14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 13 Haziran 2018 8 Demokrasispor  1 Reisspor 0 Futboldan fazla anlamayanlar bile bilir, bilmeyenler de bu Tırmık’tan öğrenecekler. Futbolda bir takım tümüyle savunmaya çekildiyse maçı kazanamaz. Korktuğu eninde sonunda başına gelir, golü kalesinde görür. Ondan sonra “Saha çamurdu; hakem bizi tutmadı; top yuvarlak değildi” yollu mızmız yakınmalar işe yaramaz. AKP takımı ve kaptanları Reis hazretleri şu seçim kampanyasında bütün hatlarıyla savunmaya çektildiler. Arada bir hücum denemeleri yapıyorlar ama etkisiz, anlamsız denemeler bunlar. “Kıraathane, kek, simit”le, “Refah seviyesini buzdolabı ile ölçmek”le değil gol atmak, rakip sahaya geçmek bile mümkün olmaz. Zaten takım kaptanı Reis’in hali yürekler acısı. Ağzından çıkanlar artık “gaf” sınırını aştı. Ruh hekimlerinin alanına girdi. Tribünler desen sanki kendi takımları değil de Kostarika Paraguay milli takımları dostluk maçı oynuyor da onlar da vakit öldürmek için tribüne oturmuş, çekirdek çıtlatıyor gibiler. Aynı umutsuzluk ve uyuşukluk amigolara da bulaştı. En ünlü amigoları bile Demokrasispor’un yükselişini, Reis’in takımının inişini yazıyor. Yani final maçının 24 Haziran’daki ilk ayağının sonucu şimdiden skor tabelasına yazılmış gibi: Millet İttifakı + HDP  1 Cumhur İttifakı: 0 7 Temmuz’da da finalin ikinci ayağı oynanacak. Onun sonucu da şimdiden skor tabelasında okunuyor: İncespor 1 Reisspor 0 HHH Final maçlarının sonuçları şimdiden böyle görünüyorsa Reis ve tayfasının elinden ne gelir? Bu saatten sonra  sonucu değiştirecek bir marifet mümkün değil. Peki, 24 Haziran’a çok az kala maçı yarıda bıraktıracak bir dolap çevrilebilir mi? Zor ama mümkün. Örneğin Reisspor taraftarlarının bulunduğu tribündeki amigolar stadın doğu ve güneydoğu tribünlerine saldırıp kavga çıkarmak için kendi taraftarlarını kışkırtmaya kalkışabilirler. Maçı yöneten YSK adlı hakemler de “Bu şartlar altında maç devam edemez” yollu mühürsüz oy pusulası benzeri bir “düdük çalıp” maçı bitmeden bitirebilir mi? Mümkün ama zor. 30 yıldır onca provokasyona, onca milliyetçi kışkırtmaya rağmen tribünlerde sağduyu egemen oldu. Kaldı ki bu ülkenin demokratlarının, barış güçlerinin elleri armut toplamıyor değil mi? Böylesi provokasyonları, kışkırtmaları boşa çıkarabilirler. Başka çare? Haaa, AKP Reis’i, askerlerine Kandil’e bayrak diktirip, “Afrin Fatihi”nden sonra şimdi de “Kandil Fatihi” olarak siyaset pazarında oy toplama hesabı yapabilir. Kendini bütün “paşaların paşası” ilan eden Reis, anlaşılan Kandil’i eteklerinde, yamaçlarında PKK kışla ve cephaneliklerinin yer aldığı bir sivri tepe sanıyor. Kandil’in içinde 460 irili ufaklı köy barındıran, ortasından İran Erbil Bağdat Şam’ı birleştiren, üstünde İranlı ve Arap turist otobüslerinin vızır vızır işlediği bir karayolu geçen, pek çok İskandinav ülkesinden büyük bir bölge olduğunu ona kimse söylememiş anlaşılan. Ancak ille bir “bayrak dikme” oyunu oynamak istiyorsa, bari yabancı bir ülke topraklarında macera aramasın, Anadolu’da herhangi bir tepeye, olmadı tümseğe bayrak diktirsin ve AKP medyasına da “İşte zafer, işte fetih” naraları attırsın. Hepsi aynı kapıya çıkar. Yani bu saatten sonra kimse yutmaz, savaş kışkırtıcılığı oy getirmez. HHH Yani... Yani işimize bakalım. Rakip takım gücümüzü gördü savunmaya çekildi. Sağlı sollu akın günleridir. Bastır Demokrasispor!.. BARIŞ AKADEMİSYENLERİ: Arkadaşlarımızın hayatları tehlikede Barış bildirisini imzalayan akademisyenlerin yargılanmasına devam edildi. Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. Eyüp Volkan Çidam, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmada, “Barış talebi, ilkesel bir taleptir. Birbirinden çok farklı siyasi düşünce ve yaklaşımlara sahip olmamıza rağmen, artık kamuoyunda ‘imzacı akademisyenler’ olarak tanınmamızı esasen bu dava sürecine borçluyuz” dedi. İmzacı aydınlara karşı sistematik bir linç kampanyası yürütüldüğünü de anımsatan Çidam, şöyle devam etti: “Özellikle taşrada yaşayan imzacı arkadaşlarımızın hayatları tehlike altına sokulmuştur” dedi. Boğaziçi’nden Dr. N.İ. ise “Siyasi iktidar barış sürecini desteklerken barış ve çözümden bahsedilmesinin övülmesini, hükümet barış sürecini bitirdiğini ilan ettikten sonra ise barışı ve çözümü savunmanın ’ihanet’ olarak görülmesini hiçbir akli ve ahlaki standartla bağdaştıramadığımı ifade etmek isterim” diye konuştu. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yalanın gerekçesiCUMHURİYET DAVASI’NIN GEREKÇELİ KARARI 47 GÜN SONRA AÇIKLANDI Gazetemizin bir bütün halinde yayıncılık faaliyetinin suçlama konusu edilerek yazar ve yö neticilerimize örgüte yardım suçundan verilen hapis cezalarının gerekçesi 47 gün sonra açıklandı. İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, örgü te yardım iddiasının altı nı doldurmaya çalışırken asılsız ve akıldışı gerek çeler üretti. CANAN COŞKUN İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet Davası’na ilişkin 274 sayfalık gerekçeyi önceki gün açıkladı. Heyet, kararın başında, bir gazetenin kendi vakıf senedindeki ilkelere uyup uymadığı hususunun bir ceza yargıla ması konusu olmayıp cezai yaptırım dan uzak olduğunu belirtti ancak bir sonraki cümlesinde ilkelere uymaması nın terör örgütlerine yardım suçlama sı aşamasında bir kriter olduğunu iddia ederek çelişkili bir ifade kullandı. Heyet, duruşmalar boyunca ifade edi len “gazeteciliğin yargılanamayacağı” ifadesiyle ilgili değerlendirmede bulun maya çalıştı. Dava kapsamında gazete nin bazı manşet, köşe yazısı ve haberle rinin delil olarak yer aldığını ifade eden heyet, yayın politikası değişikliğinin eleştirilmediğini, örgütlere yardım suç laması ile bağlantı kurulması için deği şikliğe atıflarda bulunulduğunu kaydet ti. Heyet, bu durumun iddianamede yer almadığını da iddia etti. Heyetin ifade ettiğinin aksine davaya ilişkin iddiana me de bu suçlamaya dayanıyordu. Ya yın politikasındaki değişikliği “drama tik” olarak ifade eden heyet, bu savını “tanık olarak dinlenen gazetenin eski köşe yazarları, etkili kalemleri” olarak değerlendirdiği kişilere dayandırdı. Oy sa dava kapsamında dinlenen tanıklar arasında gazetede geçmişte yazar ola rak yer almış tek kişi bulunuyordu. Bu kişi Aydınlık gazetesi yazarı Mehmet Faraç idi. Heyetin Faraç’ın etkili bir ka lem olduğuna ilişkin değer lendirmeyi neye dayan dırdığı belirsiz husus lardan biri olarak yer aldı. İddiayı dile getiren bir diğer tanık ise Alev Coşkun idi. Ancak Coş kun gazetenin yazarla rından değildi. Bu iddi 27. Ağır Ceza Mahkemesi, suçlamaya ilişkin somut veriler bulamayınca iddianame ve mütalaanın izinden giderek gazetede yayımlanan haber ve yazıların terör örgütlerini övdüğünü, yücelttiğini ve kutsadığını öne sürdü asını da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın Pensilvanya’da Fethullah Gülen’in malikânesinde ağırlanmasına ilişkin haberde kullanılan Gülen fotoğrafına dayandırıyordu. Suçun şahsiliği unutuldu Heyet, davaya konu haberlerle ilgili Basın Kanunu’nun 26. maddesinde düzenlenen günlük yazılı eserlere dava açılabilecek 4 aylık sürenin geçmiş olmasına karşın her bir haberin yargılama konusu olmadığını belirtti. Buna karşın bu haberlerin örgüte yardım suçlamasıyla ilgili değerlendirmeye kriter oluşturan birer delil olduğunu kaydetti. Heyet, her bir sanığın yazdığı yazıdan yargılanmadığını belirterek, “Eğer yazıların ya da haberlerin bizzat kendisi bir sanık için yargılama konusu olsaydı o zaman elbette bunların 26. madde çerçevesinde irdelenmesi önem kazanırdı. Fakat bu haber ya da yazılar bütünün içerisinde birer parça teşkil eden sanıkların kastını tartışmaya, irdelemeye ve diğer delillerle bütünleştirmeye yönelik birer unsur olarak yer almıştır” denildi. Hukuki destekten suç icadı Heyet, gerekçeli kararında editöryal bağımsızlık konusuna da değinerek, haberlerin verilme şekli, manşete yansıma biçimi hususunda fiili durumun ideale yakın olmadığını öne sürdü. Heyet, bu bölümde, eski Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar’ın “Tutuklandık” kitabında MİT TIR’ları haberleri konusundaki tartışmayı aktardığı kısma yer verdi. Haberin vakıf yöneticisi ve İcra Kurulu Başkanı olarak Akın Atalay’ın bilgisi dahilinde olduğunu, o dönem haber koordinatörü olan Murat Sabuncu’nun olumlu görüş bildirdiği, Bülent Utku’nun ise haberin yapılmamasından yana görüş bildirdiğini anımsattı. Heyet, bu anımsatma ile, haberlerin verilme şekli, mizanpaj, manşet konularının sadece yazıişlerine ve genel yayın yönetmenine ait bir husus olmadığını, gerektiğinde vakıf yöneticisi ya da icra kurulu başkanının iştiraki, yayın danışmanının önerileri ile orta ya konulduğunu öne sürdü. Heyetin ifade ettiğinin aksine, Dündar’ın kitabında aktardığı anekdot, haberin yayımlanması durumunda hukuki gelişmelerin neler olabileceği yönünde avukatlarına danışmasından ibaretti. Çünkü Akın Atalay ve Bülent Utku o dönemde de gazetemizin avukatları idi. Çökmüş yalana sarıldı Heyet, iktidarın yayın organı Sabah gazetesinin, gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün Şubat 2016’da tutuklu bulundukları sırada, Dündar’ın haber için açıktan para aldığına ilişkin iddiasını da gündeme getirdi. Oysa geçen şubat ayında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, bu suçlamaya ilişkin herhangi bir kanıt yer almadığı gibi, iddianame Cumhuriyet Davası’na ilişkin gerekçeli kararı hazırlayan heyet tarafından kabul edilerek yargılama aşamasına geçilmişti. Heyet, asliye hukuk mahkemelerinin konusu olan ancak önce ceza soruşturmasına ardından da ceza davasına konu edilen Cumhuriyet Vakfı seçimlerine de gerekçeli kararda yer verdi. Heyet, 2 Nisan 2013 tarihli Cumhuriyet Vakfı seçimiyle ilgili, “gazetedeki sanık grubun etkin olmaya başladığı ve dirayet kazandığı önemli bir seçimdir” yorumunda bulundu. Bu suçlama hukuk dışı olmasından öte aynı zamanda gerçekdışı çünkü üyelerin tamamı çeyrek yüzyıldan uzun süredir Cumhuriyet’te çalışan isimlerden oluşuyor. Heyet, Ahmet Şık’ın savcı Mehmet Selim Kiraz’ın İstanbul Adliyesi’nde rehin alınıp öldürülmesine ilişkin eylemcilerle telefonla görüşerek hazırladığı haber ile aynı gün gazetenin 1. sayfasında yer alan “Karanlığa girdiğimiz gün” manşeti ile ilgili de yorumda bulundu. Haberlerin gazetede yer alma şekli, fotoğrafın ebadı, içeriği, manşetin anlamına değinen heyet, örgütü masumlaştırıcı bir tavır gösterildiğini, kaos ortamının ön plana çıkarılması için gayret sarfedildiğini öne sürdü. Oysa habere açılan dava hakkında 14. Ağır Ceza Mahkemesi düşme kararı vermişti. AKP eleştirisi: Terörist söylem Cumhuriyet Davası’nın 25 Aralık 2017’deki duruşmasında, başkan Abdurrahman Orkun Dağ, Ahmet Şık’ın sözlerini AKP eleştirisi yaptığı sırada kesmiş, ardından da salondan çıkarmıştı. Bu durumla ilgili değerlendirmede bulunan heyet, şu ifadeleri kullandı: “Sanığın yargılama aşamasında da savunmasını yaparken devleti ve sistemi suçlayıcı bir tavır sergileyip ikazlara rağmen buna devam ettiği, savunmadan daha çok terör örgütlerinin ana argümanlarını ortaya koyan siyasi söylemler içerisinde bulunmaya çalıştığı, hatta ilk celse yönünden sanığın sözleri için suç duyurusunda bulunulduğu anlaşılmış, sanığın eylemlerinin TCK 220/7 madde (örgüte yardım) çerçevesinde cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir.” Elazığlı kişilerle iletişim suçu Savcılık, yazar ve yöneticilerimizin telefonlarında ByLock kurulu olup olmadığını incelemiş, bulamayınca da telefonunla ByLock yüklü veya FETÖ şüphelisi kişilerle iletişim suçlaması yaratmıştı. Yazarımız Kadri Gürsel’in 92 ByLock kullanıcısı ve hakkında FETÖ soruşturması bulunan 21 kişiyle telefon görüşmesi olduğu ileri sürülmüştü. Gürsel, savunmasında, bu kişilerden 85’inin kendisine bir defaya mahsus kısa mesaj yollayan kişiler olduğunu, bu kişilere cevap vermediğini anlatmıştı. Heyet, kararında bu somut veriyi göz ardı ederek, şu gülünç gerekçeye sığındı: “Sanığın yine özellikle çok fazla sayıda FETÖ/PDY soruşturmasına uğrayan, ByLock kullanıcısı olan kişi ile görüşmesi, yine bu kişilerin bir kısmının bu davada yargılanan Ahmet Kemal Aydoğdu isimli FETÖ örgüt yöneticisinin ele geçmeden önceki dönemlerde faaliyet gösterdiği yerin de Elazığ menşeili olması açıklanmaya muhtaç olup açıklanamamıştır.” Orhan Erinç: Murat Sabuncu: Hikmet Çetinkaya: Aydın Engin: 6 yıl 3 ay 7 yıl 6 ay 6 yıl 3 ay 7 yıl 6 ay Güray Öz: 3 yıl 9 ay Musa Kart: 3 yıl 9 ay Hakan Kara: 3 yıl 9 ay Ahmet Şık: 7 yıl 6 ay Akın Atalay: 8 yıl 1 ay 15 gün Kadri Gürsel: Bülent Utku: M. Kemal Güngör: Önder Çelik: Emre İper: Turhan Günay: Günseli Özaltay: Bülent Yener: 2 yıl 6 ay 4 yıl 6 ay 3 yıl 9 ay 3 yıl 9 ay 3 yıl 1 ay 15 gün Beraat Beraat Beraat HABERLERE CIMBIZ Tiraj verileri, yalanladı ama... Mahkeme, iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada olduğu gibi suçlama konusu haberleri Kararın, “CUMOK kavramı ve süreçte CUMOK’un tepkisi” başlıklı bö bağlamlarından kopararak, cımbızlayarak suç üretme gayretine girdi. Bunlardan bazıları şöyle: n ‘Sokaktaki tehlike’ manşeti Kararda, 18 Temmuz 2016 yayımlanan haberle ilgili, “15 Temmuz darbe girişimini protesto etmek için Türkiye’de birçok kentte yapılan demokratik protestolardan bazılarının sokak aralarında ve mahallelerde demokrasi dışı eylemlere dönüştüğü bildirilmiştir. Haber içeriğinde münferit birtakım olayların sanki bütün ülkede rutin olarak ya da planlı bir biçimde gerçekleştiği algısı yaratılmaktadır” yorumu yapıldı. Oysa söz konusu haber ile toplumda yaygın biçimde hissedilen bir kaygı paylaşılıyordu. Haberin yanında ise “Çözüm demokrasi dedik ve hep diyeceğiz” başlıklı bir başyazı yayımlanmıştı. n ‘Cadı avı’ manşeti 19 Temmuz 2016 yayımlanan haber ile ilgili, “Gazete haberinde darbe girişimi ardından iktidar tarafından yapılan çağrılar ile meydanlarda yapılan gösteriler de en az vurgu yapılan kavramın demokrasi olduğu bildirilerek açığa almaların, devletin kendi içindeki şüpheli ve terör örgütü FETÖ/PDY ile ilgili iltisaklı kişileri dışlamasının bir refleks olduğu değerlendirilmeyerek yine FETÖ lehine davranılmış ve bu refleks cadı avı olarak tanımlanmıştır” yorumu yapıldı. Haber, o günün birinci sayfasındaki haberler arasından cımbızlamış, sürmanşetteki “Darbecilerin ihanet konuşmaları” ve ikinci manşetteki “Cuntacılar adliyede” haberleri görmezden gelinmişti. n ‘Eksik demokrasi’ manşeti 8 Ağustos 2016’da yayımlanan haber ile ilgili, “Bu haberde de Yenikapı mitingine yönelik eleştiri çerçevesinde o güne kadar olmuş olan olaylardan yani aslında bağlamdan kopuk bir şekilde ve demokrasinin sadece FETÖ tarafından değil diğer terör örgütleri tarafından da hem hedef hem de zorunlu korunması gereken bir kavram olduğu hususu görmezden gelinmiştir” yorumu yapıldı. Cumhuriyet, darbe girişiminin ardından gerçekleştirilen mitinge HDP’nin çağrılmamasını bir eksiklik olarak görmüş ancak mitingi “hedef gösterecek” bir ifade kullanmamıştı. n ‘Ya Apo Kandil’e ya biz İmralı’ya’ haberi 14 Mart 2015’te yayımlanan Ahmet Şık imzalı röportaj ile ilgili, “Cemil Bayık’ın PKK’yi silah bırakmaya sadece Öcalan’ın ikna edebileceği şeklindeki ana düşüncesine yer verildiği, bu yazı kapsamında PKK ve KCK’nin temel tezlerinin ileri sürülüp desteklendiği açıklamalar yer verildiği açıkça görülmektedir” yorumu yapıldı. Oysa, çözüm sürecinde Öcalan, devlet tarafından da bu sürecin aktörlerinden biri olarak kabul edilmiş ve bizzat MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın katılımıyla İmralı’da görüşmeler yürütülmüştü. n ‘Damat efendi fakirhaneme malikâne dedi’ haberi 23 Mayıs 2015’te yayımlanan haber ile il gili, “Duruşmada da tanık beyanları ve görsel sunumlarla üzerinde durulduğu üzere Gülen’in açılamasının logo üzerinde yer alması şeklinde olan yazı ve anlatımlar Fethullah Gülen’i mutlak doğru ve masum kabul eden referans alan bir tavır sergilemektedir” yorumu yapıldı. Cumhuriyet’in 23 Mayıs 2015 tarihli haberinde Gülen’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın kendisini Pensilvanya’da ziyaret ettiğine ilişkin iddiası haberleştiriliyordu. Haberin ana unsuru Albayrak’ın Gülen’le ilişkisiydi. Söz konusu habere yayımlandığı sıralarda herhangi bir yalanlama da gelmemişti. n ‘YAŞ’ta gündem paralel olacak’ haberi 12 Temmuz 2016’da yayımlanan haber ile ilgili, “Gerek askeri yapıda gerek yargısal yapıda zaten bir tasfiye sürecinin olacağı hususu o tarihlerde artık bilinmektedir. Devlet kendi refleksini ortaya koymaktadır. Gazete böylesine bir haberle ve tam da darbe girişiminden 3 gün önce askeri yapı içinde bir otomatik refleksi sağlamaya dönük tavır sergilemektedir. Zaten FETÖ’nün de istediği şey darbe girişimine mümkün olduğu kadar fazla askerin provoke edilerek katılmasıdır. Nitekim bunun olmaması gelişimin akamete uğramasında önemli bir etken olmuştur” yorumu yapıldı. Aynı içerikteki haber aynı gün yandaş Star gazetesinin manşetinde “FETÖ’nün işi YAŞ” şeklinde yazılıydı. lümünde, kendi kendini CUMOK Koordinatörü olarak atayan ve tanık olarak dinlenen Namık Kemal Boya’nın iddiaları bu vasfı esas alınarak kabul edildi. Boya’nın gazetenin tirajının CUMOK tepkisi nedeniyle düştüğü iddiasının Basın İlan Kurumu verileriyle yalanlanmış olmasına karşın mahkeme, “Eğer okur olan kitle ileri sürdüğü gerekçelerle bu ilkelerden ayrılma konusunda yüksek sesle bir şeyler söylüyorsa bunun diğer bütünün parçalarından biri olarak dikkate alınması gerekir” yorumunda bulundu. Heyet, gerekçeli kararda, Aydınlık gazetesi yazarı Hikmet Çiçek’i “Cumhuriyet gazetesinin destekçisi” ilan etti ve tanık olarak dinlememesine karşın beyanlarından yola çıkarak değerlendirmede bulundu. Heyet, gazetenin o dönemdeki başyazarı İlhan Selçuk ve yazarı Mustafa Balbay’ın sanık olduğu Ergenekon davasına, Cumhuriyet Vakfı’nın gazete adına müdahale talebinde bulunmasını aleyhte delil olarak kabul etti. Oysa, o dönem Selçuk ve Balbay’ın da aralarında olduğu dönemin vakıf ve gazete yönetimi, gazetenin bombalanması ile sınırlı olarak davaya müdahale talebi konusunda karar almıştı. Öte yandan o dönemki adıyla İşçi Partisi, genel başkanı ve merkez yöneticilerinin büyük kısmı tutuklu sanık olmasına karşın, bu parti tüzelkişiliği adına da davaya katılma talebinde bulunulmuştu. Davanın 2008’deki duruşmasında bu talep geri çekilmişti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle