18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 25 Mayıs 2018 EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: FUNDA YAŞAR ER haber 9 ‘Adalet istiyorum’10’u öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği Aladağ yangınıyla ilgili davada baba isyan etti Adana’nın Aladağı ilçesinde Süleymancılar Cemaatine ait öğrenci yurdunda 29 Kasım 2016’da 10’u öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği yangınla ilgili davanın 6. duruşması dün Kozan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Ticaret Odası Toplantı Salonu’nda görüldü. Davada ihmalleri olduğu gerekçesiyle 4 itfaiye erinin sanık olarak yargılanmasına karar verildi. Duruşma öncesi basın açıklaması yapan ve yangından hayatını kaybeden 7. sınıf öğrencisi Sümeyye Yetim’in babası Ahmet Yetim, “Benim köyümde on tane öğrencim olan bir okul kapandı. Bu okulu başka yere taşıdılar. Bu okulun açılması için ben Aladağ Kaymakamlığına, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne dilekçe verdim cevap alamadım. Adana İl Milli Eğitim Müdürü’nün yanına gittim. Kapıyı çalmadan adam bana dedi ki, ‘Aladağlı aileler olarak beyaz kâğıt üzerinde siyah yazı olsanız size inanmam’ dedi. Sizin çocuklarınız ‘Kozan YİBO’ya da gitselerdi orada da yanacaklardı’ dedi. Bu adam benim çocuğumun Kozan YİBO’da yanacağını ne bilir. Yirmi kişi biz çocuklarımızı burada okutmak istiyoruz dedik ille bizim çocuklarımızı buraya verdiler. Yirmi kişiye inanmıyorlar bir milli eğitim Aladağ’da yurtta meydana gelen yangında hayatını kaybeden 7. sınıf öğrencisi Sümeyye Yetim’in babası Ahmet Yetim, Adana İl Milli Eğitim Müdürü’nü suçladı. müdürüne inanıyorlar. Bunun için tek adalet istiyorum” dedi. ‘Bunun adı cinayet’ Adana Baro Başkanı Veli Küçük ise, “Bu vahim olayı basit bir kaza olarak değerlendirebilmek mümkün değil. Bilirkişi raporları ile dosyada var olan de liller ile sabit olduğu üzere var olan eksiklikler yangının çıkmasına, yangının bu kadar ciddi olmasına faaliyet gösteren unsurlar göz göre göre geldi. Bunun adı cinayet. Buna kaza dersek, basit bir ihmal ve de kader dersek önümüzdeki süreçte diğer yurtlarda da diğer kamusal alanlardaki bu tür durum larda da çıkabilecek durumları şimdiden meşru hale getirmiş oluruz. Dileğimiz ve isteğimiz bu süreçte bu facianın oluşmasında başlangıcından sonuna kadar ihmali ile göz göre göre izleyerek takip ederek sessiz kalarak seyirci kalanların milli eğitim müdürünün ilçe müdürünün, müfettişlerin, görmezden gelenlerin tamamı suçludur. Hak ettikleri cezayı almaları ve kamuoyu vicdanının rahatlamasıdır” diye konuştu. Davaya tutuklu sanıklar Yurt Müdürü Cuma Ali Genç ve Aladağ Okul Talebelerine Yardım Derneği Başkanı İsmail Uğur, tutuksuz sanıklar dernek yönetiminde görevli Ramazan Keleş, Mahik Kılıç, Mustafa Öztaş, Ramazan Dede ve dernek çalışanı Mahmut Deniz ile Aladağ İlçe Milli Eğitim ve İl Milli Eğitimde görevli Mehmet Aktaş, Mehmet İpek, Zeki Yılmaz, Davut Gökçeli, Ramazan Arı, Cihan Ünal ve Bayram Aydın katıldı. Duruşmaya gelen mağdur aileler ve sanık yakınları da polis gözetiminde aranarak geniş güvenlik önlemleri altında mahkeme salonuna alındı. Davada ihmalleri olduğu gerekçesiyle 4 itfaiye erinin sanık olarak yargılanmasına karar verildi. Tutuklu 2 sanığın da tutukluluk halinin devamına karar veren mahkeme heyeti, duruşmayı 7 Eylül’e erteledi. l İHA AYM KARARI ‘Barışçıl gösteriye para cezası kesilemez’ ALİCAN ULUDAĞ Anayasa Mahkemesi, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesinin yıldönümünde Eskişehir’de düzenlenen protesto yürüyüşüne katılan 5 kişiye trafiği aksattıkları gerekçesiyle kesilen “idari para cezasını” haksız buldu. Bu cezayla başvurucuların toplantı ve gösteriyi yürüyüşü haklarının ihlal edildiğine hükmeden Yüksek Mahkeme, kararında “Temel hakka müdahaleyi haklı kılacak ve emrin amacı olan kamu güvenliğinin, kamu düzeninin bozulduğunun veya bozulma tehlikesinin bulunduğunu da yetkili mercilerin kararlarında gösterilmesi gerekmektedir. Özellikle gösterinin barışçıl niteliğini, çatışan haklar arasında kurmaya çalıştığı dengeleme sırasında gözönüne alınmamıştır” değerlendirmesini yaptı. 2014 yılında Eskişehir’de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmesinin yıldönümünde anma toplantısı ve protesto gösterisi düzenlendi. Yürüyüş sırasında araç ve tramvay trafiği 20 dakika boyunca kesildi. Eylemi takip eden polis, yürüyüşe katılanlardan Rıza Gökçen Erus, Sultan Şahbaz ve Aslıhan Uludoğan’a yolu trafiğe kapattıkları gerekçesiyle 356 TL trafik idari para cezası verdi. Erhan Yıldız ve Barış Gençyılmaz hakkında ise tramvay yolunu kapatmaları nedeniyle 189’er TL yaptırım uygulandı. ‘Bu ceza hak ihlalidir’ Başvurucuların şikayetini değerlendiren Anayasa Mahkemesi, söz konusu idari para cezaları nedeniyle eylemcilerin toplantı ve gösteriyi yürüyüşü haklarının ihlal edildiğine karar vererek, cezaların iptali için yeniden yargılama kararı verdi. Anayasa Mahkemesi’nin, usulüne uygun olarak verilmiş bir emre aykırı davranışın varlığını tek başına temel hak ve özgürlüklere müdahale için yeterli kabul etmediği vurgulanan kararda, “Temel hakka müdahaleyi haklı kılacak ve emrin amacı olan kamu güvenliğinin, kamu düzeninin bozulduğunun veya bozulma tehlikesinin bulunduğunu da yetkili mercilerin kararlarında gösterilmesi gerekmektedir. Somut olayda, tramvay yolunun kısa bir süre kapatılması suretiyle emre aykırı davranışın kamu düzenini ne şekilde bozduğu ve başkalarının haklarını ne ölçüde etkilediği, ilgili ve yeterli bir gerekçeyle ortaya konamamıştır. Bir başka deyişle kamu düzenini katlanılmaz ölçüde zora sokan, toplantı ve gösteriyi yürüyüşü hakkının kullanılmasının ötesine geçen sonuçların doğduğu ispatlanmamıştır” denildi. Eskişehir’deki hakimliğin kararlarında 450 kişilik grubun yolu kapattığı, içinde ambulansın da olduğu araçların ilerleyemediği ve geri döndüğünün belirtildiği anımsatılan kararda, “Ancak kararlarda, başvurucuların eylemi nedeniyle trafiğin akışındaki aksamanın süresinin 20 dakika gibi kısa bir süre olduğu dikkate alınmamıştır. Yine derece mahkemesi, özellikle gösterinin barışçıl niteliğini, çatışan haklar arasında kurmaya çalıştığı dengeleme sırasında gözönüne almamıştır” ifadesi kullanıldı. l ANKARA 6A0d.ahleatftNaösıbnedtai Silivri Cezaevi’nden 543 gün sonra 25 Nisan’da tahliye edilen gazetemiz İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay nezdinde, haksız tutuklamalara karşı sürdürülen Adalet Nöbeti’nin 60.’sı, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nin C kapısı girişindeki Themis heykellerinin bulunduğu alanda tutuldu. Nöbete, Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Süreyya Turan, avukat Müşür Kaya Canpolat, Şeref Kısacık, Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Kurucu Başkanı Ercan Karakaş, gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç, yazarı Hakan Kara, avukatımız Mustafa Kemal Güngör ve çok sayı da hukukçu katıldı. Avukatlar bir saatlik sessiz nöbetinin ardından adliyenin C kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Süreyya Turan, Adalet Nöbeti boyunca çok değerli insanların basın açıklaması yaptığını ve sürekli adaleti dile getirdiğini belirterek, “Adaletsizlikler toplumun her kesiminde artarak devam ediliyor. Atatürk kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Fakat günümüze geldiğimizde toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların parlamentoda temsil oranı 189 ülke arasında 133. sırada yer almaktadır. Kadınlar hayal kırıklığına uğratılmıştır” diye konuştu. Avukat Müşür Kaya Canpolat ise adil yargılamayı sağlamak, avukatların müvekkillerini ve kendilerini savunmaları için, bu nöbetin daha da etkili sivil itaatsizlik örnekleriyle sürdürülmesi gerektiğine dikkat çekti. Avukat Şeref Kısacık da “Herkes için adalet lazım. Muktedirlere de bir gün lazım olacak. Seçimlerde de adaletli olunmalı fakat Cumhurbaşkanı adayı hapiste. Adaylara eşit yer verilmiyor. Adalet Nöbeti tutmak zorunda olmadığımız günlere kavuşmak üzere 24 Haziran’ı iyi değerlendirelim” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Hâkim, baro başkanına saldırdı Ankara’da görülen bir davanın hâkimi, kendisine avukatları salondan çıkarmasının doğru olmadığını söyleyen Canduran’ın üzerine yürüdü Gırgır çizerine 1 yıl 15 gün hapis Kapatılan mizah dergisi Gırgır’ın çizeri Seyfi Şahin’e, “Musa Kızıldeniz’i ayırır ve Yahudileri kurtarır” başlıklı karikatürüyle ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama’ suçunu işlediği gerekçesiyle 1 yıl 15 gün hapis cezası verildi. Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Şahin, karikatür yayımlandıktan sonra Musevi cemaatinden özür dilediğini, cemaatin, İsrail’de buna benzer ve daha ağır karikatürlerin yayımlandığını kendisine söylediğini iddia etti. Şahin, “Şahsıma yönelik çok sayıda tehdit olmuştur. Bir dönem sokağa çıkamadım. Bilinçli olarak çizilmiş bir karikatür değildir, hakaret kastım yoktur” dedi. Mahkeme, Şahin’e “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçundan 10 ay, eylemini basın ve yayın yoluyla gerçekleştirmiş olması nedeniyle cezayı yarı oranında artırarak 15 ay hapis cezası verdi. Mahkeme, duruşmaları takip eden sanığın geleceği üzerindeki olası etkisi ve yargılama sürecindeki davranışlarından dolayı cezada indirim yaparak, sonuçta 1 yıl 15 gün hapis cezası verdi. l Haber Merkezi Ankara 12’nci İş Mahkemesi’nde gö diyalogu olmamış. Bir dosyayı bulamamış ve buna si rüşülen bir davada, salon nirlenmiş. Avukat arkada daki bütün avukatları dışa şımız da ‘Hâkim bey dos rı çıkarttığını gören Anka yayı aramanıza gerek yok, ra Barosu Başkanı Hakan duruşmaya devam edebi Canduran görüşmek için liriz’ demiş. Buna sinirle odasına gittiği hakimin sal nerek bütün avukatları sa dırısına uğradı. londan kovmuş. Ben de te Tesadüfen orada bulu sadüfen adliyedeydim. Du nan ve avukatların çıkar ruşma arasında Hâkim be tıldığını gören Ankara Ba yin yanına girdim. ‘Meslek rosu Başkanı Hakan Can taşlarımızı neden kovuyor duran, duruşma arasında hâkimle görüşmek için Hakim Dabakoğlu sunuz’ diye sordum. ‘Sen kimsin? Baro başkanının odasına gitti. Hâkime, yaptığının hiçbir yetkisi yok diye bağırarak beni doğru olmadığını ve aleniyet ilkesi de dışarıya çıkarttı. Daha sonra, ‘Avu ne aykırı olduğunu söyleyen Can katları duruşmaya alabiliriz artık’ de duran, “Sen kimsin? HSK Başkanı miş. Ben de ‘İşte böyle olmalı’ deyin mısın?” yanıtıyla şok yaşadı. Avu ce içeriden cüppesiyle birlikte üzeri katların yeniden duruşmaya alın me koştu saldırmak için. Mübaşir ve masının ardından koridora çıkan avukatlar zor tuttu kendisini.” Canduran’ın peşinden gelen duruşma hâkimi Abdülvahap Dabakoğlu, ‘HSK gereğini yapmalı’ Ankara Barosu Başkanı ve avukat Türkiye Barolar Birliği (TBB) Baş ların üzerine yürüdü. kanı Metin Feyzioğlu, Canduran’a sal ‘Mübaşir zor tuttu’ dırı üzerine açıklama yaptı. Feyzioğlu “Ceza hâkimi cüppesi giyen hâkim, Hâkimin daha önce 8’inci Ağır Ce hâkimliğini unutmuş, kabadayılığa za Hakimi olarak görev yaptığı ve sal özenmiş. Utanç verici bu davranışı ile dırgan tutumu nedeniyle bu görevin bu kişi hâkimlik mesleğine yakışma den alınarak 12’nci İş Mahkemesi’nde dığını göstermiştir. HSK üzerine dü görevlendirildiği öğrenildi. “Avukatla şeni yapmalı ve söz konusu kişi ken rın olduğu her yerde benim yetkim ve disi istifa etmez ise, mesleği bu kişi görevim vardır” diyen Canduran, olayı den arındırmalıdır” dedi. şöyle anlattı: “Avukatla içeride hiçbir l İSTANBUL/Cumhuriyet Bir parkta başlamıştı her şey İstediğiniz kadar, Atatürk Havalimanı’nın o geniş arazisini sizden beklendiği gibi ona buna satmayın; kamuya açın. İçine alışveriş merkezi dikmek yerine İngiltere’deki örnekleri gibi yemyeşil bir park yapın. O parkı dünyanın bin bir türlü ağacıyla yeşillendirin. Çiçeklerle süsleyin. Yürüme yolları inşa edin. Bisiklet yollarıyla donatın. Spor sahaları yapın. Her yeri havuzlarla, akan sularla neşelendirin.Körler için yer işaretleri koyun; engelliler için parkurlar düzenleyin. Piknik alanları olsun içinde. Çay bahçeleri. Çocuk parkları. Batı’nın şehircilik adına geliştirdiği bütün iyi yanlarını alın, havaalanından arta kalacak o dev boşluğunu onlarla donatın. Olmaz, bir işe yaramaz. O İngiltere’de olduğunu bildiğiniz ve marifetinizi anlatırken de örnek alarak işaret ettiğiniz parkların en ünlüsünde bir serbest kürsü vardır. Bu halinizle onu asla koyamazsınız içine. O kürsünün hikâyesi, Karl Marx’ın İngiliz devriminin başlangıcı olarak tanımladığı halk ayaklanmalarına kadar uzanır. Geçen yüzyılın başlarında insanlar parklarda toplanıp siyasi meseleleri tartışırlar ve nihayetinde, İngiltere’de her parkta bir serbest konuşma köşesi olması yasallaşır. O köşelerin bugüne kadar gelen en ünlüsü Hyde Park’taki 150 yıllık konuşmacı köşesidir. Zamanında o köşede Karl Marx’tan Vladimir Lenin’e, George Orwell’den Bernard Shaw’a kadar iktidara kafa tutan birçok insan konuşmalar yaptılar.İktidar aleyhine her türlü fikri savundular. Bugün de her isteyen o kürsüye çıkabiliyor ve içinde şiddet ya da küfür olmadığı sürece her konuda, herkese karşı istediği konuşmayı yapabiliyor. O parkın kapısında TOMA’lar beklemiyor. Çevik kuvvet nöbet tutmuyor. İçeride sivil polisler fink atmıyor. Halk, duydukları karşısında birbirini koşa koşa iktidara ispiyonlamıyor. Konuşanlar ve onları dinleyenler biber gazıyla perişan edilmiyor. İnsanlar kollarından, saçlarından yerlerde sürüklenmiyor. Çıkan arbedede çoluk çocuk kim vurduya gitmiyor. HHH İçine asla serbest kürsü kuramayacağınız devasa parklar inşa ederken, o yüzden, İngiltere’yi hiç işaret etmeyin. Düşünce özgürlüğünün olmadığı, kadın erkek eşitliğinin ağza alınmadığı, insan haklarından bahsedilmeyen, dini hukukla yönetilen Ortadoğu ülkelerinde de büyük yeşil alanlar var. Onları işaret edin. Bir de... İsmini değiştirmeden, kendi tarihine hürmeten o parka Atatürk Bahçesi diyecek; O alanı millete değil halka açacağını vaat edecek; Ve içine bir de serbest, ama gerçekten serbest kürsü yerleştirecek bir iktidara acilen ihtiyacı olan bu ülkede... Atatürk Havaalanı’nı 29 Ekim’de, yani Cumhuriyet Bayramı’nda kapatmak, böylece 29 Ekim’de yani Cumhuriyet Bayramı’nda Atatürk’ün adını bir yerden daha silmeye niyetlenmek sizin açınızdan gerçekten “dahiyane” bir fikir. Ama niyetinizi, eski havaalanının yerine “Millet Bahçesi” yapacağınızı vaat ederek, kendinizce sarayları yıkan ve o sarayları insanlara açan bir devrimci edasına bürünüp gizlemeye çalışmanız çok kötü fikir. Bu ülke kendi büyük devrimini küçücük bir parkta yapabileceğini tam da böyle kendine ait bir ilkbahar zamanı zaten deneyimledi. Siz o devasa parkı kendi sonbaharınızda “millete” açarak ne devrim yapabilirsiniz ne de yapılmış devrimleri yıkabilirsiniz. Olsa olsa kendi faşizminizi güçlendirirsiniz. Bir de haberiniz olsun... Bazen mesele sadece bir ağaç meselesidir ve o ağaç meselesi tüm diğer mühim meseleleri kapsayabilecek kadar kıymetlidir. Akademisyenlerin davaları birleşti Barış imzacısı akademisyenler, Boğazi çi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Şemsa Özar ve Dr. Z.C.A.’nın “Terör örgütü propagandası iddiasıyla” yargılandığı davalar birleştirildi. Boğaziçi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ayşen Candaş Bilgen ve Yrd. Doç. Dr. Elif Aysimi Duman’ın dosyaları da 22 Mayıs’ta birleştirilmişti. İstanbul 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıkan Prof. Özar, suçlamaları reddederek derhal beraat talebinde bulundu. Dr. Z.C.A. duruşma salonunda hazır bulundu. Mahkeme, bu mahkemede görülen akademisyen davalarının, aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesine, sanık ve sanık avukatlarında savunmalarını hazırlamak üzere bir sonraki celseye kadar süre verilemesine karar verdi. 301 kapsamındaki talebin, mahkemedeki tüm dosyalar birleştikten sonra değerlendirilmesine hükmetti. Boğaziçi Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. İbrahim Yaman, Dr. Murat Yılmaz ile Doç. Dr. A.Ö. M.’nin yargılandığı davalar da dün görüldü. Mahkeme heyeti, birleştirme hususundaki talebinin gelecek celsede değerlendirilmesine, derhal beraat talebinin reddine, Adalet Bakanlığı’ndan TCK 301. maddesine göre yargılama yapılması için soruşturma izni istenmesine, bu nedenle dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilmesine karar verdi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle