18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 2 Temmuz 2018 8 Soylu’nun siyasal soyu İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu’dan söz ediyorum. Siyasal geçmişini, Doğru Yol Partisi’inden (DYP) bu yana uzaktan da olsa izledim. Siyasal zikzaklarını açıklamak kolay değildi. Ancak Türkiye’nin geleceğini belirleyecek ağırlıkta bir siyasetçi olmadığı için zikzaklar üstüne daha fazla düşünmeye, nedenleri üstüne kafa yormaya gerek duymadım. Gel gör ki bu zat şu anda (evet, hâlâ) bu ülkenin İçişleri Bakanı. Yani devletin zor kullanma tekelini uygulamakla görevli ve yetkili bakanlığın başında. Kürt sorununun barışçıl çözümü konusunda AKP Reisi ile ters düşen, doğal olarak da gözden düşen Efkan Ala’nın ardından İçişleri Bakanlığı Süleyman Soylu’ya verildi ve o gün bugündür valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, polis örgütü ve jandarma güçleri ona bağlı. Bu kadar kilit ve önemli bir bakanlığın başındaki Süleyman Soylu, seçimin olaysız ve adil geçmesi ile görevli bakanların en başında geliyordu. Şanlıurfa ve özellikle Suruç merkezli olaylar, seçimin ne kadar “adil” ve “olaysız” geçtiğinin yeterli kanıtları. Ancak bardağı taşıran damla bunlar değil. CHP Genel Başkanı’nın isabetli değerlendirmesiyle söylersek, “Ülke güvenliğinden sorumlu bakan, ülke güvenliği için bir tehlikeye dönüştü”. Şehit cenazelerine CHP’lilerin sokulmaması talimatını veren ve böyle bir talimat verdiğini övünerek ilan eden bir İçişleri Bakanı. Ülkenin resmi protokolünde ana muhalefet partisinin yeri belli iken CHP yöneticilerinin şehitlerin cenaze törenlerinde protokolde yer almalarını yasakladığını alenen ve pervasızca ilan eden bir İçişleri Bakanı. Parlamentonun üçüncü partisi HDP’nin eş genel başkanı Pervin Buldan’ı “Size haddinizi bildireceğiz, size artık yaşama hakkı yok. O köyde taş taş üstünde bırakmayacağım” diye tehdit eden ve Buldan’ın bu tehdidi kamuoyu ile paylaşmasının ardından kameraların karşısında iyiden iyiye kostaklanarak “Evet aynen öyle söyledim. Fazlası var eksiği yok” diyen, diyebilen bir İçişleri Bakanı. Yasalarla, hukukla uzaktan yakından bağı olamayacak bu açıklamaları, kararları alan bir İçişleri bakanı var ve o hâlâ İçişleri Bakanı. Dahası artık yaşamaya başlayacağımız Başkanlık sisteminde “bakan” sayılabilecek bir göreve getirileceği Ankaralı meslektaşlarımızca “Olabilir” diye cevaplanan bir siyasetçi... Bu benzerine pek de sık rastlanmayan siyasetçiyi nasıl açıklayacağız? Hayır, Adalet Partisi Doğru Yol Partisi gibi bir siyasal çizginin son temsilciliğine talip olan Demokrat Parti’nin genel başkanlığını yaptığı dönemde AKP Reisi hakkında söylediği, yenilir yutulur yanı olmayan sözlerinden örnekler aktaracak değilim. Demokrat Parti’yi yüzüstü bırakıp AKP saflarına geçen, daha 2008’de “Paçalarından yolsuzluk akıyor” dediği AKP Reisi’ne biat ederek çizdiği büyük dönemeçten de söz etmeye gerek yok. Ancak son dönemde zembereği boşalmışçasına yaptığı çıkışlar, verdiği “talimatlar”ın bir sebebi olmalı. Demokrat Parti’nin başında iken adeta “demokrat”, AKP saflarına katıldıktan sonra adeta “otokrat” kesilmesi nasıl açıklanacak? Konu ruh hekimlerinin alanına mı giriyor, yoksa siyasetin mi? Psikolojik mi, politik mi? Bu soruların cevaplarını bilmiyorum. Ancak yargılarına, devletin derin kesimlerinde olup bitenleri bildiğine birkaç kez tanık olup güvendiğim bir tanıdık, ağzının kenarına yerleştirdiği bir gülücük eşliğinde bir cümle söyleyip, sırtını dönüp gitti: Onu siyasetçiden çok, içinde yer aldığı partilerden çok Mehmet Ağar takımından biri olarak biliriz... Soru: Acaba bu doğru mu? Cevap: Ne bileyim ben... Anlayabilmek için izlenecek bir yapıt Gazeteci yazar Soner Yalçın’ın hazırladığı “Menekşe’den Önce’, Sivas Katliamı’nda yaşananları, tanıklar ve kurbanların yakınlarıyla anlatıyor. Yalçın’ın tutuklanmasının ardından yarım kalan, Halide Didem, Elif Ilgaz, Zeynep Altıok, Tuğçe Tatari, Ebru Köktürk, Elif Yıldız, Melda Onur, Canan Kaftancıoğlu ve Tuğba Ezeroğlu’nun katkılarıyla imece usulü tamamlanan belgesel, ablası 14 yaşındaki Menekşe ve 12 yaşındaki aağabeyi Koray’ı, henüz doğmamışken Madımak’ta kaybeden küçük Menekşe ile birlikte Sivas katliamını anlatıyor. haber 33 öczaenl piçlainkTASARIM:EMİNEBİLGET Mazlum Çimen, babası Nesimi Çimen ve Sivas’ta katledilen aydınlar için özel bir albüm çıkardı. Babasının cura ve bağlamasıyla MİYASE 24 eseri seslendirdi. 33 can için de özel olarak 33 plak yapıldı İLKNUR Mazlum Çimen’i ilk kez 12 Aralık 1983 günü Şan Tiyatrosu’nda yapılan “Âşık Nesimi Gecesi”nde sahnede babası Nesimi Çimen’le birlikte cura çalarken İlk kez şelpe gördüm. Devlet Opera ve Balesi’nde balet olduğunu Nesimi Baba’dan duymuştum ama curayı şelpe ile bu kadar muazzam çalmasına hayret etmiştik. Niye hayret ettiysek? Sonuçta balet de olsa o, Nesimi Çimen’in oğluydu. Nesimi Çimen’le konserlerde, muhabbetler de çok bulunduk. Ama Mazlum Çimen’le yakınlaşmamız o meşum günden yani, 2 Temmuz 1993 tarihinden sonra oldu. 3 Temmuz günü Sivas’ta yitirdiğimiz dostların cenazelerini almak için harekete hazır n Şelpeyi muhteşem çaldığın halde bugüne kadar kullanmadın ve bu albümü bekledin... Evde çalıyorum ama kayıtlarda çalmadım. Sivas’ın 25. yılında dedim ki çok özel bir şey yapayım. Bu albümde Gedai’den, Mücrimi’den, Meluli’den, Gufrani’den, Nesimi’den Kaygusuz’dan. Pir Sultan’dan, velhasılı ustalara ait babamla yaptığımız derlemelerden seçtiğim 14 eseri albüme koyduk ve “Usta Malı” adını verdiğimiz CD haline getirdik. Onu da 2 Temmuz’da piyasaya veriyoruz. Bu çalışmanın bir başka özel yanı, bu CD’yi ağustosta bir de plak olarak çıka landığımız sabah erken saate eski şe racağız. O da 1993 tane çıkarıyoruz. Katliamın ol fim Osman Saffet Arolat aradı. Maz duğu 1993 yılını çağrıştırdığı için bu sayıyı belirle lum Çimen’in babası Nesimi Çimen’i dik. 1994 adet yok ama. Ayrıca artı 33 tane daha almaya gideceğini ve cenazeleri nere çıkarıyoruz. Bu 33 plakta da yitirdiklerimizin ismi den nasıl alacaklarını sorduğunu söy kabartma olarak bir plakta var. İşte Asım Bezirci ledi. Birkaç dakika sonra da Mazlum Çimen aradı. Birkaç dakika ikimiz de buz gibi bir sesle konuştuk. Kanımız plağı, Hasret Gültekin Plağı, Koray plağı, Muhlis Akarsu plağı gibi... Long play ya da Türkçe adıyla uzun çalar olarak çıkacak. çekilmiş, nutkumuz tutulmuştu. Ön ce Ankara’daki 31 canı uğurladık. İki gün sonra da İstanbul’da Asım Bezirci ile Nesimi Çimen’i. Hiç unutulmasın diye Sivas Katliamı üzerine pek çok şar kı, türkü yazıldı. Yurtiçinde, yurtdı şında pek çok konser yapıldı. Mazlum Çimen’den ne bir ses ne bir nefes! An ma konserlerine çıkmıyor, Sivas’a it haf edilmiş bir beste de yapmıyordu. Devlet Opera ve Balesi’nden emekli ol muş, birbiri ardında ruhumuzu tahrik eden muhteşem şarkılar, enstürmantal besteler üretiyordu. Meğer bunların çoğunu Sivas’a ithaf etmiş ama bizim haberimiz olmamış. Çünkü altında bir ithaf yazmadığı için biz yanılmışız. Edip Akbayram söylemese “Sen Ben den Gittin Gideli” şarkısını da babası Nesimi Çimen anısını yazdığını bilme yecektik. Sivas Katliamı’nın 25. yıldö nümünde Mazlum Çimen, bu kez adını koyarak bir albüm le anıyor yitirdik lerimizi. “Usta Ma lı” adını taşıyan bu albümde babasının curasıyla, onun sağ lığında yaptığı gibi şelpe tekniğiyle Ne simi Çimen’in çokça okuduğu deyişler dı şında kendi yaptığı besteleri de seslen diriyor. Çimen’s Mü zik etiketiyle çıkan albümde oğlu Sa ki Çimen de piyano suyla katılmış. CD olarak çıkan albüm, ağustos ayında da Sivas 1993’ü anımsat Mazlum Çimen Dilber Çimen’e ması açısından 1993 adet Long Play (uzunçalar) olarak piyasaya çıkıyor. Katliamda yitirdiğimiz 33 can anısına da 33 ayrı plak yapılmış. Her biri bir canın adına çıkacak piyasaya. Bu özel çalışma nedeniyle Mazlum Çimen’le hem söyleştik, hem dertleştik. ‘Usta malı’ bir anma n Madımak Katliamı’nın 25. yılında “Usta Malı” adlı albümle çıktınız dinleyicilerinizin karşısına. Bu albümün bir hikâyesi var herhalde? Bu bir Mazlum Çimen albümü olmanın ötesinde AleviBektaşi yol kül pe ile çaldım eserleri. Babamla nasıl miz kavramın içi boşaldı. Garip, zırzop çalıyorsak öyle. Ritimsiz, ölçüsüz, ka bir tür çıktı ortaya. Bunda bizim de su lıpsız serbest ölçü ile çaldım. Ne met çumuz var; biz de bunlara yol verdik. ronom, ne kulaklık, olduğu gibi çal Başta büyük abilerimiz, ustalarımız ol dım. Kalıbı olmadığı için üst üste aynı mak üzere bunun önünü açtılar. Bun hataları yaparak çalıyorsun. Dediğim da benim de suçum var. Bugüne ka gibi 25 yıl aradan sonra ilk kez cura dar bu proje gibi bir çalışmaya kalkış ile şelpe çaldım. madım. n Albümde enstürman olarak sadece cura mı kullandın? Bu bir ilk Cura ve bağlama kullandım. Babam n Boş vermişlik mi, yoksa babam la çaldığımız gibi... Biz babamla ça la gitti ben başka şey yapayım dü larken kimse eşlik edemiyordu, da şüncesi mi? ha doğrusu sayamıyorlardı. Muammer İkisi de değil. Ben 93 Sivas Sun’dan Arif Hoca’ya kadar kimse sa Katliamı’ndan sonra babamın curasını yamadı onu. Ne notaya alabildiler ne alıp ortaya çıkıp konser konser gezer, sayabildiler. Çünkü kalıp yok babam para kazanırdım. Ama bu bir anlam da. Biz babamla çalıyorsak. Bütün bil da sömürüye de girer diğer anlamda da beni Nesimi Çimen’in şemsiyesi altında kalma ya iterdi. Ben Nesimi’nin oğlu Mazlum değil, Maz lum Çimen olmayı yeğ ledim. n Daha önceki bestele rinde Sivas’ın ya da ba ban Nesimi Çimen’in anısına bir müzik yap mış mıydın? Sanırım bir tek “Sen Benden Git tin Gideli” adlı şarkı var sadece... “Kalanların Ardından” enstürmantal bir bestey di va hâlâ çalınıyor. Bü tün dramatik bestelerin altında bu müzik kullanı (solda), babası Nesimi Çimen ile birlikte annesi bağlama çalarken... lıyor. “Değil misin?” adlı besteyi de Sivas anısına yapmıştım. “Sen Benden diğim disiplinleri unutup babam gibi çaldım. Böyle bir albüm ve sırf deyişlerden oluşan. Deyiş söylemede büyük bir kirlilik yaşandığı bir ortamda, has, yalın, organik bir deyiş albümü oldu. Çünkü Alevi müziği dediğimiz tür, çok arabeskleşmeye başladı. Ben de “bir durun Allah aşkına” demek istedim. O muhteşem deyişleri söyleyen büyük insanlar “atlarına binip gittiler” dedik ama bu ka Gittin Gideli” de öyle. Ama ben bu eserleri Sivas’ta yitirdiklerimizin anısına yapsam da altına bunu yazmıyordum. “Sen Benden Gittin Gideli” şarkısını babama ithaf etmiştim ama kimse bilmiyordu bunu. Ta ki Edip Akbayram bunu sahnede okurken açıklayana kadar. Çünkü o zaman alt metinde bunu belirtmenin bana göre hiçbir anlamı yoktu. n Albümdeki eserlerden ve icrasından türünün damıtması. O yüzden de bu dar mı çabuk gittinun adını “Usta Malı” koydum. Usta ler! Bu kadar mı ça da biraz söz edelim isterseniz. lardan bize ulaşan mirasın ve 50 yıllık buk tüketilir bu mi Gufrani’den oku babamla birlikte yaptığımız çalışma ras? Kaynağı tüket duğum bir “Devriye” nın damıtılmış hali demek mümkün. tik, kaynağın aktığı var mesela. Devri Bu çalışma, daha önce yapmayı düşündüğüm bir çalışmaydı ama 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın 25.yılına denk ge havuzu kirlettik ve ye AleviBektaşi ede yerine gelen yenisini Albüm kapağında Mazlum biyatının en önemli koyamadı. Allah’tan Çimen’in çocukluk fotoğrafı var. parçası. Gufrani’den tirmek daha doğru olur düşüncesiyle, babamla biz 846 sa 7 dörtlük aldım ve katliamın yıldönümüne denk getirdik. ate yakın bir derleme kaydı yapmışız. bunu besteledim. “Kimbilir” adlı bu n Bu albümün anlam olarak özel Şimdi ben o arşivi açıyorum. Bu arşiv eseri birinciyi ben okuyorum tek başı olmasının dışında müzikal açıdan le bir kendimize gelelim istedim. Çün ma, ikinciyi iki, üçüncüyü üç, dördün özelliği de var sanırım... kü bizim temelimiz aşk ya... Aşktan ve cüyü dört, 7’yi 7 kişi okuyor, eklene Bu çalışmanın özel tarafı şu: 25 yıl doğadan uzaklaştık. Her söze “aşk ile rek gidiyor. Bir de “Bir geçinmek için önceSivas Madımak’ta yitirdiklerimi canlar” diye başlayan bir toplum tek minnet eylemem” adlı eserde babamın ze ithaf ediliyor ve 25 yıldan sonra tip elbise gibi tek tip müziğe ve sözle curası, şelpede ben, piyanoda oğlum ben babamın curasını alıp onun sağlı re mahkum edildi. Aşkı unuttuk, öğ Saki Çimen birlikte oluşturduk. Üç ku ğındaki gibi cura şelpe bağlama, Alevi retiyi unuttuk, eğitici, öğretici yanımı şak Nesimi aynı eserde buluştu. Devri müziğinde dede sazı dediğimiz has şel zı unuttuk. Böyle böyle deyiş dediği ye de bu olsa gerek. ‘Ozan bir baba balet bir oğlan ve piyanist torun’ Saki Çimen n Oğlunuz Saki Çimen’in sizden farklı yarattığı müzikal kişilik gibi mi?.. Evet çok doğru. Nesimi’nin şemsiyesinin altından çıkıp kendi şemsiyemi açmam gerekiyordu. Ancak ondan sonra böyle bir işe girişebilir, yeniden babamın müziği ile dönebilirdim. Aksi halde babasının ismini ve müziğini sömürüyor konumuna düşerdim. Ama 20 yıl kendi müziğimi yaratmaya uğraştım. Besteler, film müzikleri, dizi müzikleri, belgesel müzikleri derken kendi şemsiyemi oluşturdum orada. Artık büyük bir gönül rahatlığı ve hakla bunu yapabilirim. Ve yaptım. Bu 2 Temmuz Sivas’ın 25. yılı ve özel bir şey yapılması gerekiyordu. En özeli de babamla birlikte 25 yıl önce yaptığımız müzikti. Bunca yıldan sonra başa döndük. Saki de kendini yarattı. Bu açıdan bakıldığında üç kuşak arasındaki evrim göz önüne alındığında Çimen ailesinin yaptığı bir devrimdir aslında. Kalaycı ozan bir baba, balet bir oğlan ve piyanist bir torun. Birbirinden çok farklı bir kültürel evrim. Oğlum Saki piyanosuyla kendi müziklerini yapıyor, ben bale yaptım, Devlet Opera ve Balesi’nden emekli oldum. Kendi bestelerimi yaptım, şimdi döndüm bizim usta malı dediğim eserleri şelpe ile çalıyorum. Babam zaten kalaycılıktan gelme bir ozan. Şimdi 25 yıllık reklam arası bitti yeniden işin kaynağına döndük diyelim. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle