14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 14 Şubat 2018 6 haber EDİTÖR: HAKAN AKARSU / ASLAN YILDIZ TASARIM: FUNDA YAŞAR ER Kaza geliyorum demezmiş; düşersin, gözlerin kararır birden. İşte sana bunca yıl hizmet eden sağ elin seni bıraktı. Sol eline bakıyorsun; “yok yok ben bilmem bu işleri” der gibi sanki. Nazlı, cilveli “nasıl da düştün elime” halinde bir sol el. Bir “girizgâh” istiyor yalnızca, bir üvertür bekliyor. Öyleyse verelim istediğini. HHH Ama daha önce yapılması gereken işler var. Zorunlu, kaçınılmaz sessizliğin hesabını vermek, sessizliğin suskunluk olmadığını anlatabilmek gerek. Pusuda bekleyen hep kendine hak verme kötülüğünden uzak durabilmek için, yeniden yazmanın coşkusuna sığınmak daha doğru olmaz mı? Olur. Öyleyse kısa kesecek, örneğin Aida’nın, bestecinin hışmına uğrayan üvertürüne benzer küçük, kendine yakışır bir şarkıyla yetinmesini isteyeceğiz sol elimizden. HHH Aida’yı Devlet Operası’nda korist Dayıoğlum sayesinde, 1314 yaşlarında olmalıyım, izlemiştim. Beni “sol yana” uyandıran Dayıoğlu Muzaffer, yıllar sonra saflarına katılacağım gençlik örgütü Fikir Kulüpleri Federasyonu’nun marşının da bilseydi, sürüp giden amacı “be lirsiz” serüvenin nedenlerini araş tıracak, “halk ne olup bitiyorsa öğrensin” türü gazetecilik dersi verecek, “halkın önyargıları ya da yönetenlerin ne düşündüğü beni ilgilendirmez” diye efelene cek, beni de utandıracaktı. SolElİçinÜvertür HHH Sol elim öyle değildir. Pek kısa olan insan hayatının gencecik bestecisiydi. İsmet Özel’in yazdığı güftedeki “ha deyip sırtımızı halklara dayamışız” dizesi, 68 kuşağı FKF’lilerin hafızasında hâlâ yaşar. Her neyse, ön sıralarda bir yerden izledim Verdi’nin Aida’sını. O geceden aklımda kalan, askerleri temsil eden koronun “harp var, harp var” çığlığıdır. HHH İmkânsız bir aşkın, Habeş ordusuyla Mısır ordusunun entrikalarla örülmüş savaşı içinde nefes alma, yaşlarda sönüp gitmesine gönlü razı olmaz. Kulaklarımda hâlâ “harp var, harp var” diye bağıran Habeş savaşçılarının, Mısır askerlerinin çığlığı yankılanıyor. “Geçelim mi klavyenin başına” diyorum, “erken değil mi, bak sağ elin hâlâ kırık dökük” diye yan çiziyor sol elim. Appassionata’dan, hani Lenin’in, “Daha iyi hiçbir şey bilmiyorum, her gün dinleyebiliriz. Ne şaşırtıcı, süper insanın müziği!” dediği Beethoven’in ünlü sonatına “Für var olma çabasını anlatır Aida. Adını da Mısırlılara esir düşmüş Aida’dan alır. İnsanların bir türlü ders almaya Elise”den bir iki nota ekleyerek uydurduğum “üvertürü” mırıldandım biraz. “Sonrası da böyle mi gidiyor” yanaşmadığı savaşın, aşkı bir kere diye heveslendi. daha boğduğu “oryantalist” opera HHH lardan birisidir. Hüzünlüdür. Benim Öfkeyle lafa karıştı sağ elim. sağ elimse, ne “görüyorsa” onu “Gerçekler yok mu bu hikâyede, yazmaya koşullanmıştır. Şimdi yaza hâlâ Silivri’de tutulan Akın’dan, Murat’tan, Ahmet’ten, ötekilerden söz edilmiyor mu, tutku nerede, utanıyorum sizden” diye de yerlere savurdu bizi. “Daha nereye kadar gerileyeceksiniz ki” dedi öfkeyle alçısının içinden. HHH Sahi nereye kadar gerileyebiliriz, çoktan duvara dayanmadık mı? BM’nin yasakladığı kışkırtıcılıkla mücadeleden kaçınabilir, Aida’daki “harp var harp var” çığlıklarına kulaklarımızı tıkayabilir miyiz? “Haydi başlayalım artık” dedim. “Peki” dedi kitaplara vurgun kahraman sol elim “ben yasalara saygılı bir yurttaşın sol eliyim; yasaktır kışkırtıcılık. Yasak değil midir?” “Yasaktır” dedim... Geçtik klavyenin başına, sağ elimin öfkeli bakışları altında işte bu yazıyı yazdık... NOT: Bu yazının Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Şeytanlı fetvası” ile hiçbir ilgisi yoktur. “Sağ yanımda yarem var, sol yana döndür beni” ile ilişkisi ise derindir. Sol elimin yetenekleri şimdilik sınırlı. Sonraki yazı 21 Şubat Çarşamba günü. Sonra normal düzene geçebileceğimi, huysuz devrimci sağ elimi ikna edebileceğimi umuyorum. AFRİN’E YÖNELİK ZEYTİN DALI HAREKÂTI’NDA 25. GÜN GERİDE KALDI İHA belirledi topçu vurdu Kardak’ta yeni gerilim Bodrum açıklarındaki Kardak Kayalıkları’nda, önceki geceden beri gerginlik yaşanıyor. İlk gerginlikte Kardak bölgesine girmeye çalışan Yunan botu, engel olan Türk botunun kıç kısmına sürttü. Diğer gerginlikte ise Türk botları, Yunan botlarının Kardak’a gelmesini engelledi. İlk gerginlik, önceki gün saat 23.30’da meydana geldi. Kardak bölgesine girmeye çalışan Yunan Sahil Güvenlik botuna, ‘Umut’ isimli Türk Sahil Güvenlik botu engel oldu. Manevralar sırasında Yunan botu, Türk botunun kıç tarafına sürttü. Yunan botunda hasar meydana geldiği öğrenildi. Gerginlik, dün de saat 12.30’da meydana gelen olayla devam etti. 4 Yunan Sahil Güvenlik botu, sabahtan itibaren Kalalimnos Adası ve Kardak Kayalıkları’na 1 mil uzaklıkta konuşlandı. Yunan botlarının zaman zaman rotalarını Kardak’a çevirmesi gerginliğe neden oldu. Yunan botları, Türk botlarının uyarıları üzerine geri döndü. ‘Tansiyonu düşürün’ telefonu Başbakan Binali Yıldırım, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile telefonla görüştü. Yıldırım’ın Çipras ile görüşmesinde; Ege Denizi’nde yaşanan gerginlikten rahatsızlık duyulduğu, tansiyonun düşürülmesi için Yunanistan’ın gerekli tedbirleri almasının beklendiği bildirildi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy ise yaptığı açıklamada, “Bakanlığımız Müsteşarı, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri’ni aramış ve Ege’de gerginliğin tırmanmasının her iki ülkenin de çıkarına olmadığını, Yunan tarafının bu tehlikeli hareketlerine son vermesi gerektiğini açık şekilde iletmiştir” dedi. Aksoy, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya “Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri’nin Bakanlığımız Müsteşarı nezdinde ‘kuvvetli bir protesto girişiminde’ bulunduğu iddia edilmektedir. Maalesef, Yunan tarafı bu açıklamasıyla, hem alışık olduğumuz üzere kendi kamuoyunu yanıltmakta hem de gerçekleri her zaman olduğu gibi çarpıtmaktadır” yanıtı verdi. Yunanistan’dan suçlama Yunan hükümeti ise, Türkiye’yi provokasyonla suçladı. Yunan Hükümeti Sözcüsü Dimitris Tzanakopoulos, “Yangına körükle gitmemesi gereken Türkiye’nin davranışlarından rahatsızız” ifadesini kullandı. Öte yandan Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı JeanClaude Juncker’in sözcüsü yaptığı açıklamada, Türkiye’yi “iyi komşuluk ilişkilerini zedeleyebilecek eylemlere karşı mesafeli olmaya” çağırdı. Sözcü, Türkiye’nin AB üyesi ülkelerin karasuları ve hava sahası üzerindeki egemenlik haklarına saygılı olması gerektiğini belirtti. l ANKARA/Cumhuriyet Edelman: Türkiye’ye karşı sert tutum şart ABD’nin eski Ankara büyükelçilerinden Eric Edelman, Politico dergisinde eski Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın ulusal güvenlik danışmanlığını yapan Jake Sullivan ile birlikte kaleme aldığı makalede, Beyaz Saray yönetiminin Türkiye’ye daha sert bir tutum takınması gerektiğini söylediler. “Türkiye kontrolden çıktı ve ABD’nin bunu söyleme zamanı geldi” başlıklı makalede Türkiye’nin Suriye’de başlattığı Zeytin Dalı harekâtının ardından “daha önce akla gelmeyecek” Türk ve Amerikan askerleri arasında doğrudan çatışma ihtimalinin kaygı verecek derecede yakınlaştığı vurgulanıyor. Türkiye’nin “kuzeybatı Suriye’de ABD destekli Kürt güçlerine karşı giriştiği operasyonun yeterince istikrarsızlaştırıcı” olduğu savunulurken, “Ancak asıl risk Cumhurbaşkanı Erdoğan birçok kez tekrarladığı vaadini gerçekleştirip Kürtlerin kontrolündeki, ABD’nin devriye gezdiği Menbiç’e doğru bastırırsa gelecek. Bir çatışmayı önlemenin tek yolu, ABD’li siyasetçilerin şimdi, işler daha da kötüleşmeden Türkiye’ye karşı net ve sert bir tutum takınması” deniliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Afrin’e yönelik 20 Ocak’ta başlattığı Zeytin Dalı harekâtı 25. gününü geride bıraktı. TSK birlikleri ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) unsurları karadan çatışmalarla 50’yi aşkın köy ve beldeyi aldı. Genelkurmay Başkanlığı tarafından dün yapılan açıklamada, “Zeytin Dalı harekâtı kapsamında 13 Şubat 2018 tarihinde, kara ve hava operasyonları sonucunda 70 PKK/KCK/PYDYPG ve DEAŞ terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiştir. Harekâtın başlangıcından itibaren etkisiz hale getirilen terörist sayısı 1439 olmuştur” denildi. Genelkurmay Başkanlığı dün akşam saatlerinde yaptığı açıklamada ise “Irak’ın kuzeyi SinathHaftanin’de hava harekâtı düzenlendiği belirtilerek “Irak kuzeyi SinathHaftanin bölgelerinde keşif ve gözetleme vasıtaları ile karakol/ üs bölgelerimize saldırı hazırlığında oldukları tespit edilen bölücü terör örgütü mensuplarına yönelik 13 Şubat 2018 tarihinde düzenlenen hava harekâtı neticesinde, teröristlere ait sığınak, barınak ve silah mevzi olarak kullanılan 16 hedef imha edilmiştir” denildi. Kilis’te konuşlu topçu birlikleri, insansız hava araçları (İHA) tarafından belirlenen hedefleri bombaladı. Topçu birlikleri, fırtına obüs YILDIRIM: KİMSE CAZ YAPMASIN OPERASYON SÜRECEK Erzincan’da partisinin il kongresine katılan Başbakan Binali Yıldırım, Zeytin Dalı Harekâtı ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “Çanakkale’deki mücadelemiz ne ise Afrin’deki mücadelemizde odur. Bizim mücadelemiz hak mücadelesidir. Kimse caz yapmasın. Operasyonlar devam edecek” diye konuştu. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Yıldırım, “Ey Kılıçdaroğlu sen hangi akla hizmet ediyorsun. Afrin’e girmeyin diyorsun. Yedi düvelin desteklediği terör örgütleri al birini vur ötekine. Açıkça devletimize, milletimize kafa tutuyor. Kimden yanasın çık da söyle” dedi. Kılıçdaroğlu’nun sözlerine yanıt veren Yıldırım, “Grup toplantısında atmış tutmuş. Efendim Türkiye Cumhuri yeti tarihin en korkak adamı Recep Tayyip Erdoğan’mış. Haddini bilmez. Kim korkak kim korkak değil bu millet bilir. Afrin operasyonu devletin operasyonuymuş siyasetin değil. Allah akıl fikir versin” dedi. ABD’ye seslenen Yıldırım, şunları söyledi: “Ey ABD, terör örgütleriyle iş tutarak nereye varmak istiyorsunuz? Bu yol karanlıktır. Ey ABD, bu canilere silah vermeyi bırak. Verdiğiniz silahları da artık söz verdiğiniz gibi toplayın artık. Herkes şunu iyi bilsin ki vatanımızı devletimizi savunmaya devam edeceğiz. Kimsenin toprağında gözümüz yok. ABD sağır olmuş. Kulakları var duymuyor. gözleri var görmüyor. Ama yanlışı bir gün anlayacaklar.” l İHA leri ve çok namlulu roketatarlarla Suriye’nin Şeyh Horoz Dağı eteklerindeki hedefler ateş altına alındı. Bombalanan bölgedeki hedefler imha edilirken, yükselen duman Kilis’ten de görüldü. Sınıra sevkıyat Malatya’dan, Zeytin Dalı harekâtına takviye için sevk edilen birliklerin bulunduğu askeri konvoy, Hatay’ın Reyhanlı ilçesine ulaştı. Malatya’dan önceki akşam yola çıkan 20 araçtan oluşan askeri konvoy, güzergâhları boyunca vatandaşlar tarafından sevgi gösterileri eşliğinde karşılandı. Dün sabah Hatay’da Mehter Marşı ve Türk bayrakları ile karşılanan konvoy, güvenlik önlemleri eşliğinde Reyhanlı ilçesinin Suriye sınırına konuşlandırıldı. l DHA Şehidin 6 aylık hamile eşinin feryadı ‘Alim, ben sana doyamadım...’ Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde devriye görevi yapan polislerin içinde olduğu hafif ticari aracın, önceki gün buzlanma nedeniyle kontrol noktasındaki zırhlı polis aracına çarpması sonucu meydana gelen kazada şehit olan polis memuru Ali Ergün (30) için memleketi Konya’nın Akşehir ilçesinde tören düzenlendi. Şehidin cenazesi evine getirilerek helallik alındı. Annesi ağıtlar yaktı Oğlunun polis şapkasını takıp, yeleğini giyen anne Döndü Ergün, oğlunun cenazesini el sallayarak ve “Ben Ali’nin anasıyım, ateş düştü yanasıyım” diyerek ağıtlar yakarak karşıladı. 6 aylık hamile eşi Funda Ergün de “Alim, ben sana doyamadım’” deyip, gözyaşları içinde tabuta sarıldı. Hastanede dizinden olacağı ameliyata girmeden önce oğlunun şehit düştüğü haberini alan ve ameliyatını iptal eden baba Veysel Ergün de oğlunun tabutuna sarılıp veda etti. Şehit Ergün’ün cenazesi alınan helalliğin ardından törenin yapılacağı Nasreddin Hoca Meydanı’na getirildi. Törene Konya Valisi Yakup Canbolat, 3. Ana Jet Üs ve Garnizon Komutanı Tuğgeneral Fidan Yüksel, ailesi, yakınları ve ilçe halkı katıldı. Şehidin cenazesi törenin ardından Akşehir Mezarlığı’ndaki şehitliğe defnedildi. l DHA Konya’nın Alaşehir ilçesinde Şehit polis Ali Ergün’ü binler uğurladı. O AVUKATIN OFİSİNİN CAMLARI KIRILDI Astsubay Musa Özalkan’ın Zeytin Dalı harekâtında şehit olmasından bir gün sonra, emekli ikramiyesine ve aracına haciz konulmasını talep eden avukat Emine Gün’ün Yozgat’ın Yerköy ilçesineki bürosunun camları, bir kişi tarafından kırıldı. Gün’ün bürosuna, yoldan geçen H.S.A. saldırdı. Saldırıda büronun camları kırılırken, H.S.A’nın eli kesildi. H.S.A., çağrılan ambulansla tedavi için Yerköy Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Polis ekipleri, çevrede önlem aldı. Bu arada büronun dışında asılı Avukat Emine Gün’ün isminin yazdığı levha indirildi. l DHA Bir ‘hasbahçe’: Survivor Hafta sonu başlayan Survivor 2018’le ilgili altı çizilebilecek bazı hususlar var. Bir kere Survivor artık kendin pişir kendin ye, daha açık deyişle “kendi ünlünü kendin yap” noktasına gelmiş görünüyor. Acun Ilıcalı, 3 yıl önce de yaptığı gibi bir “All Star” kadrosu oluşturmuş Dominik adasında. Kimlerden mi? Önceki yıllarda Survivor bünyesinde yarışmış “ünlüler” ve “ünlenmiş gönüllüler”den... Acun artık piyasadan “ünlü” devşirmeyi bıraktı, kendi ünlüsünü kendi üretiyor. Başta gelen örnek, iki sezon üst üste şampiyon olmuş bir “maşist başyapıt”, Turabi... Sonra yine Survivor’la ünlenmiş bir başka şampiyon, önceki “All Star”da da yer almış, şimdi üçüncü kez karşımızdaki Hilmi Cem... Ayrıca 2016 “Gönüllüler” takımı finalisti Damla... Ve yine önceki sezonlarda “Gönüllüler” kategorisinde karşımıza çıkıp artık hasbelkader kendilerine “ünlü” kredisi açılmış Sahra ve Murat... “Survivor ünlüleri” bunlardan ibaret değil. Ünlerini Survivor üzerinden “rektifiye” etmişler de var: Geçen sezonun ikincisi, milli boksör Adem. Önceki sezonlarda göz doldurmuş kadın atletler, Sema, Merve, Nagihan... Ve ilk (2011) Survivor “Ünlüler Gönüllüler”den, mesleki tanımlamaya oturtulamayacak “komple” bir isim, Nihat Doğan... Ayrıca Galatasaray ve milli takım eski futbolcusu Ümit Karan; o da ikinci kez yarışmada. Survivor, artık bir “fabrika”, daha doğrusu başlıbaşına bir “endüstri”. Buna en tipik örnek ise yıllarca yarışmacı olarak tanıdığımız ama şimdi “Survivor endüstrisi”nin sunucuyorumcu pozisyonunda ayrılmaz parçası Hakan Hatipoğlu. Tam bir “joker” Hakan ve bir “tecrübe abidesi” olarak kendisini önceki yıllarda hallaç pamuğuna çevirmiş maşist Turabi karşısında geniş, gevrek ve gevşek gülümsemelerle tekrar yarışmacı olarak karşımızda o da (kaçıncı kez adada olduğunu sayamıyorum!). Yıllar önce Acun’un “Ünlüler” takımına uygun aday bulmakta zorlandığını, daha çok “düşmüş” (unutulmuş) ünlüleri çekebildiğini ya da kamuoyunda herkesin tanımadığı isimleri ünlü kategorisinden önümüze koyduğunu yazmıştım. Önce telefon gelmişti ondan, sonra da mektup; “Biz belli branşlarda emek verip yükselmiş olanları kamuoyunda tanınmasalar da ‘Ünlüler’ takımına alarak bu sporlara ilginin önünü açmak istiyoruz” demeye getiren... Voleybolcuları, atletleri, jokeyleri kastetmekteydi. Şimdi bakıyorum Survivor 2018’in “All Star” dışı “Gönüllüler” takımına, tam da Acun’un bu tarif ettiği türden isimler var orada. Biri, milli atlet Nevin Yanıt: Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda, Akdeniz Oyunları’nda şampiyon, altın madalya sahibi, 100 metre engelli Türkiye rekortmeni... Birkaç yıl önce katılımı söz konusu olsaydı kesin “Ünlüler” takımında görebilirdik onu. Ama şimdi, “Survivor başarısı” dışında bir hiç olan “All Stars” kategorisindeki isimler karşısında onu “Gönüllüler”e yerleştirmiş Acun... Demek ki mektubunda bir zamanlar “ünlü” kategorisinde lanse etmekten dem vurduğu isimlere bile artık “Gönüllü” kategorisinde ancak yer açabiliyor o. O yüzden diyoruz ki Survivor artık kendi işini kendi gören bir “endüstri”; evet “MESH” (medya, eğlence, şov) endüstrisinin parçası değil, başlıbaşına endüstri... Ayrıca son birkaç yıldır iyice netleşti ki TV 8 de artık ağırlıklı olarak bir “TV 8urvivor” durumunda. Peki, neden bir “Survivor TV” yapmaz ki Acun?! Yıl boyu böyle bir kanalı besleyecek malzeme rahat çıkar: “Gönüllüler” için ön elemeler; “Ünlüler”in belirlenmesi için kulisler, görüşmeler; önceki sezonlara katılanların hayatlarının nasıl akıp gittiği, vs... Son not, Nihat Doğan: 3 yıl önce tacize uğrayıp reddettiğinde katledilmiş Özgecan Aslan’la ilgili attığı tweet yüzünden o zamanki “Survivor All Star” kadrosundan çıkartılmasının sorumlusu saydığı iki gazeteciye açtığı davayı kaybettiği şu günlerde 2018 “All Star”da Nihat!.. O, Özgecan’ın katlini giydiği mini eteğe bağlayarak hem akıllara ziyan, hem de dehşet verici şu tweet’i atmıştı: “Mini eteği giyinip, soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın”. Tabii bu tweet’in etkisi “popüler” mecrada da büyük rahatsızlık yarattığı için Acun, işini sağlama bağlayıp Nihat’ı 2015 “All Star” kadrosundan son anda çıkarmıştı. Nihat bunun üzerine karşı tweet’leriyle şova gidememesinin sorumlusu saydığı iki kadın gazeteciye (herhalde şampiyon olacağı farzıyla!) “Onların yüzünden 600 bin TL’den mahrum kaldım” diyerek dava açmıştı. Bu dava sonuçlandı şimdi ve Nihat kaybetti. Ama mahkemede kaybettiyse şovda kazandı! Acun onu kadroya aldı; bakalım 3 yıl önceki “mahrumiyet”i de (600 bin TL) telafi edebilecek mi?! Sağ olsun pragmatizm: An itibarıyla yararlılığı olan her şey, ahlâken istendikistenmedik hiç fark etmez, doğrudur onda... 2015’te Nihat’ın Survivor’dan men edilmesi de “ahlâki” (Özgecan’la bağlantılı) değil, pragmatik temelde, kârzarar hesabı yapılarak karara bağlanmıştı. Bugün Dominik’e buyur edilmesi de aynı şekilde ahlâki değil pragmatik değerlendirmenin sonucu. Pragmatizm, kapitalizmin felsefesi... E, elbette Survivor da kapitalizmin hasbahçesi... C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle