14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Westeros’un geçmişi aydınlanacak Dünyanın en popüler TV dizilerinden “Game of Thrones”un final sezonu heyecanla bekleye dursun, diziden türeyen yeni yapımlarla ilgili ilk detaylar netleşmeye başladı. Spinoff tabir edilen ve ana hikâyede yer alan karakterler KULTUR den biri ya da birkaçı üzerinden biçimlendirilen ilk dizinin George R. R. Martin ve Jane Goldman tarafından yazıldığı ve “Game of Thrones”da anlatılan olaylardan yaklaşık bin yıl öncesinin anlatılacağı açıklandı. Age of Heroes yani Kahramanlar Çağı’ndan karanlık döneme nasıl geçildiğinin anlatılacağı dizinin pilot bölümü HBO tarafından alındı bile. Öte yandan üzerinde çalışıldığı söylenen üç tane daha dizi var ve hepsi de “Game of Thrones”dan öncesini anlatıyor. “Game of Thrones”un final sezonu 2019’da ekrana gelecek. ‘Mizah’ın tarihi...14 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] Çarşamba 13 Haziran 2018 Bakırköy Belediyesi’nin açtığı Ergin Gülen Mizah Müzesi bugün açılıyor. Gülen, “Bir sanatçının hayattayken adına bir müze açılması çok sık görülen bir durum değil. Ama asıl önemli olan müzenin açılmasından sonrasınki işler” diyor. Bakırköy Belediyesi tarafından yaptırılan Mizah Müzesi bugün saat 15.00’te Kar taltepe Münİr Özkul Kültür ve Sanat Merkezi’nde açılıyor. Mizah Üreten ler Derneği’nin Başka nı karikatürist Ergin Gülen’in adının verile ceği müze de, 1870 yı ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK lında ülkemize gelen karikatür sanatının ilk çizgilerinden, günümüze doğru tek çizginin temsilcileri ve sonunda tekniğin iler lemesi sebebiyle renkli karikatür ör nekleri yer alacak. Müze benim 62 yıllık koleksiyo numla açılıyor diyen Gülen, “Ben 20 yaşındayken ilk karikatürümü İlhan Selçuk, Turhan Selçuk kardeşlerin çıkardığı “DOLMUŞ” mizah dergisin de yayımlamıştım. Bugün 82 yaşım dayım, 62 yıl olmuş” diyor. Sevinçli ve çok heyecanlı olduğu nu söyleyen Gülen, “Bir sanatçının hayattayken adına bir müze açılma sı çok sık görülen bir durum değil. Ama asıl önemli olan müzenin açıl masından sonrasınki işler” diyor. Osmanlı (1870) eski Türkçe baskı lı mizah dergileri ve günümüz mizah dergilerinin de yer alacağı müzede, mizah yazarlarının, karikatüristlerin ve komedyenlerin de fotoğrafları gö rülebilecek. Gülen, “Nasreddin Hoca köşesinden sonra, kahkaha aynala rı genç yaşlı herkese nostalji yaşata cak. Devamlı komik filmler oynatıla cak. Aziz Nesin köşesinden sonra gül mece toplantılarının yapılacağı salon da, karikatür ve çizgi roman atölyele ri olacak” diyor. Ergin Gülen Peki sanatseverler müze de başka neler ile karşılaşacak; Meksika, Bulgaristan ve Romanya’dan karikatür ve komik objeler camlı masalarda sergilenecek. Ayrıca, mizah ve mizah araştırma kitaplarının yer alacağı bir kütüphane de okuyucuların hizmetinde olacak. Mizah Müzesi’nin Türkiye’de tek olduğunu söyleyen Gülen, “Ergin Gülen Mizah Müzesi, mizah müzesi olarak tek olacak. Daha önce Büyük şehir Belediyesi’nin açtığı “Mizah ve Karikatür Müzesi”ni kapatmışlardı ve müze adında bir kuruluş tekrar açmadılar” diyor. Osmanlı (1870) eski Türkçe baskılı mizah dergileri ve günümüz mizah dergilerinin de olacağı müzede, Gülen’in, Tan Oral’ın, Semih Poroy’un seramik üzerine çizilmiş desenleri, yabancı ülkelerden alınmış mizah yüklü objeler de yer alıyor. Yaklaşık altmış yıldan bu yana karikatür ve mizahla ilgilenen Ergin Gülen, çeşitli dergilerde karikatür çizdi, gazetelerde mizah yazıları yazdı. Müzeye, tüm mizah kitapları ile dergileri yanında, açtığı l4 kişisel yağlı boya karikatür tablolarından bir kısmını da taşıdı: Bu konuda Türkiye’de ilk karikatür yağlıboya tablo karikatüristi unvanını aldı. Müzeye girildiğinde bir köşeye yerleştirilmiş olan, 1870 yılından bu yana karikatür çizimlerine ait örnekleri bir arada görmek mümkün. Karikatürün resme benzeyen çiziminden, çizgi haline getirilişi, sonrasında desene ve renge ulaşımı da izlenebilir. Salonda yer alan camlı masalar da Gülen’in, Tan Oral’ın, Semih Poroy’un seramik üzerine çizilmiş desenlerini, yabancı ülkelerden alınmış mizah yüklü objeleri de görülebilecek. Ayrıca duvarlara asılan orijinal desenli, renkli veya yağlıboya, yerli, yabancı karikatüristlerin eserlerini seyredebilir, aralarındaki farkları inceleyebilirsiniz. Aynı mekânda, programlanmış karikatür atölye çalışmaları ile çizgi roman alıştırmaları da müze de yapılacak etkinlikler arasında yer alıyor. OperaBale’de yaz sezonu Devlet Opera ve Balesi üst üste düzenleyeceği etkinliklerle 2018 yazını neredeyse normal sezon kadar yüklü geçirmeye hazırlanıyor EMRAH KOLUKISA Devlet Opera ve Balesi’nin henüz çiçeği burnunda genel müdürü Murat Karahan “Ben Cavalleria Rusticana’yı söylemek için doğmuşum” dese de ve her ne kadar bunu söylerken gözlerindeki parıltıdan samimiyeti anlaşılsa da aynı heyecanla eklemeyi ihmal etmiyor: “Ama neden bizim de dünyaca ünlü operalarımız olmasın. Yaşadığımız topraklar, armoni açısından değil belki ama melodi açısından dünyanın en zengin bölgelerinden biri. Nihayetinde herkesin ezbere bildiği ‘O Sole Mio’ bir Napoli halk şarkısıdır. Biz de bu yoldan gidebilir, halk ezgilerimizden yola çıkarak eserler üretebiliriz. Zaten Puccini asırlar önce bildiğimiz operaya noktayı koymuş, onu aşacak bir şeyler yapmak mümkün değil, ama yerel unsurlardan yola çıkarsak yapacak çok şey var daha.” Dört festivalli yaz İstanbul Opera ve Balesi Müdürü Suat Arıkan’ın da katıldığı bir buluşmada basının karşısına geçen Murat Karahan 2018 yazı için planladıkları etkinlikleri de anlattı. Neredeyse normal bir sezon kadar hareketli geçeceğini anladığımız yaz aylarında tam dört ayrı festival düzenliyor Devlet Opera ve Balesi. “Hiç sponsor olmadan” yaptıklarını özellikle vurgulayan Karahan önümüzdeki hafta başlayacak ve dört önemli eserle sanatseverlerin karşısına çıkacak 9. İstanbul Uluslararası Opera Festivali’nin ardından 2 10 Temmuz tarihleri arasında Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda 6. Uluslararası Bale Yarışması ve Festivali’ni; 1 15 Ağustos ta rihleri arasında 16. Uluslararası Bodrum Bale Festivali’ni ve 4 18 Eylül tarihleri arasında da 25. Uluslararası Aspendos Opera Bale Festivali’ni düzenleyeceklerini açıkladı. Bolşoy Balesi’nin en iyileri Devlet Opera ve Balesi’nin düzenleyeceği etkinliklerde öne çıkan bazı isim ve topluluklar var ki, bahsetmeden olmaz. 21 Haziran 7 Temmuz tarihleri arasında düzenlene cek 9. İstanbul Opera Festivali’nin en önemli gösterisi Macerata Opera Festivali’nin farklı dekor anlayışıyla ilgi çeken ve Burcu Uyar’ın Violetta rolünü üstleneceği “La Traviata” operası olacak. 16. Bodrum Bale Festivali’nde izleyiciyle buluşacak olan Viyana Devlet Opera Balesi Birliği’nin “Bale Yıldızları Akşamı” ve 25. As pendos Opera Bale Festivali kapsamında Türkiye’ye gelecek Bolşoy Balesi’nin “Best of Bolshoi Bolşoy’un En İyileri” gösterileri de kaçırılmaması gerekenler ara ‘Münir’ operası ‘Zorba’ Murat Karahan’ın yerli unsurlardan yola çıkarak hazırlamayı planladıkları gösteriler arasında öne çıkanlardan biri de Münir Nurettin Selçuk’un hayatından ilhamla bestelenmesi planlanan “Münir” operası. Bu fikrini Timur Selçuk ile de paylaştığını söyleyen ve librettosu üzerinde çalışmaya başladıklarını anlatan Karahan sözlerini en büyük hayalinin, eserin finalinde, “Dönülmez Akşamın Ufkundayım”ın söylenmesi olduğunu belirterek noktaladı. sında. Bu yaz düzenlenecek dört etkinli ğin üçünde birden sergilenecek olan “Zorba” ise Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin iki sezon boyunca en çok izlenen yapımlarından. Murat Karahan “Zorba” ile ilgili çok fazla istek aldıklarını ve Ankara’nın ardından bu eseri diğer şehirlere de götürmenin kaçınılmaz olduğunu belirtti. İstanbul Opera ve Balesi Müdürü Suat Arıkan ise önümüzdeki sezonu “Don Kişot” yılı ilan ettiklerini ve Don Kişot başlıklı bir opera, bir bale ve bir de müzikal sahnelemeyi planladıklarını açıkladı. Yeni Film Fonu’ndan 9 belgesele destek Yeni Film Fonu, 2018’in birinci döneminde 9 belgeseli daha destekliyor. Anadolu Kültür ile !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali ortaklığında 2015 yılından beri belgeselleri destekleyen Yeni Film Fonu’nun yeni destekleri mayıs sonunda yapılan jüri toplantısıyla belirlendi. Fona bu dönemde 108 başvuru geldi. 2018 jürisi Anna Maria Aslanoğlu, Erinç Seymen, Murat Özyaşar, Gaye Boralıoğlu ve Ümit Ünal’ın yaptığı değerlendirme sonucunda 3 kısa, 6 uzun/orta metraj belgesel filmin desteklenmesine karar verildi. Desteklenen filmler şöyle: “Kuşlar Ne Der?” / Yönetmen Emrah Gökdemir, yapımcı Melisa Kurtuluş – Kısa metraj belgesel prodüksiyon desteği “Yıkıntılar Arasında” / Yönetmen Özcan Alper, yapımcı Soner Alper – Kısa metraj belgesel postprodüksiyon desteği “Book of Black Coins” / Yönetmen Funda Zeynep Aygüler – Kısa metraj belgesel Atlas postprodüksiyon desteği “Bir Başına” / Yönetmen Dilek Gökçin, yapımcı Dilek Aydın Uzun/orta metraj belgesel geliştirme desteği “Sıçmanın Politikası” / Yönetmen Yoel Meranda Uzun/ orta metraj belgesel geliştirme desteği “Söz Veriyorum” / Yönetmen Şilan Saadi, yapımcı Fatma Yıldız Uzun/orta metraj belgesel prodüksiyon desteği “Olağanüstü Haller” / Yönetmen Fatih Pınar, yapımcı Enis Köstepen Uzun/orta metraj belgesel prodüksiyon desteği “Yeni Şafak Solarken” / Yönetmen Gürcan Keltek, yapımcı Arda Çiltepe Uzun/orta metraj belgesel prodüksiyon desteği “Baştan Başa” / Yönetmenler Aylin Kuryel, Fırat Yücel, yapımcı Özgür Doğan Uzun/orta metraj belgesel postprodüksiyon desteği Verdissimo Festivalin geçen hafta dakikalarca ayakta alkışlanan Verdissimo konserinde şu anda dünyanın en ünlü sopranolarından Diana Damrau ve bas Nicolas Teste’yi dinledik. Önceki hafta da cellist Mischa Maisky ve mezzosoprano Joyce Didonato festivali sarsan konserler vermişlerdi. Alman soprano Diana Damrau ve eşi Fransız bas Nicolas Teste, baştan sona 19. yüzyılın büyük bestecisi Giuseppe Verdi’nin eserlerini sundular: La Traviata, Otello, Simone Boccanegra, Maskeli Balo, Falstaff, Haydutlar gibi operalarından arya ve düetler söylediler. Çok başarılı bir eşlik çıkaran Bulgar şef Pavel Baleff yönetimindeki BİFO da Verdi’nin uvertür ve sahne arası müziklerini seslendirdi. Akıcı şarkıları bir yana, Diana Damrau’un rafine sanatçılığı, sahnedeki doğallığı, sesini control etmedeki ustalığı çok nitelikliydi. Onu 42. İstanbul Festivalinde arpist Xavier de Maistre ile daha önce dinlediğimizi ve yine hayran kaldığımızı hatırladım. Bir opera şarkıcısının tüm bedenini kullanışına tanık olduk. Dinamiklere gösterdiği özenle her bir arya ve düete anlam katıyor, sanki operanın bütününü oynuyordu. Sesinin gürlüğünü esirgemediği gibi en küçük (pianissimo) dinamiklerinde bile Lütfü Kırdar Salonunu çınlatıyordu. Bir de alımlı giysileri ve her bir giysinin (eldiven, şal gibi) aksesuvarıyla bütünleşmesi sahnesini tamamlıyordu. Eşi bas bariton Nicolas Teste de gür ve derin sesiyle düetlerde ve aryalarda başarılıydı. 19. yüzyılın en büyük opera bestecilerinden Verdi, yoksul bir hancının oğlu olarak 1813’te, Parma yakınlarında doğmuş. Busseto kasabasının orgcusuyla çalışmış. Onu orada bir tüccar korumuş. 19 yaşında Milano Konservatuvarı’na girmek istemiş, yaşı geçtiği için kabul edilmemiş. Tek hocası, Milano’da Vincenzo Lavigna olmuş. Busseto’ya dönüp orgculuk ve öğretmenlik yaparken evinde barındığı tüccarın kızı Margherita’yla evlenmiş. 26 yaşında bestelediği Oberto operası La Scala’da temsil edilmiş. Aynı yıllarda önce eşi, ardından iki çocuğu birden ölmüş. Acılarını dindirmeye uğraşırken eline geçen Nabucco metnini besteleyip hemen ünlenmiş. Esirler korosu, o sıralarda Avusturya ve İspanya egemenliğindeki İtalyan kentlerinin özgürlük marşı haline gelmiş. 1861’de, Busseto’dan parlamentoya seçilmiş ve dört yıl senatör olmuş. Verdi on beş yıl içinde 18 opera besteler. Ilk grup Rigoletto, Il trovatore ve La traviata ortaya çıkar. Sonra Sicilya Akşam Ayinleri, Don Carlos, Macbeth, Kaderin Gücü ve Aida onu doruğa taşıyan eserlerdir. Requiem’inden sonra iki opera daha yazar: Otello (trajik) ve Falstaff (komik). 27 Ocak 1901’de Milano’da öldüğü zaman cenazesi, Esirler Korosu’nun eşliğinde devlet töreniyle kaldırılır ve ulusal yas ilan edilir. Koroları, kulakta kalan coşkulu melodileri ile sosyal işlevler yüklenmiştir. Verdi’nin Bel canto (güzel şarkı söyleme sanatı) geleneğini geçen haftaki operacılar keyifle, ustalıkla dile getirdiler. Baştan sona bu Verdi dinletisi günlerce kulağımızda kaldı. O kısacık arya ve düetlerde sanki operanın bütününü oynuyordu. Düzelti: Geçen haftaki yazimda Letonya olması gereken sözcük Litvanya olarak yazılmış. Düzeltirim. Şirin Tekeli anısına panel Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı (KEKBMV) kurucu üyesi Şirin Tekeli’nin Anısına 35. Vakıflar Haftası bağlamında bugün saat 14.00’te “21. Yüzyılın Eşiğinde Vakıf Kuran Kadınlar” başlıklı panel düzenliyor. Etkinlik, Şirin Tekeli ile “Feminist Bir Hareketlilik” adlı belgesel gösterimiyle açılacak. Moderatörlüğünü Sevgi Uçan Çubukçu’nun yapacağı panelde Vakıf Başkanı Aslı Davaz, “Vakfın Kuruluş Öncesi Süreci ve İlk Yılları”, vakıf kurucu üyelerinden Füsun Ertuğ, “1980’ler Kadın Hareketinin Vakfın Kuruluşuna Etkisi”, Kadın Emeği Değerlendirme Vakfı (KEDV) kurucu üyesi Şengül Akçar, “KEDV’nin Kuruluş Çalışmaları ve Kadın Hareketine Etkisi” ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı (MÇKSV) kurucu üyesi Av. Canan Arın, “MÇKSV’nin Kuruluşu ve Öncesinde Feminist Aktivist Çalışmalar” başlıklı sunumlar yapacaklar. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle