18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 4 Mayıs 2018 2 Maalesef yer yok dizi TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Yoğun bakım servislerinde yer bulmak için kapı kapı dolaşan hasta yakınları aynı yanıtı almaktan dertli 2 Yoğun bakım servislerinde, yatak bulma sorunu, hastalara ve hasta yakınlarına zor anlar yaşatabiliyor. Bu süre içinde ne yapacağını bilmeyen ve endişe içinde yoğun bakım yatağı arayan hasta yakınları, “Buraya yatırılması gereken hastalar zaten sağlık durumu kritik hastalar. Bizler zaten stres altındayken, üstüne bir de yatak bulamama stresini yaşıyoruz. Bu sorun acilen aşılmalı” diyorlar. Telefonla ulaştığımız hastanelerin yoğun bakım ünitelerine ‘yer var mı’ diye sorduğumuzda hemen hemen hepsinin yanıtı aynı oluyor: ‘Yer maalesef yok. Tedavi gören hasta yakınlarından bazıları bu süreçte yaşadıkları gazetemize şöyle anlatıyor: İstanbul Beykoz’da yaşayan ve iki ağabeyinin yoğun bakım servisinde yaşadığı sorunları anlatan H.U. adlı hasta yakını, “İki ağabeyim de kanser hastasıydı. Biri karaciğer, diğeri bağırsak... Bundan 4 yıl önce 52 yaşındaki ağabeyime önce karaciğer sirozu teşhisi konuldu. Ardından Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne yatırıldı. 20 gün kadar yattıktan sonra durumunun ağırlaştığı ve karaciğer kanserine yakalandığı söylendi. Acilen karaciğer nakli olması gerekiyordu. Naklin, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde yapılmadığı, başka bir hastaneye gitmemiz gerektiği ifade edildi. Bu arada durumu ağırlaşan ağabeyimin yoğun bakıma alınması gerektiği söylendi. Ancak orada yer olmadığı için yoğun bakım arayışına girildi. Güngören’de özel bir hastaneye, bir gün sonra sevk edilebildi, ancak oranın koşulları o kadar kötüydü ki ağabeyim giderek ağırlaştı. Ardından başka bir özel hastaneye sevki gerçekleştirildi ancak geç kalınmıştı ve ne yazık ki kaybettik” diyor. Diğer ağabeyine de bağırsak kanseri teşhisi konulduğunu anlatan H.U. şöyle devam ediyor: “Ağabeyim 61 yaşındaydı... Özel bir hastanede tedavi gördü, bağırsak ameliyatı oldu ve kitle temizlendi. 3 yıl sonunda hastalık yeniden nüksetti ve durumu giderek kötüleşti. Doktorlar ‘son aşamaya gelindiğini’ söyledi. Yoğun bakım arayışına girdik, ancak hiçbir hastane bu hastayı kabul etmedi ve ‘yoğun bakımda yer yok’ denil di. Ağrıları artınca özel bir hastanenin yoğun bakımına yatırmak zorunda kaldık ve 20 günde 20 bin lira ödemek durumunda kaldık. Maddi gücümüz daha fazlasına yetmediği için çıkardık ve evde bakım tedavisi almak için yoğun bakım yatağı, üniteleri eve kurdurduk. Devlet kanser hastalarının tüm masrafları ücretsiz diyor ama bir ilacı bulmak için çok büyük sıkıntılar yaşadık. İlacı yurtdışından para ile getirmeye çalıştık, özel hastanenin yoğun bakımına paralar verdik... Hani yoğun bakımlar ücretsizdi? Kanser hastaları tam bir eziyet çekiyor, bu hastaları gözden çıkarıyorlar, yoğun bakımlarda yer yok deniliyor. Evde bakım hizmetleri yetersiz.” ‘Ne yapacağımızı şaşırdık’ Eşine rahim kanseri teşhisi konulan ve kanserin akciğere sıçramasıyla durumunun kötüye gittiğini anlatan E.B. ise şunları söylüyor: “Üç çocuğumuz var. Eşime 3 yıl önce rahim kanseri teşhisi konuldu, bir süre tedavi gördü. Sonra kanserin, akciğere yayıldığını öğrendik. Giderek durumu kötüleşti. Bir gece yarısı özel bir hastanenin aciline kaldırdık ancak hekimler yoğun bakıma alınması gerektiğini söyledi. Fakat yer olmadığı için ne yapacağımızı şaşırdık, acil solunum cihazına bağlanması gerekiyordu. Eş, dost, Yoğun bakıma kimler alınır? Yoğun bakım üniteleri, vital (hayati) fonksiyonları bozulmuş ve yaşamsal risk taşıyan kritik hastaların kesintisiz 24 saat bakımlarının yapıldığı, yaşamsal desteğin verildiği ve ileri teknoloji ile donatılmış alanlardır. Hastalık veya travma sonucu yaşam fonksiyonları ileri derecede bozulmuş olan veya her an bozulma riski taşıyanlar kritik hasta olarak tanımlanır. Bunlar, 4 Ciddi solunum yetmezlikleri, 4 Kalp krizi, ritim bozuklukları, 4 Kazalar, 4 Koma veya şokta olanlar, 4 Bilinç kaybı, 4 Beyin kanamaları, 4 Zehirlenmeler, 4 Ağır travmalar, 4 Büyük ameliyatlar sonrası derlenme döneminde yakın gözlem gerektiren durumlarda hastalardır. ne kadar tanıdık varsa aradık ancak yer bulamadık. O gece hastanenin acil servisinde bekledik. Durumu çok kötüydü, nefes alamıyor, acılar içinde kıvranıyordu. Ertesi gün, zar zor bir hastanede yer bulunabilmişti. 20 gün kadar yoğun bakımda kaldı ve ne yazık ki yaşamını yitirdi. Bir taraftan hastamızın acılar içinde kıvrandığını görmek, diğer yandan yana yakıla yoğun bakım bulmak gerçekten acımızı daha da katlıyor. Yoğun bakımdan fayda göremeyeceksek en azından acıları dindirmek için evde bakım hizmeti verilebilir ama bunlar da yapılmıyor. Bu hastalar ne yapacağını bilmiyor.” 82 yaşındaki KOAH (kronik obs trüktif akciğer hastalığı) hastası annesini hastaneye götüren E.E. adlı hastanın oğlu A.E. şunları anlatıyor: “Annem son günlerde nefes almakta zorlanıyor, hatta yürüyemiyordu. Halkalı’da oturduğum için annemi Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdük, fakat hekim ‘yoğun bakıma yatırılması gerek ancak hastanede yer yok’ dedi. Yoğun bakım yatağı olan bir başka hastane arayışına girildi. Araya tanıdıklar da sokuldu ve bir gün sonra Esenyurt Devlet Hastanesi’ne sevki sağlandı. Tanıdık olmasaydı yer bulacağımızı çok sanmıyorum, çünkü hastanelerin yoğun bakımları çok fazla yoğun.” Denetim mi yetersiz? İki yıl önce Sivas’ta trafik kazası sonrası kardeşi, eniştesi ve babasını kaybeden Y.G. de şunları dile getiriyor: “Araçta 13 yaşında yeğenim de vardı. Yeğenimin yoğun bakıma alınması gerekiyordu ancak yoğun bakımda yer bulunamamıştı. İstanbul’dan Sivas’a gidene dek telefon trafiğinde boğuştuk. Ne kadar tanıdık varsa arayıp yoğun bakımı boş olan hastane için devreye girmesini istedik. Yeğenimin durumu ağırdı, omurgalarında, boynunda ve ayağında kırıklar vardı. İstanbul’dan Sivas’a gittiğimizde perişan haldeydik. 3 kişiyi kazada kaybetmiştik. Bunun şokunu atlatamamışken, yeğenimin o halini gördüğümde perişan olmuştum. Üstüne bir de yoğun bakımda yer olmadığı söylenince ne yapacağımızı şaşırmıştık. Sağlık Bakanlığı, üniversite yetkilileri derken araya tanıdık, eş, dost girdi ve nihayet yoğun bakımda yer bulduk. O gün yaşadıklarımızı unutmam mümkün değil. Yoğun bakımda bir kişilik yer bulmak için yaşadığımız stres, o korku anlatılmaz... Yeğenim orada 1 hafta yoğun bakımda kaldıktan sonra İstanbul’a sevki sağlandı. Ama bu, tanıdık, eş, dost olmasaydı yine çok mümkün değildi. Peki, tanıdığı olmayan insanlar ölüme mi terk edilecek? Madem yatak sayısı yeterli, neden insanlar yo Aklımızda ölümcül sorular kaldı Kalp krizi geçirdikten sonra yoğun bakıma alınan kayınvalidesinin, 1 ay bir eğitim araştırma hastanesinin yoğun bakımında kaldıktan sonra Ankara’nın ücra köşesindeki bir başka hastaneye sevk edildiğini ve ardından yaşamını yitirdiğini belirten A.K. ise şöyle konuşuyor: “Doktorlar umudu kesmişti. Bir gün kayınvalidemi bir başka hastaneye sevk ettiler. O hastanenin yoğun bakımında bizim hastamızın durumuna benzer 34 hasta daha vardı ve kaderlerine terk edilmiş gibiydiler. Sevkinin üzerinden 56 gün geçmedi, hastamızı kaybettik. Şimdi düşünüyoruz da acaba o hastaneye alınmasaydı düzelir miydi, daha mı iyi bakılıyordu, hep aklımızda bir soru işareti kaldı.” ğun bakımlarda sorunlar yaşı yor, yer bulamıyor? Bu yataklar nasıl uygunsuz kullanılıyor, ne den denetimleri yapılmıyor, kri tik hastaların yakınları neden yatak bulmak için ecel terleri döküyor?” BİTTİ Cumhurbaşkanı adayının işi kolay! Sevgili okurlarım, siz bu satırları okurken, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı açıklanmış olacak! Hemen belirtmeliyim ki, CHP, Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda, Erdoğan/AKP iktidarının “Gündemi biz belirleriz” iddiasını boşa çıkaran bir strateji ve taktik uyguladı: O kadar ki, Erdoğan/AKP ile Bahçeli/MHP ittifakının seçim rüşveti olarak açıkladıkları ekonomik tavizler bile güme gitti. Elbette bunda, AKP/Erdoğan iktidarının artık çok yıpranmış olması, seçmene vaat edecek hiçbir yeni atılımının kalmaması, seçmen nezdindeki güvenilirliğini yitirmesi ve özellikle de Erdoğan’ın, kendisine oy vermeyenleri (özetle, en azından, seçmenlerin yarısını) yabancılaştıran, dışlayan, hatta düşman ve hain gören çatışmacı yaklaşımı büyük rol oynadı. HHH CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı, büyük bir olasılıkla ikinci turda seçilecek. Aslında bu adayın gerek seçim öncesi propaganda döneminde, gerekse seçildikten sonra, icraat aşamasında işi çok kolay... Sadece ve sadece çağdaş insani değerleri, evrensel hukuku ve herkesi eşit gören, temel hak ve özgürlüklere dayalı, klasik demokrasiyi savunması yeterli: 1) Türklerle Kürtleri ayırmayacak; etnik kimlik üzerinden ayrımcılık ve politika yapmayacak. 2) Türklerle, Ermenileri, Rumları, Yahudileri, vatandaş olarak hep birlikte kucaklayacak; herhangi bir grubu anarken önüne “affedersiniz” sözcüğünü koymayacak; dini kimlik üzerinden ayrımcılık ve politika yapmayacak. 3) Sünnilerle, Alevileri, Nusayrileri, Nasturileri, Süryanileri, Zerdüştleri, Ateistleri, Deistleri, ayırmayacak, dinler ve mezhepler üzerinden ayrımcılık ve politika yapmayacak. 4) Hukuk Devleti’ni kuracak, başta Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Seçim Kurulu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu, Yargıtay gibi yüksek yargı organları olmak üzere, tüm adalet mekanizmasını siyasetten bağımsızlaştıracak, gerçek demokratik denetim ve evrensel bağımsız yargı işlevlerine kavuşturacak. 5) Eğitimi, dinsel eğitim baskısından ve çağ geriliğinden kurtaracak, evrensel ölçülerde çağdaş eğitim ilkelerini uygulamaya geçirecek. 6) Üniversiteleri bağımsızlaştıracak ve özerkliklerine kavuşturacak. 7) Medyayı siyasal baskıdan kurtaracak ve özgürleştirecek. 8) Dış politikada maceralardan kaçınacak, komşularla ve bütün dünya ile barışçı ve uzlaşmacı politikaları devreye sokacak. 9) Ekonomik olarak, piyasadaki siyaset baskısına, savurganlığa, yağmaya, milli değerlerin yok bahasına satılmasına, hesapsız borçlanmaya son verecek, üretim artışı ve yüksek teknolojik yatırımlar için rasyonel önlemlere başvuracak. Üstelik bütün bunları yaparken, Meclis desteğine de sahip olacak. Özetle, mucizeler yaratması beklenmiyor: Sadece, parçalanmış, baskı altına alınmış, toplumsal, siyasal, kültürel ve ekonomik hayatımızı normalleştirecek. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayına bu gözle bakın! ABD Kürtajda kalp atışı kriteri ABD’nin Iowa eyaleti, ülkede bugüne kadarki en sert kürtaj yasa tasarısını kabul etti. Yasa, ceninin kalp atışlarının duyulduğu andan itibaren kürtaj yapılmasını yasaklıyor. ABD’nin Iowa eyaletinde ülkede bugüne kadarki en sert kürtaj yasası kabul edildi. Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu Eyalet Senatosu’nda 17’ye karşı 29 oyla kabul edilen yasa tasarısı Eyalet Temsilciler Meclisi tarafından da onaylandı. Ceninin kalp atışları altı ila yedi haftalık iken duyulmaya başlanıyor. Bu denli sert kürtaj yasağı, birçok kadının bu dönemde henüz hamile olduğunu dahi bilmediği gerekçesiyle tepki topluyor. Yasa tasarısının yürürlüğe girmesi için Iowa valisinin onayı gerekiyor. Kadının hayati tehlike ile karşı karşıya olması ve tecavüz vakaları yasanın istisnaları arasında yer alıyor. Iowa’da yürürlükteki düzenlemeler doğrultusunda 20’nci haftadan sonra kürtaj yapılması yasak. Türkiye’de ise kürtaj sınırı 10. hafta. l BBC Türkçe C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle