18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 26 Temmuz 2018 8 Bin yamalı bohça: CHP Ç ok önemli soru: Olağanüstü kurultay isteyen delege imzaları 634’e ulaştı mı, ulaşmadı mı? Ulaşacak mı, ulaşamayacak mı? Çok önemli tercih: Kurultay toplanırsa CHP’nin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu mu olsun, Muharrem İnce mi? Yoksa “Ne o, ne o” deyip Haluk Pekşen ya da ve hatta, Özgür Özel mi olmalı? Çok önemli bir seçim: Yerel yönetimler seçimi Mart 2019’da yapılacağa benziyor. Özellikle Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde seçimi CHP kazanırsa AKP Reisi’nin karizması okkalı bir çizik yer. O yüzden o kentler için güçlü kişiler bulmak gerek. Çok önemli bir şey... Öffff!.. Vazgeçtim. Yazarken bile beni sıkıntı bastı. Sizi? HHH Fokur fokur kaynayan CHP’nin sorunları sahiden bunlar mı? Kişiler üstüne tartışan, çekişen, yarışan bir CHP’de sorunlar bunlarsa ve bunlardan ibaretse böyle bir partiden “Ne köy olur ne kasaba” dense bu haksız bir eleştiri midir? CHP bir sınıf partisi değil, bir kitle partisi. Tamam, biliyoruz. Bir kitle partisinde toplumun her kesiminden seçmenler, üyeler, yöneticiler olur. Bu da tamam. Bunu da biliyoruz. Ama bir kitle partisinin seçmenlere seslenen, onların tercihlerini etkileyecek bir programı olur? Ekonomiye, sosyal sorunlara çözüm önerileri getiren ve onu öteki kitle partilerinden kesin ve keskin çizgilerle ayıran bir programı... Bu mümkün mü? CHP içinde seçmen, üye ve yönetici olarak yer alanlar arasında ideolojik uçurumlar var desem, haksızlık mı etmiş olurum? İdeoloji terimini “dünya görüşü” olarak kullanıyorum  (İngilizce: World View, Almanca: Weltanschau). Türkiye’de kimi kez “Ama o sorunlara ideolojik olarak bakıyor” ya da “Ama o  ideolojik bir parti” gibi tuhaf değerlendirmelere rastlıyoruz. Bu cümleleri “Ama onun bir dünya görüşü yok” ya da “O parti bir dünya görüşüne sahip değil” gibi yazarsak yumurtasız omlet gibi bir saçmalıktan söz edildiği kolayca görülür. Ortak bir dünya görüşü çerçevesinde bir partide buluşmak ve o dünya görüşünü parti programının omurgası kılmak ve o yörüngede yürüyerek iktidara, yani ülke yönetimine  talip olmak bir siyasi partinin en kestirme tanımı olsa gerek. CHP’nin bugünkü yapısında bu mümkün mü? Zor soru. Ancak ne kadar zor olursa olsun, hele olağanüstü kurultay çalkantısının bütün partiyi sardığı ve sarstığı şu günlerde bu soru cevaplanmalıdır. Hepimiz biliyoruz, görüyoruz, gözlüyoruz. CHP içinde seçmen, üye ya da yönetici olarak milliyetçi dünya görüşünü savunanlar var. Ama aynı CHP içinde sosyal demokratlığın olmazsa olmazını benimsemiş, milliyetçiliği açık seçik reddeden “Sosyalist Enternasyonal” üyeliğine uygun bir dünya görüşünü savunanlar da var. CHP içinde tek parti döneminin, hatta İttihat Terakki çizgisinin değerlerini bugün de egemen kılmak isteyen seçmen, üye ya da yöneticiler var. Ama aynı CHP içindeçoğulcu (çoğunlukçu değil çoğulcu) demokrasiyi içtenlikle savunan seçmen, üye ya da yöneticiler de var. CHP içinde seçmen, üye ya da yönetici olan ve devlet kapitalizmini solculuk sananlar var. Aynı CHP içinde serbest piyasa ekonomisini (küresel  kapitalizmi) ciddi bir itiraz üretmeden benimseyenler var. Aynı CHP içinde üretici ve tüketicilerin kooperatif örgütlenmesini ete kemiğe büründürmek, sosyal devletin olanaklarını toplumun yoksul ve düşük gelirli kesimlerine yaymak için projeler üretmeye çalışanlar var. Başlıktaki “Bin yamalı bohça: CHP” nitelemesini sert ve haksız bulanlarınız çıkacaktır. Peki yumuşatayım ve çok daha yalın bir cümleciğe indirgeyeyim: Hangi CHP? CHP’DEN ÖNERGE Menderes’i TBMM araştırsın CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Menderes Nehri’ndeki kirliliğin ve çevresel etkilerinin ile Menderes Havzası’nda kirliliğe bağlı artan sağlık sorunları kaynaklı maliyetlerin araştırılması amacıyla TBMM’ye araştırma önergesi verdi. Karaca araştırma önergesinde “Büyük Menderes’in kirlenme sebeplerinin başında; deri, tekstil ve kentsel atıklar, jeotermal akışkanlar, sanayi kuruluşları atıkları, maden tozları, zeytin kara suları, atık sular ve tarım ilaçlarının gelişigüzel boşaltılması gelmektedir” denildi. Önergede, Büyük Menderes’in yıllardır dökülen bu kirleticiler nedeniyle dördüncü sınıf su kirlilik seviyesine ulaştığı ve Türkiye’nin en kirli üçüncü nehri haline geldiği vurgulandı. l İSTANBUL / Cumhuriyet felaket EDİTÖR: SERKAN OZAN Insan ve doğaİKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ARTIK KAPIMIZDA DEĞİL EVİMİZDE KAYBEDİYOR Türkiye’de zamansız sağanak yağışlar devam ediyor. Marmara çevresinde geçen pazarte si günü 24 saat içinde 43 bin yıldırım ve şimşek tespit edildi. Sarıyer, Çamlı ca ve Eminönü’nde önceki gece boyun ca şimşekler etkili oldu. Şiddetli yağış dün de de vam etti. Güney Asya ül kesi Laos’da heyelan so nucu hidroelektrik sant HAZAL OCAK ralı çöktü, yüzlerce kişi kayıp. İsveç’te de ülke genelinde 20 yangın kayde dildi. Yunanistan’da 70’den fazla insa nın ölmesine neden olan orman yangı nının yayılma hızıyla da birlikte iklim değişikliğinin artık gündelik hayatımı zın bir parçası haline geldiği bir kez da ha gözler önüne serildi. Sivil toplum kuruluşları “iklim değişikliği artık ka pımızda değil, evimizde” diyerek uyarı yor: “Kaybeden insan ve doğa.” TÜRKİYE EN FAZLA ETKİLENECEK BÖLGEDE Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanya Sorumlusu Duygu Kutluay, bilim insanlarının uzun yıllardır iklim değişikliği ile birlikte sıcak hava dalgalarının, aşırı hava olaylarının ve kuraklığın artacağına dair uyarılarda bulunduğunu anımsatarak şöyle konuştu: “İklim değişikliği artık kapımızda değil evimizde, gündelik hayatımızın bir parçası haline geldi. İklim değişikliğine karşı hızla harekete geçilmezse mevsimler altüst olacak, tüm bu aşırı olaylar gündelik hayatımızın değişmez bir parçası haline gelecek. Yunanistan’da yaşanan orman yangını hepimizi çok üzdü ve bazı acı gerçekleri de hatırlattı. İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri olan Akdeniz Havzası’nda yer alan Türkiye’de de sıcak ve kurak devrenin uzunlugˆundaki ve s¸iddetindeki artıs¸a bagˆlı olarak, orman yangınlarının sıklıgˆı, etki alanı ve su¨resini artabilecegˆi o¨ngo¨ru¨lüyor. Türkiye bu zenginliğine sahip çıkmalı, yatırım kararlarında öncelikle hayatı yani ormanları seçmelidir. İklim değişikliğine karşı orman varlığını güçlendirmeli ve de bu gibi risklere karşı korumalıdır.” BİRLİKTE HAREKET ETMEMİZ GEREK Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye ise şu açıklamayı yaptı: “İklim değişikliği, bölgemizde yangın sezonunun giderek uzamasına; yangınların sayısının ve şiddetinin artmasına neden oluyor. Ormanların yangına dayanıklılığı azalıyor, kaybedense doğa ve insan oluyor. Ormanlar sadece ağaç ürünleri, temiz hava, temiz su, ilaç ve gıda gibi temel ihtiyaçlarımızı sağlamakla kalmaz, birçok canlı türüne de ev sahipliği yapar. Yunanistan’daki trajik can ve doğa kayıpları, Akdeniz’deki büyük orman yangınları krizine karşı birlikte hareket etmemizi gösteren bir dayanışma çağrısıdır.” İKLİMİ KORUMAK YANGINI SÖNDÜRMEKTEN KOLAY Enerji analisti Özgür Gürbüz ise şöyle konuştu: “Dünyanın neresinde olursa olsun yanan her ağaç yüreğimizi yakıyordu zaten ama Yunanistan’dan gelen can kaybı haberleriyle yüreğimiz de yangın yerine döndü. Ekosistem üzerindeki baskıların insan kaynaklı arttığı şu günlerde her doğal varlığın değeri büyük. İklim değişikliği nedeniyle orman yangınlarının şiddeti ve sıklığının artacağını bilim insanları yıllardır söylüyor. Yunanistan’daki yangınlar da bize bunun ne kadar ölümcül sonuçlar doğurabileceğini en acımasız şekilde gösterdi. Temiz havamızın, gıdamızın, suyun koruyucusu ormanları korumak hayati önem taşıyor. Bunun bir yolu, yangınların çıkmasını ve çabuk bir şekilde söndürülmesini sağlamak için hazırlık yapmaksa bir diğeri de iklim değişik liğini durdurmak. İklimi korumak, yangını söndürmekten daha kolay ve hâlâ yapılabilir bir hedef. Tek yapmamız gereken kömür, petrol ve doğalgazdan vazgeçip daha az enerji tüketerek kalan ihtiyacı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamak. Tüketim toplumu kimseye sürdürülebilir bir gelecek sunmuyor. Enerji ihtiyacını makul seviyelere çekmek ve yenilenebilir enerjiyle karşılamak tüm dünya için erişilebilir, teknik sorunları olmayan bir hedef. Ormanlar ve onlarla birlikte biz yanıyorsak nedeni çözümü görmezden gelen politikalar. Unutmayalım, dünyanın diğer ucunda bir ağaç yansa külü bize düşer. Burada bir nehir kirlense, dünyanın başka bir ucunda deniz kirlenir. Dayanışmayla bu sorunları çözebiliriz ama herkesin elini taşın altına koyması şart.” ‘AKCİĞERLER KÜÇÜLÜYOR’ Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) geçen hafta yayımlanan Dünya Ormanlarının Durumu 2018 raporuna göre dünyadaki toplam ormanlık alan gün geçtikçe küçülüyor. Rapor ormanların iklim değişimiyle mücadeleden biyoçeşitliliğin korunmasına, eşitsizliklerin azaltılması ile şehir yerleşimlerinin iyileştirilmesine kadar uzanan alanlardaki 2030 Gündemi hedefleri için ne kadar temel bir önem taşıdığını belgeliyor. Çatalca ormanlarına maden tehdidiHAZALOCAK İstanbul Çatalca Gümüşpınar’da orman ara zisine Kalker Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi başvurusu ya TARIM ALANLARI DA ETKİLENECEK pıldı. Alanın çevresinde tarım alanları bulunuyor ve proje ruhsat sahasından Mandıra Deresi geçiyor. Ocakta patlatma yöntemiyle çalışılacak. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na 19 Temmuz’da başvurusu yapılan projenin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) süreci dün başladı. Bakanlığa sunulan dosyaya göre proje kapsamında kalker ocağının kapasitesi yılda bir milyon ton, kırma eleme tesisi kapasitesi yılda 380 bin ton olması planlanıyor. Geriye kalan 620 bin ton kalker malzemenin satışa sunulması amaçlanıyor. Proje alanına en yakın yerleşim yerleri şöyle: 2.7 km güneyinde bulunan Gümüşpınar Köyü, 4.98 km güneybatısında bulunan Danamandıra köyü, 3.90 km kuzeyinde bulunan Karamandere köyü. 24 hektarlık ÇED alanı içerisinde 2 bin metrekare bitkisel toprak depolama sahası, 3 bin 500 metrekare pasa döküm sahası, 1500 metrekare malzeme stok ala nı ve 10 bin metrekare alanda ise kırma eleme tesisi kurulması planlanıyor. Faaliyet alanının yakın çevresinde tarım alanları bulunuyor ve proje alanının tamamı da orman arazisi. Ruhsat sahasının içerisinden Mandıra Deresi geçiyor. Mandıra Deresi ÇED alanına ise yaklaşık 450 metre uzaklıkta yer alıyor. Maden sahasında dinamit ve benzeri patlatma yöntemleri kullanılacak. Projenin 7 buçuk yıl sürmesi öngörülüyor. Hatay’da orman yangını: 5 ev hasar gördü Mahalleliler yangını kaygıyla izlediler. Hatay’ın Arsuz ilçesinde çıkan orman yangınında 5 ev hasar gördü. İlçeye bağlı Işıklı mevkisindeki ormanlık alanda yangın çıktı. Dün öğlen saatlerinde ilçeye bağlı kırsaldaki Işıklı Mahallesi’ndeki ormanlık alanda ilk belirlemelere göre bahçe temizleme yüzünden çıktığı değerlendirilen orman yangınına, Kahramanmaraş Orman İşletme Bölge Müdürlüğü’ne bağlı ekipler 4 helikopter, 1 yangın söndürme uçağı, 30 arazöz, 10 su tankı, dozer ile müdahale etti. Yaklaşık 45 hektar alanda etkili olan orman yangınında alevler, 5 eve sıçradı. Daha önce tahliye edilen evlerdeki yangın, ekiplerin müdahalesi sonucu büyümeden söndürüldü. Bölgede yaşayan vatandaşların da katıldığı söndürme çalışmalarında yangının kontrol altına alınamadığı, ancak rüzgârın fark lı yönden esmeye başlamasıyla birlikte yerleşim alanlarından uzaklaştığı öğrenildi. Kahramanmaraş Orman Bölge Müdürlüğü Orman Yangınlarıyla Mücadele Şube Müdürü Muzaffer Ketmen, bölgede etkili olan rüzgârın işleri zorlaştırdığını belirterek, ekiplerin yangını kontrol altına almak için büyük çaba gösterdiğini dile getirdi. l Haber Merkezi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle