18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 30 Nisan 2018 6 Yok böyle ortaklık haber EDİTÖR: SERKAN OZAN CHP’Lİ GÜRSEL TEKİN: ‘Peşkeş devam ediyor’ CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, İstanbul’daki arazilerin peşkeş çekilmeye devam ettiğini söyledi. Gürsel Tekin dün partisinin Şişhane’deki İstanbul İl Başkanlığı’nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çeyrek asırdır İstanbul’u yöneten bir siyasi anlayışın neticesinde İstanbul’da çok büyük sorunların biriktiğini söyleyen Gürsel Tekin,“1999’daki depremin ardından İstanbul’daki kamu arazileri deprem dönüşüm yerleri olarak ayarlandı. Buralar rançtılara peşkeş çekildi”dedi. Yanında getirdiği İstanbul haritası üzerinden konuşan Tekin şunları söyledi: “Yapılaşması en eski olan ilçelerden biri Bakırköy’dür. Bakırköy’de sahil dahil olmak üzere kamuya ait yeşil alanları ihalelere çıkardılar. Bunlardan biri Florya’daki Polis Okulu’dur. Şişli’de nefes alacak bir alan yok. Çok ciddi bir trafik var; otoparka ihtiyaç var. Küçükçekmece ve Avcılar’ın ortasındaki Marmara Üniversitesi’ne ait yeri ihaleye açtılar. Bu kez sadece İstanbul’a ihanet etmemişler, sayın Erdoğan’a da ihanet etmişler. Kendisinin ikametinin olduğu yerde (Üsküdar) bir öbek yer var. Burasını da imara açmışlar”diye konuştu. Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Gürsel Tekin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret ettiğine ilişkin iddialar üzerine “Umarım ki doğru değildir. Bu doğruysa büyük bir felakettir” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Bakan Özhaseki’nin Kayseri Belediye Başkanlığı görevini devrettiği Mustafa Çelik’le bir şirkette ortak olduğu ortaya çıktı. Çelik de başka bir ortağına ihale yağdırmış Kayseri’de “ticaretsiyaset” ilişkisi tartışma yaratacak bir boyuta taşındı. Kayseri Büyük şehir Belediye Başkanlığı’nı yaparken milletvekilliği için istifa eden ve sonra sında Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Mehmet Özhaseki’nin selefi ile ticari ilişkisi ol duğu ortaya çıktı. Halef ile selef AKP’li büyükşe hir belediye başkanları nın aynı şirkette ortak AYKUT lıkları bulunuyor. Şir KÜÇÜKKAYA ketin geçmişi 2014 yı lına dayanıyor. Özhase ki, AKP’li Kayseri Belediye Başkanı Mustafa Çelik’e görevi Şubat 2015’te devretmişti. Çelik başkanlığı devral dıktan sonra bir şirkette ortak olduğu ailenin başka bir sigorta şirketine be lediyeden ihale yağdırmış. 20152018 yılları arasındaki 4 yılda Çelik’in or tağının şirketine 2 milyon TL’yi aşkın 4 ihale verilmiş. ENTAR Enerji ve Tarım Sanayi Ti caret A.Ş., 30 Ekim 2014 tarihinde, Kayseri’de 54 bin TL sermayeli olarak kuruldu. Kurucuları; Mehmet Özhase ki (9 bin TL), kardeşi Hacı Mustafa Öz haseki (9 bin TL), diğer kardeşi Ali Öz haseki (9 bin TL), Mustafa Çelik (9 bin TL), kardeşi Sabri Çelik (9 bin TL) ile Vedat Çavuşoğlu (5.400 TL) ve Fatih Şahin (3.600 TL) idi. Ortaklar sonra ki genel kurullarda dönüşümlü olarak şirketin yönetimini devraldılar. 5 Ka sım 2014 tarihinde, ENTAR Enerji ve Tarım Sanayi Ticaret A.Ş.’nin hissedar ve kurucu olduğu, ENTAR 1, ENTAR 2, ENTAR 3, ENTAR 4, ENTAR 5, ENTAR 6, ENTAR 7, ENTAR 8 Enerji ve Tarım Sanayi Ticaret A.Ş. adlarında 8 şirket daha kuruldu. Haziran 2016’da ENTAR bu şirketlerdeki hisselerini diğer or taklara devrederek ortaklıktan ayrıldı. 25 Ekim 2017’de yapılan son genel ku rulda, Sabri Çelik Yönetim Kurulu Baş kanı olarak seçildi. Özhaseki, Kayseri’de 23 Haziran 1998’den, genel seçimlerde milletveki ESKİ BAŞKAN Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, 19982015 yılları arasında Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı. YENİ BAŞKAN Bakan Özhaseki’nin koltuğunu devrettiği ortağı Mustafa Çelik, daha önce Kocasinan Belediye Başkanı’ydı. li adayı olmak için istifa ettiği 10 Şubat 2015’e kadar Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görev yaptı. 24 Mayıs 2016’da kurulan 65. Hükümet’te Çevre ve Şehircilik Bakanı olan Özhaseki, halen bu görevine devam ediyor. Kocasinan Belediye Başkanı olan Mustafa Çelik ise Özhaseki’nin istifasından sonra, 15 Şubat 2015 tarihinde, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yapılan seçimlerin ardından Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Başkan sigortaya almış Özhaseki’nin ardından Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na getirilen Mustafa Çelik, başka bir şirkette ortağı olduğu sigorta şirketine ise ihale yağdırmış. Resmi kayıtlara göre Halit Sabaz, SABAZ Sigorta Aracılık Hizmetleri Limited Şirketi’nin müdürü olarak gözüküyor. Kayseri Belediye Başkanı Mustafa Çelik ve kardeşlerinin ortak olduğu 3 şirket bulunuyor. Bu şirketler Biletal İç ve Dış Tica ret Anonim Şirketi, Aziziye Enerji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ve İpek Bilgisayar Endüstri ve Ofis Otomasyon Sistemleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi. Bu 3 şirkete de Halit Sabaz’ın kardeşi Salim Sabaz ortak. Bu şirket ilişkilerine rağmen, SABAZ Sigorta Aracılık Hizmetleri Limited Şirketi, Kayseri Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı’ndan son dört yılda sigorta hizmeti alımı yaptı. İhalelerin toplamı 2 milyon TL’yi geçiyor. İşte o ihaleler İşte o ihalelerin yıllara göre tutarları, ihale dosya numaraları: l 2018: 116 bin 890 TL (2018/84623). l 2017: 233 bin 900 TL (2017/41734). l 2016: 987 bin 998 TL (2016/491102). l 2015: 835 bin 679 TL (2015/143731). Milyar dolarlık arazinin imar planlarına karşı CHP’nin açtığı davada verilen ret kararı bozuldu IETT Garajı arazisine yargı freni HAZAL OCAK İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 8 yıl önce “prestij alan” olarak belirleyip, 800 milyon dolara Dubai Şeyhi El Maktum’a satılan, ancak hukuksal sorunlar nedeniyle satışı gerçekleşmeyen Şişli’deki 46 bin metrekare büyüklüğündeki İETT arazisinde yapılaşmaya yargı freni geldi. CHP’li Meclis üyelerinin arazinin imara açılmasını sağlayan planlara karşı açtığı dava reddedilmiş ti. Bir üst mahkemeye taşınan davada ret kararı bozuldu. Mahkeme alt ölçekli imar planlarını ilçe belediyesinin yaptığına dikkat çekti. CHP’li Meclis üyesi Hakkı Sağlam “Yargıya bile gına geldi. Artık burayı ‘koruyun’ diyor” dedi. İBB tarafından imar planı değiştirileren Levent’teki İETT Garajı’nın bulunduğu arazi 2006 yılında “prestij alan” ilan edilerek bölgede yapılaşmanın önü açıldı. Arazi ihaleyle 2007 yılında Dubai Şeyhi El Maktum’a satıldı. Ancak bu satış hukuki nedenlerden dolayı gerçekleşmedi. Söz konusu plan Şehir Plancıları Odası tarafından dava edildi. Danıştay 6. Dairesi, 2009 yılında planın yürütmesini durdurdu. İBB, yürütmesi durdurulan planla aynı kararları içeren yeni plan değişikliğini 2010 ve 2012 yılında bir kez daha onadı. Şehir Plancıları Odası tarafından son plan bir kez daha yargıya taşındı. İstanbul 3. İdare Mahkemesi 11 Haziran 2014’te aldığı kararla planı tümden iptal etti. Gül tartışmasının bakiyesi n Erdoğan ve AKP, Gül ihtimaline nasıl karşılık verdi, nasıl etkilenecek? Gül, aday olmama gerekçesi olarak muhalefetin mutabakat sağlayamamasını gösterdi, ancak Erdoğan’ın, Meral Akşener’in adaylıktan vazgeçmeyeceğini açıklamasından sonra da Gül’ü durdurmak için çabalarını sürdürdüğü hatta artırdığı biliniyor. Genelkurmay Başkanı’nın Gül’ü ziyaret etmesini haberleştiren Habertürk internet sitesi yöneticisinin görevden alınması da, bu çabaların görünürlüğünden duyulan rahatsızlığı gösteriyor. Bu anlamda, Gül’ü durdurma hamlesi, “vesayet damgasıyla” hayli pahalıya mal olmuş gibi. Erdoğan, Gül’ün adaylığını durdurup AKP içinde ve tabanında oluşabilecek hareketlenmenin önünü kolay kesti. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ve AKP’nin kurucu ekibinden Bülent Arınç gibi isimleri Beştepe’ye getirtip bağlılık açıklatarak ve Gül ile kurulan temasları takibe aldığını söyleyerek içeriden bir çatlamaya karşı gücünü ve öfkesinin sınırlarını gösterdi. Fakat, uygun şartlarda aday olabileceğini söyleyip, kapalı da olsa eleştirilerini sürdüren Gül’ün, karşısına çıkmasa bile, yanında hizaya girmesini de sağlayamadı. n Gül’ün adaylığı tartışmasında CHP nerede durdu? CHP ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu, Gül’ün muhalefetin çatı adayı olması için doğrudan bir öneri yapmadan konunun gündemde ve CHP’nin olayın merkezinde kalmasını sağladı. İYİ Parti’ye 15 milletvekili verilmesinde olduğu gibi, gündem kurma konusunda inisiyatif aldı; parti öncelikleriyle değil, muhalefetin lideri gibi davranma görüntüsü yaratabildi. İktidarın kendi gündemini kurmasını engelledi, odaklanmasını ve ayarını bozmayı başardı. Başlatıcı olarak Saadet Partisi, engelleyici olarak İYİ Parti göründüğü için de, tartışmadan sıyrılmayı yedekte tutabildi. Parti içinde bu noktadan muhalefet kurmaya kalkanlar erken hamlelerle boşa düştü. CHP’nin güçlü bir aday üretemeyip, AKP iktidarının yarattığı olumsuzluklarda payı olan, itirazlarda ise pek ağırlığı olmayan Gül’ü desteklemesi, kendi kamuoyunda rahatsızlık yarattı, “muhafazakârlara mecbur kalma” suçlamasına neden oldu. Bu ihtimalin tıkanmasından sonra hızla yeni alternatiflerle, yakalanan ivme devam ettirilemediği için de, “geç kaldık” hissine çabuk geri dönüldü. Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesinde ve “barajsız ittifak” konusunda, İYİ Parti’nin belirleyiciliği tam dengelenemedi, “liderlik” görüntüsü finalde biraz hasar aldı. n Ortak aday olasılığını engelleyen İyi Parti süreçten nasıl etkilenecek? Adaylığını çok erken açıklayan Akşener ve bütün stratejisini Akşener üzerine kuran İYİ Parti, bu süreçte hem muhalefetin hem de kendisinin risklerini büyüten bir pozisyon aldı. Tartışmalar sürerken ivmeyi kaybetmekten korkarak çok erken bir çıkışla, ihtimalleri tıkayan bir rolü seçti. CHP’nin muhafazakârlara veya Kürt seçmene sıcak gelecek bir aday göstermesi durumunda kendisine doğru oy kayışının hızlanacağı hesabına güvenerek ikinci tur şansını ve böyle bir durumda da bütün muhalefetin mecburen kendisini desteklemesi ihtimalini yüksek gör dü. Uyumu değil, gücü ve havayı önceledi. Akşener ve İYİ Parti’nin stratejisindeki temel eksik, bütün muhalefet adaylarının, ilk turda muhalefet cephesinin sağlayacağı toplam performansa bağımlı olduğu gerçeğini ıskalıyor olması. İkinci tur için en güçlü aday olma iddiası, birinci turun geçilmesi şartına bağlı. Dolayısıyla, bütün işbirliklerine kapalı duran ve sadece kendisi ile ilgili görünen Akşener için kurulan “2. turun adayı stratejisi” bir siyaset trajedisi ile de sonuçlanabilir. Ayrıca, mahkumiyet, mecburiyet üzerine kurulan destek hesapları bir dayatma gibi durduğunda yüksek alerji de üretebilir. n Saadet Partisi ve HDP’nin Gül tartışmalarındaki yeri nedir? HDP, seçim ve muhalefetin ortak hareket etmesi konusunda sorun ve engel çıkarmayan, hatta siyasi nezakete uymayacak yaklaşımlara karşı bile fazlaca anlayışlı bir tutum sergiledi. Siyasi denklemin çok belirleyici bir aktörü olmasına rağmen, bu belirleyiciliği bir pazarlık kozu olarak masaya sürmekten kaçındı. Ancak bu çekinik tutum, engel üretmese de muhalefet blokuna katkı açısından henüz yeterince yüksek bir ivmeye yol açmıyor. Fakat, HDP’nin muhalefetin oluşturacağı havaya aritmetik katkıdan fazlasını taşıması, diğer aktörleri de normalleşme ve barış gündemine cesaretlendirmesi mümkün. Saadet Partisi, Erdoğan’ın cumhur ittifakına katma gayretleri karşısında gösterdiği direnç ve muhalefet alanına İBB 11 Nisan 2013’te araziye ilişkin yeni bir alt ölçekli plan yaparak alana kısmen yol, kısmen yeşil alan, kısmen turizmticaret fonksiyonu verdi. CHP’li Meclis üyeleri imar planının iptali istemiyle dava açtı. İstanbul 8 . İdare Mahkemesi davayı reddetti. CHP’li Meclis üyeleri kararı bir üst mahkemeye taşıdı. İstanbul İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi de meclis üyelerinin itirazını kabul ederek alt mahkemenin kararını bozdu. Dava yeniden görülecek. kazandırdığı “farklı dil” sayesinde popülerleşmişti. Abdullah Gül’ün aday olması olasılığının taşıyıcı aktörü olarak da gündemdeki ağırlığını, gücünün çok üzerine taşıdı. Gül’ün aday olmayacağının anlaşılmasına rağmen, aday göstermede kararlı olması, barajsız ittifak hamlesi için kapıyı açık tutması ve harekete geçirebileceği potansiyeli zorlamaya devam etmesiyle siyasi varlığını hâlâ hissettirebilir. Her türlü sonuçta hasar alması kaçınılmaz olan AKP’nin kendi mahallesindeki rahatsız edici seçenek olarak yoluna devam edebilir. n Tartışmanın seyirciyi üzen başrol oyuncusu Gül, ne yapacak? Abdullah Gül, kendisini destekleyenlerin, karşı çıkanlar için geliştirdiği agresif gerçekçiliğin ürünü “ne yapsaydı” bahanesinin arkasına çekildi. Kapanmış bir defter için aslında neler yapabileceği üzerine fazlaca spekülasyonun da bir yararı yok. Ancak, bu bahane Gül’ü “çatı aday” seçeneğini engelleyen suçlamasından kurtarabilir ama kendi işaret ettiği “görevden” imtina etmesi eleştirisinden koruyamaz. Olayın yaşanma biçimi ve iktidarın da konunun uzatılmadan kapatılmasına yatkın olması yüzünden uzunca bir süre Gül ismi duyulmayacaktır. Her şeye rağmen, adaylığı tartışılırken de, bu şartlarda devam edemeyeceğini söylerken de Abdullah Gül, Davutoğlu ve Arınç gibi bağlılıklarını sunarak safa geçme zayıflığını göstermedi. Çok zayıf bir eleştiri çıtası koymasına rağmen, kendisini “aslanların önünde yalnız bırakmayacak” koşullarda görev alabileceğini söyleyerek, çok dolaylı olsa da durdurulması gereken bir duruma işaret etti. Bu zayıf direnç, bir siyasi gelecek kurmaya yetmez elbette. Ama gelecekte, muhalefetin ihtiyaç duymasından değil de, ağır bir hasarın altında kalacak AKP’nin çaresizliğine aranan bir formülün ismi olarak yeniden gündeme gelmesine kimse şaşırmaz. AKP lideri RTE, Cumhurbaşkanı RTE’ye karşı Salı günü AKP Grup toplantısında konuştuğuna göre, Parti lideri olarak kürsüdeydi diyebiliriz. Kürsüde, parti lideri olarak, Beştepe mukimine sesleniyordu adeta: “Yeni dönem, daha fazla demokrasi dönemi, daha güçlü hukuk devleti dönemi olacaktır. Daha geniş özgürlük dönemi olacaktır. Yargının daha bağımsız hale geldiği bir dönem olacaktır.”   Beştepe’de oturan ile partinin başında oturan iki kişinin birbiriyle kavga ettiğini düşledim.  Biri gerçekte ülkenin, adalet özgürlük, insan hakları ve laik eğitim konusunda ana eksenini yerle bir edecek eylemlerde bulunuyorken.. Diğeri ona sesleniyor: Hey ne yapıyorsun sen, ülkenin var oluş ve gelecek değerlerini yerle bir ediyorsun.. ‘Hey Beştepe, zulüm var!’  Beştepe’dekine mi sesleniyordu şunları söylerken veya Beştepe’deki, partinin liderine mi talimat veriyordu, milyonlarca kişinin Adalet Yürüyüşü’ne ve daha sonra mitinge katılması karşısında: “Bir yerde adalete olan özlem çok fazla ifade ediliyorsa orada zulüm vardır demektir.”  İzmir’de de seçim kampanyasını laiklikle başlattı ve ilginç bir şekilde, 10 yıldan fazla zamandır zerresini anımsamadığı, dahası tamamen tersini yaptığı AKP’nin kuruluşunda ve programında olan “demokrasinin şartı laiklik” konusunu, muhalif ve “gâvur” İzmirlilerin önüne koydu.  Yerseler tabii. Özellikle kentlerde imam hatip olmayan lise arasın da bulsun dercesine, bilimsel bilgi ve laik eğitimin giderek tüm okullardan ve ayrıca toplumdan uzaklaştırıldığı net bir fotoğraf olarak ortadayken... Hele şu sözlere bakın:  “Çocuklarımıza bırakmak istediğimiz bir ülke fotoğrafı var. Bu fotoğrafta, yokluğa, yoksulluğa, yasaklara, baskıya, haksızlığa, adaletsizliğe, esarete yer yoktur. Bizim büyük ve güçlü Türkiye fotoğrafımızda sadece demokrasi, adalet, temel hak ve özgürlükler vardır..” Reis, adeta Beştepe’yi dövüyor!  Dövüyor ne söz, topa tutuyor topa! l Şiddetli yoksulluk altında yaşayan 7 milyon çocuğumuz var, bunlar hayata sıfır fırsatla başlıyorlar ve en düşük sınıfın adayları, müstakbel sürdürücüleridir.. l OHAL’in yasakladıklarına bakın.. Tiyatroyu bile Ankara’ya sokmayan, her türlü mitingi yasaklayan valiler, kaymakamlar var. l Haksızlık ve adaletsizlik, hakkında takipsizlik kararı verilen FETÖ soruşturmalarından aklananları görevlerine iade bile etmiyorsunuz..  l Nedir o Cumhuriyet davasında zulüm tiyatrosu? İki laf ettiler, barışı savunuyoruz dediler diye, binlerce akademisyeni üniversiteden attığınız yetmiyormuş gibi, bir de ceza davaları açtıran Beştepe’deki mi yoksa Parti liderliğinde oturan mı?  Kafam karıştı...   Hukuk, adalet, özgürlükler, basın özgürlüğü vb. tüm konularda dünyanın en geri ülkeleri sınıfına soktuğunuz Türkiye’de... Evet, gerçekten de tüm bunları savunacaksa yine bu durumun yaratılmasında başrolü oynayan tek lider savunabilir.  Bu konuyu yarın biraz daha deşeceğim... Ama seçim meydanlarında İkili Kimliğin birbiriyle savaşını izleyeceğiz. Kim bilir, belki de gerçekten aynı kişi değillerdir. Cesareti olmayan siyaset yapamaz..  Bayılıyorum şu “biz kardeşiz” mavrasına.. En son AKP milletvekili Mehmet Ali Şahin Habertürk’te Kübra Par ile söyleşisinde Abdullah Gül üzerine böyle laf etti, “kardeşlik baki”... Kimse yıllardır Gül RTE arasındaki “yıkıcı” çekişmeyi anımsamadan konuşuyor.  Rastlantısal olarak arşivi tararken elime geçti, 31 Aralık 2017 Düzce il kongresinde Abdullah Gül’e giydiriyor ve Anayasa Referandumunda hayır oyu vermekle suçluyordu: “Hayırdır, bir anda bu tepkisellik, bu hız nereden çıktı. Bozgunculuk merakının sebebi nedir..” diye soruyordu. Evet, aralarında aslında dışarıdan sıradanmış gibi görünen yıkıcı bir çatışma vardı. İkisinin siyasi yolları çoktan ayrılmıştı. Ama Abdullah Gül Meselesi yazımda belirttiğim gibi, Gül, bir siyaset inşa edemedi, açıkça iktidarın, RTE’nin politikalarını yüksek sesle ve gür eleştiren bir söylem geliştiremedi. Oysa diğeri her fırsatta Gül’e çakıp durdu. Dün gazetemiz “Şapkasını aldı gitti” başlığıyla, Demirel’in darbeler karşısındaki durumuyla benzeştirdi. Pardon, ülkemizde bir askeri darbe mi var? Eh, omzu en kalabalık askerin, (Erdoğan’ın Sözcüsü Kalın ile birlikte) Gül’ü ziyaret etmesi karşısında yapılacak en iyi geçmişe gönderme böyle olabilirdi belki de!  Siyasette cesaret yoksa, hiçbir şey yoktur. Liderlikler cesaret işidir.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle