18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Anılardaki Sevgi Soysal Sevgi Soysal ile birlikte bir süre Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’nda kalan Oya Baydar ve İpek Çalışlar, o dönemin tanıklıklarını ve esaret günlerini “Anılar, Tanıklıklar” söyleşisinde anlatıyor. Sevgi Soysal’ın kızı Funda Soysal ve kardeşi Gönül Öney’in de katılacağı söyleşi, Soysal’ın yaşamına yakından bakma olanağı yaratıyor. Yılın yazarı Sevgi Soysal etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilecek “Anılar, Tanıklıklar” söyleşisi, yarın saat 19.00’da Akkılıç Kütüphanesi’nde düzenleniyor. Salı 17 Nisan 2018 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN [email protected] Taviani Kardeşler’i 11 ölüm ayırdıİVtaitlytToaaanrrvdioisaıninnTdieaaKvmnaiarahndsaieınuyşıaznleutaörn’indvbüebirldlüühayauüessğtttaütaliılğarını “Sinemamızla ilgili hep ağaç metaforunu kullandık: Köklerimiz Rossellini, Visconti ve De Sica’ya kadar gidiyor, ama yukarıda bizimle birlikte Bertolucci, Scola, Ferri gibi isimler dalları oluşturuyor”. Bu sözler önceki gün 88 yaşında hayata veda eden ve Taviani Kardeşler olarak tanınan sinema ikilisinin büyüğü olan Vittorio Taviani’ye ait. Gerçekten de 60’lı yıllarda başladıkları sinema kariyerlerinde özellijkle 70’li ve 80’li yıllarda ortaya koydukları filmlerle zirveye çıkan Taviani Kardeşler İtalya’da postyeni gerçekçiliğini en güçlü temsilcileri olarak öne çıktılar. Önceki gün 88 yaşında hayata veda eden ve genelde sessiz kalmayı tercih eden küçük kardeşine oranla basında daha çok görülen ve söyleşilerde yanıtları verme görevini üstlenen Vittorio Taviani’nin ardından Taviani imzalı yeni bir film izleyip izlemeyeceğimiz ise zamana bırakılmış bir muamma olarak duruyor önümüzde. 2001 yılında İstanbul’a geldiklerinde gazetemiz yazarlarından Cumhur Canbazoğlu’na bir söyleşi veren Vittori Taviani bakın sinemaya başlama hikâyelerini nasıl anlatmış: “Savaş sonrası Pisa’daydık. Bir salonun önünden geçerken dışarı çıkan insanların, ‘Girmeyin girmeyin, çok kötü film’ dediğini duyduk. Girdik ve daha ilk sahnelerde adeta şok geçirdik. Rossellini’nin “Paisa”sıydı film. Anla tılanlar, bizim faşizmle ilgili bizzat yaşadığımız dramdı. ‘Sinema yaşadıklarımızı bu denli iyi ve berrak gösterebiliyorsa, fark ettirebiliyorsa o zaman galiba yaşamın da kendisi’ dedik birbirimize. Edebiyatı, müziği de seviyorduk ama bizlere bu olanağı onun kadar hiçbiri veremedi. Sinema bugünün dilidir bizce.” Cannes’da Altın Palmiye 1960 yılında ilk filmleri “İtal ya Yoksul Bir Ülke Değildir” adlı bel geseli Joris Ivens ile birlikte çeken Taviani Kardeşler daha sonra Valen tino Orsi ile ortak laşa iki filme da ha imza attılar. Orsini ile çektikleri Vittorio Taviani bu filmler aslında commedia dell’arte ve Brecht etkileri ni harmanladığı tiyatro uyarlamalarıy dı. İki kardeşin bağımsız olarak çek tikleri ilk filmse 1967 tarihli “I Sovver sivi” oldu. Taviani Kardeşler’i İtalya dışında da tanınan ve sanat sineması na ilgi duyan herkesin radarına sokan filmse 1977 yılında Cannes’da hem Al tın palmiye hem de FIPRESCI ödül lerini kazandıkları “Padre Padrone” (“Babam ve Ustam”) oldu. İtalya’da baskın bir şekilde hakim olan ataerkil toplum yapısının eleştirildiği filmden 5 yıl sonra “La Notte di San Lorenzo” (“San Lorenzo Gecesi”) geldi. 2. Dünya Savaşı’nın ilk zamanlarında Toskana’da geçen film büyüleyici görselliği ve mistik hikâyesiyle Taviani Kardeşler’i Avrupa sinemasının en önemli isimleri arasına soktu ve Cannes’da Jüri özel Ödülü’nü aldı. Ünlü İtalyan oyun yazarı Luigi Pirandello’nun 4 öyküsünden hareketle çektikleri ve 5 bölümden oluşan “Kaos” yine olağanüstü güzellikteki görüntüleri, büyülü gerçekçiliğe yaklaşan anlatımı ve insan yüreğine dokunan hikâyeleriyle unutulmaz bir film olarak sinemaseverlerin gönlünde yer edecekti. Bir sonraki filmleri “Good Morning Babylonia” ise babalarının şirketi iflas ettikten sonra ABD’ye göçen ve o yıllarda yeni yeni patlayan sinema işine giren iki kardeşin öyküsünü anlatıyordu. 90’lı yıllarda eski formlarında olmadığı gözlenen Taviani Kardeşler 2012’de çektikleri “Sezar Ölmeli” ile Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü kazanarak iddialı bir dönüş yaptılar. Kariyerlerinin başından beri tiyatro ve edebiyattan beslenen ikilinin bu damardan ilerleyen ve gerçekle kurmacının iç içe geçtiği bir tiyatro oyununu beyazperdeye taşıyan “Sezar Ölmeli” Shakespeare’in ölümsüz eseri “Julius Ceaser”ı sahneleyen bir grup mahkumun öyküsünü anlatıyordu. 2007’de çektikleri ve Ermeni mezalimine dair bir öykü anlatan “La Masseria Delle Allodole” ile ortalama eleştiriler alan Tavianiler “Sezar Ölmeli” ile gelen Altın Ayı sayesinde yeniden setlere dönmüş oldular. 2015’te “Maraviglioso Boccacio” ve 2017’de de halen sürmekte olan İstanbul Film Festivali’nde gösterilen “Una Questione Privata” (“Hesaplaşma”) adlı filmleri çeken ikili, Vittori Taviani ölmeseydi, belki de daha birçok filme imza atacaktı. Son sözü yine Vittorio’ya bırakalım ve 2001 tarihli söyleşiye dönelim: “Biz orta sınıftan bir avukatın çocuklarıydık. Zordu film yapmak; bin bir hayalle Roma’ya giderken ‘10 yıl deneyeceğiz, başaramazsak son paramızla bir silah alıp intihar edeceğiz’ diye ant içmiştik. Sonra içimize bir şüphe düştü; ya arda kalan vazgeçerse... Gerçekti bu; çünkü sinemasız yaşamdan hiç zevk almıyorduk.” Sadri Alışık OYUNCU ödülleri Adaylar açıklandı Türkiye’de tiyatrosinema dallarında ödül veren “Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülleri”nin adayları belli oldu. Sadri Alışık Oyuncu Ödüllerinin 23’sü bu yıl 7 Mayıs’ta saat 20.30’da MKM Attila İlhan Salonu’nda gerçekleşecek. Sinema Dram Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu: Algı Eke “Kaygı”, Başak Köklükaya “İşe Yarar Bir Şey”, Ecem Uzun “Koca Dünya”. Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu: Ahmet Mümtaz Taylan “Daha”, Muhammet Uzuner “Taş”, Serkan Ercan “Tarla”. Sinema Komedi Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu: Demet Evgar “Aile Arasında”, Seda Bakan “Arif V 216”, Yasemin Conka “Yaşamak Güzel Şey”. Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu: Cem Yılmaz “Arif V 216”, Engin Günaydın “Aile Arasında”, Ozan Güven “Arif V 216”. Özel Ödüller AYHAN IŞIK ÖZEL ÖDÜLÜ: Fatih Artman EKREM BORA YILIN EN İYİ ÇIKIŞ YAPAN OYUNCU ÖDÜLÜ: Hayat Van Eck “Daha”. SEÇİCİ KURUL ÖZEL ÖDÜLÜ: Çiğdem Selışık Onat ONUR ÖDÜLÜ: Halil Ergün, Kayhan Yıldızoğlu, Süleyman Turan Tiyatro Ödülleri Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu: Aysel Yıldırım “Zabe” BGST, Pervin Bağdat “Kürklü Venüs” Yolcu Tiyatro, Seray Gözler “Alyoşa” İstanbul Devlet Tiyatroları. Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu: Bedir Bedir “Kardeşlerimi Arıyorum” Bakırköy Belediye Tiyatrosu, Mert Fırat “Joseph K” Dasdas, Serkan Altunorak “Killology” Craft Tiyatro. Komedi, Müzikal Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu: Pınar Çağlar Gençtürk “Işıltılı Haşereler” İkinci Kat, Özge Kormaz “Tato /Baba” Galata Perform, Özge Özder “Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar” İBBŞT. Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu: Ali Mert Yavuzcan “Bak Bizim Şarkımızı Çalıyorlar” İBBŞT, Mehmet Ali Kaptanlar “Damdaki Kemancı” Zorlu Prodüksiyon, Murat Akkoyunlu “Bir Baba Hamlet” Baba Sahne. Onur Ödülü Yılmaz Gruda ‘Madeline Madeline’i Oynuyor’ adlı film bugün saat 13.30’da Kadıköy Sineması Salon 1’de gösterilecek. Madeline karakterini Helena Howard canlandırıyor. Festivalde son gün... Yönetmen Banu Sıvacı’nın katılımıyla “Ulusal Yarışma” bölümünde yer alan Güvercin 11.00’de Atlas Sineması’nda. Oyuncu Elliott Crosset Hove’nin katılımıyla, “Uluslararası Yarışma” seçkisinde yer alan Kış Kardeşleri 13.30’da Beyoğlu Sineması’nda. Yönetmen Nelson Carlo de los Santos Arias’ın katılımıyla, “Uluslararası Yarışma” seçkisinde yer alan Cocote 19.00’da Atlas Sineması’nda Salon 2’de. ‘Full Metal Jacket’in çavuşu olarak hafızalarda yer etTİ Oyuncu Ermey hayatını kaybetti Stanley Kubrick’in Vietnam Savaşı’na giden bir grup askerin yaşadıklarını çarpıcı bir dille anlattığı “Full Metal Jacket” filminde Topçu Çavuşu Hartman rolüyle hafızalarda yer eden Amerikalı oyuncu R. Lee Ermey 74 yaşında hayata veda etti. Zatürreye bağlı komplikasyonlar sebebiyle öldü ğü açıklanan oyuncu 60’lı ve 70’li yıllarda gerçekten de orduda görev almış ve Japonya’ya, ardından da Vietnam’a gitmişti. Başka birçok yapımda daha asker rolleri canlandıran Ermey “Apocalypse Now” (“Kıyamet”), “Seven” (“Yedi”), “Mississippi Burning” (“Mississippi Yanıyor”) gibi yapımlarda da rol almıştı. Buket Uzuner, İzel Rozental, Can Gürses Modalı yazarlar buluşuyor Modalı yazarlar Buket Uzuner, İzel Rozental ve Can Gürses yarın saat 14.00’te Caddebostan Kültür Merkezi’nde, Moda Gönüllüleri’nin düzenlediği panelde bir araya gelecek. B salonundaki paneli yine bir Modalı, gazeteci yazar Berken Döner yönetecek. Moda semti, bugüne dek Türk edebiyat ve sanat dünyasının pek çok ünlü yazar, şair ve sanatçısına ev sahipliği yaptı. Panelde yazarlar Moda semtiyle ilişkilerini konuşacak. Buket Uzuner, İzel Rozental ve Can Gürses panel sonrasında okurlarına kitaplarını imzalayacak. l Cumhuriyet İdil Biret’in bütün stüdyo kayıtları CD’de İdil Biret’in 1959’dan beri yaptığı bütün stüdyo kayıtlarını içeren IBA etiketli büyük bir SüperKutu Naxos tarafından mayıs ayında Türkiye ve dünya piyasasında yayımlanacak. Bu SüperKutu on ayrı kutu içinde 130 CD içerecek. Süper Kutuda Beethoven, Brahms, Chopin, Franck, Grieg, Hindemith, Liszt, Rachmaninov, Ravel, Schumann ve Tchaikovsky’nin bütün piyano konçertoları ve Bach, Bartok, Mozart, Prokofiev, SaintSäens, Saygun, Schönberg, Shostakovich ve diger bestecilerin bazı konçertolarının olduğu, piyano ve orkestra için altmıştan fazla eser bulunuyor. Saint Benoît’da ‘Mübadele’ sergisi Saint Benoît Lisesi, öğrencileri ve Lozan Mübadilleri Vakfı’nın katkılarıyla, hayata geçirilen ‘’Mübadele: Karşı Kıyı, Aynamız’’ başlıklı sergi 19 Nisan’da kapıları açıyor. Lozan Antlaşması sonrası yer değiştiren iki toplumun öyküsünü anlatan serginin açılış konuşmasını ise Prof. Dr. İlber Ortaylı yapacak. Saint Benoît Lisesi öğrencilerinin bir yıl boyunca sosyoloji, psikoloji, tarih, coğrafya gibi branş derslerinde çalıştıkları ‘’Mübadale’’ konusuna dair incelemelerinin gösterildiği kısa bir video da yine sergi açılışında gösterilecek. ‘Can Kırıkları’ndan sızan kadın sesleri ‘Can Kırıkları’, Devlet Tiyatroları Opera ve Bale Çalışanları Vakfı (TOBAV) tarafından kurulan TiyatroTOBAV yapımı, yarıbelgesel nitelikli bir oyun. Çankaya Belediyesi’nin Maltepe’deki Yılmaz Güney Sahnesi’nin kapılarını tüm seyircilere ücretsiz ama yer numarası alınması koşuluyla açıyor. Şirin Aktemur Toprak’ın, yapımda yer alan sanatçıların kendi yaşamlarından damıttıkları duyarlıklardan yola çıkarak kurguladığı bir metin var karşımızda. Dünya prömiyerinin 2017 Mayısı’nda yapıldığı oyunun tarihlerinin duyurusu Çankaya Belediyesi ya da Tiyatro TOBAV tarafından internet aracılığıyla yapılıyor. Ben oyunu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde izlemiştim. Dopdolu salonda yaşanan müthiş coşkulu bir şölendi. Önümüzdeki 3 oyun da yaklaşık bir ay sonra, 171821 Mayıs tarihlerinde, yine Çankaya Belediyesi’nin Yılmaz Güney Sahnesi’nde (ilk 2 oyun 19.30, üçüncüsü de 18.30’da) sunulacak. Yer numaraları 10 Mayıs’tan başlayarak Yılmaz Güney Sahnesi’nden alınabilir. Murat Atak’ın sahnelediği ‘Can Kırıkları’ tek perde olarak tasarlanmış. Proje direktörü Mehmet Yılmaz, müzik direktörü Turgay Erdener, dekor Duygu Gökalp, giysi tasarımı Serdar Başbuğ, ışık tasarımı Mehmet YaşayanMahir Köksal, koreografi Cihan Yöntem imzasını taşıyor. Gaye Alacacı, Ferahnur Barut, İpek Çeken, Selva Erdener ve Şebnem Gürsoy’dan oluşan oyuncu ekibi oyunun başından sonuna dek sahnede birlikte yer alıyor. Yönetmen Atak yalın bir sahneleme yapmış. Müzisyenler (Dorukhan Ersin, Kansay Konuk) sahnenin bir yanına yerleştirilmiş. Sahnenin önyanarka düzlemlerde hareket olanağı sağlayan yalın dekor ve çoğunlukla aydınlık ışık altında, kadınların dünyasına, bir boyutta da kadın sanatçı olmanın zorluğuna ışık tutuluyor. Dördü tiyatrocu biri operaşan sanatçısı olan oyuncular kat kat giysileriyle karşımızda oturuyorlar. Oyun, sanatçılardan birinin solo performansıyla başlıyor. Kendini yavaş bir hareket düzeninin uyumuna bırakan oyuncu bir yandan öyküsünü anlatırken, bir yandan da üstündeki giysilerin bir parçasını çıkarıyor. Böylece öykü süreci boyunca, kadın olmanın sırtına yüklediği acılardan tek tek arınarak, sonunda ince bir gömlekle kalıyor. Öteki oyuncular hem arkadaşlarını can kulağıyla dinliyorlar, hem de gerekli noktalarda koreografiye ya da şarkıya katılıyorlar. Böylece öykü hepsinin ve izleyenlerin öyküsü oluveriyor... Anlattığımız sahne düzeni 5 oyuncunun da solo performansı sunulana dek yineleniyor. Uzun bir oyunda çok sıkıcı olabilecek olan bu sahneleme, performans, seyirciyle söyleşir gibi sürdürüldüğü için bunaltmıyor. Giysilerin kat kat çıkarılması ise kısa bir süre sonra görsel açıdan tekdüzelik yaratıyor. Sanatçılar bize neler anlatıyor? Çocuk olmayı, kız evlat olmayı, genç kız olmayı, sevmeyi, sevilmeyi, mutluluğu, evliliği, ihanete uğramayı, anneliği, annesizliği, cinsel ayrımcılığı, kadın olarak, kadın sanatçı olarak ötekileştirilmeyi, yapayalnız kalmayı, varoluş savaşımı vermeyi ve daha birçok şeyi... Her bir sanatçı kendi oyunculuk tarzıyla sunuyor öyküsünü. Böylece hoş bir çeşitlilik oluşuyor. Gaye Alacacı Bilkent Üniversitesi, Ferahnur Barut ve İpek Çeken Ankara Devlet Konservatuvarı (Hacettepe Üniversitesi), Şebnem Gürsoy AST’ta oluşmuş birikim ve deneyimlerini sergilerken, Selva Erdener Devlet Konservatuvarı’nda gördüğü opera ve şan eğitimini verimle değerlendirerek gösterinin tadı tuzu oluveriyor. Anlatılanların, sanatçıların özel yaşamlarıyla buluşan noktaları öyle incelikle dile getirilmiş ki, öyküler, oyuncuların bir bölümünü tanıdığımız yakınlarından çok, kendi deneyimlerimize çağrışım yaptırıyor. Şebnem Gürsoy’un, oğlu Efe’yi anlattığı sahne bu genellemenin dışında kalıyor. Biz çoğu Ankaralı tiyatroseverler, minicik bir beyefendiden kocaman bir delikanlıya evrilen Efe’yi yıllardır sevgiyle izlemişizdir. Şebnem sahnede oğlunu övünçle anlatırken ağlamıyordu... Ama ben gözyaşlarımı tutamadım! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle