbaş Haydar, gazetemize gönderdiği mektupla yaşadığı mağduriyeti anlattı. 2009 yılının Ağustos ayında uzman erbaş olarak mesleğe başladığını anlatan Haydar Özkaya,“Görev yerim Cumhurbaşkanlığ Muhafız Alayı Köşk Muhafız Komando Birliği idi. 15 Temmuz günü kışlama tatbikat diye çağırıldım. 21.30 sıralarında giriş yaptığım kışlada, daha sonra benimle birlikte bütün uzman çavuşların telefonlarını 22.00 sıralarında topladılar. İlerleyen saatlerde kamu kurumlarına IŞİD terör örgütü saldırısı var diye dışarı çıkartıldık. MSB Oran Lojmanları’na götürülerek bir süre bekletildik. Daha sonra 103 personel kışlamıza geri getirilerek kışlamızda üzerimizdeki mühimmatları teslim ettik” dedi. ‘Hiçbir kamera kaydı yok’ Darbe girişiminin ardından 4 gün süre ile kışlada yeni bir saldırıya karşı nöbet tuttuklarını anlatan Özkaya, “İçtima var diye çağırıldığımız spor salonunda KOM polisleri tarafından tutuklandık. 685 gün sonra 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ifade verebildim. Ara kararda tutukluluğumuzun devamına karar verildi. Mahkeme gerekçe söylemeden tutukluluğumuzun devamına karar vererek 10 Eylül 2018 tarihine duruşma verdi. Adıma tek bir delil ve kamera kaydı dahi yok. Ben AleviBektaşi inancına sahibim. Bırakın beni sülalemin bu hainlerle işi olmaz. Hakkımda tek bir delil, tanık yok. 40 sene burada tutuklu kalsam hiç birşey bulamazlar” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle