14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazar 18 Şubat 2018 söyleşi 16 EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: EMİNE BİLGET dMEUTeCİNA: lirTmoeplhuamlinodlaeryaikz TELEVİZYON Yayın Akışı 07.00 Hafta Sonu 09.00 İşimiz Estetik 09.45 Özel Sektör 10.00 Hafta Sonu  12.00 Haber 14.10 Yeşil Doğa 16.15 Bilin Deneyin 17.10 Sıradışı Bir Gün 20.00 Başka Bir Dünya Mümkün  21.10 Dünyanın 1001 Hali 08.00 Haftasonu 12.15 Tadında Hikâyeler 14.15 Güzel Hayat 16.00 Haber Bülteni 16.15 Şehir Hikâyeleri 17.00 Seventies 18.45 Spor Bülteni 20.00 Ajanda 21.00 Teke Tek Özel 24.00 Haber Bülteni yazar uca, ‘sorunları cehaleti yenerek halledeceğiz’ diyor DEMET YALÇIN GÜNEŞ Geçmişten günümüze yaşanan tarihsel olayları, sekiz yıllık aradan sonra yazdığı “Alışmadık Gözde Lens Durmaz” kitabıyla, kendi deyimiyle “buruk mizah” yaparak bugüne uyarlayan Metin Uca, bu kitapla kendisi gibi düşünmeyenlerin bile bir şeyleri sorgulamaya başlayacağını savunuyor. Ayrıca Uca, düşünce özgürlüğünün suç sayıldığı Türkiye’de, gazetecilerin hapse girmesini büyük utanç olarak değerlendiriyor. Yaşamın tadını, mizahını ve şiirini yitirdiğimiz bu kaosta yeni kitabı “Alışmadık Gözde Lens Durmaz” ile tarihin bize dayattığı zorbalıkları yaşamanın kaderimiz olmadığını, ancak cehaleti yenerek anlayabileceğimizi irdeleyen gazeteci ve sunucu Metin Uca, “Toplumsal delirmemizin, değerlerimizin altüst edilişinin temelinde bu örgütlü cehalet ve onun sırtını sıvazlayarak gücü elinde bulunduranların büyük katkısı yok mu” sorusuyla yola çıkıyor. n Her kitap bir mesajdır. Keza sizinkiler de öyle... Bu kitapta okuyucu ne mesajı alacak ve ne bulacak dersiniz? Bu kitapta benim gibi düşünmeyen kişiler bile bir şeyleri sorgulamaya başlayacaktır. Bu önemli bir adım olsa gerek. Olayları denetlemeyen ve sormayan toplum olduğumuz zaman sorunlar çoğalıyor. Bu nedenle ben özellikle gençlerin bu kitabı okumasından yanayım. Gençlere mesaj... n Neden özellikle gençler? Çünkü yeni nesil birçok sorunu mizah yoluyla, zekice ortaya koyabiliyor. O yüzden bu kitabın ortalama bir sigara fiyatından çok az bir farkla piyasaya çıkmasının nedeni de budur. Aslında tek bir derdim var. Okuyucuya şu mesajı vermek: Kalk ayağa, silkin. Kendi gücünün farkına var ve değerini bil. Senin anlattıkların ya da tarihte karşılaştıkların aslında senin zorunlu olarak katlanacağın şeyler değil. “Geçmişte benzerleri olmuş ve hiçbir şey değişmedi” diye düşünme. Çünkü sen bütün bunları değiştirme kudret ve gücüne sahipsin. Bunun içinde kimi zaman bir düş, kimi zaman gerçek bir öyküden yola çıkarak hayatın içerisinde bugünkü izdüşümleri yakalamaya çalışıyoruz. n Tıpkı diğer kitaplarınızda olduğu gibi bu kitapta da hiciv yapmışsınız... Hemen hemen her çalışmanızda toplumsal yozlaşmalara ya da sorunlara, yapılan yanlışlıklara dikkat çekiyorsunuz. Burada Metin Uca bizlere nasıl sesleniyor? Buruk bir gülümseme vaat ediyorum ama bu buruk gülümsemenin içinde dediğim gibi bugüne izdüşümünü kimi zaman tarihi bir olaydan, kimi zaman o tarihin üzerine kurgu yaparak yepyeni açılımlarla değişik bir öyküyle anlatıyorum. Kitapta öyküyü anlatmadan soru cevap yaptığım bir kısım var. Bu bölümde özellikle bir anlatıcı mantığıyla benim aklıma takılanları ya da benim aklımdan geçenleri anlatıyorum. Aslında bu kitap, toplum olarak son beş yıl içerisinde yaşadığımız delirme haline karşı bir anlamda çözüm olmasa bile eğlenceli bir durum saptamasıdır. Aynı zamanda çok ciddi unutkanlığımıza karşı da beyin durgunluğuna karşı bir fosfor ilacıdır. n Yeni bir kitap için neden 8 yıl beklediniz? Niye bu kadar bekledik derseniz. Bazı şeylerin durulmasını ve bazı şeylerin zamanla yerine oturmasını, karşılığını bulması için bekledim. Öykülerde de öyle. Sıradan olmasın istedim. Olaylar zaman içerisinde arınsın, süzülsün ve biriksin diye de bekledim. n Bu kitapta asıl anlatılmak iştenen ne? Tek derdi var bu kitabın; “Yaşadığın günlerin farkında ol. Çünkü sen güçlüsün. Ayağa kalk, örgütlü ol. Ayakta dur ve karşı çık. Yanıt bulamasan bile soru işaretlerini çoğaltırsan kazanan sen olacaksın demek istiyor bu kitap. ‘Bu sessiz bir çığlık’ n Toplumsal olayları mizah yoluyla eleştiriyorsunuz... Bir gazeteci, yazar ya da televizyoncu olarak her kesimden insanı, eğlendirirken sorgulamaya itiyorsunuz. Bu kimilerinin hoşuna gitmiyor olabilir. Yanlış anlaşılmaktan korkmuyor musunuz? Düşünün, soru soran robotun bile formatlanıp baştan düzenlendiği bir ülkede, mizah yapmak ya da siyasi mizah yapmanın giderek zorlaştığı bir ortamda, tarihi örneklerle kulağı farklı yerden, dört kilometre uzaktan dolaştırarak bir yöntem mi diye sorarsanız... Buna okuyanlar karar versinler. Ancak dokuz boğum olan boğazımızda, baskı ve denetimlerle 11 boğuma ulaşmışken aklımıza engel koymak ya da aklımızın kilitlerinin üstüne birkaç ki lit daha takmayı istemedim. Bu sessiz bir çığlıktır. Gülerek bir çığlıktır. Biraz daha oturmuş, efendi, gücünün farkında olan ama çok bağırmadan, parmak sallamayan ve bütün bunların sonucunda “Bak tarihte de ne olmuş” sorusuna, bilgece yanıtlar olsun istedim. n Sosyal medyayı iyi kullanan biri olarak, bu mecrada toplumsal olarak ikiye bölündüğümüze ve karşı tarafı anlamadan linç ettiğimizi düşünüyor musunuz? Bu hiç önemli değil. Çünkü uğradığımız lincin nedeni, toplumsal değişmenin getirdiği aydınlanma. Hâl böyle olunca bunu yapan, parayla kimliğini satanların kendi halinde hayatlarının içerisinde tek bulabildikleri alanın sosyal medya ve burada bütün kin ve nefretlerini kustuklarını düşünü yorum. Önemli olan linç edilmek değil bunu ne kadar ciddiye aldığınız. Bu lincin bir toplumsal karşılığı yok. ‘İtaatkârlık kirletti’ n Muhalifliğinizin bedelini yıllarca ekranlardan uzak kalarak ödediniz. Son yıllarda medya nasıl yara aldı ve nasıl düzelecek dersiniz? Buna neden olanlar aslında bir mesleği yok ettiklerinin farkında değiller. Onların ruh itaatkârlığının süreci ve onun yarattığı tahribat, bir mesleği kirletti, vurdu. Şu anda 4 bine yakın gazeteci işsiz ve onlar sadece gazetecilik yapmayı bilen insanlar. Başka meslekleri yok. Ben eğer eşzamanlı ve çoklu bir kariyer planlaması yapmamış olsaydım. Yani, oyunculuk eğitimi almamış olsaydım, iyi bir anlatıcı, sahne üzerinde bir sunucu olmasaydım ben de yine açlar arasında yer alırdım. n Elbette medya toplumun ve ülkenin bir yansıması. Toplumda komşu komşudan nefret eder oldu. Geçmişte Türkiye’de elbette kötü dönemler de yaşandı ama hoşgörümüzü hiç bu kadar yitirmemiştik. Bir sosyolog olarak fotoğrafa nasıl bakıyorsunuz? Siyaset bunu körüklüyor. Doğrusu bu ayrımla amaçlananın ne olduğunu merak ediyorum. Bir sosyolog gözlemesiyle insanların birbirine bu kadar düşman edilerek ne amaçlandığını ben de merak ediyorum. Artan antidepresan olayları, artan intihar olayları, çocuğa, kadına ve hayvana yönelik cinsel şiddetin gözle görünür artışında aslında yaratılan bu baskı ortamının farklı patlamalarının olduğunu da düşünüyorum. Bir toplumsal delirme halindeyiz. O delirme de bu döneme denk geldi. Birbirine düşman olarak algılama ya da aktarma mantığının ve onun yol açtığı baskının kurbanları artıyor. Yani gücü kim elinde bulundurup kimin üstünde uygularım noktasına geliyor. Bence bunu çözecek her adım içinde soru işaretlerini çoğaltmamız gerekiyor. ‘Eğitim tek çözüm’ n Paylaşımlarınızda toplumda yaşanan her sorunu eğitimin çözebileceğini söylüyorsunuz. Evet. Çünkü yaşadığımız günlerin en büyük sorunu cehaletin örgütlülüğü ve onun getirdiği cahilliğin fütursuz cesaretidir. Bunu ancak geniş çerçeveli bir eğitimle yenebiliriz. Maalesef Türkiye sanatın çok pahalı olduğu bir ülke. Burda sanat dalıyla ilgilenmek başlı başına bir aile için büyük masraf demek. Örneğin bu ülkenin doğusundan batısına kadar tiyatro, konser ve çeşitli gösterileri uygun bir fiyatla göstermeniz. Tüm ülkenin sanata yönelmesini sağlar. Sanata uzak olmayan bir toplum da elbette ki gelişir ve değişir. Sanatın olduğu yerde de okuyan, sorgulayan, donanımlı nesiller yetişir. ‘Utanç içerisindeyim’ n Düşünce özgürlüğünün getirdiği açmaz ve hapiste olanlar... Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yani bu konuda ne denir bilemiyorum. Fakat söyleyebileceğim tek şey; utanç içerisindeyim. Ağırlaştırılmış müebbetle yargılayıp cezayı beş yıla indirip, sırf çıkarılmayan hem de parlamenter dokunulmazlığı olan gazeteciler de var. Bir de parlementer dokunulmazlığı olmayıp Ahmet Şık gibi içeride doğruyu söylediği için aylardır hapis yatan, ikinci kez alınışının birinci yılını dolduran gazeteciler var. Her yıl o utancı hepimiz yaşıyoruz. Ancak bu sistemin içerisinde gelinen nokta tuhaf bir dalkavukluğun ve bu dalkavukluğa bağlı bütün değerleri yitirmenin getirdiği sorun aslında bir mesleğe mal edilmiş durumda. ‘bÜalksıennoe’yse n Peki sizce bu açmazdan çıkmanın bir yolu yok mu? Yani ben her zaman inanmam ama biliyorsunuz ki meslek saygınlık listeleri yayımlandı. Emin olun ki gazetecilik listede ilk 70’e girmiyor. Ülke neyse basın da o olur ey vallah ama bu kadar kötüsünü de kimse hak etmiyordu. Tabii ki şunu da eklemek istiyorum. Yandaş denilen medyada bile evrensel gazetecilik ilkelerini gözeterek etik gazetecilik yapmaya çalışan, onuruyla ayakta durmaya çabalayan çok insan var. Yani bir yayın kuruluşunun sahibi ve iktidar ilişkisinin bütün gazetecileri kirlettiğini asla söyleyemeyiz. Fakat bu kirlenmenin toplumdaki algısı ve onun getirdiği ayrışmanın yol açtığı bakış açısıyla meslek adına çok ciddi zarar görüldü. n Bu durum nasıl düzelecek? Türkiye nasıl uzun sürede düzelecekse medya da öyle uzun sürede düzelecek. Bunu sadece hapisteki gazeteciler için söylemiyorum. Çünkü dışarıda da tutsak olan gazetecilerin oranı daha fazla. İşsiz bırakılarak ya da editöryal özgürlüğünün yerine dokuz boğumun üzerine boğazındaki birkaç tane daha attırılarak... Şöyle bir görmeme noktasına geliniyor. “Ben bunu sormamalıyım” noktasında ya da daha kötüsü “Bunu hiç görmemeliyim” noktasına gelindi. Artık dış haberlerde sadece Anadolu Ajansı’nın metnini evirip çevirip kullanıyorlar. Korkunç yani gazete okuduğunuzda, baktığınızda ne olduğunu görüyorsunuz. Artık gazetedeki haberlerin neyi anlattığını değil neden orda olduğunu tanımlamaya çalıştığımız bir süreçten geçiyoruz. 07.00 Dizi: Dolunay 08.00 Mesut Yar Sunar 12.15 Vahe ile Mutluluk 13.15 Dizi: Fazilet Hanım ve Kızları 17.00 Film: Benim Babam Bir Kedi 18.45 Haber Bülteni 20.00 Dizi: Jet Sosyete 01.30 Film: Karar Günü 08.00 Gölge Oyunu 09.45 Magazin D Pazar 13.15 Vitrindekiler 14.00 Anadolu Lezzetleri 15.00 Dizi: Gülizar 18.45 Haber Bülteni 20.00 Çocuklar Duymasın 00.15 Film: Paranormal İşaretler 08.00 Sabah Bülteni 12.00 Ses Ver Türkiye 13.00 Haber Bülteni 17.00 Yerel Gündem 18.00 İz Bırakanlar 19.00 Hafta Sonu Haber Bülteni 21.00 Cüneyt Akman ile Zamanın Ruhu  24.00 Hafta Sonu Haber Bülteni 08.00 Hafta Sonu 10.00 Sinema 12.00 Kafdağı’nın Ardında 14.00 Video Kolik  15.00 Genç Düşünce  16.00 Anka 19.00 Kitap Dünyası 20.00 Haber Bülteni 21.00 Sinema 23.00 Türk Düşünürler 08.00 Çalar Saat 10.45 Şevkat Yerimdar 13.00 Benden Söylemesi 15.30 Bizim Hikâye 19.00 Haber Bülteni 20.00 Dizi: Savaşçı 00.15 İlk Buluşma 01.45 Dizi: Şevkat Yerimdar 03.45 Dizi: Kalbimdeki Deniz 07.30 Geleceğin Pastacısı 10.30 Yunus Günleri 13.00 Emlak Savaşları 17.10 Yurtdışındaki Evim 18.00 Aşırı Pintiler 18.50 Ağır Yaşamlar 22.25 Ağır Yaşamlar: Şimdi Ne Yapıyorlar? 00.05 İnanılmaz Bedenler 07.30 Günün Dosyaları 09.00 Film: Bıçak Sırtı 11.30 Arka Plan 13.00 Haber Bülteni 13.30 Ekonomi Turu 15.30 Dünya Turu 17.00 Anında Manşet 18.00 Haber Turu 20.30 Renkli Bir Gün  21.00 Türkiye’nin Yönü 23.00 Arka Plan 09.00 Film: Küçük Dal’ın Başı Belada 12.45 Film: Cango: Ölüm Emri 14.15 Film: Zirveye Tırmanış 17.45 Film: Emma Hakkında 6 Nokta 20.00 Film: Kulübe 21.45 Geçmişin İzleri 23.45 Film: Darwin’in Ödülleri BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Nohut büyüklüğünde hamur taneleri ve sarmısaklı yoğurtla ya 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 PAZVANT B 2 A LO FAUNA 3 S ENB E RNAR 4 D TURA UR pılan bir ye 5 A S A B İ A R A mek. 2/ Sı 6 R A U S U L U K cakla soğuk arası... Gövde heykeli. 3/ Nâzım 7 ADA0 T E T U 8 NAZ İ FORD 9 KAPYA LA Hikmet’in so yadı... Değişmeyen, hep aynı kalan. 4/ İskambilde bir kâğıt... Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen. 5/ Halat ucu... Bir şeyin varlığını ortadan kaldırma. 6/ Soy, sülale... Toprağın nemi, yaşlık. 7/ Kaba, biçimsiz... Düz ve geniş arazi. 8/ Gümüşhane’nin Torul ilçesinde bir yayla... Afyonkarahisar ilinde bir göl. 9/ Ceviz içi ve salçayla yapılan bir meze. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bitek olmayan toprak... Şamanizmin din adamlarına verilen ad. 2/ Görünüşe göre olacağı sanılan... “Siz toprak altında köklerimizsiniz / Yatarsınız al kanlar içinde” (Nâzım Hikmet). 3/ Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı... Dince yapılma sında sakınca olmayan. 4/ Bir renk... Sığı rın öd kesesinden çıkan ve sarılığa iyi gel diğine inanılan taş. 5/ Bir nota... Utanma duygusu. 6/ Üstten sağa doğru eğik olan basım harfi... İlaç. 7/ Dinamitin bulucusu olan İsveçli bilim adamı... En küçük izci kuruluşu. 8/ Bir renk... Tohumluk küçük soğan. 9/ Birinin buyruğu altında olan gö revli... Akdeniz Bölgesi’nde bir akarsu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle