Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                Salı 31 Temmuz 2018 12  ‘Azgelişmişlik’ kısırdöngüsündeki Türkiye “Azgelişmişlik” kısırdöngüsü 1950’li yıllarda, genellikle Batı’da eğitim gören Hintli ve Pakistanlı iktisatçıların öncülük ettiği “ekonomik ağırlıklı” bir alandı. Türkiye, Cumhuriyetin kuruluşundan başlayarak bunun mücadelesini yaptı ve iki dönemde başarılı oldu: 1) Cumhuriyet’in kuruluşu ile başlatılan ekonomik, sosyal ve siyasal boyutlu Atatürk devrimleri ile uygulamalar art arda yapıldı: Medeni Kanun’dan kabotaj haklarına ve kapitülasyonların sonlandırılmasına kadar uzanan çağdaşlaşmalar ve Lozan ile eski zincirler kırıldı. Türkiye azgelişmişlik kısırdöngüsünden çıktı, bağımsız bir ülke oldu. Doğu Bloku ile Batı Bloku arasında denge kurdu. Ancak 1947’den başlayarak, “Batıcıların” ülkeyi Batı himayesi altına sokma girişimleri, “azgelişmişlik kısırdöngüsüne” Türkiye’yi yeniden soktu. Fabrikaların ve Köy Enstitülerinin kapatılması, ülkenin NATO üzerinden ABD himayesi altına sokulması, liberal dış ticarete geçiş siyasi, iktisadi ve sosyal sorunları büyüttü. 2) Kısırdöngüye karşı çıkış 1961 Anayasası ve “planlı kalkınma süreci” ile yeniden uygulamaya konuldu. 1963’te başlatılan planlı kalkınma, iki “Beş Yıllık Plan” dönemi ile kısırdöngü çemberini kırmaya başladı. Sivil toplumsal örgütlenmeler ve katılımcı demokratik uygulamalar alanında ilerleme sağlandı: Sovyetler Birliği ve Batı arasında, özellikle ekonomik alanda denge kuruldu. Devlet Planlama Teşkilatı ile “kamusal yararlar” planlanıyordu. Ekonomiden eğitime ve altyapı yatırımlarına kadar “akılcı uygulamalar” yürütüldü. Ve darbeler geldi Ancak ABD (ve Batı) bu kritik coğrafyada Türkiye gibi Müslüman bir ülkenin “katılımcı demokrasiye” geçerek “ulusal çıkarlarını” korumaya başlamasına karşı çıktı. İçimizdeki “Batıcıları” ve siyasal İslamı kullanarak önce 12 Mart, daha sonra da 12 Eylül darbelerini yürüttü. İşi 28 Şubat ve 15 Temmuz 2016’ya kadar getirtti. Dört operasyonda da, içimizdeki “Batıcılar ve siyasal İslamcılar” ilginç bir koalisyon yürüttüler. Rakip “görülmelerine” karşın birbirlerinin yolunu açtılar ve sonunda ülkeyi “azgelişmişlik kısırdöngüsünün içine” yeniden soktular. OHAL’lerle bizi bu hallere düşürdüler. Bu operasyonlarda “gardırop Atatürkçüleri” de önemli bir misyon üstlenmişlerdir. 28 Şubat’ta Erbakan, “İslamcı” olduğu için değil, “antiAmerikan” olduğu için içimizdeki “Batıcılar” tarafından ve Amerikancı İslamcılar tarafından indirildi. ABD, Türkiye’de iki kanada birden oynadı: “hem Batıcıları hem de İslamcıları” birlikte kullandı: 12 Mart’ta başlayıp 15 Temmuz’da biten uzun süreçteki operasyonda birbirlerini tamamlayan hareketlerdir. Bazen İslamcılar, bazen de “Batıcılar” ön plana çıkmışlardır. Gülen, Adnan Hoca gibi iki garip kişi de İslamcılığın “dinci ve laik aktörleri” gibi sahneye çıkarılıp oynatılmadılar mı? Sahnenin önünde kedicikler ve imamcıklar vardı: ipleri tutanlar ise güçlü devletlerdi. Ve Trump’ın fahiş hatası! Adam kalkmış bir rahibi, koskoca bir siyasal misyonerlik hareketi için göndermiş. Be adam, rahip yerine niye rahibeleri göndermedin ki? Öteki piyonun olan Adnan Hoca’nın kedicikleri ile senin rahibecikler o yolladığın rahip kılıklı heriften çok daha başarılı olurlardı. Her şey ne kadar iç içe geçmiş: rahipler, hocalar, imamlar, kedicikler hepsi de aynı havuzda yıkanıyorlar. Bunun adı siyaset havuzudur. Ortadoğu’da ise adı bataklıktır. Müslüman dünyası bu bataklıktan bir türlü kurtulamıyor. Tek kurtulan Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti idi. Şimdi onu da bu bataklığın içine yuvarlamaya çalışıyorlar: hem içerden, hem dışarıdan… “Sen bile, azgelişmişlik sürecinin dışına çıkamazsın” diye bastırıyorlar. Postmodern “yeşil kuşak” Türkiye’de “otoritesini” yürütüyor. HHH CHP’li dostlara: AKP, OHAL’lerden bu hallere CHP mevcutlarının yetersizliği sonucu geldi. Değişimi engelleyenler en fazla da AKP’yi sevindiriyorlar. En “baştan” değişim gerek: yalnız CHP için değil, Türkiye için de.  31 TEMMUZ 2018 SAYI: 33900  İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına MEHMET Orhan Erİnç  İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan  Yazıişleri Müdürü (Sorumlu) Haber Koordinatörü  Faruk Eren  Aykut Küçükkaya  Dijital Medya Koordinatörü Bülent Mumay  Reklam Direktörü Deniz Tufan  Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel  l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş 	 l Dış Haberler: Mine Esen l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak  Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50  İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20  0530 430 74 17  Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr  Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara.  l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya  Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr  Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Demirören Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul  Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir.  	 İstanbul	 Ankara	 İzmir	  İmsak	 04:07	 03:57	 04:27	  NAMAZ VAKİTLERİ Güneş	 Öğle	 İkindi 05:52	 13:17	 17:10	 05:39	 13:01	 16:53	 06:05	 13:24	 17:13	  Akşam	 20:29	 20:11	 20:31	  Yatsı 22:07 21:46 22:02  haber TASARIM: BAHADIIR AKTAŞ  “E fsanevi Dekan”  Prof. Dr. Cevat Geray’ı (1930  2018) geçen hafta yitirdik. TMMOB Mimarlar Odası’nın, Prof. Geray hakkında gazetemizde yayımladığı  “başsağlığı” duyurusundan şu alıntıyı yapalım:  ÖzAgecanr  Bakanlığı’nda çalışmıştı. Çok güzel Türkçe öğrenmişti. Derslerindeki gibi kitaplarını da Türkçe yazmıştı. Aldığı çağrı üzerine, o zamani adıyla Siyasal Bilgiler Okulu’na (SBO) geçen Reuter, fakültede “şehircilik” bölümünü oluşturdu. Alman  “Odamıza, mimarlık orta  ların “Koca Türk” dedikleri  mına, bilimin rehberliğinde  Kavşak Reuter’i, öğrencisi Prof.  ve kamu yararına yürütülen  Yavuz şöyle tanımlamıştı:  Şehircilik! (1)kent, kültür ve demokrasi çabalarında yol gösterici olan ve katkılar sunan değerli  “Politikacı Reuter Almanların, bilim adamı Reuter ise Türklerindir!”  hocamızı saygı ve özlemle anıyoruz.” Prof. Geray “mimar” değildi! Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde (SBF) “şehircilik” profesörü idi. 1977’de SBF dekanı olmuştu. 1983’te ünlü 1402 sayılı yasa ile üniversiteden uzaklaştırılmıştı. Peki, Mimarlar Odası’nın bu saygın duyurusunun nedeni ne ola ki? Çünkü “Efsanevi Dekan” yalnızca “şehircilik profesörü” değil, çok  Yavuz’u o gece sıkıyönetim  ilan eden Başbakan Adnan  Menderes, telefonla arayıp  fakülte binasındaki “kurşun  izlerini örtmesini” emret  mişti. Prof. Yavuz’un yanıtı  “O kurşun izleri, fakültemi  zin gaziliğinin simgesidir.  Örtemem!” olmuştu.  Prof. Geray, Prof.  Geray  Yavuz’un kürsüsünde öğrencisi olmakla kalmamış  daha sonra o kürsüde ve  dekanlıkta halefi olmuştu!  SBO’da bir de “İskân ve Şehircilik Enstitüsü” kurmuştu. SBF Şehircilik profesörü Dr. Ruşen Keleş, Reuter’i şöyle tanımlar: “Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak üniversitelerin yeni kurulmakta ve Batı’nın akademik değerlerinin yavaş yavaş benimsenmekte olduğu Türkiye’de, SBO’da çağdaş ve özerk bir kafa yapısına sahip bir bilim insanı imgesini kısa sürede yaratmıştır…” 1946’da Almanya’ya döndüğünde, Berlin ikiye bölünmüştü. Sovyetler, Berlin’in tümünü istedikleri için ulaşımı kesip Batı Berlin’e  yönlü bir aydındı…  HHH  28 Mayıs 1960’ta, SBF’de öğrenci  iken, Demokrat Parti karşıtı gösteri  mizde polis üzerimize ateş açtığında  fakülte  binasına,  ben de bazı  arkadaş  larla Dekan  Prof. Fehmi  Yavuz’un  (1912  1991) oda  sına sığın  mıştık.  “Şehirci  lik” profe  Yavuz.  sörü olan  HHH  Ernst Reuter (1889 1953), Yahu  di değildi, 1933’te Hitler zulmünden  kaçmıştı. 1912  1932 yılları ara  sında Alman Komünist  ve Sosyal Demokrat  Partileri’nde Genel Sek  reterlik gibi önemli gö  revlerde bulunmuştu.  Reuter, Lenin ile Sov  yet Devrimi sırasında  işbirliği yapmıştı. Lenin,  Reuter’i “Çok yetenekli,  parlak zekâlı, özgürlü  ğüne gereğinden fazla  düşkün bir genç!” olarak  tanımlamıştı.  1935’te Türkiye’ye  gelerek İktisat  Reuter.  kuşatma uygulamışlardı. Reuter, bu ortamda Batı Berlin Belediye Başkanı olmuş ve havadan ikmal ile büyük başarı sağlamıştı.. Berlin’deki savaşın yıkım izlerini sildi, süpürdü. Time dergisi Reuter’i kapak yapmış ve “Dünyayı yöneten 10 kişiden biri” olarak ilan etmişti. HHH Reuter’den geriye, Cumhuriyetin kuruluş yıllarının Ankara’sına doğru gidelim… 1925’te Ulus  Kızılay  Kavaklıdere’de kentin temel yolu olarak bir bulvar yapımı ve çevre  sinde mahalleler  kurulması gün  deme gelmişti.  Alman şe  Özgen Acarhircilik uzmanı mimar Hermann Jansen (1869  1945) Almanya’da  Berlin, Köln,  Nürnberg ve  Jansen  İspanya’da  Madrid kent planlaması 1910’lu  yıllarındaki yarışmalarında birincilik  sağlamıştı.  1927’de Türk hükümetinin “Yeni  Başkent Ankara Tasarım” yarışma  sını kazanmıştı. 1932  1938 yılları  arasında Türkiye’de görev yaparken,  yalnız Ankara’nın değil başka kentle  rin planlarına da katkıda bulunmuştu.  “Siyasal eylemlerde bulunmama  sı koşulu” ile çalıştığı Türkiye’de,  Hitler’in yaptıklarına kayıtsız kalama  mış, 1943’te gizlice “Alman Özgürlük  Birliği’ni” kurmuştu.  Jansen, planında Ulus’tan  Kavaklıdere’ye uzanan ve 130 m.  genişliğinde, “Atatürk Bulvarı” adı  verilen yol boyunca parklar, yabancı  elçilikler, yeni TBMM binası ve ba  kanlıklar, öte yanında ise konutlar,  mağazalar öngörmüştü.  HHH  Jansen’in bu planlamasının el  bette sorumlusu, destekçisi, ileri  görüşlü Mustafa Kemal Atatürk  idi…  O günlerde sokaktaki insanlar  Atatürk Bulvarı’nın bu denli geniş  yapılmasını şöyle değerlendiriyor  lardı:  “Bu kadar geniş yol olur mu?  N’olacak sarhoş kafa!”  Atatürk’ün ölümünün ardından  Jansen, “imar değişiklikleri baskıla  rına ve plana aykırı işler yapma is  teklerine” dayanamayarak, 1939’da  istifa etmişti… (Devam edecek…)  Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: NAZAN ÖZCAN  posta@cumhuriyet.com.tr  Suriyeli işçiler: 3 kuruşa 13 saat  KIVANÇ ELİAÇIK DİSK Uluslararası İlişkiler Direktörü  Patronlar yıllardır yüksek sesle söylüyordu: “Senin yerine çalışacak binlerce işsiz var!” Şimdi nakarat değişti: “Daha az ücretle çalışacak binlerce Suriyeli var!”  2011 öncesinde Türkiye’deki göçmen sayısı sadece 100 bindi. O günlerde mülteci politikası inkârdan ibaret olan Türkiye’nin bugünkü nüfusunun yüzde 4.2’si Suriyelilerden oluşuyor. Suriyelilerin yaklaşık 500 bini Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçti ve 3.5 milyondan fazla Suriyeli, Türkiye’de kaldı. Onların yanı sıra Afganistan, Irak, İran ve Pakistan gibi ülkelerden kaçan 300 bin göçmen ile birlikte yaşıyoruz.  Suriyeli işçiler, en zor işleri yapıp en az parayı alıyor.  Küresel ayrımcılık Birlikte yaşıyor, birlikte çalışıyoruz. Çalışma çağında 1.6 milyon Suriyeli var. İnşaat, tekstil ve tarım başta olmak üzere bütün işkollarında, Kilis, Antep, Antakya ve İstanbul başta olmak üzere bütün kentlerde on binlerce Suriyeli çalışma izni olmaksızın güvencesiz koşullarda çalışıyor. Suriyeliler herkesten çok çalışıyor, herkesten az kazanıyor. Ücretleri geç ödeniyor, bazen hiç ödenmiyor. Ne sigortaları ne de iş güvenceleri var. Çocuk ve kadın işçiler ekmeklerinin peşindeyken tacize ve ayrımcılığa uğruyorlar. Dünyada göçmen işçiler, yerli işçilerin yapmak istemediği işleri yaparak emek piyasasına dahil oluyor. Ama Türkiye’de Suriyeli işçiler “pis işleri” daha düşük ücretlerle yapma  yı kabul ederek işgücüne katıldılar. Beterin beteri onlardan sorulur. Dünya Bankası’nın “Suriyeli Mültecilerin Türk İşgücü Piyasasına Etkileri” araştırmasına göre Suriyeli işçiler ‘kayıt dışı çalışanların’ ve ‘kadın işçilerin’ yerlerini alıyor. Bu durum işsizliğin artmasına ve ücretlerin düşmesine neden oluyor. Mültecilerin yoğunlukta olduğu kentlerde işsizlik ortalamanın üstündeyken ücretler asgari ücretin bile altında. Bu olguyu günlük hayata yanlış tercüme etmemek gerekiyor: İşimizi çalan mülteciler değil, patronlar. ILO’nun Küresel İstihdam Eğilimleri raporu, Türkiye’deki durumun küresel boyutunu ortaya koyuyor. Rapora göre dünya genelinde Suri  BULMACA 	 	  SEDAT YAŞAYAN  SOLDAN SAĞA:  1/ Özellikle Meksika’da yaygın, ha 	1 	 2 	 3 	 4 	 5 	 6 	 7 8 	 9  sırdan yapılan, kenarları geniş ve ortası yüksek şapka. 2/ Düğme ve  1  süs eşyası yapımında kullanılan 2  bir deniz kabuklusu... Bir nota. 3/ Değerli bir süs taşı... “Şahinim  3  var, bazlarım var /  alışkın sazlarım var” (Karacaoğlan). 4/ Bir parçanın sevimli ve cana yakın ça  4 5  lınacağını anlatan müzik terimi. 5/ “  derdiyle hoşem el çek ila  6  cımdan tabib” (Fuzuli)... İskambil 7  kâğıtlarının atası sayılan desteye ve bu deste kullanılarak bakılan  8  falcılık yöntemine verilen ad. 6/ Bir soru sözü... Verdi’nin tanın  9  mış bir operası. 7/ Eğlencelerde serpilen pul biçiminde renkli kâğıt parçaları. 8/ Güney Amerika’da bir ülke... Doğu Karadeniz yöresinde böğürtlene ve  	1	 2	 3	 4	 5	 6	 7	8	 9 1 H I D I RNEB İ 2 ASES OPA L  rilen ad. 9/ Ankara keçisinin, yünü kahve 3 S I N I K E D E  rengi ya da siyah olan türü... Dolma yapmak için hazırlanan karışım. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Güneşten, yağmurdan korunmak için ya da süs olarak bir şeyin ön kısmına çekilen gölgelik... Panama’nın plaka imi. 2/ Karadeniz dağlarının yüksek kesimlerinde yaygın  4 İ R İ S AT 5 BAZA BET İ 6 ER NA İ M 7 CEM A T AR İ 8 İ NAL ERAT 9 T AHANNEB İ  olan geçici kırsal yerleşme tipi... İsrail’in  para birimi. 3/ “Şebek” de denilen bir maymun cinsi... “O yer” anlamın  da kullanılan sözcük. 4/ Bir iskambil oyunu... İnatçı. 5/ Saatte binlerce  baskı yapabilen basım makinesi. 6/ Hayvanlara vurulan damga... “Bun  dan sonra” anlamında kullanılan eski sözcük. 7/ Yayı geniş geniş çeke  rek çalma anlamında müzik terimi. 8/ Kürkü değerli bir yaban kedisi...  Oylumlu. 9/ Bildirme yazısı... Yiyecek bulamayan, yoksul kimse.  yeli sığınmacıların yüzde 56’sı kısa süreli ve düzensiz işlerde çalışıyor. Patronlar yıllardır yüksek sesle söylüyordu: “Senin yerine çalışacak binlerce işsiz var!” Şimdi nakarat değişti: “Daha az ücretle çalışacak binlerce Suriyeli var!” Gelenekselleşmiş yol, yemek, bayram ikramiyesi gibi sosyal haklar ve yıllık zamlar Suriyelilere verilmiyor. Çoğu işyerinde mesai saati diye bir mefhum yokken iş arkadaşlarına ödenen fazla mesai ücretleri onlara ödenmiyor. Suriyeliler günde ortalama 12.4 saat çalışıyor. Tarım işkolunda barınma ve alışveriş gibi ihtiyaçların karşılanması için aracılara yüzde 25’e varan komisyonlar ödeniyor. Tarlalarda ve inşaatlarda yeni bir taşeron sistemi ortaya çıkmış. Türkiyeli işçi kendi işini Suriyeliye yaptırıp maaşın bir kısmını devrediyor. Çalışma izni olan Suriyeli sayısı sadece 20 bin ama dernek veya internet sitesi görünümündeki işçi simsarları (özel istihdam büroları) ucuz Suriyeli işgücü bulmakla övünüyor. “Tekstil işkolunda yerli işçi yok” diye duyarsanız abartı sanmayın. Sadece merdivenaltı dikimevlerinde değil perakende satışta bile Arapça konuşanları göreceksiniz. Çağrı merkezleri, turizm şirketleri hatta hastanelerde Suriyeli müşteri temsilcisine ihtiyaç duyuyor. Dil sorunu Suriyelilerin çalışma hayatında yaşadıkları en büyük sorunlarından biri şüphesiz dil. Ülkesindeyken ekmeğini diliyle kazanan şairler, yazarlar ve gazeteciler Türkiye’de tuvalet temizliyor, derdini anlatamadığı için dışlanıyor. Eğitimli ve meslek sahibi Suriyeliler mesleklerini icra edemiyor. Eczacılar ve avukatlar, garsonluk veya inşaat işçiliği yapıyor. Mesela astronot Muhammed Ahmed Faris, Türkiye’nin uzay üssü kurmasını bekliyor. Suriyelilerin çalıştığı işyerlerinde sağlık ve güvenlik önlemleri alın  mıyor, denetimler yapılmıyor. İSİG Meclisi raporlarına göre 2016 yılında 63, 2017’de ise 49 Suriyeli iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş. Suriyelilere yönelik sosyal hizmetlerin önemli bir bölümü STK’ler ve uluslararası fonlar aracılığıyla yürütülüyor. İşçi hakları gibi konular görmezden geliniyor. Kunduracıların ve inşaat işçilerinin eylemlerini saymazsak Suriyeli işçilerin çalışma koşullarının sendikaların gündemine girdiğini söyleyemeyiz. Oysa işçi sınıfının farklı diller konuşan ve en çok ezilen kesiminin sendikal harekete katabileceği çok şey var. Yarım milyona yakın işçi için eşit işe eşit ücret talebiyle yükseltilmeli. Doyduğumuz yer aynı Türkiye dünyada en fazla çocuk mülteci barındıran ülke, 1.3 milyon Suriyeli çocuk hastalıklar, yoksulluk ve cinsel istismarla iç içe büyüyorlar. Nitelikli eğitimden yoksun bırakıldıkları için gelecekte de vasıfsız işçi olacaklar. Tamirciler ve seyyar satıcılar dışında çocuklar tekstil, inşaat veya mevsimlik tarım başta olmak üzere bütün sektörlerde aileleriyle birlikte çalışıyorlar. Kadınlar da çocuklar gibi taciz, istismar ve yoksullukla karşı karşıyalar. Meslek sahibi kadınlar işini yapamazken kadınlar arasındaki işsizlik rakamları ortalamanın üstünde. Suriyeli ailelerden 500 bin çocuk Türkiye’de doğdu, burada büyüyorlar. Şimdiden Türkiye işçi sınıfının bir parçası oldular. Türkiye’deki Suriyeli işçilerin sorunlarını çözmenin temel koşulu Suriye’de barışın sağlanması... Ama o günden sonra da çok sayıda Suriyeli Türkiye’de kalacak ve çalışacak. İş gücünün bu yeni kesimine acilen hukuki bir statü verilmeli. Kayıt dışı çalıştırılmaları ve haklarının gasp edilmesi engellenmeli. Mesleki durumları ve eğitime olan ihtiyaçları tespit edilmeli. Doğduğumuz yer farklı olsa da doymaya çalıştığımız yerde eşitliği sağlamak için birlikte mücadele etmeliyiz.  ON NUMARA 08, 11, 15, 16, 17, 18, 20, 25, 28, 30, 34, 39, 40, 43, 48, 53, 59, 64, 66,67, 71 ve 79 10 BİLEN: 78 bin 196’şar TL (4 kişi) 9 BİLEN: 2 bin 370.25’şer TL 8 BİLEN: 122.95’şer TL 	 7 BİLEN: 23.70’şer TL 6 BİLEN: 4’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 3.20’şer TL  C MY B   
            
    
