18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 19 Aralık 2018 EDİTÖR: GÜRER MUT TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN haber 9 32 kişinin ölümüne neden olan ‘Hayata Dönüş’ÜN üzerinden 18 yıl geçti ‘Asıl suçlular yargılanmadı’ ZEHRA ÖZDİLEK Yaklaşık 10 bin güvenlik görevlisi tarafından 19 Aralık 2000 tarihinde 20 cezaevine eşzamanlı gerçekleştirilen ve 2’si asker 30’u tutuklu 32 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan, yüzlerce kişinin ise yaralandığı “Hayata Dönüş” operasyonunun üzerinden 18 yıl geçti. Davanın takipçisi olan avukat Gülizar Tuncer, davaların kasten uzun bir sürece yayıldığını ve zamanaşımının bir süre sonra devreye gireceğini belirtirken, davanın bir diğer avukatı Güçlü Sevimli ise, “Operasyonun talimatını verenler, asıl suçlular hâlâ yargı önüne çıkarılmadı” ifadelerini kullandı. 2000 yılında cezaevlerinde koğuş ye rine getirilmek is tenen F tipi (hüc re tipi) hapishanele re karşı çıkan siya si tutuklular, 19 ta lepte bulunarak sü resiz açlık grevine başladı. 20 Ekim’de başlayan açlık gre vi, 45. günde ölüm orucuna dönüştü Güçlü Sevimli rüldü. Operasyon sonucunda 32 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce kişi yaralandı. Operasyonun 18. yıldönümünde gazetemize konuşan da vanın avukatlarından Gülizar Tuncer, bu operasyonun aylar değil yıllar öncesinde planlandığını belirterek “Devletin askeri gücü seferber edilerek bu operasyon gerçekleştirildi. Yıllar sonra sadece askerlere dava açıldı. İnsanlar sadece operasyonda değil sürüldükleri cezaevlerinde de işkencelere maruz kaldıGülizar Tuncer lar. Devlet operasyonda sağ kalanlara ilk davaları açmıştı. Kadınlar diri diri yakıldı. Hâlâ operasyonda kullanılan kimyasalların niteliği ortaya çıkarılamadı. Deliller yok edildi” diye konuştu. Dava avukatlarından Güçlü Sevimli ise 18 yıl geçtiğini fakat asıl faillerin yargı önünde hesap vermediğini belirterek ellerinde sadece süren iki dava olduğunu söyledi. ‘Göstermelik yargı’ Sevimli, birinin Bayrampaşa Cezaevi diğerinin ise Ümraniye Cezaevi ile ilgili olduğuna değinerek “Bu iki davada da askerler sanık olarak yargılanıyor. Bu operasyonu yapma kararı alan dönemin Milli Güvenlik Kurulu üyeleri ve dönemin karar alma merciilerinde bulunanların mutlak suretle sanık olarak yargılanmaları gerekir. Göstermelik yargılamalar yapılıyor. Arpa boyu yol alınamadı. Gerçeklerin ortaya çıkarılmasının istenmediği net bir şekilde ortadadır” ifadelerini kullandı. l İSTANBUL Maraş’ın izleri silinmedi Maraş’ta 1926 Aralık 1978’de Alevi oldukları için 111 kişinin katledilmesi üzerinden 40 yıl geçti. Yüzlerce mağdurun belleğinde vahşetin izi farklı biçimlerde devam ediyor Maraş Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçti ama yara yor ve ekliyor: “Katliamı her gün yaşıyorum. 40 yıl geçti katliamın üzerinden, sı dün gibi kanıyor. Kat pek bir şey değişmedi. liamın ardından binlerce Maraş’ın ismi lekelendi. Alevi yurttaş, evini yur 16 sene kan kokuyordu.” dunu terk etmek zorunda kaldı. Çok sayıda çocuk annebabasız kalırken; BARIŞ ÖNAL ‘Bir Sünni evini açtı’ Maraş katliamı sırasın katliamı yaşayanlar bu vahşeti da 10 yaşında olan Pir Sultan unutamadı. O günlerde 26 yaşın Abdal Kültür Derneği (PSAKD) da olan ve eşi Mithat Bozkurt’u Yönetim Kurulu Üyesi ve Ge kaybeden Elif Bozkurt, en büyü nel Merkez Eğitim Sekreteri Ali ğü 6 yaşında, üç çocuğu ile bir Haydar Arıksu ise o günleri şöy likte günlerce aç susuz ölümü le anlatıyor: “Katliam öncesi evi bekledi. Bozkurt, katliamın ar mizin bulunduğu mahalle kala dından yaşadığı trajediyi anlattı. balıklaştı. Tanımadığımız sey Maraş’ta 1926 Aralık 1978’de yar satıcılardan oluşan yoğun Alevi oldukları için 111 kişi bir kalabalık vardı. Ortamın ge nin katledilmesinin üzerinden rildiğini hissediyorduk. O gün 40 yıl geçti. Yüzlerce tanığın ve arkadaşımla dışarda oyun oy mağdurun belleğinde vahşetin narken hava güneşliydi ama izi ise tam 40 yıldır silinmeden yağmur yağıyordu. Ona ‘böyle farklı biçimlerde devam ediyor. hava olduğunda cennette düğün ‘Bir yıl bir odada yaşadık’ oluyor derler’ dedim o da bana ‘siz Aleviler (cenneti) bilir misiniz?’ dedi. O zaman ortamın ge Servis şoförü olan eşi Mithat rildiğini hissetmeye başladım...” Bozkurt’un önce sopalar ve taş Arıksu, olayların iki sol gö larla öldüresiyle dövüldüğünü, rüşlü öğretmenin öldürülmesiy daha sonra silahla vurulduğunu le başladığını belirterek, şöy anlatan Elif Bozkurt, “Bir cuma le devam ediyor: “İnsanları kış akşamıydı” diye başlıyor felaket kırtmak için cenazelerini cuma akşamını anlatmaya. Olaylarda günü getirdiler. Yokuşlu bir so katledilen öğretmenlerden Ha kaktan ellerinde baltalarla, tü cı Çolak’ın cenazesini almak için feklerle, kazmalarla, oraklar hastaneye gidenlerin dönmemesi la bir güruhun ‘Alevilere ölüm, üzerine bir şeylerin ters gittiğini kâfirlere ölüm, Aleviyi öldüren anladıklarını kaydeden Bozkurt, cennete gider’ sloganlarıyla geç “Dediler ki ‘bütün milleti silah tiğini gördük. Olayların başladı la vurdular, ölü çok. Cenazele ğı gün evimiz yakıldı. O gece ka ri bize kaldırtmadılar. Bizi cami mu çalışanı Sünni bir vatandaş ye sokmadılar.’ Geri dönüp sa bize evini açtı. Sonrasında aske bah saat 9’da etrafımızı sardılar. riye bizi Karamaraş diye bir ma Serintepe’nin insanları çok kat halleye götürdü. 22 kişiydik ora liam yaptı. Askeriye, devlet, be da da etrafımızı kuşattılar ben lediye başkanı onlar MHP’lileri zin döktüler. Güçsüz oldukları kışkırtıp üstümüze saldırttılar. bir mahalle olduğu için benzini Evleri yaktılar...” diyor. tutuşturamadılar.” Bozkurt, üç çocuğu ile birlikte kışlada 5 gün boyunca binler Dosyalara ulaşılamıyor ce insanla birlikte aç susuz kal Katliamla ilgili hukuki giri dığı o günleri ise şöyle anlatıyor: şimlerde bulunan Maraş katlia “Çocuklar yaralı, anneleri ölmüş, mı avukatı Seyit Sönmez, 5 yıl kimse yok. Çocukların üstü daha dır davanın dosyalarına ulaşa kan. Getiriyorlar ‘Emzir’ diye... madığını açıkladı. Sönmez, “70 Süt yok. Açım 4 gündür. Yine bin liralık fotokopi ücreti baha göğsüme koydum emzirdim öyle ne ettiler hallettik, sonrasında birkaç çocuğu. Hiç olmazsa bir ‘müdahil vekili olmak dosya damla girse çocuk yaşar. Onlar dan bir belge alma hakkını ver dan birisi şimdi öğretmen oldu. miyor’ diyerek reddettiler. Son 3 yaşında bir kız geldi. Fakat ba rasında da sanık avukatı ola baanne, anneanne diye ağlıyor rak başvuru yaptık, ‘dosyada du. Ailesinin hepsini katletmiş devlet sırrı niteliğinde’ belgele lerdi. Kışlada 5 bin, 10 bin kişi rin olduğu gerekçesiyle reddet var. Doğum yapan bile vardı.” tiler. Dosyaları alabilsek ulus Katliamın ardından 3 çocuğuy lararası alanda adalet isteme la Kaşanlı’ya akrabalarının yanı talebimiz olacak belki de bu na giden Bozkurt, kocasının ka yüzden dosyaları vermek iste tillerinin belli olduğunu söylü miyorlar” dedi. l İSTANBUL dHarvaasnıtgDöinrküldü ‘İstihbaratla gerginlik vardı, hiçbir bilgi alamadık’ SEYHAN AVŞAR Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı dava dün görüldü. Tanık sıfatıyla dinlenen dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Şammaz Demirtaş, Dink’in öldürülmesine ilişkin istihbarat raporunun kendisine gelmediğini söyledi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya tutuklu sanıklar dönemin İstanbul Emniyet İstihbarat Şubesi Müdürü Ali Fuat Yılmazer, dönemin Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek katıldı. Diğer tutuklu sanıklar da cezaevinden sesli görüntülü bilişim sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı. Tutuksuz sanıklar dönemin Trabzon İl Alay Komutanı Albay Ali Öz ve dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarat Şubesi müdürlerinden Ahmet İlhan Güler, dönemin Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay Erhan duruşmada hazır bulundu. Görmemem normal Duruşmada ilk olarak dönemin İstanbul Emniyeti İstihbarattan Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Şammaz Demirtaş tanık sıfatıyla dinlendi. Şammaz Demirtaş, olayın yaşandığı tarihte Rize Emniyet Müdürü olarak görev yaptığını belirterek, Dink’in öldürülmesine ilişkin, “Dink’e yönelik ses getirilecek eylem” başlıklı 7 Şubat 2006 tarihli istihbarat raporundan haberinin olmadığını söyledi. Dink cinayetini basından duyduğunu aktaran Demirtaş, kendi tanıklığının dava dosyasına bir yarar sağlamayacağını öne sürdü. Dink’in öldürülmesine ilişkin raporu daha sonra Başbakan’lık Teftiş Kurulu Müfettişleri’nde gördüğünü aktaran Demirtaş, “İstihbarat raporunu Trabzon İstihbarat Şubesi İstanbul İstihbarat Şubesi’ne göndermiş. Şubeden şubeye gönderildiği için benim haberim ol madı. Hiyerarşi gereği benim önümden geçmesi gerekmezdi. Benim görmemem normal” dedi. İstihbarat raporunun kendisine gelmesi durumunda gereğinin yapılması için talimat vereceğini aktaran Demirtaş, “Bir şahsın öldürüleceğine dair bir emare görülürse bir şeyler yapılır. Ben İstanbul’dan ayrılana kadar bu konuyla ilgili bir gelişme olmadı” ifadelerini kullandı. Dink de korunabilirdi Avukatların istihbarat raporundaki, “Ses getirilecek eylem” ifadesinin de ne anlama geldiğini sorması üzerine Demirtaş, tek bir yazı üzerinden durumun vahametinin değerlendirilemeyeceğini belirterek, “Yapılan protesto eylemleri vardır. Slogan atma, yumurta atma, araç taşlama gibi. Bunlar sansasyonel eylemler olarak değerlendirilebilir” diye konuştu. Avukatların, “Hrant Dink’in öldürülmesi sansasyonel bir eylem midir” diye sorması üzerine Demirtaş, “Evet, büyük, sansasyonel bir olaydır” diyerek cevap verdi. Avukatların yazar Orhan Pamuk’un duruşmalarında meydana gelen olaylardan sonra Pamuk hakkında koruma tedbiri alındığını hatırlatması üzerine Demirtaş, “Aynı koruma süreci Dink için de alınabilirdi” dedi. Tanık olarak dinlenen Dönemin Terörle Mücadeleden sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan Hakan Aydın Türkeli de cinayetten sonra Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı ile İstanbul Emniyeti arasında bir gerginlik olduğunu ve istihbarat şubesinden hiçbir bilgi alamadıklarını söyledi.  Türkeli’ye 2004’te Dink’in iş yeri ve Agos gazetesinde güvenlik tedbiri alınması için yazdığı yazı soruldu. Türkeli, “Sabiha Gökçen haberinden dolayı tedbir aldırdık. Gerekli yerlere yazı yazdık. Hem evi, hem de gazete hem de Hrant Dink’in kulladığı yol güzergâhında tedbir aldırdık. Ancak bu konjonktörel bir durumdu’’ diye konuştu. l İSTANBUL Kürkçü’ye 2 yıl hapis cezası verildi HDP Onursal Eşbaşkanı Ertuğrul Kürkçü ve 26’ncı dönem HDP Iğdır Milletvekili Mehmet Emin Adıyaman’ın, 2016 Nevruz kutlamalarında yaptıkları konuşmalar nedeniyle yargılandıkları dava dün görüldü. Iğdır Ağır Ceza Mahkemesi Kürkçü’ye 2 yıl hapis cezası verirken, Adıyaman’ın dosyası ayrılarak başka bir davaya bağlandı. Kararı değerlendiren Kürkçü “Mahkeme kararı takdirle en üst sınırdan verdi. Gerekçesinde pişmanlık göstermediği, suçu yeniden işleme olasılığı gibi ifadeler kullandılar. İstinaf mahkemesine gidecek karar” dedi. l Haber Merkezi Kışanak da ‘destek açlık grevi’ne başladı DTK Eşbaşkanı ve HDP milletvekili Leyla Güven’in başlattığı açlık grevi 42. gününe girerken, destek amacıyla yapılan açlık grevlerine HDP’nin eski Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak da katıldı. Kandıra F Tipi Hapishanesi’nde bulunan Kışanak, avukatları aracılığıyla şu ifadeleri kullandı: “Tecridin sona ermesi için ben de bugünden itibaren dönüşümlü açlık grevine başlıyorum. Leyla Güven’in aynı amaçla başlattığı açlık grevi eylemini destekliyor, sonuç alması için her birimizin büyük bir sorumluluk taşıdığını ifade ediyorum.” l Haber Merkezi Muhabir Gündüz’e 1 yıl 8 ay ceza Mezopotamya Ajansı muhabiri Hamza Gündüz’ün sosyal medya hesabından paylaştığı haber ve fotoğraflar gerekçe gösterilerek “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılandığı davanın karar duruşması dün Hakkâri 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Gündüz, savunmasında, yaptığı paylaşımların düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek beraatını talep etti. Mahkeme heyeti, Gündüz’e “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla 1 yıl 8 ay hapis cezası verip, hükmü 5 yıl erteledi. l Haber Merkezi Trans aktivist Diren Coşkun tahliye edildi Tekirdağ 2 No’lu Cezaevi’nde tutuklu olan trans kadın aktivist Diren Coşkun, tahliye edildi. 17 aydır tutuklu bulunan Coşkun, geçen yıl edevlet şifresi almak için gittiği Diyarbakır Adliyesi’nde kesinleşmiş cezası olması gerekçesiyle tutuklanmıştı. Coşkun, tutuklu bulunduğu cezaevinde cinsiyet geçişi ile ilgili ameliyat, epilasyon ve diğer tıbbi, psikolojik, psikiyatrik ve sosyal desteğin sağlanması ve kendisine uygulanan kötü muamelenin son bulması amacıyla 25 Ocak’ta başladığı ölüm orucunu, cezaevi yönetiminin geri adım atması sonucu 28 Şubat’ta sonlandırmıştı. l Haber Merkezi Ekonomide sıkıyönetim rakamlara gözaltı... Ekonomik kriz her yere girdi; bir tek Erdoğan’ın konuşma metnine girmedi. Tablo AKP tabanını da endişelendiren bir hal aldı.  Bütün mesele şu; 31 Mart’a kadar her şeyi toz pembe göstermek.  Bunun için akla hayale gelmeyecek yöntemlere başvuruyorlar. Üç yanlış yola sapmış durumdalar; rakamları gizlemek, rakamları çarpıtmak, paralel istatistik oluşturmak.  Her biri ötekinden beter.  Ekonominin iki temel altyapısı vardır; hukuk ve güven. Her ikisi de sizlere ömür.  HHH Somutlaştırmak gerekirse; artık konkordato rakamları açıklanmıyor. Başvuru tarihinden itibaren üç aylık bir inceleme süresi gerekçe gösterilerek bilgi verilmiyor. Ne tesadüf; üç ay sonrası seçim bitimine denk gelecek! Ekonomi Bakanı Berat Albayrak, kasım ayında bütçenin 7.6 milyar fazla verdiğini açıkladı. Oysa yıla bütün bakıldığında ocakkasım toplam bütçe açığı 54.5 milyar lira. Kasım ayında imar affı, vergi affı ve bedelli askerlikten gelen 35 milyar lira bile ancak açığı azaltabildi. İşsizlik rakamları uzun süre yüzde 9 civarında tutuldu. Amaç psikolojik olarak “tek hane” algısı yaratmaktı. Rakamlar indirilemeyecek hale gelince resmi açıklama yüzde 11’in üstüne çıktı. Genç işsizler yüzde 20’ye yaklaşıyor. İş bulma umudunu yitirdiği için artık iş aramayanlar bu rakama dahil değil. Enflasyondaki gerçek de şu; ocakkasım şarküteri yüzde 18, manav 24, beyaz et 45, bakkaliye 47, temizlik 69, ortalama yüzde 34. Kamuoyuna yansımasa da bankalarla iktidar arasında ciddi gerilimler yaşanıyor. İş, bankaların temettü dağıtmasını kısıtlama noktasına gelince gerilim daha da yükseldi. Zira çok büyük bölümü yabancı ya da yabacı ortaklı.  Bankalardan temel istem şu: Mart ayı sonuna kadar toz kaldırmayın! HHH Türkiye son 25 yılda üç büyük kriz yaşadı. 1994’teki temelde maliyenin kriziydi, 2001’deki bankalar merkezleriydi. Bugünkü, firmaların krizi olarak başladı, adım adım herkesin krizi olmaya doğru gidiyor.  24 Haziran seçimleri öncesi gelen işaretler, seçim sonrasına ötelendi. Temmuz, ağustos dövizdeki yükselişle geçti. Genel söylem olarak döviz artıyor deniyor ama, gerçek şu ki; Türk Lirası değer yitiriyor. Ekimle beraber her şeyi yerel seçim sonrasına süpürme seferberliği başladı. Gerçekleri gizlemek için gösterilen çaba sorunları çözmek için harcansa ciddi yol alınabilirdi. Oysa ekonomi verileri öksürük gibidir, uzun süre içinizde tutamazsınız.  Rakamları gözaltına almak, insanları gözaltına almak kadar kolay değildir. Dileriz bu yolun sonu IMF kapısı olmaz! Kızılay’a kayyım kararı iptal edildi Kızılay Genel Başkanı Kerem Kınık, sosyal medya hesabı üzerinden Kızılay’a kayyım atama kararının iptal edildiğini bildirdi. Kınık, “Ankara 9. Sulh Hukuk Mahkemesi hatalı kayyım kararını düzeltti, böylece telafisi mümkün olmayan bir hatadan dönülmüş oldu. Bu süreçte Kızılay’ın yanında duran, bize güvenen ve destek veren tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz. İyiler kazanacak” dedi. Ankara 9’uncu Sulh Hukuk Mahkemesi, Türk Kızılayı’nı olağanüstü genel kurula götürmek üzere Adalet Bakanlığı Müşaviri Mekan Sarıkaya, Kızılay Ankara İl Başkanı Ahmet Hizanlıoğlu ve Kızılay İstanbul İl Başkanı İlhami Yıldırım’ı kayyım atamıştı. Kızılay’a kayyım olarak TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın kardeşi İlhami Yıldırım’ın atanması tartışmalara neden olmuştu. İlhami Yıldırım’ın ismi, 2014 yılında Okmeydanı’ndaki cemevinde başından vurularak öldürülen Uğur Kurt’un ardından attığı tweet’le gündeme gelmişti. Beyoğlu Belediyesi’nde taşeron işçi olarak çalışan Uğur Kurt’un öldürülmesi sonrası, İlhami Yıldırım sosyal medya hesabından, “Ya bu ülkede eşşek gibi sessizce yaşayacaksınız ya da defolup gideceksiniz” ifadelerini kullanmıştı. l ANKARA/Cumhuriyet Atatürk’e hakaret eden polis öğrencisine ihraç Karabük’te, Cumhuriyetin Kurucusu Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanan Karabük Polis Meslek Eğitim Merkezi (POMEM) öğrencisi, ihraç edildi. Geçtiğimiz 10 Kasım’da Atatürk’e hakaret ettiği iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanan İ.Ö., hakkında başlatılan idari soruşturma sonucu POMEM’den ihraç edildi. l AA C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle