23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR ‘Bir Kümes Hikâyesi’ İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda (İBBŞT) 20162017 tiyatro sezonundan bu yana sahnelenen “Bir Kümes Hikâyesi” adlı çocuk oyunu Dramatik Yayınları Çocuk Oyunları Dizisi’nde yayımlandı. Es ki İBBŞT Genel Sanat Yönetmeni, dramaturg Hilmi Zafer Şahin’in yazdığı “Bir Kümes Hikâyesi” folluktaki bir yumurtanın kaybolması sonrası kümes hayvanlarının onu aramaya çıkması sırasında yaşanan olayları anlatıyor. Cumartesi 24 Mart 2018 EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK Drıllat TASARIM: eMİNE BİLGET kultur@cumhuriyet.com.tr Yasemin Mori, “Estrella” adlı yeni albümünü çıkardı. ‘Sanat için önceMori,“Sanatiçin önce delirmek sonra da deliliği akla sığdırmak delirmek gerek’gerekiyor”diyor 15 Müzik kariyerinde 10. yılını kutlayan Yasemin Mori, Sony Music etiketiyle çıkan yeni albümü “Estrella” ile mü zikseverlerle buluştu. Albüm, sözü nü ve duygularını ifade etmekten sa kınmayan kadınları yansıtıyor. Yase min Mori’ye sorularımızı eposta yo luyla ilettik. n“Estrella” ne demek? Bu par ça için bir röportajı nızda “Cinsel enerjim doruklardaydı, hayat enerjim çok yüksek ti. Bir kadının sorgu CEREN ÇIPLAK DRILLAT suz sualsiz kendisini özgüvenle yaşaması fikri bana ilham oldu. Klip de şarkı da öy le doğdu. O sırada bir kulüpte dans etmek ve kopmak duygusunday dım” diyorsunuz. Öyle mi? Estrella, sözünü sakınmayan, ken dine güveni tam olan, iyi dostluk ku ran kadınlar için kullanılan bir de yim İspanyolcada aynı zamanda yıl dız anlamına geliyor. Cinsellik fiziksel, duygusal, entel lektüel, ve sosyal yönlerin kişiliği, iletişimi ve aşkı zenginleştirici yön lerinden oluşur, sanıldığı kadar ba sit bir kavram değil. Hayatı kapsa yan, hayata karşı farkındalık, düşün ce, iletişim gerektiren, haz alıp ve rebilmeyi ve üretmeyi kapsar, ben de bunları kastediyorum söylerken. Evet bu albümü yaparken hayata ve sanata, etrafımdaki insanlara karşı tüm kalbimle açıktım, iletişim kur ma iştahım çok yüksekti. n Cinsel enejisi yüksek şarkı lar söyleyen kadınlara mı ihtiyacı mız var? Kadınlara ve erkeklere! Kendisini ifade etmekten korkmayan bireyle re ihtiyaç var ve sadece bu konu öze linde değil bence her zaman her ko nu hakkında konuşmaya, daha çok diyalog kurmaya, daha çok müzake re etmeye, araştırmaya, anlamaya ve anlaşmaya ihtiyacımız var. Hurafele re değil bilimselliğe ihtiyacımız var. Birbirimize dokunmaya, duygusal ve ruhsal bağlar kurmaya ihtiyacımız var. Gitgide gerçekten konuştuğumuz ve birbirimizi anlayabildiğimiz alan lar azalıyor. Bugün Meclis’te 465 er kek, 75 kadın milletvekili mevcut. Bu zaten ülkede kadın ya da erkek olma nın vahameti ile ilgili çok şey söylü yor. Biz kadınlar olarak bu ezici ra kamlar karşısında toplumsal eşitlik için savaşıyoruz. Cinsellik de aslında konunun düğüm olduğu yer. n Şarkı sözlerinde erotik tınılar var. Bugün otosansürün dibine vur muş durumdayız. Klip ve dizilerin absürd sebeplerle yayından kaldı rıldığı, şort giydiği için kadına tek me atan adamların var olduğu böyle günlerde albüme erotik tınılar yer leştirme fikri sizi ürkütmedi mi? Erotizm aşk tanrısı “Eros”tan tü retilmiş; içinde aşk var, dostluk var, hayal gücü ve cinsel çekim var. Ta bii ki şarkılarım da bunu yansıtıyor dur, ben yaşayan bir organizma ol duğuma göre bu böyledir, üstelik ha yat enerjimizin kaynağı cinselliği “Estrella” albümü sözünü sakınmayan kendine güveni tam olan kadınları yansıtıyor ve “Bu deli dünyada akla yatkın olanı mı seçtin?” diye soruyor. miz. Ülkede hayat politik olarak engellenen bir olgu olduğu bunun beraberinde yaşama dair tüm güzellikler kültür, sanat, mizah, cinsellik hepsine gitgide uzaklaşan bir toplumsal yaşayış hâkim, bunun için endişeliyim. Ayrıca bugün burada oturup konuşabiliyorsak bunun temel sebebi anne ve babamızın aşk yapmış olması değil mi? Bir flört, bir erotik eylem, bir aşk ilişkisi vasıtasıyla bu dünyaya geldiğimizi unutup bu kadar doğaüstü ve sihirli bir yaşamgüdüsüne bu kadar hoyratça yaklaşmak bana çok absürd geliyor. ‘Görünmez güç’ n Türkiye’de “erotizm” korkulan bir kelime mi? Yoksa kadın konuşunca mı korkuluyor? Kadınların üretken üstelik hem kadına hem erkeğe can veren bir mekanizması olan bir bedenin içinde olması sebepli, koruma güdüsü ile içgüdüleri daha keskin, görünmeyenin ardındakileri görmeye daha yatkın, idrakleri daha sofistike, belki daha insancıl, daha barışçıl, tüm bu nüanslar ben ce kadını hayata karşı çok daha anlayışlı ve kavrayışlı hale getirmiş durumda. Tipolojik olarak erkek daha güç odaklı bir yaratık olduğundan kadını sadece bir cinsel obje olarak görerek onu sınırlamaya çalışıyor. Ama bu boşa bir uğraş; her erkek bir gün kadının görünmez süper güçlerini tadacaktır, işin özünde her canlı bir gün yaşamı tadacaktır! Bilemiyorum bu kelimelerden ya da kadının kendisinden korkuluyorsa orada bir varoluşsal bir aşağılık kompleksi oluşmuştur diye düşünüyorum. n Bu albümdeki şarkılar bir kadının cümleleri mi? Aşkı dinmeyen bir kadın mı bu kadın? Kadın ya da erkek çok da fark etmiyor, bir insanın cümleleri. Aşk da bir anlamda budur, cinsiyetler üstü bir ruh haline geçerek, dünyada ki, evrendeki her zerreciği anlayacak kapasiteye ulaşmak. Bu arada bilimsel olarak olan da buymuş, âşık olduğumuzda kadınlık ve erkeklik hormonları eşitleniyormuş ve eşler bu sayede birbirlerini çok daha iyi duyumsar hale geliyorlarmış. n Peki, bu kadının derdi ne? Ne anlatmak istiyor bize ya da kendisine? güneşli ve funky moddayım n “Çel aklımı başımdan al gel, sardı paçalarımı aşk gel” diyorsunuz. Aşk, gel denilince gelen bir şey mi? Tabii ki biz çağırmasını bilelim yeter, ne istediğimiz değil nasıl istediğimiz önemli olan. Aşkı içimize davet etme yetisine sahip olmak da önemli çünkü aşk dışarıda değil içeride aranıp bulunan bir lütuf. Ve her an her yerde ve herkeste... Görmesini bilene ve cesareti olana. n ‘Kozmik otoban’da bugün hangi hızda nereye gidiyorsunuz? Orta seyirde, Jaco Pastorious’un “The Chicken” şarkısındaki bir ilerleyişte; güneşli ve funky bir modda... İspanya dolaylarında sahildeyim, hiçbir yere gidiyorum... n Bir parçanızda “Bu deli dünyada akla yatkın olanı mı seçtin” diye soruyorsunuz, ben de size sorayım aynı soruyu: Bu dünyada akla yatkın olanı mı seçenlerdensiniz? Her zaman tatlı bir hesapsızlıktan, delilikten ve aşktan yanayım ve beni besleyen duyguları, enerjiyi burada bulabiliyorum. Bu benim karakterimde var. Sanat zaten akıl işi bir şey değil ki öncelikle delirmek sonra deliliği akla sığdırmak gerekiyor. Eskiye oranla artık kendi deliliğimin efendisi olmayı başardım. O beni değil ben onu yönetiyorum, bu da bir nebze işimi kolaylaştırıyor. n Son olarak ülke gündemine de değinelim. Bugünkü Türkiye ile ilgili neler söylemek istersiniz? Ne diyebilirim ki, hayattan yana olan, yazan, çizen üreten, aklı, fikri, anlayışı, vicdanı olan herkese kolaylıklar diliyorum. Hatırlatmak. İnsan olduğumuzu. Sadece var olduğumuz için değerli ve biricik olduğumuzu, bu hayat deneyimini zenginleştirmenin önemini. Hayattan zevk almayı, karşındakine zevk vermeyi. Duymayı, hissetmeyi, karşındakinin duyularına hizmet etmenin bizi nasıl bu biçilmiş rollerden çıkarıp yeniden insan yaptığını. n Hayatta ‘keskin viraj’lar alıyor musunuz? Keskin virajlar alıyor muyum bilmiyorum. Bende bunu görüyorsanız beni tarif ediyordur. Kendimi başına buyruk, özgür ve savaşçı bir ruh, yumuşacık, süzülen ama tutkulu ve inadı inat bir kız çocuğu olarak görüyorum. Rebetikonun kraliçesi Glykeria İş Sanat’ta Rebetikoyu tüm dünyada kitlelere sevdiren Yunan diva Glykeria, Türkiye’deki hayranları ile İş Sanat’ta buluşacak. Yunan diva, Türkiye’deki müzikseverlerin de aşina olduğu şarkılarıyla 3 Nisan Salı akşamı saat 20.30’da İş Sanat’ta olacak. Çıkışını 1978 yılında efsanevi Yunan müzisyen Apostolos Kaldaras ile gerçekleştirdiği ortak çalışmayla yapan ve 80’li yıllarda ününü giderek pekiştiren Glykeria, George Dalaras, Marinella, Ofra Haza, Riki Gal, Antonis Vardis gibi önemli isimlerle müzikal işbirliklerine imza attı. Amerika’dan Yeni Zelanda’ya uzanan geniş bir coğrafyada kendi ülkesinin müziklerini ve kültürünü tanıtan Glykeria’nın repertuvarında Zülfü Livaneli, Erkin Koray, Sezen Aksu’dan da şarkılar bulunuyor. ‘Âşık’ filmi Bakırköy’de Ozan Âşık Veysel’in hayatından esinlenilen “Âşık” filmi 4 Nisan saat 19.00’da Bakırköy’deki Tarık Akan Kültür Merkezi’nde gösterilecek. Yönetmenliğini ve senaristliğini Bilal Babaoğlu’nun yaptığı ve karşılıksız aşk temasının ele alındığı film Bakırköy’de sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Sahir Abacı ‘Cinayeti Gördüm’ 2010 Mimar Sinan mezunlarından ‘Görmek’ sergisi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi 80’li yıllar mezunlarından oluşan “idgsa80liler” yeni sergilerini hayata veda eden arkadaşları, grafik sanatçısı ve reklam sektörünün önemli isimlerinden Tuğrul Süer’in anısı için hazırlıyor. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında çeşitli konularda sergiler açan “idgsa80liler”in yeni sergisi “Görmek...” 2 Nisan’da TMMOB Mimarlar Odası’nın Karaköy’deki İstanbul Büyükkent Şubesi salonunda açılacak. Sergi, resim, heykel, seramik, grafik, tekstil, geleneksel Türk sanatları ve fotoğraf gibi çeşitli dallarda 80 sanatçının ürettiği eserlerden oluşuyor. Sergi, 13 Nisan’a dek sanatseverlerin ziyaretine açık olacak. King Gizzard & the Lizard Wizard ‘Polygondwanaland’ (Tantana Records) Güzel bir hasta çorbası Yarısı kırmızı, yarısı beyaz; toplam 500 adet basılan bu plağın ilginç bir hikâyesi var. Avustralyalı topluluk King Gizzard & the Lizard Wizard, 2017 yılında beş albüm birden çıkarmıştı. Söz konusu beş albümün dördüncüsü “Polygondwanaland” sadece internetten yayımlanmış ve duyurulmuş, buna rağmen bir saat içinde binlerce kişi tarafından paylaşılmıştı. Birkaç gün içinde dünyanın dört bir tarafından, (CD, plak, kaset) her formatta ön sipariş toplamıştı. Bu albümü bizimde yayımlamamız gerekiyor diyen (Müslüman mahallesinde salyangoz satan plak şirketi) Tantana Records’un ileri görüşlü, idealist sahibi Reha, topluluk ile irtibata geçti. İki şartları vardı: ön kapağa ve parça sıralamasına dokunma, ama arka kapakta serbestsiniz. Onlar da hem arka ka pak hem içine ekledikleri her parça için tek tek bizimkiler tarafından çizilen grafiklerle albümü yerelleştirmişler. “Polygondwanaland” King Crimson’a çoklu gönderme yapan topluluğun türsel manada tüm sonik gelişimlerinin özeti. Microtonal çalgılardan çıkan caz akorları, synth’lerden elde edilmiş saykodelik spacerock pasajları, triphop esintileri; müzikal açıdan topluluğun tüm zamanlarının bir tencerede kaynatılmasından oluşan güzel bir hasta çorbası. Totalni Nasazeni ‘Stinohry’ (Prof Syn Records) Metal punk ağırlıklı bir albüm Başından beri varlığını sürdüren tek kurucu üye olan basçı, gitarcı ve solist Svata Svab’ın topluluğu Totalni Nasazeni’nin üç onluğa yakın bir mazisi var. Çek punk topluluğunun ilk albümü “Stinohry” 1996 yılında çıkmıştı. Prof Sny Records’un sahibi Özge ise, Tampon’un gitarcısı olduğu günlerde eline çekme kaset olarak geçen bu albümü çok sevmiş, başucu eseri yapmış. Hatta topluluk ile yıllarca mektuplaşmış ve bir fırsatını bulduğunda da konserlerine gitmiş. Bugüne kadar 16 albüm yayımlamış, 1600’ün üzerinde konser vermiş topluluk. Türkiye’de de dört konserlik bir turne yapmış, müthiş kar yağışına rağmen Çorlu konserine 300 kişi gelmiş, beledi ye başkanı dahil. Kim derdi ki, yıllar sonra bu albümü plak formatında basmak, bu turneyi organize eden Özge’ye nasip olacak. Totalni Nasazeni, Almanların İkinci Dünya Savaşı sırasında Çekleri zorla evlerinden alıp çalışmaya gönderdikleri işgücü kullanımına deniyor. “Stinohry” metal punk ağırlıklı bir albüm. Gitar, bas, davul ve vokalden oluşan ti pik bir punk rock topluluğunun çaldığı bu müzik, toplumsal politik temalardan, şiirsel ifadelerden oluşuyor. Bu albüm bir punkrock klasiği ya da “eski Punk’lar asla ölmez” sözünün Çek dilinde ifade edilmiş hali. (muratbeser@muratbeser.com) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle