18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 17 Mayıs 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: SERPİL ÜNAY Talimat yerine ulaştı Atay gözaltına alındı Oyuncu Barış Atay, bir tweet nedeniyle gözaltına alındı. Atay işçiyi tekmeleyen AKP’li Yerkel’in özürünün yeterli olmadığını söylemişti SANATÇILARDAN TEPKİ YAĞDI Düşüncenin suçu olmaz Oyuncu Barış Atay’ın attığı bir tweet nedeniyle gözaltına alınmasına sanat camiası sert tepki gösterdi. Sanatçıların Atay’ın gözaltına alınmasına ilişkin görüşleri şöyle: l GENCO ERKAL: Satılmış gazetenin bir köşe yazarının hedef göstermesi sonucu gözaltına alınan, zaten bir süredir oyunları yasaklanan, iktidarın baskısı altında sahneye çıkması engellenen meslektaşımız Barış Atay’ın durumundan endişe duyuyorum. Seçim öncesi muhalif seslerin susturulma çabasının giderek yoğunlaştığı bir dönemde düşünce özgürlüğünü titizlikle savunmamız gerekir. Barış Atay hemen salıverilmelidir. Bu günler geçecek, jurnalci gazeteciler, yandaş kalemler silinip gidecekler. l MÜJDAT GEZEN: Alışkanlık haline getirdiler Barış’ı gözaltına almayı. Herhalde OHAL kalktıktan sonra bu hikâyeler de ortadan kalkacak. l ORHAN ALKAYA: Düşünce beyan etmenin bu derece tehlikeli, muhbir vatandaşlığın bu derece makbul olduğu bir dönemde Barış, düşüncelerini korkusuzca ifade etmekten başka bir şey yapmadı. Düşüncenin işleyeceği hiçbir suç yoktur. l GÜLSEN TUNCER: Bu gözaltılar biraz fazla olmaya başladı. Endişe verici. Toplumda özgürlük alanının kısıtlanması tehlikeli patlamalara yol açabilir. Bu işle ilgilenen insanların çok dikkatli davranması gerektiğini düşünüyorum ve meslektaşımın durumu için kamuoyunun bir an önce aydınlatılmasını istiyorum. l ORHAN AYDIN: Bir oyuncu arkadaşımın, Barış’ın Türkiye’nin en çok satan gazetesindeki bir tetikçi tarafından hedef gösterilmesi kabul edilemez. Sarayın saltanatını sürenler, yargılanacaklar, yakındır l MURAT DALTABAN: “Tekmenin fotoğrafı” kişisel bir çatışmanın ötesinde katmanlı anlamlandırı labilecek bir fotoğraf. Orta ve alt orta sınıflar için “vicdanın fotoğrafı” olarak isimlendirilirken; en altta kalanın, kendi hak ve özgürlükleri için, temelde yaşam hakkı için yukarı taşıdığı bir kitlenin, silahlı kuvvetleri yanına alarak “geri dönüş fotoğrafı”dır. “Tekmenin fotoğrafı”nda içinden çıkıp, desteğiyle yukarıya tırmandığı bir sınıftan, öldüresiye nefret etmenin dramatik anlamları okunabilir. “Tekmenin fotoğrafı” bir vicdan hesaplaşmasının derininde, kendi sınıfıyla hesaplaşmayı resmeder. Muhakeme edilecek olan da bu derindeki hesaplaşmadır. Bu yüzden de ürkütücüdür. Güne kalan gözaltılar ise sıradanlaştırılmış, haksız uygulamalara dönüşmüştür. Simgeleşmeye yüz tutmuş isimlere ve kitlelere, göz korkutma amaçlı uygulamalar olarak kabul gördüğü nettir. l FÜSUN DEMİREL: Barış’ın gözaltısı ne ilk ne de son. Dünya resmi tarihine baktığınızda büyük utançlarla karşılaşılıyor. McCarthy dönemi Amerikasında durum böyle oldu. Anti Komünist histeri ile davranan Mccarthy sivillere, Vietnam Savaşı karşıtlarına, muhalif sanatçılara yönelik operasyonlar başlatıp bir korku imparatorluğu yaratmıştı. Sanat dünyasında hoşlanmadıklarını kara listeye almış, sol gruplara sempati duyanları ifadeye çağırmış, ifadeyi reddedenler ise yıllarca işsizlik, yoksulluk ve baskı altında yaşamıştır. Arthur Miller, Lilian Helmand gibi yazarlar ve Charlie Chaplin, Orson Welles gibi sinema sanatçıları da ifadeyi reddetmiştir. Tüm bu acıların sonunda resmi tarihe baktığımızda McCarthy dönemi için “Amerikalıların kafasını karıştırıp saptırmak, ülkeyi savaşa ve enflasyona sürüklemek ve Amerika’nın dünyadaki itibarını düşürmek için, hiçbir lider onun kadar başarılı olamamıştır” diye yazar. TWITTER MESAJLARI l MERT FIRAT: Algı yönetenler, tetikçiler, üçlü pirizler, yalaklar ve dönekler yine meydanda anlaşılan. Biz halkız unutmayacağız. Sistem intikamcı kindarları yaratırken çanak tutanlar asıl vatan hainleridir! l SUNAY AKIN: Özürü kabul etmemek, “yargılanacaksınız” demek, düşüncedir... Düşünce suç olamaz! l SABAHAT AKKİRAZ: Barış Atay’ı hedef gösterip sonra da gözaltına almak tahammülsüzlüğün zulmü. Öldürmeye Nişantaşı’ndan TBMM’den başlarız diyenler mahkemeye bile çıkmazken, farklı düşünen herkesi gözaltına mı alacaksınız? Haklı olduğunuza inanıp, nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorsunuz? Korkmayın. Susmayın. Haksızlık karşısında susarsanız Hz Ali’nin dediği gibi; hem hakkınızı hem de Şeref’inizi kaybedersiniz. Her gün sosyal medya üzerinden binlerce hakaret işitiyorum. Ama “yolumdan dönmüyorum.” l FERHAT TUNÇ: Barış Atay arkadaşımızın bu sabah gözaltına alındığını üzülerek öğreniyorum. Ahmet Hakan dün hedef göstermişti ve birileri zaman kaybetmeden bu ihbarı fırsata dönüştürmüşe benziyor. Ülkede hak ve hukuk kalmayınca zorbalık kanun sayılıyor artık! l JEHAN BARBUR: Noluyor yani Barış Atay’ı gözaltına alınca??? Gücünüz hep tekil sesimize yetiyor değil mi? Yetmiyor arkadaşım, kusura bakma! İçimiz çoğul bizim. Susmayız, susmayacağız... Haksızlık, ölüm, hırsızlık, kan, kavga, adaletsizlik olan yerde kabule geçecek kadar kaybetmedik haysiyetimizi. l BURHAN ŞEŞEN: Barış Atay yargılanacaksınız derken kendini kastetmiyordu. l Kültür Servisi Oyuncu Barış Atay, 2014’te o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın müşaviri Yusuf Yerkel’in Soma faciasını protesto eden madenciyi tekmelemesi ile ilgili özür tweet’ine karşı paylaştığı tweet nedeniyle gözaltına alındı. Atay’a halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme suçlaması yöneltildi. Soma’da madenci Erdal Kocabıyık’ı tekmeleyen Yusuf Yerkel, 13 Mayıs’ta Twitter hesabından “Böyle bir olayda yer almamdan dolayı tekrar derin üzüntülerimi ifade ediyor, kamuoyundan özür diliyorum” mesajını paylaşmıştı. Atay da tepkisini “Hepiniz ağlayarak özür dileyeceksiniz. Bu ülkeye, insanına yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz” mesajıyla ifade etmişti. Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan da önceki günkü “Lütfen bu adama haddini bildiriniz” başlıklı yazısında Muharrem İnce ve Meral Akşener’e seslenerek Barış Atay’ı tweet’i nedeniyle hedef göstermişti. Barış Atay, dün sa bah 06.00 civarı evine gelen polislerce gözaltına alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Atay hakkında resen soruşturma başlattığı öğrenildi. Atay, avukatı Efkan Bolaç aracılığıyla ilettiği mesajında, “Ahmet Hakan’ın talimatı yerine ulaşmış” dedi. Atay, Emniyet’teki sorguda, hedef gösterilmesine neden olan tweet’i ile ilgili şunları söyledi: “Yusuf Yerkel’in geçtiğimiz 4 yıl boyunca bununla ilgili hiçbir üzüntü belirtmediğini ve hatta tekmeyi yiyen işçinin yargılandığını biliyorum. Hatta bir daha iş bulamadığını da biliyorum. O yüzden özrünü samimi bulmadım ama daha önemlisi bir suçun karşılığı özür değil yargılanmaktır. Sosyal medyada özrün kabul edilmesini toplumsal huzur adına bazı şeylerin sineye çekilmesini ısrarla yazanları görünce ben de Yusuf Yerkel’e istinaden, Yusuf Yerkel’in ağlak özrüne ve tavrına istinaden bu süreçte suç işlemiş olan ya da olma ihtimali bulunanları kast ederek ve Türkiye’nin her şeye rağmen bir hukuk devleti olduğunu düşündüğümden bu tweet’i paylaştım.” Atay’a Emniyet’te Afrin operasyonu ile ilgili tweet’i de soruldu. Atay, “Afrin coğrafi olarak Suriye’ye ait bir bölgedir ve doğal olarak Suriye halkına aittir. Türkiye’de yaşayan bir yurttaş olarak ailem ile birlikte Antakyalı biri olarak gelişmeleri yakından takip ediyorum. Savaşın başladığı 2011 yılından bu yana AKP dış politikasının Suriye konusunda Türkiye’yi zor durumda bıraktığını düşünüyorum. Hükümet politikalarını eleştirmek bir yurttaşlık hakkıdır” dedi. Adliyeden geri döndü Dün saat 16.00 civarı adliyeye sevk edilen Atay, Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Ersoy Altıntaş tarafından sorgulanacaktı. Ancak savcı Altıntaş, Atay’ın gözaltı sırasında el konulmayan telefonunu incelenmesi için Emniyet’e gönderdi. Atay, bu nedenle dün geceyi de Emniyet’te geçirdi. l İSTANBUL / Cumhuriyet BENİ DE ŞİKÂYET ET Barış Atay’ın eşi Beste Sultan Kasapoğulları, Ahmet Hakan’a “Hadi beni de şikâyet et” çağrısında bulundu. Kasapoğulları, sosyal medya hesabından “Ben, ‘bu adam’ın karısı, çocuğunun annesi; kocam için kaleme aldığınız içi boş kelimeler yığınını hiçe sayarak; susarak beslediğiniz, hedef göstererek sebep olduğunuz her zulmün ifadesini adalet vereceğiniz günü, sabırsızlıkla bekliyorum!” mesajını paylaştı. Barış Atay’ın “Sadece Diktatör” adlı oyunu birçok ilde yasaklandı. SİYASETÇİLERDEN BARIŞ ATAY’A DESTEK Düşünce ve ifade iktidarın hedefinde CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, dün sabah gözaltına alınan Barış Atay’ın “Sadece Diktatör” adlı oyunun da bazı valilikler tarafından yasaklandığını anımsatarak, “İktidar partisi, 16 yıl boyunca sanatı, sanatçıyı, ifade ve düşünce özgürlüğünü doğrudan hedefine koydu. İktidar partisinin, farklı düşünceye, muhalif düşünceye hiçbir zaman tahammülü olmadı. 24 Haziran’dan sonra tüm mecralarda düşünce açıklamak özgür olacak, hiç kimse düşüncelerini ifade ettiği gerekçesiyle gözaltına alınmayacak, tutuklanmayacak. Böyle bir iklim değişikliğine de neden olacak olması nedeniyle 24 Haziran seçimlerini önemsiyoruz” dedi. Tekme serbest eleştirmek yasak CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, oyuncu Barış Atay’ın gözaltına alınmasına tepki gösterdi. CHP’li Yarkadaş, “Tekmeci Başbakanlık çalışanı Yusuf Yerkel’e dokunamayan yargı, ‘Hesap vereceksin’ diyen oyuncu Barış Atay’ı gözaltına aldırtıyor. Emekçiye tekme serbest, bunu eleştirmek ise yasak. Barış Atay’ın düşüncelerinden dolayı gözaltına alınması kabul edilemez. Barış Atay yalnız değildir” diye tepki gösterdi. Atay’ın gözaltına alınma sürecine de değinen Yarkadaş, Atay hakkında önceki gün sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı “Hesap vereceksiniz” ifadesinden dolayı resen soruşturma başlatıldığını dile getirdi. Büyük bir ayıp, büyük bir skandal HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Atay’ın gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Paylan, yalnızca “Yargılanacaksınız” diyen bir kişinin tehditler üzerine gözaltına alınmasının büyük bir skandal olduğunu dile getirdi. Atay’ın korku iklimine karşı her zaman sözünü cesaretle söyleyen bir sanatçı olduğunu ifade eden Paylan, “Büyük bir ayıp var ortada. Ahmet Hakan hedef göstererek, haddinin gösterilmesini istemiş ve bu yerine gelmiştir. HDP de bazı mafya liderleri tarafından hedef gösteriliyor. Önemli olan hükümetin hedef gösterilenleri değil, hedef gösterenler hakkında adımları atmasıdır” dedi. ‘Yaşamları tehlikede’ İHD, açlık grevinde olan 4 mahpusun durumuna dikkat çekti İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, İzmir Menemen R Tipi Cezaevi’nde 20 Nisan tarihinden bu yana süresizdönüşümsüz açlık grevi eylemini sürdüren Ergin Aktaş, Dicle Bozan, Yusuf Bulut ve Ehmedi Xami’nin durumuna dikkat çekti. Şube binasında basın toplantısı düzenleyen Komisyon üyelerinin adına, İHD İstanbul Hapishane komisyon Üyesi Mehmet Acettin açıklama yaptı. Mahpusların sağlıklarına ilişkin bilgi veren Acettin, “Ergin Aktaş bir eli dirsekten, diğer eli bilekten yok. Ayrıca KOAH hastası, tek başına kalamaz raporlarına rağmen OHAL sonrası tek kişi lik hücrede tutulmaktadır. Dicle Bozan, bir bacağı kesik, diğer bacağında ve karın bölgesinde yaralar mevcut. Ayrıca bir yıla yakındır bağırsakları dışarıda, ameliyatla içeri alınması gerekir ancak bir türlü ameliyat edilmiyor. Yusuf Bulut, 1950 doğumlu, ince bağırsak kanseri ve yatağa bağımlı olarak yaşamaktadır. Ehmedi Xami ise, 2000 doğumlu ve felçli, tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak yaşamını idame ettirmektedir” ifadelerini kullandı. Mahkumların taleplerini sıralayan Acettin, “Ameliyat zamanı gelen arkadaşlarının ameliyatlarının yapılması ve tedavile rinin gerçekleşmesi gerekir. Hapishane koşullarının düzeltilmesi. Uzun zamandır karşılanmayan sevk taleplerinin yerine getirilmesidir. İnsan hakları savunucuları olarak, bu mahpusların geçen her gün sağlık durumları ve yaşam haklarının tehlikeye gireceğinin endişesiyle bir an evvel taleplerinin karşılanmasını istiyoruz” dedi. Avukat Gülizar Tuncer ise Menemen R Tipi Cezaevi’nin mahkumların ihtiyaçlarını karşılamadığını, aksine o cezaevindeki hasta tutsakların çok daha zor şartlar altına alındıklarını söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet haber 11 Baskıda kaosa geçiş süreci Şimdi karşımızda şöyle bir risk var: Karanlık baskı döneminden doğrudan kaotik bir çöküşe doğru ilerlemek. 2015 ortasından bu yana ülkemizi tüm dünya önünde ayıplı hale getiren istibdat rejiminin artık son demlerini yaşadığımızı düşünüyorum. Aşırı iyimser falan değilim. Toplum, sistem, ülke, artık daha fazla baskıyı kaldıramayacağını gösterdi. Normalde kasım seçimlerine göre yüzde 61.5 olması gereken AKP+MHP oyu, bugün yüzde 50’nin altında gözüküyor. Bütün bunlar, iktidara artık bu koca ülkeyi baskı ve korkuyla yönetemeyeceğini gösterdi. Merak etmeyin; anladılar. Vicdan değil oy kaybı sayesinde. Bu yüzden mahcup AKP’liler çıkıp ‘Bence de Selahattin Demirtaş’ı bırakmak lazım’ diyor; Cumhurbaşkanı ‘daha çok demokrasi’ vaat ediyor; AKP kurmayları seçimden sonra AB normlarına dönmekten falan söz ediyor. Buraya kadar güzel. İstibdat rejiminin artık ‘sürdürülebilir’ olmadığı; Türkiye’nin bu çağda 1950’ler Baas Parti modeliyle yönetilemeyeceği görüldü. Korku kalmadı. İnsanlar konuşuyor, şikâyet ediyor, her kanalda günde 23 defa Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarının canlı yayımlanması da fayda etmiyor. Aklı olan herkes bunu gördü. İyi. Ancak maalesef demokrasiye dönmek, o kadar kolay olmayacak. İktidar seçim sonrası bu ülkeyi yönetebilmek için ‘yumuşaması’ ve ‘normalleşmesi’ gerektiğini görse dahi, karşımızda bir enkaz var. Bu lafı öylesine kullanmıyorum. Demokrasiyi ayakta tutan ‘kurumlar’ çökmüş durumda. Ne Merkez Bankası kaldı, ne RTÜK ya da Milli Eğitim Bakanlığı. Kalitesizlik diz boyu. Yargı zaten sizlere ömür. Memleketin bürokrasisi, Anadolu’da ufak ölçekli bir işletmede depo müdürü olabilecek seviyede insanlara emanet. Bu çok kötü. Türkiye’nin hak etmediği ölçüde vasıfsız insanlar, sadece ‘devletçi’ ya da ‘yandaş’ diye bürokrasinin çarklarına oturtuldu. Ha deyip demokrasiye dönmeye niyet ettiğinizde (ki başka alternatif olmadığı ortada) devletteki değişimi sağlayabilecek kadrolar yok artık. Üstelik inanılmaz bir hukuki karmaşa var. Alelacele hazırlanan başkanlık sistemi, hukuki boşluk ve çelişkilerle dolu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilelebet Türkiye’yi yöneteceği mantığıyla hazırlanmış, ancak Erdoğan’ın bile Türkiye’yi yönetmesini zor kılan bir anayasal model bu. Çünkü ‘başkan’ figürünü 84 milyonluk ülkenin ‘belediye başkanı’ olarak gören bir mantığı var. Steve Jobs’u mezarından çıkartıp Beştepe’ye oturtsanız bile bu berbat anayasayla böyle dinamik bir toplumu yönetemez. Türkiye’nin işi çok zor. Karşımızdaki ekonomik kriz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bloomberg’e verdiği bir röportajın piyasaları yarım saat içinde altüst etmesi, ‘Ey dolar, ey faiz, düşün hemen!’ demenin savcıya talimat vermek gibi kolay olmadığının görülmesi, hepimizi sancılı günlerin beklediğine işaret. Seçim sonrası işimiz daha da zor. Binali Yıldırım’ın kabinede nadiren de olsa uygulamayı denediği ‘dengefren’ rolünü bile özler olacağız. İktidar çevreleri, “Ekonomideki sıkıntılar, dış güçlerin oyunu. Seçimden sonra her şey iyi olacak” diyor. Ancak bu doğru değil. Tam tersine asıl kriz, seçimden sonra. İktidarın bu ağır ekonomik kriz karşısında yapabileceği tek şey, bir an önce mali disipline gitmek, bol keseden harcamaları kesmek, ekonomiyi soğutmak, faiz ve enflasyona şok önlemler getirmek, OHAL’i kaldırıp yatırım ortamını düzeltmek ve nihayetinde demokrasiye dönmek. Benim korkum, ‘Tamam’ deyip bunu denemeye niyet etseler dahi, ki ister istemez buraya gelecekler, bu acı reçeteyi uygulayabilecek bürokratik kadroları yok. Çünkü 21’inci yüzyılda yeni ve güçlü bir Türkiye kurmak değil Twitter’da kimin ne yazdığını takip etmekle meşgul olan bir devlet var. Ve ülke bu yüzden istibdattan kaosa sürüklenebilir... CHP’Lİ YARKADAŞ: Cezaevlerinde ölüme davetiye çıkarılıyor CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, cezaevlerinden kendisine gönderilen mektuplara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Mektuplardaki sorunları rapor haline getirerek Adalet Bakanlığı’na ilettiğini belirten Yarkadaş, “kötü muamele ve işkencelerin katlanılacak gibi olmadığını” vurguladı. Yarkadaş, “İstanbul Silivri Cezaevi’nden mektup yazan bir tutuklu, bir ilacı temin edebilmek için üç hafta mücadele ettiğini belirtiyor. Bunun adı ölüme davetiye çıkarmaktır. Bakanlık ne yapmaya çalışıyor?” diye sordu. “Birçok cezaevinde doktora gitmenin adeta bir eziyete dönüştüğünü” vurgulayan Yarkadaş, doktora götürülenlere ise çift kelepçe takıldığını ifade etti. İskenderun Cezaevi’nde bulunan tutukluların Adalet Bakanı’na yazdığı mektubun bile açılıp okunduğunu dile getiren Yarkadaş, “Cezaevi yönetimi, mektup yazan tutukluları ‘Bizi şikâyet eden mektup yollarsanız, başınıza her şey gelir’ diyerek tehdit ediyor” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle