01 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR 16 Bill Clinton’dan gerilim romanı Eski ABD Başkanı Bill Clinton dünyanın en çok satan yazarlarından James Patterson ile bir roman yazdı. Clinton’ın kendi başkanlık günlerinde Beyaz Saray’da yaşadıklarına dayanan politik gerilim türündeki romanının adıysa “Başkan Kayboldu” (The President is Missing). Bill Clinton böylelik le bir gerilim romanı yazan ilk ABD başkanı olarak da tarihe geçmiş oldu. Tüm dünyayı tehdit eden bir siber saldırı sonrası ortadan kaybolan ABD Başkanı’nın başından geçenleri anlatan romanın TV hakları da şimdiden satıldı. Showtime tarafından çekilecek dizi önümüzdeki yıl yayınlanacak. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN kultur@cumhuriyet.com.tr Salı 5 Haziran 2018 Dirimart, çağdaş sanatçı ve Özgürlüklerimiziyönetmen Julian Rosefeldt’in İstanbul’daki ilk kişisel korumalıyızsergisine ev sahipliği yapıyor Bergama Uluslararası Tiyatro Festivali’nden İzlenimler Festivaller yapıldıkları şehre, yöreye ayrı bir zenginlik katıyor. Geçtiğimiz ay; 1013 Mayıs tarihleri arasında işte böyle canlı bir buluşma yaşandı Bergama’da. Son iki gününe katılabildiğim Bergama Ulus lararası Tiyatro Festivali, sadece İzmir çevre sinden değil, daha uzaklardan gelen gençler le doluydu. Kimisi çadırlarıyla gelerek kamp kurmuştu, kimisi pansiyonlarda kalıyordu. Bana, Hüseyin Katırcıoğlu’nun 1995’te baş lattığı ve 1999’da zamansız ölümüyle nok talanan Assos Festivalini hatırlattı Bergama. Bir hatırlama da Atatürk döneminden: Ata türk, 1934’te Bergama’daki Piyade ve Top çu alaylarını denetlemeye gittiği zaman zen gin tarihi kalıntıları da geziyor ve burada bir festival yapılmasını öneriyor. 1937’de Cum huriyet döneminin ilk yerel festivali Bergama Kermesi bu şekilde hayata geçiyor. O gün den bugüne, 82 yıldır devam etmekte Berga ‘Avangard ve Kıyamet’ başlıklı sergi vesilesiyle Rosefeldt ile bir söyleşi yaptık Julian Rosefeldt Bilinçaltına teslim olmak... ma Kermesi. BergamaBerlin hattı Bergama Uluslararası Tiyatro Festivali’nin Yönetmeni Eren Arıkan. Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi mezunu. Halen Berlin’de yaşıyor. Aynı şekilde, Festivalin Program Koordinatörü Özgür Julian Rosefeldt sanat çevrelerinde bilinen bir isim olsa da onun adını geniş kitle lerin tanıması Cate Blanchett’ın 12 farklı karakteri can landırdığı “Manifes to” adlı film sayesin de oldu. Video sanatı nın sinemayla flört et tiği alanda işler orta EMRAH ya koyan Rosefeldt’in KOLUKISA İstanbul’daki ilk so lo sergisine ev sahipli ği yapan Dirimart Dolapdere ve Di rimart Nişantaşı, sanatçının “Mani festo”, “Deep Gold” ve “In the Land of Drought” adlı yapıtlarını “Avan gard ve Kıyamet” başlığı altında su nuyor sanatseverlere. Serginin açılı şı için İstanbul’a gelen Rosefeldt ile bir araya geldik ve filmleri üzerine söyleştik. n 20. yüzyılda kaleme alınmış manifestoları kullanarak kurgula dığınız “Manifesto” adlı filminiz bir hayli ses getirdi. Bu sergide de hem hâlâ geçerli olup olmadığını, bugüne bir şey söyleyip söylemediğini. Ve bence söylüyorlar da. Araştırmalarım sırasında okuduğum metinlerin bir çoğunun doğrudan bana hitap ettiğini fark ettim. Hatta neredeyse bir eylem çağrısı gibiydi, o denli enerjik... Her metin bireysel olarak size sesleniyor ve sizi harekete geçiriyor. Bu da hep politik ve güncel bir durum işte. Üstelik bence her zamankinden daha güncel zira popülizmin yükseldiği bir dönemde yaşıyoruz ve haklarımızı (ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, konuşma özgürlüğü gibi) korumamız için sorumluluk almamız gerektiğini hatırlamalıyız. n Nasıl kurguladınız bu manifestoları, neye göre? Öncelikle şunu söyleyeyim, filmden önce yüzlerce manifesto okudum ve aralarından 55 tanesini seçtim. Ve o 55 taneden de filmdeki 13 bölümü kurguladım. Biraz içgüdüsel bir şekilde oldu aslında. Kendimi gece vakti bir grup arkadaşımla masa başın rına dikkat ettim ve ona göre bölümler aldım. Metinleri kolajlarken ya da kurgularken elbette ardışık tümcelerin birbirlerini tamamlamalarına özen gösterdim, ya da en azından anlam bütünlüğü içinde olmalarını istedim. n Cate Blanchett’ı neden seçtiniz? Aslında ben seçmedim. Proje daha yokken tanışmıştık kendisiyle, yıllar önce Berlin’deki bir sergimde... O zaman ileride bir projede birlikte çalışma düşüncesi doğmuştu ve o zamandan beri de kafamın bir köşesinde bu düşünce duruyordu. Sonrasında Bunuel’in filmi “L’Age d’Or” için bir saygı duruşu niteliğindeki filmim “Deep Gold” (diğer galeride sergileniyor o da) için feminizm teorisi üzerine bir araştırma yaparken (Bunuel’in feminizme bakışını çok ilginç buluyorum çünkü) Fransız bir fütüristin manifestolarına denk geldim. Onun manifestoları bana bir film yapma fikrini verdi ve aklıma da Cate Blanc n Biraz da “Deep Gold”dan bahsedelim. Tıpkı Bunuel’in filmi gibi siyah beyaz bir film o da. Sizce bugün zaten yeterince sürreel olan dünyamızda sürrealizm ne söylüyor bize? Sürrealizm mantıkla izah edilemeyen bazı şeyler olduğu fikrini savunur ve bunlar hepimizde vardır. “Deep Gold”un senaryosunu yazdığımda bir sürü başarısız denemeden sonra sürrealist otomatik yazma tekniğine başvurdum ve bir saat içinde istediğim sonuca ulaştım. Bunu bazen yapmak çok iyi geliyor. Doğrusu hayatımız mantığa o denli kanalize olmuş ki arada bir bilinçaltına teslim olmak ve onu yüzeye çıkarmak iyi gelebilir. Sürrealizm sanatta ve edebiyatta bir dönem elbette, ama bir yandan da insana ait ebedi bir özellik. Haklısınız filmi Bunuel’in filmi de siyah beyaz olduğu için öyle çektim. Kendi başına bir film ama bunu Bunuel’in filminin içine de koyabilirsiniz, epilog gibi bir anlamda. n Devasa bir yerleştirme olarak karşımıza çıkan “In the Land of Drought”taki bilimadamları bir yan Bahçeci de Boğaziçi’nden sonra Yüksek Lisansını Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü’nde tamamladı. Şimdi Berlin’de doktorasını yapıyor... Festivalde çalışan, oyunları izlemeye gelen gençlerin çoğunu tanıyorum İstanbul Tiyatro Festivali’nden ya da İstanbul Üniversitesinden, Maltepe’den, Kadir Has’tan...Eren gibi, Özgür gibi o kadar çok genç çalıştı ki Festivalde o yıllarda... Kuşaklar arasındaki buluşmalar, anıları tazelemeler güzel oluyor. Düşünüyorum da, tiyatro alanında bir kuşağın yetişmesinde payı olan kurumlardan biridir İKSV ve Tiyatro Festivali. Eren Arıkan; “Festival fikrinin temel çıkış noktalarından biri Bergama ve Berlin arasındaki tarihi ve kısmen sorunlu ilişkinin tiyatro düzleminde tekrar gündeme gelmesini sağlamak olarak özetlenebilir” diyor. “Bergama tarihi bir tiyatro kenti. Antik dönemde toplam seyirci kapasitesi 100.000’i bulan tiyatroları var. Lokasyon olarak İstanbul, İzmir gibi merkezlere yakın, ama bir taraftan da kendi kimliğini çok da kaybetmeyecek kadar uzak.” Almanya – Türkiye arasında kurulan tarihi köprünün bugün yeni bir biçimde devam ettiğinden söz ediyor Arıkan ve bu festivalin de bir anlamda yeni ilişkilere, yeni üretimlere motivasyon sağlayacağının altını çiziyor. Bergama Belediye Başkanı Mehmet filmi izleyebiliyoruz hem de film da oturmuş çeşitli konuları tartışır hett geldi hemen. Onun birçok karak dan da gezegende delil toplayan Gönenç’in Festival’in arkasında durmasıyla, den fotoğrafları görüyoruz. Sizce neden bu manifestolar hâlâ önemli? Bu film de tam olarak bunu sorguluyor aslında, yani bu manifestoların ken hayal ettim ve bazen anlaştığımız, bazen karşıt düştüğümüz anları yaşadım kafamda. Onun da ötesinde seçtiğim bölümlerin oyuncu tarafından canlandırılmaya uygun olmala tere rahatlıkla bürünebilme ustalığı bu film için kafama çok güzel oturdu. Yani projeyi biraz da onunla çalışmak için geliştirdim yoksa film için onu seçmek gibi olmadı. olay yeri inceleme ekiplerini anımsattı bana. Doğrudur, bu gezegene yaptıklarımız, bu doğaya, çevreye yaptıklarımız bir suç aslında. maddi ve manevi destek vermesiyle atılıyor Bergama Tiyatro Festivali’nin temelleri. Festival fikrine inanan Anadolu Efes’in katkılarını da ayrıca belirtmek gerek. Bergama halkı ise zaten benimsemiş durumda bu etkinliği. Çocuklar ‘Ustaların İzinde’... Festival bölümleri Program dört ana bölümden oluşuyor: “BerlinBergama” Bölümü son yıllarda Almanya tiyatro sahnesinde öne çıkan göç ve göçmen odaklı oyunlardan ve de BerlinBergama arasındaki tarihsel ilişki çevresinde dönen Nurdan Likos’un yaşları 5 ile 13 arasında değişen öğrencileriyle, 2012 yılından beri her yıl hazırladığı “Ustaların İzinde” adlı sergi panellerden oluşuyor. “Asklepion” Bölümü, adını antik tedavi merkezinden alıyor. 3500 kişilik Asklepion Tiyatrosu’nda Das Das’ın sahneye koyduğu “Joseph K” ( maalesef izle si 8 Haziran’a dek görülebilir. Hem yemedim) ve de Festivalin onur konuğu ola TASARIMCI AKTAŞ’A AMERİKA’DAN 5 ÖDÜL Amerika’da bu yıl 11. kez düzenlenen, 95 ülkeden binin üzerinde çalışmanın katıldığı, tasarım yarışması International Design Awards (IDA) / Uluslararası Tasarım Ödülleri’nde, Arda Aktaş, beş farklı çalışmayla ödül kazandı. Bu seneki yarışmanın grafik tasarım alanı, bası çocuklara yardımlaşma bilinci vermek hem de seçilen sosyal yardım projesine dikkat çekerek farkındalık yaratmak hedefinde olan Likos, bu yıl serginin tüm gelirini sokak hayvanlarına ayırdı. ‘Ustaların İzinde’ sergisi bu yılki gelirini, Bodrum Turgutreis Geçici Bakım Evi hayvan barınağına yapılacak ek binaya katkı sağlamak amacıyla Başka Bir Hayat Diliyorum Derneği’ne bağışlıyor. Projede yer alan öğrenciler; Ada Onataslan, Can Serttaş, Deniz Kızıltuğ, Derin Atakan, Dila Topuz, Ece Harput, Ece Törün, Ecrin İnci Kocaman, Ela Eceviz, Mert Kızıltuğ, Nil Genç, Selin Genç, Simge Salbaş, Talya Deniz Minareci, Uras Tanrıverdi, Zeynep Avcı, Zümra Öztürk... Sergi Kadıköy’de Rasimpaşa Mahallesi, Uzun Hafız Sokak’ta açık alanda sanatseverle buluşuyor. rak davet edilen Theodoros Terzopoulos’un rejisiyle Attis Tiyatrosu’nun bıçak gibi keskin “Ajax, The Madness” oyunları sahnelendi. Yine bir oyunculuk dersi verdi Terzopoulos ve ekibi... Öte yandan, dünyanın en dik tiyatro mekanı olarak bilinen 100.000 kişilik Antik Tiyatroyu karşıdan görmek bile insanı büyülüyor. ’“Müdahale” Bölümünde Bergama’nın çay bahçelerinde tiyatro gösterileri, Asklepion’un geniş bir alana yayılan tarihi kalıntılarında bu tedavi merkezine dair performanslar, büyüleyici Kızıl Avlu’da Mihran Tomasyan’ın dans gösterileri vardı. “Birlikte Yapalım” bölümü ise proje yönetimi, oyunculuk ve dans atölyelerine ayrılmıştı... Evet, dolu dolu bir programdı ve ne yazık ki hepsine yetişemedim. Yine de söyleyecek şey çok, ama yer dar. Sonuçta; inanıyorum ki Bergama Uluslararası Tiyatro Festivali 2019 yılında ve sonrasında da devam edecektir. lı/afiş kategorisinde, Aktaş’ın tasarladığı, Bulgar Türk ortak yapımı “Radiogram” filminin afişi Altın , yılın sevilen yapımlarından olan “Ufak Tefek Cinayetler” dizisinin afişi Gümüş, ödül aldı. Aktaş, Ümit Ünal’ın son filmi “Sofra Sırları”, Onur Ünlü’nün yazıp yönettiği “Kırık Kalpler Bankası” ve Abdurrahman Öner’in ilk uzun metrajlı filmi “Aydede” ile Bronz ödül kazandı. Arda Aktaş kimdir? Fazıl Say’dan Chopin Noktürnleri Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say’ın; Chopin’in romantik dönemde piyano için yazdığı en güzel ve tanınmış parçaları olan noktürnlerini yorumladığı “Chopin Noktürnler” albümü raflarda yerini aldı. Piyano denildiğinde akla gelen ilk eserlerden olan ve “gece müziği” an MESAM’dan açıklama: Kapımız açık Günlerdir tartışmaların odağında olan ve en son yapılan genel kurulunda daha önce kayyım tarafından ihraç edilen yönetim kurulu üyelerinin yeniden seçilmesiyle gündeme gelen MESAM bir basın açıklaması yayımladı. Başkan Arif kırgınlıkları, küskünlükleri geride bırakarak tüm MESAM üyelerini kucaklayan bir yönetim anlayışı uygulayacağımızı, geçmişte bizlere karşı yapılan hukuksuzluklara karşı yargı önünde her türlü hakkımızı kullanmakla birlikte, hiç kimse her zaman sonuna kadar açıktır. Şeffaflık ilkemiz doğrultusunda merak ettikleri her konuda üye ilişkileri birimimizden istedikleri bilgileri alabileceklerini bir kez daha hatırlatmak isteriz. Yola çıkarken sevgi kazanacak dedik... Sevgi kazandı... Bundan 1985 yılında doğan Arda Aktaş, 10 yılı aşkın süredir görsel tasarımcı olarak çalışıyor. 2014 yılında kurulan, kültür sanat ve eğlence sektöründe uzmanlaşmış ve birçok sinema filmi ve televizyon projesinin görsel iletişim kampanyalarını hazırladı. lamına gelen noktürnlerden oluşan “Chopin Noktürnler” albümü dünyada ilk kez 2017 yılında Warner Müzik tarafından yayımlanmıştı. Fazıl Say, dünyada büyük ilgi gören ve Türkiye’de ilk kez Ada Müzik etiketiyle müzikseverlere ulaşan “Chopin Noktürnler”in çok dinlendirici bir albüm olduğunu ifade ediyor. Sağ ve Yönetim Kurulu üyeleri Cahit Berkay (Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı), Metin Karataş (Sayman), Ali Haydar Timisi, Elif Nun İçelli, Ali Rıza Binboğa, Celal Ulusu, Ali Rıza Erdoğan, Ahmet Can Akyol imzalı açıklamada “MESAM yönetim kurulu olarak ile kişisel bir problemimiz olmadığının bilinmesini istiyoruz. Ayrıca her bir MESAM üyesi bizler için kıymetlidir ve özeldir. Belirli bir grup tarafından yapılan manipülasyonlar sonucu yanlış bilgilendirildiğini düşündüğümüz üyelerimize de MESAM’ın kapıları sonra geçmişle uğraşarak vakit kaybetmek yerine aldığımız görevin sorumluluğunun farkında bir ekip olarak Türkiye’deki telif barışı ve üyelerimizin hakları için omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz.” ifadelerine yer verildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle