Katalog

Salı 18 Aralık 2018 EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET GÖLE EKSİ 17 Türkiye’de en düşük sıcaklık, eksi 17 derece ile Ardahan Göle’de ölçüldü. Sis yüzünden Ankara Ağrı uçak seferleri yapılamadı. Ölüm 130/80 160/9 0 110/6 0 120/8 0 80/5 0 60/1 0 30/ 2 0 90/4 0 140/8 0 100/6 0 120/4 0 140/1 0 0 60/2 0 190/1 1 0 100/7 0 100/ 1 4 0 80/3 0 110/ 1 0 70/3 0 110/3 0 20/ 2 0 120/4 0 TARİHTE BUGÜN 1865: ABD, köleliği kaldırdı. 1946: Uluslararası Para Fonu (IMF), faaliyete geçti. 2002: Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Necip Hablemitoğlu (48), evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi. 2016: Macar asıllı ABD’li oyuncu Zsa Zsa Gábor’un (99) ölüm yıldönümü. sırasındayız Son 1 ayda 3 radyoloji teknisyeni kanser nedeniyle yaşamını yitirdi, 7’sine ise tanı kondu. Teknisyenler personel eksikliği nedeniyle isyan ediyor Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derne hastalıkların teşhis edilmesinde önemli rol oynadıklarını, ayrıca nükleer tıp ve radyoterapide de ği (TÜMRADDER) Ge kanser gibi hastalıkların tedavi nel Başkanı Heybet As sinde görev yapan sağlık çalışan lanoğlu, son 1 ayda 3 radyoloji teknisyeninin SİBEL BAHÇETEPE ları olduğunu söyledi. Son yıllarda radyolojide taşeronlaşmanın kanser nedeniyle ya arttığını vurgulayan Aslanoğlu, şamını yitirdiğini belirterek “Taşeron firmalara garanti edilen tet “7 meslektaşımıza da kanser kik sayısını tutturmak için gereksiz ya teşhisi konuldu. Sağlıklı ve pılan tetkikler ve işler arttı” dedi. güvenli bir çalışma ortamı Aslanoğlu, özetle şunları kaydet sağlanmalıdır” dedi. ti: “Bizler bu hizmetleri yerine getirir Aslanoğlu, radyoloji teknis ken hastalarımıza radyasyon veriyoruz yenleri ve teknikerlerinin has bu arada biz radyoloji teknisyenleri de tanelerde röntgen, tomogra radyasyona maruz kalıyoruz. Sağlık Ba fi, MR gibi cihazları kullanarak kanlığı 12 Aralık tarihinde personel da ğılım cetveli yayımladı. Bakanlığa bağlı sağlık kurumlarında çalışan toplam radyoloji teknisyeni sayısı 12 bin 392 civarındadır. Personel dağıtım cetveline göre, bakanlığın kurumlarında olması gereken radyoloji teknisyeni sayısı 17 bin 842 kişi. Yani 5 bin 500 radyoloji teknisyeni eksik. Yani mevcut çalışan bir kişi 2 kişinin işini yapıyor. İki kişilik iş yapınca iki kat daha fazla radyasyon alıyor. Sonuç, daha fazla çalışma, daha fazla radyasyon ve kanser sayısında patlama. Bu bizim kaderimiz değildir. Hepimiz endişeliyiz. Ne zaman sıra bana gelecek diye korku içindeyiz. Acil olarak 5 bin radyoloji teknikeri ataması yapılmalı.” l İSTANBUL Kalp krizi geçirdiği anlaşılmayan Acilde skandalkadın yaşamını yitirdi 1 yıl ceza çıktı o da ertelendi İzmir’in Çiğli ilçesinde geçen yıl, Alperen Sakin’in (3) unutulduğu anaokulu servisinde havasızlıktan yaşamını yitirmesine ilişkin haklarında “görevi ihmal” suçundan dava açılan Çiğli İlçe Milli Eğitim Müdürü Mesut Uğurlu ile şube müdürleri Hüseyin Buldu ve Şener Şan, 1’er yıl 3’er ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezalar ertelendi. Anne Buket Sakin, “Alperen’i o kreşe yollamamızdaki tek sebep tabelasında Milli Eğitim Bakanlığı yazıyor olmasıydı. O yazıya güvenerek gönderdik” dedi. Söz konusu kreşe haber verilerek denetim yapıldığını ileri süren Buket Sakin, “Haber verilmeden denetim yapılsaydı oğlum belki yaşıyor olacaktı. Sanıkların en üst sınırdan ceza almasını istiyorum” diye konuştu. Hâkim, 5 maarif müfettişi ve anaokulu servis araçlarını denetlemekle görevli bir müdür hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. l DHA Bartın Devlet Hastanesi’nin acil servisinde kalp krizi geçirdiği doktorlar tarafından anlaşılamayan ve 7 saat sonra kardiyoloji uzmanı tarafından tespit edilince sevk edildiği Karabük’teki özel hastanede yaşamını yitiren Sakinur Çıvak’ın (57) ölümü üzerine, Zonguldak’ta yaşayan avukat oğlu hukuk savaşı başlattı. Hastane yönetimi konuyla ilgili idari soruşturma başlatırken cumhuriyet başsavcılığı ise sorumlular hakkında soruşturma açmak için Bartın Valiliği’nden izin istedi. ‘İhmal var’ Çıvak, 2 Ekim gecesi Bartın Devlet Hastanesi’nin acil servisine göğüs bölgesinde şiddetli ağrı ve yanma şikâyetiyle başvurdu. Çıvak, iddiaya göre görevli doktor tarafından ağrı kesici ve alerjik ilaçlar verilerek 7 saat acil servis müşahade odasında bekletildi. Bu sürede çekilen EKG’lerde de Çıvak’ın kalp krizi geçirdiği anlaşılamadı. Sabah hastaneye gelen kardiyoloji uzmanı, Çıvak’ın kalp krizi geçirdiğini tespit ederek acil olarak ambulansla Karabük’teki özel hastaneye sevk etti. Durumu daha da kötüleşen Çıvak, özel hastanede doktorların tüm müdahalelerine karşın kurtarılamadı. Soner Çıvak, annesinin ölümünden acil serviste görevli doktor ve sağlık personelinin ihmali olduğunu söyledi. Çıvak, “1 dakikanın bile hayati önem taşıdığı kalp krizi teşhisinde, tüm tahlillere rağmen 7 saat acı içinde kalp krizi geçirdiği anlaşılamayan annemin ölümüne bu ilgililer sebep olmuştur” dedi. l DHA Saadet Öğretmen: Özkan ve dernek üyeleri, Mersin’de derneğin standını açarak yurttaşlara Örselemeyinçocuk istismarı hakkında bilgi verdi. ABİDİN YAĞMUR Saadet Öğretmen Çocuk İstismarıyla Mücadele Derneği (UCİM) Genel Başkanı Saadet Özkan, çocuk istismarı davaları için ihtisas mahkemeleri kurulmasını önerdi. Özkan, “Bu çocukların ifadesi alındıktan sonra, on celse, yirmi celse dinlemeye, başlarından geçeni defalarca anlattırmaya gerek yok. İhtisas mahkemeleri olursa davalar daha kısa sürede sonuçlanır, adalet daha çabuk yerini bulur” dedi. Özkan, 12 yaşındayken bir cami imamı tarafından cinsel tacize uğrayan, imamın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasının ardından da 2 kez intihara teşebbüs eden lise öğrencisi E.S’yi Tarsus’taki evinde ziyaret etti. UCİM Genel Başkan Yardımcısı Yücel Ceylan ile dernek avukatı Burcu Düzen’in de katıldığı ziyarette Özkan, mağdur çocuk E.S, annesi A.S ve babası R.S ile görüştü. E.S’ye cinsel istismarda bulunmakla suçlanan cami imamı M.D’nin tutuksuz yargılandığı davanın mağdur E.S açısından örseleyici bir sürece dönüştüğünü de ifade eden Özkan, “Mahkemede, sanık avukatlarının çocuğun gülerken çekilmiş bir fotoğrafını gösterip ‘Bakın bu çocuk istismara uğramış mı’ diye sorması bizi çok rahatsız etti. Biz bu çocukları öldürelim mi? Çocuklar gülmesin mi? Arkadaşlarıyla gülerken çekilmiş fotoğrafının mahkemede kullanılması da bence korkunç bir suiistimaldir. Vicdanlı olmaya davet ediyorum” dedi. haber 3 ‘Osmanlılar devrinde tercüme’ K ültür ve uygarlıkların gelişiminde çevirinin yeri konusu açıldığında, onun iki anlamda (hastalıktan koruyucu ve ağaç dönüştürücüsü) aşı olduğunu söyleyip yazdım. Başka kültür ve uygarlıklarla ilişki ve etkileşim kesildiği zaman kültür ve uygarlık ensest yapmak (aile içi ilişkiyle üreme) zorunda kalıyor, bunun sonucu olarak da soyu bozulup yok oluyor. Şimdi de aynı düşünceyi ısrarla korumaktayım. HHH Bugün, Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’in (19011974) ilk baskısı 1935 yılında yapılan “Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, İslam Medeniyetinde Tercümeler ve Tesirleri” (*) adlı kitabını kendime tanık yapmak istiyorum. Tanığa gereksinimim var, çünkü İslamcıların ve sağcıların Osmanlı’ya dair palavralarından iyice bıktım. Sözü Ord. Prof. Dr. Hilmi Ziya Ülken’e bırakıyorum: HHH [“Osmanlılar devri Garp’la, eski medeniyetlerle bağlarını keserek kendi içine kapandığı için yaratıcılığını kaybetti. Bu devirde yalnız İslam medeniyetinin kelam, mantık ve tasavvufa ait eserleri ifrat derecede şerh edildi, haşiyeler ve talikler yazıldı. Bu nevi eserlere ait ihmal edilemeyecek kadar da tercümeler yapıldı. Fakat Latin ve Yunan âleminden hiçbir nakil yapılmadığı gibi, evvelce bu âlemden Arapçaya geçmiş olan eserlere karşı da aynı alakasızlık gösterildi. Büyük Türk feylesoflarının 910’uncu asırlarda vücuda getirmiş oldukları Arapça eserlerden mühim bir kısmı tercüme edilmeden kaldı. Bütün fikir faaliyeti, dini devletin memurlarını yetiştirecek olan medreselere lazım skolastik bilgilerden ibaretti. Eski tabirle, akli ilimler zayıflayarak bütün dikkat yalnız nakli ilimlere (tefsir, hadis, fıkıh, kelam) döndü. Bu sahada bile esaslı yeni hiçbir şey yapılmadı. Haşiyecilik, fikir uyuşukluğunun en bariz alameti idi. Saçaklızade Tertibülulum’unda medreselerin bu dar zihniyetinden şikâyet ederek lüzumsuz haşiye ve talikler yerine; talebe için yalnız faydalı malumatı alan klasik kitaplar vücuda getirilmesini tavsiye ediyordu. Kâtip Çelebi Mizanülhak’ta skolastik zihniyeti ve bunun doğurduğu feci neticeleri anlatıyordu. Fakat bütün bu hücumlara rağmen dini devletin bünyesi, medreselerin dini devlete alet haline gelmiş olması, fikir sahasında her nevi reformu imkânsız bırakıyordu...”      HHH “Bundan evvelki fasılda gördüğümüz gibi Garp tercümeleri Tanzimat’tan evvel başlamış ve mahiyet itibariyle büyük bir fark göstermeksizin Tanzimat’tan sonra da devam etmiştir. Ancak Garp ve Şark zihniyetleri arasındaki karşılaşma, mücadele şeklini aldığı zamandır ki, ikilik yavaş yavaş kaybolmuş ve iki âlem arasında kaynaşma başlamıştır. Bu karşılaşma ise Garp’tan yalnız tekniğe ait eserler tercümesiyle kalınmayarak, tam bir zihniyet değişmesini temsil eden sanat, felsefe ve ilim etrafında nakiller yapılmasıyla mümkün oldu. Bu son devir açılalı tam bir asır oluyor. Bu asır içerisinde Garplılaşma, Avrupalılaşma, yeni uyanış etrafında çok şeyler yazıldı ve söylendi. Tanzimat hareketi ister şuurlu ister şuursuz addedilsin, herhalde o zamandan sonra Garp medeniyeti ile temasımız, bu medeniyete girmenin zaruri olduğunu gösteriyordu.”] HHH Cumhuriyet, Tanzimat’tan önce temeli atılan “doğru” çeviri anlayışına sahip çıktı; “Tek Parti Dönemi” Milli Eğitim Bakanlığı Batı ve Doğu klasiklerini çevirtip yayımlayarak bir çağdaş düşünce ortamının oluşmasını sağladı. Siyasal İslamcılar, Batı klasiklerini okumadıkları gibi Doğu klasiklerini de okumadılar ve ebedi cahil kaldılar.  H. Z. Ülken, aslına bakarsanız, ortak akılcı AKP kafasının, kültür ve bilginin “Taş Devri”nde kalmasının nedenlerini anlatıyor. (*) Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Basım 2016. S. 243 C MY B