18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 2 Nisan 2018 EDİTÖR: SERKAN OZAN Hukuku yenidenMÜLKİYELİLER BİRLİĞİ BAŞKANI DEMİRKENT, CUMHURİYET’E KONUŞTU inşa etmeliyiz Bir devleti kişiselleştirmek isteyen iktidarlar, Mülkiye’nin değerlerinden hoşlanmaz. O değerler H Dukuk devleti cumhuriyetin en büyük kazanımlarından biri. Hu ışarıdan bir dekan atanması fakülteyi yönetecek bir profesör kuk devletine dönmeye, hukuku ye olmadığını söylemek demektir. Bu Mülkiyelileri var kılıyor ve kılacak. niden inşa etmeye ihtiyaç var. da Mülkiye’nin tarihine hakarettir. 1859’da kurulan ve Osmanlı’dan başlayarak genç cumhuriyetin mo dernleşme hareketinin kadro larını yaratan Mülkiye yeni bir döneme daha başlıyor. Padişah Abdülhamit’in gönderdiği şe kerleri “Padişahım çok yaşa” de mek yerine dönemin baskıları na karşı yere atıp çiğneyen Mül kiyeliler, aradan geçen bir asırın ardından ‘Abdülhamit sevdalısı’ AKP’nin de hedefi konumunda. Mülkiye’nin o günden başlayan direniş kültürüyle yazılan mar şının “Ey vatan gözyaşların din sin, yetiştik çün kü biz” sözlerini referans alarak, “Yetiştik Çünkü Biz” adıyla seçime giren ve Mülkiye OZAN ÇEPNİ liler Birliği’nin en genç başkanı olan Dinçer Demirkent, görevi devralmasının ardından süreci ilk olarak Cumhuriyet’e değerlendirdi. Demirkent’in, OHAL KHK’si ile Ankara Üni versitesi Siyasal Bilgiler Fakül tesi’ndeki (Mülkiye) görevinden 7 Şubat 2017’de ihraç edilmesi nin ardından yaşadıkları, Mülki yeliler Birliği’nin yeni dönemi, SBF’deki dekan krizi ve OHAL’e ilişkin sorularımıza verdiği ya nıtlar şöyle: n ‘Yetiştik Çünkü Biz’ diye rek yola çıktınız. Nerede ve na sıl yetiştiniz? Mülkiye’de yetiştik ve kim ol duğumuzu tanımlayan ortak de ğerlerle karşılaşmış olduk. Mül kiye, Türkiye modernleşme tari hine damgasını vurmuş bir okul. Bu tarihe demokratikleşme ve laikleşme tarihi olarak da baka biliriz. Ve tabii ki anayasal, hu kuk devletinin geliştiği, oturdu ğu bir tarihin içinde büyüdük. Türkiye modernleşmesinin tüm çelişkilerini de içinde taşıyan bir tarih bu. Mülkiye öğrenci siyle, hocasıyla, mezunuyla, bü rokratıyla, aydınıyla bu çelişki leri bilen, taşıyan ve kamu ya rarına çözmeye çalışan bir ca mia. ‘Yetiştik Çünkü Biz’ bu çe lişkilerden, değerlerden besle nen, demokrasiyi, barışı ve eşit liği ve özellikle de bugün en çok ihtiyacımız olan hukuk devle tini savunan ve bunu güçlü bir şekilde savunma iddiası taşıyan bir birliktelik ve anlayış. Mülkiyeliler Birliği Başkanı Dinçer Demirkent Resmi Gazete’de ismini görmek garip n İhraç sürecinde neler yaşadınız ve bunun seçime girmenize bir etkisi var mı? Resmi Gazete’de insanın ismini görmesi garip bir duygu. Bir gecede o güne kadar yapmak istediğiniz, mücadele ettiğiniz, büyük emekler verdiğiniz mesleğinizden, işinizden, öğrencilerinizden koparılmış hissediyorsunuz. Bir anda bir tür kenara itilme duygusu. O geceden sonraki birkaç gün ve gece kolay geçmedi. Fakat fakültelerimizde arkadaşlarımızın, sendikamızın, bilim camiasının Türkiye’de ve dünyada gösterdiği dayanışma, bize reva görülen ‘sosyal ölü’ sıfatını üzerimize yakıştırmayacağımızı ilan etmemize yardımcı oldu. Hayatta kalabildik. Kenara itilmişlik duygusunun çok kısa sürede ortadan kalkmasıyla ‘neler yapabiliriz’ diye düşünmeye ve çalışmaya başladık. Mülkiyeliler Birliği seçim sürecine hazırlanmamızla ihraç edilmemin çok yakından bir ilgisi olmadı. Fakültemiz tasfiye ediliyordu. Kişisel ihracımın ötesinde, OHAL ve ihraçların fakültedeki etkisi belirleyici oldu. Özel bir süreçte n Mülkiye’nin bugününü nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye gibi Mülkiye de özel bir sürecin içinden geçiyor. Yalçın Karatepe’nin dekanlığının ardından başlayan dönemde Mülkiye büyük baskılarla karşı kar şıya geldi. Gezi olaylarının hemen arkasından başladı bu süreç. Serpil Sancar’ın eğilim yoklamasıyla dekan olması ve istifası sonrası Kadir Gürdal’ın seçilmeden atanmayı kabul etmesinin ardından Mülkiye’nin bir geleneğine ara verilmiş oldu. Gürdal, SBF dekanı olarak hak ettiği özerkliği elde edemedi. Rektör Erkan İbiş’in üniversite üzerinde kurduğu, ‘rektörün emirleri dışında hiçbir şey yapılamaz’ ilkesini fakültemizde de gerçekleştirdi. 2016’da onlarca öğretim üyesine soruşturma açıldı, fakültemiz onlarca kere öğrencilerimizi ne yazık ki zor durumda bırakan olaylar (polis müdahalesi, derslerin alınması, merkezlerin kapatılması) yaşandı. Her koşulda üniversite özerkliğine zarar veren, eleştirel bilim yapılmasına engel olan süreçler yaşandı. Tarihe hakaret n Mülkiye’ye dışardan dekan atanması ihtimali konuşuluyor. Bu mümkün mü? Dekanlık seçimi fakültenin iç meselesidir ancak dışardan bir dekanın atanması bunu iç mesele olmaktan çıkartır. Dışardan bir dekan, Mülkiye’de fakülteyi yönetecek bir profesörün olmadığını söylemek demektir. Bu Mülkiye’nin tarihine kültürüne hakarettir. Mülkiye dışından bir dekanın fakülteyi yönetmesi mümkün değil ve bu hem üniversite yönetimi, hem de fakülte açısından idare edilebilecek bir du rum olmaktan çıkar. Mülkiye’de gözyaşı var n Eski yönetimlerden sizi farklı kılan nedir? Biz buna ‘bakış farkı’ diyoruz. Eski başkanımız Erdal Eren hep vurgular, ‘Mülkiye camiasının ortak değerleri vardır. Fakat bakış farkları vardır’ diye. Bizim de ciddi bir bakış farkımız var. Genç bir kuşak olarak, çoğunluğu kadın olan bir grup ve kuşak olarak, bizim birliğimizin artık yenilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu yenilenme fikrinin ülkemiz açısından da çok önemli olduğunu düşünüyoruz. n Neden Mülkiye Marşı’nın bir bölümünü adınıza verdiniz? ‘Ey vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz’ sözü bizim sahiplendiğimiz ve marşımızdan aldığımız bir isim. Bu elbette genel bir tespitin parçası. Öncelikle bizim temel kaynağımız olan Mülkiye’de gözyaşı var. Bu gözyaşları sadece 7 Şubat’ta kitlesel bir ihraç süreci yaşandığında ortaya çıkmadı. Bu tarihten önce iki dalga daha ihraç olmuştu. İlk defa Mülkiye’de beş akademisyen Cebeci Kampusu’ndan yaka paça gözaltına alınmıştı. Fakültemize ait olan kıymetli ders lerimiz enstitülere verilmişti; neredeyse bir lise müfredatı kıvamında. Akademik haklarını savunan, eleştirel fikirlerini kullanan öğretim üyelerine soruşturmalar açılmıştı. Ucu bucağı gelmeyen soruşturmalar SBF’de bir baskı aygıtı olarak kullanılmıştı. Ardından ihraçlar geldi. Fakültemiz çok ciddi bir kan kaybetti. Biz ‘Hiçbir Mülkiyeli’nin kendisini yalnız hissetmeyeceği bir örgüte sahip olacaksınız’ dedik. Hukuku koruyacağız n Mülkiyeliler uzun bir dönem devlet kadrolarında yer aldılar, ancak AKP döneminde bu süreç değişti. Neden Mülkiye’den vazgeçildi? Mülkiye’de aktarılan değerler, Türkiye’nin anayasal rejime geçişinden itibaren Mülkiye’nin özünü oluşturan bir hukuk devleti ve demokratikleşme. Bir devleti kişiselleştirmek, bir partiyi kaim kılmak isteyen iktidarlar, elbette Mülkiye değerlerinden hoşlanmazlar. Ancak Mülkiyelilerin fakültede aldıkları eleştirel bilim sayesinde öğrendikleri değerler, sorgulama kapasitesi onları bir şekilde var kılıyor ve hep kılacak. n Yeni ve genç yönetiminiz ne vaat ediyor? Hem Mülkiyeliler Birliği’nin yenilenmeye hem de siyasal, toplumsal atmosferimizin taze fikre ve görüşlere ihtiyacı var. Bu dönem için söylenmesi gereken yeni bir şey söylüyoruz, o da: ‘Değiştirebiliriz’. Bir değişim dönüşüm vaat ediyoruz ve buna mecburuz. Mülkiyeliler Birliği de bir hayatta kalma ve yenilenme yeri olmalı. Mülkiye’nin gelenekleri ve değerleri, ilkeleri bir nostaji olarak görülmemeli. 12 Eylül sonrasında efsane dekanlarımızdan olan Cevat Geray, 1402’liklerden (ihraçlardan) olarak Mülkiyeliler Birliği başkanı olmuştur. O dönemlerde Mülkiye’nin kendisi 12 Eylül rejimine karşı hakların ve hukukun meşru zeminde en güçlü şekilde savunulduğu yerdi. Biz de üyelerimizin hukukunu ve fakültemizin özgünlüğünü korumaya çalışacağız. Hazırlayacağımız raporlar ve kuracağımız bilim merkezleri ile Türkiye kamuoyunu bilgilendireceğiz. l ANKARA OHAL sınırı aştı n OHAL’e ilişkin değerlendirmeleriniz neler? OHAL Türkiye’de bizim anayasamızda çizilen sınırların ötesine çıkmış bir istisnai durum. Bütün hukuk düzenimizin OHAL KHK’leri ile yeniden yapılandırılmaya çalışıldığını görüyoruz. En büyük sıkıntı da bu. Anayasa’nın neredeyse herhangi bir yasa gibi algılandığı, anayasasızlaştırma noktasına gelindi. Aslında anayasanın olmadığı bir hal anlamına geliyor. Bu da bütün temel hak ve özgürlüklerimizin ortadan kalması gibi çok ciddi bir meseleye yol açıyor. Nereye kadar devam edeceği bir belirsizliğe dönüşmüş durumda. Türkiye böyle bir öngörülmezlik içinde. Hukuk devletinin en temel ilkesi öngörülebirlilik ilkesidir. Hukuk devleti cumhuriyetimizin en büyük kazanımlarından biridir ve bunu savunmak gerekir. Türkiye’nin hukuk devletine dönmeye, hukukunu yeniden inşa etmeye, temel hak ve özgürlüklerin yeniden güvence altına alınmasına ihtiyacı var. haber 9 Cevap ve Düzeltme Cumhuriyet Gazetesi’nin 08.01.2018 tarihli nüs sonrası, gerekse de 15 Temmuz darbe kalkışması süreçlerinde hasının 11. sayfasında yayın milli ve memleketten yana ya lanan “Şikayetleri Görmezden yınlar yaparken, Cumhuriyet GeliyorRTÜK’ün ATV İna Gazetesi yaptığı yayınlarla FE dı, Saray Bile Dinlemiyor” ana TÖ terör örgütünün izlediği çiz başlıklı ve “1 Yılda Sadece 4 giyi takip etmeyi tercih etmek Ceza” alt başlıklı haber, gaze tedir. Cumhuriyet Gazetesi’nin tecilik ilke ve değerlerinin hi eski genel yayın yönetmeni çe sayılarak Müvekkil aleyhi nin yapmış olduğu yayınlar ne kasıtlı olarak yayın yapıldı nedeniyle hapis cezası aldığı, ğının açık bir örneğidir. halen İstanbul 14. Ağır Ceza ATV Kanalı’nda yayınla Mahkemesi’nde “örgüte bilerek nan Esra Erol’da programın ve isteyerek yardım etmek” su da işlenen doğumevi dosyası çundan yargılandığı ve yurtdı nın sorumluları hakkında Ada şında kaçak olarak yaşadığı da na Cumhuriyet Başsavcılığı’nın herkesçe bilinmektedir. 2017/76442 ve 2018/2 sayı Ve yine hatırlatmak isteriz lı dosyaları kapsamında soruş ki FETÖ terör örgütü ile sonu turma başlatılmış olup, Ada na kadar mücadele eden mer na Valiliği ve T.C. Sağlık Ba hum Başsavcı Mustafa Alper’in kanlığı tarafından da sorum trafik kazasında vefat etmesi lular hakkında cezai ve ida ni de www.cumhuriyet.com. ri soruşturmalar başlatılmış tr internet sitesinde ve res tır. Dolayısıyla müvekkil ATV mi Twitter hesabında “tır sav Kanalı’nda yapılan yayın; so cıyı biçti” şeklinde insani duy rumluların ortaya çıkmasına gulardan hiçbir şekilde nasibi hizmet eden, toplum yararına ni almamış ve Türkiye Cumhu yönelik ve dolayısıyla kamu riyeti başsavcısına adeta nef yararını gözeten bir yayındır. ret kusan bir üslupta verilme Tekzibe konu sözde haber si, Cumhuriyet Gazetesi’nin içi içerisinde yer alan ifadeler, ne düşmüş olduğu insanlık müvekkilin yaptığı yayınların tan yoksun durumu açıkça ka kamu yararı amacına hizmet muoyuna göstermiştir. Bü ettiği gözetilmeksizin, salt ATV tün bunlar ortadayken Cum Kanalı’nın milli yayınlarına za huriyet Gazetesi’nin bu utanç rar verme ve haksız olarak ce tan ders almayıp fütursuzca za alması amacıyla kötüniyetli ATV Kanalı’na haksız olarak olarak kaleme alınmıştır. dil uzatmaya çalışması hayli te ATV Kanalı’nın RTÜK tara bessüm ettiricidir. fından sayısız defalar ceza al Neticeten tekzibe konu ha dığı, özellikle seçim dönemleri berde yer alan gerçek dışı bilgi en çok yayını durdurulan med ve açıklamaları; kötü niyetli ve ya grubu olmasına rağmen ve hayali senaryoları; kısacası ga bu durum Cumhuriyet Gazete zeteciliğin etik değerlerine ya si tarafından çok net bir şekil kışmayan bu haberi yayınlayan de bilinmesine rağmen, bu du gazetenizi kınıyor, asılsız suç rumdan bihabermiş gibi ya lamalara karşı cevabımızı ka yın yapılması Cumhuriyet muoyuna saygıyla sunuyoruz. Gazetesi’nin kötüniyetini açık ça ortaya koymaktadır. Turkuvaz Aktif Televizyon ATV Kanalı gerek 1725 Ara Prodüksiyon A.Ş. (ATV Kanalı) lık yargı darbesi teşebbüsü Vekili Av. Fatih SAVAŞ c.IhemzaaslıvyaorkIRMAK ETEN’İN AİLESİ İSYAN ETTİ 9 yaşındaki Irmak Eten’in ölümüne ilişkin açılan davada 7 doktoru beraat ettiren mahkemenin, kararında “Zamanında tanı koyulabilseydi yaşayabilirdi” demesi dikkat çekti. SEYHAN AVŞAR Irmak Eten, 29 Ekim 2014’te, evinde, korkuluk demirinin üstüne düşerek karın boşluğundan yaralandı. Götürüldüğü iki farklı hastaneye rağmen hayata tutunamadı. Irmak’ın ölümünde doktorların ihmali olduğu iddasıyla Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. “Taksirle ölüme neden olma” suçundan yargılanan 7 doktor beraat etti. Mahkemenin beraat kararında, “Zamanında tanı koyulabilseydi hastanın yaşayabileceği” ifadeleri dikkat çekti. Karara isyan eden acılı anne Hatice Eten, “Doktorlar birbirlerini suçlayıp durdular. Onlar da hatalarını biliyordu. Mahkeme beraat kararı verdi. Kızım yaşasaydı şu an 13 yaşında olacaktı” dedi. Irmak Eten, korkuluk demirinin üstüne düşerek karın boşluğundan yaralandı. Ailesi, karnına demir batan çocuğu Gaziosmanpaşa Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Oradan da Bağcılar Eğitim Araştırma Hastanesi’ne sevk edilen çocuk, acilen ameliyata alındı. Hastanede tedavisi süren çocuk, 13 Kasım’da yaşamını yitirdi. Doktorlar hakkında dava açıldı. Fark etmediler Bakırköy 22. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada mahkeme başkanı Adli Tıp Kurumu’ndan Eten’in ölümüne ilişkin rapor istedi. ATK’nin mahkemeye sunduğu raporda şu ifadeler dikkat çekti: “30 Ekim sabahı hastanın solunumunun durması üzerine hasta yoğun bakıma alınmıştır. Akciğer grafisi çekilmiş, sol akciğerin kapalı olduğu görülmüştür. Yapılan ileri tetkiklerde, hastanın yemek borusunda yırtık tespit edilmiştir. Yırtığa bağlı, göğüs boşluğu iltihabı gelişmiş, 14 gün sonra da hasta, çoklu organ yetmezliği tanısıyla yo ğun bakımda vefat etmiştir.” Doktor Ahmet A. savunma sında, “İlk gittiği merkezde ilkyardım yapılmamıştı. Göğüs boşluğuna sıvı ve hava kaçışı tespit edildiği halde bildirilmedi. Sevk edildiği hastaneden epikriz dediğimiz hastaya ait raporlar gönderilmemişti” dedi. Doktor Pervin S. ise savunmasında hastaya gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra tüm raporları acil ekibine verdiğini söyledi. Pervin S, “Yemek borusundaki delinme sinsi bir durumdur. İlk etapta tespit imkânı yoktur. Ayrıca hastaya ameliyat yapılan hastanede akciğer sesleri normal diye tespit yapılmış. Oysaki ben sol akciğerden ses alamadığımı epikrizime yazmıştım” dedi. Kesin değil Mahkemenin kararında, çocukta tespit edilen yaralanmanın ağırlığı, çocuğun klinik durumu itibarıyla hekimlerin kusurlu eylemlerinin olmaması, zamanında tanı konularak uygun takip ve tedavinin yapılmış olması durumunda kurtulma ihtimalinin bulunduğu belirtilerek, “Ancak bu durumun kesin olmadığı bu nedenle kusurlu eylem ve ölüm arasında kesin bir iliniyet bağı kurulamayacağından sanıkların beraatlerine karar verilmiştir” denildi. Mücadeleye devam Hatice Eten karar duruşmasında yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Savcı, ‘Çocuğunuza sahip çıksaydınız’ dedi. Hangi anne bana ister çocuğunun başına böyle bir şey gelsin. Savcının böyle bir cümle kurması beni çok üzdü. Kalbim zaten kırık. Bu davada olumlu bir sonuç bekliyorduk çünkü her şey açık seçik ortadaydı. Doktorlar ihmal ve hatalarını biliyorlardı. Gerçekten adalet olsaydı kimin suçlu olduğu tespit edilip, cezalandırılırdı. Herşeye rağmen hukuk mücadelesi vermeye devam edeceğiz.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle