22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 12 Şubat 2018 6 Yazma korkusu! haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Türkiye’de OHAL’le birlikte yeni bir fobi ortaya çıktı. 2016’dan bu yana 10 bini aşkın vatandaş hakkında sosyal medyada yazdıkları için açılan soruşturmalar, sosyal medya kullanıcılarına ‘yazma korkusunu’ aşıladı İçişleri Bakanlığı sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle binlerce kişi hakkında soruştur ma açtı. Bakanlığın verilerine gö re 2016 yılının son 6 ayında sosyal medya paylaşımları gerekçe göste rilen 10 bin kişi hakkında soruştur ma açılarak adli süreç başlatıldı. Türkiye’nin Afrin Harekâtı’na baş lamasıyla sosyal med ya operasyonları daha SEYHAN AVŞAR da arttı. Harekâtı eleştiren çok sayıda kişi gözaltına alındı. Ba kanlığın 5 Şubat tari hinde yaptığı resmi açıklamaya gö re ise bu rakam bugüne kadar 449 olarak kayıtlara geçti. 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ar dından ilan edilen OHAL ile çok sayı da kamu emekçisi sosyal medya pay laşımları gerekçe gösterilerek çalıştık ları kurumlardan ihraç edildi. Sosyal medya paylaşımları nedeniyle ihraç edilen, gözaltına alınan ve tutuklanan yurttaş sayısının her geçen gün katla narak artması toplumda sosyal med ya korkusuna neden oldu. Çok sayıda yurttaş sosyal medya hesabını kapattı. Kapatmayanlar ise siyasi paylaşımlar yapmamaya dikkat ederken, ihraç kor kusu yaşadıkları için inanmadıkları si yasetçilerin paylaşımlarına hesapların da yer verdi. Sosyal medya mağdurla rı ve paylaşımları nedeniyle tedirginlik yaşayan isimler gazetemize konuştu. ‘Tutuklanmak istemiyorum’ Ev hanımı olan B.A.’nın eşi bir kamu dairesinde memur. En büyük oğlu ise her gün adliye koridorlarında koşturan bir avukat. Sosyal medya ile çocukları vesilesiyle tanışan B.A., kısa sürede aktif bir Twitter kullanıcısı haline geldi. B. A. “OHAL’in ilan edilmesiyle takip ettiğim, gerçekleri aktardıklarına inandığım televizyon kanalı kapatıldı. Akşam haberlerini izliyordum ama taraflı habercilik yaptıklarına inandığım için onlara da kızıyordum. Gündüzleri ise işimi bitirdikten sonra kadın programları izlemek yerine görülmeyenleri Twitter’dan öğreniyordum” dedi. Başlangıçta sadece paylaşılanlara baktığını, zaman ilerledikçe ise kendisinin de paylaşım yapmaya başladığını aktaran B.A., “Haksızlık yapıldığına inandığım olaylarla ilgili paylaşım yapmaya başladım. Öyle bir süreç yaşanıyor ki komşunla konuşmaya korkuyorsun çünkü komşun dahi ihbarcı olabilir. İçimden geçenleri, söyleyemediklerimi, konuşamadıklarımı orda haykırıyordum” diye konuştu. Bir gün oğlu eve gelip, “Çok sayıda sosyal medya kullanıcısı gözaltında, paylaşımlarınıza dikkat edin” diyene kadar. O gece tehlikenin farkına vardığını söyleyen B.A., “Gece saat iki gibi oğlumun odasına gidip uyandırdım. ‘Oğlum kurban olayım kalk. Şu Twitter’ı sil. Ben tutuklanmak istemiyorum’ dedim. Böylelikle düşüncelerimi söyleyebildiğim tek yerle de vedalaşmış oldum” diye konuştu. B.A., gözaltına alınmayacağı, çocuklarının, eşinin işine zarar gelmeyeceği günler gelene kadar sosyal ‘Doalhuarskuönt’ü Mahir Aslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde (İBB), 8 yıllık memurdu. Aslan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından, ağustos ayında, hiçbir gerekçe bildirilmeden, önce görevinden uzaklaştırıldı. Daha sonra ise ihraç edildi. İşe iade davası açan Aslan’nın sosyal medya üzerinden paylaştığı, iç güvenlik yasa tasarısına ilişkin, “Allah yardımcımız olsun” şeklindeki yorumu ve Selahattin Demirtaş’ın, “Seni baş kan yaptırmayacağız” sözlerini paylaşması, İBB tarafından mahkemeye delil olarak sunuldu. Aslan, sosyal medyada çok aktif biri olmamasına rağmen yaptığı iki paylaşımın dosyasına delil olarak konulduğunu hatırlatarak, “Korku toplumu yaratmaya çalışıyorlar. Herkesin ödü kopuyor. Belki insanlar politik olmayan duygularını, insani düşüncelerini paylaşacak ama onun bile yanlış bir yere çekilmesinden ürktüğü için onu da medya kullanmamaya ise kararlı. ‘Hesaplarımı kapattım’ F. Ş. atanamayan bir sınıf öğretmeni. Uzun yıllardır atanmayı bekleyen F. Ş. mülakat sisteminin gelmesiyle de atanma ümidini tamamen kaybetti. “Onlar gibi düşünmüyorum. Atanabilmem bir mucize” diyen F. Ş. şu an bir rehabilitasyon merkezinde çalışmakta. Uzun bir dönem sosyal medya kullanan F. Ş. kısa süre önce tüm sosyal medya hesaplarını kapattı. Sosyal medyayı özgürce kullanamadığını söyleyen F. Ş. “Üzerimizde ağır bir baskı var. Sosyal medya paylaşımlarımız geleceğimizi etkiliyor. Özellikle kamu kurumuna yerleşmek isteyen kişilerin aleyhinde delil olarak kullanılıyor. Düşüncelerimiz ve paylaşımlarımız nedeniyle dışlanıyoruz. Hain ilan edilip, saldırıya maruz kalıyor ve tutuklanıyoruz” dedi. İfade özgürlüğünün ülkemizde yok olduğuna değinen F. Ş. şöyle konuştu: “Korku iklimi yaratıldı. Düşüncelerimi sosyal medya üzerinden bile dile getiremez hale geldim. Son zamanlarda kendime otosansür uygulamaya başlamıştım. Baktım ki olacak gibi değil. Bir yandan korkularım var, biz yandan da susmamak, yazmak istiyorum ama yazarsam tüm ‘400 bin kişiyi engelledim’ Modacı Barbaros Şansal, Reina Katliamı’nın ardından “Sosyal medyayı atari oynar gibi kullanıyorum. Ak troller tara attığı iddia edilen bir tweet ne fından hakarete, küfüre maruz deniyle Kıbrıs’tan sınır dışı edildi. kalıyorum. Hedef gösteriliyorum. Geldiği İstanbul’da havaalanında Onları engelliyorum. 400 bin gözaltına alınırken lince uğradı. kişiyi engelledim” dedi. Kendisini Çıkarıldığı mahkemede tutukla ölümle tehdit edenleri, nefret nan Şansal, cezaevine gönderildi. suçu işleyenleri BİMER üzerinden Daha sonra tahliye edildi. Ama mahkeme Şansal’a, “Türk milletini Barbaros Şansal şikâyet etmesine rağmen haklarında işlem yapılmadığını aktaran ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni alenen Şansal, iktidar yanlısı kişilere bir şey aşağılama” suçunu işlediği gerekçe olmadığını söyledi. Şansal, “Bu ülkede siyle 8 ay hapis cezası verdi. Şansal’ın savaşa, çocuk istismarlarına ‘hayır’ diyor duruşmadaki olumlu halini dikkate alan sanız, radikal İslama ve iktidara karşıysa mahkeme, cezayı 6 ay 20 güne indir nız sosyal medya paylaşımları gerekçe di. Üretilmiş sahte bir ekran çıktısıyla gösteriliyor, sabaha karşı darp edilerek, saldırıya uğradığını söyleyen Şansal, gözaltına alınıp tutuklanıyorsunuz” dedi. hi paylaşamıyor” dedi. Aslan, “Çevremizde, ‘sesini çıkarma. Adamların gücü var. Daha kötü olursun’ diyen insanlar var. Ama sessiz kalırsak her şeyin daha da kötüye gideceğinin farkında değiller. Bu nedenle ben insanların korkmamasını istiyorum. İnsanlar şunu bilmeli, medeniyetler ile teknoloji sürekli ileri doğru gitmez. Yönetim şekli diktaysa bu kavramlar birbiriyle çakışmak zorunda kalır” şeklinde konuştu. hayatım mahvolacak. En iyisi başıma bir şey gelmeden sosyal medyadan uzaklaşmam lazım diye düşündüm. Tüm hesaplarımı kapattım.” ‘Sosyal medya yükselme kriteri’ Y. C. İstanbul’da bulunan bir üniversitede akademisyen. Tez yazdığı için sosyal medya hesaplarını bir süreliğine kapattı. Bir hocası, “Sosyal medya kullanmıyorsanız gizlediğiniz bir şeyler var. Dekanlık bunu böyle algılıyor. Sosyal medyayı kullanın. Okulunuzun etkinliklerini hesaplarınızdan paylaşın” diyerek uyarıda bulundu. Y.C. sosyal medya üzerine yabancı kaynaklardan yazılar okuduğunu belirterek, “Kişilerin arkadaşlarından, siyasi görüşlerine, cinsel tercihlerine kadar her şey sosyal medyadan analiz edilebiliyor. O yüzden insanlar uzak durmaya başlasalar bile bu sefer de ne saklıyorlar acaba diye sorulmaya başlanıyor” diye konuştu. Kamuda çalışan birinin ise çok daha dikkatli davranmak zorunda olduğuna dikkat çeken Y.C. şu ifadeleri kullandı: “Kamu görevlisi olunca ne tarz paylaşımlar yapman gerektiğini düşünmen gerekiyor. Anadolu Ajansı haberlerini paylaşacaksın. Akademik camiada sosyal medya paylaşımları yükselme kriteri.” l İSTANBUL Hostesin özlük hakkı yok! Kabin memurları, Borçlar Kanunu’na tabi olarak çalıştıkları için iş güvenceleri yok. Birçok kabin memuru önceden haber verilmeden, gerekçe bile gösterilmeden işlerinden atılıyor ZEHRA ÖZDİLEK Kabin memurları (hostesler) ‘Kendi emniyetin için hostesine sahip çık’ sloganıyla change.org’da bir kampanya başlattı. Kampanyayı başlatan hostesler A.Y. ve mağduriyet yaşayan İ.K. ile konuştuk. A.Y. , “Tüm çalışanların sahip olduğu İş Kanunu hakları, biz uçucu personeli kapsamamaktadır. Bizler, Borçlar Kanunu diye adlandırılan, çalışanına hiçbir özlük hakkı tanımayan bir kanuna tabi durumdayız” diye konuştu. İ.K. ise “Biz artık her sabah işten çıkarılma korkusu ile uyanıyoruz. İşten çıkarmak istesinler yeter ki ufacık gerekçeler buluyorlar” dedi. Kabin memurları, THY dışındaki diğer havayolu firmalarının çalışanlarının İş Kanunu’na değil de Borçlar Kanunu’na tabi tutulmalarından dolayı rahatsızlar. A.Y., kabin memurlarının iyi dere cede İngilizce ve birçoğunun da ikinci bir yabancı dil bildiğini belirterek yüzde 90’ının üniversite mezunu, ilk yardım sertifikalı cankurtaran olduklarını dile getirdi. İki bebeğin boğulmak üzereyken, onlarca kişi kalp krizi geçirdiği sırada, yüzlercesinin başka sebepler dolayısıyla kabin ekiplerinin doğru müdahalesi sonucu kurtarıldığına değinen A.Y., kendilerinin meslek olarak seçtiği bu işin devlet tarafından gerçek bir iş olarak görülmediğini anlattı. ‘Yasal elden mobbing’ Yasal elden mobbing uygulandığını belirten A.Y., “Türkiye’de neredeyse bütün işler İş Kanunu’na tabiyken havacılık kolu Borçlar Kanunu’na tabi. Borçlar Kanunu da neredeyse hiçbir özlük hakkı tanımayan bir kanun. Hiçbir bigi verilmeden işten çıkarılan arkadaşlarımız var. Bunlar ne tazmi nat alabildi ne hak sorabildi. THY dışında diğer havayollarında en ufak örgütlenme girişimlerinde işten çıkarma oluyor. Şirketlerin elinde çok önemli haklar var” diye konuştu. ‘Psikolojim bozuldu’ Kabin memuru İ.K. ise daha önce bir havacılık firmasından hiçbir hakkı ödenmeden çıkarıldığını belirterek, “Ayrıldıktan bir ay sonra başka bir firmada çalışmaya başladım. 4 ay sonra beni ve 100’ü aşkın kişiyi işten çıkardılar. Hemen çıkış kâğıtlarını da önümüze koydular. Kâğıtta ‘Kendi isteğimle ayrılmayı kabul ediyorum’ yazıyordur” dedi. İşten çıkarılanlar arasında 10 senelik, 5 senelik amirler, emekliliğine günler kalmış çalışanların da olduğuna değinen İ.K. yaşadıkları nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu anlattı. l İSTANBUL PKK terörünü bitirmek: Büyük anlaşmaya zorlamak Dün, Amerika ve Rusya’nın Suriye savaşında pozisyonlarını yazmıştım. Okumadınızsa lütfen bakın. Türkiye’nin çıkarı Suriye’nin bütünlüğünün sağlanmasında ve Şam’da kim oturursa otursun, ülkesine egemen olmasındadır. Güneyimizdeki PYD bölgesi, Şam’ın merkezi kontrolü altında olmalıdır. Afrin operasyonu üzerine söylemlere bakıyorum. Bazıları Ya Allah diyerek ABD’nin denetlediği PYD / PKK bölgesini de “fethe çıkıyor”. Ortalık “Bu bir beka sorunu, gerekirse 1 milyon şehit veririz” biçimindeki büyük kıyam senaryolarından geçilmiyor. TV ekranlarında, köşe yazılarında, politikacı söylemlerinde, oy iktidar hesaplarında atıp tutmak kolay... Türkiye’nin ana meselesi, Suriye tarafından PKK saldırılarının sona erdirilmesi ve ülke içinde de PKK terörünün bitirilmesidir. Afrin operasyonuna bu gözle bakmalıyız: Bu operasyon ile ihtiyacımız olan bu sonucu elde edebilir miyiz? Bana mümkün gözüküyor ABD’nin Suriye’deki pozisyonunu “Türkiye’yi bölmek amaçlı” gibi uç noktada yorumlamazsak ve artık PKK / PYD üzerinde tam kontrol kurduğunu, ağababalığını üstlendiğini görürsek, yeni bir durumun ortaya çıktığı varsaymalıyız... ABD, Suriye’de varlığını, İran ve Rusya’ya karşı inşa ediyor. Biz şüphesiz ki asla bu stratejinin bir parçası olamayız. ABD için Türkiye hâlâ “NATO kampı içinde” tutulması gereken bir ülke ise, Türkiye’nin terörü sona erdirmek isteğine yeni yaklaşımda bulunabilir. Çünkü ABD, Suriye’de PKK / PYD’nin himayesini bizzat üstlenerek, onların bize karşı terör faaliyetlerinden de artık sorumlu hale gelmektedir. Ankara, Afrin operasyonunu, ABD’yi bu açıdan baskılamak için kullanmalıdır. ABD’yi, tüm terörün bitirilmesini sağlamaya zorlamalıyız. Savaş, barış hedefi için bir araç Fırat Kalkanı harekâtı 6 ay sürdü, dümdüz arazide TSK aşağı kadar indi. IŞİD kolaydı, 72 şehit verildi. Naim Babüroğlu’nun dediği gibi, Afrin bölgesi ise dağlık, ormanlık; üstelik PYD / PKK 5 yıldır bölgede savunma hatları kuruyor. Yani Fırat Kalkanı operasyonundan çok daha büyük zaman gereklidir. PKK / PYD’yi Afrin’den sürüp atmak için sadece askeri aracı düşünmek şüphesiz ki eksik olur. Operasyon, siyasi hedeflere ulaşmanın aracıdır. Uzun operasyon sürecinin yaratacağı sorunlar belirsizdir ve yeni zorluklar doğurur. ‘Barış’ı zorlamak Öte yandan da Suriye’nin ülke birliğini sağlamaya yönelik tüm politikalara destek vermeliyiz. Burada da baş rol oyuncusu Rusya’dır. Rusya’nın, PKK / PYD’yi Suriye’nin bütünlüğünün bir parçası olmaya zorlayan politikaları, Türkiye’nin lehinedir. Rusya bu politikasıyla ABD üzerinde baskı yaratıyor. Türkiye, Rusya ve Suriye ile birlikte daha ciddi ve ilkesel temelde görüşerek hareket ederse, ABD üzerinde baskıyı yoğunlaştırabilir. Ankara zorlamalıdır: ABD, PKK / PYD üzerindeki büyük kontrolü sayesinde, Türkiye’ye karşı tüm terör eylemlerini bitirtmelidir. Afrin’e yapılan operasyona, böyle bir politik bakışımız ve hedefimiz var mı? Yarın: Suriye’nin bütünlüğünden umut var mı? İktidarın hesapları ne? Polis borç yüzünden 2 kişiyi öldürdü Amasya’da, polis memuru M.A.K. (44), borçalacak nedeniyle tartıştığı 2 kişiyi tabancasıyla vurarak öldürdü. Amasya kent merkezindeki Taşdemir İşhanı’nda meydana gelen olayda polis memuru M.A.K., Naci Yıldız (34) ve Mustafa Çelik (58) arasında, iddiaya göre, borçalacak nedeniyle tartışma çıktı. Tartışmanın kısa sürede kavgaya dönüşmesi üzerine M.A.K., tabancasıyla ateş ederek, Yıldız ile Çelik’i vurdu. Mustafa Çelik, olay yerinde yaşamını yitirirken, ağır yaralanan Yıldız sağlık ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamadı. Olay sonrası kaçan M.A.K. polis ekipleri tarafından yakalanarak, gözaltına alındı. l DHA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle