18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 4 Mayıs 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Kart’a büyük ödül haber 11 Barış İçin Karikatür Derneği’nin ödülüne layık görülen Musa Kart, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde düzenlenen törene hakkındaki yurtdışı yasağı nedeniyle katılamadı Gazeteciliğin yargılandığı, Cumhuriyet davasında 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan çizerimiz Musa Kart, Barış için Karikatür (Cartooning for Peace) Vakfı’nın iki yılda bir verdiği Uluslararası Editoryal Karikatür Ödülü’ne layık görüldü. Yurt dışına çıkış yasağı nedeniyle törene katılamayan Musa Kart’ın ödülünü eşi Sevinç Kart aldı. Kart, eşi vasıtasıyla gönderdiği mesajında, “Ödülümü, önümüzdeki aylarda tekrar cezaevine konmak istenen bu cesur, onurlu ve dürüst yol arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum” dedi. Le Monde çizeri Plantu’nun başkan ve aynı zamanda kurucusu olduğu BM destekli Vakıf, bu ödülü, insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü ve barışa olağanüstü katkı sağlayan çizerlere veriyor. Ödül jürisinde, İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkanı Kenneth Roth’un yanı sıra, Le Monde, The New York Times ve The New Yorker gibi prestijli yayınların çizerleri de yer alıyor. ‘Hem şahit hem mağdur’ Vakıftan yapılan açıklamada ise “Jüri, İstanbul merkezli Cumhuriyet gazetesinin karikatüristi Musa Kart’ı, ifade özgürlüğü savunmasındaki yeteneği ve cesareti için seçti” denildi. Le Monde çizeri Plantu ise “Musa Kart, Türkiye’de kötüleşen ifade özgürlüğünün hem şahidi hem de özellikle bir mağduru” ifadelerini kullandı. Vakıf Onursal Başkanı eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan, ödül için yazdığı sunuş yazısında şunları belirtti: “Musa Kart ile Cumhuriyet’teki meslektaşları ve daha önce ‘Cartooning for Peace’ ödülünü alan diğer 8 karikatürist, ifade özgürlüğünden mahrum bırakılanlara sanatlarıyla destek oluyor ve bu yolda yıllarını hapiste geçirmeyi göze alanlara destek olmak konusunda kendi sorumluluğumuzu da hatırlatıyor. Onlar silahlarıyla ‘yani kalemleri ve mizahlarıyla’ savaşıyorlar ve bize ifade, basın özgürlüğünün dünyanın her yerinde ne denli önemli olduğunu hatırlatıyorlar. Musa Kart’ın ortak in Musa Kart’ın ödülünü eşi Sevinç Kart, Le Monde çizeri Plantu’nun elinden aldı. sanlığımızı koruma konusunda ortaya koyduğu cesaret, yetenek ve enerjiyi selamlıyoruz.” Musa Kart’ın mesajı Ödülü, çizerimiz adına eşi Sevinç Kart, Plantu’nun elinden aldı. Sevinç Kart, ödül töreninde Musa Kart’ın mesajını okudu. Kart’ın mesajı şöyle: “Merhaba, İstanbul’dan herkese selamlar sevgiler, Bugün aranızda olmayı çok arzu ederdim. Fakat anlaşılan o ki karikatürlerimden hoşlanmayanlar sizlerle buluşmamdan da hoşlanmıyorlar. Belki de o nedenle yurtdışına çıkmamı yasakladılar. Oysa orada olup sizlere sarılarak teşekkür etmek isterdim. Bu ödülle bana gurur ve güç verdiniz ve dünya karikatürcüler ailesinin bir üyesi olduğumu tekrar hatırlattınız. Öğrencilik yıllarımda tanıştım karikatürle ve tutkuyla bağlandım. Ve yaklaşık 40 yıldır hiç ayrılmadık birbirimizden. Son 25 yıldır da Türkiye’nin muhalif gazetesi Cumhuriyet’te çiziyorum. Gazetem her zaman demokrasi, laiklik, insan hakları, hukukun üstünlüğü, barış, kadın hakları gibi evrensel değerleri savundu. Bu nedenle her dönem antidemokratik güçlerin hedefi ol du, geçmişinde yazarları katledildi. Ben de 15 yıldır ce za tehdidi altında yaşı yorum. Hakkımda pek çok dava açıldı. Hâlâ devam eden son da vada ise 9 ay tutuk lu kaldıktan sonra tah liye edildim. Ben kari katürün değiştirici, dö nüştürücü ve iyileştirici gücüne hep inandım Musa Kart ve inanmaya da de vam ediyorum. Sevgili gazetem, bugün de onu yok etmek isteyenler tarafından kuşatılmış durumda. Muhalif duruşun dan rahatsız olanlar, onu ağır ceza teh ditleriyle tamamen susturmak istiyor lar. Bir hafta önce yapılan karar duruş masında Cumhuriyet gazetesinin ya zar, çizer ve yöneticileri 2.5 yıldan 8 yı la varan hapis cezalarına çarptırıldı. O zaman bile duruşlarını değiştirmeyen dostlarımın son sözleri hayatımın sonu na kadar benimle olacak. İzninizle ödü lümü, önümüzdeki aylarda tekrar ceza evine konmak istenen bu cesur, onur lu ve dürüst yol arkadaşlarımla paylaş mak istiyorum.” l Haber Merkezi TÖRENİ İNTERNETTEN İZLEDİ Ödül ve ceza yan yana Yurtdışı çıkış yasağı olduğu için dün düzenlenen ödül törene katılamayan Kart ödül mutluluğunu Göztepe’de bulunan evinde damadı ve torunuyla beraber yaşadı. Ödül törenini internet üzerinden canlı izleyen Kart, böyle bir ödüle layık görüldüğü için çok büyük onur duyduğunu aktararak, “Hayat böyle bir şey. Ödül ve ceza yan yana. Tuhaf ama gerçek. Bu ödül sadece bana verilmedi. Haksız hukuksuz bir şekil de susturulmak istenen, yüzlerine cezalar okunurken bile duruşunu değiştirmeyen Cumhuriyet gazetesinin bütün yönetici ve yazarlarına verildi. Onların sergilediği gurur tabloları içinde ben de varsam ne mutlu. Gazeteciler üzerindeki baskı ve tehditleri medeni dünyaya anlatamazsınız demiştik. Bu ödül birazda bu gerçeği gösterdi” dedi. HDP YASAĞI MECLİS’E TAŞIDI HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, Türkiye’de basına yönelik baskı ve tutuklamalar ile Barış İçin Karikatür Derneği’nin ödülüne layık görülen Musa Kart’ın ödülünü almak üzere yurtdışına çıkamamasını TBMM gündemine taşıdı. Kerestecioğlu, “Ödül, insan hakları, demokrasi, ifade özgürlüğü ve barışa olağanüstü katkı sağlayan kişilere veriliyor. Maalesef Musa Kart yurt dışına çıkış yasağı olduğu için kendisi ödülü almaya gidemedi. Musa Kart’ı biz de bir kez de buradan kutluyoruz” dedi. l ANKARA/ Cumhuriyet BASIN ÖRGÜTLERİNDEN 3 MAYIS MESAJLARI TGC: OHAL’in kaldırılması gerek TGC’den yapılan açıklama ise basın özgürlüğünün olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edilemeyeceğine dikkat çekilerek özetle şu ifadelere yer verildi: “TGC olarak sağlıklı bir seçime gidilebilmesi için Olağanüstü Hal’in kalkmasını, cezaevlerindeki gazetecilerin serbest bırakılmasını, askıya alınan temel hak ve özgürlüklerin yurttaşlara iadesini bir gereklilik olarak görmekteyiz” denildi. TGS: Tek yol bir araya gelmek 3Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne ilişkin TGS’den yapılan yazılı açıklamada “Hükümetin medyaya yönelik baskıları son dönemde öyle boyutlara ulaştı ki gazeteciler adliyeleri adeta mesken haline getirmek zorunda kaldı. İktidar çizgisinde olmayan tüm yayın organları soruşturmalara hedef oldu, oluyor. Bu baskılardan çıkışın yegâne yolu bir araya gelmektir” denildi. DİSK Basınİş: Mücadeleye devam DİSK Basınİş Sendikası’ndan yapılan açıklamada ise “OHAL’in, baskıların, tutuklama, savaş ve sansürün gölgesinde 3 Mayıs’ı karşılıyoruz. Türkiye gazetecilerin kendini en çok baskı altında hissettiği ülke olarak Avrupa’da 1’inci. KHK’lerle işsiz bırakılan, mesleğinden edilen basın emekçisi sayısı 2 bin 500’den fazla. Bu karanlık karşısında ‘Mücadeleye devam!’ diyoruz” denildi. Basın Konseyi: Derhal özgürlük 3Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle dün aralarında Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, CHP Eski İstanbul Milletvekili Gazeteci Oktay Ekşi’nin de bulunduğu çok sayıda gazeteci Nişantaşı’nda Abdi İpekçi’nin anıtının bulunduğu yerde toplandı. “Özgür Basın Susturulamaz” pankartı açan Basın Konseyi üyeleri adına konuşan Türenç, “En çok gazetecinin tutuklu olduğu bir ülkede yaşamaktan utanıyoruz. Sadece gazetecilik yaptığı için hapiste olan gazetecilere bugün derhal özgürlük istiyoruz” dedi. Basın Konseyi üyeleri gökyüzüne beyaz güvercinler uçurdu. ÇAĞLAYAN ADLİYESİ’NDEKİ ADALET NÖBETİ DÜN 57. KEZ TUTULDU Adalet Nöbeti’ne devam Gazetemizin yayın politikasının suçlama konusu edildiği dava kapsamında asılsız ve akıl dışı iddialarla 542 gün tutuklu kalan icra kurulu başkanımız avukat Akın Atalay’ın nezdinde tüm haksız tutuklamalara karşı çıkmak için Nisan 2017’de başlayan “Adalet Nöbeti” dün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 57. kez tutuldu. Nöbette ilk olarak Dışarıdaki Gazeteciler’den Gülşah Karadağ konuştu. Konuşmasında 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ne dikkat çeken Karadağ, Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) geçen hafta açıkladığı Dünya Basın Endeksi’nde Türkiye’nin 180 ülke arasında 157. sırada olduğunu anımsattı. Türkiye’nin 10 yıl önce aynı listede 101. sırada olduğunu söyleyen Karadağ, “Basın özgürlüğü aynı zamanda ifade özgürlüğü anlamına gelir ama bizim hâkimlerimiz hâlâ bunu anlayabilmiş değil” dedi. Cumhuriyet gazetesi çalışanları tutuklandıktan sonra yargıya ve adalete müdahaleye ve bu müdahaledeki siyasi etkiye farkındalık yaratabilmek için Adalet Nöbeti’ne başladıklarını anımsatan avukat Bahri Belen, birçok gazetecinin, siyasetçinin ve avukatın tutuklu olduğunu vurgulayarak Adalet Nöbeti’nin sürdürülmesi gerektiğini kaydetti. Belen, “Adalet Nöbeti, hukukun ve adaletin seslerinden biridir. Hâlâ Türkiye’de yargıçların olduğuna inanı yoruz. Adalet Nöbeti’nin sesi basının, halkın ve vicdanlı yargıçların ve bütün ülkenin sesi. Yani umudun sesi. Avukatlar olarak bu umudu büyüterek, hukukun ayakları üzerinde durabilmesi için nöbetimizi devam ettireceğiz” dedi. Avukat Kemal Aytaç da, nöbetin tutuklu Cumhuriyet avukatlarının şahsında başlatıldığını, Akın Atalay’ın tahliyesinden sonra devam edip etmeyeceği yönünde sorular geldiğini belirterek, “Bu nöbeti avukatlar başlattı, devamını yine avukatlar belirleyecekler. Eylemimiz gönüllüdür. Kimsenin talimatıyla değil kendi irademizle burada nöbet tutuyoruz. Nöbetimize devam ediyoruz” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Cezaevinden daha kısıtlıŞAHİN ALPAY AİHM’YE BAŞVURDU CANAN COŞKUN 20ay tutuklu kaldıktan sonra Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hak ihlali kararları ile ev hapsi şartıyla tahliye edilen eski Zaman gazetesi yazarı Şahin Alpay, bu kontrolün kaldırılması için AYM’ye tedbir talebinde bulunmuştu. Alpay, başvurusuyla ilgili karar verilmeyince avukatı Aynur Tuncel Yazgan aracılığıyla yeniden AİHM’ye başvurdu. Başvuruda, yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Alpay hakkında mahkumiyet hükmü kurarak yeniden tu tuklama niyetinde olduğu belirtildi. Başvuru dilekçesinde, polislerin her gün belirsiz zamanlarda, bazen gece yarısında gelip denetim yaptıkları anımsatıldı. Alpay’a deri kanseri ön tanısı konulduğu belirtilerek, Alpay’ın kulaklarında duyma yitimi olduğu, katarakt ameliyatı olması gerektiği ve kalbe giden damarına stent takıldığı ifade edildi. Alpay’ın bu nedenle sıklıkla konutundan çıkmak ve sürekli olarak mahkemeden izin almaya ilişkin bürokratik işlemlerle uğraşmak zorunda kaldığı anlatıldı. Küçük bir dairede eşi ile oturan Alpay’ın temiz hava almak ve spor yapmak için dahi dışarıya çıka madığı vurgulandı ve şöyle denildi: “Başvurucu, adli kontrol içindeyken da ha da kısıtlanmış bir yaşama mecbur bırakılmıştır. Başvurucu dışarıya çıkamadığı için ancak pencereye çıkarak temiz hava alabilmektedir ve konutunun alanı yeterli yürüyüş yapmasına olanak sağlamamaktadır.” Dilekçede, adli kontrol tedbirinin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına ağır derecede müdahale oluşturduğu belirtilerek, Alpay’ın hangi somut nedenden dolayı ev hapsine mahkum edildiğini anlayamadığı, yalnızca tutulduğu yerin değiştirildiği kaydedildi. Hayaller ve gerçekler Bu ülkenin popüler cumhurbaşkanı adayı; Peşinde zırhlı araçlar olmadan, bisikletiyle makamına gidebilmeliydi. Etrafında korumalar dolanmadan elini kolunu sallaya sallaya metroya binebilmeliydi. Herhangi bir lokantada eşiyle dostuyla sıradan biri gibi yemek yiyebilmeliydi. Saraylarda değil, herkes gibi evlerde yaşamalıydı. Yasalar karşısında boynu kıldan ince genç biri olmalıydı. Çok değil beş yıl önce bile... Hepimiz böyle birini hayal edebilirdik. Ya da demokrasi tutkunu, erdemli, deneyimli bir cumhuriyet ve laiklik havarisi, cumhurbaşkanı aday olarak gönüllere taht kurmalıydı. Bunu da yakın zamana kadar kolayca düşleyebilirdik. Ya da ya da... Her türlü önyargıyı ve ideolojik tabuyu bir kenara bırakıp bir araya gelmiş Türk, Kürt, sosyalist, kapitalist, sağcı, solcu, milliyetçi, ulusalcı tüm politik partiler ortak bir aday konusunda tartışmasız uzlaşmalıydı. Üstelik istesek bunu bugün gerçekleştirebilirdik. Ama yapamadık. Neticede... Ölümle korkutulduk; sıtmaya razı ediliyoruz. Korkularımız var. Kaybetmek istemediğimiz şeyler ve kazanmak konusunda ısrar ettiğimiz şeyler elimizi kolumuzu bağlıyor. Seçmen olarak da hem kifayetsiz hem de muhterisiz. Sahip olduklarımızdan vazgeçemediğimiz için elde etmek istediklerimize hiç ulaşamayacağımızdan habersiziz. Sıradan siyasi liderler de halklara benzerler. Kalabalıkların korkularından şekillenirler. Kitlelerin yılgınlıklarından biçimlenirler. İsteksizlikten müteşekkildirler. Ve şuursuzca muhteristirler. O yüzden birbirimize benziyoruz. Bu işi hep birlikte beceremiyoruz. HHH Sadece devrimciler... Ne diğer siyasilere ne de kalabalıklara benzerler. Sistemin beklentilerine yüz vermeyenler... Kendi bildiği yoldan ilerleyenler... Onlar, siyaseti de halkı da nihayetinde kendilerine benzetirler. Bu ülkede bir şeylerin değişmesini, ama gerçekten değişmesini istiyorsanız, şu bahar günlerinde gelmiş geçmiş devrimlere ve devrimcilere dair romanlar okuyun, filmler seyredin ve hayaller kurun. Bu ülke başına gelen şahane bir devrimi nasıl hiç etti ve hangi akılla yeni aydınlık devrimlere sırtını döndü, bu soruya cevap arayın. HHH Bu ülkenin kurtuluşu... Eğer işler yolunda gider de iktidar değişirse; Başa geçecek olandan sadece parlamenter döneme dönülmesini isteyerek gerçekleşmez. Ondan, yetkiler elindeyken acilen eğitim sistemini de 1920’lere döndürmeyi vaat etmesini beklemek gerekir. Yoksa bu ülke şu kısa sürede hızla kaybettiği şeyleri kolay kolay geri kazanamaz. Bu sistemde yetişen bir nesille, kaçırdığı uygarlığı kuyruğundan bile yakalayamaz. PEN Türkiye: Bu kadar şaka yeter PEN Türkiye, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle bir mesaj yayımladı. “Özgür basın mı o da ne?” başlıklı açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Önceki yıllarda umutlu bildiriler kaleme almıştık. Sonra baktık ki umudun kalemi kırılmak üzere, bu kez de kaleminden öfke çıkan bildiriler yazdık. Hiç kimse oralı olmadığı gibi sözünü dahi etmedi. Geçen yıl kaleminden bal damlayan bir metin yazdık ki tadındanyenmiyordu! Onun da kimse tadına bakmadı! Şimdi de bir metin yazıyoruz ama, sahi konumuz neydi? Ne? Özgür basın mı? Delirdiniz mi? Böyle ayıp şeyleri ağzınıza dahi almayın! ahu basın mı kaldı kutlayacak, üstüne üstlük bir de özgür ha! Çok sakacısınız! Bu kadar şaka yeter! PEN Türkiye özgür bir basın diler!” l Haber Merkezi Bir gazeteci daha tutuklandı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir soruşturma kapsamında hakkında yakalama kararı olduğu gerekçesiyle 23 Nisan’da Mersin’de gözaltına alınan Azadiya Welat eski Yazıişleri Müdürü İsmail Çoban Diyarbakır’a getirildi. Çoban dün öğlen saatlerinde çıkarıldığı mahkemedeki sorgusunun ardından tutuklanarak Diyarbakır D Tip Cezaevi’ne gönderildi. Tutuklu ETHA çalışanları Semiha Şahin, İsminaz Temel, Havva Cuştan, Pınar Gayıp ve Ali Sönmez Kayar ise cezaevinden yayımladıkları mesajda, “Bakırköy ve Silivri hapishanelerinde tutsak olan ETHA emekçileri olarak hakikatin sesini ezilenlerin kürsüsünden haykırmaya devam edeceğiz. Er ya da geç maviliklere kucak açacağız” dediler. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle