25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 25 Mayıs 2018 4 TASARIM: FUNDA YAŞAR ER OHAL’i vaat etti Sorun dolar mı, Tayyip Erdoğan mı? Toplumlar, bir sorunla karşılaştıklarında takındıları tavırlar bakımından ikiye ayrılırlar. Birinci gruptakiler şu nafile soruyu sorarlar insiyaki olarak: Bizi bu durumdan kim kurtarır? İkinciler ise aklın sorusunu dillendirirler: Bu durumu ne yaparak, nasıl aşabiliriz? Bu tavırlardan ikincisinin yeğlenmesi gerektiğini düşünen birinin, şimdi doların önlenemeyen yükselişi, daha doğrusu TL’nin başdöndürücü düşüşünün Erdoğan iktidarı sürdükçe durdurulamayacağını söylemesi, garip görünse de öyle değildir. Çünkü Tayyip Erdoğan yalnızca bir siyasetçi, bir lider olmanın ötesinde, artık aynı zamanda kendi damgasını taşıyan bir tek adam iktidarı modelinin simgesidir. Tayyip Erdoğan ya da AKP iktidarını ikiye ayırmak gerekir: 1 Başlangıçtaki yanılsama (illüzyon) dönemi, 2 Ardından gelen gerçekler dönemi. AKP’nin özgürlüklerin sınırlarını genişleten, toplumu daha demokratik bir platformda bütünleştiren, başta AB olmak üzere dünya ve de özellikle Batı ile daha ileri bir entegrasyon ile yakınlaştıran bir iktidar oluşturmak istediği yanılsamasının iç ve dış çevrelerde egemen olduğu dönemde Türkiye, ekonomik olarak sorunlu görülmüyordu. HHH İlk yanılsama döneminde, ekonomik başarılar da sağlanmıştı. Bu dönemde kişi başına gelir artışı, gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının üzerinde gerçekleşmiş, enflasyon tek haneli rakamlara indirilebilmiştir. Uluslararası konjonktürün elverişli olması, dünyadaki likidite bolluğu, AB ile ilişkilerin bütünleşmeye doğru seyreden olumlu görüntüsü ve demokratik yöneliş etiketiyle sunulan icraatın yarattığı aldatıcı iyimserliğinin sağladığı yabancı yatırımların artışı bu gelişmenin dinamikleriydi. Bu görüntünün aldatıcılığını ve yönelişin sonunun hüsran olduğunu, daha o zamandan görenler dertlerini kimseye anlatamıyorlardı. Aslında, düşük döviz kuru, yüksek faiz, dış borçlanmanın ağırlığının kamu kesiminden özel kesime geçtiği, bütçeye gelir ve borç ödeme kaynağı olarak kullanılan kamu zenginliklerinin özelleştirilmesi, inşaat sektörünün ve yandaş özel sektörün desteklenmesi, temeline dayalı AKP modeli “açık vermeden büyüme modeli”ni yaşama geçirememiş, bütçe açıkları düşülürken, sıcak paraya bağımlı hale gelen yapının doğurduğu cari açığın tehlikeli boyutlara erişmesi engellenememişti. Ürettiğinden çok üreyen ve tüketen toplumların, sürdürülebilir bir kalkınmayı yaratamayacağını görebilmek için ise iktisat allamesi olmaya gerek yoktu. HHH Yanılsama dönemini izleyen gerçekçilik döneminde, iktidarın, hızla çağdaş dünyadan ve başta laiklik olmak üzere demokratik cumhuriyet değerlerinden ve kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, düşünce ve basın özgürlüğü gibi ilkelerden, çağın gerektirdiği eğitim uygulamasından uzaklaştığı açıkça görüldü. Bu durumda “dünyanın en kırılgan üç ülkesinden biri”ne olan güven azalıyor, bu da Türkiye’yi borçlarını ödeyip, cari açığını yönetebilir ülke olmaktan çıkarıyordu. Ürettiğinden çok tüketerek, büyüme modelinin geçici saadet zincirini oluşturan sıcak para girişini çok önemli ölçüde engelleyen bu ekonomik kırılganlık, iktidarın tolatiler baskıcı niteliğiyle, adaletin esamisinin bile okunmadığı, sermayeyi ürküten siyasi yapının da eklenmesiyle bir fiskede yıkılacak bir hale geliyordu. Tepeden tırnağa Tayyip Erdoğan’ın etiketini taşıyan bu durum, dolar kuruna ve faizlere yansıyordu. Faizlerin yükselme eğiliminin karşısına iktisat biliminin bütün kurallarını hiçe sayan Tayyip Bey’in dikilmesi ise kaderin garip bir cilvesidir. Çünkü şurası bir gerçektir ki, engellenmeye çalışılan faiz yükselmesinin bir numaralı nedeni sisteminin simgesi Tayyip Erdoğan’dır. Bu yüzdendir ki Tayyip Bey gitmeden ne dolar düşer ne de faizler. Çünkü özünde sorun dolar sorunu değil, Tayyip Erdoğan sorunudur. Erdoğan’ın açıkladığı AKP seçim bildirgesinde ‘cemevlerine statü’ haricinde iddialı vaatler olmaması dikkat çekti. OHAL’in sürdürülmesi de vaatler arasında AKP’nin seçim bildirgesi ve aday tanıtı rak işlev görecek; halkımızın güvenliği, özgürlüğü, huzuru ve refahı mı dün Ankara Spor için yasama faaliyetleri Salonu’nda yapıldı. ni aralıksız sürdürecek Geniş güvenlik önlemleri dikkat çeker EMİNE KAPLAN tir” denildi. Önceki bildirgelerde Atatürk’ten ken, tanıtımın yapıldı hiç söz edilmemişti. ğı salonun çevresindeki yol n Laiklik tanımı yapıldı: lar trafiğe kapatıldı. Rama Önceki bildirgelerden fark zan ayı nedeniyle önceki top lı olarak “din ve devlet ilişki lantılardan farklı olarak sa si” başlığı altında laiklikten lonun dışına taşan kalabalık söz edildi. Partinin laikliği, görüntüleri bu kez yaşanma dini özgürlüklerin ve farklı dı. Ana slogan olarak “Türki hayat tarzlarının, hukuk dev ye Vakti’nin kullanıldığı sa letinin teminatı altına alın londa, “Siyaset gençleşiyor, ması ve devletin bütün inanç Türkiye güçleniyor”, “Güçlü gruplarına eşit mesafede dur Meclis, Güçlü Hükümet, Güç ması olarak kabul ettiği kay lü Türkiye”, “Türkiye Şah dedildi. Köklü bir geçmişe ve lanıyor”, “Millet Karar Ve “engin tecrübe”ye sahip mil recek, Güven ve İstikrar De letin, laikliğin bazı kazanım vam Edecek” yazılı pankart larına öteden beri sahip ol lar asıldı. Cumhurbaşkanı duğu vurgulandı; buna Ha Erdoğan’ın açıkladığı bildir cı Bektaş Veli, Mevlana, Yu gede, önceki seçimlerde açık nus Emre, Sarı Saltuk’tan ör lanan bildirgelere göre farklı nek verildi. lıklar da dikkat çekti. Bunlar n ‘Kürt sorunu’nun adı yok: arasında en dikkat çekenle 1 Kasım bildirgesinde Kürt rinden biri Antarktika’da Bi sorunu ve çözüm süreci lim Merkezi kurmak oldu. ne uzun bir bölüm ayrılır Bildirgedeki önemli deği ken, bu bildirgede bu ifade şikliklerden bazıları şöyle: lere hiç yer verilmemesi dik n Mustafa Kemal bildirgede: kat çekti. “Kürt vatandaşları Yeni sistemin anlatıldığı bö mızın her türlü insani mese lümde, Meclis ve hükümetin lesini demokrasi ve refah so güçleneceği, yönetimde çift runu olarak gördük” denile başlılığın kalkacağı anlatılır rek bugüne kadar yapılan ken, Kurtuluş Savaşı’na atıf lar anlatıldı. Bildirgede, “Mil yapıldı. Bildirgede, “Bundan letimizin temel değerlerinin yüzyıl önce, rahmetle andığı yoğrulduğu tarihi yolculukta mız dedelerimiz, Gazi Mus ki birlikteliğimizi ve eşit va tafa Kemal önderliğinde, Yu tandaşlık anlayışını benimsi nan askeri Polatlı’ya dayan yoruz. Bu anlayışla, devletin dığında bile Meclis’i kapat bütün toplumsal kesimlerle mamış, savaş şartlarında da hakkaniyet ölçüsünde, eşit hi Meclis’in iradesiyle karar lik temelinde ve demokratik lar almış ve İstiklal Harbimi bir ilişki geliştirmesini sağla zi Büyük Millet Meclisimi yacak, toplumsal zenginliği zin önderliğinde kazanmış mizin tüm unsurlarını çoğul tır. Milli iradenin tecelligâhı cu bir yaklaşımla kucakla olan Türkiye Büyük Millet maya devam edeceğiz” cüm Meclisi, yeni dönemde de leleri yer aldı. güçlü bir şekilde faaliyetle n Alevilere eski sözler: rine devam edecek; yeni sis Alevilerle ilgili olarak 1 temin önemli bir unsuru ola Kasım’da verilen “Geleneksel irfan merkezleri ve cemevlerine hukuki statü tanıyacağız” sözü tekrar edildi. n OHAL’e devam: OHAL’in 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle başlatmak zorunda kalındığı savunulan bildirgede, “OHAL uygulamasını vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerine zarar gelmeden milli güvenliğimizin ve vatandaşlarımızın huzuru tam olarak tesis edilene dek sürdüreceğiz” denildi. n AB ve ABD ile ilişkiler: AB ile ilişkilerin diğer ilişkilerin bir alternatifi değil tamamlayıcısı olarak tanımlandığı bildirgede, AB katılım hedefinin sürdürüldüğü kaydedildi. ABD ile yaşanan sorunlara da yer verilen bildirgede, “ABD ile yaşanan sorunları aşmak istiyoruz. ABD’nin Suriye’de PYD/YPG’ye desteğini kesmesi, PKK ile mücadelemizde somut destek vermesi ve FETÖ’nün iadesi konularında somut adımlar atması işbirliğimizin temel unsurlarını oluşturmaktadır” ifadeleri kullanıldı. n Antarktika’ya Türk Bilim Üssü: Araştırmacı yetiştirmeden, ArGe desteklerine kadar yeni birçok programı devreye alınacağı belirtilen bildirgede, Antarktika’da Türk bilim üssünün önümüzdeki yıl faaliyete açılacağı kaydedildi. Bildirgede, öncelikli alanlarda teknolojik ürün yatırımının etkin bir şekilde destekleneceği ve otomobil projesinin hızla hayata geçirileceği kaydedildi. n 16 yıllık betonlaşmadan sonra bahçe projesi: İstanbul’da 30 yeşil alan ve Eskişehir, Bursa, Trabzon, Gaziantep, Adana ve Mersin’de millet bahçeleri projesi hayata geçirilecek. İstanbul’da Atatürk Havalimanı millet bahçesi haline dönüştürülecek. l ANKARA İnce’nin vaadi AKP’nin müjdesi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Meclis’te çoğunluğun kazanılmasının önemine dikkat çekerek, Cumhurbaşkanlığı seçimini yüzde 50’nin çok üzerinde oyla kazanmayı hedeflediklerini, Meclis’te de milletin en az yarısının desteğini alarak güçlü bir grup kurmaları gerektiğini söyledi. ‘Polis, öğretmen, hemşire ve din görevlilerimize bir müjde vermek istiyorum” diyen Erdoğan, emeklilik ek göstergelerinin 3600’e çıkarılacağını açıkladı. CHP’nin adayı Muharrem İnce, bir süredir seçimi kazanması durumunda polis ve öğretmenlerin ek gösterge sorunu çözeceğini, göstergeyi 3600’e çıkaracağını söylüyordu. Görev erteleme beyannamesi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, uzun süredir siyasi gündemin bir hayli dışında duruyor. Seçim çalışmalarına henüz başlamış değil. Yurtdışı gezileri ve bazı televizyon röportajları dışında ekranlarda da fazla görünmedi. 6 Mayıs’ta İstanbul İl Kongresi’ndeki seçim manifestosun, dün de partisinin seçim beyannamesini açıkladı. Açıklandığı salonda bile heyecan yaratamayan manifestonun ardından, yine çok sönük bir beyanname ile seçmenlerin karşısına çıktı. Erdoğan, manifestoda olduğu gibi seçim beyannamesinde de, ekonomiden demokrasiye, eğitimden çevreye kadar bütün alanlarda, iddia edildiği veya beklendiği gibi yeni hedefler ortaya koymadı. Hatta başta ekonomi olmak üzere çeşitli alanlarda giderek artan sorunları ve çözüm beklentilerini görmezden gelerek, “yaptıklarımızı yapmaya devam edeceğiz” mesajı verdi. Ekonomideki başarı sırrından, demokrasi ve özgürlük konusundaki uzun başarı listesinden bahsetti. Beyannamede, ciddi dalgalanmalara yol açan ekonomik sorunlar, OHAL ve KHK’lerle iyice daraltılmış olan adalet ve özgürlük sorunları yok sayılmaya, ötelenmeye devam edildi. Sorunlar ötelenirken çözümlerine dönük beklentiler de ertenmiş oldu. İş çevrelerinden dar gelirliye, akademisyenlerden hukukçulara kadar toplumun her kesiminden yükselen çözüm taleplerinin karşılanması, seçimde iktidar için “güçlü Meclis, güçlü hükümet” sağlanması koşuluna bağlandı. 16 yıl iktidarda olan bir liderin, “seçimden sonra enflasyonla ilgili çok ciddi önlemler alacağını” söylemesi, zaten yapmak zorunda olduğu icraatı ve şimdiye kadar yapmasının önünde hiçbir engel olmayan adımları vaat olarak sıralaması gerçekten şaşırtıcıydı. Ancak, Erdoğan bununla da yetinmeyip, Antarktika’da kurulacak bilim merkezini, uzay çalışmalarına verilecek desteği ve çok yüksek işsizlik oranına rağmen ülkeye nitelikli işgücü çekmeyi de bu “sürpriz” listeye ekledi. Antarktika’da kurulacak bilim merkezini çılgın proje listesine ekleyen Erdoğan’ın bu vaat ile hangi seçmen grubunu etkileyeceğini kestirmek zor. Ama iktidara yakın medya ve yorumcular tarafından dile getirilen, bu beyannamenin ekonomik sorunlara etkili cevaplar ve kucaklayıcı demokrasi açılımları getireceği iddialarını karşılamadığı çok açık. Manifesto gibi, “görev erteleme” beyannamesinin de AKP teşkilatlarındaki metal yorgunluğuna çare olacak gibi görünmüyor. Şimdiye kadar son derece düşük profilli bir seçim kampanyası yürüten Erdoğan’ın, seçimi kazandıracak asıl sürprizi için sürekli yeni tarihler veriliyor. Önce manifestoyu bekleyin dendi, sonra asıl beyanname çok iddialı olacak diyenler oldu, şimdi de “alana bir çıksın o zaman görün” değerlendirmeleri yapılıyor. Fakat, seçime bir ay kalmışken yedekte bekletilen güçlü vaatler, şaşırtıcı hamleler olduğuna, seçmeni etkileyecek bir şahlanış yaratılabileceğine inanmak giderek güçleşiyor. Erdoğan daha fazla ‘güç’ istedi kalanları muhalefete bıraktı A KP’nin 16 yıllık tek başına iktidarından sonra şına iktidara geldikten sonra uzunca bir sü alelacele gittiği seçimler için re “iktidar ama muk vaatlerini açıkladığı beyan tedir değil” bakış açı namesine, geriye başka hir sıyla algılandı ve yürü bir şeyi bırakmayacak ağır dü. Bu dönemde iktida lıkta “daha fazla güç” isteği ERDEM damgasını vurdu. GÜL ra gelirken avantaja dönüştürdüğü “mağduriyeti” de Ankara gazetecilerinin ha sürüyordu. Hatta tek başına berleştirdiği partilerin seçim be iktidarının belli bir sürecinde “Tüm yannameleri, “Beyannamenin şif iktidar elinde olmasına karşın mu releri” başlığıyla gazetelerde yer halefeti de kendi yapıyor” avanta alır genellikle. AKP Genel Başka jına bile sahip oldu. Sonra bu terk nı ve cumhurbaşkanı adayı Re edildi. Ne zaman? Bir zaman dili cep Tayyip Erdoğan tarafından mi vermek istersek örneğin parti açıklanan beyannamenin adı, şif içinde en azından “ortak akıl” dö re çözücülüğüne ihtiyaç bırak neminin sona erdirildiği zamandan mayacak kadar açıktı. “Güçlü bu yana. Sonra “cumhurbaşkanı Meclis, Güçlü Hükümet, Güçlü da bizden, hükümet de bizden, Dı Türkiye.” Partinin sloganı da ay şişleri de bizden, vesayet bitti as nı adı taşıyacak ve bugünden iti ker de bizden” bakış açısı da ye baren seçime kadar kullanılacak. terli olmaz oldu. Ve Türk tipi baş Kısaca beyanname güçle başlı kanlık sistemiyle, “Hepsi bizden yor, güçle noktalanıyordu. olsun ama bizim adımıza bir tek li Aslında AKP, 2002’de tek ba derimiz Erdoğan olsun” dönemine geçildi. Hatta “Sadece MHP ittifakı, biraz da BBP katkısı bize yeter” bakış açısına bile geçildiği söylenebilir. Dünkü beyannameyle bunla rın duyurusu yapıldı AKP’nin dünkü beyannamesiyle güç her şeyin önüne geçti. AKP’lilerin iktidara yürüdüğü dönemde ve iktidar süresince bir avantaj gibi kullandığı kavramların hepsi tam anlamıyla gölgede kaldı. Adalet, özgürlük, merhamet, barış, huzur, kardeşlik, hakkaniyet, eşitlik, dayanışma... Erdoğan da, milletvekili adayları da salonda desteğe gelen partililer de artık bu kavramları unutmuş gibiydiler. Bu durumun, aslında son bir aylık sürece girilen seçim kampanyası için muhalefete bazı avantajlar sağladığını vurgulamak mümkün. İktidar, ülkenin büyük ihtiyacı olan bu kavramları unuttu ya da ikinci plana attıysa muhalefet ne duruyor? Şimdi muhalefet sadece güç vurgusu yapan iktidar karşısında, “milletin ihtiyaçları” da diyerek bu kavramları, haklarını da verecek şekilde konuşma imkânına sahip diyebiliriz. Beyannamede, çözüm sürecinin sona ermesinden bu yana konuşulmayan Kürt sorunu da yer almadı. 7 Haziran seçimlerine giderken, çözüm sürecinin de yeni bitirildiği günler olması nedeniyle dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı beyannamede de yer almamıştı. O dönem “Kürt sorunu beyannamede yok” sorularına Davutoğlu, “Aslında hazırlığımız vardı. Matbaaya baskıya giderken düşmüş” yanıtını vermişti. Daha sonra beyannameye alınmış, 1 Kasım seçimlerinde ise Kürt sorunu yerine güvenlik konusu öne çıkmıştı. l ANKARA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle