14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Haziran 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: EMİNE BİLGET KETIL RESMİNE 2 TUTUKLAMA O yazılar zaten vardı SEYHAN AVŞAR Gazi Mahallesi’nde oturan 18 yaşındaki Birol T. ve 19 yaşındaki lise öğrenicisi Saadettin K, bir duvara ketıl resmi çizdikleri ve “Ketıldan gelen 1 mesaj vardır. HDP” yazdıkları için sekiz gündür tutuklu. Tutuklamaya gerekçe olarak ise duvarda yer alan “YDGH, HPG, PKK” yazıları gösterildi. Yazılamalarını yapıldığı evin sahibi Ali Şahin ise gazetemize yaptığı açıklamada, “YDGH, HPG, PKK yazıları, duvarda daha önceden vardı. Bu çocuklar sadece ketıl resmi çizdiler” dedi. Olayın yaşandığı gün evde olmadığını söyleyen Şahin, “Eve geldiğimde iki çocuğun duvarımıza yazılama yaptığı için gözaltına alındığını söylediler. ‘YDGH, HPG, PKK’ yazılamaları duvarda zaten vardı. Yeni yazılan yazılar duvardaki renklerin tonlarından zaten belli oluyor. Bizler bu mahallede duvarlara yapılan yazılamalara alışığız. Sağcısı da, solcusu da herkes yazılama yapıyor. İki genci yazılama yaptılar diye tutuklamanın bir anlamı yok” diye konuştu. Mahalle sakinlerinden Naki K. de olayın yaşandığı sırada mahallede olduğunu belirterek, “Çocukların ketıl resmi çizdiğini gördüm. Bu yazılamaları yapan gençler Devrimci Parti’ye yakınlar. ‘YDGH, HPG, PKK’ gibi yazılamaları bu çocuklar yazmaz. Mahkeme heyetinin bilirkişi tarafından duvarda bir inceleme yapılmasını isteyeceğini ise düşünmüyoruz çünkü hukukun olmadığını biliyoruz” ifadelerini kullandı. ‘Haksız bir karar’ Birol T. ve Saadettin K’nin avukatı Emre Karakaş ise müvekkillerinin duvarda yer alan, “Yazılamaların fotoğraflarını mahkeme hâkimine gösterip aradaki farkın gözle görülür seviyede olduğunu belirtik ama mahkeme bu durumu hiçbir şekilde göz önünde bulundurmadı. Haksız ve hukuksuz bir karar verildi. Bu durum yargılamanın ilerleyen aşamasında bilirkişilerce tespit edilecektir. Bu tutuklama ne yazıkki üniversite sınavına girmek üzere hazırlanan müvekkilim şahsında ciddi ve onarılması güç zararlar doğacaktır.” Birol T. ve Saadettin K. İstanbul 3 Sulh Ceza Hâkimliği’nde yaptıkları savunmalarında, “Ketıldan gelen 1 mesaj vardır. HDP” şeklindeki yazılamaları kendilerinin yaptığını aktararak, “Diğer yazılamalar bize ait değildir. Polis tutanağında yer alan bilgiler doğru değildir” demişlerdi. ÖĞRENCİLERDEN SUÇ DUYURUSU ‘Polislerden şikâyetçiyiz’ SEYHAN AVŞAR Karne gününde Kadıköy’de polisler tarafından yaka paça gözaltına alınan ve tüm gece karakolda işkence gören lise öğrencileri, dün Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nde Çocuk Savcılığı’nda ifade verdi. Polisin kendilerine yaptığı işkenceyi savcıya anlatan öğrenciler polislerden şikâyetçi oldu. Mert Ö. ifadesinde herhangi bir örgütünün üyesi ya da sempazitanı olmadığını belirterek, Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önündeki karne eylemini okuru olduğu DevLis dergisinden öğrendiğini söyledi. “Eğitim sisteminden memnun olmayan bir öğrenci olarak, demokratik hakkımı kullanmak amacıyla çok sayıda grubun örgütlediği toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldım. Herhangi bir terör örgütünün lehine slogan atmadım. Terör örgütü propagandası sayılabilecek ya da suçu veya suçluyu övme eylemi herhangi bir söz ya da eylemim olmadı. Toplantı ve gösteri yürüyüşünün izinsiz olduğunu bilmiyordum. Eylem sırasında polisin dağılın dediğini duymadım” dedi. Suçlamaları kabul etmediğini aktaran Mert Ö., “Polisler tarafından işkenceye maruz bırakıldım. Bana küfrederek yüzüme tükürdüler. Polislerden şikâyetçiyim” ifadelerini kullandı. ‘Cinsel organıma basıldı’ Polislere mukavemet etmediğini aktaran öğrencilerden biri “Polisler tarafından gözaltına alındığım sırada cinsel organıma basıldı. Bana işkence yapıldı. Bu nedenle polisler hakkında şikâyetçiyim” dedi. Öğrencilerden Ö., polislerin elektrikli jop ve demir kelepçeyle kendisine vurduklarını anlattı. 17 yaşındaki kız çocuğu D. ise “Çift kelepçeyle ters kelepçelendim. Üst aramam çıplak olarak yapıldı” dedi. Sorumluları YARGILAYIN Anayasa Mahkemesi, 8 madencinin yaşamını yitirdiği Kozlu faciasına ilişkin Türkiye Taşkömürü yöneticileri hakkında soruşturma izni vermeyen Enerji Bakanlığı’nın kararını kaldırdı Anayasa Mahkemesi, Zonguldak’ta Kozlu Taşkömürü İşletme Müessesi’nde sur ve sorumluluklarının bulunduğu mun uzmanlık alanında olan bir işin ifade edildi. Başsavcılık, rapor doğ bu konuda uzmanlığı ya da tecrüberultusunda TTK Genel Müdürü R.D., si olmayan bir alt işverene verilme 7 Ocak 2013’te 8 işçinin yaşamını yönetim kurulu üyeleri B.İ., M.Y., si, denetimi zorlaştıran ve riski artı yitirdiği maden faciasına ilişkin dö M.A., M.Ş. ve Ç.O. hakkında Ener ran hatalı bir sistem kurulması ne nemin Türkiye Taşkömürü Kurumu ji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan deniyle TTK Yönetim Kurulu Başka (TTK) Genel Müdürü ile Yönetim Ku soruşturma izni istedi. Ancak barulu üyeleri hakkında kanlık gerekli izni vermedi. nı ve üyelerinin, olayda sorumlulukları bulunduğuna ilişkin birtakım soruşturma izni verilmemesi kararını “yeniden yargılama” kararıyla kaldırdı. Bu Yeniden yargılama Kazada ölen Muharrem Yapıcı’nın üç kar veriler bulunmaktadır” denildi. Bakanlığa eleştiri TTK yöneticileri hakkında ALİCAN ULUDAĞ kararla birlikte dönemin TTK Genel Müdürü ve yönetim kuru lu üyeleri hakkındaki savcılık soruş turması yeniden başlayacak. Zonguldak’ın Kozlu ilçesinde TTK’ye ait maden ocağında meyda na gelen dejag (ani gaz ve kömür püskürmesi) ve metan gazı zehir deşi, avukatları Murat Kemal Gündüz aracılığıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Yüksek Mahkeme, dava konusu olayda yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine hükmederek, kararın bir soruşturma izni vermeyen Enerji Bakanlığı’nın eleştirildiği kararda, “Soruşturma izni prosedürü, ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin olarak yürütülmesine engel olacak şekilde ya da kamu görevlilerinin ce lenmesi sonucu işçiler 8 işçi yaşamını yitirdi. Zonguldak Cumhuri örneğini ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden za soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimini oluşturacak şekilde yet Başsavcılığı’nın yaptırdığı bilirkişi incelemesinde; alt işverene ve yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne gönder uygulanmamalıdır. Tehlikeli bir faaliyet kapsamında, kişilerin yaşamı rilen kömür ocağında degaj tehlikesinin bilinmesine karşın tehlikeyi azaltmak ve riski kontrol edebilmek için yeterli kontrol yapılmadığı belirlendi. Raporda bu nedenle, işi ihaleye çıkaran ve sözleşmede imzası bulunan TTK Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu üyeleri ile TTK Kozlu İşletme Müessesi yöneticilerinin ku di. Bu kararla birlikte 8 kişinin ölümünde TTK yönetimi hakkındaki yeniden soruşturma açılacak. Gerekçe: TTK sorumlu AYM gerekçeli kararında TTK yönetiminin maden kazasındaki sorumluluğuna dikkat çekerek, “Soruşturma dosyası kapsamında kuru ile vücut bütünlüğü üzerine ortaya çıkan risklerin en aza indirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması konusunda sorumluluğu bulunan kişilerin tespit edilebilmesi ve tespit edilen sorumluluklar karşısında devletin göstereceği yargısal tepki, benzer olayların yaşanmaması bakımından da önem taşımaktadır” denildi. ADALET İSTEMEZSEK ONLARI KAYBEDERİZ Katliamda yaşamını yitirenlerin yakınları ile yaralı kurtulanlar, duruş Derneği Başkanı, avukat Mehtap Sakin açan bu katliamda 19 IŞİD’li sanık bu katci Coşkun, adalet beklentilerini dile ge liamın gerçek sorumluları ya da sadece ma öncesi Ankara Adliyesi önünde top tirerek, “Bu zamana kadar önümüze ko bunlar sorumluları olamaz. Biz adalet is lanarak bütün sorumluların hesap ver nulan 19 IŞİD’li sanıktan başka dosyada temezsek 103 insanı gerçekten kaybet mesini istedi. Mağdurlar adına açıkla ilerleyebildiğimiz hiçbir şey yok. Top miş olacağız. Bize verilmeyen adaletin ma yapan 10 Ekim Barış ve Dayanışma lumsal anlamda bu kadar büyük yara karşısında sessiz kalmayacağız” dedi. Mahkemenin acelesi var Gar katliamı davasında mağdur avukatlarının itirazına karşın mahkeme acele bir şekilde savcıdan mütalaa istedi. Akşam saatlerinde duruşma savcısı 9 sanık için 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep etti. 100 kişinin öldüğü Ankara Tren Garı katliamı davasında mağ tep Emniyeti’nin sorumluluğu var saatlerinde mütalaasını açıkladı. 41 dır” diyen Işık, 10 Ekim 2015’te An sayfalık mütalaasında IŞİD‘in eylem dur avukatlarının, “Gerçek sorumlu kara Emniyeti’ne gelen ancak su leri “vahşi” ve “acımasız” olarak ni lar yargı önüne çıkarılmadan bu da menaltı edilen istihbarat raporları telendirildi. Mütalaada, sanıklar Ab va bitirilemez” itirazına karşın Anka nı da anımsattı. Işık, 10 Ekim’den dülmubtalip Demir, Talha Güneş, Me ra 4. Ağır Ceza Mahkemesi dünkü duruşmada savcıdan mütalaa yapmasını istedi. Duruşma savcısı Adnan Gümüş de dün akşam saatlerinde 9 sanık için 101 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istedi. Davanın 9. grup duruşmasında tutuklu 19 sanıktan 18’i hazır edildi. Söz verilen avukatlardan İlke Işık, dosyanın mütalaa için savcıya gönderilmesini eleştirdi. Bütün sorumluların açığa çıkması için avukatlar olarak gösterdikleri çaba sonucunda dosyanın 182 klasöre çıktığını anlatan Işık, “Bu kadar eksik delillerin önceki bir hafta boyunca Ankara Emniyeti’nin çizelgelerinde her gün yol uygulaması gözüktüğüne işaret ederek “Ancak nedense 9 Ekim tarihi ile katliamın yaşandığı 10 Ekim saat 10.00’a kadar yapılmamış. 9 Ekim gecesi çeşitli illerden Ankara’ya gelen herkes çok rahat geldiklerini ve nasıl bu kadar rahat geldiklerini birbirlerine sormuştur” dedi. Kariyer beklentisi Avukat Tonguç Cankurt ise mütalaanın bu kadar erken verilecek olmasını eleştirerek, son dönemde mah tin Akaltın, Yakub Şahin, Hakan Şahin, Halil İbrahim Alçay, Resul Demir, Hacı Ali Durmaz ve Hüseyin Tunç’un, “anayasal düzeni ihlal”den 1’er, “100 kişiyi kasten öldürme” suçundan da 100’er kez olmak üzere toplam 101’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve ayrıca 391 kişiyi öldürmeye teşebbüs suçundan da ayrı ayrı 11 bin 730’ar yıl hapisle cezalandırılmaları talep edildi.. Diğer sanıklara da 15 yılla 24 yıl arasında hapis cezası istendi. Dosya ayırma talebi toplandığı davada mütalaa verilemeyeceği gibi karara da çıkılamaz. Toplanan deliller ise yeterince tartışılmadı henüz. Gerçek sorumlular yargı önüne çıkarılmadan bu dava bitirilemez. Hâlâ adalet için bir şansımız var” dedi. Avukat Işık, soruşturmanın genişletilmesi kapsamında mahkemenin çeşitli kurumlardan istediği bilgi ve belgelerin bazılarının henüz gönderilmesine dikkat çekerek görevde ihmali olanların da yargılanması gerektiğini söyledi. “Bu katliamda Gazian kemelerde oluşan Yargıtay üyeliği beklentisine işaret etti, “Bunun sebebi kariyer beklentisi mi” diye sordu. Mahkeme Başkanı Selfet Giray, mağdurların katılanlar olarak konuşmak istediklerini belirtmesi üzerine “Avukatlarınız konuşuyor” karşılığını verdi. Giray, bir kişinin “Aileleri de dinleyeceksiniz” yanıtına ise “Sen bana emir veremezsin” diyerek cüppesini çıkardı ve duruşmayı terk etti. Bu nedenle duruşmaya öğle arası verildi. Duruşma savcısı Adnan Gümüş, avukatların itirazına karşın akşam Savcı, yakalanamayan sanıklar İlhami Balı, Savaş Yıldız, Edremit Türe, Deniz Büyükçelebi, Yakup Selağzı, Kasım Dere, Nusret Yılmaz, Mustafa Delibaşlar, Walentina Slobodjanjuk, Muhammet Zana Alkan, Ömer Deniz Dündar, Cebrail Kaya, Ahmet Güneş, Kenan Kutval, Bayram Yıldız ve Hasan Hüseyin Uğur hakkındaki davaların ayrılmasını, yargılama sırasında ölen sanık Mehmet Kadir Cabael hakkında açılan davanın ise düşürülmesini talep etti. l ANKARA / Cumhuriyet haber 9 Kürtler ve Türkler ve istekler Üç kadının bir koltukta yan yana çekilmiş fotoğrafına uzun uzun bakın. Onların kim olduklarını ve şu anda bu ülke için neyi temsil ettiklerini tekrar ve tekrar düşünün. Barıştan bahsetmenin... Barıştan bahsetmenin aciliyetinin... Barıştan bahsetmenin aciliyetinin öneminin ne olduğunu düşünün. Bir koltukta üç kadın beyazlar ve siyahlar giymişler; objektife gülümsemişler. Kürtler ve Türkler arasındaki savaşın uzun süreli olağan gerilimine ve kanlı tarihine kafa tutan bir fotoğrafa girmişler. Parlayıp parlayıp sönen bir barış umudunun resmini varlıklarıyla ve duruşlarıyla ve kararlılıklarıyla bir an için olsun yeniden çizmişler. Dün olanlardan ve yarın olacaklardan bağımsız bir hikâyenin şimdiki zaman kahramanları... Ülkenin akil üç kadını, kıyafetleri ve oturuşları ve varlıkları dışında akıllarından geçenlerle ve kalplerinde olup bitenlerle ezeli bir düşmanlığın kan hesabı üzerine kurduğu tahtı bir tekmede devirebilecek güçte bir fotoğraf vermişler. Akıllarında kim bilir hangi kaygılar, endişeler yine de soylu bir umutla objektife gülümsemişler. O fotoğrafın bir imkânsızı işaret ettiğini düşünen Kürtler ve Türkler mutlaka vardır. Devlete ya da CHP’ye güvenmeyenler... Kürtlerin ve HDP’nin barış isteğinde samimi olabileceğine hiç olasılık vermeyenler... Meseleyi gerçekten bir ırk çatışması olarak belleyenler... Kürtlere sırtını dönmeyen Türkler ve Türklere sırtını dönmeyen Kürtler... Bir kan davasının lezzetiyle beyni ve kalbi nicedir zehirlenenler... O zehrin tadını anne sütü gibi sevenler... Sonsuz bir savaşın hararetinden beslenenler... Ve nihayetinde savaşı kendilerinin kazanacağını iddia ederek askere ve dağa ve askere ve dağa ve askere ve dağa çocukların sırtlarını sıvazlayarak gönderenler... O fotoğrafa baktıklarında ne düşünürlerse düşünsünler; Siz başka bir şey düşünün. Haziran seçimleri öncesinde de Kürt meselesi sanki bir mesele olmaktan nasıl da çıkıyor gibiydi, onu düşünün. O zamanlar meseleyi çözmekte olduğunu iddia eden iktidarın siyasi dili ve tavrı nasıl da uzlaştırıcı ve gelecek vaat ediciydi, onu düşünün. Kürtlerle Türkler nasıl da tarihi bir başarıya imza atmış gibi, gerçekten barışmış gibiydiler, onu düşünün. Sahnelere nasıl çıkıldığını, nasıl el ele tutuşulduğunu, nasıl iki dilde barış şarkıları haykırıldığını düşünün. Kürt hareketini temsil edecek partinin, her kesimden insanın gönlünü fethedebilen bir liderle nasıl da parladığını düşünün. En radikal ulusalcıların bile Kürt meselesine bambaşka bir açıdan bakmaya hemen nasıl ikna olduklarını düşünün. Ülkede nasıl güçlü bir barış rüzgârı estiğini düşünün. Ve o rüzgârın nasıl olup da bir anda tersine döndüğünü düşünün. Sanki o dil hiç kurulmamış gibi, silahlar bırakılmamış, adalet sağlanacak diye gözler parlamamış gibi, birlikte huzur içinde yaşamak bir yalanmış gibi, savaş kadermiş gibi, her şey bir kâbusmuş gibi... Tüm umutların nasıl tepetaklak olduğunu düşünün. Bu tepetaklak oluşun suçunu Kürtlerde bulanlarla Türklerde bulanların yeni savaşları ateşleyen kinini ve nefretini ve kinini ve nefretini ve kinini ve nefretini düşünün. Sonra o fotoğrafa tekrar bakın. Üç kadın. Bunca olumsuz tecrübeye ve çıkmaza girmiş hikâyeye rağmen o koltukta yine, hâlâ, ille nasıl da yan yanalar ve hangi dile, hangi tehdide, hangi tehlikelere kafa tutmaktalar? O üç kadın... Üçü de beyaz ve siyah ve beyaz ve siyah ve beyaz ve siyah kıyafetlerin içinde o gülen yüzleriyle, hem bize hem de kendilerine inatla ne anlatmaktalar? HHH Barışın da savaşın da şartları aynıdır. İstersiniz olur ve istemezsiniz olmaz. Başınıza ne gelirse gelsin, siz ne isterseniz o olur. O yüzden isteklerin gücünden ve inadından hem korkun; hâlâ korkun. Hem de isteklerinizin ve inadınızın gücüne inanın; hep inanın. GEREKÇE UZUN TUTUKLULUK Kavala AİHM’ye gitti Hak savunucusu ve iş insanı Osman Kavala, uzun tutukluluk nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Kavala, 1 Kasım 2017’den beri Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Kavala, “Osman Kavala’ya Özgürlük’ adlı sitede yayımlanan mektubunda, “Mayıs ayı sonu itibarıyla Silivri’de ikametimin yedinci ayı tamamlanmış oldu. İddianamenin hazırlanmasını bekliyoruz. Tahliye taleplerimiz reddedildi. Emniyet sorgusunda gösterilenler somut delil mahiyetinde olmadığından, açıklama yapabilmek için, eğer varsa, dosyamda bulunan benimle ilgili delilleri görmek istemiştim. Bu talebe de cevap alamadık. Anayasa Mahkemesi’nden sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduk” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle