23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 30 Nisan 2018 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Hileye komik ceza Hileli gıdaları piyasaya süren firmalara, büyüklüğü ne olursa olsun 18 bin TL ceza kesiliyor. Gıda Mühendisleri Odası, mevzuattaki eksikliklerin giderilmesini istedi Sütten peynire, baldan, baharata yediğimiz her ürüne hile karışıyor. İn san sağlığını hiçe sayan hileli gıda üreticilerine verilen komik cezalar ise caydı rıcı olmaktan çok uzak. Dünya Tüketici Örgütü’ne (WCO) GAMZE BAL göre ekonomik büyüklüğü tüm dünyada 50 mil yar dolar civarında olan hileli gıda sektörünün Türkiye’deki büyüklüğü ise 10 milyar TL’yi aşıyor. Bu ürünleri üreten fir malara verilen ceza ise büyük lüğü ne olursa olsun yalnızca Gıda mühendisleri denetimde yok gibi Şenyurt, kayıtdışılığın yaygınlığı açısından gıda sektörünün ikinci sırada yer aldığını söyledi. Şenyurt’a göre faaliyetteki kayıtlı işletmeleri denetleyen 6 bin 404 kişilik kadro içerisinde gıda mühendislerinin payı yalnızca 2 bin 237. Bu durumdan dertli olan gıda mühendisleri, meslek alanlarını ilgilendiren konularda bile yeterince rol alamadıklarından yakınıyor. Gıda güvenliğinin tüm dünyanın ele aldığı önemli bir konu olduğunu ve bu konuda üzerlerine düşeni yapmak istediklerini söyleyen Şenyurt, “20 bine yakın üyesiyle Gıda Mühendisleri Odası olarak görev ve sorumluluk almaya hazırız. Konuyla ilgili GTHB ilgili birimleriyle ve belediyelerle ortak çalışmalar yapabiliriz. Öncelikle meslek alanımızı ilgilendiren konularda etkin rol almak istiyoruz. Yurttaşlarımızın bilinçlendirilmesi son derece önemlidir” diye konuştu. 18 bin TL. TMMOB Gıda Mühendisle ri Odası İstanbul Şube Başkanı Zafer Şenyurt, 18 bin TL ceza kesilmesinin caydırıcılıktan uzak olduğunu vurgulayarak, “Et, süt, peynir, zeytinyağı, bal, baharat.. Hile yapılmayan ürün neredeyse yok. Ancak etkin bir mücadele de yok” dedi. Hileli ürün ürettiği veya sattığı tespit edilen firmalara uygulanacak cezai yaptırımların yeniden düzenlenmesi gerektiğini ifade eden Şenyurt, “Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ve ilgili birimlerine önemli görevler düşüyor. Mevzuatta yer alan eksiklikler en kısa sürede giderilmeli” diye konuştu. Türkiye’de faaliyette bulunan yaklaşık 652 bin onaylı ve kayıtlı işletme varken, bu işletmeleri denetlemekle görevli denetçi sayısı yalnızca 6 bin 404. “Denetimlerin gerek nicelik, gerekse nitelik açısından yeterli olduğu söylenemez. Denetçi sayısı, işletme sayısı dikkate alındığında mevcudun en az iki katı olmalıdır” diyen Şenyurt, denetim kriterlerinin yeniden ele alınması ve denetçi niteliklerinin artırılması gerektiğini aktardı. Anlamak zor Şenyurt, “Bazı ürünlerde görsel ve duyusal olarak far kı anlamak zor da olsa mümkün ola bilse de çoğunda analiz yapılmadan anlamak müm kün değil dir. Bu ne denle de netimler son dere ce önem li” diye konuştu. Zafer Şenyurt TROY Jelatinli yoğurt Türkiye Ziraatçılar Derneği’nin (TZD) tespit ettiği gıdada hileli yöntemler şöyle: n Yoğurda bitkisel yağ ve jelatin katılıyor, jelatin, domuzun deri veya kemiklerinin kaynatılmasıyla elde ediliyor. n Yağlı tulumpeynirine bitkisel yağ ve nişasta; yağlı eritme peynirine bitkisel yağ karıştırılıyor. n Şekere tekstil boyası, yumuşak şekere domuz jelatini ve tekstil boyası karıştırılıyor. n Tavuk kemikleri öğütülüp salama katılıyor. n Kaçak çaylar, kimyasal renklendiriciler hatta domuz kanıyla renklendiriliyor. n Yüzde 100 dana eti diye satılan sucuklarda at, eşek ve kanatlı eti kullanılıyor. n Uzun soyulmuş sosise kanatlı eti, yabancı doku ve iç organ katılıyor. En büyük tehlike sütte En çok hile yapılan ürün grubunun yüzde 35 ile süt ürünleri olduğunu, yaygın olarak tereyağı ve peynirin başı çektiğini anlatan Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Zafer Şenyurt, ikinci sırada ise yüzde 22 ile et ürünlerinin bulunduğunu dile getirdi. Şenyurt, “Zeytinyağı hileleri yüzde 12 ile üçüncü sırada yer alırken, yüzde 11 katkı maddelerinde, yüzde 10 balda, yüzde 10 baha rat ürünlerinde hile yapıldığı tespit edildi” diye konuştu. Tüketicinin bu hileleri anlamasının neredeyse imkânsız olduğuna işaret eden Şenyurt, “Yurttaşlarımıza öncelikle mümkün olduğunca ambalajlı ürünleri tercih etmelerini, güvendikleri firmaların ürünlerini almalarını, aldıkları ürünlerin etiket bilgilerini mutlaka kontrol etmelerini öneririz. Meyve sebze ürünleri dışın da gıda ürünlerinin neredeyse tamamının ambalajsız olarak satılması mevzuata aykırıdır. Meyve sebzelerde de sağlığı tehdit edebilecek önemli riskler mevcut. Kimyasal kalıntı riski bunların başında geliyor. Halk pazarlarında satılan açık ürünler de gıda güvenliği açısından son derece riskli. Üretim koşulları ve menşei bilinmeyen ürünlerden uzak durulmasını öneriyoruz” dedi. hayalle başladı Ucuz et satılan yerler artacak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, et fiyatlarını dengede tutmak amacıyla et satışı yaptıklarını savunarak, “2930 liraya et satıyorum, satmaya da devam edeceğim. Ben gider 29 liralık yerden alırım, başkası 60 liraya et yiyorsa yesin, afiyet olsun. Dar gelirli kardeşlerimizin mutfağı şenlensin diye bu eti piyasaya veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz” dedi. Fakıbaba, “Bazıları et pahalı diyorsa ben de diyorum ki ‘2930 liraya et satılan yerler var, ben size etimi vereyim’ diyorum. Belki bunların sayılarını daha da artıracağız” diye konuştu. l Ekonomi Servisi Döviz borcu yasağına istisna Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, döviz geliri olmayan şirketlerin 2 Mayıs’tan itibaren döviz kredisi kullanamayacağını belirterek, büyümeye katkı sağlayacak yatırımların önünü açmak ve bu alanlara yatırım yapacak şirketlerin finansmana erişimini kolaylaştırmak amacıyla dövizle borçlanmaya sınırlama getiren düzenlemeye yeni istisnalar sağladıklarını bildirdi. Devletin alım garantisi kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yatırımların finansmanında kullanılacak döviz kredilerinde döviz geliri şartı aranmayacak. Özelleştirme ihaleleriyle bedeli döviz olarak belirlenen kamu ihalelerini kazanan Türkiye’de yerleşik kişilerce temin edilecek krediler de kapsam dışı olacak. l Ekonomi Servisi 2.5 milyon cebe girdi Soner Canko, 2 yıl önce ‘hayal’ olarak nitelendirilen ürünü gençlere, emeklilere ve banka ile tanışmamış kitlelere ulaştırdıklarını söyledi ORTAK HESAP MUTLU EDİYOR ING Bank’ın Uluslararası Tasarruf Araştırması’na göre Türkiye’de çiftler kazançlarını birlikte yönetmeyi ve birlikte birikim yapmayı tercih ediyor. Türkiye’de çiftlerin yüzde 59’u yani her 5 çiftten 3’ü, kazancını birlikte yönetmeyi tercih ediyor ve bir likte birikim yapmanın ilişkilerine iyi geldiğini düşünüyor. İlişkisinde mutlu olduğunu söyleyen çiftlerin yüzde 55’i kazançlarını ortak yönetiyor. Çiftlerin yüzde 72’si ortak birikim yapmanın partnerlerine daha yakın hissetmelerini sağladığını ifade etti. Yasak kalktı domates zamlandı Rusya’nın domateste ihracat yasağını kaldıracağını açıklamasının ardından, halde 1 lira 20 kuruş olan domates fiyatın 1 lira 60 kuruşa yükseldi. Rusya’nın domates kara rı Erdemli Sebze Hali’nde domates fiyatlarında hareketlenmelerin yaşanmasına neden olurken, zamların devam edeceği belirtildi. Erdemli Ziraat Odası Başkanı Rasim Şahin, “Rusya’nın aldığı bu karar hepimizi çok sevindirdi. Çiftçilerimizin ürettiği domatesleri de ihracatçılarımız alarak daha fazla ürün ihracatı yapar, çiftçilerimiz de daha iyi kazanç elde ederler” dedi. OLCAY BÜYÜKTAŞ Bankalararası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Dr. Soner Canko, “TROY’la Türkiye’nin bayrak taşıyıcı markası olmaya soyunduk. Markamız, Türkiye’de dijital dönüşümün sembolü olacak” dedi. Türkiye’nin Ödeme Yöntemi TROY, 2 yılda 2.5 milyonu aşkın kartın sağ alt köşesine yerleşti. TROY’un 2 yıllık performansını değerlendiren BKM Genel Müdürü Soner Canko, Nisan 2016’da 1 kart, 1 POS ile başladıkları yolculuklarında bugün tüm POS ve ATM’lerde geçen, 25 banka 3 epara kuruluşu tarafından kullanılan, 28 üyeli bir ödeme markası haline geldiklerini anlattı. Canko, “Türkiye’de henüz kartlı ödeme ile tanışmamış 20 milyonu aşkın Türk vatandaşını TROY logolu kartlarla tanıştırmak üzere yola çıktık. Biz ‘yerli malı haftası’ ile büyümüş bir nesiliz. TROY ile birlikte bize ait, bize özgü değerler içeren, bizim ihtiyaçlarımıza yanıt veren bir marka oluşturduk. Türkiye’nin bayrak taşıyıcı markası olmaya soyunduğumuz TROY ile 2 yılı geride bırakmanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. İnovasyon Merkezi Canko, “Bu yıl 7 milyon karta ulaşmak istiyoruz, nihai hedefimiz ise her cüzdanda en az 1 TROY logolu kartın bulunması” bilgisini verdi. Amaçlarının kart sayısını artırmak değil; bankasız nüfus olarak tabir edilen içlerinde gençlerin, kadınların, emeklilerin olduğu 20 milyonu aşkın kişiye ulaşmak ve dokunmak olduğunu da vurgulayan Canko, TROY İnovasyon Merkezi’ni kurduklarını anımsattı. ekonomi 9 Muhalefetin önündeki engeller AKP’de temsil edilen siyasal İslamın “istibdat” rejiminden kurtulmak isteyenlerin, bugün seçimlere giderken, politika üreme çabalarının önünde iki engel var. Bu engellerden biri “odadaki fil”. İkincisi de, kafa karışıklığı. ‘Odadaki fil’ “Odadaki fil”, en önemli konuyu ısrarla tartışmaktan kaçınanlara yönelik bir uyarıdır: “Odadaki fil ne olacak?” Bugün, seçimlere giderken, aday isimleri etrafında fırtınalar koparken, “odadaki fil”, seçimlerin yapılacağı ortamdır: OHAL, YSK vesayetine ek olarak, seçimlerdeki işlemlere, seçmen listelerine ilişkin yapılan son düzenlemeler vb. Önümüzdeki seçimleri konuşmak isteyenler, bu ortamın özelliklerini, kaçınılamaz sonuçlarını da konuşmak zorundadırlar. Parlamenter demokrasilerde genelde, seçim öncesi süreçte, muhalefetin kemikleşmesinden korkan iktidarlar havayı yumuşatırlar, kapsayıcı olmaya çalışırlar. Arkadaşlarımıza verilen hapis cezaları, AKP’de temsil edilen iktidarın tam aksi yönde bir yaklaşıma sahip olduğunu gösteriyor, seçimlerin ufkunun ötesinde gündeme gelecek olanlara ilişkin değerli ipuçları veriyor. Cumhurbaşkanı’nın “7 Haziran’da ufak bir kararsızlık yaşandı. Bunun faturasını da gördük” uyarısı da… Gül’ün, helikopterli, apoletli ziyaretçisi de… “Fili” odadan çıkarmanın yollarını düşünmeden konuşmaya devam edenlerin, aday çıkarma pazarlıkları yapanların samimiyetlerinden, gerçek niyetlerinden, ya da siyasi cesaretlerinden şüphe etmek gerekiyor. Yapışkan statüko Bu da bizi “yapışkan statüko” kavramına getiriyor. Muhalefet, AKP’de temsil edilen siyasal İslamın 16 yıllık “pasifdevrim” (yukardan aşağı, önlemlerle, yasalarla; aşağıdan yukarı moleküler düzeyde dönüşümlerle yaşanan değişim) sürecinde kurduğu statükoyu kabullenmiş olduğunun ayırdında (bu iyi niyetli bir yorumdur) değil. İlk kez 2011 Kasımı’nda, CHP’nin durumunu tartışırken değindiğim “patika bağımlılığı”,  “algısal kilitler” kavramları bugün de muhalefetin içinde olduğu durumu açıklamaya yardımcı olabilir. Uzun süre tek parti egemenliği altında yaşanan ülkelerde, siyasi kararların alınma süreçlerinde, bu partinin iktidar pratiklerinin çok ötesine uzanan, kalıcı davranış biçimleri (“patika bağımlılığı”) yaratan “algısal kilitler”, güçlü “bilişsel haritalar” oluşuyor. Böylece toplumda, bir kez yerleştikten sonra, değiştirilmesi giderek zorlaşan bir “yapışkan statüko” şekilleniyor. Bugün, Türkiye’de de “yapışkan bir statüko” var. Bu statükoya göre seçmen muhafazakâr, dindar ve milliyetçidir; muhalefet, ancak bu özellikleri kendinde birleştirecek söylemler üretebilirse, bu seçmenin duyarlılıklarının “ortalamasını” temsil edecek adaylar çıkarabilirse kazanma şansına sahip olabilir. Bu “yapışkan statükoya” teslim olanların aklı da istikrarını tamamen kaybediyor. Muhalefetin sağ kanadındakiler, seçmenin, dini, etnik aidiyetlerini temel alıyorlar. Sol kanadındakiler, seçmenin ekonomik çıkarlarını temel alıyor ama onun karmaşık öznelliklere, arzulara sahip insanların toplamı olduğunu unutuyor; sınıf temelli politikadan söz ediyorlar, ama çok özel bir iktidar sınıfı ile yüz yüze olduklarının ayırdına varamıyorlar. İnsanların, ekonomik çıkarlarını, ancak ahlaki kültürel kodlarla, dini etnik kimlikler içinde anlamlandırabildiğini görebilenlere, bu iktidar sınıfının özellikleri, bu durumun sonuçları üzerine düşünenlere pek rastlanmıyor. Bu zaaflar da sürekli iktidardaki akıma yarıyor. En dindar, en milli kimliği o savunuyor, en popülist ekonomik vaatlerde o bulunabiliyor. Aynı anda, OHAL’i işçilerin hak taleplerini bastırmak için kullanıyor. Siyasal İslam sürekli güç sergileyerek, kendi saflarını sıklaştırıyor, taraftarlarını kemikleştiriyor, muhalefetin seçmenini ikna ederek değil, korkutarak, dışlayarak, tercih yapmaya zorluyor. “İradenin iyimserliğini” vurguluyor, iyimser olmaya çabalıyoruz ama muhalefetin dağınıklığı, şaşkınlığı insanda takat bırakmıyor. Suudi Aramco’da kadın yönetici devrimi Dünyanın en büyük enerji şirketi olan Suudi Arabistan merkezli Aramco’nun yönetim kurulunda ilk defa bir kadın yer alacak. Laverty Elsenhans’ın göreve atanması, az sayıda kadın yöneticinin bulunduğu petrol sektörü açısından da önemli bir adım olarak görülüyor. 20082012 arasında ABD petrol rafinerisi Sunoco’nun başkan ve CEO’su olarak görev yapan Laverty Elsenhans, 2008’de Forbes’un “dünyanın en güçlü kadınları” listesinde yer almıştı. Bu atama, sadece Suudi Arabistan için değil kadın yönetici sayısının az olduğu petrol endüstrisi açısından da önemli bir adım olarak niteleniyor. Aramco ayrıca hisselerinin yüzde 5’ini halka arz edecek. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle